Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/946 E. 2019/1049 K. 12.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO: 2018/946 Esas
KARAR NO: 2019/1049

DAVA : Alacak (Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 17/10/2018
KARAR TARİHİ: 12/11/2019

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında elektrik satış sözleşmesi imzalandığını, yine taraflar arasında ayrıca elektrik abonelik sözleşmesi imzalandığını ve bu sözleşmeden kaynaklanan 2 adet fatura borcunun ödenmediğini, davalının imzaladığı abonelik sözleşmesindeki adres ile ticari işletmesinin adresinin aynı aldığını ve aldığı elektrik hizmetini ticari işletmesinde kullandığını, bu nedenle tüketici sıfatına haiz olmadığını, ödenmeyen toplam fatura bedelinin 549,18-TL olduğunu belirterek davanın kabulü ile fatura bedellerinin davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

CEVAP : Davalı tarafça davaya cevap verilmemiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, taraflar arasında imzalanan elektrik abonelik sözleşmesi kapsamında, ödenemeyen fatura bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Taraflar arasında imzalanan elektrik abonelik sözleşmesinde, abone grubunun ticarethane olarak işaretlendiği, davalının “Estelli Balıkçı” isimli yere ilişkin abonelik tesis edildiği belirlenmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4/1.maddesinde; “Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; a) Bu Kanunda, b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde, d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta, e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde, f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.” hükmü yer almaktadır. Buna göre bir uyuşmazlığın ticari dava niteliğinde olabilmesi için, her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendirmesi yahut aynı maddenin alt bentlerinde düzenlenen istisnalardan birine dahil olması gerekmektedir. Yine, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlediğinden, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/II.maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir.
Ticaret Mahkemelerinin görevi, ticari davalarla sınırlı olup, davanın ticari dava olup olmadığının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4.maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4/1.bendinde nispi ticari dava, “her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları” olarak belirtilmiş ve nispi ticari dava, ticari işletme kavramı ile tanımlanmış olup, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 11.maddesi; “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir.” şeklinde düzenlenmiştir yani ticari işletmeden bahsedilebilmesi için; esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyet, bu faaliyetin devamlı olması ve bu faaliyetin bağımsız yürütülmesi şeklinde üç unsurun bulunması gerekmektedir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 15.maddesinde esnaf kavramı “İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11 inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi” olarak tanımlanmıştır.
Celp edilen kayıtların yapılan incelemesinde, davalının tacir kaydı olmadığı yine vergi kayıtlarının yapılan incelemesinde davalının dava konusu işletmeye ilişkin bir kaydın olmadığı, 01/01/1975 işe başlama, 12/03/1976 iş bırakma tarihli karayolu ile şehirlerarası yük taşımacılığına ilişkin ve 08/06/1976 işe başlama, 28/12/2007 iş bırakma tarihli karayolu ile şehirlerarası yük taşımacılığına ilişkin kaydının bulunduğu, başkaca bir kaydının bulunmadığı tespit edilmiştir. Mahkememizin görev alanı mutlak ticari davalar ve her iki tarafın ticari işletmesini ilgilendiren davalarla sınırlı olup, davalının tacir ve işletme sahibi olmadığı, taraflar arasındaki sözleşmeye ise Türk Ticaret Kanununun 4.maddesi ile diğer kanunlara yapılan atıflarda yer verilmediği, bu nedenle davanın nispi/mutlak ticari dava olmadığı anlaşılmış, dava konusu uyuşmazlığa ilişkin Asliye Hukuk Mahkemeleri görevli olduğundan, Mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda yazılı gerekçe doğrultusunda;
1-HMK.114/1-c ve HMK.115/2.maddeleri uyarınca Mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın usulden REDDİNE,
2-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, HMK’nın 20. maddesi gereğince karara karşı kanun yoluna başvurmaması halinde kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurması halinde bu başvurunun reddi kararının tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize başvurarak dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmemesi halinde Mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine,
3-Harç ve yargılama giderinin görevli mahkemece değerlendirilmesine, HMK 331/2. maddesi gereğince davaya başka bir mahkemede devam edilmediği taktirde talep halinde harç ve yargılama giderinin ve gider avansının harcanmayan kısmının mahkememizce karar altına alınmasına,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda, kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip …
(e-imza)

Hakim …
(e-imza)

BU EVRAK 5070 SAYILI KANUN GEREĞİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞTIR