Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/366 E. 2019/637 K. 01.07.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/366 Esas
KARAR NO : 2019/637

DAVA : İhya Davası
DAVA TARİHİ: 21/06/2019
KARAR TARİHİ: 01/07/2019

Mahkememizde görülmekte olan Şirketin İhyası davasının yapılan inceleme sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili sunduğu dilekçesinde ihyasını talep ettikleri “…Ticaret- …” isimli firma hakkında Bolu … Asliye Hukuk Mahkemesi … esas sayılı dosyasında yargılama yapıldığı, bu yargılamada davalı kılınan ihyası istenilenin ticaret sicilden terkin edildiğinden bahisle Bolu …Asliye hukuk Mahkemesince kendilerine verilen önel üzerine ihya talebinde bulundukları görülmüştür.
DELİLLER VE GEREKÇE :
Dosyada yapılan incelemede çıkartılan … Ticaret Sicil Müdürlüğü kayıtlarına göre … sicil numarasında kayıtlıyken 30.04.2009 tarihinde terkin edilen ve 06.05.2009 tarihinde Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilenin bir tüzel kişi değil, gerçek kişi tacir hüviyetinde olduğu anlaşılmıştır.
6102 sayılı yasanın 547.maddesi uyarınca eksik tasfiye halinde ihya talep edilebileceği, anonim şirketler için öngörülen bu düzenlemenin 6102 sayılı yasanın 643.maddesi yollamasıyla limited şirketler içerisinde uygulanacağı sabit olup, yine 6102 sayılı yasanın geçici 7.maddesi uyarınca yapılan terkin işlemlerinde de yine anonim, limited ve kooperatifler için 5 yıllık süre içerisinde bu maddeye dayalı sicilden terkin edilenler yönünden, menfaati bulunan ortakları, alacaklıları veya tasfiye memurlarında ihya davası açılabileceğine dair düzenleme bulunmaktadır.
6102 sayılı TTK’nun ne 547.maddesinde ne de geçici 7.maddesinde gerçek kişi şahıs şirketi tacir için bir düzenleme bulunmadığı görülmüştür.
Tacir, 6102 sayılı yasanın 12. Maddesinde gerçek kişiler, 16.maddesinde tüzel kişiler ve 17.maddesinde de donatma iştiraki ayrımına tabi tutulmuş ve 41.maddede gerçek kişi olan tacirin ticaret unvanı 46. Maddeye uygun olarak yapılabileceği ekleriyle kısaltmalar yapılarak adı ve soyadından oluşacağı, 6102 sayılı yasanın 27.maddesinde ticaret sicile tescilin kural olarak istem üzerine yapılacağı, 29.maddede tescil işleminin dilekçe ile yapılacağı ve 31.maddede tescil edilmiş hususlarda meydana gelen her tür değişikliğin de sicile tescil edileceği ve tescilin dayandığı olgu veya işlemlerin tamamen veya kısmen sona ermesi ya da ortadan kalkması halinde sicildeki kaydın da kısmen yahut tamamen silineceği, 40.maddede “her tacirin ticari işletmesinin açıldığı günden itibaren 15 gün içerisinde ticaret işletmesinin ve ticaret sicil ünvanının işletme merkezinin bulunduğu yer ticaret siciline tescil ve ilan ettirileceğini” 41. Maddede “gerçek kişi olan tacirin ticaret unvanı 46.maddeye uygun olarak yapılabilecek ekler ile kısaltılmadan yazılacak adı ve soyadından oluşacağı” nın tüzel kişiler yönünden ise 42 ve 43. ve tacir sayılan diğer tüzel kişiler ve donatma iştiraki için 44.maddesinde unvanın ne şekilde olacağına dair düzenlemeler getirildiği görülmüştür.
6102 sayılı yasanın 124.maddesinde ticaret şirketlerinin ” kollektif, komandit, anonim, limited ve kooperatiflerden ibaret olduğu, 2.fıkrasında da kollektif ve komandit şirketin şahıs, anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş şirketlerin sermaye şirketi olduğuna dair düzenlemeler getirilmiştir.
6102 sayılı yasanın 125.maddesinde de ticaret şirketlerinin tüzel kişiliğe haiz olduğu, 6102 sayılı yasanın 211 ve devamı maddelerinde kollektif şirketlere ilişkin düzenlemeler yapıldığı, gerçek kişiler arasında kurulan kollektif şirketin ortaklardan hiçbirinin sorumluluğunun şirket alacaklarına karşı sınırlandırılmamış şirket türünde olduğu, 6102 sayılı yasanın 304 ve devamı maddelerinde de komandit şirkete ilişkin düzenlemeler getirildiği ve “ticari bir işletmeyi bir ticaret unvanı altında işletmek amacıyla kurulan, şirket alacaklarına karşı ortaklardan biri veya birkaçının sorumluluğunun sınırlandırılmamış ve diğer ortak veya ortakların sorumluluğunu belli bir sermaye ile sınırlandırmış olan şirket olduğu” 6102 sayılı TTK’nun 329 ve devamı maddelerinde anonim şirketlere ilişkin düzenleme yapıldığı ve “sermayesi belirli ve paylara bölünmüş olan, borçlarından dolayı yalnız malvarlığıyla sorumlu bulunan şirkettir” şeklinde tanımlandığı, 6102 sayılı yasanın 564 ve devamı maddelerinde komandit şirkete ilişkin düzenlemeler yapıldığı ve 564.maddede “sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket, sermayesi paylara bölünen ortakların biri veya birkaçının şirket alacaklarına karşı bir kollektif şirket ortağı, diğerleri bir anonim şirket pay sahibi gibi sorumlu olan şirkettir” şeklinde tanımlandığı, 6102 sayılı yasanın 573 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olan limited şirketin ise “bir veya daha çok gerçek veya tüzel kişi tarafından bir ticaret unvanı altında kurulan esas sermayesi belirli olup….ortakların şirket borçlarından sorumlu olmayıp, sadece taahhüt ettikleri esas sermaye paylarını ödemekle ve şirket sözleşmesinde öngörülen ek ödeme ve yan edim yükümlülüklerini yerine getirmekle hükümlü oldukları belirtilmiştir.”
Tüm bu düzenlemeler uyarınca; tüzel kişiliği bulunmayan gerçek kişi tacir için ayrı bir sorumluluk düzenlemesinin bulunmadığı, buna göre de gerçek kişi tacirin alacaklarına karşı tüm mal varlığıyla sorumlu olduğu ve gerçek kişi tacirin sicil kaydının silinmiş olmasına rağmen tüzel kişiliklerde, sicilden terkinin tüzel kişi tacirin gerçek kişilerdeki ölüme benzer sonuç doğurmasına rağmen, gerçek kişi tacirin sicilden terkininin ölüm benzeri sonuç doğurmadığı, sorumluluğunun bir ticaret unvanı kullansa bile zaten tüm mal varlığı ile gerçek kişi tacir üzerinde olması nedeniyle sicilden terkinin gerçek kişi tacirin bu sorumluluğunu sonlandırmadığı, ortadan kaldırmadığı, gerçek kişi tacire karşı doğrudan adına dava açılabileceği, bu nedenle sicilden kaydı terkin edilmiş olsa bile takip veya davada temsili için ihyasının gerekmediğine, bu nedenle de davacının bu davayı açmadan da gerçek kişinin adını ve soy adını bildirmek suretiyle ona karşı takip ve dava açabileceği sabit olmakla, bu nedenle davacının açılan bu davada hukuki yararının bulunmadığına kanaat getirilmiştir.
Hukuki yarar 6100 sayılı HMK 114/1 maddesinde dava şartı olarak düzenlenmiş olup, HMK 138 maddesi uyarınca yargılamada öncelikle dava şartlarının değerlendirilmesi gerektiği ve HMK 115/1 maddesi uyarınca da bu hususun yargılamanın her safhasında resen denetleneceğine dair düzenlemeler dikkate alınarak açılan davada davacının davasının HMK 114/1-h maddesindeki hukuki yarar dava şartı yokluğundan davasının HMK 115/2 maddesi uyarınca usulden reddine karar vermek gerekmiş ve dosya üzerinde inceleme ile aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.

KARAR : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının 114/1-h maddesindeki hukuki yarar dava şartı yokluğundan, HMK 115/2 maddesi uyarıca usulden reddine,
2-Davacı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
3-Karar kesinleştiğinde harcanmayan gider avansının davacıya iadesine,
Dair, dosya üzerinde inceleme ile gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinafı kabil olmak üzere oy birliği ile karar verildi.

Başkan

Üye

Üye

Katip