Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/337 E. 2021/167 K. 01.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/337 Esas
KARAR NO:2021/167

DAVA:Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ:10/06/2019
KARAR TARİHİ:01/03/2021

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, Müvekkillerin … Ticaret sicil numarasına kayıtlı Davalı …Ş.’de, … %20 (240.000), … %15 (180.000) ve … %5 (60.000) olmak üzere toplam %40 hisse ve 480.000 oy sahibi olduklarını, Davalı şirketin 15.09.2003 tarihinde kurulmuş, antika ve kullanılmış eşya satışı yapmakta olan bir şirket olup bu satışların yapılması İçin müzayedeler düzenlemekte olduğunu, müvekkili …’nin, davalı şirkette kuruluşundan İtibaren yönetim kurulu başkanı olarak görev yapmış olup mutlak imza yetkisine sahip olduğunu, ancak henüz görev süresi sona ermeden 17.01.2018 tarihli Yönetim Kurulu Kararı ile müvekkilinin Yönetim Kurulu Başkanlığına ve mutlak imza yetkisine kötü niyetli olarak son verildiğini, süre geçtikten sonra 2018 Olağan Genel Kurulu ile aynı günde yani 14.05.2019 tarihinde 2017 yılı İçin de Olağan Genel Kurul yapıldığını, 14.05.2019 tarihinde yapılan 2017 Genel Kurul Toplantısında madde 04 gündemi ile 2017 yılına ait finansal tabloların onaya ve kabule açıldığını, bu oylamanın müvekkillerin 480.000 red oyuna karşılık, diğer tüm ortakların kabul oyu olan 720.000 oy çokluğu ile kabul ve tasdik edildiği, Müvekkillerde, uzun zamandır 2017 yılı finansal tablolara ilişkin şüpheler bulunmakta olup, geçen zamana rağmen bu şüphelerin giderilmediğini, bu nedenle de müvekkillerin bu oylamada red oyunun yanında muhalefet şerhini de işlettiklerini, 2017 yılı 16.12.2017 yılında bir müzayede düzenlendiğini, olağan akışta olduğu gibi müzayede de satılan ürünler alıcılarına teslim edilirken, satılamayan ürünlerin sahiplerine iade edildiğini, müzayedeye konulan ürünlerin büyük çoğunluğunun sahiplerinden sevk irsaliyesi ile alınmakta ve bu kapsamda satılmayan ürünlerin sevk irsaliyesi ile İade edildiğini, olağan akışta ayrıca alıcı bulmayan bir ürünün artık uzun süre alıcı bulma ihtimali düşük olduğundan aradan uzun süre geçmeden yeniden satışa sunulmadığını, 16.12.2017 tarihli katalog 204. sayfada yer alan 282 no’lu …Kur’an-ı Kerim’in katalog satış fiyatı 160.000-TL iken müzayede sonrasında 23.12.2017 tarihinde haricen KDV hariç 280.000-TL’ye, katalog 225. sayfada yer alan 308 no’lu … katalog satış fiyatı 12.000-TL iken müzayede sonrası 25.12.2017 tarihinde KDV hariç 28.000-TL’ye ve 309 nolu … katalog satış fiyatı 2.500-TL iken KDV hariç 32.000-TL’ye faturalandırıldığını, bu örneklerden de görüleceği üzere, müzayede de satılmayan bir ürünün, sonrasında bu denli yüksek fiyata üstelik müzayedeleri çok iyi takip eden ve daha ucuza müzayede de girip alabilecek kişilere satılmasının olağan akışa aykırı olduğunu, Üstelik son verilen örnekteki cepken ve bohça…’a faturalanmış olup, bu kişinin piyasayı ve ürün özelliklerini bilen bir koleksiyoncu olduğundan aynı anda İki ürün alırken katalog değeri daha düşük bir ürüne daha fazla bedel biçmesinin makul olmadığı gibi, örneğinin de bulunmadığını. Davalı şirketin tasfiyesi için dava açılmış olup, …. Ticaret Mahkemesi… E. sayılı dosya üzerinden davanın devam ettiğini, Davalı şirkette 26.01.2018 tarihli yönetim kurulu kararı ile 06.03.2018 tarihinde genel kurul yapılmasına karar verildiğini, 06.03.2018 tarihli genel kurulda müvekkiller tarafından bazı İşlem ve hareketlerle ilgili olarak tereddütlerin ortaya çıkmış olması, yönetim kurulu üyelerinin faaliyet raporu ve yine faaliyet raporunda yer alan finansal veriler konusunda ayrık düşünceye sahip olmaları sebepleri ile genel kurulun TTK m. 420, TTK m. 413/3 uyarınca 1 ay ertelenmesinin talep edildiğini, bu talebin diğer ortaklar tarafından kabul edilerek bir sonraki genel kurulun 06.04.2018 tarihine ertelendiğini, 06.04.2018 tarihînde ise, müvekkiller dışında kalan ve toplamda %60 pay sahibi olan ortaklar tarafından genel kurulun keyfi olarak ertelendiğini, müvekkillerin ilk ertelemede belirtilen mali tablolardaki kuşkularının giderilmediği bu nedenle bu şüpheli işlemlerinin tartışılmasına ve genel kurul tutanaklarına geçmesine engel olmak için çoğunluk oya sahip ortaklar tarifından genel kurulun yasaya aykırı olarak ertelendiğini, Genel kurul kararının iptaline ilişkin dava açılabilmesi için gereken ilgili tarafın toplantıya katılarak olumsuz oy kullanılması gerekmekte olduğunu, bu hususlann toplantı tutanağında yer almakta olduğunu, ayrıca kararın iptali için, kararın kapsamının kanuna, dürüstlük kuralına aykırı olması gerektiğini, iddiaların doğru olduğu tespit edilmesi halinde, olmayan bir satış için fatura düzenlenip yıl sonu zararının yok edilmesi hususunun hem vergi ve diğer kanunlara hem de dürüstlük kurallarına aykın olduğunu bildirerek, Davalı şirketin 14.05.2019 tarihli Olağan Genel Kurul’unda madde 04 başlığı ile finansal tablolara ilişkin alınan kabul ve tasdik kararının iptaline, TTK m. 448/1 uyarınca işbu davanın açıldığı hususunun Davalı şirket web sitesinde yayınlanmasına, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, Davacılar tarafından teminat gösterilmesi gerektiğini, Davacıların huzurdaki dava ve daha evvel …. ATM nezdinde… E. sayısı ile ikame etmiş olduklarını ve red ile sonuçlanan ancak daha kesinleşmeyen şirketin feshi davası ile müvekkil şirketi kilitlemek, şirketin tasfiyesi tehditi altında kendi hisselerini fahiş bedelle devretmek ve müvekkil şirketi itibar kaybına uğratmak istediklerini, hakkın kötüye kullanılması teşkil eden işbu Genel Kurulun iptali davası sebebiyle de, ortaklığın zarara uğramasını engellemek için davacılar hakkında teminat göstermeleri yönünde karar verilmesini talep ettiklerini, Davacıların iş bu davayı açmakla hukuki yararı bulunmadığını, Davacıların Genel Kurulun finansal tablolar ilgili 4. maddesinde alınan kararın iptalini talep etmekte hukuki yararlan bulunmadığını, dava şartı yokluğundan davanın usulden reddinin gerektiğini, davacıların iptalini talep ettikleri Olağan Genel Kurul kararının, 2017 senesi Aralık ayında dava dışı üçüncü kişilere kesilmiş ve bedelleri tahsil edilmiş, vergileri ödenmiş, usulüne uygun olduklarının … Asliye Ticaret Mahkemesinin … E. sayılı dosyasına mübrez 02.05.2019 tarihli bilirkişi raporu ile de zaten tespit edildiğini ve bilançonun karlılık/zarar neticesine bir etkisi olmayan faturaların da içinde bulunduğu finansal tabloların kabul ve tasdikine ilişkin olduğunu, alınan bu genel kurulu kararıyla davacıların hiçbir ortaklık hakkı zedelenmediği gibi kararın, davacıları herhangi bir borç, yükümlülük veya mükellefiyet altına da sokmadığını, hal böyle iken davacıların huzurdaki davayı açmakta hiçbir hukuki yararlarının olmadığı gibi, açılan davanın sadece hakkın kötüye kullanılmasından ibaret olduğunu, Davacılardan …’nin hissesine dava dışı üçüncü kişi alacaklı tarafından haciz konulmuş olup kendisinin bu hisse ile ilgili yasal olarak tasarruf hakkının sınırlandırıldığını, borçlu olduğu …. icra Müdüriüğü’nün … E. sayılı dosyasından yapılmış olan takip kesinleşmiş olup, müvekkil firmaya icra yazısının ulaştığını, İİK m. 86/1 hükmü çerçevesinde hacizli bir mal üzerinde borçlunun, alacaklının muvafakatini ve icra dairesinin İznini almadan tasarrufta bulunamayacağının açık olduğunu, mezkur dosyalarda davacı olarak bulunan borçlu …’nin, işbu davalardaki davacılık sıfatı sebebiyle şimdiye kadar bulunduğu ve bundan sonra bulunacağı tasarruflar haciz koyan alacaklının alacağını ihlal edecek hukuki nitelik taşıdıklarından bu tasarrufların kısıtlamalarının IIK çerçevesinde gerektiğini, …’nin… … A.Ş. nezdindeki hissesi hacizli olduğundan, …. İcra Müdürlüğü ve alacaklı vekilinden birlikte onay gelene dek, davacılık sıfatının hukuken askıda olduğu, 2017 yılı Olağan Genel Kurul toplantısında 4. madde başlığı altında görüşülen finansal tablolara ilişkin alınan kararın iptaline mesnet olarak gösterilen fatura ve irsaliyelerin ve sair tüm iddiaların …. Asliye Ticaret Mahkemesinin… E. sayılı şirketin feshi davasında bilirkişiler tarafından incelendiğini ve bir usulsüzlüğün tespit edilmediğini, … E. sayılı dosyasında Aynı faturaları “şüpheli işlemler suretiyle şirketin ve azınlık hissedarın zarara uğratılması” iddiasıyla şirketin fesih sebebi olarak sunduklarını ancak toplanan deliller ve mezkur alınan bilirkişi raporu ile bir usulsüzlük olmadığı tespit edilemediği ve davanın reddedildiğini, şimdi de aynı faturaların işbu davaya konu edildiğini, Davacıların, davalarına gerekçe olarak ileri sürdüğü “müzayede sonrası bir kısım satış işlemleri ve bilançonun gerçeği yansıtmadığı” yönündeki tüm beyanların/vakıaların kasıtlı olarak eksik, yanıltıcı ve gerçeğe aykırı olduğunu, iddia olunan “olağan dışı ve şüpheli İşlemler” esnasında müvekkil şirketin yönetim kurulu başkanının davacılardan … olduğunu, İddia edilenin aksine müzayede sonrası ve yüksek/farklı fiyattan satışın olağan bir uygulama olup, bizzat davacılardan …’nin yönetim kurulu başkanı olarak görev yaptığı 14 yıllık süreçte gerçekleşen ve sürekli başvurulan bir uygulama olduğunu, 2014, 2015ve 2017 senelerinde de müzayede sonrası, daha yüksek fiyat ile satış yapıldığını, davacının bu satışlara hiç değinmediğini, Müzayede sonrası satışların katalog fiyatlarından daha yüksek faturalandırılmasında bir usulsüzlük ya da iddia edildiği şekilde hayatin olağan akışına aykırılığın söz konusu olmadığını, müzayede usulünü bilen herkesin vakıf olduğu üzere, çoğu zaman müzayedede satılmayıp da müzayede sonrası sahibine iade dahi edilmiş eserlere sonradan internet sitesinde ve kataloglarda görüp talip olanların olabileceği, bu aşamada … da eser sahiplerine sorarak ürün hala ellerinde ise eseri aldığını, sadece gider pusulası düzenleyerek girişinin yapılıp isteyene de faturasının kesildiğini, bu durumlarda katalog fiyatının geçerli olmadığını, mal sahibinin rakamlarının yüksek olabileceğini, zaten mezatta fiyatların düşükten başlamasının bîraz da kişileri cezbetmek amaçlı olduğunu, faturalardan da görüleceği üzere iddia edilenin aksine, emsal satışlarda da sadece komisyon faturası kesilmeyip, mal bedelinin de faturalarda gösterildiğini, müvekkil şirketin yapmış olduğu her müzayedenin satışları noterlik tarafından tutanak altına alındığı, hangi malın satılıp satılmadığının belgeleri olduğu, müzayedede satılmayanların bilahare satılarak faturalannın kesildiğinin tereddüde mahal verilmeksizin ispat edildiğini, noterlikte kayıt altına alınana tutanaklarda davacı … … imzası mevcut olduğunu, Davacıların kasten mahkemeyi yanıltmak amacıyla eksik ve gerçeğe aykırı beyanlarda bulunduklarını, Davacıların ileri sürdüğü müzayede sonrası ürünlerin satılmış olmasına rağmen iade ettiklerine dair sevk İrsaliyeleri bulunduğu iddiasının muhasebe elemanının basit bir hatasından ibaret olup, satışları yapan ile irsaliye düzenleyen arasında basit bir koordinasyonsuzluktan kaynaklanan bir olgu olup, davacıların bu basit muhasebesel hatayı gerçeğe aykırı diğer beyanlarıyla birleştirerek ortaya şaibeli bir işlem varmış gibi göstermeye çalıştıklarını, hata fark edildikten sonra söz konusu sevk irsaliyelerinin düzeltildiğini, Davacıların, aynı aileye mahsup olup aynı adreste ikamet ettiklerini ve dava dilekçesinde bildirilen adres kaydının doğru olmadığını, aynı aileye mensup oldukları İçin de davada … ile birlikte diğer davacıların bulunmasının tamamen ailevi sebeplerle yalnız bırakmamak adına olduğunu bildirerek, Tüm bu nedenlerle TTK m. 451 uyarınca kötü niyetli davacılara karşı sorumluluk ve tazminat davaları açma hakkımız saklı kalmak kaydıyla; TTK m. 448/3 uyarınca davanın esasına geçilmeden önce davacıların Sayın Mahkeme’nin takdir edeceği nispette bir teminat göstermesine, somut olayda davacıların genel kurul kararının iptalini talep etmekte hukuki yararları bulunmadığından HMK’nın ilgili maddeleri uyarınca davanın öncelikle dava şartı yokluğundan usulden reddine, davanın esasına girilmesi halinde, davacılardan …’nin müvekkil şirket nezdinde hisselerine haciz konulmuş olduğundan, açılmış davanın …. İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosya alacaklısı vekillerine ihbarına, 14.05.2019 tarihli 2017 senesine ait olağan genel kurul kararının iptali istenen 4. maddesinin yasaya, ana sözleşmeye ve dürüstlük kuralına uygun olması sebebiyle, ortada iptalini gerektiren yasal bir sebep bulunmadığından, davanın esastan reddine, yargılama ve harç giderleri ile vekalet ücretinin davacılara yükletilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE :
Davanın Genel kurulda alınan kararın iptali davasıdır.
Taraflar arasındaki ihtilafın; Davacıların dava açmakta hukuki yararlarının olup olmadığı, davacılardan … …’nin hisseleri üzerine konulan haciz nedeniyle dava açma hakkı olup olmadığı, davacıların kötü niyette hareket edip etmedikleri, davaya konu 14.05.2019 tarihinde yapılan 2017 yılı genel kuruluna ilişkin 4 no’lu kararın kanuna, dürüstlük kuralına uygun olup olmadığı, iptal şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı görülmüştür.
Mahkememizce davalı şirketin ticaret sicil dosyasının celp edildiği, incelenmesinde davalı şirketin Ticaret Sicil Memurluğunda … sicil no ile kayıtlı …nin kuruluşunun 15.09.2003 tarihinde tescil edildiği, ve ayrıca müzayede de satılan emtilara ilişkin satın alan kişilere müzekkereler yazıldığı ve cevaplarının dosyaya celp edildiği görülmüştür.
Bilirkişilerden davacı iddiası, davalı savunması, genel kurul tutanağı, şirket kayıtları ve tüm dosya kapsamınca inceleme yapılarak genel kurulda alınan 4 no’lu kararının kanun, şirket ana sözleşmesi ve dürüstlük kuralına uygun olup olmadığı, iptal şartlarının oluşup oluşmadığına ilişkin rapor alınmasına karar verilmiştir.
Bilirkişiler mahkememize sundukları 27/11/2020 tarihli raporda özetle,
Taraflar arasındaki dava 14.05.2019 tarihinde 2017 mali yılı için yapılan genel kurul (“GK”) toplantısında alman 4 numaralı genel kurul kararının İptali davasıdır. Mezkûr karar davalı şirketin finansal tablolarının onaylanmasına ilişkindir.
Bu noktada üzerinde ayrıca durulması gereken bir başka usulî husus davalının, üzerinde haciz olan paylara ilişkin iptal davası açılması için icra dairesinin izninin alınması gerektiği İddiasıdır. Davalı şirket “Borçlu, alacaklının muvafakati ve icra memurunun müsaadesi alınmaksızın mahcuz taşınır mallarda tasarruf edemez.” hükmünü amir İİK 86/1 c. l’e atıfla davacının icra dairesinin izni olmadan iptal davası ikamet etmesinin mümkün olmadığı iddiasındadır. Evleviyetle ifade olunmak gerekir ki, llK’nın bu düzenlemesi hacizli mala ilişkin tasarruf hakkının kısıtlanmasıyla ilgilidir ve bu tasarruf hakkının kısıtlanması olgusu da mutlak değil nispi niteliktedir. Diğer bir deyimle mahcuz mal borçlu tarafından satılabilir bile (tasarrufi işlem) ancak bu haciz alacaklısının haklarını etkilediği ölçüde bu kişiye karşı geçersizdir. Bu temel bilgi hatırlandıktan sonra olaya bakıldığında davacının üzerine haciz konulmuş olan hisseye ilişkin bir tasarrufî işlem yapmadığı, hacizli hissesinden doğan ortaklık haklarının yönetsel nitelikte olanlarından iptal davasını kullandığı ve dava açtığı görülmektedir. Yani davalı şirketin ileri sürdüğü gibi bu halde İlK m, 86’nm uygulanma kabiliyeti yoktur, zira davacının mahcuz mal üzerinde haciz alacaklısının zararına tasarrufta bulunması mevzu bahis değildir, hatta aksine iptal davası açması neticesinde bilahare icradan satılması ihtimali bulunan hisselerin -iptal davasının neticesinde- değerinin artması İhtimali olabilir, ancak bunun aksi -değerinin düşmesi- varit değildir ve olamaz.
Yapılması gereken ikinci değerlendirme, alınan GK kararının “kanun, esas sözleşme veya dürüstlük kuralına” aykırı olup olmadığının tespitidir. İptali dava edilen GK kararı finansal tabloların onayına ilişkin [gündemin) 4 numaralı kararıdır. Muhasebe incelemesinden ve sektör değerlendirmesinden görüldüğü kadarıyla davalı şirketin defter, belge ve kayıtları birbiri ile uyumlu gözükmektedir. Bu noktada üzerinde durulması gereken husus … ailesine yapılan satışlardaki şirketin beyanı ile ailenin beyanı arasındaki farktır. Şirket müzayede sonrası satış çerçevesinde aileden tahsilat yapıldığını ve bunun elden bankaya yatırıldığını ifade etmekte, aile ise buna ilişkin ellerinde bir kaydın olmadığını, fatura ve ürün teslim almadıklarını ifade etmektedir.
Yapılan satıştan davalı şirketin kar elde ettiği muhasebe incelemesinden görülmektedir. Ortadaki sorun ailenin beyanı gereği kendilerine davalı şirketten fatura gönderilmediği ve faturada yer alan ürünü teslim almadıkları noktasından çıkmakla birlikte, satılan ürünün bedelinin davalı şirketin banka hesabına İnan/İpek … adına elden para yatırılarak geçtiği kayıtlardan görülmektedir. Bu bağlamda davalı şirketin belge ve kayıt düzeni birbirini teyit eder mahiyette olmasına rağmen, üçüncü kişi ile gerçek bir ticaret (ürün satışı) yapılıp yapılmadığı tarafların beyanları arasındaki mutabakatsızlık sebebiyle müphemdir. Bu durumun finansal tabloların sakatlığına ve giderek bu sebeple alınan GK kararının iptaline sebebiyet vermeyeceği hassaten mahkemenin takdirindedir.
Diğer taraftan ifade edilmelidir ki, 2003 tarihli protokol ortaklar arası bir anlaşmadır, diğer bir deyimle ortakların hukukuna ilişkindir ve bir ihlal vaki olduğunda sorun borçlar hukuku ilkeleri çerçevesinde çözümlenir. Oysa GK kararlarının iptali korporatif yapı gereği ortaklığın hukukuna ilişkin olup, ortakların hukukunun ihlali ortaklığın hukukunun ihlalini beraberinde getirmez ve ortaklar arası borçlar hukuku karakterli sözleşmelerin ihlali sebebiyle GK kararının iptali talep edilemez. Kaldı ki, mezkûr protokol aksine işlem yapılmasına imkan tanır mahiyettedir.
Takdiri ve hukuki tavsifi tamamen mahkemeye alt olmakla birlikte; davalı şirketin belge ve kayıt düzeninin birbirini teyit eder mahiyette olmasına rağmen, üçüncü kişi (… ailesi) ile gerçek bir ticaretin (ürün satışı) yapılıp yapılmadığının tarafların beyanları arasındaki mutabakatsızlık sebebiyle müphem olduğu, bu durumun finansal tabloların sakatlığına ve giderek bu sebeple alınan GK kararının iptaline sebebiyet vermeyeceği hususlarında görüş ve kanaatlerini sunmuşlardır.
Netice olarak mahkememizce yapılan değerlendirmeye göre, mahkememizde görülen işbu davada, 14.05.2019 tarihinde 2017 mali yılı için yapılan davalı şirket genel kurul toplantısında alman 4 numaralı genel kurul kararının iptalinin talep edildiği, iptali talep olunan kararın davalı şirketin finansal tablolarının onaylanmasına ilişkin olduğu görülmekle;
14.05.2019 tarihinde 2017 yılına ait Genel Kurulun yapıldığı, davacının iptal istemine konu 2017 yılına ait Olağan Genel Kurul toplantı Tutanağı 4. Maddesi içeriğine göre , … ve … Vekili Av. … ve… vekili Av. … söz alarak “Ortaklar arasında akdedilmiş 01,09.2003 tarihli Protokol 5.3. «Aksi kararlaştırılmadığı müddetçe, müzayede tarihinden itibaren 3 ay içim müzayede malları üçüncü kişilere satılmaz. Satım fiyatını Yönetim Kurulu belirler.” Bu hüküm ihlal edilerek 16.12.2017 tarihli müzayede sonrası genel faturalama sistemine aykın olarak, satılan tüm ürünler üzerinden komisyon bedeli ayrıştırmadan fatura düzenlenerek bir dizi ürün satış işlemi yapılmıştır. Müzayede sonrası satıldı gösterilen ürünler, hayatın olağan akışına aykırı olarak müzayede kataloğunda yer alan fiyatların çok çok üstüne faturalanmıştır. Şirket haklı nedenle feshine ve tasfiyesine ilişkin açılan ve …, Asliye Ticaret Mahkemesi… E. sayılı davada şirket kayıtları üzerinde, bilirkişi incelemesi yapılmış ve 22.12.2017 tarih … Sıra Nolu, 23.12.2017 tarih ve … Sıra No’lu, 25.12.2017 tarih re … Sıra Kolu, 25.12.2017 tarih … Sıra No’lu, 27.12.2017 tarih … Sıra No’lu faturalarının ödemelerinin akışa aykırı olarak elden alınıp, şirket çalışanları tarafından bankaya yatırıldığı keşif sırasında beyan edilmiştir. Ayrıca bu faturaların düzenlendiği kişiler ve şirketler ile mutabakat talep edilmesine rağmen inceleme tutanağına şerh edilen bu mutabakatlar dosyaya sunulmamıştır. Keşif sırasında tespit edilen bir diğer husus da, numaralan belirtilen bu faturalardaki ürünlerin şirket tarafından sahibine iade edildikten sonra, yani elinde yokken satılmış olmasıdır. Tüm bu şüpheli işlemler kapsamında 2017 bilançosunun gerçeği yansıtmadığı açıktır. Bu nedenle 22/12/2017 tarihinden sonra, bu faturaları kapsayan dönemlerle ilgili tüm işlemlere ilişkin olarak … dışındaki Yönetim Kurulu üyelerini ibra etmiyoruz. Bu şerhimiz kapsamında dava ve şikayet hakkımız saklıdır.” ifadelerinde bulunduğu, …’in söz alarak ” 2017 yılında Yönetim Kurulu Başkanı ve mutlak imza yetkilisi …. …’dir. Beyanları kabul etmiyoruz. Usulsüz işlem yoktur. Keza …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin… esas sayılı dosyasına verilmiş bilirkişi raporunda da bu husus tartışılmış ve usulsüz işlem olmadığı da ortaya çıkmıştır” ifadelerinde bulunduğu ve oylama sonrasında 2017 yılına ait finansal tabloların oy çokluğu ile kabul edildiği görülmüştür.
TTK m. 445 gereğince GK kararının “kanun, esas sözleşme veya dürüstlük kuralına” aykırı olması halinde, kararın alındığı tarihten itibaren 3 ay içinde açılabilir. Davanın açılması için pay sahibinin GK kararına muhalefet şerhi vermiş olması gerekir. Somut olayda dava dosyasındaki dokümanlardan davacının ilgili GK kararına muhalefet şerhi vermiş olduğu görülmektedir.
Davacı tarafından dava dilekçesinde bildiren faturalardan … – … nolıı Faturaların incelenmesine göre, davalı şirket tarafından … … Paz. Tic. Ltd. Şti.’ye 22.12.2017 tarihinde 134.520,00 TL ve 26.12.2017 tarihinde 123.900 TL tutarlı bu iki adet faturayı tanzim ettiği, şirket tarafından tanzim edilen fatura içeriği eserlerin alınışlarına ilişkin sunulanlara göre, … nolu fatura içeriği eserlerin alınışlarına ilişkin … ve …’a tanzim edilen gider pusulaları (fatura tarihinden önceki tarihlerde) sunulmuş olup, gider pusulaları içeriğindeki fiyatların gösterildiği, … nolu fatura içeriği eserlerin …’den alındığına ilişkin yine 18.12.2017 tarihli (fatura tarihinden önce) gider pusulaları içeriğindeki fiyatların gösterildiği, … tarafından 20.09.2019 tarihli müzekkereye cevap yazısında; 2 adet faturanın kayıtlarında yer aldığını, süregelen cari hesap ilişkisi olduğunu, mal satılıp tahsil edildikçe elden veyahut banka havalesi ile ödemeler yaptığını, o dönemden sonra…’a ödemelere ilişkin bilgilerin bildirildiği görülmüştür. Bilirkişi raporunda yapılan tespite göre … Eserlerine ilişkin şirket tarafından sunulan 120.01.005 ve 320.01.088 hesap nolu hesaplar incelendiğinde, Şirketin tanzim ettiği 2 adet 134.520 TL ve 123.900 TL tutarındaki faturanın … hesabına borç olarak kaydedildiği, davalı şirket ile … arasında tanzim edilen faturadan önce ve sonrasında da ticari ilişkinin mevcut olduğu, … tarafından bildirilen ödemelerin şirket kayıtlarında alacak olarak mevcut olduğu, tespit edilmiş ve … tarafından bildirilen ve ödeme makbuzu tanzim edilen 18.01.2018 tarihli 25.000 TL, 05.09.2018 tarihli 60.000 TL ve 12.09.2018 tarihli 40.000 TL tutarındaki ödemelerin şirket kayıtlarında 102.01.02 … hesabına … ödemesi olarak aynı tarihte giriş kaydı yapıldığı mevcut olduğu anlaşılmıştır.
Davacı tarafından dava dilekçesinde bildiren faturalardan … nolıı Faturanın incelenmesine göre, davalı şirket tarafından …’e 23.12.2017 tarihinde 282.800 TL faturayı tanzim ettiği, Şirket tarafından tanzim edilen fatura içeriği eserin alınışına ilişkin sunulanlar incelendiğinde, … nolu fatura içeriği eserin …’dan alındığına ilişkin yine 20.12.2017 tarihli (fatura tarihinden önce) gider pusulası içeriğindeki fiyatların gösterildiği, … tarafından 04.12.2019 tarihli müzekkereye cevap yazısında; 23.12.2017 tarih ve … nolu fatura içeriği El Yazması Kur’an-ı Kerim’in satın ve teslim aldığı, aşağıda bildirilen tarih ve tutarlarda ödemeleri yaptığını, ödemeler 305.000 TL ise de başkaca ticari ilişkisi olduğunu bildirdiği, davalı tarafından ayrıca dosyaya … tarafından yapılan ödemelere ilişkin banka dekontları ve tahsilat makbuzları sunulduğu görülmüş olup, bilirkişi raporunda yapılan tespitlere göre , Şirket tarafın …’e ilişkin sunulan 120.01.350 ve … hesapları incelendiğinde, davalının tanzim ettiği 282.800 TL tutarındaki faturanın hesaplarda mevcut olduğu, yine … tarafından bildirilen ve yine dosyaya davalı tarafından sunulan ödeme belgelerinin de kayıtlarda mevcut olduğunun görüldüğü ve. … ile fatura öncesi ve sonrasında ticari ilişki mevcut olduğu, 09.03.2018 tarihli 90.000 TL ve 13.03.2018 tarihli 65.000 Tahsilat makbuzu ile alınarak bankaya yatırıldığına ilişkin dekontlara ilişkin kayıtlarda şirketin 102.01.02 … hesabına … ödemesi olarak aynı tarihte giriş kaydı yapıldığı anlaşılmıştır.
Davacı tarafından dava dilekçesinde bildiren faturalardan … nolıı Faturanın incelenmesine göre, Şirket tarafından…’a 25.12.2017 tarihinde toplam 64.800 TL tutarında fatura tanzim edildiği, Şirket tarafından tanzim edilen fatura içeriği eserlerin alınışına ilişkin sunulanlar incelendiğinde, … nolu fatura içeriği eserlerin …’dan alındığına ilişkin yine 20.12.2017 tarihli (fatura tarihinden önce) gider pusulası içeriğindeki fiyatların gösterildiği, İpek … tarafından 01.11.2019 tarihli müzekkereye cevap yazısında; yazı ekinde tarafların herhangi bir faturanın gönderilmediğini, bu nedenle faturaya konu ürün ve ürünlerin ne olduğunun taraflarınca bilinmediğini, …’dan geçmiş yıllarda aldıkları ürün olmakla birlikte 22.12.2017-27.12.2017 tarih aralığında muhasebe kayıtlarında herhangi bir fatura bulunmadığını, dolayısıyla söz konusu tarih aralığında kesilen faturaya istinaden tarafınca ürün teslim alınmadığı ve ödeme yapılmadığı hususlarının bildirildiği, davalı tarafından…’tan 64.800 TL alındığına ilişkin 08.03.2018 tarihli tahsilat makbuzu ve aynı tarihli bankaya… açıklaması ile yatırılan banka dekontunun sunulduğu, bilirkişi raporunda yapılan tespitlere göre davalı tarafından sunulan 120.01.458… hesabı incelendiğinde, davalının tanzim ettiği 64.800 TL tutarındaki faturasının ve karşılığında makbuz ile yapılan ödemenin… hesabında kayıtlara alındığı, makbuz ile yapılan ve bankaya yatırılan tutarı 102.01.02 … hesabına… ödemesi olarak aynı tarihte giriş kaydı yapıldığı anlaşılmıştır.
Davacı tarafından dava dilekçesinde bildiren faturalardan … nolıı Faturanın incelenmesine göre, Şirket tarafından …’a 27.12.2017 tarihinde toplam 79.790,00 TL tutarında fatura tanzim edildiği, Şirket tarafından tanzim edilen fatura içeriği eserlerin alınışına ilişkin sunulanlar incelendiğinde, … nolu fatura içeriği eserlerin … ve… alındığına ilişkin 20.12.2017 tarihli (fatura tarihinden önce) gider pusulaları içeriğindeki fiyatların gösterildiği, … tarafından 01.11.2019 tarihli müzekkereye cevap yazısı ile: yazı ekinde tarafların herhangi bir faturanın gönderilmediğini, bu nedenle faturaya konu ürün ve ürünlerin ne olduğunun taraflarınca bilinmediğini, …’dan geçmiş yıllarda aldıkları ürün olmakla birlikte 22.12.2017-27.12.2017 tarih aralığında muhasebe kayıtlarında herhangi bir fatura bulunmadığını, dolayısıyla söz konusu tarih aralığında kesilen faturaya istinaden tarafınca ürün teslim alınmadığı ve ödeme yapılmadığı hususlarının bildirildiği, davalı tarafından …’tan 74.740 TL alındığına ilişkin 09.03.2018 tarihli tahsilat makbuzu ve aynı tarihli bankaya … açıklaması ile yatırılan banka dekontunun sunulduğu, bilirkişi raporunda yapılan tespitlere göre davalı tarafından sunulan 120.01.002 … hesabında tanzim edilen fatura ve makbuzu ile alındığı bildirilen ödemenin mevcut olduğu, alınan ödemenin tutarı 102.01.02 … hesabına … ödemesi olarak aynı tarihte giriş kaydı yapılmış olduğu anlaşılmıştır.
Faturalara karşılık aldığı bildirilen ve sunulan ödeme belgelerinin her bir fatura için ayrıntılı şekilde gösterildiği, elden alınan ödemelerin ve banka ödemelerinin tamamının kayıtlarda ilgili kişilerden banka hesabına ödeme olarak kaydının yapıldığı … ve …’in müzekkereye cevaplarında … aldığına ilişkin beyanlarının mevcut olduğu, ancak … ve… tarafından verilen beyanlarda tanzim edilen faturaların kayıtlarında olmadığı, fatura suretlerinin gönderilmemesi nedeniyle içeriğindeki … alıp almadıklarını tespit edemedikleri ve yine ödeme yapmadıklarına ilişkin beyanları mevcut ise de, kayıtlarda söz konusu bu alıcılara ilişkin ödemelerin elden yapılan tahsilatlarının, şirket banka hesabına aktarıldığı ve sehven düzenlendiği bildirilen irsaliyeler içeriği ürünler ile bu kişilere fatura edilen ürünlerin eşleştiğinin tespit edildiği görülmüştür.
Davacı taraflar, şirket ortakları arasında imzalanmış 01.09.2003 tarihli protokol 5.3 no’lu maddesinde “aksi kararlaştırılmadığı müddetçe, müzayede tarihinden itibaren 3 ay içinde; müzayede mallan üçüncü kişilere satılamaz. Satım fiyatım yönetim kurulu belirler. “ifadesinin yer almasına rağmen 16.12.2017 tarihinde düzenlenen müzayede sonrası müzayede katalogunda yer alan ve satılmayan ürünlerden bazılarının satıldığı, söz konusu protokol maddesine aykırı davranıldığı ve ortaklar arasında güvensizlik ve şüphe uyandırdığını ve yine müzayedede satılmayan bazı ürünlerin müzayede sonrası yüksek fiyatla satıldığını ve bunun olağanüstü bir durum olduğunu ileri sürmüş olup, bilirkişi raporunda yapılan ve mahkememizce de hükme esas alınmaya elverişli görünen değerlendirmelere göre davalı şirketin müzayede kural ve yöntemlerine hakim olduğunun ve sektördeki kıdemine uygun olarak kendine özgü bir takım kural ve yöntemleri geliştirmiş olabileceği, somut olaya bakıldığında; 16.12.2017 tarihli… Antikacılık AŞ’nin düzenlediği müzayedede satılmayan bazı eserlerin, gerçekten de müzayede sonrası farklı fiyat ile satıldığı dosyada mevcut belgelerden anlaşılmakta ise de davalı şirket tarafından verilen 18.07.2019 tarihli cevap dilekçesi, delil listesi ve ekindeki belgelere göre davacı taraf iddiasının aksine, müzayede sonrası ve katalog fiyatından farklı fiyat ile satışın olağanüstü olmadığı ve davalı şirket tarafından geçmiş yıllarda da başvurulmuş bir yöntem olduğu, zira 18.07.2019 tarihli davalı taraf delil listesine ek 5 ve ek 6’da bender altında sunulan noter listeleri ve faturalara göre davalı şirket 2014, 2015 ve 2016 yıllarında da müzayede de satılmayan ürünleri müzayede sonrası daha yüksek bedellerle satmış olduğu, bu noter listelerinin altında davacılardan …. …’nin imzası olduğu, yine bu satışların yapıldığı yıllarda yönetim kurulu başkanının davacılardan … ]. … olduğu, buna göre davacıların bu satışlardan haberlerinin olduğu, bunun olağan bir uygulama olduğunun kabulü gerektiği, davacıların da bilgisi dahilinde ve geçmiş tarihlerde de uygulanan olağan işlemlerden olması da dikkate alınarak, bu satışların taraflar arasında 2003 yılında imzalanmış protokole de aykırılık teşkil ettiği iddiasının dinlenilemeyeceği kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM: Açıklanan nedenlerle;
1-Davanın reddine,
2-Harçlar yasası uyarınca alınması gereken 59,30 TL karar harcından peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile geri kalan 14,90 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydedilmesine,
3-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin üstünde bırakılmasına,
4-Davalı kendini vekille temsil ettirdiğinden lehine Asgari Ücret Tarifesi gereği 4.080,00 TL ücret takdirine, bunun davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5- Karar kesinleşene kadar yapılacak yargılama giderlerinin davacı gider avansından karşılanmasına, karar kesinleştikten sonra bakiye gider avansının istek halinde davacıya iadesine,
Dair, HMK 345 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten başlayarak iki hafta içinde HMK 342 maddesi gereğince düzenlenmiş dilekçe ile HMK 343 maddesi uyarınca mahkememize veya başka bir mahkemeye yapılacak başvuru ile HMK 341/1 maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olarak davacılar vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı oy birliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı.01/03/2021

Başkan …
E-imza
Üye …
E-imza
Üye …
E-imza
Katip …
E-imza