Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/341 E. 2021/295 K. 26.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/341 Esas
KARAR NO :2021/295

DAVA:Alacak
DAVA TARİHİ:03/02/2015
KARAR TARİHİ:26/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkili ile davalıların maliki oldukları … konutlarının kat mülkiyeti kanunu 34. madde anlamında yönetim işlerini sözleşme ile yapan … … A.Ş. arasında 20.05.1997 tarihinde “Kalorifer Yakıtı (…) temini sözleşmesi” imzalandığını, sözleşme uyarınca müvekkili şirket tarafından dava dışı yönetici sirkete faturalar mukabili kalorifer yakıtı verildiğini, satılan yakıtın bedeli tahsil edilemedigi için ….İcra Müdürlüğünün… esas sayılı dosyası ile takip baslatıldıgını, takibe itiraz üzerine mahkememizin … esas sayılı dosyasında itirazin iptali davası açıldığını, … K. sayılı kararı ile karar verildiğini, daha sonra kararın kesinleştiğini, sözlesmenin 5. maddesinin “Yakıtın fiilen teslimi ve faturanın şirkete ulaşmasından sonra ödemenin en gec 20 gün içerisinde gerçeklesmemesi durumunda … gelecek zamlar iş verene yansıtılır.” şeklinde, sözlesmenin 5/son fıkrasının “Zammın iş verene yansıtılması durumunda ödeme 1 ay içerisinde yapılmaz ise de, bu zamma % 70 direnim faizi yürütülür” şeklinde olduğunu, çok büyük zarara uğrayan müvekkilinin bu alacağının davaya konu olan bir kısmını ancak temerrüt tarihinden sonra alabildiğini, davalıların icra takibi ile temerrüte düştüklerini mahkememizin … esas, … karar sayılı dosyasında ana para olarak 30.762 YTL Ve 2.000 YTL ödenmemiş çek ile birlikte toplam 32.762 YTL Olarak kabul edildiğini, müvekkili şirkete bu alacağa karşılık olarak 1.170.010 litre kalorifer yakıtı verdiğini, davalıların borcu ödemede temerrüde düşmeyip zamanında ödemiş olsalar idi, tacir olan müvekkilinin faaliyet alani olan akaryakıt işinde kullanacağını ve kalorifer yakıtına sürekli gelen zamlardan ctkilenmediği gibi bu bedel üzerinden ayrıcı ticari karlarını elde ederek kazanç sağlamış olacağını, ancak müvekkilinin alacağını zamanında tahsil edememesi nedeniyle sattığı akaryakıtın yerine yeni akaryakit koyamadığını, borçlarını ödeyemez durumuna düştüğünü, davalılara gönderilen ihtarname ile kalorifer yakıtına gelen zamların ödenmesinin ihtar edildigini, ödeme yapılmadığından …. İcra Müdürlüğünün… esas sayılı dosyasinda ana paranın ödeme tarihi olan 02.08.2006 tarihine kadar kalorifer yakıtına 1.989.000 TL zam geldiğini, bu nedenlerle müvekkili sirketin … gelen zamlardan dolayi alacağı olan 1.989.000 YTL’nin tespitine, bu alacaktan 500.000 YTL.’nin % 70 sözlesme faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen alınarak taraflarına verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmistir.
CEVAP :
Davalı Tasfiye Halinde… Bankası vekili cevap dilekçesinde, Davacı tarafın 20.05.1997 tarihli sözlesmeye dayanarak alacak talep ettiğini, alacağın varlığını kabul anlamına gelmemek kaydı ile davacının bu sözleşmeye dayanarak ileri sürülen alacak taleplerinin BK. 125. maddesi gereği zaman aşımına uğramış olması nedeni ile davanın bu nedenle reddine karar verilmesini, davacı taraf yaptığı ilk icra takibinde hem ana parayı, hem vade farkını, hemde temerrüt faizini talep etmiş olduğundan bu hususlarda mahkemece yargı lama yapılıp karar verildiğinden davacının artık talep edebileceği herhangi bir alacağı bulunmadığını, davacı yanca tahsil edilen tutara bakıldığında varsa temerrüt nedeni ile oluşmuş tüm zararının karşılandığının da gorüldüğünü, davacının yakıt bedeli alacağının 30.603,32 TL iken tahsil ettiği tutarın 443.200 TL olduğunu, davacının hukuken nitelemediği taraflarınca kabul edilmeyen, ancak dilekçesindeki ifadelere bakıldığında munzam zarar talebi gibi görünen iddialarınınn da reddi gerektiğini, ayrıca bankaya bir kusur atfedilemeyeceginden munzam zarar talebinin de reddi gerektigini, temerrütten itibaren doğan davacı zararından söz etmenin mümkün olmadığını, davacının somut olarak uğramış oldugu zarar yerine varsayıma dayalı satışa konu malın alacağın tahsil edildigi tarihteki bedeli zarar olarak talep etrnesinin de hukuka aykırı olduğunu, davacının sözleşmeye dayalı herhangi bir alacak talebinin mümkün olmadığı gibi sözleşmedeki faiz oranının talebinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmistir.
Davali … vekili cevap dilekcesinde, davacı tarafından …ATM ‘ nin (2001/… Eski) 2006/… esas sayılı açılan dosya vasıtasıyla verilen kararın kesinleşmesi üzerine borcun faizi ile birlikte taraflarından ödendiğini, davacının talebini sözleşmenin 5. maddesinden kaynaklanan yakıt farkı mı yoksa munzam zarar niteliginde olan yakıt bedeli mi şeklinde olduğunu açıklaması gerektiğini, sözleşmeden kaynaklanan alacak olması halinde söz konusu sözleşmenin 20.05.1997 tarihli olup bu sözleşme uyarınca … A.Ş. ile yapılan akaryakıt satışının 1997-1998 yılları icinde olduğundan akaryakıt satışları üzerinden ve sözleşme tarihi üzerinden 10 yıllık süre geçmiş olduğundan BK. nun 125. maddesi uyarınca zamanaşımı söz konusu oldugunu, davanın zamanaşımı nedeni ile reddi gerektiğini, davacı tarafından seçimlik hak kullanılıp ve akaryakıt bedelleri ile birlikte vade farkı ve faizleri de tahsil edilmiş olduğundan sözleşmenin 5/5 maddesi gereğince ayrıca akaryakıt zamlarının talep edilmesinin mümkün olmadığını, munzam zararda da zaman aşımı süresinin BK. 125.maddesi uyarınca 10 yıl olduğunu, akaryakıt satışlarının 1997-1998 yılları içinde olduğundan gerek satışlar üzerinden, gerekse sözleşme tarihi üzerinden 10 yıl geçtiğinden davanın zamanaşımı nedeni ile reddi gerektiğini, temerrüt tarihinin …ATM ‘ nin … kararı ile kesinleştiği üzere takip tarihi olan 02.03.2001 olup, asıl borcun ödenme tarihinin 02.08.2006 olduğunu, müvekkili şirketin temerrüde düşmekte hiçbir kusurunun bulunmadığını, munzam zarar ve temerrüt arasında illiyet bağının olmadığını, davacının fiilen uğradıgı zararı ve miktarını kanıtlaması gerektiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmistir.
Davacı vekili 17.07.2009 tarihli replik dilekcesinde, davalarının sözleşmenin 5.maddesinde belirtildigi gibi …’ e gelen zamların işverene yansıtılması ve bu farkın talebinden ibaret olduğunu, mahkememizin … esas sayılı dosyasına konu icra takibinin 2001 yılında baslatıldığını ve takip ile davalıların temerrüde düştuklerini, takip tarihinin aynı zamanda zaman aşımının baslangıç tarihi olduğunu, 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığını, bu davanın sözleşmeye göre 20 gün içinde ödenmemiş olan alacak nedeniyle ihtara ragmen 1 aylık sürede ödenmemiş olan yakıt farkları ve faizinden ibaret olduğunu, bu nedenlerle davanın kabulüne karar verilmesini talep etmistir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
…. Asliye Ticaret Mahkemesinin… Esas … Karar sayılı kararı ile dava tarihi itibari ile alacağın muaccel olduğu zamandan itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşılmış olmakla, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, hükmün davacı vekilince temyizi üzerine Yargıtay ….Hukuk Dairesinin 2011/… Esas, … Karar sayılı 12/10/2011 tarihli kararı ile onanmasına karar verilmiş, onama kararına yönelik davacı vekil, tarafından karar düzeltme yoluna başvurulması üzerine Yargıtay …Hukuk Dairesinin 2012/… Esas, … Karar sayılı ve 28/05/2012 tarihli ilamı ile davanın hukuki yorumu tarafların ileri sürdükleri beyanlar doğrultusunda mahkemeye ait olduğundan davacının dava dilekçesi ve sonradan ibraz edilen cevaplar ve diğer dilekçeler dikkate alındığında davanın BK’nun 105. maddesi kapsamında yer alan munzam zarara yönelik bulunduğu, munzam zararın asıl temel ilişkiden bağımsız olduğu, bu durumda temel ilişkideki zaman aşımına ilişkin tarihler dikkate alınamayacağından, mahkemece munzam zarara ilişkin zamanaşımı dikkate alınıp eğer talep zamanaşımına uğramamış ise işin esasının incelenerek bir karar verilmesi gerekirken temel ilişki dikkate alınarak davanın zamanaşımı nedeni ile reddi yerinde görülmediğinden kararın açıklanan nedenler ile bozulmasına ve Yargıtay ….Hukuk Dairesinin 12/10/2011 tarihli ve 2011/… Esas, … Karar sayılı onama kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
Bozma ilamı sonucunda dosya …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esasına kaydedilerek yargılamaya devam olunmuş ve …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … E Esas, … Karar sayılı kararı ile “…BK. 125-128 ve sözleşmenin 3. ve 5. maddeleri hükümleri ve toplanan tüm beyan ye deliller birlikte değerlendirildiğinde dava tarihi itibari ile alacağın muaccel oldugu zamandan itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu…” gerekçesi ile davanın zamanaşımı nedeniyle reddine ve Yargıtay Bozmasına konu önceki kararında direnilmesine karar verilmiş olup Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05/02/2014 tarih, 2013/…-… Esas, 2014/… Karar sayılı ilamı ile munzam zarara ilişkin zamanaşımı dikkate alınıp zamanaşımı süresinin geçip geçmediğinin değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, temel ilişki dikkate alınarak davanın zamanaşımı nedeni ile reddinin yerinde görülmediği, Yargıtay ….Hukuk Dairesinin 2012/… Esas, … Karar sayılı ve 28/05/2012 tarihli bozma ilamına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesi ile bozulmuş, davalılar tarafından karar düzeltme yoluna başvurulması sonucu Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10/12/2014 tarih, … Esas, … Karar sayılı ilamı ile karar düzeltme isteminin reddine karar verilmiş ve asliye ticaret mahkemelerinin birleşmesi sonucu dosya Mahkememizin … E.sayılı sırasına kaydedilerek yargılanmasına devam olunmuştur.
Tarafların iddia ve itirazlar ve bozma ilamı doğrutusunda bilirkişi inceleme kararı oluşturulmuş, bilirkişi heyeti raporunda davacının faaliyetinin akaryakıt alışverişi olduğu dikkate alındığında, davacının dava konusu alacağını zamanında almış olsaydı, bu bedelle tekrar akaryakıt alıp satacağı kabul edilerek uğramış olduğu munzam zararın; borç zamanında ödenmiş olsaydı alınabilecek akaryakıt miktarı ile borcun fiilen ödendiği tarihte alınabilecek akaryakıt miktarı arasındaki fark olarak kabul edilerek hesaplanması gerektiği, davacının talep ettiği munzam zararın hesaplanabilmesi için bu konuda yetkili kurum olarak EPDK’dan … ili için nihai satış fiyatının sorulması gerektiği, munzam zarar hesabı yapılmadan 1.170.010 LT.kalorifer Yakıt bedelinin hesaplanabileceği ve davacının tahsil ettiği anapara ve vade alacağı tutarlarından mahsup edilmesi ile kalan bakiye tutarının munzam zarar olarak değerlendirilebileceği belirtmişlerdir.
Mahkememizce bilirkişi heyeti tarafından ifade edilen EPDK’dan istenilen hususlar temin edilmiş ve bilirkişi heyetinden ek rapor alınmıştır. Ek raporda dava konusu kalorifer yakıtının 02/08/2006 tarihi itibariyle İstanbul Avrupa Yakası Satış Fiyatının aritmetik ortalamasının kg başına 1,58 TL olduğu, dava konusu 1.170.010 Lt’nin ise … ürün spesikifasyonu bilgisi yoğunluk olarak toplamda 1.167.669,98 Kg’a tekabül ettiği, dava konusu kalorifer yakıtının 02/08/2006 tarihi itibariyle fiyat olarak değerinin 1.844.918,57 TL olduğu, davacıya 30.603,22 TL yakıt bedeli, 68.640,68 TL vade farkı olmak üzere toplam 99.244,00 TL’nin tahsil tarihine kadar faiz uygulanmak suretiyle toplam 443.200,00 TL olarak ödendiği, dolayısıyla munzam zararın (1.844.918,57-443.200,00) 1.401.718,57 TL olduğu ifade edilmiştir.
Dava, taraflar arasında imzalanan “kalorifer yakıtı temini sözleşmesi” gereğince davacı tarafından yakıt teslimi yapılmasına rağmen ödemenin geç yapılması sebebiyle uğranılan munzam zararın tazmini istemine ilişkindir.
Davacı ile davalıların maliki olduğu … … A.Ş. İle davacı arasında 20/05/1997 tarihli “kalorifer yakıtı temini sözleşmesi” imzalandığı belirlenmiştir.
Davacı, sözleşme gereği verdiği akaryakıt bedelinin geç ödenmesi sonucu oluşan munzam zararının giderilmesini talep etmektedir.
6098 sayılı TBK 122 (818 sayılı BK’nun 105) maddesi uyarınca, alacaklının uğradığı zarar geçmiş günler faizinden fazla olduğu takdirde borçlu kendisine hiçbir kusur yüklenemeyeceğini kanıtlamadıkça bu zararı ödemekle mükelleftir. Açıklanan yasa hükmünden de anlaşıldığı gibi, davacının munzam zarar isteyebilmesi için, öncelikle tahsil ettiği faizden daha fazla zarara uğradığını ve bu zarar ile davalının eylemleri arasında uygun illiyet bağı bulunduğunu kanıtlaması gerekmektedir. Munzam zarar borcun zamanında ifa edilmemesi sebebiyle alacaklının mal varlığında iradesi dışında meydana gelen ve temerrüt faizi ile karşılanamayan bir azalmadır ve borçlu borcunu temerrüde düşmeden ödeseydi alacaklının malvarlığı hangi düzeyde olacak ise temerrüt faizi ile ödenen düzey arasındaki farkı ifade etmektedir. Munzam zararın kapsamına alacağın elde edilmesi için yapılan giderler, alacaklının başkasına olan borcunu zamanında ödememesinden kaynaklanan zararlar, borçlu tarafından ödenmeyen paranın başka kaynaklardan sağlanması nedeniyle yapılan masraflar, para değerinin düşmesi sonucu oluşan kayıp ve yoksun kalınan kazançlar girmektedir. Yoksun kalınan kardan kaynaklanan zararı kanıtlamak alacaklıya düşmektedir ancak tacir olan kişinin alacağını ticari işletmesinde kullanacağı varsayım olarak kabul edilerek olayın değerlendirilmesi gerekmekte olup dosyamızda ise davacının alacağını zamanında tahsil etmesi halinde bu bedeli yine iştigal alanı içerisinde akaryakıt alımında kullanacağı sonucuna varmak mümkün olacaktır. Yapılan açıklamalar çerçevesinde davacı, alacağını zamanında almış olsaydı bu bedele tekrar akaryakıt alıp satması mümkün olduğundan, munzam zararının borç zamanında ödenseydi alınabilecek akaryakıt miktarı ile borcun fiilen ödendiği tarihte alınabilecek akaryakıt miktarı arasındaki fark olarak kabul edilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda yapılan yazışmalar sonucu davacının alacağını tahsil ettiği tarih olan 02/08/2006 tarihindeki kalorifer yakıtının kilogram fiyatının 1,58 TL olduğu ve 1 kilogramın 0,998 litreye karşılık geldiği tespit edilmiştir. Davacının teslim ettiği miktarın 1.170.010 litre yani 1.167.669,98 kilogram olduğu, 02/08/2006 tarihinde 1.167.669,98 kilogram yakıtın 1.844.918,57 TL (1.167.669,98 kilogram X 1,58 TL) olduğu belirlenmiştir. Davacıya ise 30.603,22 TL yakıt bedeli, 68.640,68 TL vade farkı olmak üzere toplam 99.244,00 TL’nin tahsil tarihine kadar uygulanan faizi ile birlikte 443.200,00 TL olarak ödendiği tespit edilmiş olmakla, davacının munzam zararının bu durumda 1.844.918,57 TL’den ödenen bedel olan 443.200,00 TL’nin düşümü sonucu 1.401.718,57 TL olduğu hükme esas alınan bilirkişi heyet raporu ile hesap ve tespit edilmiş olmakla davanın kısmen kabulüne karar verilmişti.
Mahkememizce verilen karar Yargıtay …Hukuk Dairesi’nin 2018/… E.2019/…. K.sayılı, 02/04/2019 tarihli kararı ile
“818 sayılı BK’nın 105. maddesi (6098 sayılı Kanunun 22. maddesi) ”alacaklının düçar olduğu zarar geçmiş günler faizinden fazla olduğu surette borçlu kendisine hiçbir kusur isnat edilemeyeceğini ispat etmedikçe bu zararı dahi tazmin ile mükelleftir” hükmünü içermektedir. Burada alacaklı uğradığı zararın kendisine ödenen temerrüt faizinden fazla olduğunu ispat etmek zorundadır. Mücerret enflasyon, döviz kurlarındaki yükselme veya bankaların uyguladığı faiz oranlarındaki artışlar tek başına munzam zararın gerçekleştiği veya kanıtlandığı anlamına gelmez. Alacaklının kanıtlaması gereken husus yukarıda açıklanan genel olgular değil, kendisinin şahsen ve somut olarak geç ödemeden dolayı zarar gördüğü keyfiyetidir. Mahkemece, açıklanan hususlar gözetilmeden eksik inceleme ile düzenlenen bilirkişi raporuna göre karar verilmesi doğru olmamıştır.
Bu durumda mahkemece alacaklının munzam zarara uğradığının ispatı yönünde sunduğu delilleri incelenip, konusunda uzman bilirkişi heyetinden ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınıp deliller hep birlikte değerlendirilerek varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
Kabule göre de; mahkemece daha önce verilen kararlar 28/05/2012 tarihinde Dairemizce ve 05/02/2014 tarihinde Hukuk Genel Kurulu tarafından bozulmuş olup, bozma kararına uyulmasına karar verilerek yapılan yargılama sırasında davacı vekili 27/07/2016 tarihinde ıslah talebinde bulunmuştur. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 177. maddesinin 1. fıkrası “Islah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir.” hükmünü içermektedir. Diğer yandan 06.05.2016 tarih … esas … karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca bozmadan sonra ıslah yapılamayacağından davacı vekilinin bozmadan sonra yaptığı ıslah yok hükmünde olmasına rağmen yazılı şekilde bozmadan sonra yapılan geçersiz ıslaha değer verilerek karar verilmesi de doğru olmamıştır. Hükmü ile bozularak gelen dosyada karar düzeltme talebinin de reddine karar verilmiştir.
Mahkememizce bozma ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuştur.
Davacı vekili bozma sonrası yapılan yargılamanın 1 nolu celsesinde “Bozma ilamı sonrası 14.11.2020 tarihli yazılı dilekçemizi tekrar ederiz, ispata yönelik ve ıslaha yönelik bozma başlıkları mevcut olup dosyada somut ölçüler alınarak davamız ispatlanmıştır, dava konusu akaryakıtın faiz ile karşılanamayan kısmının giderilmesine yönelik taleptir, bu anlamıyla ödeme zamanında yapılsaydı, alınabilecek akaryakıt ile zamanında ödenmeyen dönemde alınabilecek akaryakıt arasındaki somut farka dayanılmıştır, aşamalarda alınan bilirkişi raporlarında bu husus somutlaştırılmıştır,” ifadelerini içerir beyanda bulunmuştur.
Mahkememiz yargılamasının 2 nolu celsesi ara kararı ile davacı vekiline, Yargıtay bozma ilamı kapsamında davalıdan olan alacağının ödenmesi gereken tarih ile tahsil tarihi arasındaki süreçte akaryakıt alımı yapıp yapmadığı, yapılmış ise bu alıma ilişkin sözleşmeler, yapılan ödemeler, kullanılan krediler olup olmadığına var ise kredilerin ne için kullanıldığına dair munzam zarar iddiasının somutlaştırılmasına yönelik açıklama yapılması için iki haftalık süre verilmiştir.
Davacı vekili zararın somutlaştırılmasına yönelik olarak sunduğu 01/02/2021 tarihli dilekçesinde “Müvekkil şirketin faaliyet alanı akaryakıt alım satımıdır. Müvekkil şirketin davalılara 1.170.010 Litre kalorifer yakıtı ( … ) satışı yaptığı bilgisi sayın mahkemenize sunulan 11.03.2016 tarihli bilirkişi raporunda yer almıştır. Bahse konu 11.03.2016 tarihli bilirkişi raporunda ; “ Davacının faaliyetinin akaryakıt alışverişi dikkate alındığında , davacının dava konusu alacağını zamanında almış olsaydı bu bedelle tekrar akaryakıt alıp satacağı kabul edilerek , uğramış olduğu munzam zararın , borç zamanında ödenseydi alınabilecek akaryakıt miktarı ile borcun fiilen ödendiği tarihte alınabilecek akaryakıt miktarı arasındaki fark olarak kabul edilmesi ve hesaplanması gerekir.” denilmiştir. 18/11/2020 Tarihli celsede ile munzam zararın somutlaştırılmasına yönelik beyanda bulunulması yönündeki ara kararda ; davalıdan olan alacağın ödenmesi gereken tarih ile tahsili tarihi arasındaki süreçte akaryakıt alımı yapılıp yapılmadığı yapılmış ise bu alıma ilişkin sözleşmeler, kullanılan krediler olup olmadığı var ise ne için kullanıldığına dair açıklama yapılması istenmiştir. Davalılar ….İcra Müdürlüğü… Esas sayılı icra takibi ile temerrüde düşmüşler, bahse konu icra dosyasından tahsilat 02/08/2006 tarihinde gerçekleşmiştir.Sayın mahkemece arar karar oluşturularak beyanda bulunulması istenilen tarih aralığı 2001-2006 yılları arasıdır. Müvekkil şirket, davalıların yönetici olarak tayin ettiği dava dışı … A.Ş ile 1997-1999 yılları arasında sözleşme ile çalışmıştır (dosyada bulunan sözleşmeler ve denetim raporu). Müvekkil şirket akaryakıt dağıtım şirketlerinden cari hesapla aldığı yakıtı davalılara teslim edip sözleşmede belirtilen tarihte ödemesini aldığı bedelle cari hesap ödemesini yaparak faaliyetini sürdürmüştür. Dava dışı … A.Ş ile yapılan 2. Dönem sözleşmeye ilişkin ödemeler , davalıların … A.Ş nin yöneticilik görevini sonlandırması neticesinde ödenmemiştir. Müvekkil şirket 1999 yılıdan icra takibinin yapıldığı tarihe kadar ödemeleri alabilmek için yönetici şirket dahil davalı … ile şifahi ve yazılı görüşmeler yapmış , sonuç alamayıncada icra takip işlemine başlamıştır. 1991 yılında kurulan ve tek iştigal konusu akaryakıt alım satımı olan müvekkil şirket , davalılara verdiği yakıtın bedelini alamayınca dağıtım firmaları ve reel piyasaya borçlanmış ve vergilerini dahi ödeyemez duruma düşmüştür. Kesinleşen mahkeme kararı ile alacağını tahsil ettiğinde de (dava dosyasında bulunan Ek. İcra reddiyat beyanı) tahsil edilen 320.824.TL nin 110.000. TL si vergi borcuna (davalılara kesilen faturaların vergisi) kesilmiştir. Müvekkil şirket kendisine kalan para ile borçların bir kısmını ödeyebilmiş , diğer kısmınıda şahsi malvarlığı ile ödeyerek kapatmıştır. Davalıların ödemeyi geç yapması sonucunda şirketin piyasada yaşadığı itibar kaybını bir nebze hafifletmek için şirket ünvanını “…” olarak değiştirmiş ve 2009 yılına kadar ufak çapta faaliyetini devam ettirmiş, 2009 dan sonra akaryakıt alım satımı yapmamıştır. Önemle belirtilmelidir ki ; müvekkil şirketin davalılara 1.170.010 Litre kalorifer yakıtı ( … ) satışı yaptığı hususu iftilafsızdır. Müvekkil şirket dava konusu alacağını zamanında yani 2001 yılında yaptığı icra takibi ile almış olsaydı bu bedelle tekrar akaryakıt alıp satacağı hususu da ihtilafsızdır. Müvekkil şirket , borcun fiilen ödendiği 2006 tarihine kadar ve sonraki yıllarda da akaryakıt alıp satmaya devam etmiştir.” ifadelerine yer vererek davacının uğradığı munzam zararın : “ borç, 2001 yılında ödenseydi alınabilecek akaryakıt miktarı ile borcun fiilen ödendiği 2006 yılında alınabilecek akaryakıt miktarı arasındaki fark olduğuna yönelik talep ve iddialarını yinelemiş olup, zararın somutlaştırılmasına yönelik olarak farklı bir açıklama yapmamıştır.
Her ne kadar Yargıtay bozma ilamında alacaklının munzam zarara uğradığının ispatı yönünde sunduğu delilleri incelenip, konusunda uzman bilirkişi heyetinden ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınmasına değinilmiş ise de, davacı tarafın mahkememizce kendisinden istenilen açıklamaya farklı bir açıklama yapmadan, önceki iddialarını tekrar mahiyetinde açıklamalar sunması karşısında (davacının zarar olarak iddia ettiği hususa zaten bozma öncesi bilirkişi raporunda değinilmiş olup, bozulan karar da buna göre verildiğinden ve Yargıtay bozma ilamına göre yerinde görülmediğinden) yeniden bilirkişi incelemesi yapılmasının davacının bozma ilamına göre somut zararını ortaya çıkaracak tespitler içermeyecek olup gereksiz olacağından, bilirkişi incelemesi yapılmadan, davacının kanıtlaması gereken husus olan, kendisinin şahsen ve somut olarak geç ödemeden dolayı zarar gördüğü iddiasını ispatlayamadığı ve somutlaştıramadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli harç 59,30 TL olup, peşin alınan 6.750,00 ve ıslah harcı 27.240,00 TL toplamı olan 33.990,00 TL den mahsubu ile fazla alınmış olan 33.930,70 TL harcın karar kesinleştikten sonra istek halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı … tarafından yatırılan gider avansından kullanılan posta tebligat ücreti 108,18 TL ile, bu davalının yatırdığı temyiz başvuru harcı olan 176,60 TL olmak üzere toplam 284,78 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
5-Davalı … tarafından yatırılan gider avansından kullanılan posta tebligat ücreti 178,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
6-Davalı taraflar vekille temsil olunduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 101.625,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine,
7- Karar kesinleşene kadar yapılacak yargılama giderlerinin davacı gider avansından karşılanmasına, karar kesinleştikten sonra bakiye gider avansının istek halinde davacıya iadesine,
Dair, dava dosyasının daha önce Yargıtay denetiminden geçmiş olmasından dolayı Yargıtay Temyiz yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı oy birliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı.26/04/2021

Başkan …
E-imza
Üye …
E-imza
Üye …
E-imza
Katip …
E-imza