Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/634 E. 2019/1175 K. 11.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO: 2019/634 Esas
KARAR NO: 2019/1175

DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 02/12/2019
KARAR TARİHİ: 11/12/2019

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirkete ait olan, …bank A.Ş. … Şubesi tarafından basılmış 18/10/2017 basım tarihli … çek nolu boş çek yaprağı müvekkili şirkete ait iş yerindeyken kaybolduğunu, bunun üzerine müvekkili tarafından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı … soruşturma numarasıyla deam eden suç duyurusunda bulunulduğunu, müvekkili tarafından talep edilmesi üzerine çekin arkalı önlü fotokopisi banka tarafından müvekkiline gönderildiğini, fotokopide …bank A.Ş. … Şubesi tarafından düzenlenen… nolu, keşidecisi müvekkili şirket olan, çekin … lehine 30/11/2019 keşideli, 60.000,00 TL miktarlı, keşide yeri İstanbul şekilden doldurulduğu ve imzalandığının görüldüğünü, ancak işbu çekin müvekkili şirket tarafından doldurulmadığını, keşideci kısmındaki imzanın müvekkili şirket yetkilisi …’a da ait olmadığını, çekte lehtar olarak görünen … ile müvekkili şirket arasında hiçbir ticari iş ve işlem bulunmadığını belirterek davanın kabulü ile müvekkili şirketin borçlu olmadığının tespitine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davacı şirketin keşidecisi olduğu,…bank A.Ş. …Şubesine ait … nolu, 30/11/2019 keşide tarihli, 60.000,00 TL bedelli ve davalı lehine düzenlenen çek üzerinde yer alan imzanın, davacı şirket yetkilisine ait olmadığı iddiası ile menfi tespit istemine ilişkindir.
7155 sayılı yasanın 20.maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5 inci maddesinden sonra gelmek üzere ve “3. Dava şartı olarak arabuluculuk” başlığı ile eklenen 5/A maddesi; “Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” şeklinde düzenlenmiştir. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’na 7155 sayılı yasanın 23.maddesi ile eklenen 18/A maddesinin 1.ve 2.fıkrasında “İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır. Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” denilerek zorunlu arabuluculuğa tabi davalarda bu şartın gerçekleşmemesi halinde davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verileceği hükme bağlanmıştır.
Davacı vekili tarafından, davanın menfi tespit davası olması sebebiyle arabuluculuğa başvurmanın dava şartı olmadığı iddia edilmiş ise de; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesinin … Esas, … Karar sayılı ve 04/12/2019 tarihli ilamında; “…TTK’nın 5/A maddesi metni göz önüne alındığında, zorunlu arabuluculuğun “ticari davalarda konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri” yönünden dava şartı olarak öngörüldüğü düşünülebilir ise de, anılan maddede “talep sonucu” olan alacak ve tazminat istemlerine değil “dava konusuna” vurgu yapılarak, “konusu bir miktar paranın ödenmesi olan davalar” için dava şartı olan arabuluculuğun öngörüldüğünü belirtmek gerekmektedir. Alacak ve tazminat davaları yanında, menfi tespit davalarının da konusu bir miktar paranın ödemesine ilişkindir. Bu husus, alacak ve tazminat davalarında bir miktar paranın ödenmesi olarak tezahür ettiği gibi, menfi tespit davalarında ise bir miktar paranın ödenmemesi olarak ortaya çıktığından konu itibariyle menfi tespit davasının da dava şartı olan zorunlu arabuluculuk kapsamında kaldığının kabulü gerekir. Zira, kanun koyucunun amacı, uyuşmazlıkların yargı önüne gelmeden, taraflar arasında bir arabulucu vasıtasıyla görüşmeler yapılmak suretiyle, daha hızlı ve kesin olarak çözülmesi ve bu çözüm yolunun olabildiğince geniş uyuşmazlık ve dava türlerine uygulanmasıdır. Bu amaç göz önüne alındığında, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan menfi tespit davalarında da zorunlu arabuluculuğa başvurmanın dava şartı olduğu sonucuna varılmaktadır. Aksinin kabulü halinde kanun koyucunun amacına aykırı yorum yapılmış olacağından, bu yorum tarzı hukuka uygun düşmeyecektir. Kaldı ki, İİK’nın 72/1. maddesinde “Borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını tespit için menfi tespit davası açabilir”, 72/6. Maddesinde “Borçlu, menfi tesbit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir.” 72/7.maddesinde “Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını istiyebilir.” hükmü düzenlenmiş olup, bu hükümler göz önüne alındığında da, menfi tespit davasında alacaklının icra takibi ile elde etmek istediği para alacağı bakımından borçlu olunmadığının tespiti; paranın ödenmek zorunda kalınması halinde ise istirdat davasına dönüşerek bu bir miktar paranın geri alınması söz konusu olmaktadır. TTK’nın 5/A maddesinde belirtilen bu bir miktar para alacağının taraflardan hangisine ait olduğu önem taşımamaktadır. Bu nedenle, “bir miktar paranın tahsili” istemli alacak veya tazminat davası ile “bir miktar para borcu bulunmadığının tespiti” istemli menfi tespit davasının “aynı bir miktar paraya ilişkin” olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Tüm bu açıklamalar göz önüne alındığında, konusu bir miktar para borcu olan alacak ve tazminat davaları gibi, menfi tespit davasında da zorunlu arabuluculuğa başvurmanın dava şartı olarak düzenlendiği sonucuna varılmaktadır…” şeklinde karar verilmiş, yine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesinin 2019/1734 Esas, 2019/1521 Karar sayılı ilamında da menfi tespit davalarında zorunlu arabuluculuğa başvurmanın dava şartı olduğu belirtilmiş, Mahkememizce de davanın menfi tespit davası olması halinde de, dava açılmadan önce arabuluculuğa başvuru yapılması gerektiği dava şartı olarak kabul edilmiştir. Davacı tarafından, dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmadığı sabit olup, 7155 sayılı yasanın 23.maddesi ile eklenen 2. fıkrasında yer alan “…Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” hükmü uyarınca dava şartı yokluğundan davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

H Ü K Ü M :
1-Davanın, 6102 sayılı TTK 5/A maddesinde yer alan arabuluculuk dava şartı yokluğundan, 6100 sayılı HMK 114/2 ve 115/2 maddeleri uyarınca REDDİNE,
2-Harçlar peşin alınmış olduğundan yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde ve istek halinde iadesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık kesin süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi.

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza

BU EVRAK 5070 SAYILI KANUN GEREĞİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞTIR