Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/653 E. 2023/67 K. 24.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/653 Esas
KARAR NO :2023/67

DAVA:İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:24/11/2020
KARAR TARİHİ:24/01/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalının … projesi kapsamındaki restoran katı mekanik imalatı işi için alt yüklenici olarak müvekkil şirket ile 01/04/2019 tarihinde sözleşme imzaladığını, müvekkil şirket tarafından işbu sözleşme gereğince üzerine düşen edimleri yerine getirdiğini, davalı ile akdedilen sözleşmede taahhüt edilen işlemlerin müvekkil tarafından tamamlandığını, müvekkil tarafından yaptığı işin karşılığı olarak hak ettiği ücretin sözleşme gereğince faturalandırıldığını ve davalıya tebliğ edildiğini, davalının belirlenen bedeli ödemediğini ve müvekkili oyaladığını, süresinde borcunu ifa etmeyen davalı aleyhine …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından icra takibine başlandığını, tüm bu nedenlerle …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından yapılan haksız ve kötü niyetli itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini, davalının kötü niyetli olması sebebiyle %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı şirketin 75.856,01 TL ve 27.383,00 TL miktarlı iki adet faturaya istinaden müvekkil şirket aleyhine icra takibi başlattığını, yapılan itiraz üzerine icra takibinin durduğunu ve davacı şirketin itirazın iptali davasını açtığını, itirazın iptali dava dilekçesi ekinde yer alan belgelerin bir kısmının okunaksız olmasından ötürü herhangi bir hak kaybına neden olunmaması adına dilekçe ekindeki tüm belgelere açıkça itiraz edildiğini, dava dilekçesinde dava konusu faturaların itiraz edilmeksizin kabul edildiği iddia edildiğini, dava konusu faturaların müvekkil şirket tarafından kabul edilmediğini ve şirket kayıtlarına da alınmadığını, davacı tarafın fatura tanziminden ziyade fatura tanzimine konu ettiği malların teslim edildiğini /hizmetin yerine getirildiğini kanıtlaması gerektiğini, dava dilekçesi ve eklerinde dava konusu edilen faturalara konu malların telsimi ile hizmetin eksiksiz olarak ifa edildiğine dair hiçbir kayıt bulunmadığını, tüm bu nedenlerle kötü niyetle açılan işbu davanın reddine karar verilmesini, davacının %20 ‘den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini, yargılama harç ve giderleri ile avukatlık ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava dilekçesi, cevap dilekçesi, bilirkişi raporları ve sair tüm evraklar hep birlikte incelenmiştir.
Dava, itirazın iptali davasıdır.
Mahkememizce yapılan 03/03/2021 tarihli ön inceleme duruşmasının 1 nolu ara kararında dosyanın SMMM bilirkişisine tevdi edilerek, dosya kapsamında rapor düzenlenmesi istenilmiştir.
Mahkememize sunulan bilirkişi raporundan özetle; davacı şirketin ticari defter ve kayıtlarına göre, 18/08/2020 icra takip tarihi ve 24/11/2020 dava tarihi itibarıyla davacı şirketin davalı şirketten 137.048,45 TL alacaklı olduğunu, takip ile istenilen tutarın cari hesap bakiyesi değil davalı lehine olan 2 fatura ile sınırlı tutulduğunu, istenilen ana para alacağının 103.239,01 TL olduğunu, icra takibi ile istenilen ana para alacağının ticari defterlerinde kayıtlı olduğunu, davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarına göre, 18/08/2020 icra takip tarihi ve 24/11/2020 dava tarihi itibarıyla davalı şirketin davacı şirkete 33.809,44 TL borçlu olduğunu, davacı ile davalı şirket arasındaki 137.048,45 TL -33.809,44 TL= 103.239,01 TL cari hesap farkının işbu davanın konusu iki faturanın davacı kayıtlarında var iken davalıda kayıtlı olmamasından kaynaklı olduğunun tespit edildiği kanaati varıldığı görülmüştür.
Taraf vekilleri bilirkişi raporuna karşı beyan ve itiraz dilekçesi sunmuştur.
Mahkememizce 17/11/2021 yapılan duruşma ara kararı gereği dosyanın bilirkişi heyetine tevdi edilerek; teknik bilirkişi tarafından, tarafların yapılan işlere ait kayıtları, hak edişleri ve benzeri belgeleri incelenerek, yapılan işlerin takibe konu edilmiş olan faturalarda yer alan işlemlerin sözleşmeye uygun olarak tamamlanıp tamamlanmadığı, faturalara konu işlerin tespiti ile bu işlere ait bedellerin de ayrıca tespit edilmesini istenilmesine, mali bilirkişi tarafından da faturaların teslimi hususlarının da irdelenmesi suretiyle ek rapor alınması istenilmiştir.
Mahkememize sunulan bilirkişi ek raporundan özetle; Davacı tarafından yapılan imalatların toplamı KDV dahil 85.463,86 TL olarak hesaplandığı, kök raporda icra takip talebinin iki ayrı fatura ile talep edildiğini, takip öncesi işlemiş faiz tutarı ile takip başlatıldığı, dava esas değerinin ise takip öncesi işlemiş faiz ile birlikte talep edildiği, davacı vekilinin işlemiş faiz talebini her ne kadar faturalar üzerinde gösterilen bir vade tarihi olmasa da sözleşmenin 10. Maddesine dayandırdığı ve davalının işlemiş faize itirazı da gözetilerek takip öncesi faiz hususunun seçenekli olarak yapıldığı, davacı talebinin takip öncesi işlemiş faiz ile birlikte talebinin haklı olduğunun kabulü ihtimalinde dava tarihi 24/11/2020 itibarıyla olan alacak tutarı 90.642,53 TL olduğu, davacı talebinin takip öncesi işlemiş faiz ile birlikte olamayacağının kabulü ihtimalinde dava tarihi 24/11/2020 itibarıyla olan alacak tutarı 87.813,26 TL olacağını, icraya konu iki adet faturanın davalı şirketin ticari defterlerinde kayıtlı olmadığının saptandığı, faturalara yapılan itirazın nasıl yapıldığına dair belgenin dosyaya sunulmadığı kanaatine varıldığı görülmüştür.
Taraf vekilleri bilirkişi raporuna karşı beyan ve itiraz dilekçesi sunmuştur.
Dava, İİK 67 md ne dayalı itirazın iptali talebine ilişkin olup dava konusu uyuşmazlık Otel Projesi Kapsamındaki Restoran Katı Mutfak Mekanik İmalatı Sözleşmesinden kaynaklanmaktadır.
Taraflar arasındaki sözleşme TBK’nın 470 vd. md anlamında eser sözleşmesi niteliği arz etmektedir.
TBK’nun 470 maddesinde Eser Sözleşmesi:”Yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir” şeklinde tanımlanmıştır.
Eser sözleşmesinde, işin uzmanı sayılan yüklenici, yapımını yüklendiği işi, özen borcu gereği olarak fen ve sanat kurallarına, sözleşme hükümlerine, kendisine duyulan güvene ve beklenen amaca uygun şekilde yapmakla yükümlüdür.
Eser sözleşmelerini diğer iş görme sözleşmelerinden ayıran önemli hususlardan birisi sonuç sorumluluğu, yani tarafların iradeleri doğrultusunda yüklenici tarafından bir sonucun meydana getirilmesi taahhüdüdür. Zira; eser sözleşmesinde bir eserin, sonucun yaratılıp teslim edilmesi borcu altına girilmektedir. Bu borcun altına giren taraf yani yüklenici, işin mahiyeti gereği işi sadakat ve özenle yerine getirmek zorundadır. Sadakat borcu, yüklenicinin iş sahibinin yararına olacak şeyleri yapması ve ona zarar verecek her türlü eylemden kaçınmasıdır.
Uyuşmazlık; taraflar arasındaki sözleşmeden kaynaklanan iş bu davada delil olarak kabul edileceği kararlaştırılan davalının ticari defterlerinin aksi yöndeki tespitlere itibar edilip edilmeyeceği, buradan varılacak sonuca göre mahkemece sadece bu delile dayanılarak hüküm verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/(13)3-691 Esas, 2021/534 Karar nolu 29/04/2021 tarihli ilamında belirtildiği üzere;
‘Sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 193. maddesinde düzenlenen delil sözleşmesi; ortaya çıkan uyuşmazlıkta belli bir hususun ne tür deliller ile ispatlanacağının taraflarca yazılı olarak saptanmasıdır.
Buna göre “Taraflar yazılı olarak veya mahkeme önünde tutanağa geçirilecek imzalı beyanlarıyla kanunda belirli delillerle ispatı öngörülen vakıaların başka delil veya delillerle ispatını kararlaştırabilecekleri gibi; belirli delillerle ispat öngörülmeyen vakıaların da sadece belirli delil veya delillerle ispatını kabul edebilirler (HMK, m.193/1). Maddenin ikinci fıkrasında ise delil sözleşmeleri ile ilgili olarak önemli bir hüküm getirilmiş ve” taraflardan birinin ispat hakkının kullanımını imkânsız kılan veya fevkalade güçleştiren delil sözleşmelerinin geçersiz olduğu” ortaya konularak bu konuda uygulamada doğan birtakım tereddütlerin önüne geçilmiştir.
Delil sözleşmesinin geçerli olması, sözleşme hürriyetinin doğal bir sonucudur. Genel hükümler uyarınca yapılacak bazı sözleşmelerde, yanlara bazı kanıtlarla yazılı biçimde ispat hakkının sınırlı olarak tanınması hâlinde, bu sınırlar dışında delil gösterilmesi olanaksızdır. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 48. maddesinde sözleşme özgürlüğü esası benimsendiğine göre, bu esaslar uyarınca düzenlenecek sözleşmenin ispat biçimi de belirlenebilir ve sınırlanabilir olmalıdır.
Delil sözleşmesinin konusu ispattır. Bu nedenle delil sözleşmesi ile ispat şartı olan yazılı şekil öngörülebilir veya var olan yazılı şekil (senet) ile ispat zorunluluğuna istisna (mesela, senetle ispatı gereken bir hukuki işlemin tanıkla ispat edilebileceği) kabul edilebilir. Ne var ki delil sözleşmesi ile geçerlilik (sıhhat) şartı olan yazılı şekil yerine başka bir şekil kararlaştırılamaz.
Bu sözleşmeler usul hukukuna ilişkindir. Çünkü, delil sözleşmesi asıl etkisini usul hukuku alanında gösterir. Delil sözleşmesi, belli bir hukuki ilişki için yapılabilir ve hangi hukuki ilişkinin hangi delil ile ispat edilebileceği konusundaki kararlaştırmanın açıkça gösterilmesi gerekir.
Bir davanın tarafları, dava açılmadan önce veya sonra, bir hususun yalnız belli bir delil ile ispat edileceği hakkında bir sözleşme yaparlarsa, buna münhasır delil sözleşmesi denir. Yani bu hâlde, o husus yalnız delil sözleşmesi ile kabul edilmiş olan delil ile ispat edilebilir; başka bir delil ile ispat edilemez.
Bir hususun ispatı için münhasır delil sözleşmesi yapılmış ise delil sözleşmesinde kararlaştırılan delilden (veya delillerden) başka delil kabul olunmaz. Buna göre taraflar, delil sözleşmesi ile aynı zamanda delillerini hasretmiş olurlar, yani taraflar, delil sözleşmesinde kararlaştırdıkları deliller dışında başka delil gösteremezler (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, 2001, c. 3, s. 2881 vd.).
Münhasır olmayan delil sözleşmelerinde ise taraflar delillerini hasretmez; bilakis bir hususun başka bir delil ile de ispat edilebileceğini kararlaştırırlar. Senetle ispatı zorunlu olan bir hukuki işlemin, tanıkla da ispat edilebileceği hakkında yapılan delil sözleşmesi bu mahiyettedir.’
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde … Projesi Kapsamındaki Restoran Katı Mekanik İmalatları Alt Yüklenici Sözleşmesi, Mart 2019 başlığı altında sunulan taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 16.2. Maddesinin “16.2. Taraflar arasında ortaya çıkabilecek uyuşmazlıklarda, İşveren’in defter ve kayıtları, münhasır delil olarak ele alınacaktır.” şeklinde olduğu, işbu sözleşmede İşverenin davalı … Tasarım …A.Ş. olduğu bilinmektedir.
Sözleşmenin bu hükümleri münhasır delil sözleşmesi niteliğinde olup taraflar arasındaki cari hesap uyuşmazlığından ve sözleşmeden kaynaklanan iş bu davada, delil sözleşmesi ile kararlaştırılan delil (davalının ticari defter kayıtları) dışında başkaca delil kabul edilmeyecektir.
Buna göre uyuşmazlığın davalının ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılacak incelemeye göre halli gerekmektedir.
HMK ‘nun “Ticari Defterlerin İbrazı Ve Delil Olması” başlıklı 222. maddesinde aynen;
“(1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
(2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
(3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. (Ek cümle:22/7/2020-7251/23 md.) Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.(1)
(4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrula- mayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
(5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.” denilmektedir.
Davacı şirketin dava konusu uyuşmazlık hususunda ticari defter ve kayıtları incelendiğinde; davacı şirketin davalı şirket ile olan ticari ilişkisini “120 01 004” cari hesap kodunda takip ettiği, 2019 yılı hesap hareketlerinin aşağıda tabloda gösterildiği gibi olduğu, 2019 yılında davacı şirket tarafından davalı şirkete toplam 5 adet ve toplam tutarı 381.821,44 TL olan fatura düzenlendiği ve işbu faturalardan kaynaklı davalı şirketten 381.821,44 TL alacaklı hale geldiği, 2019 yılında davalı şirket tarafından çeşitli tarih ve tutarlarda çek veya banka yolu ile davacıya toplam 248.012,00 TL ödeme yapıldığı, 31.12.2019 tarih itibariyle davacı şirketin davalı şirketten 381.821,44 TL – 249.012,00 TL=133.809,44 TL alacaklı olduğu, 01.01.2020 tarih itibariyle davacı şirketin 2019 yılından devreden 133.809,44 TL alacağının olduğu, 2020 yılında davacı şirket tarafından davalı şirkete toplam 2 adet ve toplam tutarı 103.239,01 TL olan fatura düzenlendiği ve işbu faturalardan kaynaklı davalı şirketten 103.239,01 TL alacaklı hale geldiği, 2020 yılında davalı şirket tarafından davacıya çek vasıtasıyla toplam 100.000,00 TL ödeme yapıldığı, 18.08.2020 icra takip tarihi ve 24.11.2020 dava tarihi itibariyle davacı şirketin davalı şirketten (133.809,44 TL + 103.239,01 TL)-100.000,00 TL=137.048,45 TL alacaklı olduğu, takip ile istenilen tutarın cari hesap bakiyesi değil davalı lehine olan 2 fatura ile sınırlı tutulduğu, istenilen ana para alacağının 103.239,01 TL olduğu, İcra takibi ile istenilen ana para alacağının ticari defterlerinde kayıtlı olduğu tespit edilmiştir.
Davalı şirketin dava konusu uyuşmazlık hususunda ticari defter ve kayıtları incelendiğinde; davalı şirketin davacı şirket ile olan ticari ilişkisini “320 01 240” cari hesap kodunda takip ettiği, 2019 yılında davacı şirket tarafından davalı şirkete toplam 5 adet ve toplam tutarı 381.821,44 TL olan fatura düzenlendiği ve işbu faturalardan kaynaklı davalı şirketten 381.821,44 TL alacaklı hale geldiği, 2019 yılında davalı şirket tarafından çeşitli tarih ve tutarlarda çek veya banka yolu ile davacıya toplam 248.012,00 TL ödeme yapıldığı, 31.12.2019 tarih itibariyle davalı şirketin davacı şirkete 381.821,44 TL – 249.012,00 TL=133.809,44 TL borçlu olduğu, 01.01.2020 tarih itibariyle davalı şirketin 2019 yılından devreden 133.809,44 TL borcunun olduğu, 2020 yılında davalı şirket tarafından davacıya çek vasıtasıyla toplam 100.000,00 TL ödeme yapıldığı, 18.08.2020 icra takip tarihi ve 24.11.2020 dava tarihi itibariyle; davalı şirketin davacı şirkete 133.809,44 TL-100.000,00 TL=33.809,44 TL borçlu olduğu, tespit edilmiştir.
Davacı ile davalı şirket arasındaki ticari defterlerde kayıtlı işlemler karşılaştırıldığında; 2019 yılı ticari defterlerindeki kayıtların birbiri ile uyumlu olduğu, aradaki tek farkın kayıt tarihlerinden oluştuğu, 2020 yılında ise davacı şirket ile davalı şirket ticari defterlerindeki cari hesap farkının sebebinin ise iş bu davaya konu edilen icra takip konusu davacı şirket tarafından davalı şirkete düzenlenen 2 adet faturanın davacı şirkette kayıtlı iken davalı tarafından kayıtlı olmamasından kaynaklı olduğu tespit edilmiş olup taraflar arasındaki sözleşmenin 16.2. hükümü münhasır delil sözleşmesi niteliğinde olduğundan, taraflar arasındaki cari hesap uyuşmazlığından ve sözleşmeden kaynaklanan iş bu davada, davalının ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılacak incelemeye göre davanın kısmen kabulüne, kabul edilen kısım bakımından alacak davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesine, reddedilen kısım bakımından davacının kötü niyetli olduğu ispatlanamadığından davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda ayrıntılı olarak düzenlendiği üzere;
1-Davanın kısmen kabulü ile …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasına vaki itirazın kısmen iptali ile takibin 33.809,44 TL üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Alacağın %20’si oranında 6.761,89 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine,
4-Alınması gerekli 2.309,52-TL karar ve ilam harcından peşin alınan 1.287,50-TL harcın mahsubu ile geriye kalan 1.022,02-TL eksik harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
5-Davacı tarafça başlangıçta yapılan 62,2‬0-TL gider ile yargılama aşamasında yapılan 2.169,5‬0-TL olmak üzere toplam 2.231,70-TL yargılama giderinden davanın kabul ve ret oranına göre hesaplanan 707,40-TL yargılama gideri ve peşin yatan harç gideri 1.287,50-TL’nin toplamı olan 1.994,90-TL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, geriye kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
7-Davacı taraf vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 9.200,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
8-Davalı taraf vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 11.646,97-TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
9-Zorunlu arabuluculuk kapsamında ödenen 1.320-TL arabuluculuk ücretinin, davanın kabul ve ret oranına göre hesap edilen 900,9-TL’sinin davacıdan; 419,10-TL’sinin davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
Dair, HMK 345 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten başlayarak iki hafta içinde HMK 342 maddesi gereğince düzenlenmiş dilekçe ile HMK 343 maddesi uyarınca mahkememize veya başka bir mahkemeye yapılacak başvuru ile HMK 341/1 maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olarak davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 24/01/2023

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır