Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/426 E. 2019/1104 K. 21.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/426 Esas
KARAR NO : 2019/1104

DAVA : Tazminat (Rücuen Tazminat)
DAVA TARİHİ : 12/07/2019
KARAR TARİHİ : 21/11/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Rücuen Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin sigortalısı dava dışı…’in 21/06/2011 tarihinde davalı …’ya ait ve diğer davalı …’nun kullanmakta olduğu … plaka sayılı aracın… plaka sayılı araca çarpması neticesinde yolcu olarak bulunduğu araçta yaralandığını, kazanın meydana gelmesinde davalı sigorta şirketinin sigortalısı olan aracın kusurlu olduğunu,…’in müvekkiline başvurarak tedavi olduğunu, … ya da davalı sigorta şirketi tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığını, sigortalısının yurt dışında yaşadığını ve tedavisini de orada gördüğünü, tedavi süreci boyunca müvekkili tarafından sigortalısına 37.078,79-Euro ödendiğini, kanun gereği bu bedelin TL karşılığının ödenmesi gerektiğini belirterek davanın kabulü ile 37.078,79-Euro’nın fiili ödeme tarihindeki TL karşılığının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

CEVAP : Davalı … AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin temerrüte düşürülmediğini ve davanın açılmasına sebebiyet vermediğini, müvekkiline başvuruda bulunulmadığını ve dava şartının yerine getirilmediğini, kusur yönünden inceleme yapılması gerektiğini, davacının sigortalısının görmüş olduğu tedavi ile kaza arasındaki illiyet bağının araştırılması gerektiğini, ayrıca aktüer hesabının yapılması gerektiğini belirterek davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

CEVAP : Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkiline herhangi bir başvuruda bulunulmadan dava açıldığını, bu nedenle dava açma şartının yerine getirilmediğini, davacının Almanya’da kurulu şirketin görevlerini ifa eden bir kurum olup olmadığının araştırılması gerektiğini, …’ya rücu edilecek alacaklar için sigortacılık mevzuatına uygun işlemlerin yapılması gerektiğini, ayrıca sigortalının Türk Vatandaşlığından çıkıp çıkmadığının araştırılması gerektiğini belirterek davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

CEVAP : Diğer davalılar … ve … tarafından davaya cevap verilmemiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava dilekçesi, cevap dilekçesi ve sair tüm evraklar hep birlikte incelenmiştir.
Dava; trafik kazası nedeniyle davacı tarafından yapılan ödemenin rücuan tahsili istemine ilişkindir.
Dosyamıza emsal nitelikte davacısı …, davalıları …Şti, … A.Ş ve Sosyal Güvenlik Kurumu olan, trafik kazası nedeniyle davacı tarafından yapılan ödemenin rücuan tahsili istemine ilişkin davada İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi, İstanbul … Asliye Hukuk Mahkemesi ve İstanbul… İş Mahkemesi arasında çıkan görev uyuşmazlığında İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesinin …Esas … Karar sayılı ilamı ile “…Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 22.3.01944 tarih ve 37 E. – 9 K. Resmi Gazetede 3.7.1944 sayılı kararında bu husus “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” şeklinde vurgulanmaktadır. Dava tarihinde yürürlükte bulunan, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 6111 sayılı Kanunla değişik 98. maddesi, “Trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanır.” hükmünü içermektedir. Madde bu konuda açıklık içermese de, “sosyal güvencesi olmayan” kazazedelerin tedavi giderlerinin … tarafından, “Kendi mevzuatına uygun” olarak karşılanacağı açıktır. Nitekim, daha sonra, sözkonusu maddeye 6645 sayılı Kanun ile ilave yapılarak, bu husus daha açık vurgulanmış ve sağlık hizmet bedellerinin, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın “genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde” … tarafından karşılanacağı belirtilmiştir. Bu nedenlerle, trafik kazası sonucu yapılan sağlık harcamalarının karşılanması prosedürü, doğrudan 5510 sayılı Kanunun ve buna göre çıkarılan yönetmeliklerin uygulanması ile ilgilidir. Diğer taraftan, 6102 sayılı TTK’nın “Halefiyet” başlıklı 1481. maddesi uyarınca sigortacı, sigorta tazminatını ödedikten sonra hukuken sigortalısının yerine geçer. Bu bir kanuni halefiyettir. Sigortalının, gerçekleşen zararın tazmininden sorumlu olanlara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel tutarında sigortacıya ait olur. 22.03.1944 tarih 37/9 sayılı Yargıtay içtihadı birleştirme kararında, burada ilişkinin “Halefiyet” ilişkisi olduğu ve sigortacının, açacağı davanın, sigorta poliçesinden doğan bir dava olmayıp, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibi olduğu açıklanmıştır. Aynı davada, bir kısım davalılar hakkında genel mahkemenin, diğer davalılar hakkında ise uzman olan özel mahkemenin görevli bulunması halinde, uyuşmazlık aynı olaydan kaynaklanıyor ve zarar tek ise ya da, taleplerden birisi yönünden verilecek karar diğerini doğrudan ilgilendirecek nitelikte bulunuyorsa; sözkonusu özel mahkeme ile genel mahkeme arasında “yargılama usulüne” ilişkin esaslı farklılıklar bulunmaması kaydıyla, bütün taraflar ve talepler yönünden uzman olan özel yetkili mahkemece yargılama yaparak uyuşmazlığın çözülmesi gerekir. Bu husus, hukukun öngörülebilir olmasının, usul ekonomisinin ve davaların makul süre içinde bitirilmesi yükümlülüğünün de gereğidir. Somut olaya gelince, davacı sigorta şirketi, davalı kuruma karşı, kazazedenin yerine geçerek, bu kişinin maruz kaldığı trafik kazası sonucu, sigorta poliçesi nedeniyle sağlık kurumuna ödediği, ancak 2918 sayılı Kanunun 98. maddesi karşısında …’nın sorumlu olduğu sağlık giderlerinin …’dan tahsili istemiyle dava açmaktadır. Ne davacı şirket ile davalı kurum arasında, ne de davalı kurum ile kazazede arasında bir haksız fiil ilişkisi bulunmamaktadır. Başka bir ifadeyle, davalı kurumun sorumluluğu, kurum tarafından gerçekleştirilen bir haksız fiile dayalı bulunmayıp, 2918 sayılı Kanunun 98. madesi atfıyla, kazazedeye 5510 sayılı Kanun çerçevesinde yapılacak tedavi yardımı kapsamı ile ilgilidir. Bu haliyle dava, kapsamını 5510 sayılı Kanunun belirlediği sosyal güvenlik hukukunu ilgilendirmekte olup; uyuşmazlığın, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 1 ve 7/3. maddeleri ile 5510 sayılı Kanunun 101. maddesi uyarınca, İstanbul … İş Mahkemesinde çözümlenmesi gerekmektedir…” şeklinde kararı da dikkate alındığında görevli Mahkemenin iş mahkemeleri olduğu belirlenmiş olmakla, HMK 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca Mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda yazılı gerekçe doğrultusunda;
1-HMK.114/1-c ve 115/2.maddeleri uyarınca Mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın usulden REDDİNE,
2-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli İstanbul İş Mahkemesine (… davaları ile görevli) gönderilmesine, taraflarca HMK’nın 20. maddesi gereğince karara karşı kanun yoluna başvurmaması halinde kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurması halinde bu başvurunun reddi kararının tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize başvurarak dosyanın görevli İstanbul İş Mahkemesine gönderilmesinin talep edilmemesi halinde Mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine,
3-Harç ve yargılama giderinin görevli mahkemece değerlendirilmesine, HMK 331/2. maddesi gereğince davaya başka bir mahkemede devam edilmediği taktirde talep halinde harç ve yargılama giderinin ve gider avansının harcanmayan kısmının mahkememizce karar altına alınmasına,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalıların yokluğunda kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip
(e-imza)

Hakim
(e-imza)

BU EVRAK 5070 SAYILI KANUN GEREĞİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞTIR