Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/919 E. 2021/139 K. 17.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/919 Esas
KARAR NO :2021/139

DAVA:İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:14/10/2016
KARAR TARİHİ:17/02/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalılardan … arasında 17/02/2016 tarihinde İş Yeri Devir Vaadi Sözleşmesi imzalandığını, söz konusu sözleşme uyarınca müvekkili 50.000,00 TL peşinat (kaparo) ve 25/02/2016 vadeli senet bedelinin kendisine ödenmesini müteakip, sahibi olduğu… isimli işyerindeki işletme hakkının tamanını ve söz konusu işyerine ait olan demirbaşlar ile 4 adet motosikleti devir ve teslim etmeyi beyan ve kabul ettiğini, ayrıca yine bahse konu işyerinin tüm borçlarını kapatarak işyerini devretmeye hazır hale getirdiğini, müvekkilinin sözleşemeye ilişkin tüm edimlerini yerine getirmesine rağmen davalılardan … tarafından bahse konu sözleşmede bahsi geçen hiçbir edimin yerine getirilmediğini, sözleşme hükümlerine açıkca aykırı davranıldığını, davalı …’ün cayma iradesinin bulunduğunu, ….Noterliği 25/03/2016 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile sözleşmeden kaynaklanan 50.000,00 TL cayma bedelinin müvekkiline ödenmesinin talep edildiğini, davalıların ihtarname cevabında sözleşmeden caymadığını, aksine davacının devir işlemleri için herhangi bir girişiminin olmadığını iddia ettiğini, ihtarnamede verilen süreye rağmen cayma bedelini ödemeyen davalılardan … ve diğer davalı kendisine kefil olan babası … hakkında….İcra Müdürlüğünün … E.sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, takibe davalılar tarafından itiraz edildiğini, belirterek davanın kabulü ile davalıların cayma iradesinin tespitini, asalı alacağa işleyecek ticari faiz ile birlikte takibin kaldığı yerden devamına, kötü niyetli davalıların %20 oranından az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına mahkum edilmesini yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle, icra takibinin yetkisiz icra dairesinde başlatıldığı gibi itirazın iptali davasınında yetkisiz mahkemede açıldığını, müvekkillerinin ikametgahının … olduğunu, davacının davaya devir vaadi sözleşmesini dayanak yapıldığını, davacının üzerine düşen edimlerini yerine getirmeden, davalılardan …’a ihtarname keşide ederek sözleşmeden cayma iradesini kendisinin gösterdiğini, müvekkillerinin cayma iradesinin olamamasına rağmen sebebsiz zenginleşme amacıyla ihtarname çektiğini belirterek, öncelikle yetki itirazlarının kabulünü, … Mahkemelerinin yetkili olduğuna karar verilmesini, haksız ve kötüniyetli açılan davanın reddini, %20 ‘den aşağı olmamak üzere davacının tazminata mahkumiyetine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep etmiş olduğu görülmüştür.
DELİLLER VE GEREKÇE :
Dava dilekçesi, cevap dilekçesi ve sair tüm evraklar hep birlikte incelenmiştir.
Dosyanın Mahkememizin … esasını kaydının yapıldığı, Mahkememizin 29/03/2017 tarih, … esas …karar sayılı kararı gereğince Mahkememizin yetkisizliğine dosyanın görevli … Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verildiği görülmüştür.
Davacı vekilinin süresinde istinaf dilekçesi sunduğu, istinaf incelemesini yapan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi …. Hukuk Dairesinin 2017/… esas 2018/…. karar sayılı ilamı ile “…. Asliye Ticaret Mahkemesinin 29/03/2017 tarihli … esas, …karar sayılı kararında sözleşmenin gerçekleşmediği ve hiç yürürlüğe girmediği gerekçesiyle HMK 6.madde uygulanarak görevsizlik kararı verilmişse de; davacının talebinin taraflar arasında imzalanan 17/02/2016 tarihli “iş yeri devir vaadi sözleşmesinden” kaynaklanan 50.000 TL cayma bedelinin ödenmesine yönelik itirazın iptali davası olduğu, davalı tarafça da sözleşmenin inkar edilmediği ancak kendisinin cayma iradesi bulunmadığını, davacı tarafın üzerine düşen edimi yerine getirmediğini savunduğu, HMK 10.maddede “sözleşmeden doğan davaların sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabileceğinin” düzenlendiği, TBK 89/1-1 maddesinde para borçlarının alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edileceğinin düzenlendiği, cayma bedelinin de taraflar arasındaki 17/02/2016 tarihli iş yeri devir vaadi sözleşmesinde düzenlendiği, para borcu olduğu, davacı alacaklının ikametgahı mahkemesinde itirazın iptali davası açabileceği” gerekçesiyle ” davacı vekilinin, istinaf talebinin kabulü ile HMK 353/1-a-3 maddesi gereğince …. Asliye Ticaret Mahkemesinin 29/03/2017 tarihli … esas, …karar sayılı yetkisizlik kararının KALDIRILMASINA, yargılamaya devam edilmesi için dosyanın mahkemesine GÖNDERİLMESİNE..” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
İstinaf kaldırma kararı sonrası, dosya Mahkememizin … esasına kaydedilerek, yargılamaya devam edilmiştir.
Mahkememizce, … Ltd. Şti.’ ne ait İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünden, ticaret sicil dosyası celp edilmiştir.
Mahkememizde açılan dava: İİK.nun 67. maddesi gereğince itirazın iptali davasıdır.
Dosyamıza getirtilen …. İcra Dairesinin … esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacı tarafından davalı aleyhine toplam 50.628,77 TL üzerinden icra takibi yapıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durduğu, itirazın süresinde ve usulüne uygun yapıldığı, buna göre davanın, İİK.67.maddesinde yazılı 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Davacı vekilinin dava dilekçesi ekinde, “İşyeri Devir Vaadi Sözleşmesi” ni sunduğu, devir sözleşmesinde devir alacak tarafın …, devredecek tarafın … olduğu, kefil olarak …’ ün imzasının bulunduğu, devir bedelinin 420.000,00 TL olduğu görülmüştür.
Dava konusu ihtilaf, taraflar arasında imzalanan “İş Yeri Devir Vaadi Sözleşmesi” başlıklı belgede yer alan edimlerin taraflarca yerine getirilip getirilmediği, davacının davalılardan cayma bedeli isteminin yerinde olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Davalı …’ ün, yargılama devam ettiği sırada öldüğü anlaşılmış, mirasçıları usulüne uygun biçimde davet edilmiştir. Davalının mirasçılarının dosyamıza sunmuş oldukları … Sulh Hukuk Mahkemesinin 30/11/2017 tarih, 2017/… E., 2017/… K. Sayılı ilamı ve 25/12/2019 tarih, 2019/… E. 2019/… K. Sayılı ilamı ile mirasın reddini talep ettikleri ve istemlerinin kabul edilerek mirasın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce tarafların iddia ve savunmaları, deliller, celp edilen kayıtlar kapsamında rapor tanzim edilmesi için dosya bilirkişi heyetine tevdi edilmiş olup, bilirkişi raporunda özetle; Somut olayda hukuki sorunun, davalıdan sözleşmede cayma bedeli olarak adlandırılan 50.000 TL’nin talep edilip edilmeyeceğinden ibaret olduğu, incelemede uyuşmazlığın dayandığı sözleşmeye aykırı davranışın var olup olmadığı, taraflar arasındaki ifa sırası, cayma bedeli olarak adlandırılan hükmün hukuki niteliği doğrultusunda ödenmesinin koşullarının oluşup oluşmadığı, bu bedelin bir ceza koşulu olduğu sonucuna varılması halinde her ne kadar taraflar arasında tartışmalı olmasa da sözleşmenin geçerliğinin değerlendirilmesi gerekmekte olduğu, taraflar arasındaki sözleşmede ifa sırasının kararlaştırılmış ve önce davalının 17/02/2016 tarihinde kaparo bedelini ödemesi, ardından 25/02/2016 tarihinde taksitleri içeren senet işlemlerini yapması bunun ardından, davacının işletmeyi devre hazırlamak üzere kararlaştırılan edimleri yerine getirmesi gerektiği, Mali incelemede, ödemeler açısından bir değerlendirme yapılamamışsa da davalının cevap dilekçesi doğrultusunda bu sözleşmeye dayalı olarak hiçbir ödeme yapmadığı belirlendiği, şu halde önce ifa yükümlüsü davalının edimini ifa etmediğinin sabit olduğu, davalı veya davacıdan birinin sözleşmenin kurulması sırasında diğerine cayma parası olarak 50.000 TL vermediğinin açık olduğu, sözleşmede cayma bedeli olarak ifade edilmişse de burada bir cayma bedeli bulunmamakta olduğu (TBK ın. 178), burada her türlü borca aykırılık için her iki taraf açısından bir seçimlik ceza koşulu düzenlendiği, BK m.179/1’e göre borç hiç veya gereği gibi ifa edilmediğinden ceza koşulu muaccel olursa alacaklı dilerse asıl borcun ifasını, dilerse ceza koşulunun ödenmesini isteyebileceğini, Ceza koşulunun bağımlı (fer’i) nitelikte bir edim borcu oluşturacağı, dolayısıyla ceza koşulunun varlığının asıl borcun varlığına, geçerliğinin ise asıl borcun geçerliğine bağlı olduğu, bıı nedenle sözleşmenin hukuki niteliği ve geçerliği için aranan koşullar üzerinde durularak alternatifli değerlendirme yapıldığı, bu kapsamda somut olayda bir ticari işletme devri mi yoksa bir limited şirket esas sermaye payı devri mi olduğunun tespit edilmesinin önem arız etmekte olduğu, çünkü her iki hukuki işlemin geçerlik şekli bakımından birbirinden farklı olduğu, mahkemenin sözleşme metninde açıkça limited şirketin devir kapsamında olduğunun yazılmış olması karşısında (her ne kadar başlıkta işyeri devir vaadi yazılmışsa da) somut olayda esas sermaye payının devri vaadi sözleşmesi olduğu ve esas sermaye payının devri yoluyla ticari işletmenin ve işyerinin dolaylı olarak devrinin amaçlandığı sonucuna varması halinde TTK m. 595 hükmündeki şekil şartına uyulması gerekeceğini, TTK madde 595/1 uyarınca, esas sermaye payının devri ve devir borcunu doğuran işlemin, yazılı şekilde ve imzaların noter tarafından onanması şeklinde yapılabileceği, somut olayda ise uyuşmazlığın dayandığı sözleşme adi yazılı şekilde yapılmış olup şekil eksikliği nedeniyle geçerli olmadığı ve dolayısıyla cayma bedeli olarak isimlendirilmiş olsa da bir seçimlik ceza koşulu niteliğini taşıyan hükmün de aynı sonuca tabi olduğunun düşünüldüğü, bu alternatifte ceza koşulu borcu geçersizlik nedeniyle doğmadığı için taraflar atasındaki ifa sırası ve edimlerin ifa edilip edilmediğinin değerlendirilmesine gerek bulunmamakta olduğu, Ancak Mahkemenin her ne kadar metinde devrin kapsa kapsamına limited şirketin de girdiği yazılmış olmasın rağmen tarafların yalnızca ticari işletme ve bununla birlikte işyeri devrini amaçladığı kanaatinde olması halinde ise TTK m. 11/1II uyarınca adi yazılı şekilde yapıldığı için sözleşmenin geçerli olduğu ve hükümlerini doğurduğu dolayısıyla seçimlik ceza koşulunun da geçerli olduğu, 10/07/2020 tarihli raporlarında yapılan incelemelerde davalının önce İfa yükümlüsü olduğu, edimlerini yerine getirmediğini cevap dilekçesinde beyan ettiği, buna bağlı olarak davacının 50.000 TL. seçimlik ceza koşulunu talep hakkının doğduğu sonucuna varılacağı, Mahkeme tarafından verilen yerinde inceleme yetkisi ile talebe rağmen davacı şirketin ticari defterleri, 2016 yılında devrettiği kişinin şirketi tasfiyeye sokması ve tüm defterleri kaybettiğini beyan ve gerekçesi ile incelemeye sunulmamış olup, ticari defterler üzerinde davaya konu “İş Yeri Devir Vaadî Sözleşmesi” ne göre davacının 29/02/2016 tarihine kadar sözleşmede bahsi geçen borçların ödenip ödenmediğine dair tespit yapılamadığı, rapor içinde yer alan ve davacı tarafından sunulan bir kısım elektrik ve SGK Ödeme dekontlarının bu tespite yeterli olmadığı sonucuna varıldığı, ticari defterlerin incelenmesi halinde dahi, davacının 29/02/2016 tarihi öncesi prim borçlarının kapatılıp kapatılmadığının tespitinin ilgili kurumlara yapılan sorgulama ile tespit etmemin ticari defterlerdeki muhtemel kayıt hata ve noksanlıklar olması halinde daha kesin bilgi vereceği görüşünün oluştuğu, Davalı tarafından “İş Yeri Devir Vaadi Sözleşmesi” ne göre herhangi bîr ödeme yapmadığı, davaya cevap dilekçesinden anlaşılmakta olduğunu, Mahkeme tarafından davacı talebinin kabul edilmesi halinde ana para ve işlemiş faiz hesabının; …. İcra Müdürlüğü’nün 11.04.2016 harçlandırma tarihli 2016/12884 esas sayılı dosyasında 17.02.2016-08.04.2016 tarih aralığı için; 50.000,00 TL X 51 gün X 9 / 36500=628,77 TL olarak doğru hesaplandığını ancak 17.02.2016-11.04. 2016 tarih aralığı için; 50.000.00 TL X 54 gün X 9 / 36500= 665,75 TL olması gerektiği, bu durumda ana para + faiz alacağının; 50.000,00 TL + 665,75 TL= 50.665,75 TL olacağı,17.02.2016-14.10.2016 tarih aralığı için; dava tarihine kadar faiz alacağının,50.000.00 TL X 240 gün X 9 ( 36500= 2.958,90 TL olması gerektiği, bu durumda ana para + faiz alacağının; 50.000,00 TL + 2.958,90 TL= 52.958,90 TL olacağı sonucuna varıldığı hususlarında görüş ve kanaat bildirilmiştir.
TBK 178.maddesinde “Cayma parası kararlaştırılmışsa, taraflardan her biri sözleşmeden caymaya yetkili sayılır; bu durumda parayı vermiş olan cayarsa verdiğini bırakır; almış olan cayarsa aldığının iki katını geri verir.” hükmü ile Cayma Parasının düzenlendiği, 179.madde de ise “Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir.” hükmü ile Ceza Koşulu düzenlenmiştir.
Dosya kapsamında, dava konusu uyuşmazlığın taraflar arasında imzalanan sözleşmede yer alan edimlerin ifa edilmemesi nedeniyle, cayma bedeli olarak sözleşmeye yazılan bedelin istemi olduğu, tarafların sözleşmenin imzalanması aşamasında ve sonrasında birbirlerine 50.000,00-TL ödeme yapmadıkları, bu durumda sözleşmede yer alan bedelin cayma parası değil, ceza koşulu olduğu, sözleşmeye göre sıralı ifa konusunda anlaşıldığı, öncelikle davalının edimlerini ifa etmesi gerektiği, ancak bunları gerçekleştirmediğinin dosya kapsamında sabit olduğu, işbu durumda davacının edimlerini hiç veya gereği gibi yerine getirmeyen taraftan ceza koşulunu talep edebileceği anlaşılmıştır. Ancak, Davacı tarafın devrini yapmak istediği şirket TTK 573.maddeye göre tescil edilmiş bir limited şirket olup, TTK’ nın limited şirkete ilişkin hükümlerine tabi olacağı açıktır.
TTK 595.maddesinde esas sermaye paylarının geçiş halleri düzenlenmiş, buna göre “Esas sermaye payının devri ve devir borcunu doğuran işlemler yazılı şekilde yapılır ve tarafların imzaları noterce onanır. Ayrıca devir sözleşmesinde, ek ödeme ve yan edim yükümlülükleri; rekabet yasağı ağırlaştırılmış veya tüm ortakları kapsayacak biçimde genişletilmiş ise, bu husus, önerilmeye muhatap olma, önalım, geri alım ve alım hakları ile sözleşme cezasına ilişkin koşullara da belirtilir.” hükmünün yer aldığı, esas sermaye payının devri sözleşmesinin geçerliliği için noter onayına ihtiyaç duyulduğu belirtilmiştir. Somut durumda, sözleşme hükümlerine göre esas sermaye payının devri yoluyla, ticari işletmenin ve işyerinin dolaylı olarak devrinin amaçlandığı, taraflar arasındaki akdedilen sözleşmenin ise adi yazılı şekilde yapılmış olduğu, sözleşmenin kanunda öngörülen şekilde yapılmaması nedeniyle geçerli olamayacağı, geçerli olmayan bir sözleşmeye dayalı olarak da, asıl ilişkiye bağlı ceza koşulunun talep edilemeyeceği anlaşıldığından davanın asıl davalı ve davalı … mirasçısı sıfatıyla … yönünden bu nedenle reddine ve davalı müteveffanın mirasçısı olan diğer davalılar yönünden ise mirasın reddetmeleri nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir. Davalılarca, kötü niyet tazminatı talebinde bulunulmuş ise de, davacının açıkça kötü niyetle icra takibi başlatmış olduğu ispatlanamadığından, kötü niyet tazminatı talebinin de reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının reddine,
2-Şartları oluşmadığından davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
3-Harçlar yasası uyarınca alınması gereken 59,30 TL karar harcından peşin alınan 600,74 TL’nin mahsubu ile geri kalan 541,44 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydedilmesine,
3-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin üstünde bırakılmasına,
5-Davalı kendini vekille temsil ettirdiğinden lehine Asgari Ücret Tarifesi gereği 7.300,00 TL ücret takdirine, bunun davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansının ilgili tarafa iadesine,
Dair, HMK 345 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten başlayarak iki hafta içinde HMK 342 maddesi gereğince düzenlenmiş dilekçe ile HMK 343 maddesi uyarınca mahkememize veya başka bir mahkemeye yapılacak başvuru ile HMK 341/1 maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olarak davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafların yokluğunda verilen karar açıkça okunup anlatıldı.17/02/2021

Katip …
E-İMZA

Hakim …
E-İMZA