Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/688 E. 2021/586 K. 20.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/688 Esas
KARAR NO:2021/586

DAVA:İtirazın İptali
DAVA TARİHİ:30/12/2014
KARAR TARİHİ:20/10/2021

Mahkememizden verilen 09/06/2015 tarih ve … Esas … sayılı kararı Yargıtay, 11. Hukuk Dairesi’nin 25/09/2019 tarih ve … Esas 2019/5784 Karar düzeltme sayılı ilamıyla mahkememize gönderilerek yukarıdaki esasına kaydı yapılıp incelendi:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Esas davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle, uluslararası … ve lojistik hizmetleri ile iştigal eden müvekkil şirket ile davalı şirket arasında akdedilen sözleşme uyarınca müvekkil şirketin davalı şirket için Türkiye- Portekiz arasında nakliyat işlemlerini gerçekleştirdiğini, bunun üzerine düzenlenen faturalar ve buna ilişkin cari hesaba ait borcun ödenmediğini, alacağın tahsili için yapılan takibe davalının itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına ve %40’dan az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Esas davada davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacının yabancı şirket olması nedeniyle teminat yatırmak zorunda bulunduğunu, taşımadan kaynaklanan taleplerin 1 yılda zamanaşımına uğradığını, müvekkilin temerrüde düşmediğini, davacı şirketin öncelikle verdiği hizmeti kanıtlaması gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
….Asliye Ticaret Mahkemesinin 26/12/2010 tarih … esas … karar sayılı kararı ile mahkememizin … esasına kaydedilen esas dava birleştirilmiştir.
Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle, taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin davalı tarafından haksız olarak feshedildiğini, bu nedenle müvekkilinin zarar uğradığını ve portföy tazminatına hak kazandığını belirterek, şimdilik 75.000,00 TL maddi, 50.000,00 TL portföy tazminatının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
DELİLLER DEĞERLENDİRMELER VE GEREKÇE;
Esas ve birleşen davanın mahkememizin … esası üzerinden yapılan yargılama sonucu 26/03/2013 tarih-2013/75 karar sayılı karar ile asıl dava yönünden davacı yanın davalıdan 28.281,36 Euro alacaklı olduğu, birleşen dava yönünden, davacı konumunda olan ve asıl davada davalı olan şirketin defter sunmadığı ve ayrıca dava dışı … şirketinin defterlerinin incelenmesinin mümkün olmadığı, birleşen davada davacının davası kanıtlanamadığı gerekçesiyle, asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiş, karar birleşen davada davacı vekili tarafından temyiz olunmuştur.
Karar Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 10/03/2014 tarih 2013/15791 esas-2014/4592 karar sayılı “Asıl davada, davalı zamanaşımı def’inde bulunmuş olup, taraflar arasında da 6762 sayılı TTK’nın 87. maddesi anlamında geçerli bir cari hesap sözleşmesinin varlığı kanıtlanamamıştır.Bu durumda mahkemece, davalının zamanaşımı def’inin ilgili taşıma mevzuatı hükümleri nazara alınarak değerlendirme yapılması gerekirken yazılı gerekçe ile zamanaşımı definin reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bozma sebep ve şekline göre, davalı-birleşen davada davacı vekilinin asıl davaya ilişkin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
Birleşen davada davacı, birleşen dava davalısının sözleşmeyi haksız olarak feshedip dava dışı başka bir firma ile sözleşme ilişkisi içerisine girdiğini iddia ederek haksız feshe dayalı tazminat talebinde bulunmuştur. Mülga 6762 sayılı TTK’nın 20/3 maddesinde, tacirler arasında diğer tarafı temerrüde düşürmek veya mukaveleyi fesih yahut ondan rücu maksadıyla yapılacak ihbar veya ihtarların muteber olması için noter marifetiyle veya iadeli taahhütlü bir mektupla yahut telgrafla yapılmasının şart olduğu belirtilmişse de, birleşen davada davalı vekili, birleşen dosyaya yönelik 22.04.2011 havale tarihli cevap dilekçesinde, taraflar arasındaki sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini savunarak feshe karşı çıkmadığına göre, somut uyuşmazlıkta feshin haklı olup olmadığı değerlendirilip birleşen davadaki taleplerin buna göre karara bağlanması gerekirken, birleşen davanın feshin ispatlanamadığından reddi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir. ” gerekçeli ilamıyla bozulmuştur.
Esas ve birleşen dava bozma üzerine mahkememizin … esasına kaydedilmiş, Yargıtay bozma ilamına uyma kararı verilmiştir.
Esas dava, taraflar arasındaki taşıma sözleşmesi gereğince düzenlenen faturalar sebebine dayanılarak girişilen ilamsız icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Birleşen dava, haksız feshe dayalı tazminat istemine ilişkindir
Davanın mahkememizin … esas sayılı dosyası üzerinden yapılan yargılama sırasında bilirkişi raporu alınmış, bilirkişi kurulu raporunda özetle; asıl dava yönünden takip alacaklısı davacının takip talebine konu ettiği 06/03/2008 tarih … nolu 284.35 EURO bedelli fatura yönünden eTTK 767.madde kapsamında bir yıllık zamanaşımı süresinin takip tarihi itibariyle dolduğunun kabul edilmesi gerektiği, esas davada davacının alacağının taşıma sözleşmesinden kaynaklandığı, taraflar arasında yapılmış bir sözleşme bulunmasına, sözleymeye istidane kesilen faturalara ilişkin taraflar arasında yazışmalar yapılmış olmasına göre davalı tarafın faturaların dayanağı taşımalara itirazına itibar olunamayacağı, zamanaşımına uğramış bir fatura dışında davacının davalıdan 27.977,01 EURO alacaklı olduğu; karşı dava yönünden yapılan değerlendirmede ise, birleşen davada davalı … Sa’nın sözleşmenin 8.maddesine uygun şekilde sözleşmeyi fesh ettiğini ispatı gerektiği, davalı …’in feshin sözleşmenin 9.maddesine uygunluğunu ispat yükü altında olduğunu, davalı tarafça sözleşmenin 9.maddesine uygun bir fesih nedeni ortaya konulmadığı gibi ciro kaybına ilişkin zarar iddiasının dosya kapsamından tayininin mümkün olmadığı, dava dışı … A.Ş defterlerinin incelenmesi gerektiği yönünde görüş ve kanaat bildirmişlerdir.
Esas davada ve birleşen davada gelinen aşamada uyuşmazlık noktaları, esas dava yönünden davacının davalıdan bakiye alacağının bulunup bulunmadığı,davalı tarafın zamanaşımı definin haklı ve geçerli olup olmadığı; birleşen dava yönünden ise, davalı olan … SA vekilinin 22/04/2011 havale tarihli cevap dilekçeleri ile sözleşmenin taraflarından haklı nedenle fesih olunduğu savunulmuş ve bu suretle fesihe karşı çıkılmamış ise de, sözleşmenin ilgili hükümlerinin yorumu suretiyle davacının tazminat ve portföy tazminatı talep hakkının bulunup bulunmadığı hususlarına ilişkindir.
Esas davada davalı vekilinin zamanaşımı defi değerlendirilmesinde;taraflar arasındaki temel ilişki, varlığı ve geçerliliği ihtilafsız olan taşıma sözleşmesinden kaynaklandığına, her ne kadar alacak iddiasına faturalar dayanak kılınmış ise de, faturaların alacağı temsil eden belge olmamasına, davacının ileri sürdüğü alacak TTK da düzenlenen taşıma sözleşmesinden kaynaklanan bir alacak olmasına göre tabi olduğu zamanaşımı süresi mülga 6762 sayılı TTK 767.madde hükmü gereğince bir yıllık zamanaşımı süresidir.
Esas davada takip alacaklısı davacının alacak iddiasına dayanak, 26/10/2010 düzenleme tarihli bilirkişi raporunun 4,5 ve 6.sayfalarında dökümü yapılan, 06/03/2008 ila 18/03/2009 tanzim tarihli faturalardan en yeni tarihli fatura 18/03/2009 tanzim tarihli faturadır. İcra takip tarihi ise 11/06/2009 tarihlidir. eBK 133.madde gereğince icra takibi zamanaşımını kesen sebeplerdendir. 11/06/2009 takip tarihinden geriye doğru bir yıllık zamanaşımı süresi değerlendirildiğinde 11/06/2008 tarihinden önceki taşımalardan kaynaklanan alacakların zamanaşımına uğradığının kabulü gerekmektedir. Bu tespite göre icra takibine konu edilen faturalardan sadece 06/03/2008 tanzim tarihli … nolu 284,35 EURO bedelli faturadan kaynaklanan alacak zamanaşımına uğramıştır. Zamanaşımına uğrayan bu kısım dışında taraflar arasında varlığı ve geçerliliği ihtilafsız sözleşme, sözleşmeye istinaden kesilen faturalar, bu faturalara ilişkin taraflar arasında yapılmış olan yazışmalar karşısında esas davada davacının taahhüt ettiği taşıma işini ifa ettiği, esasen davalı tarafın taşımanın ifa olunmadığı yönünde bir iddiasının da bulunmadığı uyuşmazlıkta taraf ve mahkeme denetimine açık bilirkişi raporları ile de saptandığı üzere esas davada davacının davalıdan zamanaşımı nedeniyle red olunan 284,35 EURO luk kısım dışında kalan 27.997,01 EURO miktarınca alacaklı olduğu saptanmıştır.
Her ne kadar esas davada … vekili tarafından 10/01/2013 havale tarihli bilirkişi raporuna karşı beyanları içerir dilekçelerinde, davacı tarafın ticari defterlerini sunmadığı, bu nedenle öncelikle davacı tarafa ticari defterlerini sunması aksi halde, davalı taraf kayıtlarının esas alınması ve davalı ticari defterlerinin de incelenmesi suretiyle ayrıntılı rapor alınması talep olunmuş ise de, mahkememizin 07/02/2012 tarihli duruşmasında her iki taraf vekili de hazır olduğu halde taraf vekillerine ticari defterlerini inceleme gün ve saatinde sunmaları, sunulmadığı taktirde ibrazdan kaçınmış sayılacakları hususu usulüne uygun şekilde ihtar olunmuş, esas davada davacı vekili, ticari defterlerinin Portekiz’de olduğunu bu nedenle incelemeye sunamayacakları yönünde beyanda bulunmuş, esas davada davalı vekili ise, inceleme gün ve saatinde sunduğu dilekçesi ile defterlerinin kapsamlı olduğundan bahisle yerinde inceleme talep etmiş, 26/03/2012 tarihli inceleme tutanağının 1 nolu ara kararı ile bu yöndeki talep reddolunmuştur. Dolasıyla esas dava yönünden her iki tarafta ticari defterlerini ibrazdan kaçınmıştır.
Mahkememizin 07/02/2012 tarihli duruşmasında 6762 sayılı TTK 80 ve 1086 sayılı HUMK 326,327.maddesi hükümlerine uygun şekilde ihtarat yapıldığı halde inceleme gün ve saatinde ticari defterlerin incelemeye sunulmaması, davanın … Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyası üzerinden yapılan esas davaya ilişkin yargılaması sırasında 18/06/2010 tarihli duruşmada da her iki taraf vekili hazır olduğu halde ticari defterlerini inceleme gün ve saatinde hazır etmeleri ihtar olunduğu halde defterlerin 26/10/2010 tarihli esas davaya ilişkin birinci bilirkişi raporunun tanzimi öncesinde de sunulmaması, verilen sürelerin hem taraflar hem de hakim için bağlayıcı olması, iki ayrı inceleme ara kararı sırasında her iki taraf vekiline defterlerini ibrazı hususunda kesin süre verildiği halde üçüncü bir kez daha yeniden taraf defterlerinin incelenmesi yönündeki esas davada davalı- birleşen davada davacı … vekilinin bu yöndeki talep ve itirazlarına itibar olunmamıştır
Esas davada sonuç itibariyle davacının sözleşmeye istinaden kestiği faturalar, bu faturalara ilişkin taraflar arasında yapılmış olan yazışmalar, davalı tarafın davacının dava dilekçesinde bahsettiği taşıma alacaklarının tarih itibariyle zamanaşımına uğradığı, bu suretle talep ve dava hakkının ortadan kalktığı yönündeki esasen taşımanın ifa olunduğunun tevilli ikrarı niteliğindeki beyanları karşısında, esas davanın zamanaşımı nedeniyle red olunan 284,35 EURO luk kısım dışında kalan 27.997,01 EURO üzerinden davalının itirazının iptaline karar verilmiş, alacak likit olduğundan davacı yararına icra inkar tazminatına hükmolunmuştur.
Birleşen davada davacı taraf, davalı … SA ile davacı arasında yapılan iş birliği protokolü kapsamında davalının Türkiye’deki lojistik hizmetlerinin münhasıran davacı …’a tanındığı, bu tek satıcılık sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle davacı …’ın zarar gördüğünü, bütün müşteri bilgilerini davalı … ile paylaştığını, bu bilgilerin dava dışı … … A.Ş ye aktarıldığını, bu durumun sözleşmenin ihlali olduğunu, sözleşmenin feshi ihbar süresine de uyulmadan fesih olunduğunu belirterek maddi tazminatla birlikte müşteri (portföy) tazminatı talep etmiştir.
Birleşen davada davacı tarafın tazminat talebinde haklı olup olmadığının tespiti için taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinin yorumlanması gerekmektedir.
Davanın gelinen aşamasında birleşen davada davalı … vekilinin 22/04/2011 tarihli birleşen davaya ilişkin cevap dilekçelerindeki sözleşmenin taraflarından haklı nedenle fesh olunduğu yönündeki beyanları karşısında sözleşmenin davalı … tarafından fesh edildiğinin kabulü gerekmektedir. Bozma öncesi esas ve birleşen davaya ilişkin değerlendirmeleri içerir 26/12/2012 havale tarihli bilirkişi kurulu raporunda, birleşen dava yönünden sözleşmeyi fesh eden …’in 8.madde hükmüne uygun olarak sözleşmeyi fesih ettiğini ortaya koyması gerektiği, dosya içerisinde sözleşmeye uygun bir feshin ortaya konulmadığı, davalı …’in feshin sözleşmenin 9.maddesine uygunluğunu ispat ile yükümlü olduğu, davalı … tarafından sözleşmenin 9.maddesine uygun bir fesih nedeni ortaya konulmadığı tespiti yapılmıştır.
Ancak bu noktada sözleşmenin “sözleşmenin süresi ve yenilenmesi” başlıklı 8.maddesinde, “fesih ” başlıklı 9.maddesi hükümlerinin birlikte değerlendirilmesi ve yorumu gerekmektedir.
Birleşen davada davalının sözleşmenin 8. maddesi hükmüne uygun şekilde feshe ilişkin bir bildirimi olmadığının hususu açıktır. Sözleşmenin fesih başlıklı 9.maddesinin 9.1 alt maddesinde “taraflardan her hangi birinin sözleşme yükümlülüklerini ihlal etmesi halinde, bu sözleşmenin feshinin haklı gerekçeye dayandığı kabul edilecek ve diğer tarafın niyetini yazılı olarak bildirmesi üzerine 30 gün içinde geçerli olacaktır” Sözleşmenin fesih başlıklı 9.maddesinin 9.3 alt maddesinde “tarafların sözleşme imzalanıp iş birliğine başlamalarından sonra taraflardan birinin kabul edilen hizmet standardını sağlamaması ve bu durumun bu sözleşmenin feshine neden olması halinde, sözleşmenin feshine neden olan taraftan bu sözleşme tahtında verilen hizmetlerin bedeli dışında herhangi bir tazminat talep edilemez, bunun dışında başka herhangi bir tazminat söz konusu olmayacaktır.” denmek suretiyle esasen sözleşmenin haklı olarak feshi halinde dahi sözleşme kapsamında verilen hizmet bedeli dışında herhangi bir tazminat talep olunamayacağı kararlaştırılmıştır. Birleşen davada davalı … vekili bilirkişi raporuna karşı beyanları içerin 25/01/2013 havale tarihli dilekçesinde de sözleşmenin 9.3.maddesine göre herhangi bir tazminat talep olunamayacağının kararlaştırıldığını, bu nedenle sözleşmenin feshinin belgesinin araştırılmasının önemi olmadığını belirtmek suretiyle bu hususa işaret etmiştir.Taraflar arasındaki sözleşmenin 9.3.maddesi eBK 99.madde anlamında bir sorumsuzluk anlaşmasıdır. Her iki taraf tacir olduğuna, taraflar sosyo-ekonomik bir dengede bulunduğuna, taraflar açıkça sözleşmenin 9.3. maddesi ile hizmet bedeli dışında hiç bir tazminat talep edilemeyeceğini kararlaştırmış olduklarına göre birleşen davada davacının sözleşmenin haksız feshi nedeniyle tazminat talep hakkının bulunmadığı değerlendirilmiş, sözleşmenin 9.3.maddesi ile kararlaştırılan sorumluluk anlaşması karşısında artık davalının feshinin haklı olup olmadığının sonuca etkili olmadığı kanaatine varılarak birleşen davanın bu nedenlerle reddine karar verilmiştir.
Mahkememizden verilen 09/06/2015 tarih ve … Esas … sayılı kararı karar düzeltme talebi ile Yargıtay, 11. Hukuk Dairesine gönderilmiş bu dairenin 25/09/2019 tarih ve … Esas 2019/5784 Kararında ” Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre asıl davada davacı vekilinin HUMK 440. maddesinde sayılan hallerden hiç birisini ihtiva etmeyen karar düzeltme istemlerinin reddi gerekmiştir. Birleşen davada davacı, birleşen dava davalısının sözleşmeyi haksız olarak feshedip dava dışı başka bir firma ile sözleşme ilişkisi içerisine girdiğini iddia ederek haksız feshe dayalı tazminat talebinde bulunmuştur. Mahkemece, birleşen davada davalının taraflar arasındaki sözleşmeyi 8. madde uyarınca feshettiğine dair bir bildiriminin olmadığı, ancak sözleşmenin 9.3. maddesi uyarınca sözleşmenin haklı olarak feshi halinde dahi sözleşme kapsamında verilen hizmet bedeli dışında herhangi bir tazminat talep olunamayacağının kararlaştırıldığı, bu nedenle birleşen davada davacının sözleşmenin haksız feshi nedeniyle tazminat talep hakkının bulunmadığı, sözleşmenin 9.3.maddesi ile artık davalının feshinin haklı olup olmadığının sonuca etkisi olmadığı gerekçesiyle birleşen davanın reddine karar verilmiştir. Mahkemece uyulan Dairemizin 10.03.2014 tarihli bozma ilamında, somut uyuşmazlıkta birleşen davada davalı tarafın sözleşmeyi feshinin haklı olup olmadığı değerlendirilip birleşen davadaki taleplerin buna göre karara bağlanması gerektiği belirtilmiştir. Yukarda özetlendiği gibi birleşen davanın reddine karar verilmişse de, bozma ilamının gereği yerine getirilmediği gibi, taraflar arasındaki sözleşmenin 9.3 maddesinde ‘‘… taraflardan birinin kabul edilen hizmet standardını sağlamaması ve bu durumun bu sözleşmenin feshine neden olması halinde, sözleşmenin feshine neden olan taraftan bu sözleşme tahtında verilen hizmetlerin bedeli dışında herhangi bir tazminat talep edilemez. Bunun dışında herhangi bir tazminat söz konusu olmayacaktır.’’ düzenlemesi karşısında da mahkeme gerekçesi yerinde değildir. Zira sözleşme tahtında verilen hizmetlerin bedeli dışında herhangi bir tazminat talep edilemeyeceği hal, ancak taraflardan birinin kabul edilen hizmet standardını sağlamaması ve bu durumun sözleşmenin feshine neden olması halinde geçerli olup; birleşen davada davacı taraf sözleşmenin haksız olarak feshedildiğini iddia etmiş, davalı taraf ise haklı olarak feshedildiğini savunmuş, buna rağmen mahkemece anılan hususta bir değerlendirme yapılmamıştır. Bu durumda, birleşen davada davalı tarafın sözleşmeyi feshinin haklı olup olmadığı değerlendirilip birleşen davadaki taleplerin buna göre karara bağlanması gerekirken mahkemece yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı karar verilmesi yerinde olmayıp, Dairemizin 25/09/2017 gün ve 2016/1826 Esas 2017/4698 Karar sayılı ilamının 3. bendinin kaldırılarak kararın bu değişik gerekçe ile bozulmasına karar vermek gerekmiştir. Yukarıda açıklanan nedenlerle asıl davada davacı vekilinin karar düzeltme istemlerinin REDDİNE, açıklanan nedenlerle birleşen davada davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 25/09/2017 gün ve 2016/1826 Esas 2017/4698 Karar sayılı ilamının 3. bendinin kaldırılarak kararın bu değişik gerekçe ile birleşen davada davacı yararına BOZULMASINA, bu ilamın Dairemizin 25/09/2017 gün ve 2016/1826 Esas 2017/4698 Karar sayılı ilamının eki sayılmasına, ödediği temyiz peşin, temyiz ilam ve karar düzeltme harcının isteği halinde karar düzeltme isteyen birleşen davada davacıya iadesine, aşağıda yazılı bakiye 27,10 TL karar düzeltme harcının ve 3506 sayılı Yasa ile değiştirilen HUMK 442/3. maddesi hükmü uyarınca takdiren 389,49 TL para cezasının karar düzeltilmesini isteyen asıl davada davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydedilmesine” karar verilmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılamada dosyanın önceki raporda hesaplama yapan bilirkişi ile taşıma bilirkişisinden oluşan heyete tevdii ile YArgıtay 11 HD’nin karar düzeltme ilamı doğrultusunda inceleme yapıp sunmaları ile dosya bilirkişi heyetine verilmiş heyet raporunda “1- ASIL dava yönünden Yargıtay 11.HD ‘nin 2016/1826 Esas ve 201 7/4898 Karar sayılı BOZMA ilamı doğrultusunda TTK’nın 767/2 maddesi gereği zamanaşımı teslimi başlayacağından, 06.03.2008 tarihli … nolu 284,35 Euro tutarlı faturaya konu, malın teslim tarihinin 04.03.2008 tarihi olduğu tespit edilmiştir. Sırf teslim tarihi esas alınacak olursa zamanaşımı süresi 04.03.2009 tarihinde dolmuş olmaktadır. Ancak, taraflar arası sözleşmede 60 gün vade kararlaştırıldığı gözetilerek, vadi kararlaştırmasının. TTK m.767/2 hükmüne aykırı olmayacağı, vade kararlaştırıldığında zamanaşımı süresinin muacceliyet tarihinden başlayacağı değerlendirilmekle, 06.03.2008 tarihli fatura konusu alacak bakımından zamanaşımı 05.05.2008 tarihinden hesaplanmak gerekir. Bu durumda zamanaşımı 05.05.2009 tarihinde, takipten önce dolmuştur. 2- BİRLEŞEN dava yönünden Yargıtay T1.HD’nin … Esas ve 2019/5784 Karar sayılı karar düzeltme ilamında belirtildiği üzere, feshin haklı olup olmadığını Yönelik değerlendirme ve tespitler neticesinde, birleşen dava davacısının sözleşmeyi açıkça ihlal ettiği, ödeme yükümlülüklerini Yerine getirmediği, sözleşmenin 9.4.hükmüm gereği fiilen sözleşmenin uygulanmamak suretiyle haklı fesih edildiği sonucuna varılmaktadır. Taraflar arası sözleşme iddia edildiği gibi münhasırlık, tek yetkili satıcılık ve acentelik ilşişkisi değil, sadece süreç içinde münferiden yapılacak taşımalardı işbirliği yönünde çerçeve sözleşme niteliğinde olduğu için, karşılıklı zorunlu işbirliği yükümlülüğü de içermediğinde, feshin sonucunda süre gelen işlerde; kaynaklı alacak haklarından başkaca tazminat hesaplamasına yer olmayacağı kanaatimiz, sayın mahkemece nihai değerlendirmeye tabidir. ASIL dava davacısı lehine hesaplanan alacak miktarı gözetildiğinde, 28.281,BURO alacaktan ancak 284,35 EURO alacak miktarmın zamanaşımına uğradığı kabul edilecek olursa, davacı lehine 27.997,01 EURO alacak hesabı yapılabileceği değerlendirilmektedir. Zira, davacının alacak miktarı hesabında sadece bu fatura, bedeli zamanaşımına uğramış ve yine de takip konusu edilmiştir. Sair talepler bakımımdan, davacı alacaklarının faturalara dayanan ve görülen işteki tevsik eden taşıma sevk evrakı ile teyit edilen iş görme faturası olacağı olduğu hususunun nihai değerlendirmesi yüce mahkemeye aittir” şeklinde rapor sunulmuştur.
Taraflarca rapora itiraz ve beyan dilekçeleri sunulmuş olup davalı vekilince 17/12/2020 tarihli duruşmada sulh protokolü imzalanabileceğini bu sebeple süre verilmesini talep etmiştir.
Celse arasında taraf vekilleri ayrı ayrı sundukları dilekçeleri ile sulh olduklarını belirterek karar verilmesine yer olmadığına yönelik karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 14/10/2021 tarihli duruşmadaki beyanında taraflar arasında protokol gereği anlaşmaya vardıklarını karşılıklı vekalet ücreti ve yargılama gideri taleplerinin olmadığını beyan etmiştir.
Tarafların anlaşması doğrultusunda davanın konusuz kaldığının anlaşılması, masraf ve ücreti vekalet istemediklerini bildirmiş olması karşısında dava konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, istenmediğinden masraf ve vekalet ücreti tayin ve taktirine de yer olmadığına dair aşağıdaki gibi karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Dava konusuz kalmakla esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
2-Alınması gerekli 59,30-TL karar ve ilam harcının 498,30-TL peşin harçtan mahsubu ile fazla alınan 439,00-TL harcın karar kesinleştikten sonra davacı yana iadesine,
3-Yargılama giderlerinin taraflar üzerine bırakılmasına,
4-Vekalet ücreti talebi olmadığından bu hususlarda karar verilmesine yer olmadığına,
5-Karar kesinleşene kadar yapılacak yargılama giderlerinin davacı gider avansından karşılanmasına, karar kesinleştikten sonra bakiye gider avansının istek halinde davacıya iadesine,
Dair, HMK 345 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten başlayarak iki hafta içinde HMK 342 maddesi gereğince düzenlenmiş dilekçe ile HMK 343 maddesi uyarınca mahkememize veya başka bir mahkemeye yapılacak başvuru ile HMK 341/1 maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olarak davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 14/10/2021

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza