Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/534 E. 2019/1102 K. 21.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/534 Esas
KARAR NO : 2019/1102

DAVA : İtirazın İptali (Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/08/2019
KARAR TARİHİ : 21/11/2019

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında elektrik enerjisi satış sözleşmesi imzalandığını, söz konusu sözleşme gereği elektrik kullanımında bulunan şirkete faturaların gönderildiğini, faturaların zamanında ödenmemesi ve eksik ödenmesi üzerine müvekkili firmanın borçlu aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü … esas sayılı dosya üzerinden icra takibi başlatıldığını, davalı borçlunun takip dosyasında borca, faize ve tüm ferilere itiraz ettiğini belirterek davanın kabulü ile takibe yapılan itirazın iptaline, davalının %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2016/13218 esas, 2018/2456 karar sayılı kararında da ifade edildiği üzere itirazın iptali davalarında mahkemenin yetkisini belirleyen özel yetki durumunun düzenlenmediğini, bu nedenle yetki hususunun HMK hükümleri uyarınca çözüme kavuşturulması gerektiğini, müvekkilinin faturalara icra takibi yapılmadan öncede şirket nezdinde itiraz ettiğini belirterek davanın reddine, vekalet ücreti ve yargılama giderinin karşı tarafa bırakılmasını talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, taraflar arasında imzalanan elektrik abonelik sözleşmesi kapsamında, ödenemeyen fatura bedelinin tahsili istemiyle başlatılan icra takibine davalı tarafça yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasında imzalanan elektrik abonelik sözleşmesinde, … isimli işyerine ilişkin abonelik tesis edildiği belirlenmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4/1.maddesinde; “Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; a) Bu Kanunda, b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde, d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta, e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde, f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.” hükmü yer almaktadır. Buna göre bir uyuşmazlığın ticari dava niteliğinde olabilmesi için, her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendirmesi yahut aynı maddenin alt bentlerinde düzenlenen istisnalardan birine dahil olması gerekmektedir. Yine, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlediğinden, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/II.maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir.
Ticaret Mahkemelerinin görevi, ticari davalarla sınırlı olup, davanın ticari dava olup olmadığının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4.maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4/1.bendinde nispi ticari dava, “her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları” olarak belirtilmiş ve nispi ticari dava ticari işletme kavramı ile tanımlanmış olup, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 11.maddesi; “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir.” şeklinde düzenlenmiştir yani ticari işletmeden bahsedilebilmesi için; esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyet, bu faaliyetin devamlı olması ve bu faaliyetin bağımsız yürütülmesi şeklinde üç unsurun bulunması gerekmektedir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 15.maddesinde esnaf kavramı “İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11 inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi” olarak tanımlanmıştır.
21/07/2007 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf ve sanaatkarlar ile tacir ve sanayicilerin ayrımına ilişkin 1.maddesinde eski TTK’nın 12.maddesi (6102 sayılı TTK 11.maddesi) ve 17.maddesi (6102 sayılı TTK 17.maddesi) ile ilgili uygulama bakımından tanım yapılmıştır.
Kararnamenin 1/a maddesinde Esnaf ve Sanaatkarlar ile tacir ve sanayici ayrımını belirlemek koordinasyon kurulunun tespit edeceği Resmi Gazetede yayınlanacak esnaf ve sanaatkarlar meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte beden çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir ve sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan basit usulde vergilendirilen ve işletme hesabına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunanlardan 213 sayılı Vergi Usul Kanunun 177.maddesinin 1.fıkrasının 1 ve 3.numaralı bentlerinde yer alan nakdi limitlerinin yarısını 2 nolu bendinde yazılı nakdi limitini tamamını aşmayanların esnaf ve sanaatkarlar sayılmaları gerektiği, esnaf ve sicil odasına kaydedileceği belirtilmiştir. Vergi Usul Kanunu’na istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci maddede belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır.
Celp edilen kayıtların yapılan incelemesinde, davalının tacir kaydı olmadığı ancak pastane işlemeciliği mesleğinden dolayı esnaf ve sanatkarlar odasında kaydının olduğu yine vergi kayıtlarının yapılan incelemesinde davalının işletme usulü defter tuttuğu ve ticari kazançlarının toplamının 1.797,77 TL, geçmiş yıl zararları toplamının 387,81 TL, vergiye tabi gelirinin 1.409,96 TL, gayrisafi hasılatın 9.889,93 TL, indirilecek giderin 2.413,90 TL, karının 1.797,77 TL olduğu, davalının tacir ve ticari işletme sahibi olmadığı tespit edilmiştir. Mahkememizin görev alanı mutlak ticari davalar ve her iki tarafın ticari işletmesini ilgilendiren davalarla sınırlı olup, davalının tacir ve işletme sahibi olmadığı, taraflar arasındaki sözleşmeye ise Türk Ticaret Kanununun 4.maddesi ile diğer kanunlara yapılan atıflarda yer verilmediği, bu nedenle davanın nispi/mutlak ticari dava olmadığı anlaşılmış, dava konusu uyuşmazlığa ilişkin Asliye Hukuk Mahkemeleri görevli olduğundan, Mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

H Ü K Ü M :
1-HMK.114/1-c ve 115/2.maddeleri uyarınca Mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın usulden REDDİNE,
2-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, HMK’nın 20. maddesi gereğince karara karşı kanun yoluna başvurmaması halinde kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurması halinde bu başvurunun reddi kararının tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize başvurarak dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmemesi halinde Mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine,
3-Harç ve yargılama giderinin görevli mahkemece değerlendirilmesine, HMK 331/2. maddesi gereğince davaya başka bir mahkemede devam edilmediği taktirde talep halinde harç ve yargılama giderinin ve gider avansının harcanmayan kısmının mahkememizce karar altına alınmasına,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza

BU EVRAK 5070 SAYILI KANUN GEREĞİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞTIR