Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/49 E. 2019/474 K. 20.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO: 2019/49 Esas
KARAR NO: 2019/474

DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 05/11/2012
KARAR TARİHİ: 20/05/2019

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili davası ile, müvekkilinin dava dışı …Şti’nin alacaklı olduğunu, prim alacağına ilişkin Beyoğlu …Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası ile 64.626,23 TL alacağa hükmedildiği, bu alacağın tahsili için Beyoğlu …İcra Müdürlüğü’nün… sayılı dosyası ile takip yapıldığı, şirketin mal varlığının tesbit edilemediğini, 07/07/2008 tarihinde 116.645,19 TL tutarlı aciz vesikası aldıklarını, ceza yargılamasının bulunduğunu, şirket hakkında açılan iflas davasının Beyoğlu …Asliye Ticaret Mahkemesi … sayılı dosya ile sonuçlandığını, tasfiyenin yapıldığını, mal varlığı olmadığı için iflasın kapatılmasına karar verildiğini, davalıların şirketin hissedarı ve yetkilisi olup, TTK.336.madde gereğince ve BK.hükümleri gereği sorumlu olduklarını, müvekkillerinin prim alacağının tahsil edilememesinden sorumlu oldukları bu nedenle aciz vesikası ile belirlenen 116.645,19 TL’nin 01/07/2008 tarihinden itibaren avans faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, masraf ve ücreti vekalete hükmolunması talep ve dava olmuştur.

CEVAP : Davalılar usulüne uygun tebligatın yapıldığı, … vekili cevabı ile zamanaşımı itirazının bulunduğunu, müvekkiline atfedilecek bir kusur bulunmadığını, kasden veya ihmalen bir işlemin bulunmadığını, sermaye borcunu ödemeyen ortağın, şirkete ve alacaklılara karşı sorumluluğu olmadığını davanın reddine karar verilmesi istenmiştir.

DELİLLER VE GEREKÇE :
Yapılan yargılamada iddia ve itirazlar tekrarlanmış, sicil dosyası, takip dosyaları, ceza dosyası, alacağa hükmedilen Beyoğlu…Asliye Ticaret Mahkemesi dosyası, soruşturma evrakı, yapılacak denetlemeye delil olarak dayanılmıştır.
İncelemenin sicil dosyası ile davalılardan …’ın şirketin %10 hisse sahibi ortağı ve şirket müdürü olduğu, davalı …’in şirketin yaptığı iş nedeniyle Sigorta ve Reasürans bölümü müdürü olup birlikte imza yetkisinin bulunduğu, davalı …’nun yine aynı görevle müdür yardımcısı olarak atandığı ve şirket ortağı ile birlikte imza yetkisinin bulunduğu görülmüştür.
Beyoğlu …Asliye Ticaret Mahkemesi’nin… sayılı dosyasında davacı… A.Ş.tarafından davalı olarak …Şti.aleyhine feshedilen sözleşlmesi sonucunda 64.626,23 TL pirm borcunun bulunduğu belirtilerek açılan davada davanın kabulüne 22/05/2007 tarihinde karar verildiği, söz konusu kesinleşen bu karara istinaden borçlu şirket aleyhine Beyoğlu …İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası ile 64.626,23 TL asıl alacak olmak üzere işlemiş faizi, ilam harcı, masraf, vekalet ile toplam 93.843,31 TL üzerinden başlatılan takipte şirket adına mal varlığı bulunmadığı, haciz işlemlerinin sonuçsuz kaldığı, bu nedenle 03/05/2008 tarihinde yapılan kapak hesabı ile 116.645,19 TL üzerinden aciz vesikasının 01/07/2008 tarihi itibariyle düzenlendiği belirlenmiştir.
Beyoğlu …Asliye Ticaret Mahkemesinin… esas sayılı dosyası ile bu kez davacı …sigorta A.Ş.tarafından şirket aleyhine İİK 177/4 maddesine dayalı iflas davası açılmış, mahkemenin 29/03/2011 tarihli kararı ile davalı şirketin İİK.177/4 ve 166.maddeleri gereğince iflasına karar verilmiştir. Karar temyiz olunmayarak 03/06/2011 tarihinde kesinleşmiştir.
Mahkememizde açılan dava, şirketin iştigal konusu işi yaparken davacı ile arasındaki sözleşme gereği ödemesi gereken pirim borcunun tahsil edilememesi nedeniyle şirketin sorumlu ve imza yetkili müdürleri ve ortağına karşı açılan TTK.hükümleri çerceveside sorumlulukları nedeniyle alacak davasıdır.
TTK.336.madde ile müdürlerin ortaklığı temsil ve idaresine ilişkin kurallara uygun olarak giriştikleri işlemler sonucunda ortaya çıkan hak borç ve yükümlülüklerin şirket tüzel kişiliği üzerinde doğduğu, müdürlerin bu işlemlerden dolayı kişisel olarak sorumlu değillersede, işlemlerin gerçekleşmesinde kusurlu, basiretsiz yada kötü niyetli davranışları sebebiyle pay sahipleri ya da ortaklık alacaklarının zarara uğramış olabileceği, bu durumda sorumlu olacakları, sorumluluğun dayanağının kural olarak ortaklık ile müdürler arasındaki akdi ilişkiden kaynaklandığı, sorumluluğun kusura dayanmasına ilişkin hususta ise zarar verici davranışlarının kusurlu olması gerektiği, kasıt yani bilerek ve isteyerek yapılmış bir davranış olması gerekmeyip, ihmalinde kusurlu sayılmaları için yeterli olduğu yasa hükümleri ile belirlenmiştir. T.K.342.madde ile bu husus değerlendirilmiştir. Hatta ihmalin ağır veya hafif olması bile kusurun mevcudiyeti yönünden etkili olmayıp, müdürlerin sorumlu tutulacağı tazminat bakımından dikkate alınacak hususlardır.
Şirketin davacı ile … sözleşmesinin 10/10/2003 tarihli olup, 12/11/2003 tarihli kararı ile … ve …’nin müdür olarak atandıkları, müdürlerin şirketin mevcut faaliyeti içerisinde anasözleşmenin ve kanunun yüklediği yükümlülükleri yerine getirmekle sorumlu oldukları, şirket adına imzalanan sözleşme ve protokollerde imzaların olmadığı yönünde ceza dosyası ve mahkememiz dosyasında yaptıkları savunmaların konular ve görevleri nedeniyle dinlenemeyeceği, zira söz konusu davacı alacağının davalının, davacıya ödemesi gereken tahsil ettiği bedellerden prim borcuna ilişkin olduğu, acentelik sıfatı ile yaptıkları işlemlerden müşteri hesaplarına istinaden prim bedellerini ödemeleri gerektiği sözleşme hükmüne göre her ay sonu itibariyle aylık üretimin cetvelinin hesap özetleri hakkında işlem yapılması gerektiği gibi, poliçelerin geç tesliminden doğabilecek mesuliyetinde …’a ait olacağı, işlemlerin müdürlerce takip edildiği, … sözleşmesindeki imzanın davalı şirket ortağınca yapıldığı, müdürlerin kasden olmasada ihmallerinden, sorumlulukları doğrultusunda davacıya ödemesi gereken prim borçlarını ödemeyerek şirket bünyesinde kaldığı, şirket ortağınında bu doğrultuda haksız kazanca neden olduğu, denetim, kontrol, bilgi verme yükümlülüğünede aykırı hareket etmiş oldukları müdürlerin sorumlu olmadıkları ve kusursuzluklarını belirleyecek dayanağın olmayıp, kaldı ki şirketin mal varlığınada rastlanmadığı, sermaye artırımı yapan şirket bünyesinde davacının alacağını tahsil imkansızlığının oluştuğu, iflas kararı verildiği, bu durumda eyleme neden olan davalıların konumları ve sorumlulukları doğrultusunda ihmalleriyle de sorumlu olup, hukuki müeyyidenin aynen tazmin veya nakden tazmin olduğu, kusur ve ihmal ile zarar arasında illiyet bağının bulunduğu, sorumluluk doğrultusunda zamanaşımının T.K.340 maddesi atfı ile TK.309.madde uyarınca ve B.K.126/b.4 uyarınca 5 yıllık sürenin açılan dava, yapılan takip ve davalar nedeniyle alacağın tahsilinde şirkete karşı sonuçsuz kalması ve nihayetinde davalıların sorumlulukları doğrultusunda yerinde görülmeyerek davalıların müştereken ve müteselsilen sorumulukları değerlendirilip aciz belgesi ile belirlenen rakamın temerrüdünün dava tarihi olup, avans faizini gerektirdiği nedenle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkememizce verilen karar Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 2016/13409 E.2018/6594 K.sayılı, 23/10/2018 tarihli ilamı ile ” Kararı, davalı … vekili ile … ve … temyiz etmiş, … ve … yönünden mahkemece temyiz isteminden vazgeçmiş sayılmalarına karar verilmiş ise de, anılan davalılarca işbu kararın temyiz edilmediği,
Davacı tarafça, davalıların yetkilisi oldukları dava dışı limited şirketten olan alacağın tahsil edilememesinden kaynaklanan zararın tazmini istemi ile açılan işbu davada, mahkemece yukarıda özetlendiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Ancak, 6103 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 2. maddesi gereğince, gerek zarar doğrucu olduğu iddia edilen eylemin vuku bulduğu tarihte yürürlükte bulunan ve somut olaya uygulanması gereken 6762 sayılı TTK’nın 556. maddesi atfı ile 309. maddesi ve gerekse de 6102 sayılı TTK’nın 644/1- a maddesi göndermesi ile 553. ve 556. maddeleri uyarınca yasa ve ana sözleşmenin kendilerine yüklediği görevleri gereği gibi yerine getirmeyen limited şirket müdürleri, bu yüzden oluşan zararlar nedeniyle ortaklığa, ortaklara ve ortaklık alacaklılarına karşı sorumlu olup, müdür aleyhine açılacak sorumluluk davasında asıl dava hakkı, ortaklığa aittir. Ayrıca, yukarıda açıklandığı üzere, zarar gören alacaklıların da müdür aleyhine dava açma hakkı bulunmaktadır. Zira, müdürün ortaklığın mal varlığını azaltan veya kötüleştiren yasa ve ana sözleşme hükümlerine aykırı davranışları, alacaklıların dolaylı zarar görmesine yol açar.
Başka bir anlatımla, ortaklığın doğrudan doğruya zarar görmesi, alacaklıların dolaylı zararı olarak sonuç doğuracağından, alacaklı, dolaylı zarar nedeniyle açtığı davada hükmedilecek tazminatın kendisi adına değil, ortaklığa verilmesi yönünde talepte bulunabilir. Somut uyuşmazlıkta, davalı müdürlerin kusurlu davranışları nedeniyle alacağın dava dışı şirketten tahsil edilememesi sureti ile davacı şirketi zarara uğrattıkları ileri sürüldüğüne göre, dava konusu edilen zararın davacı yönünden dolaylı zarar niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
Bu durum karşısında mahkemece, davanın mülga 6762 sayılı TTK’nın 309. maddesi kapsamında açılan bir dava olup, böyle bir davanın ancak hükmedilecek tazminatın dava dışı şirket lehine hüküm altına alınması istemli olarak açılabileceği, davacı tarafça tazminatın bizzat kendisine ödenmesinin talep edilmesi karşısında işbu davanın dinlenemeyeceği nazara alınarak davanın reddi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve yazılı gerekçe ile kabulü doğru olmamış, “şeklindekü hükmü ile mahkememiz kararı bozulmuştur.
Mahkememizce, bozma sonrası yeni esasına kaydedilmiş olan dava dosyasında Yargıtay bozma kararının usul ve yasaya uygun olması nedeniyle uyulmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce verilen ilk kararın davalılar … ve … ve … tarafından temyiz edilmiş olmasına rağmen, mahkememizce davalılar … ve …’ın temyiz harcını karşılamamaları nedeniyle kendilerine 11.07.2016 tarihinde ihtarat yapıldığı, ancak bu ihtara rağmen eksik harcın ikmal edilmediği bunun üzerine 30.09.2016 tarihli mahkememiz ek kararı ile davalılar … ve …’ın temyiz talebinden vazgeçmiş sayılmalarına ilişkin karar verilmiş, bu kararın usulüne uygun tebliğine rağmen ilgililerince temyiz edilmemiş, mahkememiz kararı usulüne uygun olarak sadece davalı … tarafından temyiz edilmiş ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nce de bu temyiz eden davalı yönünden inceleme yapılarak karar verildiğinden mahkememizin önceki kararının davalılar … ve … yönünden kesinleşmiş olduğu, sadece davalı … yönünden yargılamanın devam ettiği anlaşılmıştır.
Mahkememizin ilk kararını bozan Yargıtay bozma ilamında zikredildiği gibi, davacı tarafça açılan davanın şirket yöneticilerine karşı açılan sorumluluk davası olduğu, davacının müflis şirketin alacaklısı sıfatıyla bu davayı açtığı, dava açılış tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı eTK’nun 309.maddesinde açıkça talep edilen alacağın, alacaklının dolaylı zararı, şirketin ise asıl zararı olduğu, buna göre de talep eden alacaklıya değil şirkete verilmesi yönünde talepte bulunulması gerekirken, davacının kendisine verilmesi yönünde talepte bulunduğu, bu nedenle talebin yerinde olmadığı anlaşılmakla Yargıtay bozma ilamı uyarınca davacının davalı …’e ilişkin davasının reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.

HÜKÜM
1-Davacının davasının davalı … yönünden REDDİNE,
2-Harçlar yasası uyarınca alınması gereken 44,40 TL karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalı …’in yaptığı 245,50 TL posta giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
4-Davalı … kendini vekille temsil ettirdiğinden lehine Asgari Ücret Tarifesi gereği 12.081,62 TL ücret takdirine, bunun davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Karar kesinleştiğinde artan gider avansının ilgilisine iadesine,
6-Dair, dava dosyasının daha önce Yargıtay denetiminden geçmiş olmasından dolayı Yargıtay Temyiz yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup anlatıldı.

Başkan
E-İmza
Üye
E-İmza
Üye
E-İmza
Katip
E-İmza