Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/600 E. 2022/633 K. 06.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/600 Esas
KARAR NO:2022/633

DAVA:Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:19/11/2019
KARAR TARİHİ:06/06/2022

Mahkememizde görülen Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili şirketin İstanbul Ticaret sicil memurluğu’nun … ticaret sicil numarası ile kayıtlı bulunan … … sanayi ve ticaret limited şirketi (eski unvan … medikal estetik eğitim merkezi ticaret limited şirketi) olduğunu, müvekkili şirket’e karşı davalıların sahteliği tespit edilen 31/12/2006 tanzim tarihli ve 31/12/2015 vade tarihli 1.800.000.- Usd bedelli sahte olarak düzenlenen senedi dayanak yaparak istanbul 26. icra müdürlüğünün 2017/… esas sayılı dosyasında 04.03.2017 tarihinde icra takibi başlattığı, 08.05.2017 tarihinde de şirkette haciz yapıldığını, sahte senetle icra takibi başlatmadan, öncesinde de almış oldukları İhtiyati haciz kararı ile, müvekkil şirket’e ait bulunan tüm Nakit Alacaklar, Gayrimenkuller, Menkuller ve tüm Malvarlıklarına haciz koyduklarını, müvekkili şirketin tüm bu haksız ve hukuka aykırı eylem ve işlemler sebebiyle, Tüm faaliyetlerine son vermek zorunda kaldığını, Tüm malvarlıklarının bloke edildiğini, SGK’lı çalışan 30 kadar işçisini çıkarmak zorunda kaldıklarını, Tüm Alacaklarının Bloke edildiğini, Borçlarına ödeyemez hale geldiği, 2016 – 2017 ciroları esas alındığında 12.000.0000.- ila 15.000.000.- Türk Lirası ciro yapan şirketin batmış ve kağıt üzerinde bir şirkete dönüştüğünü, müvekkili şirket ile Şirket Müdürü ve Ortağı …, babası … ve İşbirliği yaptığı … hakkında suç duyurusunda bulunduğunu, bunun üzerine, İstanbul 2. Ağır ceza Mahkemesi’nde … Esas numarası ile dava açıldığını ve görülen davanın 14/05/2019 tarihinde … Esas ve 2019/188 Karar ile Davalı … ile davalı …’in Resmi Evrakta Sahtecilik, nitelikli dolandırıcılık yaptıklarını, davalı …’in bu meblağları borç olarak verebilecek maddi gücü bulunmadığını, Sahte senet üzerinde, Düzenleme tarihi 31/12/2006 olan Sahte senedin en fazla 17.07.2017 tarihinde düzenlenen bilirkişi raporunda suça konu senedin 4-6 ay önce tanzim edildiğinin tespit edildiğini, Senedin tanzim tarihi ile vade tarihi arasında 9 yıl, tanzim tarihi ile takip tarihi arasında yaklaşık 10,5 yıl, vade ile takip tarihi arasında 1,5 yıl olması, Hayatın Olağan akışına aykırı olduğunu, Ceza Mahkemesi kararında yine, “Sanık … ile Sanık … arasında 1.800.000 USD değerinde nasıl bir ilişki olduğu hususunda sanıklarca inandırıcı bir savunma sunulamadığı” şeklinde değerlendirme yapıldığını, müvekkili şirkete karşı yapılan ve İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesinin … Esas ve 2019/188 Karar numaralı kararı ile davalı … ve davalı …’in, resmi evrakta sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suretiyle yapmış oldukları haksız fiil sebebiyle uğranılan maddi ve manevi zararlar ile Şirketin mahrum kaldığı MÜSPET ZARARLARIN tespit edilerek alacağın hüküm altına alınması için Fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla bu davayı açtıklarını, müvekkil şirket’in, hisselerinin % 50 … ve % 50 …’nın, … 18. noterliğinden 15/09/2009 tarih ve 16663 yevmiye numaralı “hisse devir ve temlik” protokolü ile davalı …’tan % 50 hisse payına ve 25.000.- türk lirasına tekabül eden hisseleri satın alarak hissedarı olduğunu, Bu işlemin istanbul ticaret sicil memurluğu’na, tescil ve ilan ettirildiği ve ortaklar pay defterine de işlenerek ortaklığı hususunda hiçbir ihtilaf kalmadığını, Bu tescil ile birlikte 15/09/2009 Tarihi itibariyle, davalı …’ın şirkette hiçbir hak ve hissesi kalmadığı gibi müdürlük sıfatının da sona erdiğini, ortak olunan şirketin 01/05/2006 tarihinde almış olduğu 5 numaralı ortaklar kurulu kararı ile faaliyetlerinin durdurulmasına karar verildiğini, şirketin bu karar çerçevesinde …’nın hisselerini devir aldığı 15/09/2009 tarihine kadar da, hiçbir ticari faaliyette bulunmadığını, Şirket aktifinde hiçbir malvarlığı da bulunmadığını, müvekkili şirketin … Şirket hisselerini aldıktan sonra ticari faaliyetlerine hız verdiğini ve şirketin ciddi cirolar yapmaya başladığını, davalıların muvazaalı olarak geçmişe dönük “hisse devir protokolü” düzenlediklerini, Eski ortak davalı …, diğer davalı … ile anlaşarak, 20/08/2006 tarihli “hisse devir protokolü” düzenlediklerini, bu protokole göre, davalı …, kendi hissesi ve … ait diğer hisseyi 01/09/2006 tarihinde devir edeceğini, bunun karşılığında 675.000.- $ aldığını bu hisse devir protokolünde belirtildiğini, sözde bu muvazaalı “hisse devir protokolüne” dayanılarak, 31/12/2006 tarihli yine muvaazalı “protokol” düzenlendiği, 31/12/2006 tarihli yine muvaazalı “teslim ve tesellüm tutanağı” düzenlendiği, 31/12/2006 düzenleme tarihli 1.800.000.- $ tutarında alacaklısı davalı …, borçlusu …, müşterek ve müteselsil kefili ortak olunan … medikal estetik eğitim merkezi ticaret limited şirketi olarak gösterildiğini, vade tarihi ise 31/12/2015 olarak belirtildiğini, davalılar … ve …’in aralarında muvaazalı olarak düzenledikleri 20/08/2006 tarihli limited şirket “hisse devir protokolü”nün mutlak butlan sebebiyle batıl olduğunu, davalı …’ın imam nikahlı eşi, iki çocuğunun annesi (ki çocuklar 20 yaşın üstündeler) güvsevin hoşfikir ile diğer davalı …’in kardeş olduklarını bir başka anlatımla şayet resmi nikah kıyılmış olsaydı davalılar … ve …, enişte kayın birader olacağını, davalı …’in … hizmet ve reklam san. tic. ltd şti ünvanlı ve % 50 sine ortak olduğu bir şirketi 01/08/2019 tarihinde kurduğunu (kurucu ortak), şirketin adresinin “… mahallesi … cad. no: 7/10 …/istanbul” olup bu adres aynı zamanda diğer davalı …’ın ev adresi olduğu, başka bir anlatımla davalı …’in sözde 1.800.000.- $ alacaklı olduğu diğer davalı …’ın evinde şirket kurduğunu, Tüm bu anlatılanlar ışığında şirket böyle bir haksız fiil ile karşılaşmamış olsaydı ortaya çıkacak piyasa değerinin veya en az son dönemler baz alınarak 20 yıllık karlılığı esas alınarak uğranılan menfi ve müspet zararların tespit edilmesini, tespit edilen bu rakamın müvekkil şirket’e ödenmesine karar verilmesini talep ettiklerini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, müvekkil şirketi haksız ve hukuka aykırı işlem ve fiilleri ile milyonlarca liralık zarara uğratan davalı … ve davalı …’in tüm malvarlıkları, hak ve alacakları üzerine başkalarına devrini engellemek için, ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini, davalılar … ve …’in sahte senet düzenleyerek haksız ve hukuka şekilde icra takibine koymaları, bu sebeple şirketin tüm malvarlığını kaybetmesi, çalışamaz hale gelmesi, borçlarını ödeyemez hale gelmesi ve sair sebeplerle uğradığı tüm menfi ve müspet zararların (mahrum olunan karlar) tespit edilmesi ve müvekkil şirkete ödenmesi için karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle, davada yetki itirazlarının olduğunu, müvekkilinin yerleşim yeri adresinin … Adliyesi’nin yetki alanı içerisinde olduğunu, Diğer davalı …’in ise … ‘da ikamet ettiğini, dosyanın yetkili olan … Adliyesi’ne gönderilmesi gerektiğini, davanın belirsiz alacak davası olarak açılması hukuken mümkün olmadığını, 31.12.2006 tanzim 31.12.2015 vade tarihli 1.800.000 USD bedelli bononun huzurdaki davaya dayanak olarak gösterildiğini, Davacının bahsi geçen senet sebebiyle uğradığını iddia ettiği menfi ve müspet zararın tespitini bono bedeli üzerinden talep edebileceğinden huzurdaki dava harcının bono bedeli üzerinden tamamlattırılmasına karar verilmesini harcın tamamlanmaması halinde davanın usulden reddini talep ettiklerini, mahkemenin davacıya verdiği kesin süreler içinde istenilen belgeleri sunmadığını bu nedenle davanın usulden reddi gerektiğini, davacı şirketin müvekkil aleyhine aynı senet nedeniyle …. Asliye Ticaret Mahkemesi … E. Sayılı dosya ile menfi tespit davası açtığını, İş bu dava derdest olduğunu, diğer dosyanın neticesinin huzurdaki dosyayı doğrudan etkileyecek nitelikte olması nedeniyle bekletici mesele yapılması talebi olduğunu, öncelikle davacı şirketi kuran ve şirket hisselerini …’a devreden kişinin müvekkili olduğunu, Şirket müdürü olan …’ın müvekkilinin oğlu olup, bireysel tepkiler nedeniyle babasına karşı, … Tıp Merkezi Ticaret Limited Şirketi’nin müvekkil … ile yüzde 50 hissedarı olan Dr…. ile hasımlık yapmakta ve zarar vermek kastı ile hareket ettiğini, davacı şirketin faaliyetinin sona ermesi, işçilerini çıkarması, borçlarını ödeyemez duruma düşmesi ve zarar etmesi iddiaları doğru olmadığını gerçekleştiği iddia edilen olayların müvekkili ile herhangi bir ilgisi bulunmadığını, Şirketi kurarak karlı bir ticari işletme oluşturan müvekkilinin, davacı şirket müdürü …’a kar elde eden bir firmayı devir ve teslim ettiğini, Davacı şirket yetkilisinin kötü bir yönetim anlayışı ile ticari işlerini devam ettirememesi ve borçlarını ödememesi hususunun müvekkiline atfedilemeyeceğini, davacı şirkete ait borçlanma senedinde müvekkilinin imzasının olmasının borçlanma dönemi itibariyle müvekkilinin şirket müdürü olmasından kaynaklandığını, söz konusu borçlanma senedinin, borçlanma dönemi itibariyle ihtiyaç sebebiyle yapıldığını, yapılan borçlanma ile şirket yatırımları altyapısı ve benzeri reklam faaliyetlerinin sağlandığını, süreç içerisinde bahsedilen borcun peyder pey ödendiğini ancak söz konusu senet alacaklısının ödenmediğini iddia ettiğini, Senet alacaklısı …’in müvekkili ve sağlık işletmelerine mali destek sağlayan bir kişi olduğunu, vermiş olduğu borç paralara karşılık … Medikal firması hisselerinin kendisine devri konusunda satış protokolü yapıldığını ancak müvekkilinin oğlu …’ın rıza göstermemesi nedeniyle hisse devirlerinin yapılamadığını, dava ile ilgisi olmayan bir kısım aile ilişkilerinin dava dilekçesine yansıtılmış olması, Sayın mahkemenizde devam etmekte olan yargılamayı ilgilendirmediği gibi,usulsüz beyan niteliğinde olduğunu, Bu anlamda iki kardeş olan … ile … arasındaki para ilişkisi ve diğer hukuki ve fiili vakıalar iş bu dava ile ilgisi olmayan işlemler olduğunu, İstanbul 2.Ağır Ceza Mahkemesi … E. Sayılı dosyada verilen ceza ve HAGB yönündeki karar öncelikle Türk Borçlar Kanunu Madde 74 kapsamında iş bu dava için bağlayıcı bir karar olmadığını, diğer yandan müvekkili hakkında verilen cezalandırma kararının tamamen hatalı verilen bir karar olduğunu, Şöyle ki ; “ceza kararı incelendiğinde gerekçede senedin 6 ay evvel tanzim edildiğine dair bilirkişi raporu esas kabul edildiğini, kaldı ki, işbu bilirkişi raporunu yok sayan Adli Tıp Kurumunun 27.07.2017 tarihli raporunda,”yazı yaşı(mürekkep yaşı) tayinine yarayan ve halen kullanıla gelen bilimsel bir metot bulunmadığı, bu sebeple kurumumuzda ilgi tarih ve sayılı yazınızla istenilen hususta bir inceleme yapılamadığı’….’mürekkep yaşının tespitinin bilimsel olarak mümkün olmadığı’ ifadeleri ile mürekkep yaşı tespitinin bilimsel olarak imkansızlığı açıkça belirtildiğini, davacı şirket olan … Medikal Sağlık ve Kozmetik Ürünleri San. Tic. Ltd. Şti.’nin faaliyetinin başka bir firma aracılığı ile devam ettirdiğini, kozmetik ürünlerini başka bir firma aracılığı ile satmakta olduğunu bu firmanın ticari faaliyetlerini sona erdirmediğinin bilindiğini, davacı firmaya ait … adlı kozmetik markasının, Aralık 2017 tarihinde davacı şirket yetkilisi …’ın yönlendirmesi ile kurulan … Enbi Tekstil Sağlık Kozmetik Ticaret adlı şirketin kozmetik alanında faaliyet gösterdiği … markasının web sitesi üzerinden satılmaya başlandığını, … adlı markanın davacı şirket yetkilisi …’ın ablası,aynı zamanda müvekkil …’ın kızı olan … adına kayıtlı olup, ilgili şirketin İstanbul Ticaret Odası kayıtlarını sunduklarını, davacı şirketin zarara uğramadığı, şirket gelirleri ve sattığı ürünlerin … adlı firmaya aktarılarak aynı düzeyde kar etmeye devam ettiğinin görüldüğünü, Dava dilekçesinde, davalılardan …’in sahibi olduğu … Hizmet ve Reklam San.Tic. Ltd. Şti unvanlı şirketin adresinin … Mahallesi, … Caddesi, No.7/10 …- İstanbul olduğunu ve bu adresin müvekkil …’ın yaşamını sürdürdüğü adres olduğunu iddia etmekte ise de bu iddia tamamen gerçek dışı olduğunu, Müvekkile ait güncel ikametgah belgesinde, davacı iddialarının gerçek dışı olduğu görüldüğünü, diğer yandan geçmiş dönemde borç ilişkisi bulunan müvekkil ile … arasındaki hukuki ilişkinin, yasal olmayan ilişki olarak değerlendirilmesi izah edilebilir olmadığını, TTK hükümlerine uygun şekilde tanzim edilmiş bono ve borçlanma işleminin tamamen hukuki bir işlem olup, haksız eylem olarak değerlendirilemeyeceğini belirterek, haksız ve hukuka aykırı davanın reddine, davanın reddine karar verilmemesi halinde yetkisizlik kararı verilmesine, Sayın Mahkemenin aksi kanaatte olması halinde davacının davasına dayanak olduğunu iddia ettiği bono miktarı olan 1.800.000 USD üzerinden harcın tamamlatılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle, davacı … her ne kadar dava dilekçesinde İstanbul Arabuluculuk dosya numarasını belirtmiş olsa da Arabuluculuk son tutanak aslını mahkemeye sunmadığını, 12.02.2020 tarihli tensip tutanağında da Davacı tarafa son tutanak aslı ya da arabulucu tarafından onaylanmış bir suretinin sunulması için bir haftalık süre verilmiş ancak Davacı tarafından süresinde son tutanak aslı sunulamadığını, bu sebeple 6325 sayılı HUAK madde 18/A/2’ye göre huzurdaki davanın usulden reddi gerektiğini, ayrıca Davacı huzurdaki davayı belirsiz alacak davası olarak açtığını, Oysa ki dava dayanağı 31.12.2006 tanzim tarihli, 31.12.2015 vade tarihli 1.800.000 USD bedelli bono olduğunu, davacı söz konusu bono sebebiyle Müvekkilinin uğramış olduğu menfi ve müspet zararın tespitini bono bedeli üzerinde isteyebileceği için davanın harcının bono bedeli kadar Sayın Mahkemenizce tamamlattırılmasını aksi takdirde belirli olarak açılabilecek bir alacak davasının belirsiz alacak olarak açılması sebebiyle davanın HMK 107 gereği usulden reddini talep ettiğini, müvekkili tarafından dava konusu senede ilişkin haciz işlemine 08.05.2017 tarihinde başlandığını, Ancak TTK 560 ‘Sorumlu olanlara karşı tazminat istemek hakkı, davacının zararı ve sorumluyu öğrendiği tarihten itibaren iki ve her hâlde zararı doğuran fiilin meydana geldiği günden itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.’ gereğince davacının zarara uğradığını iddia ettiği haciz tarihi itibari ile zamanaşımı süresinin geçtiğini, müvekkili … ile diğer davalı … arasında düzenlenen 31.12.2006 tanzim tarihli, 31.12.2015 vade tarihli 1.800.000- USD bedelli senet sahteliği iddialarının yanlış olduğunu, müvekkilinin ticaret ile uğraştığı yıllarda diğer davalı …’ın ve şirketinin maddi desteğe ihtiyacı olması sebebiyle Müvekkilinin peyderpey kendisine ödemeler yaptığını, Toplam 675.000 USD tutarında ödemeyi yapan Müvekkilinin diğer davalı …’ın maddi durumunun düzelmesini beklemiş ancak kendisine herhangi bir ödeme alamdığını, daha sonra … tarafından almış olduğu paranın karşılığı olarak Müvekkiline … hisselerinin devredileceği taahhüdü verildiğini, Müvekkilinin vermiş olduğu parayı başka türlü alamayacağını düşünerek hisse devri almaya razı olduğunu, başarılı olduğunu bildiği ve uzun süredir de bu mesleğin içerisinde bulunan …’a güvenen Müvekkilinin para ödenmediği gibi hisse devri ile ilgili de geri dönüş yapılmadığını, daha sonra … parayı kullandığını, yakın bir tarihte geri veremeyeceğini belirterek, şirket faaliyetlerine devam ederek kazanacağı gelir karşılığında aldığı parayı ve protokolde yazan cezai şartı ve faizi ile birlikte ödeyeceğini bunun karşılığında uzun vadeli bir bonoyu Müvekkilime vereceğini belirttiğini, müvekkilinin hem akrabası olan …’ı uzun yıllar tanıması hem de mesleğindeki tecrübesine güvenmesi sebebiyle söz konusu bonoyu kabul ettiğini, müvekkilinin uzun yıllar ticaret hayatının içinde olduğunu, ceza dosyasında her ne kadar 17.07.2017 tarihli bilirkişi raporu ile suça konu senedin 4-6 ay önce tanzim edildiği tespit edilmiş dense de, söz konusu tesbitin tamamen hatalı olduğunu, söz konusu bilirkişi raporunun konusu olan ‘ mürekkep yaşının tespiti ‘ teknik olarak mümkün olmadığını, Bilirkişinin raporunda sunduğu inceleme tekniğinin bilimselliğinin kanıtlanmadığını, bilimselliğin Adli Tıp Kurumu tarafından kabul edilmeyen bir yöntem kullanılarak belge aslı üzerinde inceleme yaptırılmasının hukuken hatalı olduğunu, Sunulan harici bilirkişi raporunun kabul edilmesinin mümkün olmadığını, …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … sayılı dosyasına sunulan bu deney raporuna karşılık mahkeme adli tıp kurumu’na müzekkere yazdığını ve mürekkep yaşının tespitinin bilimsel olarak mümkün olup olmadığını sorduğunu, Adli Tıp Kurumu’nun Fizik İhtisas Dairesi’nin 27.07.2017 tarih … sayılı cevabı yazısında da yazı yaşı ( mürekkep yaşı) nın tayinine yarayan ve halen kullanılagelen bilimsel bir metodun bulunmadığının bildirildiğini, Dolayısıyla işbu bilirkişi raporuna istinaden karar oluşturulması hatalı olmasına rağmen söz konusu itirazların değerlendirilmediğini, davacı dilekçesinde her ne kadar senedin vade tarihi ile tanzim tarihi arasında 9 yıl olmasının vade ile takip tarihi arasında da 1,5 yıl olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu belirtse de söz konusu durum aralarında akrabalık ilişkisi olan ve uzun yıllar ticaret ile uğraşmış iki kişinin güven ilişkisine dayanmasının gayet doğal olduğunu, senedin vadesi geldiğinde de Müvekkilinin … ile görüştüğünü ancak ödemenin yapılacağı konusunda 1,5 yıl kadar …’ın Müvekkilini oyaladığını, bunun üzerine de Müvekkilinin icra takibi başlattığını, her ne kadar 20.08.2006 tarihinde düzenlenen Hisse Devir Protokol’ünün mutlak butlan sebebiyle batıl olduğu iddiası olmuşsa da Müvekkili ile diğer Davalı … arasında borç ilişkisinin aslı yukarıda da belirtildiği üzere …’ın şirketinin maddi güçlük içerisinde olması ve akrabası olan Müvekkilinin de kendisine yardım etmesinden ibaret olduğunu, söz konusu durumda en çok Müvekkili …’ mağdur edildiğini, müvekkili tarafından icra takibi başlatıldığı dönemde Davalı Şirket ortaklarının kim olduğunun Müvekkil açısından bir önemi olmadığını, müvekkilinin şirketin o dönemdeki ortakları ile şahsı bir ilişkisi ve husumeti de bulunmadığını, Bu sebeple o dönemde ortak olan …’nın şahsına yönelik zarara uğratma kastı olmasının söz konusu olmadığını, bu sebeple Müvekkili için …’yı dolandırmış olduğuna dair ithamların haksız ve hukuka aykırı olup, isnad edilen suçun unsurları dahi oluşmadığını, ayrıca Davacısı …, Davalılar … ve … olan … 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde … sayı ile devam bir dava daha bulunduğunu, Dava konusunun huzurdaki davada bahsi geçen hisse devir protokolünün mutlak butlan ile batıl olduğunun tespiti ve halen de derdest bulunduğunu, yine …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … sayılı dosyası ile … … San. Ve Tic. Ltd. Şti. tarafından açılan menfi tespit davası halen bilirkişi aşamasında olup, dava konusunun huzurdaki davadaki senet olan dosyanın bilirkişi raporunun beklenmesini ve işbu dosyanın bekletici mesele yapılmasını talep ettiklerini, dava dilekçesinde, Müvekkili …’in sahibi olduğu … Hizmet ve Reklam San.Tic. Ltd. Şti unvanlı şirketin adresinin diğer Davalı …’ın adresi ile aynı olduğu yönündeki beyanların da tamamen gerçek dışı olduğunu, …’a ait ikamet adresinin dava dosyasında dava dilekçesinin tebliğ edildiği adres olduğunu belirterek, İşbu haksız ve mesnetsiz davanın REDDİ ile Sayın Mahkemenin aksi kanaatte olması halinde davanın dayanağı bono miktarı olan 1.800.000 USD üzerinden harcın tamamlatılmasına, Yargılama giderleri,masraf ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerine yükletilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE :
Davanın TTK.551/1.ve 553/1.maddeleri uyarınca davacı limited şirketi tarafından limited şirketi müdürüne karşı açılmış sorumluluk davası olduğu, bu nedenle 5235 Sayılı Kanunun 5/3-3.maddesi gereğince heyet tarafından bakılması gereken davalardan olduğu anlaşılmakla dosyanın heyete tevdi edilmesine karar verilmiş, yargılamaya heyet olarak devam olunmuştur.
HMK 54.madde (1) Kanuni temsilciler, davanın açılıp yürütülmesinin belli bir makamın iznine bağlı olduğu hâllerde izin belgelerini, tüzel kişilerin organları ise temsi belgelerini, dava veya cevap dilekçesiyle mahkemeye vermek zorundadırlar; aksi takdirde dava açamaz ve yargılamayla ilgili hiçbir işlem yapamazlar. Şu kadar ki, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde mahkeme, kanuni temsilcilerin veya tüzel kişilerin organlarının, yukarıda belirtilen eksikliği gidermeleri şartıyla dava açmalarına yahut davayla ilgili işlem yapmalarına izin verebilir.(2) İzin belgesinin alınması için mahkemeye müracaat edilmesi gerekiyorsa ilgiliye, müracaatı için kesin süre verilir. Bu süre içinde mahkemeye başvurulması hâlinde bu konuda karar verilinceye kadar beklenir.(3) Süresi içinde belgelerin ibraz edilmemesi veya mahkemeye başvurulmaması hâlinde, dava açılmamış veya gerçekleştirilen işlemler yapılmamış sayılır.”
Mahkememizin 21/03/2022 tarihli duruşmasında Davacı vekiline, “1-dava dilekçesinde talep sonucunda yer alan menfi ve müspet zarar talebine dayanak her bir zararlandırıcı işleme ilişkin ayrıntılı açıklama yapılması ve dava değerini menfi ve müspet zarar talebine göre ayrı ayrı belirtmesi hususunda iki haftalık kesin süre verilmesine, verilen kesin süre içerisinde istenilen hususların yerine getirilmemesi halinde dosyanın mevcut durumuna göre değerlendirme yapılacağının” ihtarı ve yine “2-Yönetici aleyhine açılacak sorumluluk davasında asıl dava hakkı ortaklığa ait olup, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK hükümleri arasında mülga TKK’nin 341. maddesi gibi açık bir düzenleme olmamakla birlikte 6102 sayılı TTK’nin 618/3-c maddesi ve 644. maddesi yollamasıyla 553. madde ve 408/1 ve 479/3-c maddelerindeki düzenlemeler karşısında limited şirket yöneticileri hakkında sorumluluk davası açılabilmesi için, şirket genel kurulunda karar alınması gerekli olduğundan, somut olayda dava, şirket yöneticisi tarafından şirketi temsilen verilen vekaletname ile açılmış olup davalı yönetici aleyhine tazminat davası açılması yönünde alınmış bir genel kurul kararının olup olmadığı hususunda beyanda bulunup, böyle bir karar var ise ibrazının sağlanması, yoksa anılan eksikliğin giderilmesi veya bu davanın açılmasına izin veya icazet verilmesi hakkında yönetici olmayan diğer ortakların muvafakatlerinin alınması veya vekaletnamelerinin ibrazı için davacı tarafa HMK’nın 54. maddesi uyarınca 1 aylık kesin süre verilmesine, verilen kesin süre içerisinde istenilen eksikliklerin tamamlanmaması halinde HMK 54/3 madde uyarınca dava açılmamış veya gerçekleştirilen işlemler yapılmamış sayılacağı yönünde karar verileceğinin” ihtarları yapılmıştır.
Davacı vekilince davacı vekilinin beyan dilekçesi sunduğu, 1 nolu ara karar uyarınca davadaki taleplerin açıklandığı, 2 nolu ara karar uyarınca istenilen ortaklar kurulu kararı icazet, muvafakat vs. hususlara ilişkin herhangi bir belge sunulmamış olduğu görülmüştür.
Netice olarak; davanın davacı limited şirketi tarafından limited şirketi müdürü/eski ortağına karşı açılmış sorumluluk davası olduğu, davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK hükümleri arasında mülga TKK’nin 341. maddesi gibi açık bir düzenleme olmamakla birlikte 6102 sayılı TTK’nin 618/3-c maddesi ve 644. maddesi yollamasıyla 553. madde ve 408/1 ve 479/3-c maddelerindeki düzenlemeler karşısında limited şirket yöneticileri hakkında sorumluluk davası açılabilmesi için, şirket genel kurulunda karar alınması gerekli olduğundan, somut olayda dava, şirket yöneticisi tarafından şirketi temsilen verilen vekaletname ile açılmış olup davalı yönetici aleyhine tazminat davası açılması yönünde alınmış bir genel kurul kararının bulunmadığı, davacı vekiline verilen ihtaratlı kesin süreye rağmen istenilen belgelerin sunulmadığı anlaşılmakla, bu nedenle HMK 54/3 maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Açıklanan nedenlerle;
1-HMK 54/3 maddesi gereğince DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA,
2-Alınması gerekli harç 80,70 TL olup, peşin alınan 170,78 TL den mahsubu ile fazla alınmış olan 90,08 TL harcın karar kesinleştikten sonra istek halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı taraf vekille temsil olunduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp vekil ile temsil edilen davalılara verilmesine,
5-Karar kesinleşene kadar yapılacak yargılama giderlerinin davacı gider avansından karşılanmasına, karar kesinleştikten sonra bakiye avansın istek halinde ilgililere iadesine,
Dair, HMK 345 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten başlayarak iki hafta içinde HMK 342 maddesi gereğince düzenlenmiş dilekçe ile HMK 343 maddesi uyarınca mahkememize veya başka bir mahkemeye yapılacak başvuru ile HMK 341/1 maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olarak taraf vekillerinin yüzlerine karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 06/06/2022

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza