Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/152 E. 2022/107 K. 14.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/152 Esas
KARAR NO : 2022/107

DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 02/03/2020
KARAR TARİHİ : 14/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili …’un … Ticaret Sicilinde … sicil nosu ile kayıtlı … Şirketi’nin 45.206.697,02 TL’lik sermayesinde 6.781.004,56 TL’lik toplam pay değeri karşılığı 678.100.456 paya sahip olduğunu, bu payı şirket ana sermayesinde % 15’e tekabül etmekte olduğunu, müvekkilinin bu şirkete 25.10.2018 tarihinde … tarih ve … sayılı yönetim kurulu kararıyla şirket pay sahiplerinden …’nın tüm paylarını devir alarak ortak olduğunu, müvekkili adına şirkete gönderilen … tarih ve … 17.Noterliği’nin … yevmiye nolu ihbarnamesiyle … seri nolu nama yazılı pay senedi ilmühaberine bağlı hisseleri devir alındığı bildirilmiş, devirin kabul edildiğinin … 5.Noterliği’nin … tarih ve .. yevmiye nolu ihbarla müvekkiline bildirildiğini, davacı şirketin yönetim kurulu kararı alarak 15.02.2019 tarihinde şirket sermayesinin arttırılması ve buna bağlı olarak Şirket esas sözleşmesinin sermaye ve pay senetlerinin nev’i 6. maddesinin tadili husususun genel kurula arzı gündemiyle toplantıya çağrıldığına dair genel kurul çağrısı yapıldığını, genel kurul çağrı evrakının içerisinde Yönetim kurulunun ana sözleşmenin 6. maddesinin değişikliği için aldığı kararın ve 6. madde tadil metninin bir örneği yer almadığından bu evrakların gönderilmesini talep ettiklerini, yönetim kurulunca, yeni şekil Madde 6 Sermaye ve Pay Senetlerinin Nev’i başlıklı yazıda “şirket sermayesi her biri 1 kuruş itibari değerinde, 6.920.669.702 adet paya bölünmüş,69.206.697,02 Türk Lirası’dır. Önceki sermayeyi teşkil eden 4.520.669.702 adet paya karşılık olan 45.206.697,02 TL’si sermayenin tamamı ödenmiştir. Pay senetlerinin tamamı nama yazılıdır. Yönetim kurulu pay senetlerini birden fazla payı ihtiva edecek şekilde farklı kupürler halinde bastırabilir.” şeklinde olduğunu, 15.02.2019 günü yapılan olağanüstü Genel Kurul tüm ortakların katılımıyla yapıldığını, gündemin maddesi yönetim kurulundan gelen şekliyle değil de; tutanaktaki şekliyle oya sunulduğunu, şirket sermayesinin 24.000.000,00 TL arttırılarak 45.206.697,02 TL’sinden 69.206.697,02 TL’sına çıkartılması ve ana sözleşmesinin değiştirilmesinin müvekkilinin genel kurulda yaptığı muhalefet şerhi ve 678.100.456 ret oyuna karşılık 3.842.569.246 oy ile kabul edildiğini, muhalefet şerhlerinin verildiğinin belirtildiğini, bu olağanüstü genel kurulun iptali için … 18. Asliye Ticaret Mahkemesi … E. dosyasıyla; toplantıda karara muhalif kalındığı için TTK m. 445 gereğince iptal davası açıldığını, dava devam ederken davalı şirket vekilinin ortaklar arası barışın korunması için müvekkili şirket tarafından tescil ettirilmediğini, daha sonraki genel kurullarda tekrar değerlendirileceğinin belirtiklerini, dolayısıyla genel kurul kararının tescil ve ilan ettirilmediği için TTK m. 456/3 gereğince geçersiz hale geldiği bu nedenle açılan dava da konusuz kaldığı şeklinde talepte bulunulduğunu, … 18. Asliye Ticaret Mahkemesinin … E. sayılı dosyasına 16.05.2019 tarihinde davalı şirkete ait sicil kaydı ve sicil dosyası alınarak dosyaya bırakılmış olup incelendiğini, inceleme neticesinde 15.02.2019 tarihli genel kurul kararının 3 ay içinde tescil edilmediği ve TTK m. 456/3 gereğince sermaye artırımına ilişkin genel kurul kararının geçersiz hale geldiğinin anlaşıldığını, açılan davanın böylelikle konusunun kalmadığının anlaşıldığını, 2019/471 K. sayılı karar ile davanın konusunun kalmaması nedeni ile karar verilmesine yer olmadığına karar verildiğini, şirketin 29.01.2020 günü yapılan olağanüstü Genel Kurul’unda toplantıya katılarak olumsuz oy verdiklerinden ve muhalefetlerinin tutanağa geçirtmeleri nedeniyle Müvekkili tarafından 09.12.2019 tarihinde açılmış davalı şirket …A.ş.’nin feshi ve ortaklıktan çıkmak için … 6. Asliye Ticaret Mahkemesi …E. sayılı dosya ile dava açıldığını, davanın derdest olduğunu ve 05.05.2020 tarihinde duruşması olduğunu, müvekkili tarafından açılan ortaklığın feshi ve ortaklıktan çıkarılmaya yönelik dava devam ederken, davalı şirketin 29.01.2020 günü yapılan olağanüstü Genel Kurul Toplantısında Sermaye ve Pay Senetlerinin Nev’i başlıklı 6. maddesinin değişikliğinin kararı kanun esas sözleşme özellikle dürüstlük kuralına aykırı olduğundan, Türk Ticaret Kanunun 445. Maddesi gereğince iptaline ve Türk Ticaret Kanunun 449. Maddesi gereğince davalı şirketin 29/01/2020 tarihli olağan Genel Kurul toplantısında alınan sermaye artışına ait kararın yürütülmesinin geri bırakılmasına karar verilmesini, Olağanüstü Genel Kurul Toplantısında alınan ana sözleşmenin 6. maddesinin değişikliğine ilişkin gündemin 6. maddesi ve 2 numaralı gündem maddesinin iptali hususunda dava açılmış olduğunun ve dava dosyasının duruşmasının yapılacağı günün 448. maddesi gereğince ilan edilmesini, yargılama gideri ve avukatlık ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkil şirketin davacının istediği tüm bilgi ve belgeleri incelemesi için davacıya verdiğini, ve şirket ortaklarının üzerinde bulunan kredi yükü sebebiyle sermaye artırımının zorunlu olduğunu defaten davacıya açıklandığını, fakat davacı tarafın tüm Genel Kurul Toplantılarında alınan sermaye artırımı kararlarına karşı muhalefette bulunduğunu ve haksız olarak dava açarak sermaye artırım kararını akim bırakmak istediğini, yapılan tüm şifahi görüşmeler neticesinde davacının dayanaksız ve kötü niyetli olarak sermaye artırımı kararına karşı muhalefette bulunmaya devam ettiğini ve akabinde 24.01.2020 tarihinde yapılan Olağanüstü Genel Kurul Toplantısında alınan sermaye artışı kararının tescil edildiğini, diğer tüm Genel Kurul Toplantıları gibi 24.01.2020 tarihinde yapılan Olağanüstü Genel Kurul Toplantısı da yasanın aradığı toplantı ve karar nisaplarına uyularak yapıldığını ve bu nisaplara uyularak karar alındığını, Olağanüstü Genel Kurulda Şirket sermayesinin artırılarak 45.206.697,02 TL’sından 62.206.697,02TL’sına çıkartılması ve şirket esas sözleşmenin değiştirilmesi hususunun , davacı tarafın muhalefet şerhi ile 678.100.456 ret oyuna karşılık 3.842.569,246 oy ile kabul edildiğini, yapılan Genel Kurul Toplantısında şirket sermayesinin 17.000.000,00 TL olarak artırıldığını, artırılan bu sermayenin 14.000.000,00 TL’sının şirket pay sahiplerinin şirketten olan nakit alacaklarından karşılanmış olacağı kalan 3.000.000,00 TL’sının ise nakit olarak artırılacağı, artırılan bu nakit sermayenin ¼’ü tescil tarihinden önce ödenmiş olup geri kalan kısmın tescil tarihini izleyen 24 ay içerisinde ödeneceğini, Müvekkil şirketin 29.01.2020 tarihinde yapılan Olağanüstü Genel Kurul Kararı ile TTK’nun 456. maddesi uyarınca şirketin finansal durumu üzerindeki borç ve faiz yükü, işletme sermayesi ihtiyacı sebebiyle sermaye artırım kararı alındığını, bu kararın şirketin devamlılığı açısından bir zorunluluk olduğunu, bu kararın dürüstlük kuralına aykırı olduğunun ileri sürülmesinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacı tarafa istediği tüm belgeler incelemesi için sunulduğunu ve davacının şirket bilançoları, faaliyet raporu, gelir gider tabloları gibi tüm belgeleri incelendiğini, bu belgelerden şirketin mevcut durumunu öğrendiğini, fakat davacının sırf sorumluluktan kaçmak için sermaye artırımı kararına muhalefet ettiğini, toplantı çağrısı ve toplantı usul ve yasaya uygun bir şekilde icra edildiğini, toplantıda çoğunluğun ortaklar tarafından şirketin içinde bulunduğu darboğazdan kurtarabilecek tek çare olarak, sermaye artışı yolu ile şirkete kaynak sağlanmasına karar verildiğini, şirket ortaklarınca alınan karar gereğince sermaye borçlarını ödeyerek şirkete finansman sağlayacak olup genel kurul kararının şirketin ve ortakların menfaatlerine uygun olduğunun belirtildiğini, davacı tarafça muhalefette bulunulmuş ise de bu muhalefetini alternatif bir kaynak önerisine dayandırılmadığını ve sorumluluktan kaçmak ve sırf diğer ortakları kendi hissesini devralmaya zorlamak için böyle davrandığını, şirket için zorunlu hale gelen sermaye artırımı kararına sürekli muhalefet eden davacının süreci olabildiğince uzatarak sorumluluktan kaçmak ve gerçekte bir bedel ödeyip ödemediğinin belli olmayan hisselerinin diğer ortaklara satarak kazanç sağlamak niyetinde olduğunu, müvekkil şirketin aktif faaliyetinin bulunmadığını, şirket faaliyet konusundaki amaçlarını gerçekleştirmek için eski SGK binası olarak bilinen “… ili … ilçesi … mahallesi 2962 ada 39 parsel no’lu taşınmazı satın almış ve satış bedelini ödemek için … Bankasından kredi kullanıldığını, Ancak SGK’nın binayı zamanında boşaltmaması nedeniyle şirketin hedeflediği turizm yatırımlarını yapamadığını, dolayısıyla kredi borçlarını ödeyemez hale geldiğini, tüm bu hususların şirketin ticari defter kayıtları, gelir gider tablosu, bilanço ve banka ödeme planları ile sabit olduğunu, şirket borçlarının ortakların şirkete borç vermesi ile ödenmekte olduğunu, uzun bir süre boyunca şirket ortaklar … ve …’ın şirkete borç vererek şirketi ayakta tutmaya çalıştıklarını, ancak ortaklardan … ve sonrasında onun hisselerini devraldığını beyan eden davacının kendilerine isabet eden ödemeleri yapmadıklarını, oysa şirketin borçlarının ödenmesi şirketi değerli hale getirmekte ve tüm şirket ortaklarının hisselerinin değerini arttırdığını, esasen şirketin kredi borçlarının ödenmemesi şirketin değersizleşmesine ve dolayısıyla hem davacının hem de diğer ortakların hislerinin düşmesine neden olan bir husus olduğunu, şu anda şirketin aktif faaliyeti bulunmadığı için de kredi borcunun ödenebilmesinin tek çaresinin sermaye artışına gidilmesi olduğunu, sermaye artışı bir ortağa ya da ortaklar grubuna tanınan avantaj olmayıp, tüm ortakların eşit bir şekilde katılabileceği bir hak ve yükümlülük olduğunu, davacı tarafın sermaye artışını sanki kendi payına yönelik bir eylemmiş gibi göstermesinin kötü niyetli ve samimi olmayan bir davranış olduğunu, zira davacının da sermaye artışına katılıp hem şirketin değerini hem de kendi hissesinin değerini arttırma hakkı olduğunu, TTK’nın 461/I. maddesinde; “Her pay sahibi, yeni çıkarılan payları, mevcut paylarının sermayeye oranına göre, alma hakkını haizdir.” hükmüne yer verildiğini, rüçhan hakkının öngörülme amacının, pay sahibinin şirketteki sermaye oranını koruyabilmesini sağlamakta olduğunu, Şirketin yönetim kurulu sermaye artırımı kararı için ortakların rüçhan haklarını kullanabileceklerini beyan ettiklerini, ve ortakların rüçhan haklarının kaldırması veya sınırlandırması gibi bir husus söz konusu olmadığını, dolayısıyla davacı tarafın, sermaye artırımı kararının sermayesinin azaltılmasına yönelik ve kötü niyetli olduğunu iddia edemeyeceğini, davacının tüm bu iddialarının mesnetsiz olup kötü niyetli olduğunu, gelinen aşamada açıkladıkları nedenlerle müvekkil şirket üzerindeki borç ve faiz yükünün, şirketin ve ortakların çıkarları için sermaye artırımını zorunlu hale getirdiği izahtan vareste olduğunu, sırf bu nedenle dahi haksızlığı sabit olan kötü niyetli davanın reddine karar verilmesini talep etmekte olduklarını, haksız ve kötü niyetli davanın reddine, Olağanüstü Genel Kurul toplantısında alınan ana sözleşmenin değişikliğine ilişkin gündemin 6. Maddesi ile 2 numaralı gündem maddesinin iptali hususunda dava açılmış olduğunun ilan edilmesi talebinin reddi ile yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesi talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE /
Davanın genel kurul kararının iptaline ilişkin olduğu görüldü.
Taraflar arasındaki ihtilaf; davalı şirketin 29.01.2020 günü yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında sermaye ve pay senetlerini nev’i başlıklı 6. Maddesinin değişikliğine ilişkin alınan kararın kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırı olup olmadığı, TTK 445 m gereği iptalinin gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.
Davacı tarafından dava dilekçesi ile birlikte dava konusu Genel Kurul Kararının yürütmesinin geri bırakılmasına dair ihtiyati tedbir talebinde bulunulduğunu, Davalı şirket Yönetim Kurulu Üyeleri … ve … 18/03/2020 tarihli dilekçelerinde ” Şirketin ticari itibarını ve bankalar nezdindeki güvenirliğini olumsuz etkileyeceği ve gecikme halinde şirketin giderilmesi imkansız zararları oluşacağından, davacının yürütmenin durdurulması talebinin reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
Mahkememizce tedbir ve tedbire itiraz değerlendirilmiş,
HMK’nın 389. maddesinin 1. fıkrası ‘ ve HMK 390. Maddesi 3. Fıkraları gereğince Davacı vekilinin dava konusu genel kurul kararının yürütmesinin geri bırakılmasına dair ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilince ara karar istinaf edilmiş, müvekkilinin ortaklık payının azaltılmasının amaçlandırıldığı, 1 sene içinde 4 kere genel kurul yapılması, her birine muhalefet şerhi işlendiğini, şerhlerin ardından iptal edilmeleri için davalar açıldığını, genel kurul kararının dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, yaklaşık ispatın dosyadaki bilgi ve belgelerle karşılandığını, bu nedenlerle ara kararın kaldırılarak tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi 12.Hukuk Dairesinin 08/04/2021 tarih, 2021/613 esas 2021/542 karar sayılı kararı ile İhtiyati tedbir talep eden/davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
Mahkememizce Ticaret Sicil Müdürlüğüne müzekkere yazılarak, davalı şirkete ait Genel kurul Toplantısı , hazirun cetveli, gündem ve genel kurul tutanakları, muhalefet şerhi, genel kurul tutanak ekleri, anasözleşme, davalıya ait ortaklık kayıtları, yönetim kurulu kararları ve gündem kayıtları istenilmiş olup, … Ticaret Sicil Müdürlüğünce davalı şirketin dosyasına intikal eden tüm sicil kayıtları gönderilmiştir.
… 18.Asliye Ticaret Mahkemesinin… esas, … 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin … ve … 6.Asliye Ticaret Mahkemesinin… esas sayılı dosyalarından birer suret dosyamız içine celp edilmiştir.
Mahkememizce … Tapu Sicil Müdürlüğüne müzekkere yazılarak, … ili, … İlçesi, … Mahallesi 2962 ada, 32 parsel nolu taşınmazın tapu bilgileri, … Bankasına müzekkere yazılarak, davalı şirketin hesaplarının araştırılarak hesap özetleri ve kredi bilgileri ile beraber tüm kredi ve kefalet sözleşmelerinin kullandırılan kredilere ilişkin hesap özetleri istenilmiş, müzekkere cevaplarının gelmesi akabinde dosya bilirkişiye tevdi olunmuştur.
Mahkememizce davalı şirketin 29.01.2020 günü yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında sermaye ve pay senetlerini nev’i başlıklı 6. Maddesinin değişikliğine ilişkin alınan kararın kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırı olup olmadığı, TTK 445 madde gereği iptalinin gerekip gerekmediğinin belirlenmesi için dosya bilirkişilere tevdi edilmiştir.
Bilirkişiler mahkememize sundukları raporda özetle;
Bilirkişi heyetince sunulan raporda özetle; Genel Kurul tutanağının incelenmesinden davacının muhalefet şerhini verdiğinin anlaşıldığını, dolasıyla ikinci olarak incelenmesi gereken husus alınan kararın “kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı” olup olmadığının tespiti olmasının lazım geleceğini, davacı tarafın muhalefet şerhinde özetle “sermayenin ne zaman ödeneceği, ortakların sermaye artışında sermaye olarak ne ödeyeceği, nasıl ödeyeceği, ödenenin şirketteki alacaktan mı yoksa nakden yapılacağı hususlarında ilanda bir açıklık olmadığı” iddiasında olduğunu, 31.12.2019 günlü TTSG’ye bakıldığında esas sermaye artışının toplam 17.000.000 TL olacağını, 14.000.000 TL’nin ortak alacağından, 3.000.000 TL’nin ise nakden ödeneceğinin ilan edildiği görülmekte olduğunu, dolayısıyla davacının bu iddiasının isabetli olmadığının görülmekte olup, TSSG ilânında “14.000.000 TL’nin ortak alacağından, 3.000.000 TL’nin ise nakden ödeneceği” şeklinde bir bilgi verilmemiş olsaydı da hukuken sonuç değişmeyeceğini, zira artışın nakit bazlı yapılmış olduğundan anılan hususların ver almaması usulî bir sorun teşkil etmeyeceğini, Artışın aynî olmadığı -bu halde zaten malın (aynın) mülkiyeti şirkete derhal getirilmenin gerektiğini, – sürece kural olarak (GK bu konuda bir almadığı müddetçe) YK alacak olduğu kararlarla pay sahiplerine çağrıda bulunmak suretiyle tescilden itibaren ödenmemiş sermaye taahhüt borcunun (artan sermayenin azami %75’i) talep etmek hakkını haiz olduğunu, keza önceki sermayenin (45.206.697,02 TL) ödenmiş olduğuna ilişkin mali müşavir raporunun da pay sahipleriyle GK öncesinde paylaşılmadığını, olması bir usulî eksiklik olmadığını, nitekim pay sahibi bu rapora vekili vasıtasıyla temsil olunduğu GK’da muttali olduğunu, somut olayda esasen incelenmesi gereken meselenin alınan kararın TTK m. 445 uyarınca dürüstlük kuralına aykırı olup olmadığı olduğunu, , zira kanaatlerince alınan kararda “kanun veya esas sözleşme”ye bir aykırılık tespit edilmediğini, , ancak takdirin mahkemeye ait olduğunu, bu bağlamda bir değerlendirme yapıldığında dava dosyasından anlaşıldığı kadarıyla davalı şirketin düzenli bir geliri olmayan bir nevi yatırım safhasındaki proje şirketi olduğunun görüldüğünü, nitekim dosyaya sunulu beyanlardan davalı şirketin otel olarak kullanılmak üzere bir gayrimenkul için bankaya borçlandığını ancak bu borcu ödemek için ticari faaliyete geçemediği anlaşılmakta olduğunu, davalı şirketin bir ticari faaliyet geliri olmadığından bankaya olan borcunun ödenmesi için ortaklar şirketi finanse etmiş, diğer bir deyimle ortaklar, şirkete borç vermiş ve bu alacaklar da neticeten sermayeye kalbolunarak ortaklar karşılığında hisse aldıklarını, davacının şirket hissedarı olduğu zamana kadar davalı Şirketin banka borcunun ödenmesi ortakların şirkete verdiği borçlarla sağlanmadığını, davacı ortağın hissedar olduğunu dönemden sonra da aynı metod uygulandığını, ancak gene dava dosyasından anlaşıldığı kadarıyla davacı (ve payı devraldığı bir önceki pay sahibi de belli bir dönemden sonra) bu finansman metoduna, yani ortaklar cariden şirkete borç vermeye, iştirak etmediğini, Anonim şirketin borçlarını ödemesi için gelir elde etmesi gerektiğinin aşikar olduğunu, şirketin gelir üretememesi durumunda ise pay sahiplerinin şirkete borç vermesi, bu borçlar şirket tarafından ödenemediği takdirde bilahare bu ortak alacaklarının sermayeye kalbolunması ve karşılığında hisse alınması uygulamada sıklıkla başvurulan bir metot olduğunu, bu gibi bir halde şirketten alacağı olan pay sahibinin şirkete borç vermeye devam etmemesi ve alacağını tahsil için harekete geçmesinin de mümkün olduğunu, ancak somut olayda pay sahiplerinin aynı zamanda banka borcunun kefili de oldukları anlaşıldığını, , bu durumda dahi pay sahibinin ne elde edeceği belirsiz olduğunu, , zira ticari faaliyeti olmayan ve tek varlığı bir gayrimenkul olan davalı şirketin gayrimenkulü üzerinde alacaklı banka lehine ipotek tesis edildiğini, dolayısıyla yapılacak bir takipte ilk olarak rehinli alacaklının tatmin edileceğinin açık olduğunu, davacı pay sahibinin şirket payını iktisap ettikten sonra şirkete borç vermediğinin mali incelemeden görüldüğünü ancak diğer pay sahiplerinin şirkete borç vermeye devam ettiklerinin görüldüğünü, bunun sebebinin büyük olasılıkla şirket ile banka arasındaki kredi sözleşmesine verdikleri kefaletin olacağını, tüm bunların ortaya konulmasından sonra sorulması gereken sorunun , pay sahiplerinin şirkete verdikleri borcun tahsili yerine sermaye artışı yapmalarının davacının açtığı dava bağlamında dürüstlük kuralına aykırılık teşkil edip etmeyeceği olduğunu. şirketler borçlarını ödemek için iç finansman (ticari faaliyetten elde edilen gelir) bulamadıkları durumda dış finansmana (üçüncü kiĢiden veya pay sahibinden kaynak sağlanması) yöneldiğini,bu halde pay sahiplerinin şirkette sermaye artışına gitmeleri doğal olduğunu, zira şirketin finansman gereksinimi sermaye artışıyla karşılanabileceğini. böyle bir durumda tüm pay sahiplerinin yapılacak olan sermaye artışına katılmasının zorunlu olmadığını, nitekim rüçhan hakkının da bu sebeple getirildiğini, sermaye artışına katılmanın bir borç değil bir hak ve pay sahibi dilerse bu haktan istifade edeceğini, uygun bulmadığı halde de hakkını kullanmayabileceğini, . Somut olayda henüz bir ticari geliri olmayan davalı şirketin borcunu ödemek için sermaye artışına gitmesinde bir hukuka aykırılık olmadığını, zira görülen odur ki, banka borcunu ödemenin tek yolunun ortakların Şirkete nakit enjekte etmeleri olacağını aksi halde şirketin faaliyet konusunu gerçekleştirmek için ihtiyaç duyduğu varlığının elden gitmesi söz konusu olduğunu, davacının şirkete borç vermemesi normal karşılanabileceğini, zira sermaye şirketlerinde pay sahipleri sermaye taahhüdünün ifası dışında başka edimi ifaya zorlanamayacağını, ancak üçüncü kişiye (banka) borcunu ifa için tek gelir kaynağı pay sahibinin vereceği borç olan bir şirketin borç veren pay sahiplerinin bu alacaklarını sermayeye ilave ederek şirketin borç yükünün izalesine yarayan bir işleme şirkete borç vermeyen pay sahibinin iştirak etmesi artışı katılması- mümkün olabileceği gibi, iştirak etmemesi halinde esas sermaye artışı işleminin dürüstlük kuralı aykırı olacağını ileri sürmek kanaatlerince hukuka uygun olmadığını. bunun da fevkinde ortakların şirkete borç vermelerinin adatlandırma denilen faiz ödemesini de beraberinde getirmekte olduğunu, oysa mezkûr borcun sermayeye dönmesinde faiz ödenme zorunluluğu da ortadan kalkacak ve şirketin finansman yükünün azalacağını, dolayısıyla esasen ortak alacağının sermaye kalbi esasen şirketin yararına olarak finansman yükünü azaltan bir işlem olduğunu, şirketin işlemlerini finanse etmek bakımından sermaye artışına gitmesinin hukuka uygunluğunun yeni tarihli bir 11. Hukuk Dairesi kararında da açıkça ifade edildiğini, Nitekim Yüksek Mahkemenin (11. HD 2019/2639 E., 2020/654 K., 22.01.2020 T.) ilgili kararında “… Davacılar vekili, davacıların davalı şirketin ortakları olduğunu, davalı tarafından; 2010, 2011, 2012, 2013 yıllarında olağan genel kurul toplantıları yapılmadan kötü niyetli olarak 09/01/2014 tarihinde olağanüstü genel kurul toplantısı yapılmasına karar verildiğini, olağanüstü genel kurul toplantısında şirket sermayesinin 200.000 TL’den 1.000.000 TL’ye çıkarılmasına karar verildiğini, bu kararın tek amacının şirket uhdesinde bulunan taşınmazdaki küçük hissedarların hisselerini daha da küçülterek ellerinden almak olduğunu, sermaye artış kararının hiçbir geçerli dayanağının bulunmadığını, davacıların karara itiraz ettiğini, davalı şirketin hiçbir ticari faaliyetinin bulunmadığını ileri sürerek, 09/01/2014 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında alınan sermaye artırımına ilişkin kararın iptalini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, şirket tarafından planlanan projenin hayata geçirebilmesi, şirketin finansman ihtiyacının karşılanması için sermaye artırımına sermaye artırımına gitmesinin zorunlu olduğunu, şirketin nakit parasının bulunmadığını bu nedenle iş yapamaz hale geldiğini savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, bozma ilamı ve tüm dosya kapsamına göre, sermaye arttırımında kanuni yedek akçenin kullanılabilecek kısmının TTK’nın 519/3 maddesine göre sermayenin yarısını aşan kısmı olduğu, davalı şirketin 2013 yılı bilançosuna göre pasifinde yer alan yasal yedekler ve statü yedeklerinin toplam tutarı sermayenin yarısını aşmadığı için yasa gereği sermaye arttırımına konu edilemeyeceği, finansal tablolara göre yapılan incelemeler neticesinde şirketin sermayeye ihtiyacı olduğu, davalı şirketin yeniden faal duruma geçmesi için sermaye artışında zaruret olduğu, şirketin sektöründe ticari faaliyet için tedarik ettiği taşınmaz üzerine proje geliştirmek ve asıl amacına hizmet etmek için yeterli sermayeye kavuşmasının sermaye arttırımından geçtiği, dolayısıyla iptali istenen kararın kanuna, ana sözleşmeye ve iyiniyet kurallarına aykırı olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir. Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacılar vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacılar vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA …. oybirliğiyle karar verildi.” şeklinde olduğunu, şeklinde hüküm tesis edildiğini, sonuç olarak Hukuki tavsifi ve nihai takdiri mahkemeye ait olmakla birlikte, açıklanan gerekçelerle 29.01.2020 tarihli olağanüstü genel kurulda alınan sermaye artışı kararının TTK m. 445’e aykırı olmadığı ve dolayısıyla kabil iptal bulunmadığı yolundaki görüş ve kanaatlerini bildirmişlerdir.
Bilirkişi taraflara tebliğ edilmiş, taraf vekillerince rapora karşı beyan ve itirazlar sunulmuştur.
Tarafların rapora karşı beyan ve itirazları değerlendirilmiş, dosya kapsamı ile yeni bir bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek olmadığından davacı vekilini yeniden rapor alınmasına yönelik talebinin yerinde görülmediğinden reddine karar verilmiştir.
Her ne kadar mahkememizce üç kişilik bilirkişi heyeti oluşturulmuş ise de, bilirkişilerden …’un rapora iştirak etmediği, bilirkişilerin 03/12/2021 tarihli dilekçelerinden anlaşıldığından ve bu bilirkişinin niteliği mali bilirkişi olup, heyette yer alan Kenan Mülayım’in de mali bilirkişi olması ve sunulan raporun yeterli görülmesi karşısında, mahkememizce ismi belirlenmiş olan Zafer Koç’un raporda yer almaması eksiklik olarak görülmemiştir.
Netice olarak mahkememizce yapılan değerlendirmeye göre, davanın genel kurul kararı iptali davası olup, açılan davanın süre ve aktif husumet bakımından yerinde olduğu anlaşılmış olmakla, yukarıda da ihtilaf olarak belirlenmiş olan davalı şirketin 29.01.2020 günü yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında sermaye ve pay senetlerini nev’i başlıklı 6. Maddesinin değişikliğine ilişkin alınan kararın kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırı olup olmadığı açısından mahkememizin kanaati hükme esas alınmaya elverişli görülen bilirkişi raporunda olduğu gibidir.
Davacı tarafın dava konusu olan genel kurul kararının görüşülmesindeki muhalefet şerhinde ana hatları ile “sermayenin ne zaman ödeneceği, ortakların sermaye artışında sermaye olarak ne ödeyeceği, nasıl ödeyeceği, ödenenin şirketteki alacaktan mı yoksa nakden yapılacağı hususlarında ilanda bir açıklık olmadığı” hususlarında itirazda bulunmuştur.
Dava konusu genel kurula ilişkin olan 31.12.2019 günlü TTSG’de esas sermaye artışının toplam 17.000.000 TL olacağı, 14.000.000 TL’nin ortak alacağından, 3.000.000 TL’nin ise nakden ödeneceği ilan edilmiş olup, sermaye artışının toplam ne kadar olacağı, hangi oranda nasıl yapılacağı miktar da belirtilerek ilan edilmiştir.
Yine bilirkişi tespitlerinde de yer aldığı üzere, davalı şirket proje şirketi olup, bankaya kredi borcu bulumakta ve gayrimenkul üzerinde ipotek bulunmakta olup, henüz bir ticari geliri olmayan davalı şirketin borcunu ödemek için sermaye artışına gitmesinde bir hukuka aykırılık olmadığı, banka borcunu ödemenin tek yolunun ortakların şirkete sermaye artırımı yolu ile nakit aktarmaları ile olacağı, aksi halde şirketin faaliyet konusunu gerçekleştirmek için ihtiyaç duyduğu varlığının elden gitmesi söz konusu olacağı kanaati ile, sermaye artırımına yönelik olan genel kurul kararının iptali davasının reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
3-Alınması gerekli 80,70 TL ilam harcından peşinen alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile eksik olan 26,30 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydının yapılmasına,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı taraf kendini vekille temsil olunduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
6-Karar kesinleşene kadar yapılacak yargılama giderlerinin davacı gider avansından karşılanmasına, karar kesinleştikten sonra bakiye gider avansının istek halinde davacıya iadesine,
Dair, HMK 345 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten başlayarak iki hafta içinde HMK 342 maddesi gereğince düzenlenmiş dilekçe ile HMK 343 maddesi uyarınca mahkememize veya başka bir mahkemeye yapılacak başvuru ile HMK 341/1 maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olarak davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 14/02/2022

Başkan …
E-imza
Üye …
E-imza
Üye …
E-imza
Katip …
E-imza