Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/284 E. 2020/50 K. 22.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/284 Esas
KARAR NO : 2020/50

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/09/2016
KARAR TARİHİ : 22/01/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle: …’nin imtiyaz sahibi olduğu … Gazetesinin resmi internet sitesinde “…” başlığı ile yayınlanan yazı içeriğinde, doğrudan müvekkillerinin hedef alınmak suretiyle, gerçeği yansıtmayan iddia, yorum ve ifadelere yer verildiğini, kamuoyu nezdinde müvekkillerinin itibarsızlaştırılması gayesiyle yanlış, asılsız ve karalamaya yönelik olarak yayınlanan işbu yazı içeriği sebebiyle müvekkillerinin kişilik haklarının ihlal edildiğini, davaya konu yayınların basın özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmesi mümkün olmayıp, söz konusu yayınların hukuka aykırı olduğunun açık olduğunu belirterek davalıların gerçeğe aykırı ve müvekillerinin hedef alan kötü niyetli beyan ve yazısı nedeniyle müveklillerinin kişilik haklarının ihlal edildiğinin tespitine, adi ortaklığı oluşturan müvekkili tüzel kişilerden …Şti.için 2.500,00 TL., …Şti.için 2.500,00 TL., müvekkili tüzel kişi çalışanı müvekkili … için 5.000,00 TL.olmak üzere toplam 10.000 TL.manevi tazminatın yayın tarihi olan 02/09/2015 tarihinde itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, kişilik haklarının ihlal edildiği yönündeki tespit kararının ülke genelinde yayın yapan tirajı en yüksek üç ulusal gazetede yayınlanmasına, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP :Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle usule ilişkin itirazlarında; uyuşmazlık konusu köşe yazısında, müvekkili …’in, Türkiye hakkında yazılar yazmak isteyen İtalyan bir arkadaşına, Türkiye gezisi sırasında eşlik ederken, başlarından geçen taciz olayına yer verdiğini, müvekkilinin köşe yazısında hiçbir şekilde hakaret içeren kelime kullanmadığını, kimsenin şahsi ya da ticari hayatını zedelemediğini, davacı şirketlerin ortak markası olan …’ın, taciz sonrası başvurduğu kurumlardan biri olduğunu ve kamuoyuna böyle yansıtılan bir kuruma hakaret ettiği iddasının, yalnızca alınganlığın ve kötü niyetli yorumun ürünü olduğunu, müvekkilinin, yazısında taciz olayı sebebiyle …’ı sorumlu tutmadığını, aksine taciz konusunda başvurulan kurum konumuna koyduğunu, …’ın ticari hayatının zedelendiği iddiasının akla uygun olmadığını, müvekkilinin köşe yazısında soyadını bilmediği … isimli bir şahıs tarafından tacize uğradığını belirttiğini, bunun üzerine … isimli davacı tarafından müvekkiline hakaret iddiası ile dava açılmış olmasının manidar olduğunu, müvekkili şirket ait internet sitesinde yayınlanan köşe yazısının gerçek, olayı birebir yaşayan şahsın ağzından aktarılan, güncel, toplumu yakından ilgilendiren ve bilinçlendiren bir olay olduğunu beyan ederek haksız ve mesnetsiz davanın ve dava konusu tazminat talebinin reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini istemiştir.

DELİLLER VE GEREKÇE :
Dosyanın İstanbul …Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 23.01.2018 tarih, …esas, … karar sayılı ilamının İstanbul BAM … H.D. 12.04.2019 tarih, … esas, … karar sayılı ilamı ile görevsizlik nedeniyle usulden reddi kararı üzerine mahkememize tevzi edildiği anlaşıldı.
Davanın basın yoluyla kişilik haklarının ihlaline dayalı olarak açılan manevi tazminat davası olduğu görüldü.
İstanbul Anadolu …Sulh Ceza Mahkemesinin … D.İş sayılı dosyasının incelenmesinde; İstanbul…Sulh Ceza Mahkemesinin 16/06/2015 tarih ve… D.İş sayılı kararı, kararın muhataplarından … A.Ş’nin yapmış olduğu 09/07/2015 havale tarihli itiraz üzerine, CMK.nın 267 ve dev.md.hükümlerine göre itirazen incelendiği, inceleme sonucu 09/07/2015 tarih ve … D.İş sayılı kararı ile itirazın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Görevsiz bulunan İstanbul …Asliye Hukuk Mahkemesi dosyasında; taraf iddia ve savunmaları ile tarafların ekonomik ve sosyal durumları araştırılmıştır. Mahkememizce dosyada yer söz konusu hususlarda yeniden tahkikat yapılmasına gerek bulunmadığı anlaşılmış, dosya kapsamına sunulan CD içeriği incelenmiştir.
Davada uyuşmazlığın; davalılar tarafından yapılan yayınlar ile davacıların kişilik haklarının ihlal edilip edilmediği, yapılan yayınların basın özgürlüğü içerisinde değerlendirilip değerlendirilemeyeceği noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Basın özgürlüğü; genel olarak haber, fikir ve düşüncelerin basılmış eserler yoluyla, serbest olarak açıklama ve yayma özgürlüğü olarak tanımlanabilir. Evrensel düzeyde bir hak, aynı zamanda ifade özgürlüğünün de bir parçası niteliğindedir. Basın özgürlüğü önemine atfen, Anayasamız içeriğinde de kendisine yer bulmuştur. Anayasa’nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 1 ve 3. maddelerinde düzenlenmiş, basının özgürce yayın yapmasının sağlanması amaçlanmıştır.Anayasanın 26/2 fırkası “Basın hürriyetlerinin kullanılmasının, başkalarının şöhret veya haklarının özel aile hayatlarının korunması amaçlarıyla sınırlandırılabileceği” öngörülmüştür. Değişik fikir ve düşünceler, değer ve inançlar yasal sınırları içinde eleştirilebilir, hatta kınanabilir ancak eleştiri ve kınama yasa ve toplumca doğru yönde kabul edilen ahlak kuralları içinde uygar bir tutum içinde yapılabilmeli ancak hukuki uygunluk hallerini de gözetmelidir. Anayasa’nın 28. maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca basın özgürlüğünün sınırlanmasında ifade özgürlüğünün sınırlandırılmasına ilişkin hükümler uygulanır. Bu anlamda basın özgürlüğü, ifade özgürlüğünün farklı bir görünümü olarak karşımıza çıkar. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine ve Anayasa Mahkemesine göre ifade özgürlüğü, demokratik toplumun temelini oluşturan ana unsurlardan olup, sadece toplum tarafından kabul gören, zararsız veya ilgisiz kabul edilen bilgi ve fikirler için değil incitici, şok edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerlidir. İfade özgürlüğü, yokluğu hâlinde demokratik bir toplumdan söz edemeyeceğimiz çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir.
Bununla birlikte, her özgürlükte olduğu gibi basın özgürlüğününde belli sınırları bulunmaktadır. Anayasa’nın 17. Maddesine bakıldığında, bireyin manevi varlığının bir parçası olan şeref ve itibara üçüncü kişilerin saldırılarını önlemesi gerekmektedir. Söz konusu özgürlük ve haklar arasında bir denge kurulması gerekmekte, denge kurulurken ise Anayasa’nın 13. maddesi kapsamında hakkın özüne dokunulmamalı, demokratik toplum düzeninin gerekleri ve sınırlama amacı ile aracı arasındaki ölçü gözetilmelidir. İşbu kapsamda, yayında kamu yararı bulunmasına, kamusal yarara dair bir tartışmaya katkı sağlamasına, toplumsal ilginin varlığına ve konunun güncel olmasına, haber veya makalenin konusu ile yayımlanma şartlarına, bunlarda kullanılan ifadelerin türüne, yayının içeriğine, şekli ve sonuçlarına, habere yönelik kısıtlamaların niteliğine ve kapsamına, haberde yer alan ifadelerin kim tarafından dile getirildiğine, hedef alınan kişinin kim olduğuna ve tanınırlık derecesi ile ilgili kişinin önceki davranışlarına dikkat edilmelidir.
Somut olayda, davalılar tarafından yapılan yayınların, davacı şirket tarafından kişilik haklarına saldırı olarak nitelenen ve dava dilekçesinde belirtilen ifadelerin, kişilik haklarını zedeler nitelikte bir beyan veya içerik olmadığı, ifadelerin değer yargılarını açıklar özellikte olduğu, maddi vakıaya yer verilirken kaba, incitici, aşağılayıcı veya küçük düşürücü bir dil kullanılmadığı, yayında, davacının kişilik değerleri hedef alınmaksızın ve rahatsız edici bir üslup kullanılmaksızın haberin sunulduğu, davalı şirketin hedef alınmadığı, diğer davacının ise tam ad ve soyadının yer almadığı, doğrudan kişilik haklarının hedef alınmadığı, Davalı …’ in başından geçen olayı kendi değer yargıları ve olay sonucunda kendi iç dünyasında meydana getirdiği duygusuna göre değerlendirerek ve yorumlayarak aktardığı anlaşılmaktadır. Bu bağlamda belirtilmelidir ki basın, somut gerçeği değil, o anda belirlenen, var olan ve orta düzeydeki kişilerce de yayının yapıldığı biçimi ile kabul edilen olguları yayınlamak durumundadır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların ve olguların yayınından basın sorumlu tutulamaz. Gazetecilik tekniğinin gereği olarak bir olayın haber haline getirilip okuyucunun ilgisini çekecek nitelikte verilmesi için başlığın çarpıcı nitelikte ifadelerinde kullanılabileceği hususu da dikkate alındığında, dava konusu yayının bütünü itibarıyla görünür gerçekliğe uygun, basının haber verme, toplumun haber alma hakkı kapsamında kalıp davacıların kişilik hakkına bir saldırı bulunmadığı sonucuna varılarak, davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM :Açıklanan nedenlerle;
1-Davacıların davasının reddine,
2-Harçlar yasası uyarınca alınması gereken 54,40 TL ilam harcının peşin alınan 170,78 TL’den düşümü ile geri kalan 116,38 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin üstünde bırakılmasına
4-Davalı kendini vekille temsil ettirdiğinden lehine Asgari Ücret Tarifesi gereği 3.400,00 TL ücret takdirine, bunun davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
5-Karar kesinleşinceye kadar yapılacak giderlerin davacı gider avansından karşılanmasına, karar kesinleştikten sonra bakiye gider avansının istek halinde davacıya iadesine,
Dair, HMK 345 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten başlayarak iki hafta içinde HMK 342 maddesi gereğince düzenlenmiş dilekçe ile HMK 343 maddesi uyarınca mahkememize veya başka bir mahkemeye yapılacak başvuru ile HMK 341/1 maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olarak davacılar vekili ile davalılar vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup anlatıldı.

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza