Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/178 E. 2022/611 K. 26.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/178 Esas
KARAR NO:2022/611

DAVA:Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:11/03/2020
KARAR TARİHİ:26/05/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalılardan …nin yayın hakkı sahibi, diğer davalı …’in yönetim kurulu başkanı olduğu, … gazetesinin … tarihli nüshasında yayınlanan bir röportajda müvekkiline hiçbir gerçekliği olmayan asılsız iftiralar atıldığını, müvekkili …(nın kişilik hakları kasıtlı olarak zedelendiğini, TMK 24 md uyarınca kişilik hakları ihlal edildiğinden huzurdaki davayı açtıklarını, müvekkili aleyhine bu tür yayınların yapılmaması için ihtiyati tedbir kararı verilmesini, müvekkiline yapılan haksız saldırının tespitini, her bir müvekkili için ayrı ayrı 25.000,00 TL manevi tazminatın yayın tarihi olan … tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, yapılan yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılar üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı yanın cevap dilekçesi sunmadığı görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davalıların himayesindeki … gazetesinde davacıların kişilik haklarına tecavüz edilmek sureti ile yapılan haberler sebebi ile manevi tazminat istemine ilişkindir.
Dava dilekçesi, cevap dilekçesi ve sair tüm evraklar hep birlikte incelenmiştir.
Dava konusu ihtilaf; davalıların sahibi olduğu gazetedeki yapılan haber dolayısı ile davacıların kişilik haklarının ihlal edilip edilmediği, manevi olarak zarara uğrayıp uğramadığı manevi tazminat talep edilip edilemeyeceği noktalarında davalıların sorumlu olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Davacı tarafça davalılara ait … gazetesinin … tarihli sayısında müvekkilleri hakkında gerçek dışı, rencide edici haberler yapıldığını, bundan dolayı maddi manevi tazminat talep ettiklerini, dava konusu haberin hukuka aykırılığının tespiti ile davalıların bir daha müvekkilleri hakkında böyle bir haber yapmamalarına yönelik ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiş, HMK’nın 390. Maddesinin 3. fıkrasında “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. ” hükmü bulunmaktadır.” Anılan madde hükmü gereğince davacının haklılığını yaklaşık olarak ispat etmesi gerekmekte olup , “uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir” hükmü de birlikte değerlendirildiğinde; mevcut davada davacının sunduğu belgeler ve beyanlardan dava konusu olan haberle ilgili değil ” yayınlar” olarak genel nitelikte tedbir talep edildiği ve yaklaşık ispat koşulunun oluşmadığı anlaşılmış olup, talebin yargılamayı gerektirmesi de dikkate alınarak ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp yayınlarında Anayasa’nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Somut olayda; hakkında …. Asiye Hukuk Mahkemesi’nin …. Sayılı ilamı ile manevi tazminat ödemeye mahkum edilen dava dışı …’ın davacı … ve yürüttüğü program hakkında beyanlarına gazetede yer verilmiş ve onun sözleri olduğu gibi yayınlandığı tarih itibariyle güncel olup ifade de ölçülülük sınırları dahilinde kalacak şekilde aktarılmıştır. Haber konusunun gazetecilik tekniği gereği okuyucunun ilgisini çekmesi için çarpıcı başlıklara yer verilerek iddia kapsamında aktarıldığı ve davacıların kişilik haklarına saldırı boyutuna varmadığı, dava konusu yayınların basın ve ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli harç 80,70 TL olup, peşin alınan 853,88 TL den mahsubu ile fazla alınmış olan 773,18 TL harcın karar kesinleştikten sonra davacıya iadesine,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Tarafların zorunlu arabuluculuk sürecinde anlaşamamaları nedeniyle 6325 Sayılı Kanunun 18/A-13 maddesi uyarınca zorunlu arabuluculuk gideri olan 1.320,00 TL’nin davacıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydedilmesine,
5- Davacı tarafça yatırılan gider avansından arta kalan kısmın “Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik”in 207. maddesi uyarınca davacının bildireceği İBAN numarasına, İBAN numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan gider avansında kalan paradan karşılanmak üzere PTT vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürünce davacı tarafa İADESİNE,
6-Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 216/1 maddesi uyarınca taraflardan birinin talebi olmadıkça gerekçeli kararın tebliğe çıkarılmamasına,
Dair, HMK 345 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten başlayarak iki hafta içinde HMK 342 maddesi gereğince düzenlenmiş dilekçe ile HMK 343 maddesi uyarınca mahkememize veya başka bir mahkemeye yapılacak başvuru ile HMK 341/1 maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF yolu açık olarak davacı vekilinin yüzüne karşı davalı yanın yokluğunda verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 28/07/2022

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza