Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/42 E. 2022/910 K. 26.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/42 Esas
KARAR NO:2022/910

DAVA:İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:17/01/2020
KARAR TARİHİ:26/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil şirketin, borçlu şirketten olan 02.04.2019 tarihli 46.762,99.- TL’lik cari hesap alacağının tahsil edilememesi üzerine borçlu şirket aleyhine …. İcra Dairesi … E. Numaralı dosyası nezdinde icra takibi başlatılarak borçlu şirkete ödeme emri gönderildiğini, borçlu şirketin icra dosyasına sunmuş olduğu itiraz dilekçesinde alacaklı olan müvekkiline herhangi bir borcunun olmadığını ileri sürerek takibin durdurulduğunu, dava şartı olarak zorunlu arabuluculuk başvurusunun yapılmış olduğunu, arabuluculuk görüşmesinde anlaşma sağlanamadığını dava konusu uyuşmazlığa dair mahkemeye sunulan belgelerden anlaşılacağı üzere borçlu ile müvekkil şirket arasında devam eden ticari bir ilişkinin mevcut olduğunu, davalının borca itirazda bulunmuş ise de 02.04.2019 tarihli Cari Hesap ve İrsaliyeli Fatura alacaklarının var olduğunu ispat etmekte denildiğini, davacının mal varlığının tespiti ile müvekkilinin alacağını güvenceye almaya yeter miktar üzerinde mülkiyetin üçüncü kişilere devrini engelleyecek nitelikte ihtiyati tedbir konulmasının gerektiğini, tüm bu nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, davanın kabulüne, borçlunun icra takibine yaptığı itirazın iptaline ve icra takibinin devamına, davalı aleyhine % 20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine,davalının mal varlığının tespit ile müvekkilin alacağının güvenceye almaya yeter miktar üzerine mülkiyetin üçüncü kişilere devrini engelleyecek nitelikte ihtiyati tedbir konulasına, yargılama ve vekalet ücretinin davalı tarafına yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın dilekçesinde ileri sürdüğü iddiaların hukuki mesnedi olmadığından davanın reddinin gerektiğini, taraflar arasında doğmuş olan ticari ilişki neticesinde müvekkil şirketin, davacıdan almış olduğu bütün mal bedellerini ödemiş olduğunu, müvekkil şirketin borcunun bir kısmını çekler ile ödemiş olması sebebiyle davacı tarafça çeklerin ileri vadeli olduğundan bahisle 08.01.2019 tarihli … seri nolu vade farkı faturası düzenlediğini ve bunun bedelinin müvekkilden talep edildiğini, düzenlenen vade farkı faturasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkil şirketin bu faturayı sehven kayıtlarına aldığını, hatalı işlenen kayıt fark edildiğinde aynı miktarda iade faturasının kesildiğini, davacı tarafın iş bu faturaya noter kanalıyla ihtarname keşide ettiğini, faturanın usul ve yasaya aykırı olduğunu cari hesaplara göre 46.760,34.- TL alacaklı olduklarını ve bu tutarın ödenmesi gerektiğini ihtar edildiğini, davacı tarafın keşide ettiği ihtarnameye karşılık olarak müvekkil şirket tarafından … 40. Noterliği 24.09.2019 tarih ve 26515 yevmiye nolu ihtarnamesi keşide edildiğini, davacı tarafın vade farkı nedeni ile müvekkilden alacak talebinde bulunmasına yasal olanak bulunmadığını, vade fakının istenebilmesi için bunun karşılıklı bir sözleşmeye bağlanması gerektiğini, veya vade farkı uygulamasının taraflar arasında oluşmuş bir ticari teamül olması gerektiğini, davacı tarafın dilekçesinde, vade farkı faturasına 8 gün içinde itirazda bulunulmadığından fatura içeriğinin kesinleştiğinden bahisle alacaklı olduğunu iddia etmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacı taraf göndermiş olduğu ihtarnamede alacağın dayanağının vade farkı nedeni ile düzenlenen fatura olduğunu beyan etmiş olmasına rağmen huzurdaki davaya dayanak olan icra takibinde ise alacağının kaynağının cari hesap olduğunu belirttiğini, davacı taraf, dava neticesinde lehlerine inkar tazminatına hükmedilmesini talep ettiğini, davacının bu talebinin hukuka aykırı olduğu ve reddinin gerektiğini, davacı tarafın haksız ve kötü niyetli bir şekilde vade farkı nedeni ile alacak talebinde bulunduğunu, tüm bu nedenlerle müvekkil aleyhine ikame edilen davanın reddine, kötü niyetli başlatılan takip neticesinde davacı yanın %20 den az olmamak üzere kötü niyet tazminat ödenmesine hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE
Dava dilekçesi, cevap dilekçesi ve sair tüm evraklar hep birlikte incelenmiştir.
Mahkememizde açılan dava: İİK.nun 67. maddesi gereğince itirazın iptali davasıdır.
Taraflar arasındaki ihtilaf, davacının davalıdan faturalar nedeniyle alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise miktarı ile davacının davalıdan talepte bulunup bulunamayacağı ve alacağın likit olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Dosyamız içine alınan …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacı tarafından davalı aleyhine toplam 52.708,94 TL üzerinden icra takibi yapıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durduğu, itirazın süresinde ve usulüne uygun yapıldığı, buna göre davanın, İİK.67.maddesinde yazılı 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
İcra dosyasında yapılan incelemede 46.762,99 TL asıl alacak, 5.945,95 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 52.708,94 TL’nin tahsili için takip başlatıldığı, dava dilekçesinde ise dava değeri olarak 46.762,99 TL gösterildiği, ancak davacı vekilinin icra dosyasındaki tüm itirazların iptalini talep ettiği bu nedenle mahkememiz ara kararı doğrultusunda harçlar kanunu 28,30 ve 32.maddeleri uyarınca eksik harcı ikmal etmek üzere 1 haftalık kesin süre verildiği, davacı tarafça verilen sürede eksik harç ikmal edilmediği gerekçesiyle eksik harç ikmal edinceye kadar, dosyanın HMK 150. Maddesi gereğince uyarınca taraflardan biri tarafından yenileninceye kadar işlemden kaldırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Davacı vekilince 08/01/2021 tarihli dilekçe ile yenileme talebinde bulunulduğu, mahkememizce dosyanın kaldığı yerden devamına karar verildiği anlaşılmıştır.
İddia, savunma, toplanan deliller ve tarafların ilişki dönemlerine ait ticari defter ve kayıtları üzerinde ve ayrıca icra dosyası ile de irtibat kurulmak suretiyle bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş ve bilirkişi tarafından sunulan 09/04/2021 tarihli raporda özetle; Dosya mevcudu, davacı ve davalı şirkete ait 2019 yılı defter ve belgeler ile dava konusu faturalar, dava ve İcra Dosyası ile delillerin tetkiki sonucunda : Davacı ile davalı arasında süregelen ticari iş ilişkisi kurulduğunu, davacı tarafından davalıya düzenlenen faturalar olduğunu, 2019 yılında faturalar düzenlediğini, davalının da ödemeler yaptığının görüldüğünü, davacının defter kayıtlarında davalıdan 26.11.2019 takip tarihi ile 46.762,98.- TL alacaklı olduğu görüldüğünü, davalının defter kayıtlarında ise davacının davalıdan 26.11.201 takip tarihi ile 14.060,34.- TL alacaklı olduğunun görüldüğünü, aradaki bu farkın 2,64 TL si davacı ve davalı karşılıklı cari hesaplarının 2019 açılış bakiyelerinden kaynaklandığını, 32.700,00.- TL nin ise davalının davacıya 12.09.2019 tarihinde kestiği … nolu iade faturasının, davacı tarafından kayıtlara alınmaması sebebi ile olduğunu, davalının davacıya 12.09.2019 tarihinde düzenlediği … nolu 32.700,00.-TL tutarlı iade faturasının kabul edilip edilmeyeceğinin takdiri Mahkemeye ait olacağını, davacının düzenlediği bu faturanın mahkeme tarafından kabul edilmesi halinde davacının davalıdan 26.11.2019 takip tarihi 14.062,98.-TL alacağının olduğunu; aksi kanaatte ise yani davalının düzenlediği 32.700,00.-TL tutarlı faturanın mahkeme tarafından kabul edilmemesi halinde ise Davacının davalıdan 26.11.2019 takip tarihi ile 46.762,98.- TL alacağının olduğu görüş ve kanaatini bildirmiştir.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş, taraflarca rapora karşı beyan ve itirazlar sunulmuştur.
Tarafların rapora karşı beyan ve itirazlar değerlendirilmiş, mahkememizce, dosyanın rapor sunan bilirkişiye yeniden tevdi edilerek tarafların kayıtlarında inceleme yapılarak vade farkına ilişkin taraflar arasında bir ticari teammül oluşup oluşmadığı hususu da irdelenerek, ayrıca takip tarihi ve dava tarihi itibariyle borç- alacak miktarının ayrı ayrı tespit edilerek ve tespit edilen alacak var ise alacağın vade farkı faturasından mı yoksa cari hesap alacağından mı kaynaklandığı hususlarında da tespit yapılarak ayrıca taraf itirazlarını karşılayacak şekilde ek rapor alınmasına karar verilmiştir.
Bilirkişi ek raporunda özetle; Dosya mevcudu, davacı ve davalı şirkete ait 2019 yılı defter ve belgeler ile dava konusu faturalar, dava ve İcra Dosyası ile deliller ile tarafların kök rapora karşı beyan ve itirazları ve mahkemenin ara kararda bildirilen talimatlarının hep birlikte incelendiğini, neticeten ;
Davacı ile davalı arasında süregelen ticari iş ilişkisi kurulduğu, davacı tarafından davalıya düzenlenen faturalar olduğunu, 2019 yılında faturalar düzenlediğini, davalının da ödemeler yaptığı görüldüğünü, davacının 2019 ve 2020 yılı defter kayıtlarında, davacının davalıdan, 26.11.2019 takip tarihi ile 46.762,98.- TL, 31.12.2019 kapanış tarihi ile 32.702,64.- TL, 17.01.2020 dava tarihi ile 32.702,64 TL alacaklı olduğu görüldüğünü, davalının 2019 ve 2020 defter kayıtlarında ise davacının davalıdan, 26.11.2019 takip tarihi ile 14.060,34.- TL alacaklı olduğu görüldüğünü, 31.12.2019 kapanış tarihi ile herhangi bir alacağının bulunmadığı, davacı cari hesabının sıfır bakiye verdiği görüldüğünü, 17.01.2020 dava tarihi ile herhangi bir alacağının bulunmadığını, davacı cari hesabının sıfır bakiye verdiği görüldüğünü, hem 26.11.2019 takip tarihi ile hem de 17.01.2020 dava tarihi itibariyle davalı ve davacı defterlerinde 32.702,64.- TL davacı lehine alacak farkı olduğu tespit edildiğini, bu farkın, 2,64 TL si davacı ve davalı karşılıklı cari hesaplarının 2019 açılış bakiyelerinden kaynaklandığını, 32.700,00.- TL nin ise, davacının davalıya 08.01.2019 tarihinde kestiği … nolu vade farkı faturasına karşılık olarak, davalının davacıya 12.09.2019 tarihinde kestiği … nolu iade faturasından ve bu vade farkı iade faturasının davacı defter kayıtlarına alınmamasından kaynaklandığını, davacının bu iade faturasıyla ilgili davalıya … 30. Noterliğinden 13.09.2019 tarih … yevmiye nolu ihtarname çekip durumu bildirdiğini, davalı da, davacı tarafın keşide ettiği ihtarnameye karşılık olarak … 40. Noterliği 24.09.2019 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnameyi keşide etiği görüldüğünü, davalının davacıya 12.09.2019 tarihinde düzenlediği … nolu 32.700,00.-TL tutarlı iade faturasının kabul edilip edilmeyeceğinin takdirinin mahkemeye ait olmakla;
*Davacının düzenlediği bu fatura Mahkemece kabul edilir ise davacının davalıdan 26.11.2019 takip tarihi ile 14.062,98.-TL alacağının, 17.01.2020 dava tarihi ile ise davacının davalıdan herhangi bir alacağının bulunmadığını, aksi kanaatte ise, yani davalının düzenlediği 32.700,00.-TL tutarlı fatura mahkeme tarafından kabul edilmez ise davacının davalıdan 26.11.2019 takip tarihi ile 46.762,98.- TL alacağının, 17.01.2020 dava tarihi ile de 32.702,64 TL alacağını, tarafların %20 den aşağı olmamak üzere inkar tazminatı ve diğer benzeri taleplerinin mahkemenin takdirinde olduğu görüş ve kanaatlerini bildirmiştir.
Taraflara bilirkişi ek raporu tebliğ edilmiş, taraflarca rapora karşı beyan ve itirazlar sunulmuş, mahkememizce dosyanın raporu sunan bilirkişiye yeniden tevdi edilerek mahkememiz ara kararları doğrultusunda: taraflar arasında dava konusu vade farkı faturasından başka başkaca düzenlenmiş vade farkı faturasının bulunup bulunmadığı, vade farkı işlemlerine ilişkin olarak taraflar arasında bir ticari teamül olup olmadığının tespiti hususunda dosyanın yeniden bilirkişiye tevdiine karar verildiği, bilirkişi tarafından raporun sunulduğu, bilirkişinin 2. Ek raporunda kök rapor ve 1. Ek rapordaki görüşlerine ilaveten ;Taraflar arasında vade farkı ödenmesiyle ilgili herhangi bir yazılı sözleşme bulunmadığını, kesilen faturalarda vade farkı ile ilgili bir ibare olmadığını, bu vade farkı faturasından başka davacının davalıya daha önceden kestiği başka bir vade farkı faturası bulunmadığını ve taraflar arasında vade farkına ilişkin bir ticari teamülün oluşmadığının tespit edildiğini,
Davalının davacıya 12.09.2019 tarihinde düzenlediği … nolu 32.700,00.-TL tutarlı iade faturasının kabul edilip edilmeyeceğinin takdirinin mahkemeye ait olmakla;
*Davacının düzenlediği bu fatura Mahkemece kabul edilir ise davacının davalıdan 26.11.2019 takip tarihi ile 14.062,98.-TL alacağının, 17.01.2020 dava tarihi ile ise davacının davalıdan herhangi bir alacağının bulunmadığını, aksi kanaatte ise, yani davalının düzenlediği 32.700,00.-TL tutarlı fatura mahkeme tarafından kabul edilmez ise davacının davalıdan 26.11.2019 takip tarihi ile 46.762,98.- TL alacağının, 17.01.2020 dava tarihi ile de 32.702,64 TL alacağını, tarafların %20 den aşağı olmamak üzere inkar tazminatı ve diğer benzeri taleplerinin mahkemenin takdirinde olduğu görüş ve kanaatlerini bildirmiştir.
Somut olayda uyuşmazlık, kısmi itiraza konu 08/01/2019 tarihli … nolu 32.700,00 TL tutarlı vade farkı faturasından kaynaklanmaktadır. Davacı ile davalı arasında süregelen ticari iş ilişkisi kurulduğu, davacı tarafından davalıya düzenlenen faturalar olduğu, 2019 yılında faturalar düzenlediği, davalının da ödemeler yaptığının görüldüğü, davacının 2019 ve 2020 yılı defter kayıtlarında, davacının davalıdan, 26.11.2019 takip tarihi ile 46.762,98.- TL, 31.12.2019 kapanış tarihi ile 32.702,64.- TL, 17.01.2020 dava tarihi ile 32.702,64 TL alacaklı olduğu görüldüğü, Davalının 2019 ve 2020 defter kayıtlarında ise davacının davalıdan, 26.11.2019 takip tarihi ile 14.060,34.- TL alacaklı olduğu görüldüğü,31.12.2019 kapanış tarihi ile herhangi bir alacağının bulunmadığı, davacı cari hesabının sıfır bakiye verdiği görüldüğü, 17.01.2020 dava tarihi ile herhangi bir alacağının bulunmadığı, davacı cari hesabının sıfır bakiye verdiği görüldüğü, Hem 26.11.2019 takip tarihi ile hem de 17.01.2020 dava tarihi itibariyle davalı ve davacı defterlerinde 32.702,64.- TL davacı lehine alacak farkı olduğu tespit edildiği, bu alacak farkının, 2,64 TL si davacı ve davalı karşılıklı cari hesaplarının 2019 açılış bakiyelerinden kaynaklandığı, 32.700,00.- TL alacak farkının ise, davacının davalıya 08.01.2019 tarihinde kestiği … nolu vade farkı faturasına karşılık olarak, davalının davacıya 12.09.2019 tarihinde kestiği … nolu iade faturasından ve bu vade farkı iade faturasının davacı defter kayıtlarına alınmamasından kaynaklandığı, davacının bu iade faturasıyla ilgili davalıya Kadıköy 30. Noterliği’nden 13.09.2019 tarih 45230 yevmiye nolu ihtarname çekip durumu bildirdiği, davalı da, davacı tarafın keşide ettiği ihtarnameye karşılık olarak … 40. Noterliği 24.09.2019 tarih ve 26515 yevmiye nolu ihtarnameyi keşide etiği görülmüştür. Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih 2001/1 esas, 2003/1 karar sayılı kararına göre, “vade farkı istenebilmesi için taraflar arasında bu konuda yazılı bir sözleşme ya da teamül halini almış fiili bir uygulamanın mevcudiyetinin kanıtlanması gerekmektedir.” denmektedir. Bilirkişi raporunda, taraflar arasında vade farkı ödenmesiyle ilgili herhangi bir yazılı sözleşme bulunmadığı, kesilen faturalarda vade farkı ile ilgili bir ibare olmadığı, bu vade farkı faturasından başka davacının davalıya daha önceden kestiği başka bir vade farkı faturası bulunmadığı ve taraflar arasında vade farkına ilişkin bir ticari teamülün oluşmadığının tespit edilmiştir.
Davacının, vade farkı faturası isteyebilmesi için diğer bir husus taraflar arasında teamül halini almış fiili bir uygulamanın mevcut olması gerekmektedir. Davacı vekili, 8 günlük itiraz süresi geçtikten sonra iade faturası düzenlendiğini, davalının faturanın içeriğini kabul etmiş sayılacağını iddia etmiştir
Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 01/06/2015 tarih 2014/7976 Esas 2015/4126 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere ” YİBBGK’nın 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Dava tarihinde yürürlükte olan 6762 sayılı TTK md. 23/2). Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 23. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. Buna göre; fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. TTK’nın 23. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. İkinci fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge, belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 23/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkanı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan yasanın 23. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın münderecatından söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK.m.230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı taktirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.) Faturanın karşı tarafa usulüne uygun tebliğ edildiğini kanıtlama yükümlülüğü faturayı gönderen tarafta olup, faturayı gönderenin bu hususu kanıtlaması halinde, bu kez, TTK’nın 23/2. maddesinde yazılı 8 günlük yasal süre içerisinde faturaya itiraz ve iade ettiğini kanıtlama yükümlülüğü ise, karşı tarafa aittir. TTK’nın 23/2. maddesi uyarınca tebliğe rağmen faturayı süresinde itiraz ve iade etmeyerek, ticari defterlerine borç kaydeden tacir, fatura münderecatını aynen kabul etmiş ve faturayı gönderen taraf, faturaya dayalı bu alacağının varlığını HMK’nın 222. maddesi (TTK’nın 84. ve 85. maddeleri) uyarınca ispatlamış olur. Taraflar arasındaki yazılı sözleşme de vade farkının ödeneceği konusunda bir kayıt olmamasına rağmen gönderilen vade farkı faturasına itiraz edilmemesi, yazılı sözleşmenin asli unsurlarından olan semenin tek taraflı irade beyanı ile değiştirilmesi anlamına geldiğinden, bu durumun benimsenmesi söz konusu değildir. Dolayısıyla da vade farkı istenmez. Taraflar arasındaki yazılı sözleşmede vade farkının ödeneceği konusunda bir kayıt olmamasına rağmen vade farkının ödeneceğine ilişkin ticari teamülün ( uygulamanın) olması halinde, vade farkı isteğine ilişkin faturanın karşı tarafa tebliğine rağmen bu faturaya itiraz edilmemiş olması halinde vade farkı istenebilir. Taraflar arasında sadece geçerli bir sözlü sözleşme ilişkisi varken, faturalara vade farkı ödeneceğine ilişkin hüküm konulması ve karşı tarafın anılan 23/2. maddesindeki 8 gün içerisinde itiraz etmemesi halinde, bu durum sadece zorunlu/olağan fatura içeriğinin kesinleşmesi sonucunu doğurur. Bu içeriğe dahil olmayan vade farkının kabul edildiği ve istenebilecği anlamına gelmez. Dolayısıyla bu durumda anılan 23/2. madde hükmündeki karine uygulama alanı bulmaz. (A.g.e. Sh.114).” Yargıtay kararında da açıklandığı üzre davalının, 6102 sayılı TTK’nın 21/2 maddesinde ( 6762 sayılı TTK md. 23/2) düzenlenen 8 günlük itiraz süresi geçtikten sonra iade faturası düzenlenmiş olması, vade farkının kabul edildiği, dolayısıyla vade farkının ödeneceği ticari teamül haline geldiğinin kabul edildiği anlamı taşımayacağı ve davalı tarafından takip ve dava tarihinden sonra bir kısım ödeme yapmış olduğu anlaşıldığından itirazın yargılama sırasında ödenen kısım kadarıyla iptaline karar vermek gerekmiş bu husus infaz aşamasında dikkate alınması gerekeceğinden aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle ;
1-Davanın kısmen KABULÜ ile davalı tarafından …. İcra Dairesinin … Esas sayılı icra takibi yapılan itirazın kısmen iptali ile takibin 14.060,34 TL üzerinden devamına, alacağa takip tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine, yargılama sırasında davalı tarafından davacıya ödenen toplam 14.060,34 TL’lik ödemenin infaz aşamasında dikkate alınmasına,
2-Alacak miktarı üzerinden %20 oranında hesap olunan 2.812,1 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Harçlar yasası uyarınca alınması gerekli 960,46 TL’nin peşin alınan 535,06 TL ve 101,55 TL tamamlama harcının toplamı olan 636,61 TL’den mahsubu ile eksik olan 381,25 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
4-Davacı tarafından başlangıçta yapılan 597,26 ilk masraf, yargılama aşamasında yapılan tebligat, posta ve bilirkişi ücreti olan 1.164,50 TL olmak üzere toplam 1.761,76 TL’nin davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan 529,71 TL yargılama gideri ve 636,61 TL( peşin ve tamamlama harcı toplam) olmak üzere toplam 1.116,32 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğininden karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile kendisini vekille temsil ettiren davacıya ödenmesine,
7-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğininden karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile kendisini vekille temsil ettiren davalıya ödenmesine,
8-Tarafların zorunlu arabuluculuk toplantısına katıldıkları halde anlaşamadıkları anlaşıldığından 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A maddesi ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.560,00 TL’nin davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan 1.090,90 TL’sinin davacıdan, 469,10 TL’sinin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
9-Karar kesinleşene kadar yapılacak yargılama giderlerinin davacı gider avansından karşılanmasına, karar kesinleştikten sonra bakiye gider avansının istek halinde davacıya iadesine,
Dair, HMK 345 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten başlayarak iki hafta içinde HMK 342 maddesi gereğince düzenlenmiş dilekçe ile HMK 343 maddesi uyarınca mahkememize veya başka bir mahkemeye yapılacak başvuru ile HMK 341/1 maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olarak davalı vekilinin yüzüne karşı davacının yokluğunda verilen karar açıkça okunup anlatıldı.26/10/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır