Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/828 E. 2019/846 K. 30.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/828 Esas
KARAR NO : 2019/846

DAVA : Ticari Şirket (Tasfiyeye İlişkin)
DAVA TARİHİ : 10/02/2014
KARAR TARİHİ : 30/09/2019

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Tasfiyeye İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin uzun süreden bu yana davalı şirketin ortağı ve yetkilisi, davalı …’un ise davacının eşi olduğunu, 200 olan şirket payının 199 payının müvekkiline, 1 payının ise davalıya ait bulunduğunu, şirketin uzun zamandır iş yapamadığını, sürekli zarar ettiğini, şu anda sadece kayıtlar üzerinde var olduğunu, şirketin devamı ve amacının gerçekleşmesinin mümkün olmadığını, davacı ile davalının İran uyruklu iken sonradan Türk vatandaşı olduklarını, şuanda resmi olarak evli olsalar dahi şiddetli geçimsizlik nedeniyle uzun bir süredir ayrı yaşadıklarını, davalının uzun bir süredir Milas’ta öğretim görevlisi olarak çalıştığını ve orada yaşadığını, şu anda İran’da boşanma davalarının devam ettiğini, davalının aralıklarla şirkete gelip huzursuzluk yarattığını, çalışanları tehdit ettiğini, ortaklar arasında ciddi anlaşmazlık, huzursuzluk ve geçimsizliğin yaşanmakta olduğunu, müvekkilinin anlaşarak şirketi feshetme yolunu defalarca denediğini, ancak davalının buna yanaşmadığını, taraflar arasındaki anlaşmazlık ve husumetin mevcut haliyle şirketin devamının önünde engel teşkil ettiğini, şirketin haklı nedenle feshine sebep oluşturduğunu belirterek, iki ortaklı davalı şirketin haklı nedenlerle feshine ve tasfiyesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP : Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında dava dilekçesinin aksine bugüne kadar gerek Türkiye’de gerekse İran’da açılmış, davalıya tebliğ olmuş herhangi bir boşanma davasının bulunmadığını, TTK’nun Bağlılık Yükümlüğü ve Rekabet Yasağı başlıklı 613.maddesinin 2. Fıkrasında”…Ortaklar, şirketin çıkarlarını zedeleyebilecek davranışlarda bulunamayacaklarını, kendilerine özel bir menfaat saklayan ve şirketin amacına zarar veren işlemler yapamazlar.” hükmünün yer aldığını, buna rağmen davacının feshi istenen diğer davalı şirketteki müdürlük ve ortaklık görevi devam ederken aynı maksat mevzuda ve aynı adreste bu kez tek başına …Şti.ni kurduğunu, davacının bu şirkette de müdür olduğunu, davacının haksız rekabet yaptığını, huzurda görülen fesih davasını açmaktaki asıl gayesinin haksız rekabetini örtbas etme çabasından ibaret olduğunu, …Şti. ve davacı aleyhine haksız rekabetin sonlandırılarak davalının uğradığı zarara ilişkin alacak ve tazminat davaları ile Fikri Sınai Mülkiyet Hukukuna ilişkin dava açma haklarını saklı tuttuklarını, Mimar olan davalının …Üniversitesi Restorasyon Bölümünde öğretim görevlisi olduğunu, bu sebeple zaman zaman işi gereği …’da bulunduğunu, ortağı olduğu şirketlere ilişkin durum ve faaliyetleri hakkında davacı eşinden hiçbir bilgi alamadığından bu durumu ve yokluğunda yapılan işlemlerden sorumlu olamadığı hakkında … Noterliği’nin 15/01/2014 tarih ve …yevmiye numaralı ihtarnameyi keşide etmek zorunda kaldığını, davalının birkaç kez şirket hakkında bilgi alabilmek için şirket merkezine gittiğini ancak şirket çalışanları tarafından işyerine alınmadığını, hatta hakarete uğradığını, dava dilekçesinde yer alan davalının işyerine giderek huzursuzluk yarattığı, hakaretlerde bulunduğu, çalışanları tehdit ettiği yolundaki beyanların tamamının gerçekdışı olduğunu, davalının 17/01/2014 tarihinde “…” adresindeki şirket merkezinin kapısının mesai saati olmasına rağmen kendisine açılmadığında doğalgaz zehirlenmesi gibi bir olumsuzluktan korkarak karakola müracaat etmek zorunda kaldığını, bu durumun Emniyet kayıtlarıyla sabit olduğunu, esasen işbu davanın açılmasıyla şirket ortağı olan davalının şirkete niçin alınmadığı ve kendisine bilgi verilmediğinin de ortaya çıktığını, zira davacının haksız rekabet yoluyla haksız kazanç elde edebilmek için aynı adreste kurduğu ikinci şirketin davalı tarafından öğrenilmesine mani olmak adına davalıyı şirkete kabul etmediğini, şirket çalışanlarını da bu şekilde yönlendirdiğini, davacının fesih sebebi olarak ileri sürdüğü bir başka hususun ise şirketin uzun zamandır iş yapamaması ve sürekli zarar etmesi olduğunu, davalının şirketten hiçbir kazancı olmadığını, bu sebeple iddia edildiği üzere şirketin sürekli zarar ettiği yolundaki beyanların ancak şirket defterleri ve vergi kayıtları üzerinde yapılacak inceleme ile ortaya çıkacağını, esasen uluslararası bir denetim şirketi olan …LTD’nin temelde 1992 yılında İran’da kurulmuş ilk özel sektör … olduğunu, tarım, denizcilik, demir-çelik, maden, petrol, kimya endüstrisi, makine aksamı ve orman ürünleri gözetimi hususlarında 99 ülkeyle link halinde bağlantılı çalışan şirketin Türkiye şubesi olarak davalı şirketin faaliyete başladığını, bu durum davacının vatandaşlığa geçmeden önceki… ismiyle hazırladığı … Şubesi 2002 tarihli tanıtım ve reklamasyon yazısında yer aldığını, 2005’te kurulan davalı şirketin faaliyetlerinin aynı şekilde devam ettiğini, eski ve köklü bu şirketin bu gün olası zarar etmesindeki tek sebebin kötü idare edilmesi olduğunu, dava konusu şirketin feshine ilişkin hiçbir haklı sebep olmadığından, davacının haksız rekabet ile haksız kazanç sağlamak amacıyla MK 2 hükmüne açıkça aykırı kötü niyetli talebinin reddine, davacı, şirket ortağı müdürün tedbiren müdürlük görevinden alınarak müdürlük görevinin dava kesinleşinceye kadar yedi adle tevdiine ve diğer davalı şirkete temsil için kayyım atanması yolunda karar ittihazına, dava masraf ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLER VE GEREKÇE :
Dava davalı şirketin haklı nedenle fesih ve tasfiyesine ilişkindir.
Davalı şirketin ticaret sicil kayıt örneği getirtirilmiş, taraf delilleri toplanmış ve dosya Ticaret/Borçlar Hukuku Öğretim Üyesi ve Mali Müşavir bilirkişilere tevdi edilmiş; bilirkişi heyeti 11/08/2014 günlü raporlarında, davalı şirketin … Memurluğu’nun … sicil numarasında kayıtlı olduğunu, 15/09/2005 tarihinde tescil edilen Ana Sözleşmesi’nin 21/09/2005 tarih, 6394 sayılı Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilan edildiğini, kuruluş sermayesinin 5.000,- TL. olduğunu, ticari defter kayıtlarından sermayenin tamamen ödendiğini; …’un 4.975,00 TL sermaye ile 0.995 oranında, …’un 25,00 TL sermaye ile 0,005 oranında hisseye sahip olduklarını, şirketin son 4 yılı zararla kapattığını, 2010 yılında gelirinin olmadığını, 2011 yılında 3.151,81 TL satış gerçekleştirdiğini, hizmet maliyeti düşürüldüğünde brüt satış karının 651,81 TL olduğunu, faaliyet giderleri nedeniyle 2011 yılını 44.090,39 TL.zararla kapattığını, 2012 yılında 62.533,88 TL satışla 31.219,70 TL brüt satış karına ulaşılmış ise de, faaliyet giderleri sonucunda 718,66 TL zarar ettiğini, 2013 yılında satış gelirinin önceki yıla oranla yaklaşık %50 azaldığını, 5.831,75 TL brüt kar elde ettiğini, faaliyet giderlerinin önceki yıla oranla yaklaşık %100 arttığı, dönemi 54.225,70 TL zararla kapattığını, 4 yıl itibarıyla raporlanan brüt satış kârlılıklarında ve faaliyet giderlerinde oransal yönden istikrarsızlık olduğunu, dava davalı şirketin haklı nedenle fesih ve tasfiyesi istemine ilişkin olduğunu, Limited şirketin sona ermesine ilişkin YTK. m. 636/3 hükmüne göre, “haklı sebeplerin varlığında her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebileceğini, mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir” maddesini içerdiğini, haklı sebep, kişisel ilişkilerin ağırlık taşıdığı limited şirketlerde, ortaklar arasındaki güven ilişkisinin, şirketin devam etmesi ve amacına ulaşabilmesinde büyük önem taşıdığını, güven ilişkisinin herhangi bir nedenle zedelenmesinin, ortakların aynı amaç için birlikte çalışma isteğini ortadan kaldırabileceğini, haklı sebep kavramına ilişkin kanunlarımızda açık bir tanımlama bulunmamakla birlikte, sürekli borç ilişkileri doğuran sözleşmelerde, taraflara haklı sebeplerin varlığında taahhüt ettikleri sözleşme hükümlerini tamamen veya kısmen feshetme yetkisi tanıdığını, sürekli hukuki ilişkilere son verme imkanı sağlayan haklı sebeple fesih kavramının temelinde, dürüstlük kuralı ve kişilik haklarının korunması ilkesi bulunduğunu, hiç kimseden kendisi için çekilmez bir hale gelen bir hukuki ilişkiye devam etmesinin beklenemeyeceğini, tarafların şahsını ilgilendiren veya taraflar dışındaki olaylar, sözleşme ilişkisini taraflardan birisi için çekilmez hale getiriyorsa, haklı sebeple fesih hakkının doğduğunu, sermaye kaybı ve borca batıklık durumunu düzenleyen YTK. m. 633 hükmüne göre, “esas sermayenin kaybı ya da borca batık olma hâllerinde anonim şirketlere ilişkin ilgili hükümler kıyas yoluyla uygulanır” hükmünün bulunduğunu, aynı şekilde iflasın bildirilmesi veya ertelenmesi hususuna ilişkin YTK. m. 634 hükmüne göre, “iflasın bildirilmesi ve ertelenmesine anonim şirket hükümleri uygulanır” hükmü bulunduğunu, anonim şirkete ilişkin YTK. m. 376/2 hükmüne göre, “son yıllık bilançoya göre, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşıldığı takdirde, derhâl toplantıya çağrılan genel kurul, sermayenin üçte biri ile yetinme veya sermayenin tamamlanmasına karar vermediği takdirde şirket kendiliğinden sona erer” hükmüyle belirtildiğini, kar elde etmeyen ve borca batık hale gelen şirketin sermayesinin arttırılmamış olması nedeniyle, YTK. m. 633 ve 634 hükümlerinin yollamasıyla uygulama alanı bulan YTK. m. 376/2 hükmü uyarınca, şirketin kanun gereği (YTK. m. 636/3) münfesih hale geldiğinin de kabulünün gerekeceği, davalı şirketin uzun süreden beri zarar ettiğini, herhangi bir faaliyetinin bulunmadığını, borca batık olduğunu, haklı sebeple şirketin feshi şartlarının oluştuğunu, rapor etmişlerdir.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş, davalı vekili rapora itirazda bulunmuştur.
Yargılama aşamasında …Müdürlüğü’nün 05/06/2015 günlü yazısıyla, davalı şirketin 6102 sayılı TTK’nın geçici 7.maddesine göre 07/07/2014 tarihinde terkin edildiği bildirilmiştir.
Davada talep, davalı şirketin fesih ve tasfiyesine ilişkin olup, yargılama aşamasında sicilden terkin edilmekle davanın konusu kalmadığına ilişkin karar verilmiştir.
Mahkememizce verilen karar Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 2016/12114 E.-20184319 K.sayılı, 05/06/2018 tarihli kararı ile ” Mahkemece, haklı nedenle feshi istenen şirketin dava devam ederken 6102 sayılı TTK’nın Geçici 7. maddesi uyarınca re’sen sicilden terkin edildiği gerekçesiyle davanın konusuz kaldığından bahisle yazılı şekilde hüküm tesis edilmiş ise de, öncelikle 6102 sayılı TTK’nın Geçici 7/2 maddesi uyarınca derdest bir davanın mevcudiyeti halinde anılan maddenin uygulanamayacağı gözetilerek ve davalı savunmasında da davacının kendi kusurlu davranışlarıyla şirketin devamının mümkün olmadığı iddiasında bulunup davanın reddini savunduğuna göre, öncelikle fesih ve tasfiyesi istenirken re’sen sicilden terkin edilen şirketin ihyası için süre verilmesi ve ihya işlemi gerçekleştiği takdirde taraf teşkili sağlanarak uyuşmazlığın esasının değerlendirilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” bozulmuştur.
Mahkememizce yeni esasa kaydedilen dosyada bozma ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuştur.
Davacı tarafı şirketin ihyası için dava açmak ve açılan davayı mahkememize bildirmek üzere 2 haftalık süre verildiği, verilen süre içinde davanın açılmaması ve mahkememize bildirilmemesi halinde davanın usulden reddedileceği ihtar olunmuştur.
Davacı vekili 30/09/2019 tarihli celsede, verilen süreye rağmen ihya davası açmadıklarını, zira şirketin sicilden terkin edildiği, vergi dairesinden kaydının düşmüş olduğu, kendilerine bir faydasının olmayacağını düşündüklerinden davayı açmadıklarını, davada esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar verilmesini talep etmiştir.
Fesih talep edilen şirketin sicilden terkin edilmiş olması üzerine davacı tarafa verilen kesin süreye rağmen taraf teşkilinin sağlanıp yargılamaya devam olunabilmesi için, şirketin ihyasının gerektiği ancak davacı tarafça ihtarlı kesin süreye rağmen, gereğinin yerine getirilmediği buna göre de ihya edilmeyen bir şirketin feshinin de talep edilemeyeceği, dosyada bu manada fesh edilecek bir taraf bulunmadığından davacının davasının ihya davası şartı yerine getirilmediğinden usulden reddine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM
1-Davacının davasının usulden reddine,
2-Harçlar yasası uyarınca alınması gereken 44,40 TL karar harcından peşin alınan 25,20 TL’nin mahsubu ile geri kalan 19,20 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydedilmesine,
3-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı …’un yaptığı 112,85 TL posta giderinin davacıdan tahsili ile bu davalıya verilmesine,
5-Davalı … kendini vekille temsil ettirdiğinden lehine Asgari Ücret Tarifesi gereği 2.725,00 TL ücret takdirine, bunun davacıdan tahsili ile bu davalıya verilmesine,
Dair, dava dosyasının daha önce Yargıtay denetiminden geçmiş olmasından dolayı Yargıtay Temyiz yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda oy birliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı.

Başkan …
E-imza
Üye …
E-imza
Üye …
E-imza
Katip …
E-imza