Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/528 E. 2021/147 K. 22.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/528 Esas
KARAR NO:2021/147

DAVA:Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan Semenin Tenzili)
DAVA TARİHİ:03/09/2018
KARAR TARİHİ:22/02/2021

Mahkememizden verilen 09/07/2019 tarih ve … Esas … sayılı kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nin tarih ve Esas Karar sayılı ilamıyla BOZULMAKLA, dava mahkememizin yukarıdaki esasına kaydedilerek yapılan yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin davalı …den … projesinden 2 adet 96,35 brüt metrekareli ve 61 brüt metrekareli daire satın aldığını, 03/09/2013 tarihinde gayrimenkulun diğer davalı …Ş. Tarafından tapu ile teslim edildiğini, müvekkillerinin söz konusu ofisleri teslim aldıktan sonra kendi imkanı ile metrekare alanını ölçtürdüğünde sözleşmedeki metre karelerin çok altında olduğunun anlaşıldığını, müvekkillerine satılan dairelerin brüt metre kareleri ile net metre kareleri arasında fark bulunduğunu, davalı … Yapı’dan satın almış olduğu dairelerin eksik metrekare ile teslim edildiğini, bedelin tenzilini talep ettiğini beyan ederek davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı … cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında … projesinde rezidansa ilişin olarak taşınmaz satış sözleşmesi akdedildiğini, davacının ayıp iddiasının 30 gün içinde müvekkiline bildirmediğinden davanın reddi gerektiğini, müvekkilinin dava konusu taşınmazı sözleşme ve teknik şartnameye ve projeye uygun olarak imal ettiğini, dava konusu taşınmazın niteliğinin residans olduğu ve davacının da tacir olmadığı nedenle Mahkemenin görevsiz olduğunu dosyanın görevli ve yetkili tüketici mahkemesine gönderilmesi gerektiğini beyan etmiştir.
CEVAP: Diğer davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının tacir olmadığını bu sebeple mahkemenin yetkisiz olduğunu, … tüketici mahkemesinde açılması gereken işbu dava, ticaret mahkemesinde açılmış bulunduğunu, görev itirazımızın kabulü ile davanın görevli ve yetkili istanbul tüketici mahkemesine gönderilmesini, davacıların daireyi teslim aldıktan 5 yıl sonra davayı açtıklarını davanın zaman aşımına uğrayacağını, müvekkili şirket yönünden husumet itirazlarının olduğunu satışın diğer davalı ile yapıldığını bu sebeple davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesini mahkeme aksi kanaatte ise yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmiştir.
DEĞERLENDİRME:
Dava, taraflar arasındaki taşınmaz (rezidans) alımına ilişkin anlaşma gereği belirtilen şartlara uymadığı iddia edilen daireler dolayısıyla zararın tazminine ilişkin tazminat davasıdır.
Mahkememizin … E . … Karar Sayılı kararı ile “…Davacılardan …’ın tacir olmadığı, ticaret sicilde kaydının bulunmadığı gelen müzekkere cevabından anlaşılmış, dava konusuna esas teşkil eden otel konseptilnde olan rezidans niteliğindeki taşınmazı ticari işleri gereği ticari bir amaç için değil, yatırım amaçlı olarak almak istediği kanaatine varılmış, bu davacı yönünden mahkememizin görevli olmadığı kanaatine varılmıştır.
O halde, eldeki davanın ticari dava olarak kabulü ve asliye ticaret mahkemesinin görevli olması için uyuşmazlık konusu işin her iki tarafın birden ticari işletmesi ile ilgili olması zorunludur. Netice olarak açıklanan tüm gerekçelerle aşağıdaki şekilde mahkememizin görevli olmadığı, tarafların bu taşınmazları kendi tüketimleri için değil, yatırım amaçlı aldıkları anlaşıldığından tüketici sıfatlarının da bulunmadığı kanaatiyle genel mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğuna dair …” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14.Hukuk Dairesinin 2019/2654 esas 2020/876 karar sayılı ilamı ile ; “…Davacı … ile davalı … Yapı arasında, dava konusu … (sözleşmede …) nolu bağımsız bölümün satımına ilişkin olarak, 13.04.2011 tarihinde adi yazılı şekilde taşınmaz satış vaadi sözleşmesi imzalanmıştır. Diğer davacı … ile davalı şirket arasında, dava konusu 56 nolu bağımsız bölümün satımına ilişkin olarak, 16.04.2011 tarihinde …. Noterliğinin 09810 sayılı düzenleme şeklindeki satış vaadi sözleşmesi düzenlenmiştir. Sözleşmelere göre, davalı şirket İstanbul ili Şişli ilçesi Merkez mahallesi … ada … pafta … parselde kain … adlı rezidans projesindeki … ve … nolu bağımsız bölümlerin inşa edilerek davacılara ayrı ayrı teslimi borcunu üstlenmiştir. Dosyadaki belgelerden her iki taşınmazın davacılar adına tescilinin yapılarak teslim edildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece, … Ticaret Sicil Müdürlüğüne yazılan yazıya verilen 17.04.2019 tarihli yazı cevabında, davacılardan …’ın tacir olduğu, 29.01.2008 tarihinden itibaren 100,00 TL sermaye ile inşaat yapı işleri ile ilgili ticari faaliyetinin bulunduğu, diğer davalı …’ın ise tacir olmadığı bildirilmiştir. Her iki davacının ayrı sözleşmeler ile ayrı bağımsız bölüm niteliği bulunan taşınmazları satım vaadi sözleşmeleri ile satın ve teslim aldıkları, buna rağmen davacılar vekilince birlikte açılan davaların mahkemece birlikte görüldüğü anlaşılmaktadır. İhtiyari dava arkadaşlığını düzenleyen HMK’nın 57. Maddesi uyarınca, ” (1) Birden çok kişi, aşağıdaki hâllerde birlikte dava açabilecekleri gibi aleyhlerine de birlikte dava açılabilir:
a) Davacılar veya davalılar arasında dava konusu olan hak veya borcun, elbirliği ile mülkiyet dışındaki bir sebeple ortak olması.
b) Ortak bir işlemle hepsinin yararına bir hak doğmuş olması veya kendilerinin bu şekilde yükümlülük altına girmeleri.
c) Davaların temelini oluşturan vakıaların ve hukuki sebeplerin aynı veya birbirine benzer olması.”.
Görüldüğü üzere Kanun, birden fazla davacının birlikte dava açabilmelerini belli koşullara bağlamıştır. Somut olayda davacıların farklı sözleşmelerle farklı bağımsız bölümleri satın aldıkları, her bir hukuki ilişkinin birbirinden ayrı olup aralarında bağlantı bulunmadığı, her iki davanın farklı hukuki sözleşmelerden kaynaklandığı, sadece satıcının aynı olduğu, taşınmazların farklı nitelik ve hükümler içeren sözleşmelerle davacılara ayrı ayrı satımının üstlenildiği, davacılardan birinin tacir olmasına rağmen diğer davacının tacir olmadığı görülmekle, davalar arasında yasanın öngördüğü bağlantının bulunduğundan söz edilemez. Bu durumda, mahkemece davacılar tarafından birlikte açılan davaların öncelikle ayrılmasına karar verilerek, davalı … yönünden yapılan işlemin tüketici işlemi olup olmadığının değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi; davacı …’ın ise gerçek kişi tacir olması ve sözleşmenin ticari işletmesi ile ilgili yapıldığına ilişkin dava dilekçesindeki taşınmazın iş yeri (ofis) olarak kullanılmak üzere satın alındığına ilişkin açıklamalar dikkate alınarak davanın ticari dava olup olmadığı da değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi doğru olmadığından, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf sebepleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,..” dair kesin olarak verilen karar gereği, davacılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı olmadığı, davalarının ayrı ayrı farklı mahkemelerin görev alanına girdiğinden Davacı … yönünden tefrik kararı verilmiştir .
“Ticari dava” tanımı, 6102 sayılı TTK m.4’te gösterilmiştir. Buna göre, mutlak ticari davalar hariç olmak üzere, asliye ticaret mahkemelerinin görevli olması için, tarafların her ikisinin de tacir olması ve dava konusunun tarafların ticari işletmesine ilişkin olması gerekmektedir.
Davacılardan …’ın tacir olmadığı, ticaret sicilde kaydının bulunmadığı gelen müzekkere cevabından anlaşılmış, dava konusuna esas teşkil eden otel konseptilnde olan rezidans niteliğindeki taşınmazı ticari işleri gereği ticari bir amaç için değil, yatırım amaçlı olarak almak istediği kanaatine varılmış, bu davacı yönünden mahkememizin görevli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Netice olarak açıklanan tüm gerekçelerle aşağıdaki şekilde mahkememizin görevli olmadığı, davacının bu taşınmazları kendi tüketimleri için değil, yatırım amaçlı aldıkları anlaşıldığından tüketici sıfatlarının da bulunmadığı kanaatiyle genel mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğuna dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİ NEDENİYLE davacı …’ın davasının HMK 114/1-c ve 115/2 maddesi gereğince görev dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
2-Görevli mahkemenin … NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ olduğuna,
3-Karar kesinleştiğinde HMK’nun 20/1. maddesi uyarınca 2 haftalık kesin süre içinde başvurulması halinde dosyanın görevli mahkemesine gönderilmesine, belirlenen süre içinde başvurulmadığı takdirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına,
4-HMK ‘nun 331/2. maddesi son cümlesi uyarınca dosya süresi içinde görevli mahkemeye gönderilmediği takdirde talep halinde yargılama gideri ve vekalet ücreti hususunda mahkememizce karar verilmesine,
5-HMK ‘nun 331/2. maddesi gereğince yargılama gideri ve vekalet ücreti hususunda görevli mahkemece karar verilmesine,
Dair, HMK 345 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten başlayarak iki hafta içinde HMK 342 maddesi gereğince düzenlenmiş dilekçe ile HMK 343 maddesi uyarınca mahkememize veya başka bir mahkemeye yapılacak başvuru ile HMK 341/1 maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olarak davacı vekili ile davalı vekillerinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 12/01/2021 15:33:39

Katip …

Hakim …