Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/29 Esas
KARAR NO : 2019/642
DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ: 11/11/2014
KARAR TARİHİ: 01/07/2019
Mahkememizde görülmekte olan Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili … ile … arasında 06.10.2010 tarihinde bir faktoring sözleşmesi imzalandığını, …’ın temliknameler ile müvekkiline alacaklarını temlik ettiğini; …Noter1igi, 17.10.2011 tarih… yev. no.lu temlikname ile 1.287.275,44 TL, …Noterliği, 27.10.2011 tarih … yev. no.lu temlikname ile 1.391.218,11 TL, …Noterliği, 22.12.2011 tarih … yev. no.lu temlikname ile 99.786,48 TL, …Noterliği, 09.01.2012 tarih … yev. no.lu temlikname ile 1.000.001,34 TL, …Noterliği, 27.12.2012 tarih … yev. no.lu temlikname ile 2.858.550,00 TL, olan temliknamelerin; davalı Üniversite’nin Yapı işleri ve Teknik Daire Başkam tarafından imzalanan; 17.10.2011 tarih ve B.30.2….0.80.00.00/289 sayılı yazı, 27.10.2011tarih ve 8.30.2.GSÜ.0.80.00.00/331 sayılı yazı, Bila tarih ve sayılı yazı,28.12.2012 tarih ve B.30.2.CSÜ.0.80.00.00/324 sayılı yazılar ile teyit edildiğini, temliknamelerden; 17.10.2011 tarih 17664 yev. no.lu olanının davalı üniversitenin çalışanına 25.10.2011 tarihinde, 27.12.2012 tarih … yev. no.lu olanının davalı Üniversitenin çalışanına, 09.04.2013 tarihinde; Noter tarafından posta yolu ile de tebliğ edildiğini, taraflar arasında varılan anlaşma ile temlike konu faturaların vadelerinin uzatılmasına ilişkin; 25.07.2012 tarih, B.30.2…..0.80.00.00/1 09 sayılı, 28.12.2012 tarih, bila sayılı yazılar ile, Üniversitenin … Kampüsünde çıkan yangın nedeni ile ödemelerin aksadığını. Savcılık Soruşturmasının tamamlanmasını müteakip 15.04.2013-15.06.2013 tarihleri arasında ödemelerin yapılacağını bildiren; 06.03.2013 tarih, B.30.2…..0.80.00.00/114 sayılı yazı, vadenin bir kez daha uzatıldığına ilişkin, 14.06.2013 tarih, B. 30.2. …0.80.00.00/496 sayılı yazı; Yangın nedeniyle aksayan ödemelerin Rektörlük tarafından geçici bir süre durdurulduğunu ve ödemelerin 15.10.2013-30.10.2013 tarihleri arasında yapılacağını bildiren; 30.09.2013 tarih, B.30.2…..0.80.00.00/926 sayılı yazı, en son ödemelerin 10.12.2013 tarihinde yapılacağını bildiren; 25.11.2013 tarih, B.30.2.GSÜ.0.80.00.00/1148 sayılı yazıların müvekkiline gönderildiğini, karşılarında ülkenin en saygın Üniversitelerinden biri olduğundan ve elim bir yangın olayı meydana geldiğini bilen müvekkilinin sabırla alacaklarının ödenmesini beklediklerini, herhangi bir yasal işlem yapılmadığını, alacağın ödenmesini bekleyen müvekkilinin şifahi görüşmelerden sonuç alamadığını, yangın nedeniyle defalarca ödeme vadesi ötelenen temlik alacaklarının ödenmesi için…Noterliği 11.04.2014 tarih ve … yev. no.lu ihtarname gönderdiğini ve tüm alacağının ödenmesini talep ettiğini, davalı …Noterliği 22.04.2014 tarih ve …yev. no.lu gönderdiği cevabi ihtarname ile müvekkiline böyle bir borcunun olmadığı, sözü edilen teyit yazılarının sahte olduğunu ve bu nedenle ödeme yapamayacaklarını beyan ettiğini, davalı Üniversitenin keşide ettiği ihtarname ekinde herhangi bir evrak bulunmamasına rağmen, cevabi ihtarnamede; “…tanzim edilen teyit yazılarının Rektörlüğümüz ve bağlı birimi Yapı işleri ve Teknik Daire başkanlığı tarafından tanzim edilmediğini, yazılarda bulunan imzaların personelimize ait olmaması ve yukarıda beyan edilen açıklamalarımız doğrultusunda İlgili tüm yazışmaların sahte olarak tanzim edildiği,” ifadelerine yer verdiğini, davalının kayıtlarında olmadığını iddia ettiği söz konusu belgelere nasıl ulaştığı ve sahte olduğunu tespit ettiğinin anlaşılamadığını, müvekkilinin davalının alacağın varlığını inkar eden ihtarnamesinden sonra müşterisi ile irtibat kurduğunu, durumu ilettiğini, müşterinin … Noterliği 22.05.2014 tarih, … yev. no.lu ihtarname ile; “alacağın varlığının kesin olduğu, mevcut belgelerden bunun açıkça anlaşıldığını, Üniversite ile bu sorunu kısa sürede çözerek ödemeyi sağlayacağını, beyan ederek; borcun vadeye yayılarak ödenmesi için protokol yapmayı teklif ettiğini” müvekkilinin ise; Ülkemizin güzide eğitim kurumu ile davalık olmamak ve sorunun çözümü için süre tanımak adına teklifi kabul ederek müşterisi ile borç tasfiye protokolü yaptığını, protokolün …Noterliği 19.06.2014 tarih, … yev. no.lu ihtarname ile davalıya bildirildiğini, davalının …Noterliği 24.06.2014 tarih, … yev. no.lu ihtarname ile cevap verdiğini, müvekkilin iyi niyetli girişimlerinin sonuç vermediğini, alacağının ödenmediğini, müvekkilinin alacağın tahsili amacıyla müşterisi hakkında yasal takip yollarına başvurduğunu, noter marifeti ile alacağın müvekkili şirkete temlik edildiğini, temlik borçlusu tarafından yazılı olarak teyit edildiğini, posta yolu ile yapılan tebligata da itiraz edilmediğini, müvekkili tarafından defalarca iyi niyetle vade uzatımı kabul edilen alacağın davalıca inkar edildiğini, müvekkilin müşterisinin, davalı üniversitenin içinde ofisi olduğunu, yıllardır üniversitenin inşaat işlerini yapan camiada tanınan bir kişi olduğunu, bu işlemin ilk defa yapılmadığını, daha önce bir çok kereler davalı Üniversite tarafından temlik alınan alacakların ödendiğini, … ilk öğretim Okulu … Kampüsünün yapımı işini yıllardan beri yüklenmiş olan …’ın, işbu inşaat işinden kaynaklanan hak edişlerinin temliki ile oluşan ve davalı Üniversite yetkilileri tarafından defalarca teyit edilen alacağın varlığının tespiti ile davanın kabulü ile yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle,müvekkili, … Üniversitesinin; Türk ve Fransız Hükümetleri arasında imzalanan ikili anlaşma ile 28.03.1983 tarihli ve 2809 sayılı Kanuna Ek Madde 34’de … Üniversitesi’nin Rektörlüğe bağlı olarak fakülteler ve enstitüler ile … Lisesi ve İlköğretim Okulundan oluştuğu hükmüne yer veren 01.06.1994 tarihli ve 3993 sayılı Galatasaray Üniversitesi Kuruluş Kanununa göre kurulmuş bir devlet üniversitesi olduğunu, … Üniversitesi Yapı İşleri Daire Başkanlığı tarafından yapılan, “…Yerleşkesi Yönetim Binası Yapım İşi” ihalesinin dava dışı … tarafından alınmış ve Müvekkil Üniversite ile dava dışı … arasında 06.10.2011 tarihli … … Yerleşkesi Yönetim Binası Yapım İşi Sözleşmesi imzalandığını, Davacı …Ş.’nin davasını ikame etmeden önce, müvekkili … aleyhine …Noterliği 11.04.2014 tarih, … yev. no.lu “Hesap Kat İhtarnamesi keşide ettiğini, muhatap Şirket tarafından. Müvekkil üniversite tarafından tanzim edildiği iddia edilen teyit yazıları ve diğer tüm yazışmalar İncelendiğinde belirtilen yazıların tamamının, Müvekkil üniversite yetkilileri tarafından tanzim edilmediğini, yazılardaki imzaların Müvekkil üniversite Yapı İşleri ve Teknik Daire Başkanlığı yetkililerine ait olmadığı, bir kısım yazışmalarda bulunan sayı numaraların Yapı İşleri ve Teknik Daire Başkanlığı giden evrak sayılarının hayali sayılardan oluştuğu ve Müvekkil üniversite evrak kayıt sisteminde İlgili evrakların yazışma suretlerinin bulunmadığı gibi, bildirilen sayı numaralarının karşılığında başka ve ilgisiz yazışmaların bulunduğu, bir kısım yazışmalarda Müvekkil Üniversiteye ait antetli kağıt kullanılmadığı ve yazışmalarda tarih bile bulunmadığı,dolayısıyla yazışmaların tamamının Müvekkil Üniversite tarafından tanzim edilmeyen, hayali yazışmalardan ibaret olduğunu, ayrıca, Muhatap Şirket ile müşterisi … arasında tanzim edilen temliknamelerde beyan edilen … no.lu faturaların gerek asıllarının ve gerekse suretlerinin Müvekkil Üniversite kayıtlarında bulunmadığını, … Başkanlığı tarafından da hazırlanmış bir hak ediş dosyası da bulunmadığını, İlgili tüm yazışmaların sahte olarak tanzim edildiği, bu sebeplerle tüm yazışmalarla ilgili olarak Müvekkil üniversite’ye isnat edilebilecek bir sorumluluk bulunmadığının açıkça beyan edildiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte biran tüm temliknamelerin müvekkiline tebliğ edilmiş olduğu düşünülse bile, temliknamelere konu edilen faturaların dava dışı … tarafından müvekkiline tanzim edilmediğini, tanzim edilmeyen faturalara ilişkin müvekkili tarafından herhangi bir hak ediş tanzim edilmediğini, müvekkili yetkililerin hayali faturalara ilişkin teyit yazısı düzenlemesinin imkansız ve hayatın olağan akışına ters bir durum olduğunu, davacı tarafından müvekkiline keşide edilen ihtarnameler ve gerekse mahkemede açılan dava sonrasında müvekkilinin kayıtlarının tekrar ve büyük bir titizlikle incelendiğini, belirtilen temliknamelere (iki temlik dışındakiler), teyit yazıları ve temlike konu edilen faturalara rastlanılmadığını, davacının, dava dilekçesi ekinde mahkemeye sunmuş olduğu teyit yazıları ve diğer belgelerin incelendiğinde yazışmaların müvekkili tarafından yapılmadığının açıkça tespit edildiğini; müvekkilinin kayıtlarında yapılacak bilirkişi incelemesi neticesinde; bu hususun açıkça ispatlanmış olacağını, müvekkili tarafından, bununla da yetinilmeyerek, sahte teyit yazılarında imzası bulunduğu iddia edilen Müvekkil … Yapı İşleri ve Teknik Daire Başkanlığında daire başkanlığı görevini üstlenen Prof. Dr. H. … ve Sn. …’e ilgili yazışmaların gösterildiğini, teyit yazılannda bulunan imzaların kendi imzalarının olmadığı yönünde yazılı beyanlarının alındığını, mahkeme dosyasına sunulan ve müvekkili tarafından dava dışı … tarafından tanzim edilen faturalar karşılığında yapılan 14 adet hak ediş ödeme listesi incelendiğinde; davacı tarafından tanzim edilerek müvekkiline teslim edildiği iddia edilen faturaların bulunmadığını, temlike konu edilen faturaların hayali faturalar olduğunun açıkça kanıtlanacağını belirterek, davanın reddini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE :
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bakacağı yönünde düzenleme olması gerekmektedir. Dosyamız kapsamında ise davanın 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden sonra açıldığı, davacının tacir olduğu ancak davalının tacir sıfatının bulunmadığı ve uyuşmazlığın TTK’da yer alan ticari dava niteliğinde olmadığı belirlenmiştir.
Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemesi Kanununun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce re’sen incelenir.
Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu kanaatiyle HMK 114/1c ve 115 maddeleri uyarınca mahkememizin görevsizliği nedeni ile dava dilekçesinin usulden reddine, dosyanın İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Mahkememizce verilen görevsizlik kararı “İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16.Hukuk Dairesi 2018/3737 E.-2018/2757 K.sayılı, 28/12/2018 tarihli kararı ile TTK.4/1-f bendinde bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlemlerine ilişkin düzenlemelerde ön görülen hususlardan doğan hukuk davalarının ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava sayılacağı hükmünün düzenlendiği, faktoring işlemlerinin temel dayanağının 90 sayılı ödünç para verme işleri hakkında kanun hakkında kararname, 13/12/2012 tarihinden sonra da 6361. Sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu oluşturulduğundan, faktoring sözleşmelerinden doğan davaların TTK. 4/1-f bendi gereğince ticari dava olduğu kanaati ile ilk derece mahkemesinin dava dilekçesinin görev nedeni ile reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun bulunmadaığından kaldırılmasına” şeklindeki gerekçe ile mahkememiz kararı kaldırılmış kaldırma kararından sonra dava dosyası mahkememize tevzi edildiğinden …esas numarasını alarak yargılamaya bu esas üzerinden devam olunmuştur.
Dosyadaki bilgi ve belgeler, dava dilekçesi ve tüm dosya kapsamınca davacının davasının HMK. 114/1 – h maddesindeki hukuki yarar dava şartı yokluğundan HMK. 115/2 maddesi uyarınca usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
6100 SY HMK’da 105. Madde’den başlayıp 108. Maddeye kadar devam eden maddelerde dava türleri belirtilmiştir.
6100 SY HMK. 2. Kısım 1. Bölüm dava çeşitleri adı altında eda davası başlığı ile 105. Maddesinde eda davası yolu ile mahkemeden davalının bir şeyi vermeye veya yapmaya yahut yapmamaya mahkum edilmesi talep edilir” Tespit davası başlıklı 106. Madde de ” Tespit davası yolu ile mahkemeden bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir. Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır. Maddi vakıalar, tek başlarına tespit davasının konusu oluşturmaz” İnşai dava başlıklı 108. Maddesinde “İnşai dava yolu ile mahkemeden, yeni bir hukuki durum yaratılması veya mevcut bir hukuki durumun içeriğinin değiştirilmesi yahut onun ortadan kaldırılması talep edilir. Bir inşai hakkın, dava yolu ile kullanılmasının zorunlu olduğu hallerde İnşai dava açılır. Kanunlarda aksi belirtilmedikçe İnşai hükümler geçmişe etkili değildir.” şeklindeki hükümler uyarınca öncelikle açılan davanın türünün tespiti gerekmiştir.
Tespit davası, özünde önleyici, koruyucu bir dava türü olup, ancak muaccel olmayan (eceli gelmemiş), müaccel (eceli gelmiş), muhtemel bir menfaatin varlığı halinde açılabilen ve koruyucu, önleyici özelliği olan bir dava türüdür.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan 6100 SY yasanın 106. Maddesinde düzenlenen tespit davası açılabilmesi için diğer tüm dava türlerinde olduğu gibi aranması gereken HMK. 114/1 – h maddesindeki dava açmakta hukuki yararının bulunması gerekir. Bu dava, henüz bir itiraz ile karşılaşmamış olan hukuki bir durumun ya da hakkın varlığının veya yokluğunun, yada bu hakkın hukuka uygunluğunun ya da hukuka aykırılığının tespit ettirilmesi, hukuken açıklatılması manası ile açılan dava türüdür. Ancak bu dava, eda davası veya inşai dava açma hakkının bulunmadığı durumlarda açılabilen bir dava türüdür. Yine tespit davasının açılabilmesi için hukuki ilişkideki bir belirsizlik nedeni ile davacının bir tehlike ile karşı karşıya olması gerekir ve yine bu dava ile davacının pratik bir fayda elde etmesi gerekir. Yani eda davası öncesinde, davacının bu tür bir dava açmasında hukuki menfaati olması gerekir. Ortada bir belirsizlik var ise ve bu tespit hükmü ile giderilebilecek ise bu tespit davası açılabilmelidir. Alınacak karar ile tehlike, bertaraf edilmeye uygun ise bu dava açılabilmelidir.
Tespit davası ile istenilen hukuki koruma, diğer dava türlerinden birinin de açılmasını gerektiriyor ve tespit davası ile istenilen hususta verilecek karar bir sonuç doğurmuyor ise, tespit davası açmakta hukuki menfaatin olmadığı kabul edilmelidir. Nitekim Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin ” Genel olarak, tespit davası açılabilmesi için eda davasının açılma olanağının henüz bulunmaması ve ayrıca hükmen tespiti istenilen hususun davacıya, işlerliği olan bir hukuki yarar sağlaması gereklidir.” şeklindeki 28/01/1991 tarih 4578/522 esas/karar sayılı ilamında da bu durum açıkça tespit edilmiştir.
Davacının hukuki himaye ihtiyacı, başka bir hukuki yol ya da başka bir dava ile tamamen tatmin edilmesinin mümkün olduğu hallerde, hukuki ilişkinin tespitinde bir menfaatinin bulunmadığı kabul edilir. Bu meyanda eda davası açılması mümkün iken, tespit davası açılmasında da kural olarak hukuki menfaat kabul edilmemektedir. Nitekim Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 06/05/2003 tarih 1229/5938 esas/karar sayılı “Davacının tespit davası ile istediği hukuki koruma, diğer dava türlerinden birinin de açılmasını gerektiriyor ise, ozaman tespit davası açmakta hukuki yararının varlığı düşünülemez…. Eda davası açılabilecek hallerde, dava bölünüp tek başına tespit davası açılamaz. Çünkü eda davasının içinde tespit öğesi de bulunmaktadır.” şeklindeki kararı ve yine görülmekte olan veya açılacak bir davada iddia ve savunma olarak ileri sürelebilecek hususlara ilişkin de tespit davası açmakta menfaatten bahsedilemez. Bu nedenle de; görülmekte olan veya ileride açılacak bir eda davasının delilini elde etmek üzere de, tespit davası açılamayacağı öğreti ve Yargı kararları ile sabit olup, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 07/04/1981 tarih 459/719 E./K. Ve HGK’nın 01/10/1997 tarih 520/752 E/K sayılı ilamları ile Yargıtay 13. Hukuk dairesinin 23/05/1989 tarih 1139/3486 E/K sayılı ilamları da bu hususa isnat eder.
Buna göre de davacı tarafça, dava dışı … ile yapılan 06/10/2010 tarihli faktoring sözleşmesi uyarınca Noterde yapılan değişik tarih ve miktarlı temliknamelerin, davalının … Başkanlığı’nın imzaladığı değişik tarih ve sayılı yazılar ile teyit edildiğini ve temliknamelerin davalıya tebliğ edildiğini, ve faturaların vadelerinin uzatılmasını talep eden yazılaran kendilerine gönderdiklerini ve ödemelerin beklendiğini, ancak ödeme yapılmayınca da, noter ihtarnamesi ile kendilerinden ödeme talep edildiğini bunun üzerine kendilerine noter aracılığı ile gönderilen yazılarda kendilerine borçlarının olmadığı, teyit yazılarının sahte olduğu ve ödeme yapılmayacağının bildirildiği, bunun üzerine faktoring müşterisinin teklifi ile aralarında borç tasfiye protokolü yapıldığını ve bunun davalıya tebliğ edildiğini, davalının ödeme yapmaması üzerine, müşterisi hakkında yasal takip yollarına başvurulduğunu ancak müşterisi …’ın, davalının … İlk Öğretim Okulu… Kampüsünün yapım işini yıllardan beri yükümlenmiş olması, inşaat işinden kaynaklanan Hakediş’lerinin temliki neticesi oluşan, davalı Üniversite yetkililerince teyit edilen alacağın varlığının tespiti için sunulan ve sunulacak olan deliller kapsamında davalı ve davacı şirket kayıtlarının ve Üniversite yetkililerinin verdiği, temlik teyit ve vade uzatım yazılarında yapılacak imza incelemesi suretiyle tespit talebinde bulunmuş olmasında davacının hukuki yararının bulunmadığına kanaat getirlmiştir.
Zira davacının kendi müşterisi …’a ilişkin başlattığı hukuki takip yolları neticesinde de hem davalının hem de müşterisinin, kayıt ve belgelerinin inceleneceği, dolayısıyla ayrıca tespit davası açılmasında hukuki yararı bulunmadığı gibi davacının 29/04/2016 havale tarihli dilekçesinde de “İhale konusu alacağın doğup doğmadığı konusunda keşif yapılması, ara kararından rücu edilerek, celse arasında temlikname metinleri ve davalı tarafın verilen temlik teyit yazılarında bulunan imzalar konusunda bilirkişi incelemsi yapılmasını talep ettiği” de dikkate alındığında, bunların açılmış veya açılacak bir eda davasında denetlenebileceği, keza imzalar yönünden sahtelik iddiasına karşı da ayrıca devlet üniversitesi olması ve çalışanlarının resmi memur olmaları nedeni ile ceza yargılamasında resmi evraklara ilişkin sahtelik iddiasının da denetlenebileceği ve maddi gerçekliğe ulaşılabileceği hususları da dikkate alındığında tespit davası açılmasında davacının hukuki yararının bulunmadığı görülmüştür.
Davacının dilekçesi tespit talepli olup bir miktar belirlenmemesi, bir değer içermemesine rağmen her ne kadar mahkememizce alacak denip harç talep edilmiş ise de davacı vekilince taleplerinin alacağa dönüştüğüne dair bir dilekçe sunmadığı sabit olduğundan, mahkememizin görevi ise ancak taleple bağlılık gereği talep sonucuna göre karar vermesi gerekeceği, talepte muğlak durum var ise en fazla HMK. 31. Maddesi uyarınca talep edenden açıklama isteyebileceği bunun haricinde talep tespit ise tespit yönünde, talep eda davası niteliğinde ise eda yönünde incelemesini yapıp kararını vermesi gerekmesine rağmen, daha önce mahkememizce davacıya harç ihtarında bulunulmuş ve davacı tarafça da harç ikmal edilmiş olmasına rağmen, bu harç ikmalinden sonra bir dilekçe ile veya duruşmada taleplerinin eda davasına dönüştürüldüğüne ilişkin bir açıklaması bulunmadığından, ve davaya ilişkin baştan açılan dava dilekçesi dışında dava türüne isabet eden bir dilekçesi olmadığından ve bu dava dilekçesi esas alınıp bir karar verilmesi gerektiğinde de neticei talep kısmına dair bir talep, bir değer, bir miktar alacak talebi olmadığından, mahkememizce davacıya harç tamamlatılmış olsa bile bu harç tamamlama açılan davanın türünü değişteremeyecek tespit davası eda davasına dönüşemeyecektir. Çünkü mahkeme davacının talebi ile bağlı olup davacının dilekçesinde bir değer bildirilerek davalıdan alınarak kendisine verilmesi veya davalıdan tahsili şeklinde bir talepte bulunmadığı ve 6100 SY HMK.’nın 26. Maddesinde düzenlenmiş olan “Hakim, tarafların talep sonuçları ile bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez… ” şeklindeki hukuk yargılamasına hakim olan temel ilkelerden biri olan taleple bağlılık ilkesi ve yine 6100 SY. yasanın 24. Maddesindeki “… Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri dava konusu hakkında, dava açıldıktan sonra da tasarruf yetkisi devam eder.” şeklindeki tasarruf ilkesi ve 6100 sayılı yasanın 25. Maddesindeki “Kanunda öngörülen istisnalar dışında hakim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz” şeklindeki taraflarca getirilme ilkesi de dikkate alındığında açılan davanın mahkememizce davacıya harç ikmali yaptırılmış olmasına rağmen tesipt davası olduğu, eda davası olmadıağı, mevcut dosya kapsamınca da davacının tespit davası açmasında hukuki yararının bulunmadığına kanaat getirildiğinden davacının davasının 6100 sayılı yasanın 114/1 -h maddesindeki hukuki yarar dava şartı yokluğundan, HMK. 115/2 maddesi uyarınca usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının HMK 114/1-h maddesindeki hukuki yarar dava şartı yokluğundan HMK 115/2 maddesi uyarınca usulden reddine,
2-Harçlar yasası uyarınca alınması gereken 44,40 TL ilam harcının peşin alınan 113.365,70 TL’den düşümü ile geri kalan 113.321,30 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin üstünde bırakılmasına,
4-Davalının yaptığı 98,00 TL posta giderinin davacıdan tahsili el davalıya verilmesine,
5-Davalı kendini vekille temsil ettirdiğinden Asgari Ücret Tarifesi gereği hesaplanan 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Bakiye kalan gider avansının karar kesinleştiğinde ilgilisine ödenmesine,
Dair, HMK 345 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten başlayarak iki hafta içinde HMK 342 maddesi gereğince düzenlenmiş dilekçe ile HMK 343 maddesi uyarınca mahkememize veya başka bir mahkemeye yapılacak başvuru ile HMK 341/1 maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olarak davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı oy birliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı.
Başkan …
Üye …
Üye …
Katip …