Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/44 E. 2022/213 K. 07.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/44 Esas
KARAR NO :2022/213

DAVA:Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ:17/01/2020
KARAR TARİHİ:07/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, Müvekkili …’ın … Mimarlık Fakültesini birincilikle bitirdiğini, 24 yaşında …’de Şube Başkanı olduğunu, 04/06/1992 tarihinde… ile evlendiğini ve pek çok gayrı menkul projesini gerçekleştirdiğini, müvekkilinin başarılı bir mimar ve iş kadını olduğunu, Müvekkili …’ın eşi…’a açtığı boşanma davasına ilişkin … 6.Aile Mahkemesinin 2013/… (Yeni …/…) esas sayılı dosyası halen derdest olduğunu, müvekkilinin eşi…’a açtığı edinilmiş malların tasfiyesine ilişkin İstanbul 1 Aile Mahkemesinin … esas (Eski: … Aile Mahkemesinin … esas) sayılı dosyasının halen derdest olduğunu, Müvekkilinin eşi… ile evlendikten sonra gayrı menkul projc ve yatırımlarını gerçekleştirmek için pek çok şirket kurduğunu, ya da kurulmuş şirketlere ortak olduğunu, bu şirketlerin yönetiminde de bulunduğunu, söz konusu şirketlerden bir tanesinin de davalı “…A.Ş.olduğunu, müvekkilinin % 40 hissesine sahip olduğu bu şirketin 2008 yılından 2013 yılına kadar yönetiminde yer aldığını, müvekkilinin boşanma davası açtığı 2013 yılından sonra 03.09.2014 tarihinde yapılan 2013 yılı Olağan Genel kurul toplantısında, sahip olduğu % 40 hisseye ilişkin gerek hazirunu oluşturan hissedarlar, gerekse pay defterinin doğru tutulmasından sorumlu olan Yönetim Kurulu Üyeleri taralından hiçbir itiraz ve/veya muhaleletle bulunulmadığını ve herhangi bir şerhde düşülmediğini, müvekkilinin davalı Şirkette sahip olduğu % 40 hisseye, edindiği tarihten 2017 yılı başlarına kadar, diğer hissedarlar eşi… ve…’ın önceki eşlerinden olan çocukları …, …, … tarafından herhangi bir itirazda bulunulmadığını, her genel kurulda söz konusu hissedarlık gerek hazirun gerekse pay defterinin doğru tutulmasından sorumlu olan Yönetim Kurulu tarafından teyit ve tespit edildiğini, müvekkilinin 2013 yılında eşi…’a açtığı boşanma davasının neden olduğu hincin tezahürü olarak eşi…’ın çocukları …, …. … ile suç işlemeyi göze alarak kurduğu organizasyon ile önce 12.01.2017 tarihli dava dilekçesi ile …. Asliye Ticaret Mahkemesinde … esas sayılı dosyasından açtığı davada, Davacı müvekkile ait % 40 hissenin …’a ait olduğunun tespitini istediklerini, bu davada davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini, daha sonra müvekkiline haber verilmeden 20.02.2017 tarihinde 2014, 2015, 2016 faaliyet yıllarına ilişkin Olağan Genel Kurül toplantısını yapıldığını ve müvekkilinin % 40 hissesini, … ile birlikte organizasyonun yasa dışı işlemiyle ele geçirmek istediğini, usul ve yasaya aykırı olarak yapılan Genel Kurul toplantısının yoklukla malül olduğunu, müvekkilinin 2013 yılında eşi…’a açtığı boşanma davası ve edinilmiş malların tasfiyesi davasından sonraki süreçte; eşi… ve…’ın önceki eşlerinden olan çocukları …, …, …, oluşturdukları organizasyon ile müvekkilinin yasal haklarını korumasını ve almasını engellemek amacıyla, pek çok icra takibi ve dava açtıklarını, davalı şirket yetkilileri ve diğer hissedarların şirketin % 40 hissesine sahip davacı müvekkilin genel kurula katılma ve oy kullanma hakkını ortadan kaldırmak amacıyla 20.02.2017 tarihli Genel Kurulu, TTK hükümlerinc aykırı olarak müvekkile haber vermeksizin, paylarını hukuka ve yasaya aykırı olarak elde ctmek için toplandıklarını, davalı şirketin, müvekkilinin pay sahipliğinden kaynaklanan vazgeçilmez nitelikteki haklarını ortadan kaldıran, usulüne uygun çağrı yapmadan, gün ve gündemi ilan etmeden. üstelik davacı müvekkilin paylarını yok sayarak. hatta oy haklarını diğer hissedarlara kullandıran Genel Kurul Kararlarının yoklukla malül olduğu açık olduğunu, söz konusu 20.02.2017 tarihli Genel Kurul Taplantısına kalılıp davacı müvekkilin hisselerini hukuka aykırı olarak ele geçirmeye çalışan ve yasalara aykırın olarak oy haklarını kullanan ve buna izin veren hissedar ve davalı şirket yönelicileri hakkında da, Cumhuriyet Savcılığına şikayette bulunulacaklarını, 20.02.2017 tarihli Genel Kurulda Gündemin 7. maddesinde Yönetim Kurulu Başkanlığına (Üyeliğine) … 3 yıl süreyle ve sınırsız temsil yetkisiyle seçildiğini ve müvekkilinin hissedarlık haklarının; hukuka aykırı olarak elde edilmeye çalışılmasında, oy hakkını kullanmasının engellenmesinde ve müvekkile karşı kurulan organizasyonda baş rolü oynayan …’ın yok hükmündeki Genel Kurul’da aldığı sınırsız temsil yetkisi ile davalı şirketin içini boşaltabileceği, davacı müvekkili telafisi imkansız zararlara uğratabileceğini, …’ın, davalı şirketi basiretli bir iş adamı gibi yönetmediği ve müvekkili aleyhine kendisinin, babasının ve kardeşlerinin şahsi menfaatleri lehine işlemler yaptıkları açık bulunduğundan yargılama boyunca mağdur olan davacı müvekkilinin ve davalı şirketin mağduriyetinin daha çok artmaması için, önce davalı şirketin menfaatlerini sonra da müvekkilin menfaatini korumak için davalı şirkete yargılama boyunca kayyım atanmasını talep ettiklerini belirterek, Öncelikle TTK’nın 447. maddesi ve diğer maddeleri gereğince 20.02.2017 tarihli genel kurul toplantısının yok hükmünde olduğunun (Butlan) tespitini, Yoklukla malül 20.02.2017 tarihli Genel Kurul kararlarının yürütülmesinin verilecek ihtiyati tedbir kararı ile geri bırakılmasını, Organsız kalan ve 4 yıldır usulüne uygun Genel Kurul yapmayan davalı şirkete Genel Kurulları yapmak ve dava sonuna kadar şirket menfaatlerini korumak üzere Kayyım atanmasını, Yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalı şirkete yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, 6102 sayılı T.T.K.’nun 446. maddesinin “a” ve “b” bendleri uyarınca, davacı yanın bu davayı açabilmesinin ilk koşulunun pay sahibi olmak ve pay sahipliği sıfatını da dava sonuna kadar korumak olduğunu, davacı yanın müvekkili firmanın hissedarlarından olmadığını, Davacı yanın pay sahipliği sıfatı bulunmamasına rağmen, müvekkili firmanın 20.02.2017 tarihinde yapılan genel kurulunda alınan kararların yok hükmünde olduğunun (butlan) tespiti için dava açmış olmasının “dava takip yetkisi” bakımından sakat ve hukuka aykırı olduğunu, bu nedenle huzurdaki davanın öncelikle aktif husumet yokluğu nedeniyle de reddini talep ettiklerini, genel kurul kararlarına karşı üç aylık hak düşürücü süre içerisinde dava açılması gerektiğini, Üç aylık hak düşürücü sürenin genel kurul kararının alındığı tarihten itibaren işlemeye başladığını, müvekkili firmanın genel kurulunun 20.02.2017 tarihinde yapıldığını, huzurdaki davanın ise genel kurulun yapılmasından 3 yıl sonra açıldığını bu nedenle davanın süre yönünden de reddini talep ettiklerini, müvekkili firmanın hisseleri için “nama yazılı muvakkat hisse senedi ilmuhaberi” bastırılarak hissedarlara dağıtıldığını, Hissedarlığın ispatı için ilmühaber ibrazının zorunlu olduğunu, müvekkili firmanın ilmuhaber dışında bastırılmış başkaca bir hisse senedinin olmadığını, T.T.K.’nun md. 486/2 hükmüne göre; hisse senedi ilmühaberlerine, nama yazılı pay senetlerine ilişkin hükümler uygulanmak zorunda olduğundan, başka bir söyleyişle “hisse senedi ilmühaberleri”nin nama yazılı olarak düzenlenmesi zorunlu olduğundan, davacı yanın müvekkili firmanın ihtarına rağmen, %40 hisse ile ilgili herhangi bir hisse senedi ilmuhaberi de ibraz edemediğini, Müvekkili şirketin tipik bir çekirdek aile şirketi olduğunu, Hazirun cetveline ve pay defterine şirket muhasebecileri tarafından bazı kayıtlar düşülmüşse de, bu kayıtlar ile ilgili yönetim kurulunun onayı ve/veya imzası bulunmadığını, bu kayıtların aile şirketi için de genel kurul hazırlığını yapan kişilerin hataları sonucu ortaya çıktığını ve müvekkili şirketin aile şirketi olması münasebetiyle dikkati çekmediğini, usuli işlemlerin yerine getirilmesi amacıyla bu şekilde davranılmaya devam edildiğini, şirket çalışanlarının nezdinde bu şekilde davranılmış olmasının, gerçek hissedarların hak kaybına yol açmasının mümkün olmadığını, Davacı yanın, salt genel kurul hazirun cetvelinde davalının pay sahibi olarak yazılmış olması, devir için gerekli işlemlerin yokluğu karşısında, davacıyı pay sahibi haline getirmediğini, Kaldı ki, pay defterine kayıt işlemi, kurucu değil, sadece açıklayıcı etkiye sahiptir ve pay defteri pay sahipliği için sadece bir karineden ibaret olduğunu, Pay defterinin aksinin ispatı halinde pay defterindeki kaydın hiçbir önemi kalmadığını, dava konusu yapılan %40 hisseye ait; müvekkil şirket tarafından 2005 yılında alınan yönetim kurulu kararına uygun olarak bastırılan Hisse Senedi İlmuhaberinin, …’ın elinde olduğunu ve bu ilmühaberlerin müvekkili şirkete … tarafından ibraz edildiğini, ibraz edilen hisse senedi ilmühaberi incelendiğinde, bunların davacı yana devir edildiğine ilişkin, devir beyanı + ilmühaberin ciro edilerek devralana teslimi + yönetim kurulunun payın devrini onaylayan kararı + pay defterine kayıt işlemlerinin hiç birisinin mevcut olmadığının tespit edildiğini, 20/02/2017 tarihinde yapılan Olağan Genel Kurul toplantısına da, müvekkil şirketin hissesine sahip tüm hissedarlar çağrıldığını ve toplantının %100 katılım ile yapıldığını, müvekkil firmanın Olağan Genel Kurul toplantısında alınan kararların yok hükmünde olduğunu (batıl olduğunu) iddia etmek hukuken mümkün olmadığını, huzurdaki davayı açmakta davacının hukuki yararı olmadığını, Usule ilişkin kararın yok hükmünde olduğunu iddia etmesinin de mümkün olmadığını, Davacı yan, her ne kadar kendisinin başarılı bir iş kadını olduğunu iddia etmekte ise de, davacı yan, dava dışı hissedar… ile evlendikten sonra hiçbir işte çalışmadığını, … Gurup bünyesinde yer alan firmaların işleri ile de hiçbir şekilde ilgilenmediğini, davalı yanın başarılı bir işkadını olduğu iddiasının kesinlikle doğru olmadığını, bunun dışında, davacı yanın, dava dışı hissedar… ile arasında devam etmekte olan boşanma ve mal rejiminin tasfiyesi davasının bu dava ile uzaktan yakından bir ilgisi de bulunmadığını, Davacı yanın, dava dilekçesinde her ne kadar, dava dışı hissedar…’ın bir takım sahte belgelerle kendisine karşı icra takibi başlattığını, önceki evliliklerinden olan çocuklarıyla organizasyon kurduğunu beyan etmişse de bu kesinlikle doğru olmadığını, davacı yanın, …’a karşı 2013 yılında boşanma davası açtığını ve boşanma davasını açtığı günden bu yana, dava dışı hissedar…’ın itibarını yerle bir etmek için elinden gelen her şeyi yaptığını, Davacı yanın 20.02.2017 tarihli genel kurul kararlarının T.T.K. md. 447 gereği batıl olduğunu beyan etmiştir ancak bunun doğru olmadığını, genel kurula katılma ve oy kullanma haklarının ortadan kaldırıldığını, bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarının sınırlandırıldığını beyan ederek T.T.K.’nun 447. maddesi gereğince, 20.02.2017 tarihli genel kurul kararlarının batıl olduğunu iddia ettiğini ancak, davacı yanın 20.02.2017 tarihli genel kurulun yapıldığı tarihte müvekkili şirketin hissedarlarından birisi olmadığını, T.T.K.’nun 447. maddesinde bahsi geçen genel kurula katılma ve oy kullanma, bilgi alma, inceleme ve denetleme hakları, kanunun şirket ortaklarına tanıdığı haklar olduğunu, Şirketin ortağı olmak bir kişinin, T.T.K. md. 447’de düzenlenmiş olan haklarının kullanıldırılmadığını iddia etmesi hukuken mümkün olmadığını, Davacı yanın bu konudaki itirazının yasal bir dayanağının bulunmadığını, davacıya Bu sebeplerden dolayı çağrı yapılmadığını, davacı yan tarafından yokluğunun tespitine karar verilmesi talep edilen 20.02.2017 tarihli genel kurul toplantısı için şirketin ortaklarının tamamına usulüne uygun çağrı yapıldığını ve genel kurul da %100 katılımla toplandığını, davacı yanın genel kurul çağrısının usulüne uygun yapılmadığını, ilanın yapılmadığını, toplantıya katılma ve oy kullanma hakkının engellendiğini, oy haklarının, pay sahibi olmayan ve yetkili olmayan hissedarlar tarafından kullanıldığını ve bundan dolayı da T.T.K. md. 414 gereği, butlan davası açma hakkı olduğunu beyan etmiştir. Ancak dava konusu yapılan %40 hisseye ait; müvekkil şirket tarafından 2005 yılında alınan yönetim kurulu kararına uygun olarak bastırılan Hisse Senedi İlmuhaberlerinin …’nun elindedir ve bu hisse senetleri ilmühaberleri müvekkil şirkete ibraz edildiğini, ibraz edilen hisse senedi ilmühaberi incelendiğinde, bunların davacı yana devir edildiğine ilişkin, devir beyanı + ilmühaberin ciro edilerek devralana teslimi + yönetim kurulunun payın devrini onaylayan kararı + pay defterine kayıt işlemlerinin hiç birisinin mevcut olmadığı tespit edildiğini, 20/02/2017 tarihinde yapılan Olağan Genel Kurul toplantısı da, müvekkil şirketin hisselerine sahip tüm hissedarlar çağrılmış ve toplantı tüm hissedarların %100 katılımı ile yapıldığını, Davacı yanın müvekkili şirketin hissedarı olmadığı için, toplantıya çağrılmadığını, davacı yanın 20.02.2017 tarihli genel kurulunun yoklukla malül olduğunu beyan ederek müvekkil firmanın organsız olduğunu beyan ettiğini, ancak 20.02.2017 tarihli genel kurul kararlarının yoklukla malül olduğuna dair herhangi bir mahkeme kararı v.b. Bulunmadığını, davacı yanın göz göre göre gerçekleri saptırmaya çalıştığını, Türk Ticaret Kanunu’nda (TTK) anonim şirketlere kayyım atanmasına ilişkin özel bir düzenleme bulunmadığını, Bu nedenle, bu konudaki taleplere Türk Medeni Kanunu (MK) m.403, m.426/3 ve m.427/4 hükümleri uygulandığını, Yasal düzenlemeye göre gerek anonim şirket organlarının iş göremez hale gelmesi, gerekse şirketin organsız kalması durumlarında mahkemelerden şirket için kayyım atanması istenebiliyor olsa da dava konusu olayda bu şartların hiç birisi olmadığını, müvekkili firmanın organlarının iş başında olduğunu ve açılan dava ve davada ileri sürülen asılsız iddialardan dolayı müvekkil firmanın işleyişi hiçbir şekilde etkilenmediğini, davacı yanın kayyım talebi de yerinde olmadığını belirterek, Öncelikle davacı yanın, 20.02.2017 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların yürütmesinin, ihtiyati tedbir kararı ile geri bırakılması yönündeki talebinin reddini, davacı yanın, yasal bir dayanağı bulunmayan, kayyım talebinin reddini, husumet itirazının kabulü ile davanın öncelikle husumet yokluğu nedeniyle reddini , Süre yönünden itirazın kabulü ile davanın süre yönünden reddini, husumete ve süreye yönelik itirazlarımızın kabul görmemesi ve yargılamaya devam edilmesi durumunda, haksız iddialarla açılan mesnetsiz davanın reddini, yargılama giderleri ile ve vekalet ücretlerinin davacı yan üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
Davalı Şirket Yönetim Kurulu Başkanı … 04/02/2020 tarihli dilekçesinde özetle; Tensip Tutanağının “9.” maddesinin, “C” ve “D” bendleri uyarınca; genel kurul kararlarının yürütmesinin durdurulmasına yönelik ve kayyım tayinine yönelik taleplere karşı, T.T.K.’nun 449. maddesi gereğince, görüşlerinin sorulduğunu, davacı yanın açmış olduğu bu davada, 2014, 2015, 2016 faaliyet yıllarına ilişkin Olağan Genel Kurul Kararlarının yokluğunun tespiti, yürütmesinin durdurulması ile şirkete kayyım atanması taleplerinde bulunulduğunu, Davacı yanın açmış olduğu davada, firmanın 2014, 2015, 2016 faaliyet yıllarına ilişkin Olağan Genel Kurul Kararlarının yokluğunun tespitini isterken, parantez İçerisinde butlanının da tespitini de istediğini, T.T.K.’na göre “yokluk” ve “butlan” iki farklı hukuki kavram olduğunu, Firmanın 2014, 2015, 2016 faaliyet yıllarına ilişkin Olağan Genel Kurul Toplantısı 20.02.2017 tarihinde yapıldığını ve gündemdeki konular ile ilgili de kararlar alındığını, Dava konusu genel kurul kararlarıyla ilgili olarak yokluktan bahsetme imkanı bulunmadığını, Butlan ise; bir işlemin, konusuna ilişkin emredici hükümlere aykırı olması halidir. Eş söyleyişle, bir işlemin konusu; kanuna, ahlaka, adaba, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı ya da, imkânsız ise bu işlem batıldır. Dava konusu olayda T.T.K. madde 447. maddesinde düzenlenmiş olan butlan sebeplerinin hiç birisi bulunmadığını, firmanın genel kurul kararlarıyla ilgili olarak butlandan da bahsetme imkanı bulunmadığını, bunların dışında, firma kayıtlarının tetkikinde, davacı …’ın firmanın hissedarlarından olmadığının da tespit edildiğini, zira, firmanın hisseleri için “nama yazılı muvakkat hisse senedi İlmuhaberi’ bastırıldığı ve hissedarlara dağıtıldığını, d avacı yanın, yokluğunun tespit edilmesini istediği 20.02.2017 tarihinde yapılan 2014, 2015, 2016 faaliyet yıllarına ilişkin Olağan Genel Kurul Toplantısına, elinde firmamıza ait “hisse senedi ilmühaberi” bulunan hissedarların tamamının katıldığını, toplantının % 100 katılım ile yapıldığını, davacı yanın, 2014 2015, 2016 faaliyet yıllarına ilişkin Olağan Genel Kurul Kararlarının yokluğunun tespiti talebiyle, genel kurul kararlarının yürütülmesinin verilecek ihtiyati tedbir kararıyla geri bırakılması talebi haksız ve kötüniyetli olduğunu, Yasal düzenlemeye göre gerek anonim şirket organlarının iş göremez hale gelmesi, gerekse şirketin organsız kalması durumlarında mahkemelerden şirket için kayyım atanması istenebiliyor olsa da dava konusu olayda durum oldukça farklı olduğunu, Zira, firmanın organlarının iş başında ve açılan dava ve davada ileri sürülen asılsız iddialardan dolayı firmanın işleyişinin hiçbir şekilde etkilenmediğini, Bu şebepten dolayı, davacı yanın kayyım talebinde bulunulması da haksız ve kötüniyetli olduğunu belirterek, 2014, 2015,2016 faaliyet yıllarına ilişkin Olağan Genel Kurul Kararlarının yokluğunun tespiti, yürütmesinin durdurulması ile şirkete kayyım atanması talebiyle açılan bu davada davacı yanın taleplerinin haksız, mesnetsiz ve kötüniyetli olduğu görüş ve kanaatine vardığın beyan etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE /
Dava, genel kurul kararlarının batıl olup olmadığına ilişkin davadır.
Taraflar arasındaki ihtilafın, davalı şirketin 20.02.2017 tarihli 2014-2015-2016 faaliyet yıllarına ilişkin olağan genel kurul kararlarının TTK 447 maddesi gereği batıl olup olmadığı ile davacının davalı şirketin ortağı olup olmadığı, davacının taraf sıfatının olup olmadığı noktalarında toplandığı görülmüştür.
Mahkememizce tensip ara gereğince, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden davalı şirketin ticaret sicil dosyası, …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyaları celp edilmiştir.
Davacının genel kurul kararlarının yürütülmesinin durdurulması yönündeki talebinin 6102 sayılı yasanın 449.maddesi uyarınca dava dilekçesinin, davalı şirketin yönetim kurulu üyelerine tebliğ edildiği ve yönetim kurulu başkanı …’ın beyanda bulunduğu görülmüştür.
Mahkememizce 20/12/2020 tarihinde davacının ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
Tarafların iddia ve itirazları, sunulan deliller ve tüm dosya kapsamı gözetilerek, davalı şirketin ticari defter ve belgeleri, sicil dosyası, genel kurul tutanakları, hazirun cetvelleri, pay defteri, karar defteri ve inceleme günü sunulacak pay senet asılları üzerinde inceleme yapılarak, davacının davalı şirketteki pay sahipliği durumunun değerlendirilmesine dair bilirkişiler … ve Mali bilirkişi …’den rapor düzenlemeleri istenilmiştir.
Bilirkişiler mahkememize sundukları 20/10/2021 tarihli raporda özetle,
“Hukuki tavsifi ve nihai takdiri mahkemeye ait olmak üzere; (i) davacı tarafından ibraz olunan hisse senetlerinin orijinalliğinin heyetimizce tahkik olunmasının mümkün bulunmadığı, bu meyanda çıplak gözle bakıldığında mübrez hamiline yazılı senetler üzerindeki imzalarla o tarihteki imza yetkililerinin imzalarının benzeşmesinden öte heyetimizin bir kanaat serdetmesinin mümkün olmayacağı, ancak bu senetlerin orijinal olması durumunda bilcümle ortaklık hakkını sağlayacağı, derdest davada heyetimize inceleme yapılması için görev verilen meselenin mezkür hisselere sahip olduğu bilgisi dava dosyasında bulunan dava dışı …’ın mezkür ilmühaberleri ibrazıyla temelli olarak çözülebileceği, aksi halde şirket defter ve kayıtları ile sicil evrakının tamamının incelenmesinden çıkan sonucun davacının davalı şirkette pay sahibi olarak kabul edilmek lazım geleceği yolundaki kanaatimizi saygı ile bilgilerinize arz ederiz.”şeklinde beyan ve görüşlerini sunmuşlardır.
Taraflarca rapora karşı beyan ve itirazlar sunulmuşlardır.
Mahkememizce, Davacı vekilinin, davacı uhdesinde olduğu belirtilip dava dilekçesi ekinde fotokopileri sunulmuş olan hamiline yazılı hisse senetlerinin asıllarını bir sonraki celsede hazır etmesi konusunda ihtar edildiği, Davalı vekilince davalı şirketin 2005 yılında hisseler ile ilgili olarak nama yazılı hisse senedi ilmuhaberi basılması kararı alındığı ve hisse senetlerinin nama yazılı olması gerektiğine dair açıklamaları kapsamında, 2005 yılında alınan karar uyarınca, hangi ortaklar için ne kadar nama yazılı ilmuhaber bastırıldığı, hangi ortağın elinde bu hisse senetlerinden ne kadar olduğu, bastırılan nama yazılı hisse senetleri ile ilgili evrak ve belgeler hususunda açıklama yapılması için iki haftalık süre verildiği, sunulacak açıklama dilekçesi ve bir sonraki celse sunulacak hisse senedi ilmuhaber asıllarının mahkememizce incelendikten sonra, ek bilirkişi incelemesine gerek olup olmayacağının karara bağlanmasına karar verilmiştir.
Taraflarca beyan ve hisse senetlerinin sunulmuş ,mahkememizce gerekli incelemeler yapılmış ve son celsede taraf vekillerine iade edilmiştir.
Davalı şirketin 07.12.1978 tarihinde İstanbul Ticaret Siciline tescil edilerek tüzel kişilik kazandığı, şirketin esas sermayesinin 1.500.000,00 (Bir Milyon Beşyüz Bin) TL olduğu sermayesinin 5.000 TL kıymetinde 300 adet hisseye ayrıldığı, 1.200.000,00 (Bir Milyon İkiyüz Bin) TL’si…’a, 75.000,00 (Yetmiş Beş Bin) TL’si …’e, 75.000,00 (Yetmiş Beş Bin) TL’si …’a, 75.000,00 (Yetmiş Beş Bin) TL’si …’na ve 75.000,00 (Yetmiş Beş Bin) TL’si …’a ait olduğu, hisselerin hamiline yazılı olduğu, davalı şirketin 18.09.1997 tarihinde gerçekleştirdiği olağan genel kurul toplantısında, esas sermayesini 5.000.000.000,00 (Beş Milyar) TL’ye çıkartıldığı görülmüştür.Davalı şirketin 15.12.2005 tarihli olağan genel kurul toplantısında esas sermayesini 5.000,00 YTL’den 50.000.000 YTL’ye çıkarılmasına ve artırılan 45.000.000 TL sermayenin 2003 ve 2004 yıllan sermaye düzeltme olumlu farklarından karşılanmasına, şirketin her biri 1,00 (Bir) Yeni Türk Lirası değerli 50.000 adet hamiline yazılı hisse senedine bölündüğüne, hisse senetlerinin kolay saklanmasını teminen 5, 10, 20, 50 ve 100’lük küpürler halinde bastırılmasına
yönetim kurulunun yetkili olduğuna karar verilmiştir. Davalı tarafın savunmalarında da bu husus yer almakta olup, 2005 tarihli genel kurulda alınan karar gereği bastırıldığı iddia olunan hisse senetlerinden davacıda olmadığı ileri sürülerek davacının şirket ortağı olmadığı iddiasında bulunulmuştur.
Davalı şirketin 15.12.2005 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında, esas sermayenin tamamını temsil eden hissedarların toplantıda hazır bulunduğu, buna ilişkin olarak düzenlenip imzalanan hazirun cetvelinde davacı yan isim ve imzasının bulunmadığı, bu anlamda 15.12.2005 genel kurul tarihi itibariyle davacı yanın şirket hissedarı olmadığı görülmektedir. Buna karşın davacı yanın 26.05.2008 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısı ekinde sunulan hazirun
cetveline göre şirkette 50.000 TL içerisinde 20.000 TL hisse sahibi olduğu, 15.04.2013 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısı ekinde sunulan hazirun cetveline göre şirkette 50.000 TL içerisinde 20.000 TL hisse sahibi olduğu,
03.09.2014 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısı ekinde sunulan hazirun cetveline göre şirkette 50.000 TL içerisinde 20.000 TL hisse sahibi olduğu, davalı şirketin 20.02.2017 tarihinde yapılan 2014-2015-2016 yıllarına ait olağan genel kurul toplantısı ekinde sunulan hazirun cetveline göre, esas sermayenin tamamını temsil eden hisselerin toplantıda hazır bulunduğu, buna ilişkin olarak düzenlenip imzalanan hazirun cetvelinde davacı yan isim ve imzasının bulunmadığı, bu anlamda 20.02.2017 genel kurul tarihi itibariyle davacı yanın şirket hissedarı olarak gözükmediği anlaşılmaktadır. Dava dosyasına sunulup kasaya alınan ortaklık pay defterindeki kayda göre davacının
dava dışı …’tan 20.000 TL tutarındaki hisseyi 02.10.2007 tarihinde devraldığı görülmektedir. Davacının adı bu tarihten sonra hem şirketin hazirun cetvelinde hem de genel kurul tutanaklarında görülmektedir. Davalı şirket ise davacının ortaklığına dair ortaklık pay defterindeki bu kayıtlara ilişkin olarak ortaklık pay defterinin bir tek davacı ve dava dışı …’a ait olan kısımlarında sehven kayıt düşüldüğü yönünde beyanda bulunmuş ve buna ilişkin olarak ortaklık pay defterinde sonradan düzeltme yapılarak davacının ortak olduğuna dair kayıtların üstü çizilerek, bu paylar … adına yazılmış olduğu görülmüştür.
26.05.2008 tarihli hazirun cetvelinde dava dışı …, davacının 20.000 adet paya sahip olduğuna ilişkin aynı hazirun cetveline imza atmış olup, 15.04.2013 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısı ekinde sunulan hazirun cetvelinde ve 03.09.2014 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısı ekinde sunulan hazirun cetvelinde de tekrarlanmıştır.Bilirkişilerce de tespit edildiği üzere şirket yönetim kurulu karar defteri, şirketin pay defterinin aksine özensiz tutulmuş olup (aynı yıl içinde alınan kararlar sayı olarak teselsül etmemektedir: Örn. 1997/7 nolu karardan sonra bir sayfa boştur ve ardından 1998/2 nolu karar gelmektedir, 1 nolu karar yoktur veya 2000/1 nolu karardan sonra iki sayfa boştur sonra 2000/4 nolu karar gelmektedir, aynı şekilde 2003/2 nolu karar vardır ancak 2003/1 nolu karar yoktur, 2004/2 nolu karar vardır ancak 2004/1 nolu karar yoktur, benzeri biçimde 2005/2 nolu karar vardır ancak 2005/1 nolu karar yoktur, 16.12.2005 tarihli kararda hiç karar sayısı yoktur, ondan sonraki karar nosu 2005/3’tür, bir sonraki karar nosu 2007/3’tür, 2007/1 ve 2 nolu kararları karar deferinde yoktur ve kararlar arasında boş sayfalar bulunmaktadır. Bu durumun bazı kararların YK karar defterinde neden olmadığı veya bazı kararların defterde yansıtılıp yansıtılmadığı yolunda bir şüphe uyandırmaktadır.
Netice olarak mahkememizce yapılan değerlendirmeye göre, davacının yukarıda belirtilen ve hazirun cetvellerinde de pay sahibi olduğu belirtilen genel kurul toplantıları, bu toplantılarda hazirun cetvellerine göre davacının pay sahibi olduğuna dair beyan altında, diğer pay sahiplerinin ve özellikle dava dışı …’ın da imzasının olması, her ne kadar 2005 yılında hisse senedi bastırılması kararı alındığı iddia olunmuş ise de, davacının elinde de hisse senedi olup, bunların dava dilekçesi ekinde suretinin ve sonradan mahkememize de asıllarının sunulmuş olması karşısında, hayatın olağan akışına göre dava dışı …’ın ve davalı şirketin yıllarca bilâ-itiraz davacıyı her türlü şirket dokümanında ortak olarak gösterdikten ve YK’da görev verdikten sonra dava dışı… ile davacının boşanma davası süreci sonrasında, ortaklık pay defterindeki kayıtların sehven yapıldığı iddiasıyla düzeltilmesinin gerçeği yansıtmadığı ve davacının şirkette pay sahibi olduğu vicdani kanaatine varılmış olup, davacının çağrılmadığı ve hazır bulunmadığı genel kurula katılma ve oy kullanma hakkının ortadan kaldırıldığı 20.02.2017 tarihli Genel Kurul toplantısında alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespitine karar verilmiştir.
HÜKÜM : Açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜ ile, …A.Ş’nin 20/02/2017 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespitine,
2-Harçlar yasası uyarınca alınması gereken 80,70 TL karar harcından peşin alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile geri kalan 26,30 TL bakiye harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydedilmesine,
3-Davacının yaptığı 116,60 TL İlk masraf, 1.800,00 TL Bilirkişi ücreti ve 80,90 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 1.997,50 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı kendini vekille temsil ettirdiğinden lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereği 5.100,00 TL vekalet ücreti takdirine, bunun davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Karar kesinleşene kadar yapılacak yargılama giderlerinin davacı gider avansından karşılanmasına, karar kesinleştikten sonra bakiye avansın istek halinde davacıya iadesine,
Dair, HMK 345 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten başlayarak iki hafta içinde HMK 342 maddesi gereğince düzenlenmiş dilekçe ile HMK 343 maddesi uyarınca mahkememize veya başka bir mahkemeye yapılacak başvuru ile HMK 341/1 maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olarak taraf vekillerinin yüzlerine karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup anlatıldı.07/03/2022

Başkan … Üye … Üye … Katip …
E-imza E-imza E-imza E-imza