Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/461 E. 2021/67 K. 27.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/461 Esas
KARAR NO:2021/67

DAVA:Alacak (Vekalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:19/03/2020
KARAR TARİHİ:27/01/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Vekalet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, davalıların yolculara (kullanıcı) verdiği taşıma hizmetinin gerçekleşebilmesi için minibüs tipi aracını sağladığını, davalıların, bu taşımacılık hizmetinden çok büyük miktarda gelir elde ettiğini ve müvekkiline de hizmetin bedeli olarak komisyon ödemesi yaptığını, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin bir anda davalı tarafından tek taraflı olarak sona erdirildiğini, müvekkilinin davalı …’le olan uzun süreli ilişkisi uyarınca, çeşitli yatırımlar yaptığını, … standartlarında araçları temin ettiğini, bu araçları … standartlarını göre dizayn ettiğini, … standartları gereği araçlarda sürücü istihdam ettiğini, ancak davalının tek taraflı olarak ilişkiyi sonlandırmasının müvekkilinin birçok zarara (araç satın alınması için kullanılan krediler, aracın dekorasyonu için yapılan masraflar, kazanç kaybı, gibi) uğramasına sebep olduğunu, davalının müvekkilimizin zararlarını karşılaması talebi ile müvekkilinin uğradığı zararlar ve yaptığı giderlerin karşılığı olarak fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla toplam 10.000 TL’nin tahakkuk/arabuluculuk başvuru tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsil edilerek davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı … vekilinin cevap dilekçesinde özetle; … taşımacılık faaliyeti yapmamakta, sadece teknolojik hizmet sunarak taşımanın taraflarının bir araya gelmesine çevrimiçi (online) olarak aracılık etmekte olduğunu, Rekabet Kurulu’nun benzer platformlar için yaptığını,cevap dilekçesinde ayrıntılı olarak açıklanan tespitleri ile … uygulamasının benzer şekilde sadece bir aracılık faaliyeti yürüttüğünü ve taşıma hizmeti almak isteyen kişiler ile bu taşıma hizmetini verecek taşımacıları bir araya getirdiğini ortaya koyduğunu, Benzer davalara bakan …. Asliye Ticaret Mahkemesinin , … E. sayılı dosyasında verilen karar ile Rekabet Kurulu kararlarına yer verdiğini ve … uygulamasının taşımacılık hizmeti vermediğini; taşımacılık hizmetinin … uygulamasını kullanan yolcular ile Davacı gibi … uygulamasını kullanan taşıyıcılar arasında olduğunu, …’in ise yalnızca taşıyıcı ile yolcu arasındaki taşıma sözleşmesinin kurulması için aracılık hizmeti sağladığını teyit ettiğini, davacı’nın dava dilekçesi’nde yer alan, …’in yolculara taşıma hizmeti verebilmesi için davacı’nın minibüs tipi aracını temin ettiği şeklindeki ifadesinin son derece yanlış bir yönlendirme olduğunu, Zira fiiliyatta …’in hiçbir taşımacıya herhangi bir araç temin etmemekte veya bu konuda herhangi bir yönlendirmede bulunmadığını, esasa ilişkin olarak huzurdaki davanın … … yönünden pasif Husumet Yokluğu Nedeniyle Reddinin gerektiğini, … … Sözleşme’nin tarafı olmadığını, diğer davalı …- ile davalı … … arasında müteselsil sorumluluk bulunmadığını, … uygulamasına İlişkin tüm teknolojik hizmetler ve nakit akışının diğer davalı … üzerinden gerçekleşmekte olup … …’n ticari İlişkinin muhatabı olmadığını, huzurdaki davanın bir belirsiz alacak davası olarak açıldığı kabul edildiğinde, dürüstlük kuralına aykırı davranıldığınun görüleceğini, zira belirsiz alacak davasının ancak davacı’nın dava açarken talep sonucunu belirlemesinin imkânsız olduğu veya talep konusunun davacı’dan belirlenmesinin beklenemeyecek kadar zor olduğu koşullarda açılabilmekte olduğunu, cevap dilekçesinde ayrıntılarıyla açıklanan nedenlerden Davada Müvekkil Şirkete pasif husumet tevcih edilemeyeceğinden davanın usulden reddine, . Mesnetsiz ve ispatlanamayan davanın esastan reddine,. Yargılama masrafları ve vekâlet ücretinin Davacı’ya tahmiline,her türlü hakları saklı kalmak kaydı ile karar verilmesini talep etmiş olduğu görülmüştür.
DELİLLER VE GEREKÇE
Dava, alacak davasıdır.
Dosyanın Mahkememizin … esasına kaydının yapıldığı, Mahkememizin 17/07/2020 tarih, … esas, … karar sayılı kararı ile Mahkememiz dosyasının … Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyası arasında hukuki ve fiili irtibat bulunması nedeniyle birleştirilmesine karar verilmiş olup, …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyasının 17/07/2020 tarihinde karara çıktığının bildirildiği, bu nedenle dosyanın Mahkememizin 2020/461 esasına kaydının yapıldığı anlaşılmıştır.
Davacı vekilinin Mahkememizin 09/12/2020 tarihli duruşma ara kararı gereğince davalı … … yönünden davayı takip edip etmediğine ilişkin beyanları doğrultusunda Mahkememizin 27/01/2021 tarihli duruşma ara kararı gereğince Davalı … … yönünden HMK 150. Madde uyarınca dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Mahkememiz dosyasında davacı vekili sözleşmenin haksız feshi nedeniyle müspet ve menfi zararlarını talep ettiği anlaşılmıştır.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle … sisteminden bahsetmekte fayda vardır.
…, dünya çapında …, …, …, … ve … gibi farklı sürüş seçenekleri sunmakta olup, bu seçeneklerden … en düşük maliyetli olan ve profesyonel olmayan sürücülerin yolcularla temasa geçtiği üründür. … ürünü, Avrupa’da … olarak adlandırılmaktadır. … sürücüleri bakımından herhangi bir lisans aranmamakta olup, bu sayede prosfesyonel olmayan sürücüler, mesleki eğitim, sosyal güvenlik ödemeleri, sigorta zorunluluğu gibi taksi sürücülerinde aranan belli şartları sağlamadan bu hizmeti verebilmektedirler. …, ülkemizde de 2014 yılından bu yana …, … ve …’de faaliyet göstermektedir. Ülkemizde, yalnızca lisanslı araç ve sürücülerle yürütülen … adlı ürün hizmetti sunmaktadır.
… tarafından geliştirilen araç çevirme uygulaması, uygulamaya dâhil olan sürücülerin, uygulama üzerinden şehir içi ulaşım hizmeti talep eden kişilere taşımacılık hizmeti sunmaları üzerine kuruludur. Müşteri durumundaki yolcu, kredi kartı bilgilerini … ile paylaşmak zorunda olup, doğrudan uygulama üzerinden … ile temasa geçmekte ve yapmak istediği yolculuk bilgilerini firmaya iletmekte, … de uygulama üzerinden müşteriye bu hizmeti sunabilecek yakınlıktaki sürücülerden birisini müşteriye yönlendirmektedir. Yolculuk bitiminde ücret … tarafından yolcunun uygulamaya tanımlı kredi kartından otomatik olarak tahsil edilmekte ve tahsil edilen ücretten …’e ait kısım kesildikten sonra sürücüye ödeme yapılmaktadır. (KAYA, S. 296, 297)
Bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere … uygulaması yolcu, sürücü ve … arasında oluşan üçlü bir ilişki söz konusudur,
6102 Türk Ticaret Kanununun “Taşıma İşleri” başlıklı beşinci kitabında 906 ve devamı maddelerinde yolcu taşıma sözleşmesi düzenlenmiştir. TTK-m.906 ve devamındaki hükümler incelendiğinde yolcu taşıma sözleşmesinin taraflarının yolcu ve taşıyıcı olduğu görülmektedir. Buna karşılık KYTK-m.3 uyarınca yolcu “Taşıtı kullanan sürücü ile hizmetliler dışında taşıtta bulunan kişiler” olarak tanımlanmıştır. Karayolları Trafik Kanunu (KTK)25-m.3’te de benzer yönde bir tanımlama yapılmaktadır. Buradan hareketle, sözleşmeye ismini veren taraf olan yolcu bir yerden bir başka yere gitmek için taşıyıcı ile sözleşme yapan kişi olarak tanımlanabilir ve yolcu ancak yaşayan gerçek bir kişi olabilir. (ADIGÜZEL, Burak, Taşıma Hukuku (Deniz Ticareti Hariç), Adalet Yayınevi, Ankara,2018, s.38. )
Somut olayda ise bir yerden bir başka yere gitmek için … uygulamasını kullanan kişiler yolcu sıfatını taşımaktadır. … sistemi aracılığıyla, yolcunun bir yerden başka bir yere ücret karşılığı taşınması söz konusu olduğundan … sistemini kullanarak ulaşım hizmeti alan kişiler yolcu sıfatını taşımakta olup, taraf oldukları sözleşme yolcu taşıma sözleşmesi niteliğindedir. ( Aydın Kaya, s.302)
Taşıma sözleşmesinin bir tarafının yolcu olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Somut olayımızda ise asıl ve birleşen davalar yönünden davacılar yolcu konumunda değildir. O halde davacılar ile davalı … arasındaki ilişkisi taşıma sözleşmesi olarak nitelendirilemeyecektir.
Yolcular ile taşıyıcıları bir araya getiren …, yolcuların internet üzerinden online almış oldukları bu hizmet karşılığında ilave ücret ödemeksizin bir yerden başka bir yere gitmesine imkan tanıyan bir platformdur. Bu platform sayesinde yolcuların taşıyıcılara ulaşması kolaylaşmaktadır. Platform taşıma ücretinin yolcu tarafından önceden bilinmesini sağlamaktadır. Yolcuların taksi duraklarına telefonla ulaşılması uzun sürmekte, ivedi taşımalarda birden çok taksi durağına ulaşmaları zorlaşmakta iken bu platformlar sayesinde taşıma hizmeti daha verimli ve düzgün çalışmakta, yolcu memnuniyeti artmaktadır. Yolcu gideceği yeri ve güzergahı taşımadan önce görebilmesi, sürücü bilgilerine ulaşabilmesi, sürücü yorumlarını değerlendirebilmesi açısından yolcu tarafından çeşitli avantajları bulunmaktadır. Bu uygulamalar sundukları hizmet bakımından geleneksel taksicilik faaliyetinden ayrılmaktadır. Müşterinin Sunulan taşımacılık hizmet bedeli davacılar almakla beraber, komisyon olarak yüzdelik kısmını … almaktadır.
Benzer mobil uygulamaları olan …’ni, …’u ve …’yi de Rekabet Kurulu ayrı ayrı kararlarında aracılık hizmeti olarak nitelendirmiştir.
Rekabet Kurulu …’ye 02.07.2014 tarih ve 14-23/462-200 sayılı bir diğer kararında “… uygulamasıyla sunulan hizmet İstanbul ilinde taksi ihtiyacı olan kullanıcılar ile taksicileri buluşturmayı amaçlayan bir aracılık hizmeti” olarak tanımlamıştır.
TBK. m. 520/1’e göre simsarlığın (tellallığın) tanımı şu şekilde yapılmıştır: “Simsarlık sözleşmesi, simsarın taraflar arasında bir sözleşme kurulması imkanının hazırlanmasını veya kurulmasına aracılık etmeyi üstlendiği ve bu sözleşmenin kurulması halinde ücrete hak kazandığı sözleşmedir”. Bu hüküm, mehaza uygun olarak, “Simsarlık, simsarın bir ücret karşılığında, ya diğer tarafa bir sözleşmenin kurulması fırsatını göstermeyi ya da ona bir sözleşme görüşmesi için aracılık etmeyi borçlandığı bir sözleşmedir” şeklinde anlaşılmalıdır.
TBK. m. 521 vd. düzenleme içinde, simsarın ücret alacağının doğumu için şu şartların birlikte gerçekleşmesi gerekir:
a) Simsarın aracılık ettiği asıl sözleşmenin iş sahibi (vekalet veren) ile üçüncü kişi arasında kurulması gerekir. Bu şart, iş sahibinin, kendisine teklif olunan üçüncü kişilerle sözleşme yapmayı sebepsiz olarak red etmesi halinde de gerçekleşmiş sayılmalıdır. Bu konu, TBK. m. 175’in kapsamı çerçevesinde değerlendirilmelidir. Fakat asıl sözleşmenin geçerli olarak kurulması lazım ve yeterlidir. Ücret alacağının doğumu için, bu sözleşmenin ifa edilmesi gerekli değildir. Geciktirici şarta bağlı olarak yapılmış sözleşmelerde, şartın gerçekleşmesi beklenmelidir. Bu düzenlemeyi getiren TBK. m.521/1 hükmü, emredici değildir. Taraflar, asıl akit kurulmamış olsa bile, ücret ödenmesini kararlaştırabilecekleri gibi ücretin, sözleşmenin ifa edilmesi halinde ödeneceğini de kararlaştırabilirler.
b) Asıl sözleşmenin kurulması ile simsarın faaliyeti arasında nedensellik ilişkisi bulunmalıdır. TBK. m. 521/1 bu şartı, “yaptığı faaliyet sonucunda” sözleriyle ifade etmiştir. Bu şartın aksi de kararlaştırılabilir.
c) TBK. m. 523’de düzenlenen ve simsarın ücret ve giderlere ilişkin alacağının kaybı sonucunu doğuracak durumlardan birinin gerçekleşmemesi gerekir (Yavuz, Cevdet: Borçlar Hukuku Dersleri Özel Hükümler, 9. Baskı, İstanbul 2011, s.604 vd).
Somut durumda, davalı … taşıyıcı ile yolcu arasındaki yolcu taşıma sözleşmesinin kurulmasına aracılık etmekte, sözleşmenin kurulması halinde ücrete hak kazanmaktadır.
6100 sayılı Yasanın 114/1-c maddesi gereğince mahkemenin görevli olması dava şartlarından olup 115. madde gereğince de Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 Sayılı Yasa ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre; her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı yasanın 5/3.maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 6335 sayılı Yasa ile değişik 4.maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nun 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise; tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
…, yolcu ve sürücü arasında üçlü bir ilişkinin mevcut olduğu, yolcunun … uygulamasını kullanarak bir yerden başka bir yere gitmek istemekte olup yolcunun taraf olduğu sözleşmenin yolcu taşıma sözleşmesi olduğu, ancak somut olayda davanın taraflarının yolcu ve taşıyıcı olmadığı, bu halde uyuşmazlığın taşıma sözleşmesinden kaynaklandığından bahsedilemeyeceği anlaşılmıştır.
Yolcu taşıma işi 6102 sayılı TTK’nun 850 vd maddelerinde düzenlenmiş olmakla aynı kanunun 4/1-a bendi uyarınca ticari iş niteliğindedir. Ancak yolcu taşıma sadece bu sözleşmenin tarafları arasındaki uyuşmazlıklar yönünden ticari iş niteliğinde olup, taşıma işini yapan kişinin tacir sayılması için tek başına yeterli değildir. Diğer bir anlatımla yolcu taşıma ilişkisinin tarafı olmayanlar arasındaki uyuşmazlıklarda taşıma işi yapan kişinin tacir sayılıp sayılamayacağı ayrıca incelenmelidir.
Dava konusu olay da ise davanın taraflarından biri yolcu olmayıp, taraflar arasında taşıma ilişkisinden doğan bir uyuşmazlık söz konusu olmadığından mutlak ticari dava niteliğinde değildir. O halde uyuşmazlığın nispi ticari dava niteliği tespiti için davanın taraflarının tacir olup olmadığı belirlenmelidir. Zira davacıların taşıma işiyle uğraşması tek başına tacir oldukları anlamına gelmemektedir.
Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; davacılar ile davalılar arasındaki işin simsarlık sözleşmesinden kaynaklandığı görülmektedir. Davalı ise ticari şirket olup TTK nun 16(1)maddesi uyarınca tacir sıfatını haizdir. Dosya kapsamına göre, gerçek kişi olan davacının tacir olduğunu ispatlayan herhangi bir delil sunulmadığı görülmektedir. Bu nedenle davanın, nispi ticari dava tanımına da uymadığı anlaşılmaktadır. Davalı taraf her ne kadar ticaret şirketi olsa da bir işin ticari iş olmasını bu konudaki uyuşmazlığın da ticaret mahkemesinde görülmesine yeterli değildir. Bu nedenle davacının tacir olup olmadığı hususunun önem arz etmektedir. ancak dosya kapsamında tacir olduğunu gösterir delil bulunmadığı, çalışmalarının da ticari işletme ile ilgili bir işlem sayılamayacağı, davacının mesleki amaçla, ticari şirket olan davalının ise ticari amaçla hareket ettikleri ve 6502 sayılı Yasanın 3/1-L bendi kapsamında tüketici olmadıkları ve aralarında bir tüketici işlemi bulunduğundan söz edilemeyeceği, yukarıda açıklandığı üzere aralarındaki işlemin ticari dava niteliğinde de olmadığı, nazara alınarak eldeki davaya bakma görevi 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca asliye hukuk mahkemesine aittir.
Bu nedenlerle davanın görev şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının HMK 114/1-c ve 115/2 maddesi gereğince görev dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
2-Görevli mahkemenin … ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ olduğuna,
3-HMK ‘nun 331/2. maddesi gereğince yargılama gideri ve vekalet ücreti hususunda görevli mahkemece karar verilmesine,
4-HMK ‘nun 331/2. maddesi son cümlesi uyarınca dosya süresi içinde görevli mahkemeye gönderilmediği takdirde talep halinde yargılama gideri ve vekalet ücreti hususunda mahkememizce karar verilmesine,
5-Karar kesinleştiğinde HMK’nun 20/1. maddesi uyarınca 2 haftalık kesin süre içinde başvurulması halinde dosyanın görevli mahkemesine gönderilmesine, belirlenen süre içinde başvurulmadığı takdirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına,
Dair, HMK 345 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten başlayarak iki hafta içinde HMK 342 maddesi gereğince düzenlenmiş dilekçe ile HMK 343 maddesi uyarınca mahkememize veya başka bir mahkemeye yapılacak başvuru ile HMK 341/1 maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olarak davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup anlatıldı.27/01/2021

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza