Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/610 E. 2021/753 K. 20.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/610 Esas
KARAR NO : 2021/753
DAVA : Alacak (İnanç Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/11/2020
KARAR TARİHİ : 20/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (İnanç Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkillerinin Tasfiye Halinde … A.Ş.bünyesinde çalıştığını, müvekkillerinin işçilik hak ve alacaklarının tahsili amacıyla borçlu şirkete karşı ….İş Mahkemesinin 2015/ … E.ve 2015/ … E.sayılı dosyaları ile davalar açtıklarını, davalar sonucunda yerel mahkemece hüküm kurulduğu ve icra dosyaları ile takibe geçildiğini, … İcra Müdürlüğü 2017/… E.sayılı takip dosyası ve … İcra Müdürlüğünün 2016/… E.sayılı takip dosyasında takibin kesinleştiğini, davalı şirketin uzun yıllar sağlık sektöründe hizmet veren bir şirket olduğunu, şirketin işleri yolunda giderken hayatın olağın akışına aykırı biçimde işlerde kasten düşüşler yaşandığını, personelin maaşlarının ödenmediği işten çıkarmalar yapıldığı ve müvekkilleri dahil personelin mağdur edildiğini, İstanbul Vatan Sağlık…A.Ş.hakkında … Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/… E.sayılı dosyası ile 13/06/2019 tarihinde iflas kararı verildiğini, iflasın … İflas Müdürlüğünün 2019/ … sayılı dosyası ile takip edildiğini, müvekkillerine ait işçilik alacaklarının tahsili için 21/11/2019 tarihinde iflas masasına alacak kaydının yapıldığını belirterek, fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla davalı şirket yöneticilerinin basiretli tacir gibi davranmamaları, şirket öz kaynaklarını ve sermayesini şahsi menfaatleri doğrultusunda ve şirket malvarlığını azaltmaları sonucunda doğmuş olan 10.000,00 TL belirsiz alacağın/zararın dava tarihinden işleyecek faizi ile birlikte şirket tüzel kişilik perdesinin aralanması ile şirket ortaklarının/yöneticilerinin sorumluluğuna gidilerek tazminine, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davalılara yükletilmesini ayrıca davanın neticesinde verilecek kararın tahsilinin sağlanması ve takibin semeresiz kalmaması için davalıların taşınır ve taşınmaz malvarlıkları üzerinden teminatsız veya takdir edilecek teminat dahilinde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP /
Davalılar …, …, …, … ve … vekili tarafından verilen cevap dilekçesinde özetle, Ticaret Mahkemeleri’nin, mutlak ticari işlerden doğan uyuşmazlıkları (doğrudan Ticaret Kanunu’nda düzenlenen veya aynı Kanunu’nun 4/1 maddesinin alt bendinde yer alan düzenlemelerden kaynaklanan) ve Ticaret Kanunu’nda düzenlenmemiş olsa bile davanın tarafları olabilecek her iki tacirin ticari işletmesiyle ilgili hususlardan kaynaklanan uyuşmazlıkları çözmekle görevli olduğu açık ve tartışmasız olduğunu, Dava dilekçesi incelendiğinde, davacının iddialarının Kanunlarımızda düzenlemeyen “tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi” kapsamında kaldığı, tüzel kişilik perdesinin aralanması suretiyle işçilik alacaklarının tahsilinin istendiği ve fakat bu hususları hiçbirinin yukarıda izah edilen Türk Ticaret Kanunu’nun 4 ve 5.maddesleri kapsamında olmadığı dikkate alındığında dava konusu olayda Ticaret Mahkemeleri’nin görevli olmadığını, davacının bu iddialarını İş Mahkemesi önünde ileri sürmesi gerektiğinden davanın dava şartı yokluğu (görevsizlik) nedeniyle evvela esasa girilmeksizin usulden reddine karar verilmesini talep ettiklerini, Davacıların Zararlarının İşçilik Alacaklarının Tahsil Edilemediği İddiasına Dayandığı, İşçilik Alacaklarının İse İş Mahkemeleri Nezdinde Tespit Edilip Tahsiline Karar Verildiği, Bu Durumda Davacılarının Zarara Yönelik İddialarının Belirlenebilir Olduğu Dikkate Alındığında, Huzurdaki Davanın Belirsiz Alacak Davası Olarak İkamesinde Hukuki Yarar Bulunmadığını, davacılardan …’in …. İş Mahkemesi’nin 2015/… E. sayılı dosyasıyla işçilik alacaklarının tespitine ve bunun tahsiline karar verildiği, ayrıca bu ilamın …. İcra Müdürlüğü’nün 2017/… E. sayılı icra takip dosyası ile takibe konulduğu ve takibin kesinleştiğini, diğer davacı …’un yine …. İş Mahkemesi’nin 2015/… E. sayılı dosyasıyla işçilik alacaklarının tespitine ve bunun tahsiline karar verildiği, ayrıca bu ilamın … İcra Müdürlüğü’nün 2016/… E. sayılı icra takip dosyası ile takibe konulduğu ve takibin kesinleştiği, davacıların işçilik alacaklarının tespit edildiği ve hatta bunların icra takibine konu edildiği, davacıların zarara yönelik iddialarının işçilik alacaklarının tahsil edilememesine dayandığı ve bu suretle zarara yönelik iddialarının esas itibariyle belirlenebilir ve hatta belirlenmiş olduğu dikkate alındığında, huzurdaki davanın belirsiz alacak davası olarak ikamesinde hukuki yarar bulunmadığını davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle yine esasa girilmeksizin usulden reddine karar verilmesini talep ettiklerini, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 119/1(ğ) maddesinde, dava dilekçesinde talebin açık olmadığını bu nedenle davacı tarafa, HMK’nın 119/2 maddesi uyarınca açık bir şekilde talep sonucunu belirtmesi için mehil tayinine karar verilmesini Sayın Mahkeme’den talep ettiklerini, davacıların ayrı ayrı İş Mahkemelerinde dava ikame ettiği ve yine ayrı ayrı alacaklarını takibine konu ettiği, dikkate alındığında, HMK’nın 57.maddesi kapsamında birlikte görülmesi mümkün olmayan davaların tefrikine karar verilmesini talep ettiklerini, şirket malvarlığının kasten zarara uğratıldığı, şirket malvarlığının şahsi malvarlığına aktarıldığı, şirket araçlarının ortakların menfaatine kullanıldığı gibi soyut beyandan öteye gitmeyen iddiaların ileri sürüldüğü ve bunları tevsik eden hiçbir belgenin dava dilekçesine eklenmediği ve hatta hiçbir somut belgeye atıf dahi yapılmadığını Bu durumda, huzurdaki davanın esas itibariyle “ya tutarsa” mantığı ile ikame edildiğini ve hukuken hiçbir zemini bulunmadığını, bununla beraber, davacılardan Dr. … ve eşi …’nun Tasfiye Halinde … AŞ de dahil olmak üzere, … Grubu’nun borçlarına ve kullandığı kredilere şahsen kefil olduğu ve hatta bu borçların şirket tarafından ödenememesi üzerine şahsi senetlerini tanzim etmiş kimseler olup, işbu şahsi kefaletleri sebebiyle 136 adet ŞAHSİ gayrimenkulünü salt şirketlerin borcundan kaynaklı olarak cebri icra marifetiyle kaybettiklerini ve şirketlerin kamu borçları sebebiyle miktarı on milyonlarca lirayı geçen vergi ve SGK borçlarıyla karşı karşıya kaldıklarını, Bu bağlamda, Vatan Hastaneler Grubu’nun 2012 yılında gerçekleştirmiş olduğu yabancı ortaklık sebebiyle 2012 yılından bu yana şirketlerin yönetiminde fiilen yer almayan, şirketlerin zarara uğraması ve iflasa sürüklenmesi sebebiyle en çok zararı kendileri gören müvekillerimin, davacıların işçilik alacaklarının tahsil edilememesinden sorumlu olduğunu söylenebilmesinin mümkün olmadığını, diğer davalılardan …, … ve …, sabit maaşla çalışanlar olduğunu, şirketin malvarlığı ile zenginleşmeyi, bir dönem yönetim kurulu üyesi olmaları sebebiyle miktarı yine on milyonlarca lirayı bulan vergi ve SGK borçları ile karşı karşıya kaldıklarını ve sabit maaşlarıyla bunları ödemeye çalışan şahıslar olduklarını, davalıların tamamının şirketi zarara uğratarak bundan menfaat temin etmesini; … AŞ’nin de içinde bulunduğu … Grubu’nun amme borçları ve müvekkillerimin şahsi kefaletleri sebeibyle, şahsi malvarlıklarını kaybettiğini ve on milyonlarca lirayı bulan vergi ve SGK borçları ile karşı karşıya kaldığı tüm resmi kayıtlarla sabit olduğunu, talep edilen alacaklar yönünden zamanaşımı taleplerinin olduğunu, üniversitelere para aktarılmasının mümkün olmadığını, Talep Edilen Faiz Türünun hatalı olduğunu belirterek, , usule ve esasa ilişkin savunmaları doğrultusunda davanın reddine, muhakeme masrafları ve ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle, davacıların işçilik alacakları olduğundan bahisle iş mahkemelerinde ayrı alacak davası açtıkları ve bu davalarda verilen hükümleri birbirlerinden farklı icra takiplerine konu ettiklerini icra emrinde belirtilen tutarların ödenmediğinden bahisle huzurdaki dava ile maddi zararın şirket tüzel kişilik perdesinin aralanması yolu ile şirket ortakları ve yöneticilerinin sorumluluğuna gidilerek tazmini talep edildiğini, ancak davacılar arasında zorunlu ya da ihtiyari dava arkadaşlığı söz konusu olmadığından dosyanın tefriki gerektiğini, davacıların işçilik alacaklarının ödenmediklerinden bahisle ayrı iş mahkemelerinde alacak davası açmışlar ve bu davalardan verilen ilamları yine ayrı icra takiplerine konu yaptıklarını, kısacası davacıların açtığı 2 farklı davadan verilen 2 farklı ilam ile bu ilamların konu edildiği 2 ayrı icra takibinin mevcut olduğunu, belirsiz alacak davası olarak açılan davanın hukuki yarar yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı tarafın, dava dilekçesinde davasının “belirsiz alacak davası” olduğunu belirterek 10.000 tl tutarlı huzurdaki davayı açtığını, davanın belirsiz alacak davası olarak açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesinin gerektiğini, ancak davacı tarafın, talep konusu yaptığı alacağını çok net bir şekilde belirleyebileceğini, belirsiz alacak niteliğinde olmadığı, bu sebeple davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesini talep ettiklerini, müvekkilinin şirketi zarara soktuğu, kişisel ihtiyaçlarını şirketin gelirinden karşıladığı, hesaplarına şirketin malvarlığını geçirdiği, şirketin parasıyla yatırım yaptığı iddialarının hiçbir temeli olmadığını, müvekkili …’in müflis şirket … nezdinde bulunan mal varlığını değil hesabına geçirmek, kendi hesabından şirketin zararlarını kapatmaya yönelik eylemlerde bulunduğunu, şirketin sgk ve vergi borçları ile karşı karşıya kalan müvekkilinin kendi mal varlığından borçları karşılamaya çabaladığını, davacının talep ettiği faiz oranı fahiş ve hatalı olduğunu, ihtiyati tedbir talebinin reddi gerektiğini belirterek, dava arkadaşlığı koşulları oluşmayan davacıların açtığı davanın tefrikine, belirsiz alacak davası olarak açılan davanın hukuki yarar yokluğu sebebiyle usulden reddine, aksi halde, davacı tarafça ispatlanamayan davanın esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Müflis … iflas idaresi vekili cevap dilekçesinde özetle, Müflis … hakkında … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17.07.2012 tarih, 2011/ … E sayılı kararı ile saat 10.40’da şahsi iflas kararı verilmiş olup İflas tasfiye işlemlerine 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun geçici 11. maddesinin yollaması gereği, mülga 4389 sayılı Kanunun 16. ve 17. maddelerine göre alacaklılar toplantısı, iflas dairesi, iflas idaresi görev ve yetkilerine haiz olmak üzere Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından Hukuk İşleri Daire Başkanlığının 2012/2 sayılı dosyasından başlandığını, … hakkında verilen … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17.07.2012 tarih, 2011/ … E. sayılı iflas kararı 12.05.2014 tarihinde kesinleştiği, ayrıca ikinci alacaklılar toplantısı 07.08.2014 tarihinde gerçekleştirilmiş olup Müflis …’un iflas tasfiye işlemlerinin devam ettiğini, davanın Husumet Yönünden Reddi gerektiğini, Davalı taraf olarak gösterilen …’un şirket ortaklarından olmayıp şirkette belli sürelerde yönetim kurulu üyeliği yaptığını, Anonim şirketlerde amme alacağı dışındaki diğer borçlardan dolayı şirketin organlarına sorumluluk yüklenemeyeceğini, Müflis … iflas idaresi olarak açılan davayı kabul etmediklerini, davalı … iflas etmiş olduğundan davacılar tarafından müflis … iflas masasına alacak kayıt talebinde bulunulması gerektiğini, davada davalı olarak gösterilen …’a doğrudan alacak davası açılması yerine alacaklı davacıların alacaklarını Müflis … İflas Masasına kaydını talep etmeleri gerektiğini beyan ederek, müflis … hakkındaki davanın öncelikle husumet yönünden reddine karar verilmesini, işbu talebimizin kabul görmemesi halinde esasa ilişkin itirazlarımızın dikkate alınarak haksız ve mesnetsiz davanın reddi ile yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmişlerdir.
DELİLLER VE GEREKÇE /
Davanın yönetici sorumluluğuna dayalı tazminat davası olduğu olduğu görüldü.
Taraflar arasındaki ihtilafın; davacıların işçi statüsünde çalıştıkları davalı şirketteki çalışmaları dolayısıyla, alamadıklarını iddia ettikleri işçilik alacaklarının alınamamasında davalı olan şahısların yönetici olarak sorumluluklarının bulunup bulunmadığı noktalarında toplandığı görülmüştür.
Mahkememizce … A.Ş. Yönünden dosyanın tefrikiyle ayrı bir esasa kaydedilmesine karar verilmiş ise de bu ara karardan rücu edilmesine karar verilmiştir.
Emsal nitelikteki İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi’nin: 2019/ … esas, 2020/ … karar sayılı ilamında “Davacı davalı şirkette oluşan işçilik alacakları nedeniyle şirkete ve şirket tüzel kişiliğine karşı açtığı dava da şirket hakkında ki dava tefrik edilerek İş Mahkemelerine görevsizlik kararı verilmiş ,elde ki dava şirketten tahsil edilemeyen işçilik alacaklarının davalı şirket yöneticisinin muvazalı işlemlerle zarar veren davalıdan tahsiline ilişkindir. TTK nun 553(1) maddesi uyarınca şirket yöneticileri yasanın , ana sözleşmenin kendilerine yüklediği görevleri kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde bu yüzden oluşan zararlar nedeniyle ortaklığa, ortaklara ve ortaklık alacaklılarına karşı sorumludur.6100 sayılı TTK’un 553-555 maddeleri gereğince, şirket alacaklılarının şirket yöneticileri hakkında sorumluluk davası açmaları imkanı mevcuttur. Buna karşın söz konusu davanın açılıp görülebilmesi için oluştuğu iddia olunan zararın doğrudan ya da dolaylı zarar niteliğinde olup olmadığının tespiti önem arzetmektedir. Bu kapsamda, şirket alacaklısı konumunda olan üçüncü şahısların sorumluluk davası yolu ile kendileri adına istemde bulunabilmelerinin koşulu, oluştuğu ileri sürülen zararın, doğrudan zarar niteliğinde olmasıdır. Şirket yöneticilerinin, şirketin almış olduğu borcu ya da başkaca edim yükümlülüklerini yerine getirmemek amacıyla şirketi atıl kılarak acz içine düşürmeleri hali; üçüncü kişiler yönünden doğrudan zarar niteliğinde olup, bunun dışında kalan ve dolaylı zarar olarak nitelendirilebilecek hususlarda alacaklı konumundaki üçüncü şahısların, ancak yöneticilerin ödeyeceği tazminatın şirkete verilmesi yönünde istemde bulunmaları mümkündür. Yöneticinin ortaklığın mal varlığını azaltan veya kötüleştiren yasa ve ana sözleşme hükümlerine aykırı davranışları, ortaklar ve alacaklıların da dolaylı zarar görmesine yol açar. Başka bir anlatımla, ortaklığın doğrudan doğruya zarar görmesi, ortakların ve alacaklıların dolaylı zararı olarak sonuç doğurur. Uyuşmazlık konusu olayda şirket alacaklısı olan davacının dava dilekçesinde yaptığı açıklamalar değerlendirildiğinde, ileri sürülen maddi olguların tamamen davalı yöneticinin dava dışı anonim şirketin zararına neden olan eylemleridir. Başka bir anlatımla, açıklanan zararlar, dava dışı anonim şirketin doğrudan, davacı alacaklının, dolaylı zararı kapsamındadır. Bu durum karşısında, davacının açtığı davanın TTK’nın 553 ve 555. maddeleri kapsamında açılan bir dava olduğu, böyle bir davanın, hükmedilecek tazminatın ancak dava dışı şirket lehine hüküm altına alınması istemli olarak açılabileceği, davacının kendi adına tazminatın hüküm altına alınmasını istediği, bu şekilde dava açılamayacağı dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir.” şeklinde karar verilmşitir.
Mahkememiz dosyasında da, davacılar işçilik alacakları olduğunu, bunu şirketten alamadıklarını, davalı olan yöneticilerin de tüzel kişilik perdesinin aralanması ile şirket ortaklarının/yöneticilerinin sorumluluğuna gidilerek alacaklarının tazminine karar verilmesini talep etmişlerdir.
Yukarıda belirtilen ve birebir mahkememiz dosyası ile uyumlu olan istinaf kararı gözetilerek mahkememiz dosyası değerlendirildiğinde, davacılar tarafından işçilik alacaklarını şirketten alamadıklarına ve bunun ortakların sorumluluğuna gidilerek tahsil edilmesi talebine konu ettikleri dava konusu zararlar, dava dışı anonim şirketin doğrudan, davacı alacaklıların, dolaylı zararı kapsamındadır. Bu durum karşısında, davacının açtığı davanın TTK’nın 553 ve 555. maddeleri kapsamında açılan bir dava olduğu, böyle bir davanın, hükmedilecek tazminatın ancak dava dışı şirket lehine hüküm altına alınması istemli olarak açılabileceği, davacının kendi adına tazminatın hüküm altına alınmasını istediği, bu şekilde dava açılamayacağı dikkate alınarak davanın reddine karar verilmşitir.
HÜKÜM: Açıklanan nedenlerle;
1- Davanın reddine,
2-Alınması gerekli harç 59,30 TL olup, peşin alınan 170,78 TL den mahsubu ile fazla alınmış olan 111,50 TL harcın karar kesinleştikten sonra istek halinde davacıya iadesine,
3-Tarafların zorunlu arabuluculuk toplantısına katıldıkları halde anlaşamadıkları anlaşıldığından 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A maddesi ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.400,00 TL’NİN DAVACILARDAN TAHSİLİ İLE HAZİNEYE İRAT KAYDINA
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı taraflar vekille temsil olunduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine,
6-Karar kesinleşene kadar yapılacak yargılama giderlerinin davacı gider avansından karşılanmasına, karar kesinleştikten sonra bakiye gider avansının istek halinde davacıya iadesine,
Dair, HMK 345 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten başlayarak iki hafta içinde HMK 342 maddesi gereğince düzenlenmiş dilekçe ile HMK 343 maddesi uyarınca mahkememize veya başka bir mahkemeye yapılacak başvuru ile HMK 341/1 maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olarak duruşmada hazır bulunan taraf vekillerinin yüzüne karşı oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 20/12/2021

Başkan …
E-imza

Üye …
E-imza
Üye …
E-imza
Katip …
E-imza