Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/189 E. 2021/708 K. 01.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/189 Esas
KARAR NO:2021/708

DAVA:İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ:04/04/2019
KARAR TARİHİ:01/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalının belirsiz süreli iş sözleşmesi ile davacı firmada işverene bağlı olarak proje, pazarlama, satış pozisyonunda çalıştığını, ancak 18,09.2018 tarikinde aniden işi bıraktığını ve zaman geçirmeden rakip firmada çalışmaya başladığını, iş akdi kurulurken taraflar arasındaki iş sözleşmesinin “rekabet etmeme yükümlülüğü” başlıklı 13 Maddesi gereği işten ayrılma halinde sır saklama, rekabet etmeme….başka bir rakip işletmede ücret karşılığı olsun olmasın çalışmamayı, bayileri dahil iş ortaklarını ayartmamayı, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girmemeyi taahhüt etmiş en az 6 en fazla 24 ay olmak üzere çalışmış olduğu sürenin yansı kadar son brüt ücreti üzerinden hesaplanan tutarda cezai şart ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini,ancak davalı tarafın açıkça sözleşmeye aykırı hareket ederek aynı ilde faaliyet gösteren … ve … … Limited Şirketinde çalışmaya başladığını, sözleşmenin 13. Maddesinde “personel… iş sözleşmesinde belirtilen işten ayrılması halinde de geçerli olacak rekabet etmeme ve sır saklama yükümlülüklerinin bir sonucu olarak kendisine, işverenin müşteri çevresine üretim yöntem ve sırlarına mali ve teknik verilerine nüfuz ettiğini ve edeceğini kabul eder.” denilmekte olduğunu, BK. 444 vd, hükümlerinin açık olduğunu, personelin bu güven sorumluluğuna sadık kalmalı, iş sözleşmesinin sona erme tarihinden itibaren 2 yıl süre ile Marmara, Ege, İç Anadolu, Akdeniz ve Karadeniz coğrafi bölgesinde faaliyet gösteren İşlerde başka bir rakip işletmede ücret karşılığı olsun olmasın çalışmamayı, işverenin müşterileri ve bayilen dahil iş ortaklarını ayartmamayı veya bunların dışında rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girmemeyi taahhüt ettiğini, yine sözleşmenin 14. Maddesinde sır saklama yükümlülüğünün düzenlendiğini, personelin çalışma esnasında edindiği bilgileri ve görev icabı vakıf olduğu konulan ya da sırları hiçbir şekilde açıklamamayı kabul ve taahhüt ettiğini, davalı …’ın davacı şirkete ait firmada olarak proje, pazarlama, satış pozisyonunda çalıştığını, yaptığı işin niteliği gereği işverenin verdiği görevlerin dolayısıyla mali, personel, işletme, organizasyon bilgilerini, satış ve pazarlama yöntemlerini, müşteri ilişkilerini ve müşterilerle İlgili her türlü bilgiyi, finansman usul ve yöntemlerini, kredi kaynaklarını ve kredi kullanımlarını, işyeri bilgilerini, paylaşmamayı da taahhüt ettiğini, sır saklama yükümlülüğünün aynı zamanda rekabet etmeme yükümlülüğünün bir uzantısı olduğunu, gerek BK 444 vd. gerekse Yargıtay kararlan, gerekse iş kanunları ve iş sözleşmesinde rekabet etmeme yükümlülüğünün düzenlenme nedeninin, işyerinin mali ve iktisadi ticari sırlarının rakip firmalarca bilinmemesi, ticari hayatta işveren aleyhine paylaşılmaması, ihalelerde kullanılmaması vs. haksız rekabeti önleme ve ticari hayatı koruma amaçlarını taşıdığını, davalının işverenin müşterilerini tanıdığını ve iş sırlarım öğrendiğini, avalinin iş sözleşmesinde rekabet etmeme ve sır saklama yükümlülüklerim içeren sözleşmeye kayıtsız şartsız imza attığını, davacı firmanın sektörün en önde gelen firması olup, başka firmaların haksız rekabetine maruz kaldığını, davalının İşten ayrılır ayrılmaz aynı ilde, aynı nitelikte ve aynı mal ve hizmetleri sunan çelik iş kolunda ki rakip işyerinde çalışmaya başladığını, gerçekte ise rakip firmada çalışmak için işten ayrıldığını, rekabet etmeme yükümlülüğüne aykırı hareketi nedeniyle sözleşmeye dayalı olarak davalıya karşı …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, cezai şart talep edildiğini, ancak borçlu tarafından takibe haksız ve hukuka aykırı olarak kötü niyetle itiraz edildiğini, davalı ile sözlü görüşmeler ve icra ve arabuluculuk aşamasında anlaşmaya varılamadığı, tüm bu nedenlerle fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile, davalı tarafından yapılan takibe itirazın iptali ile takibin devamına ve % 20 icra inkar tazminatına karar verilmesini, ayrıca yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekilinin cevap dilekçesini sunduğu, ancak cevap dilekçesinin süresinde sunulmadığı görülmüştür.
DELİLLER VE GEREKÇE :
Dava, rekabet etmeme taahhüdünün ihlalinden doğduğu ileri sürülen cezai şart alacaklarının tahsili istemi için başlatılan icra takibinde itirazın iptaline ilişkindir.
Davanın yasal dayanağı 6098 sayılı TBK’nın 444-447.maddeleri arasında yer almaktadır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesinde;”(1) Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;
c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır.”,
Aynı kanunun 5. Maddesinde ise; “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari (Değişik ibare: 26/06/2012-6335 S.K./2.md.) davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir,” hükmü yer almaktadır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağına ilişkin hükümlerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olduğu belirtilmiş ise de, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde yer alan: “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmü, bu konuda ayrı bir düzenleme bulunup bulunmadığının göz önünde bulundurulmasını gerektirmektedir.
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ise, 25.10.2017 tarihinde resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu kanunun 5. maddesinde; “İş mahkemeleri;
a)5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemi adamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara,c)Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar, ” şeklinde düzenlenmiştir.
Şu halde, İş Mahkemeleri Kanunu ile işçi ve işveren arasında iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden doğan uyuşmazlıkları çözme görevinin iş mahkemesine verilmiş olması, Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde yer alan “aksine hüküm bulunmadıkça” ibaresinin karşılığıdır. Başka bir anlatımla, İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, Türk Ticaret Kanununun 4.maddesinde belirtilen ticari davalara bakma görevinin ticaret mahkemelerine ait olduğunu belirten 5.maddedeki ‘aksine hükmü’ öngören bir düzenlemedir.
Rekabet yasağına ilişkin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444–447.maddeleri hizmet sözleşmesine ilişkin hükümler içinde düzenlenmiştir. Her iki kanunda da rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin kurulması ve sınırları özellikle işçinin korunması ilkesi dikkate alınarak düzenlenmiştir. Gerçekten, işçinin çalışma hakkı, rekabet yasağına ilişkin sözleşmelerin yer, süre ve konu itibariyle sınırlandırılmasını gerektirmektedir.
İşçi ile işveren arasında sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönem için rekabet yasağına ilişkin bir anlaşma olmadıkça, Borçlar Kanunu’ndaki hükümler tek başına işverene talep hakkı vermez. Başka bir anlatımla, taraflarca rekabet yasağı konusunda anlaşma yapılmışsa işveren, sözleşmeye aykırı davranıldığını ileri sürerek cezai şart ya da tazminat talebinde bulunabilecektir. Bu nedenle, burada borcun kaynağı kanun değil, iş sözleşmesidir.
7036 sayılı kanun, yeni ve özel kanun olarak 6102 sayılı TTK’ dan sonra yürürlüğe girmiş ve TTK’nın 4/1-c maddesindeki düzenlemenin uygulanma imkanını ortadan kaldırmıştır. (Yargıtay 9 HD.’nin 01/06/2021 tarih ve 2021/3076 Esas – 20219789 Karar sayılı kararı, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1232 Esas, 2021/1279 Karar benzer mahiyettedir.)
Somut dosyada taraflar arasında iş akdi bulunduğu ve iş akdinin 12/09/2018 tarihinde sona erdiği, iş akdi süresinde rekabet yasağı sözleşmesi akdedildiği, iş akdi kapsamında işçinin rekabet yasağına aykırılık iddiasına dayalı davalarda, Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu yönündeki önceki tarihli Yargıtay kararlarının da 7036 sayılı kanundaki belirtilen düzenlemeye göre (rekabet yasağına aykırılığın iş akdinin devamı veya feshinden sonra olup olmadığına bakılmaksızın) somut olaya uygulanma imkanı bulunmadığından, uyuşmazlığın kaynağı iş sözleşmesi olduğundan Türk Borçlar Kanununun 444 ve devamı maddelerine dayalı olarak İş Kanunu kapsamında işçi sayılan kişinin, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali nedeniyle açılan cezai şartın tahsiline ilişkin davalarda iş mahkemeleri görevli olup mahkememizin görevli olmadığı anlaşıldığından, davanın görev dava şartı yokluğundan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının HMK 114/1-c ve 115/2 maddesi gereğince görev dava şartı yokluğundan usulden reddine,
2-Görevli Mahkemenin İSTANBUL NÖBETÇİ İŞ MAHKEMESİ olduğuna,
3-Karar kesinleştiğinde HMK’nun 20/1. maddesi uyarınca 2 haftalık kesin süre içinde başvurulması halinde dosyanın görevli mahkemesine gönderilmesine, belirlenen süre içinde başvurulmadığı takdirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına,
4-HMK ‘nun 331/2. maddesi son cümlesi uyarınca dosya süresi içinde görevli mahkemeye gönderilmediği takdirde talep halinde yargılama gideri ve vekalet ücreti hususunda mahkememizce karar verilmesine,
5-HMK ‘nun 331/2. maddesi gereğince yargılama gideri ve vekalet ücreti hususunda görevli mahkemece karar verilmesine,
Dair, HMK 345 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten başlayarak iki hafta içinde HMK 342 maddesi gereğince düzenlenmiş dilekçe ile HMK 343 maddesi uyarınca mahkememize veya başka bir mahkemeye yapılacak başvuru ile HMK 341/1 maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olarak davacı tarafın yokluğunda ve davalı vekillinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup anlatıldı.01/12/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır