Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/401 E. 2022/996 K. 30.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/361 Esas
KARAR NO : 2022/999
DAVA : Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/06/2021
KARAR TARİHİ : 30/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Pandemi döneminde Müvekkilinin Pandemi Hastanesi olarak ilan edildiğini, müvekkil ile davalı şirket arasında 23/03/2020 tarihinde satış sözleşmesi imzalandığını, işbu sözleşme kapsamındaki ürünlerin davalı şirket tarafından müvekkil şirkete teslim edilmekte olduğunu,sözleşme kapsamında Müvekkilin davalıdan 26/03/2020 tarihli fatura ile birim fiyatı 30,00 TL den 10.000 adet,01/04/2020 tarihli fatura ile birim fiyatı 30,00 TL’den 20.000 adet, 02/04/2020 tarihli fatura ile birim fiyatı 27,00 TL’den 40.000 adet tek kullanımlık tulum satın aldığını, bu ürün bedelinin, durumun aciliyetine ve karşı taraftan bu şekilde ödenmesi istenilmiş olduğundan banka havale yoluyla ödendiğini, devam eden süreçte Sağlık Bakanlığı tarafından tek kullanımlık tulum için satış fiyatının 24,00 TL olarak belirlendiğini, belirlenen fiyat ve davalıya ödenen fiyatlar arasında çok büyük bir fark olduğunu, ödenen fazla tutarın TBK 28. Maddesi gereğince davalıdan iadesini isteme zaruriyetinin hasıl olduğunu, davalıya fiyat farkına ilişkin faturaların tebliğ edildiği, davalı tarafından dava tarihine kadar herhangi bir geri dönüş bulunmadığını, davalının müvekkilin zor durumundan faydalanarak kar elde etmeye çalıştığının aşikar olduğunu, tüm bu nedenlerle zorda kalan müvekkilinin sözleşme dolayısıyla davalı şirkete yapmış olduğu ödeme nedeniyle zaten zararda olan müvekkilinin daha fazla zararının doğmaması için zararların temin bakımından tedbir talebinde bulunmanın hasıl olduğunu, tüm bu nedenlerle taraflar arasındaki imzalanan sözleşme gereğince davalı şirkete rücu imkanı olduğundan öncelikli olarak davalı şirketin malvarlıkları üzerine tedbir konulmasını, ayrıca müvekkilin davalı şirkete zorunluluktan ötürü ödemek zorunda kaldığı 324.000 TL’lik fazladan yapılan ödemenin davalı şirketten ödeme tarihi itibariyle işletilecek olan ticari faiziyle birlikte tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı şirket üzerinde bırakılmaksızın karar verilmesini talep ve dava etmiş olduğu görülmüştür.
CEVAP : Davalı vekilince sunulan cevap dilekçesinde özetle; öncelikle husumet itirazları olduğunu, davacı tarafın şube adına işbu davayı ikame ettiğini, lakin işbu dava konusu sözleşmelerin davacının merkezi ve esas unvanı olan … A.Ş. İle akdedildiğini, bu noktada husumet itirazları olduğunu, Ayrıca zamanaşımı itirazları bulunduğunu, Davacı taraf ile dava konusu sözleşmenin kendi talepleriyle yapıldığını, davacının herhangi bir tecrübesizliği yahut Müşkül durumu kesinlikle söz konusu olmadığını, bunu ortaya koyan herhangi bir bilgi-delil vs. Dosyada da bulunmadığını, zira böyle bir durum olmadığını, Davacının, davalıdan aldığı ürünleri daha öncesinde diğer farklı bir firmadan 35,00 TL’ye aldıklarını belirttiklerini, davalının çok daha uygun fiyat teklifini duyan davacının, sözleşme yapmayı bizzat kendilerinin davalıya teklif ettiklerini, davacı ile davalının, ticari ilişkilerinden memnun kaldıklarını, davacının talebiyle tekrar ticari ilişki içerisine girdiklerini ve ikinci parti mal sipariş ettiklerini, davalıyla ikinci defa ticari ilişkiye kendi isteği ve teklifiyle giren davacının, fiilleri ile çelişkili beyanlarda bulunmakta olduğunu, davacının, bu ticarette ilk anda 30.000 adet koruyucu tulum sipariş ettikten sonra tekrar 40.000 adet koruyucu tulum sipariş ettiklerini, tüm bunlara rağmen, gelinen noktada davacının adeta uyanıklık yaptığını, baştaki kendi taleplerini unuttuğunu, ayrıca davacının iddia ettiği fiyatların davalının tedarik fiyatları dahi olmadığını, yani davalının davacıdan ürünleri almayı talep ettiği fiyatların, olağan ticari hayatın akışına uygun olmadığını, davalının dahi bu fiyatlara malları tedarik edemediğini, davalının zarar ederek davacıya ürün temini yapmasının mı beklenmekte olduğunu, Davacının dilekçesinde değindiği … tavsiye fiyatının bir kanun yahut uygulanması zarureti olan bir hüküm niteliğinde olmadığını, taraflar arasında serbest piyasada alış veriş gerçekleştiğini, ayrıca …’ın tavsiye niteliğindeki kararının da taraflar arasındaki tüm tedarik temin teslim işlemi gerçekleştikten sonra yayınlandığını, dolayısıyla müvekkil firmanın bunu bilebilecek bir durumda yahut kasten karşı taraftan yararlanma kastında olmadığını, tüm bu nedenlerle davanın reddini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE
Dava istirdat davasıdır.
Taraflar arasındaki ihtilaf taraflarca yapılan mal alım satım işlemlerinde aşırı yararlanmanın mevcut olup olmadığı, mevcut ise davacının davalıdan talepte bulunup bulunamayacağı noktalarında toplanmaktadır.
Taraflarca dava faturalar, taraflar arasında akdedilmiş sözleşmeler, mutabakat formu, yazışmalar, ilgili mevzuatlar, ticari defter ve kayıtlar, tanık, bilirkişi deliline dayandırılmıştır.
Taraflarca yargılama aşamasında tanık bildirilmemiştir.
Davacının dava dilekçesi ile davalının mal ve varlıklarına üzerine ihtiyati tedbir konulmasını talep ettiği, mahkememizce değerlendirilen tedbir talebinin HMK 389. Madde uyarınca İhtiyati Tedbir kararının uyuşmazlık konusu hakkında verilebilecek olması ve tedbir talep edilenlerin uyuşmazlık konusu olmadığı anlaşılmakla reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
İddia, savunma, taraflarca sunulan deliller, mahkememizce celp edilen deliller hep birlikte değerlendirilmiş, tarafların ticari defter ve kayıtları da incelenmek suretiyle dosya kapsamımda rapor düzenlenmek üzere dosyanın bilirkişiye tevdiine karar verilmiştir.
Bilirkişi heyetince sunulan raporda özetle; davacı vekilinin dava dilekçesindeki beyanlarına göre davacının sözleşme sırasında zor durumda olup olmadığı konusunda nihai takdirin Mahkemede olduğunu, Mahkemenin raporda belirtilen gabinin tüm koşulların oluştuğu kanaatine varması halinde aşırı yararlanmanın kabul edilebilmesi için ayrıca davalının davacıyı sömürme kastının da gerçekleşmesi gerektiğini, sömürme kastının varlığı için sömüren tarafın sömürülen tarafın içinde bulunduğu zor durumu, açık oransızlığı bilmesinin ve bu durumdan yararlanma amacıyla hareket etmesinin, zor durumdan çıkar sağlama arzusunun varlığının şart olduğunu, dosya kapsamı doğrultusunda davalının sömürme kastı ile hareket ettiği hususunda kesin bir sonuca varılamadığı, nihai takdirin Sayın Mahkemede olduğu görüş ve kanaatini bildirmişlerdir.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş, rapora karşı beyan ve itirazlar sunulmuştur.
Davacı, davalı ile imzalanan ibranamelerin zor altında imzaladığını belirterek davasını aşırı yararlanmaya, yani gabine dayandırmıştır.
Davacının dava dilekçesinde, sözleşmenin kurulduğu sırada Pandemi hastanesi statüsünde olduğu için zor durumda kaldığını iddia ettiğini, zor durumda kalmanın, aşırı yararlanmayı iddia eden kişinin sözleşmenin kurulduğu sırada önemli ölçüde sıkıntı içerisinde veya çaresiz olması, bu durumunun da sözleşmeyi mevcut şartları (l imzalamasına sebep olması olarak tanımlandığını, zor durumda kalmanın tespitinde ölçünün ise sözleşmenin yapıldığı sırada var olan çaresiz veya önemli ölçüdeki sorunu, aşırı yararlanılanın sözleşmeyi yapmaksızın giderebilecek durumda olup olmadığının belirlenmesi olduğunu, davacının Pandemi Hastanesi olması nedeniyle, başvuran hasta sayıları ve hastalığın bulaşma oranı da dikkate alındığında çok yoğun tıbbi malzeme tedariki gerektiğini, davalının, davacının bu zaruretinin de farkında olduğunun aşikâr olduğunu beyan ettiği anlaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı ve tarafların ticari defter ve kayıtlarının incelendiği, somut olayda hukuki sorunun, taraflar arasındaki taşınır satışı sözleşmelerinin kurulması sırasında TBK m. 28 hükmünde düzenlenmiş olan aşırı yararlanmanın şartlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesinden ibaret olduğu, aşırı yararlanmanın, tam iki tarafa borç yükleyen (sinallagmatik) sözleşmelerde, bir tarafın, sözleşmenin kurulduğu sıradaki tecrübesizliğinden, düşüncesizliğinden veya zor durumda olmasından diğer tarafın yararlanmasını ve bu durumun edimle arasında açık oransızlığa yol açmasını anlattığı (TBK m. 28), TBK m. 28 ile edimler arasındaki aşırı oransızlığın, bir tarafının sömürülmesi sonucunda gerçekleşmesi halinde bunun sözleşmenin geçerliğini etkileyebileceğinin düzenlendiği, başka ifadeyle sadece edimler arasında açık oransızlık olmasının aşırı yararlanmaya vücut vermeyeceği, aynı zamanda yararlanılanın zor durumda olması, tecrübe: düşüncesizliğinden karşı akidin yararlanması eş deyişle onu sömürme amacının olmasının aranacağı, aşırı yararlanmanın ilk unsurunun, bir tam iki taraflı (sinallagmatik) sözleşmenin varlığı olduğunu, somut olayda 23.03.2020 tarihi iki adet taşınır satışı sözleşmelerinin kurulduğunun tartışmasız olduğu, dolayısıyla tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmenin varlığı unsurunun gerçekleştiği, aşırı yararlanmanın bir diğer (objektif) unsurunun ise edimler arasında açık oransızlık olması olduğu, USAS’tan gelen cevapta belirtilen ürün basına 24 TL+KDV olarak bedel belirlendiği, Yargıtay Kararlarında açık oransızlık bakımından ele alınan ölçü doğrultusunda, davacının ürünleri aldığı fiyat olan 27 ve 30 TL + KDV satış bedelleri ile davalıdan aldığı ürünlerin piyasa değeri olan 24 TL +KDV arasındaki farkın normal bir kimsenin hayat bilgi ve görgüsüne göre olağanüstü ve aşırı olmadığı, davacı taraf basiretli bir tacir olup tecrübesizliğinden yahut deneyimsizliğinden bahsedilemeyeceği, gabinin diğer şartı olan zor durumda kalmanın somut olayda mevcut olmadığının mahkemece değerlendirildiği, davacının zor durumda kalmış olsa bile davalının, davacıyı sömürme kastının da gerçekleşmesi gerekmekte, sömürme kastının varlığı için sömüren tarafın sömürülen tarafın içinde bulunduğu zor durumu, açık oransızlığı bilmesinin ve bu durumdan yararlanma amacıyla hareket etmesinin, zor durumdan çıkar sağlama arzusunun varlığının şart olduğu, dosya kapsamı doğrultusunda davalının sömürme kastı ile hareket ettiği hususunun da ispatlanmadığı anlaşıldığından davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın reddine,
2-Alınması gerekli 80,70-TL karar ve ilam harcının, peşin yatırılan 5.533,11 TL peşin harçtan mahsubu ile geriye kalan 5. 452,41 TL harcın karar kesinleştiğinde istek halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafça yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Kalan gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
6-Davalı taraf vekil ile temsil olunduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve taktir olunan 48.360,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalı tarafa verilmesine,
7-Tarafların zorunlu arabuluculuk toplantısına katıldıkları halde anlaşamadıkları anlaşıldığından 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A maddesi ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.560,00 TL’NİN DAVACIDAN TAHSİLİ İLE HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
Dair, HMK 345 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten başlayarak iki hafta içinde HMK 342 maddesi gereğince düzenlenmiş dilekçe ile HMK 343 maddesi uyarınca mahkememize veya başka bir mahkemeye yapılacak başvuru ile HMK 341/1 maddesi uyarınca … Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olarak davacı vekili ile davalı vekilinin (e duruşma) yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup anlatıldı.30/11/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır