Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/374 E. 2019/693 K. 09.07.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO: 2019/368 Esas
KARAR NO: 2019/775

DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 21/06/2019
KARAR TARİHİ: 19/07/2019

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili mahkememiz dosyasına uyap üzerinden sunmuş olduğu dava dilekçesinde,” Müvekkillerden …Şti. tarafından keşide edilen ve davaya konu …Bankası … Şubesi… seri nolu 31.05.2019 keşide tarihli ve 50.000- TL bedelli çekin de aralarında bulunduğu toplamda 6 adet çek yaprağı, 1 nolu müvekkil şirket tarafından eksiksiz olarak düzenlenerek 2 nolu müvekkil … Ştine verilmiş ve müvekkil şirket tarafından da ticaretinde kullanılmak üzere ciro edilmiş ve şirket merkezinde muhafaza edilmiştir. Alacaklı tarafından icra takibine konu edilen çekin de aralarında bulunduğu 6 adet çek, ödeme olarak 3. Şahıslara verileceği sırada, bu çeklerin işyerinde kaybolduğu anlaşılmıştır. Şirket merkezinde yapılan tüm aramalara rağmen bahse konu çekler bulunamamıştır. Bunun üzerine müvekkil şirket yetkilisi tarafından en yakın polis merkezine gidilerek olay hakkında bildirimde bulunulmuş ve tutanak tutulması istenmiş ise de görevli polisler tarafından, mahkemede çek iptali için dava açılması gerektiği, kendilerinin tutanak düzenleyemeyeceği bildirilmiştir. Bunun üzerine müvekkillerden …Şti. tarafından, dava konusu çeklerin de aralarında bulunduğu 6 adet çek ile ilgili olarak 02.05.2019 tarihinde İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin … E. Sayılı dosyasından “çek iptali davası” dava açılmıştır. Bu çeklerle ilgili ödeme yasağı kararı verilmesi yönündeki talebimiz Mahkeme tarafından yerinde görülmüş ve dava konusu çeklerin de aralarında bulunduğu 6 adet çek için 06.05.2019 tarihinde “ödeme yasalğı kararı” verilmiştir. Tarafımızdan, mahkeme tarafından verilen ödeme yasağı kararı, çekin keşide edildiği muhatap banka … Bankası …şubesine derhal elden teslim edilmiştir. Çekin keşide gününde bankaya ibraz edilmesi üzerine İstanbul … ATM … E. Sayılı dosyası gereğince işlem yapılmadığına dair kaşe çekin arka yüzüne vurularak davalı alacaklıya çek iade edilmiştir. Dava konusu çek ile ilgili Mahkeme tarafından ödeme yasağı kararı verilmiş olmasına rağmen bir şekilde davalı alacaklı tarafından ele geçirilen ve bankaya ibraz edilen bu çek ile ilgili İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesinin… D. İş Sayılı dosyasından ihtiyati haciz kararı verilmiş olup davalı alacaklı bu çeki İstanbul … İcra Md. … E. Sayılı dosyasından icra takibine koymuştur. Son ciranta ve çeki ibraz eden ise davalı … . Bu davalı, kendisinden bir önceki ciranta olan davalı Dağpet şirketi hakkında icra takibi başlatmamış, ondan önceki ciranta olan davalı … Kayanın ise adresini ödeme emrine yazmamıştır. Davalı … …şirketi hakkında hiç takip yapmaması ve yine bir önceki ciranta olan davalı … Kayanın da adresini takip talebine yazmamış olması, çekin meşru olmayan hamili olan davalı … kötü niyetli olduğunu tüm davalıların birlikte hareket etmekte olduklarını kanıtlamaktadır. TTK 757. Ve HMK 389. Maddesi gereğince çek bedelinin Mahkemeniz tarafından belirlenecek olan tevdi mahalline ödenmesi ve huzurdaki dava sonuçlanıncaya kadar alacaklıya ödenmemesi kaydı ile müvekkil şirketler aleyhinde İstanbul … İcra Md. … Esas sayılı dosyasından başlatılan icra takibinin durdurulmasına ve tüm hacizlerin kaldırılmasına, Yukarıda 1 nolu talebimizin kabul edilmemesi halinde İcra ve İflas Kanununun 72/3. Maddesi ve HMK 389/1. Maddesi gereğince, çek hakkında ödeme yasağı kararı verilmiş olması, davalıların çeki haksız olarak ele geçirmiş olmaları bir arada hareket etmeleri ve kötü niyetli olmaları karşısında, mümkün ise teminatsız olarak, değilse de Mahkemeniz tarafından belirlenecek olan teminat karşılığında, takip konusu borcun, davalı alacaklıya ödenmemesi kaydı ile icra dosyasına yatırılması ve mahkemeniz tarafından belirlenecek olan teminatın yatırılması durumunda dosyaya yatırdığımız paranın alacaklıya ödenmemesi ve icra dosyasından müvekkil şirketlere ait başta banka hesapları olmak üzere malvarlığı üzerine konulan hacizlerin kaldırılması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesine, ” şeklinde ifadelerle müvekkilinin borçlu olmadığınını tespitine dair menfi tespit talebinde bulunmuştur.

DELİLLER VE GEREKÇE :
Dava, menfi tespit davasıdır.
HMK 114/2 madde uyarınca diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümlerin saklı olduğunun belirtilmiş, HMK 138.maddesi de dava şartlarının öncelikle karara bağlanması gerektiği, yine HMK 115/1.maddesi gereğince dava şartlarının yargılamanın her safhasında mahkeme hakimliğince resen dikkate alınması gerektiği hususları hep birlikte değerlendirilmiş ve öncelikle bu yönde karar vermek gerekmiştir.
HMK 118/1 maddesi gereğince “Davanın dava dilekçesinin kaydedildiği tarihte açılmış ” sayılacağının belirtildiği, 7155 sayılı kanunun 20.maddesi ile 13/01/2011 tarihli ve 6102 sayılı TTK.5.maddesinden sonra gelmek üzere dava şartı olarak Arabuluculuk getirildiğini, söz konusu düzenleme ile “Bu kanunun 4.maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalarada, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır” hükmünün bulunduğu ve yine 7155 sayılı kanun Yürürlük başlıklı 26/1-a maddesinde, kanunun 10,20 ve 21.maddeleri 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe girer hükmü bulunduğu anlaşılmıştır.
Somut durumda, incelenen dosyada davanın 11/04/2019 tarihinde, 7155 sayılı kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra açıldığı anlaşılmaktadır. Davacı vekili, dava dilekçesinde, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi …Hukuk Dairesi … E., …K. Sayılı ilamına dayanarak, menfi tespit davalarının zorunlu arabuluculuk kapsamında bulunmadığını belirttiği görülmüştür. Menfi tespit davaları ya da tüm tespit davalarının dava şartı arabuluculuk kapsamında kalıp kalmadığı tartışmalıdır. TTK’nin 5/A maddesine göre, “Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.”. Müspet (olumlu) ve menfi (olumsuz) tespit talebi ile açılacak davalar, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talep sonucu içermediği için dava şartı arabuluculuk kapsamında kabul edilemeyeceği görüşü ileri sürülmektedir. Tespit davalarının dava şartı arabuluculuk kapsamında kaldığı görüşünü ileri sürenlere göre ise, TTK’nin 5/A maddesindeki düzenleme ile talep sonucuna değil, dava konusuna açıkça vurgu yapılarak, dava konusunun bir miktar paranın ödenmesi olması şartı aranmış olduğu, bu bakış açısı ile müspet veya menfi tüm tespit davalarının, esas itibari ile bir miktar paranın ödemesine ilişkin olmaları da dikkate alındığında, dava şartı arabuluculuk kapsamında kaldığı ileri sürülmektedir.
Kanun koyucunun yapmış olduğu düzenlemeye hangi anlamı vermek istediği yorum yolu ile belirlenir. Burada önemli olan, kanun koyucunun yapılmış düzenleme ile hangi menfaati korumak istediği, bunu hangi amaç ve doğrultuda yapmış olduğunu anlayabilmektir. Kanun maddelerinde kullanılan kelimeler de yorumun unsurlarındandır. Somut olaya kanun maddesini uygulayacak hâkim, kanunun lafzı yanında yukarıda da değinildiği gibi maddenin özü ve ruhuna da temas edecektir. Zira hâkimler, huzurlarına gelen davalarda hukuki sebepleri irdeleyecek ve Türk Kanunlarını re’sen uygulama vazifelerini yerine getireceklerdir. Kanunun katı bir şekilde uygulanması halinde bir adaletsiz yahut hakkaniyete aykırı bir durum ortaya çıkacak ise, hâkimin elindeki yegane argümanın Türk Medeni Kanunu’nun 2 inci maddesi olduğu gözden kaçırılmamalıdır. TTK’nin 5/A maddesi ile yapılan düzenleme usul hukukuna ilişkin bir düzenlemedir. Usul hükümlerinin yorumunda öncelikle lafzi yorum uygulanacaktır. Lafzi yorum yönteminde kanun hükmünde yer alan kelimelerin, deyimlerin, ifadelerin dilbilgisi kuralı yönünden cümle yapısı içindeki anlamları değerlendirilir. Ancak, kanun koyucunun kullandığı kelimelerden açık bir anlam çıkarılamıyorsa, diğer yorum kurallarının uygulanması gerekir. Medeni usul hukukunun şekli bir hukuk alanı olması, yorum gerektiren konularda 6100 sayılı HMK’nin dar yorumlanmasını gerektirmez; aksine geniş yorum yapılmadır.
Ancak bu yolla amaca uygun doğru yorum yapılabilir. 7155 sayılı Kanunun genel gerekçesinde ve TTK’nin 5/A maddesini ihdas eden madde gerekçesinde, kanun koyucunun sadece konusu bir miktar para alacağının ödenmesi olan eda davalarını dava şartı arabuluculuk kapsamına dâhil edip diğer tüm dava türlerini kapsam dışında tuttuğuna ilişkin açık bir gerekçe yoktur. Bununla beraber, kanun koyucunun, 01/01/2018 tarihinde uygulanmaya başlanan bireysel ve toplu iş sözleşmesine dayanan iş uyuşmazlıklarındaki dava şartı uygulamasındaki başarıyı esas alarak tüm ticari davalarda da benzer bir düzenleme ile dava şartı arabuluculuğu düzenlemeyi amaçladığı 7155 sayılı Kanununun genel gerekçesinden anlaşılmaktadır. İş uyuşmazlıklarında dava şartı arabuluculuğu düzenleyen 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrası ile “Bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalarda, arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır” şeklinde düzenleme yapılmıştır. İş uyuşmazlıklarında dava şartı arabuluculuk ile ilgili uygulamada, eda ve tespit davalarının dava şartı arabuluculuk kapsamında kaldığı doktrin ve uygulamada tartışmasız olarak kabul edilmiştir ve uygulama bu şekilde devam etmektedir. Ayrıca, tespit davası eda davasının öncülüdür ve eda davasının sonunda verilen hükmün içinde tespit hükmü de yer alır. Söz konusu gerekçeler dikkate alındığında ve 7155 sayılı Kanun Genel Gerekçesinde de; TTK’nin 5/A maddesi uyarınca, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunuyla işçi ve işveren uyuşmazlıkları bakımından kabul edilen ve 1 Ocak 2018 tarihinden bugüne kadar uygulanan “dava şartı olarak arabuluculuk” kurumunun uygulamada sağladığı başarı ve fayda göz önünde bulundurularak bu kurumun ticari uyuşmazlıklara da teşmil edilmesi yönünde düzenlemeler yapılmakta olduğu hususları beraber değerlendirildiğinde; alacak ve tazminat talepleri hakkındaki davalar yanında, tespit davalarının da dava şartı arabuluculuk kapsamında olduğu sonucuna varılmaktadır.
İncelenen dosya özelinde yukarıda belirtilen gerekçeler ve davanın 7155 sayılı kanun yürürlüğe girdikten sonra ki dönemde açıldığı, dosyada yer beyan ve bilgilerden dava açılmadan önce 7155 sayılı kanun gereğince arabuluculuğa başvurulmadığı anlaşıldığından; iş bu davada davanın HMK 115/1 ve HMK 115/2 maddeleri gereği dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın HMK 115/1 ve HMK 115/2 maddeleri gereği dava şartı yokluğundan usulden REDDİNE,
2-Harçlar yasası uyarınca alınması gereken 44,40 TL ilam harcının peşin alınan 947,30 TL’den düşümü ile geri kalan 902,90 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin üstünde bırakılmasına,
4-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansının ilgili tarafa iadesine,
5-Mahkememizin 03/07/2019 tarihli ara kararı ile verilen ihtiyati tedbir kararının mahkememizin işbu kararı kesinleşene kadar devamına,
Dosya üzerinde inceleme ile, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta için İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere karar verildi.

Katip …

Hakim …
¸