Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/247 E. 2019/820 K. 18.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/247 Esas
KARAR NO : 2019/820

DAVA : Alacak (Taşınmaz Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 28/12/2017
KARAR TARİHİ: 18/09/2019

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Taşınmaz Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, bir ticari alacağına karşılık dava dışı … isimli kişiden 01/07/2015 tarihinde dava konusu taşınmazı … şirketinin yan şirketi olan… firmasından 9.000,00 TL komisyon ödeyerek devir aldığını, devir/temlik sözleşmesinde konutun tüm aktif ve pasif haklarıyla ve yükümlülükleriyle teslim almasına rağmen satış sözleşmesinde 31/12/2015 tarihinde teslim edilecektir maddesi bulunmasına rağmen teslim edilmediğini, peşin alınan KDV’nin faturasını ve gecikme bedelinin ödenmediğini, taşınmazın inşaatının hala tamamlanmamış ve taahhüt edilen kira yardım bedellerinin ödenmediğini beyanla, yapılamayan iç dekorasyon için ödediği kdv’si alındığı halde faturası dahi kesilmeyen 73.000,00 TL nin tarafına iadesini, tüm maddi zararlarının ödenmesini, tapunun borçsuz ve ipoteksiz temiz şekilde tarafına verilmesini, talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının dava konusu taşınmazı kişisel kullanım amacıyla değil ticari amaçla yatırım yaparak kazanç temin etme gayesi ile satın aldığını ve davada Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğunu, davanın görevsizlik nedeniyle reddinin gerektiğini beyanla davanın reddini savunmuştur.
DELİLLER VE GEREKÇE :
Dava, davacı tarafından dava dışı 3.kişi konumunda olan…’ dan “Konut Satım Sözleşmesi’ nin Devir Ve Temlik Sözleşmesi” kapsamında aldığı konuta ilişkin olarak konutun teslimi, ödenmeyen kira bedellerinin tahsili, dekorasyon ve ince iş adı altında ödediği paranın iadesi ile konutun teslim edilmemesi nedeniyle uğradığı zararların tazmini için açılan tazminat davasıdır.
Dosya, mahkememize İstanbul …Tüketici Mahkemesinin 28/02/2019 tarih … E., … K. Sayılı ilamı ile davacının konutu ticari alacağına karşılık aldığı, tarafların herhangi birinin tüketici tanımına uymadığı, taraflar arasındaki işlemin tüketici işlemi niteliğinde olmadığı gerekçesi ile verilen görevsizlik kararı neticesinde gelmiştir.
HMK’nın 114/1-c maddesi gereğince mahkemenin görevli olması dava şartlarından olup, 115.madde gereğince de Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.
TTK’nın 6335 Sayılı Yasa ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre; her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı yasanın 5/3.maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler uyarınca Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde olduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının, TTK’da ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 6335 sayılı Yasa ile değişik 4.maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nun 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise; tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların, Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği kuşkusuzdur.
28/05/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Yasa gereğince bu Kanunun amacı; kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı, tüketiciyi aydınlatıcı ve bilinçlendirici önlemleri almak, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konulardaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir ve bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar.
Bu Kanunun uygulanmasında tüketici ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, tüketici işlemi ise mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder.
Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.Bu Kanunda hüküm bulunmayan hâllerde genel hükümler uygulanır ve taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez.
Somut durumda, davacı dava dilekçesinde dava dışı 3.kişiden konutu aktif ve pasifleri ile birlikte “Konut Satım Sözleşmesi’ nin Devir Ve Temlik Sözleşmesi” kapsamında ticari bir alacağına karşılık aldığını beyan etmiş, yine görevsizlik kararı veren tüketici mahkemesine vekili aracılığıyla sunulan beyan dilekçesinde açıkça ev arayışı nedeniyle konutu oturma gayesiyle aldığı belirtmiştir. Davalı şirket ile dava dışı devreden 3.kişi konumunda olan … arasında dosyada yer alan sözleşmeye bakıldığında, sözleşmenin konut satışına yönelik olduğu görülmekte, dava dışı 3.kişinin tacir sıfatı taşımadığı, ticari işletmesine yönelik bir işlem yapmadığı gibi yatırım amacıyla satın aldığına ilişkin olarak bir kayıtta yer almamaktadır. Davacı taraf ile dava dışı 3.kişi arasında ticari borç-alacak ilişkisinin bulunması ise dava konusu değildir. Dolayısıyla, davalı şirket ile dava dışı 3.kişi arasında kurulan temel ilişkinin tüketici işlemi içerisinde yer almaktadır. Davacı tarafın ise konutu tüm aktif ve pasifleri ile devraldığı anlaşılmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2006/21-5 E. 2006/33 K. Sayılı kararında “…Borçlar Kanununun 162-172. maddeleri arasında düzenlenen alacağın temliki, ister sözleşmeye, ister kanun hükmüne yada yargı kararına dayansın, üçlü ilişkiye dayanan hukuki bir yapıyı ifade eder. Yasa, temlik için yazılı şekil şartını yeterli görmektedir.
Alacaklı, bir borç ilişkisinden doğan alacağını üçüncü bir kişiye (temlik alan/temellük edene) devretmekte, alacak, temlik edenden üçüncü kişiye geçerken borç ilişkisinin aktif süjesi değişmekte, temlik eden borç ilişkisinden çıkarak onun yerine alacaklı sıfatıyla, alacağı devralan üçüncü kişi geçmektedir.
Temlik, mevcut bulunan bir alacağın varlık ve tutarını üçüncü kişiye aktaran bir işlem olup, yeniden borç doğurmaz (Yargıtay 4. HD. 13.4.1972 gün ve 1976 E-3333 K.) .
Temlik ile birlikte üçüncü kişi, alacağı tamamen veya kısmen, alacaklı ile borçlu arasındaki borç ilişkisinin koşullarıyla iktisap etmektedir. Burada değişen sadece borç ilişkisinin tarafı (süjesi) olup, konusu (objesi) değildir. (A.Kılıçoğlu-Borçlar Hukuku, 4. Bası, Syf.596 vd.)
Alacaklı, alacağını üçüncü kişiye olan borcunu ifa amacıyla temlik edebileceği gibi, borçludan olan alacağını tahsil amacıyla da temlik edebilir. Alacağın bir ivaz karşılığında temlik edilmesi halinde Yasa (BK. 169/I. md.) temlik edene bir garanti (sağlama, tekeffül) borcu yüklemektedir. Temlik eden, her şeyden önce alacağın temlik zamanındaki varlığından sorumlu bulunmaktadır. Alacağın tahsil amacıyla temlik edilmesi halinde de (BK. 170. md.) temlik edene bir garanti borcu öngörülmüştür.
Temellük eden (üçüncü kişi), borçluya karşı, alacağın kendisine temlik edildiğini ve alacağın varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Üçüncü kişi bunu ispat edebilmek için, alacaklının elinde bulunan ve alacağın varlığını gösterir bilgi ve belgelere dayanabilecektir. Üçüncü kişi ile borçlu arasındaki ilişki, alacaklı ile borçlu arasında borcun doğumuna yol açan borç ilişkisine dayanmaktadır…” kararında da açıklandığı üzere, temlik alan temlik edenin hukukuna tabi olacak, hak ve yükümlülüklerini devralacaktır. Bu durumda, dava dışı temlik eden tüketici sıfatına sahip olması nedeniyle, temlik alan davacı tarafında, aksi ispatlanmadığı takdirde tüketici sıfatına sahip olduğu açıktır. Başka bir anlatımla tüketici işlemi yönünden belirleyici olan, satın alınan mal veya hizmetin sayısı veya bedeli değil, tüketicinin, mal veya hizmeti satın alırken ticari veya mesleki amaç ile hareket etmemesi ve yine, kendi ihtiyacı için kullanması ya da tüketmesidir. Bu durum, hukuki işlemin yapılmasında gözetilen amaç olup, bu çerçevede kanun uygulayıcısı, önüne gelen uyuşmazlık yönünden alıcının tüketici sıfatını taşıyıp taşımadığını değerlendirmek ve kamu düzenine ilişkin görevle ilgili normları uygulamak zorundadır.
Temlik eden 3.kişi ile temlik alan davacı taraf arasındaki ilişkinin türünün işlemi tüketici işlemi olmaktan çıkarmayacağı, kaldı ki, yatırım amacıyla yapıldığı kabul edilse bile, bir işlemin yatırım amaçlı yapılmasının işlemi tek başına ticari amaçla yapılan bir işlem olarak değerlendirmeye yetmeyeceği, 6502 sayılı TKHK’nın, 4077 sayılı TKHK’nın yorumlanmasında, davacının tüketici tanımı dışında hareket ettiklerini gösterir delilin de dosya kapsamı itibari ile bulunmadığı göz önüne alındığından, tüketici mahkemelerinin görevli olduğu kanaatine varılarak, TKHK’ nun 3. Ve 83.maddeleri ile TTK 4. Ve 5.maddelerine gör 6100 sayılı Yasanın 390.maddesi ve 114/1-c maddesi delaleti ile 115/2.maddesi gereğince görev dava şartı yokluğu nedeni ile mahkememizin karşı görevsizliği ile davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :
1-Davacının davasının HMK 114/1-c ve 115/2 maddesi gereğince görev dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
2-Görevli ve yetkili mahkemenin İSTANBUL …TÜKETİCİ MAHKEMESİ olduğuna,
3- Mahkememizin KARŞI GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Dosya Mahkememize İstanbul..Tüketici Mahkemesince verilen Görevsizlik Kararı ile gönderilmiş olup Mahkememizce karşı görevsizlik kararı verildiğinden taraflarca istinaf yoluna başvurulmaması halinde dosyanın görevli mahkemenin tayini için Mahkememizce merci tayini için İstinaf ilgili dairesine gönderilmesine,
3-Harç ve yargılama giderinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
4- HMK 331/2. maddesi gereğince davaya başka bir mahkemede devam edilmediği taktirde talep halinde harç ve yargılama giderinin ve gider avansının harcanmayan kısmının mahkememizce karar altına alınmasına,
Dosya üzerinde inceleme ile, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere karar verildi.

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza