Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/422 E. 2023/423 K. 23.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/422 Esas
KARAR NO :2023/423

DAVA:Tazminat (Ticari İşletmenin Satılması Veya Devrinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:21/08/2020
KARAR TARİHİ:23/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ticari İşletmenin Satılması Veya Devrinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı taraf dava dilekçesinde özetle: … A.Ş ile birleşen … ve Tur…A.Ş’nde 2008-2011 yıllarında şirket yönetim kurulu üyeliğini yaptığını, hakim ortak …’in vefat edip geriye mirasçısı yaşı küçük kalınca terekenin resmen idaresine ve iflas usulüne göre tasfiyesine, terekenin mal varlığında bulunan tüm şirketlerdeki …’in hisselerinin satışına karar verildiğini, … ….A.Ş’nin bu hisseleri terekenin tüm borçlarını üstlenerek ve ayrıca şirketlerin vergi ve sigorta borçlarını da ödeyeceğini kabul ederek satın aldığını, takiben … ve davacının bütün şirketlerdeki hisseleri … Tur.İşl….A.Ş’ne devrettiklerini, … Tur.İşl….A.Ş’nin de 2013 yılında yaptıkları birleştirme sözleşmesi ile … çatısı altında birleştiğini, devir sözleşmelerinden doğan hak ve alacakların muhatabının ….A.Ş olduğunu, Hisse Devir Sözleşmesi’nin 2.1.maddesi 3.bendi ile hisse devrine konu şirketlerin doğmuş ve doğacak vergi, SSK ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarına olan tüm borçları ….A.Ş tarafından üstlenilmiş ise de bu güne kadar sadece … Holding, … ve … Emlak şirketlerinin borçlarının ödendiğini, …’ün borçlarının halen ödenmediğini, ….A.Ş’nin …’ün ödenmemiş vergi, SSK ve diğer borçlarından tamamen sorumlu olduğunu, SGK tarafından davacı aleyhine açılan icra takibine konu borcun davalı ….A.Ş tarafından ödenmediğini, dava dilekçesinde belirtilen sözleşmeler çerçevesinde, davalıların, davacı adına ödeme emri düzenlenen borcun kaynağını oluşturan şirketlerin vergi, SGK(SSK) ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarına olan borçların üstenildiğini, davalılar ile davacı arasında borcun üstlenilmesi sözleşmesinin yapılmış olduğunu, bu nedenlerle, davalıların mal kaçırma ihtimallerine binaen tedbiren davalıların mal varlığına teminatsız tedbir konulmasını talep etmiştir.
CEVAP : Davalı … … Dağ. Tic. Ve San. A.ş. (Eski Unvan) … Dağ. Tic. Ve San. A.ş. (Yeni Unvan) vekili cevap dilekçesinde özetle; Görülmekte olan davanın, davacının yönetim kurulu üyesi olduğu şirketin vergi ve SGK borçlarından dolayı tarafına yönelmiş olan icra tehdidinden kaynaklı maddi ve manevi tazminat talebine ilişkin olduğunu, müvekkil şirket ile davacı arasında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığı gibi uyuşmazlık konusu da tarafların ticari işletmeleri ile ilgili olmadığını, dolayısı ile açılan davanın ticari dava olmadığından ticaret mahkemeleri değil Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olup, mahkemenin görevsizliğine karar verilmesini gerektiğini, davacının yönetim kurulu üyesi olduğu …’ün tüm borçlarının tespitini istemişse de anılan şirketin iflası açıklanmış olup, tüm borç ve alacakları tasfiye aşamasında tespit edildiğini, yine henüz ödememiş olduğu kamu borçlarının, ilgili kamuya ödenmek üzere tahsilini talep ettiğini, yani henüz ödenmemiş bir borcu rücu etmeye çalışmakta olduğunu, hukuken mümkün olmayacağını, manevi tazminat kusura dayalı olarak talep edilebilir bir tazminat türü olup, dava dayanağı borcun doğumunda müvekkil şirketin herhangi bir kasıt, kusur ya da ihmali bulunmadığı gibi doğrudan davacının temsilci olduğu dönemde doğmuş bir kamu alacağının söz konusu olduğundan kusur, kasıt ya da ihmal söz konusu ise bu tamamen davacının egemenlik alanından kaynaklanmakta olup, manevi tazminat taleplerinin de reddi gerektiğini, müvekkil şirketin, davacının devirden önce hissedarı bulunduğu 4 adet şirketteki (… Holding, …, …, … Emlak) …’in hisselerini tereke dosyasından satın almış ve ilgili şirketlerin hissedarı olduğunu, müvekkil şirketin tereke dosyasından hisseleri satın almak için taahhüt ettiği borçları ödemeden satışın gerçekleşmesi ve müvekkil şirketin hissedar olmasının mümkün olmadığını, müvekkilin sorumluluğu tereke dosyasına olup, yükümlülüğünü yerine getirdiği için … hisselerinin satışı gerçekleştiğini, davacının iddia ettiği üzere tereke dosyasından gerçekleştirilen satışta müvekkil şirketin taahhütleri arasında kamu borçları bulunmadığı gibi hangi borçların üstlenildiği de ayrıca ve açıkça tespit edildiğini, masaya kaydı yapılmayan hiçbir alacağın bu satış işlemine konu edilmiş olmadığını, müvekkil şirket tereke dosyasına karşı taahhüdünü yerine getirmiş ve masaya kaydedilen borçları ödediğini, ödeme belgelerini dosyaya sunmuş ve akabinde …’in hisselerine sahip olduğunu, müvekkil şirketin hissedarlığının resmi tereke dosyasından sağlanmış olup, bu süreçte taahhüt ettiği hiç bir edime aykırı hareketi olmadığı gibi, taahhüt edip de yerine getirmediği herhangi bir taahhüdü de bulunmadığını, şayet yerine getirmediği bir taahhüdü olsa idi, hiçbir zaman hisseleri devralamayacak olduklarını, bu çerçevede hem davacı hem de müvekkil hissedar sıfatlarına haiz olup, hissedarı oldukları şirketlerin kamu borçlarının ödenmemesi sebebiyle birbirlerine rücu etme gibi bir hak ve yetkileri bulunmadığını, davacının iş bu dava ile ortaklardan henüz ödenmemiş bir kamu borcu dolayısı ile maddi ve manevi tazminat talep ettiklerini, davacı talebinin hukuki dayanağı bulunmadığını, davacı her ne kadar dava dilekçesinde … ile arasında imzalanan hisse devir sözleşmesine atıfta bulunarak sözleşmenin 2.1 madde 3. Bendi uyarınca borcun … tarafından üstlenilmiş olduğunu iddia etmiş ise de davacı tarafça delil olarak sunulan belgelerin incelendiğinde … ile davacı arasında imzalanmış böyle bir hisse devir sözleşmesine rastlanmadığını, yukarıda açıklandığı üzere de müvekkil şirketin hissedarlığı davacının hisselerini devralması ile değil tereke dosyasından Esat Edin’in hisselerini devralması ile gerçekleştiğini, dolayısı ile müvekkil şirket tarafından üstlenilmiş herhangi bir borç da bulunmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte varsayımsal olarak; davacının Yönetim Kurulu üyeliği sıfatından kaynaklanan ve görevde olduğu dönemde doğmuş olan amme alacaklarından sorumluluğu çerçevesinde ödemiş olduğu şirket borçlarından dolayı hissedar olan müvekkil şirkete rücu edebileceği kabul edilse dahi; bu amme alacaklarının doğduğu tarihte müvekkil şirketin hissedarlığı henüz başlamamış olduğundan talebin kabulü yine mümkün olmayacağını, müvekkilin hissedarlığının 2011 yılında tescil edilmiş olup, her halükarda müvekkilin henüz ortak olmadığı dönemde doğmuş borçlardan sorumlu tutulması mümkün olmadığından davanın reddine karar verilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili … A.Ş. Vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı … ile davalı … ve Tur. A.Ş. arasında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığını, davacının dilekçesindeki iddialara bakıldığında, taraflar arasında ticari bir ilişkinin olmadığını, bir başka anlatımla davacının taleplerinin ticari bir ilişkiden kaynaklı olmadığını bu itibarla taraflar arasında herhangi bir ticari ilişkinin bulunmadığı ve davaya konu ihtilafın ticari olmadığını, HMK 2. Maddesi gereğince davaya bakmakla görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, davacı tarafından davaya konu edilen sözleşmelerin ve açıklamaların bir bütün olarak ele alındığında baştan sona çelişkilerle dolu olduğunu davacının, davaya konu sözleşmeleri sanki kendisi ile müstakilen yapılan sözleşmeler olduğu ve bununla birlikte sözleşmeler kapsamında kendisine taahhütler verildiğini iddia ettiğini, oysa davaya konu edilen sözleşmelerin incelendiğinde, davacı ile doğrudan yapılan herhangi bir sözleşme bulunmadığı gibi, bu sözleşmelere dayalı bir taahhüt de bulunmadığını, belirtilen bu durum uyarınca da davacının söz konusu sözleşmeler kapsamında herhangi bir hak ve iddiada bulunmasının mümkün olmadığını, davacının belirttiği dönemlerde hakim ortak …’in vefatı sonrasında şirket, mali ve hukuki açıdan ciddi sorunlar ile karşı karşıya kaldığını, diğer taraftan mirasçı çocuğunun küçük yaşta olması sebebiyle de şirketin ciddi sorunları ile mücadele edebilecek yaş ve güçte olmamasından ötürü hakim ortak …’in terekesindeki malvarlığında bulunan tüm şirketlerdeki hisselerinin satışına karar verildiğini, söz konusu dönemde şirketin olağanüstü bir süreçten geçtiği, ciddi mali ve hukuki sorunlarla karşı karşıya kaldığı, şirketin ticari hayatının devamı için çözüm alternatiflerine arayışında bulunduğu ve nihayetinde davaya konu hisse devir sözleşmesinin imzalandığı anlaşıldığını, davalı müvekkil şirket hisse devri sonrasında yeni hissedarın mali, hukuki, ticari ve piyasadaki tanınırlığı ve güvenilirliği çerçevesinde adeta yeniden hayata kavuşmuş; bir başka deyişle ayağa kalkmış ve ticari hayatına devam etmeye başladığını, müvekkil şirketin yeni dönemde vergi, SGK, kamu kurum kuruluş ile diğer alacaklıların borçlarını ödemek için mali bir disiplin çerçevesinde ödemelere başladığını, bu kapsamda davacının yönetim kurulu üyesi olduğu dönemi kapsayan vergi borçları ödenmiş olup davacının vergi borçları ile ilgili açıklamalarının bu gerçek karşısında doğru olmadığını, öte yandan davalı şirketin SGK borçlarını da zaman içerisinde mali disipline bağlı olarak ödemeye başlamış ve bu ödemeleri gerçekleştirdiğini, bu itibarla sayın davacının SGK borçlarının ödenmediği iddiası hukuki mesnetten yoksun olup fiili durumla da örtüşmediğini, davalı müvekkil şirketin, söz konusu sözleşmelerde belirlenmiş bulunan yükümlülüklerini yerine getirmiş olup bu çerçevede davacının aksi yöndeki iddia ve beyanlarının kabul edilemez olduğunu, tüm bu nedenlerle haksız, dayanaksız ve Kurgudan İbaret davanın reddine, görev itirazlarının kabulü ile görevsizlik kararı vererek, davanın usulden reddine, Usul ve Yasaya Aykırı Davanın reddine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacı yana yüklenmesine karar verilmesini talep etmişlerdir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Davanın maddi ve manevi tazminat davası olduğu görüldü.
İddia, savunma, dosyaya sunulan bilgi ve belgeler, mahkememizce celp edilen bilgi ve belgeler hep birlikte değerlendirilmiştir.
Taraflar arasındaki ihtilaf davalı şirketlerin hisse devir sözleşmesi uyarınca davacının ödemek zorunda olduğu kamu borçlarından sorumlu olup olmadıkları, davacının davalılardan manevi tazminat talebinde bulunup bulunamayacağı noktalarında toplanmaktadır.
Davacı vekilince 17/05/2023 tarihli dilekçesi ile ve dilekçe ekinde sunulan sulh protokolü sunduklarını, davalılar ile dava konusu ihtilaf üzerinde anlaşmış olduklarını, ekte sunulan protokol gereğince tarafların yargılama masrafı ve vekalet ücreti talebi olmadığını, bu yönde feragat nedeniyle karşı tarafa herhangi bir yargılama masrafı ve vekalet ücreti kararına hükmedilmemesi ve davadan feragat dilekçeleri nedeniyle gereğini yapılmasını talep etmiştir.
Davalılar … … Holding A.Ş’nin 17/05/2023 tarihli dilekçesi diğer davalı … Ve Tur. A.Ş vekilinin ise 18/05/2023 tarihli dilekçesi ile davacının davadan feragatini kabul ettiklerini, davacıdan herhangi bir yargılama ve vekalet ücreti taleplerinin bulunmadığını, yapılan giderlerin masrafı yapan taraf üzerinde bırakılmasını talep ettikleri görülmüştür.
Davacı vekilinin … 2. Noterliğinin 20/12/2019 tarih, … yevmiye nolu vekaletnamesinin incelenmesinde; davadan feragata yetkisinin olduğu anlaşılmıştır.
Her ne kadar mahkememiz dosyası duruşmalı olarak devam ediyor ve duruşma gün ve saatinin 18/07/2023 gününe verilmiş ise de feragat davaya son veren bir taraf işlemi olup, HMK.nun 307 ilâ 312.maddeleri arasında düzenlenmiştir.
HMK.nun 307.maddesinde feragat, davacının talep sonucundan kısmen vaya tamamen vazgeçmesi olarak tarif edilmiş, HMK.nun 311.maddesinde ise “feragat ve kabul kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur.” hükmüne yer verilmiştir.
Bu nedenlerle; açılan davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM : yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Davanın feragat nedeniyle REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90 TL harcın , peşin alınan 2.732,40 TL harçtan mahsubu ile eksik olan 2.552,50 TL’nin dosyasının kesinleşmesi ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalılar tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Tarafların karşılıklı olarak vekalet ücreti talepleri olmadığından bu hususlarda karar verilmesine yer olmadığına,
5-Karar kesinleşene kadar yapılacak yargılama giderlerinin davacı gider avansından karşılanmasına, karar kesinleştikten sonra bakiye gider avansının istek halinde davacıya iadesine,
Dair, HMK 345 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten başlayarak iki hafta içinde HMK 342 maddesi gereğince düzenlenmiş dilekçe ile HMK 343 maddesi uyarınca mahkememize veya başka bir mahkemeye yapılacak başvuru ile HMK 341/1 maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olarak dosya üzerinden verilen karar açıkça okunup anlatıldı.23/05/2023

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır