Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/10 E. 2020/119 K. 10.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/10 Esas
KARAR NO : 2020/119

DAVA : İpotek (İpoteğin Kaldırılması (Fekki))
DAVA TARİHİ : 16/09/2019
KARAR TARİHİ : 10/02/2020

Dava dosyasının kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine süresinde mahkememize gelmiş olduğu görülmekel, dosya ele alındı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Müvekkillerinin müteveffa …’nun mirasçıları olduğunu, davaya konu taşınmazın mülkiyetinin mirasçılarına intikalinin yapıldığını, dava konusu taşınmaza ipotek tesis edildiğini, ipotek verilirken müteveffanın eşinden muvafakat alınmadığını, bu ipotekten eşin ve diğer mirasçıların bilgisinin olmadığını, müvekkiller adına İstanbul …İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı dosyasında takip başlatıldığını, icra takibine itiraz edildiğini, davaya konu taşınmaz ile ilgili olarak müvekkillerinin oturduğu daireye haciz konulmuş ve satışa çıkarılmış olduğunu, bu sebeple müvekkillerinin zor durumda olduğunu, bu taşınmaz dışında müvekkillerinin başkaca bir taşınmazının bulunmadığını, tüm bu nedenlerden dolayı fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydı ile eşin açık rızası alınmadan ve yasal koşullara haiz olmadan Maltepe Mah. … ada, … prasel… arsa paylı … Kat 18 nolu taşınmaz üzerine tesis edilen ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesinin talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalıya usulüne uygun tebligatın yapıldığı ancak cevap verilmediği görülmüştür.
DELİLLER VE GEREKÇE :
Davacı tarafça kendisi ile birlikte çocuklarının da miras yoluyla maliki olduğu davaya konu, davalıya davacı …nın kullanacağı kredilerin teminatını teşkil etmek üzere müteveffa …’ın eşi ve çocukları ile birlikte ikamet ettiği ve bu nedenle aile konutu olan taşınmaz üzerine davalı tarafından rehine konulan ipoteğin TMK 194.maddesi uyarınca eş muvafakatının alınmamış olması nedeniyle geçerli olamayacağını, bu nedenle taşınmaz üzerine konan ipoteğin kaldırılmasını talep ve dava ettiği görülmüştür.
İstanbul …Asliye Hukuk Mahkemesince 04/12/2019 tarih … Esas-…Karar sayılı görevsizlik kararı verildiği, kararın 12/01/2020 tarihinde kesinleşmesi üzerine süresi içinde başvuru ile mahkememiz esasına tevzi edilmiş olduğu görülmüştür.
Açılan dava eş rızası olmadan Aile konutu olduğu iddiası ile taşınmaz üzerine konulan ipoteğin geçersiz olduğundan bahisle kaldırılması talebini içermekte ise de, dava niteliği itibariyle Menfi Tespit (borçlu olunmadığının tespiti) davasıdır.
HMK 118/1 maddesi gereğince “Davanın dava dilekçesinin kaydedildiği tarihte açılmış ” sayılacağının belirtildiği, 7155 sayılı kanunun 20.maddesi ile 13/01/2011 tarihli ve 6102 sayılı TTK.5.maddesinden sonra gelmek üzere dava şartı olarak Arabuluculuk getirildiğini, söz konusu düzenleme ile “Bu kanunun 4.maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalarada, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır” hükmünün bulunduğu ve yine 7155 sayılı kanun Yürürlük başlıklı 26/1-a maddesinde, kanunun 10,20 ve 21.maddeleri 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe girer hükmü bulunduğu anlaşılmıştır.
Somut durumda, incelenen dosyada davanın 16/09/2019 tarihinde, 7155 sayılı kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra açıldığı anlaşılmaktadır. Menfi tespit davaları ya da tüm tespit davalarının dava şartı arabuluculuk kapsamında kalıp kalmadığı tartışmalıdır. TTK’nin 5/A maddesine göre, “Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.”. Müspet (olumlu) ve menfi (olumsuz) tespit talebi ile açılacak davalar, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talep sonucu içermediği için dava şartı arabuluculuk kapsamında kabul edilemeyeceği görüşü ileri sürülmektedir. Tespit davalarının dava şartı arabuluculuk kapsamında kaldığı görüşünü ileri sürenlere göre ise, TTK’nin 5/A maddesindeki düzenleme ile talep sonucuna değil, dava konusuna açıkça vurgu yapılarak, dava konusunun bir miktar paranın ödenmesi olması şartı aranmış olduğu, bu bakış açısı ile müspet veya menfi tüm tespit davalarının, esas itibari ile bir miktar paranın ödemesine ilişkin olmaları da dikkate alındığında, dava şartı arabuluculuk kapsamında kaldığı ileri sürülmektedir.
Kanun koyucunun yapmış olduğu düzenlemeye hangi anlamı vermek istediği yorum yolu ile belirlenir. Burada önemli olan, kanun koyucunun yapılmış düzenleme ile hangi menfaati korumak istediği, bunu hangi amaç ve doğrultuda yapmış olduğunu anlayabilmektir. Kanun maddelerinde kullanılan kelimeler de yorumun unsurlarındandır. Somut olaya kanun maddesini uygulayacak hâkim, kanunun lafzı yanında yukarıda da değinildiği gibi maddenin özü ve ruhuna da temas edecektir. Zira hâkimler, huzurlarına gelen davalarda hukuki sebepleri irdeleyecek ve Türk Kanunlarını re’sen uygulama vazifelerini yerine getireceklerdir. Kanunun katı bir şekilde uygulanması halinde bir adaletsiz yahut hakkaniyete aykırı bir durum ortaya çıkacak ise, hâkimin elindeki yegane argümanın Türk Medeni Kanunu’nun 2 inci maddesi olduğu gözden kaçırılmamalıdır. TTK’nin 5/A maddesi ile yapılan düzenleme usul hukukuna ilişkin bir düzenlemedir. Usul hükümlerinin yorumunda öncelikle lafzi yorum uygulanacaktır. Lafzi yorum yönteminde kanun hükmünde yer alan kelimelerin, deyimlerin, ifadelerin dilbilgisi kuralı yönünden cümle yapısı içindeki anlamları değerlendirilir. Ancak, kanun koyucunun kullandığı kelimelerden açık bir anlam çıkarılamıyorsa, diğer yorum kurallarının uygulanması gerekir. Medeni usul hukukunun şekli bir hukuk alanı olması, yorum gerektiren konularda 6100 sayılı HMK’nin dar yorumlanmasını gerektirmez; aksine geniş yorum yapılmadır.
Ancak bu yolla amaca uygun doğru yorum yapılabilir. 7155 sayılı Kanunun genel gerekçesinde ve TTK’nin 5/A maddesini ihdas eden madde gerekçesinde, kanun koyucunun sadece konusu bir miktar para alacağının ödenmesi olan eda davalarını dava şartı arabuluculuk kapsamına dâhil edip diğer tüm dava türlerini kapsam dışında tuttuğuna ilişkin açık bir gerekçe yoktur. Bununla beraber, kanun koyucunun, 01/01/2018 tarihinde uygulanmaya başlanan bireysel ve toplu iş sözleşmesine dayanan iş uyuşmazlıklarındaki dava şartı uygulamasındaki başarıyı esas alarak tüm ticari davalarda da benzer bir düzenleme ile dava şartı arabuluculuğu düzenlemeyi amaçladığı 7155 sayılı Kanununun genel gerekçesinden anlaşılmaktadır. İş uyuşmazlıklarında dava şartı arabuluculuğu düzenleyen 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrası ile “Bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalarda, arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır” şeklinde düzenleme yapılmıştır. İş uyuşmazlıklarında dava şartı arabuluculuk ile ilgili uygulamada, eda ve tespit davalarının dava şartı arabuluculuk kapsamında kaldığı doktrin ve uygulamada tartışmasız olarak kabul edilmiştir ve uygulama bu şekilde devam etmektedir. Ayrıca, tespit davası eda davasının öncülüdür ve eda davasının sonunda verilen hükmün içinde tespit hükmü de yer alır. Söz konusu gerekçeler dikkate alındığında ve 7155 sayılı Kanun Genel Gerekçesinde de; TTK’nin 5/A maddesi uyarınca, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunuyla işçi ve işveren uyuşmazlıkları bakımından kabul edilen ve 1 Ocak 2018 tarihinden bugüne kadar uygulanan “dava şartı olarak arabuluculuk” kurumunun uygulamada sağladığı başarı ve fayda göz önünde bulundurularak bu kurumun ticari uyuşmazlıklara da teşmil edilmesi yönünde düzenlemeler yapılmakta olduğu hususları beraber değerlendirildiğinde; alacak ve tazminat talepleri hakkındaki davalar yanında, tespit davalarının da dava şartı arabuluculuk kapsamında olduğu sonucuna varılmaktadır.
İncelenen dosya özelinde yukarıda belirtilen gerekçeler ve davanın 7155 sayılı kanun yürürlüğe girdikten sonra ki dönemde açıldığı, dosyada yer beyan ve bilgilerden dava açılmadan önce 7155 sayılı kanun gereğince arabuluculuğa başvurulmadığı anlaşıldığından; iş bu davada davanın HMK 114/2 maddesi yollamasıyla 6102 sayılı 5/A maddesindeki dava şartı yokluğundan ve HMK 115/2 maddeleri gereği davanın usulden reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM : Açıklanan nedenlerle;
1-Davanın HMK 114/2 maddesi yollamasıyla 6102 sayılı 5/A maddesindeki dava şartı yokluğundan ve HMK 115/2 maddeleri gereği usulden REDDİNE,
2-Harçlar yasası uyarınca alınması gereken 54,40 TL ilam harcının peşin alınan 6.831,00 TL’den düşümü ile geri kalan 6.776,60 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansının ilgili tarafa iadesine,
Dosya üzerinde inceleme ile, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta için İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 10/02/2020

Başkan …
E-imza
Üye …
E-imza
Üye …
E-imza
Katip …
E-imza