Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/682 E. 2023/243 K. 23.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/682 Esas
KARAR NO:2023/243

DAVA:İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:26/07/2018
KARAR TARİHİ:23/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında yapılan 10/03/2016 tarihli Karma Koli İşçiliği Sözleşmesi kapsamında davalı tarafa karşı iş edimini ifa ettiğini, müvekkilince iş ediminin yerine getirilmesine müteakip yapılan işin karşılığı olarak her ay fatura düzenlendiğini, düzenlenen faturaların davalıya gönderildiğini, tarafların karşılıklı mutabakatı neticesinde borçlu tarafça faturaya itiraz edilmemesi üzerine faturanın düzenlenme tarihini takiben 7 gün içerisinde davalı borçlu tarafından müvekkile ödeme yapılmadığını, 2018 yılı Haziran ayı içerisinde müvekkilince yerine getirilen iş ve hizmet ediminin karşılığı olarak hak edişleri için alacaklı müvekkili tarafından 39 adet fatura düzenlenerek davalı borçluya gönderildiğini, ancak faturaların vade süresi olan 7 günlük süre içerisinde davalı tarafça ödeme yapılmadığı gibi ödeme ile ilgili olarak davalı taraf müvekkilg tarafından gönderilen e-maillere de cevap vermediğinden …. İcra Müdürlüğü … esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, ancak davalı borçlu tarafından taraflar arasındaki 10/03/2016 tarihli sözleşme ve 30/03/2018 tarihli protokol gereği mahsup, takas ve her türlü def’i hakkı gereği; borçlu bulunmadıklarından bahisle takibe kötü niyetli olarak itiraz ettiklerini belirterek davanın kabulüne, itirazın iptaline, haksız ve kötü niyetli borçlunun alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile birlikte vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ve karşı davasında özetle; davacı karşı davalının sözleşmenin 6. ve 9. maddesinde yer alan yükümlülüklerini yerine getirmediğini, müvekkili şirketin sözleşmenin 9. maddesinde yer alan mahsup hakkını kullanarak davacı karşı davalının sözleşme konusu hizmetlerin verilmesi için çalıştırdığı personeline ödeme yaptığını, davacı karşı davalının mahsup hakkının kullanılma gerekçesinin bildirilmediği iddiasının doğru olmadığını, sözleşmenin 6. ve 9. maddelerinde düzenlenen mahsup hakkının kullanılması sonucunda taraflar arasındaki cari ilişkide müvekkili şirketin, davacı karşı davalıdan alacaklı konumunda olduğunu belirterek davacı karşı davalının haksız ve dayanaksız davasının reddine, icra takibinde talep edilen alacağın %20’sinden az olmamak üzere hesaplanacak kötü niyet tazminatının davacı karşı davalıdan tahsiline, karşı davalarının kabulüne, gerek asıl dava gerek karşı dava bakımından yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davacı karşı davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekilinin karşı davaya karşı cevap dilekçesinde özetle; davalı tarafın ihtiyari arabuluculuk sürecinde kendisi adına ödeme yapması ve bununla birlikte kendi avukatına yapmış olduğu ödeme bedelinin dahi müvekkiline yükletilmeye çalışılmasının hukuki dayanağının olmadığı gibi kabulünün de olanaklı olmadığını, davalı tarafça neye göre belirlenerek müvekkilinin davalı tarafa halen 613.919,30 TL borçlu olduğunu anlayamadıklarını, açıklanan hususlar doğrultusunda müvekkilinin hak edişlerine bloke konulması, müvekkili tarafından teminat olarak verilen 475.000,00 TL bedelli taşınmaz ile birlikte davalı tarafça müvekkile ait yaklaşık 2.500.000.0-TL bedelinde alacağa bloke konulmuş olmakla bu bedelden 1.739.672,63 TL ödendiği düşünüldüğünde müvekkilinin davalı taraftan alacaklı olduğu aşikar olduğundan haksız ve mesnetsiz karşı davanın reddinin gerektiğini, yukarıda açıklanan hususlar doğrultusunda davalı tarafça müvekkilinden 613.919,30 TL bedel alacaklı olunduğuna dair yasal delil de sunulamamış olmakla huzurdaki iş bu karşı davanın reddi ile birlikte asıl davadaki taleplerinin kabulü ile davalı borçlunun alacağın %20’si oranında kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava: asıl dava yönünden itirazın iptali, karşı dava yönünden ise belirsiz alacak davası olduğu anlaşılmış olup, taraflar arasındaki ihtilafın; Asıl dava yönünden davacının davalı karşı davacıdan sözleşmeden kaynaklı faturaya dayalı alacağı olup olmadığı,varsa miktarı, alacağın likit olup olmadığı, karşı dava yönünden ise; davalı karşı davacının, davacı karşı davalıdan sözleşme 6.2 maddesi uyarınca işçilerine, davacı karşı davalı yerine ödeme yapıp yapmadığı,varsa bunun kalem kalem doğru olup olmadığı ve bunların davacı karşı davalının hak edişlerinden mahsup edilmesinin yerinde olup olmadığı, davacı karşı davalıya karşı takas definde bulunulup bulunulamayacağı, takas hakkının şartlarının oluşup oluşmadığı ve varsa sözleşmeden kaynaklı davalı karşı davacının, davacı karşı davalıdan alacağı olup olmadığı varsa miktarı noktalarında toplandığı görülmüştür.
Mahkememizin 25/03/2019 tarihli celse ara kararı uyarınca taraf defterleri üzerinde inceleme yapılarak ve taraflar arasındaki sözleşme de dikkate alınarak takip tarihi itibariyle davacı karşı davalının varsa davalıdan olan alacak miktarının ferileri ile birlikte tespiti, davalı karşı davacının varsa sözleşme 6.2 maddeye dayalı sözleşmenin 9.3 maddesi uyarınca ödediği ve sözleşme 9.4 maddesi uyarınca davacı karşı davalıdan talep edebileceği alacağı var ise tespiti, bunun davacının davalı karşı davacıdan varsa hak ediş alacağının takip ve dava tarihi itibariyle ayrı ayrı tespiti neticesinde bakiyesi varsa ayrıca tespitine dair detaylı gerekçeli, dosya kapsamıyla uyumlu rapor sunulmasının istenilmesine karar verilmiştir.
Bilirkişi heyeti raporunda özetle;
4857 Sayılı İş Kanunu bakımından yapılan Alt-Üst İşveren İişkisi Bakımından Yapılan Değerlendirme
Taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinin incelenmesi sonucunda somut olayda tarafların arasındaki hukuki ilişkinin asıl işveren-alt işveren ilişkisi olarak kabul edilebileceği, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin kurulduğunun kabulü durumunda alt işveren işçilerinin işçilik alacaklarından İK m. 2/6 hükmü gereği tarafların müteselsil olarak sorumlu kabul edilebileceği, bu hususta son takdir ve değerlendirmenin Sayın Mahkeme’ye ait olduğu,
Sayın Mahkeme’nin taraflar arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi kurulduğu yönünde kanaate varması olasılığında, İK m. 36/son hükmü uyarınca asıl işverenin alt işveren işçilerinin ücret alacaklarının ödenip ödenmediğini kontrol yükümlülüğü altında olduğu, alt işveren işçilerinin ücretlerinin ödenmemesi durumunda alt işverenin hak edişlerinden ücretlerin düşülerek işçilerin banka hesabına asıl işverenin ödeme yapmakla yükümlü olduğu,
Sözleşmede belirlenen hükümlerin değerlendirilmesi açısından
Somut olayda uyuşmazlığın, taraflar arasındaki 10.3.2016 tarihli sözleşmeden doğan (yan) edimlerin davacı/karşı davalı tarafından yerine getirilip getirilmediği ve bu sonuca bağlı olarak davalı/karşı davacı tarafından yapılan mahsup işleminin yerinde olup olmadığının belirlenmesinden ibaret olduğu,
Sözleşmenin m. 6.2 hükmü ile davacı/karşı davalının işin yürütülmesi sırasında istihdam ettiği personelin hükümde sınırlayıcı olarak sayılmayan yasal alacak haklarının gereği gibi ifa edilmemesi halinde davalı/karşı davacının doğrudan ödeme yapabileceğinin düzenlendiği, bu hükümle (edimlerin gereği gibi ifa edilmemesi geciktirici koşuluna bağlı olarak) borcun iç yüklenilmesi sözleşmesi kurulduğu (TBK m. 195/1), sözleşmede açıkça davalı/karşı davacıya doğrudan ödeme yapma hakkının verildiği, bu hususun TBK m. 195/1’de de açıkça düzenlendiği, davalı karşı davacının, alacaklılara ödeme yapabilmesinin, bu ödemelerin tam olarak ve zamanında yapılmaması geciktirici koşuluna bağlandığı için alacakların muaccel olması ve ödenmemesi halinde mümkün olacağı, ödeme yapılması halinde de davalı karşı davacının yüklenici firma olan davacı/karşı davalıya yapacağı ödemelerden mahsup hakkının doğacağı, borcun iç üstlenilmesinin borcu üstlenen davalı/karşı davacıya, ödenen miktarın karşı tarafın alacaklarından mashup edilmesi hakkı sağlandığı için ivazlı olduğu, hükümde yer alan mahsup ifadesi ile üçüncü kişilere yapılacak ödemeler oranında davacı/karşı davalının alacağından indirim yapılmasının kastedildiği (TBK m. 108 vd), bu nedenle takas hakkının kullanılması için aranan koşulların somut olayda gerçekleşmesine gerek bulunmadığı, somut olaydaki işleme konu alacakların, davacı/karşı davalının istihdam ettiği personele olan yasal borçlarından ibaret olduğu, başka ifadeyle davacı/karşı davacının, iş sahibinden olan hak ediş alacakları ile davacı/karşı davalının istihdam ettiği personele olan borçları arasında karşılılık ilişkisi bulunmadığı, hükmün son cümlesinde davalı/karşı davacının mahsup yapmak yerine teminatları paraya çevirme hakkının da düzenlendiği, hükümde yer alan dilerse ifadesinden hareketle burada iş sahibi davalı/karşı davacı açısından seçimlik bir hak söz konusu olduğu, buna göre daval/karşı davacının, mahsup işlemi yapabilmek için öncelikle kendisine sağlanan teminatların paraya çevrilmesi yolunu tercih etmek zorunda olmadığı, bu nedenle davacı/karşı davalının mahsup öncesi teminatların paraya çevrilmesi gerektiği yönündeki beyanının, nihai takdir Sayın Mahkemede olmak üzere sözleşmenin anılan hükmü ile uyumlu olmadığı,
Raporda özetlenen ihtarnameler ve delil niteliğinde olup olmadığı hususu Sayın Mahkemenin takdirinde olan metinlerden hareketle işçi alacaklarının ödenip ödenmediği konusunda bir uyuşmazlığın baş gösterdiği, bu konunun açıklığa kavuşması için davalı/karşı davacı tarafından en öz anlatımla ödeme belgelerinin talep edildiği 14.6.2018 ve 26.6.2018 tarihli iki adet ihtarname söz konusu olduğu, davanın her iki tarafında da ihtarnamede isimleri belirtilen 63 adet işçinin vekili tarafından keşide edilen 6.7.2018 tarihli ihtarnamede, 63 adet işçinin son üç aylık ücretlerinin davacı/karşı davalı tarafından ödenmediği, işçilerin işverenin işyerini kapattığı tarihe kadar çalıştığı, işçilerin iş görme edimlerini yerine getirmek üzere hazır bulunmalarına rağmen işyerine alınmadıkları, iş akitleri haksız feshedildiği, işçilerin son üç aylık ücretleri ile kıdem ve ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti ve diğer işçilik alacaklarına hak kazandığı, anıları alacakların ihtarnamenin tebliğinden itibaren 3 gün içinde ödenmesinin ihtar edildiği, ihtarnamedeki beyanların doğru olduğu kabul edildiğinde (ki dosya kapsamına sunulan ödeme belgelerinin detaylarında arabuluculuk – sonucu ödeme ifadesini içerdiği görülmüştür) işçilerin alacaklarının ödenmemiş olduğu ve ödememe olgusunun davalı/karşı davacının mahsup işleminden önce gerçekleştiği, dolayısıyla sözleşme m. 6.2 ve 9.2 hükmünde belirtilen mahsup koşullarının oluştuğu, nihai takdir Sayın Mahkemede olmak üzere mahsup işleminin hükümde sayılan işçilik alacaklarının tam ve zamanında ödenmemesi halinde yapılabileceği koşulunun gerçekleştiğinin düşünüldüğü,
Dosya kapsamında yer alan 25.10.2018 tarihli dilekçede, davalı/karşı davacının kötü niyetli olduğunun, borçlar muaccel olmadan ödeme yaptığının, kendisi adına arabuluculuk sürecine katılan vekilin ve diğer arabulucuların ödemelerinin muvakkatları olmamasına rağmen mahsup işlemine tabi tutulduğunun beyan edildiği, taraflar arasındaki iş ilişkisinin uzun süreli olmasının somut olaya etkisinin ve davalı/karşı davacının kötü niyetli olduğu yönündeki iddiaların takdirinin Sayın Mahkemeye ait olduğu,
Sözleşmenin m. 6.2 hükmünde, davalı/karşı davacıya sağlanan (borcun ivazlı olarak iç üstlenilmesi niteliğinde bir hukuk işlem olduğunu tespit ettiğimiz) mahsup yetkisinin konusunun sınırlayıcı olmamak kaydıyla “hizmetlerin yapılması ile ilgili kendi personeline yapılacak ödemelerin (ücretler, vergiler, ücretli izinler ve diğer yan ödemeler, sigorta, sözleşme ve diğer menfaatler, acente ücretleri, talimatlar, kararlar, uzlaşmalar da dahil ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ”şeklinde sayıldığı, hükümde mahsuba konu alacaklara, uzlaşmalar da ifadesi konularak arabuluculuk ücretlerinin de kapsama alındığı, davacı/karşı davalının asgari ücret tarifesinde 600 TL olarak belirlenen arabuluculuk ücretlerinin 1.000 TL olarak belirlendiğini beyan ettiği, hükümde arabuluculuk ücreti açısından üst sınır belirlenmediği için (asgari miktarın 600 TL olmasından bağımsız olarak) kural olarak davalı/karşı davacının asgari miktarın üzerinde bir bedel kararlaştırarak ödeme yapmasının mümkün olduğu ancak bu hususun MK m. 2 hükmüne uygun olup olmadığının takdirinin Sayın Mahkemeye ait olduğu, söz konusu hükümde mahsuba konu olabilecek alacaklar kapsamında davalı/karşı davacıyı temsil eden vekilin ücretinin yer almadığının düşünüldüğü, çünkü bu bedelin davacı/karşı davalının istihdam ettiği personelin yasal alacak hakları arasında yer almadığı ve özel olarak sayılan uzlaştırma ücretini ifade etmediği, davalı/karşı davacı ile vekili arasındaki avukatlık sözleşmesinden doğan ve kendi malvarlığının pasifinde yer alan kişisel borcu olduğu, bu nedenle mahsuba konu edilmemesi gerektiği,
Mali Yönden Yapılan İncelemede,
… GIDA SAN. VE TİC.A.Ş. tarafından incelemeye ibraz edilen 2013, 2014, 2015, 2016, 2017, 2018, 2019 yıllarına ait ticari defterlerinin açılış onayının 6102 satılı TTK Madde 64,66 ve VUK madde 220-226 uyarınca yasal süreleri içerisinde yaptırıldığı tespit edilmiştir.
… MÜH. MÜŞ. İNŞ. TAAH. AMBL. PLS. İML. SAN. VE TİC.LTD.ŞTİ. Tarafından incelemeye ibraz edilen 2013, 2014, 2015, 2016, 2017, 2018, 2019 yıllarına ait ticari defterlerinin açılış onayının 6102 sayılı TTK Madde 64,66 ve VUK madde 220-226 uyarınca yasal süreleri içerisinde yaptırıldığı tespit edilmiştir.
Davalı FRITOLAY GIDA SAN. VE TİC.A.Ş. yasal defter kayıtlarının incelenmesi neticesinde davalının davacı firma adına icra dairesine ve arabuluculuk ödemeleri şeklinde toplamda 2.295.058,64 TL ödeme yaptığı tespit edilmiştir. 2.295.050,64 TL lik ödeme dekontları, yevmiye kayıtları incelenmesi neticesinde kayıtlarda muhasebe fişi açıklamalarında davacı firma “… mühendislik işçi alacak ödemesi” veya “arabuluculuk ödemesi” açıklamaları ile kayıtlara alındığı görülmüştür.
2.295.050,64 TL nin 530.000 TLsinin davacının faturalarına istinaden ödenmiş olup geriye kalan tutarın tamamı da çalışanlara, avukatlara ve arabuluculara ödendiği tespit edilmiştir.
Davacı davalı ile ilgili cari hesaplarını 329 Diğer Ticari Borçlar ve 120 Ticari Alacaklar hesaplarında takip etmektedir.Sonuç itibariyle 31.12.2018 Tarihi itibariyle … Mühendislik firması kayıtlarında …” dan 1.091.385,70 TL alacaklı olduğu şeklindedir. … Mühendislik’e ait 31.03.2018 Tarihli 4155 Nolu 23.585,54 TL tutarlı faturası ve 30.06.2018 Tarih 4312 nolu 25.902 TL tutarlı faturalarının …’ın kayıtlarında yer almamaktadır. … firmasının düzenlemiş olduğu 30.06.2018 Tarihli 729916 nolu Mayıs elektrik yansıtma faturası 5350 TL ile 30.06.2018 Tarihli … nolu Damga vergisi yansıtması faturası 2.244,09 TL ve 13.07.2018 Tarihli Haziran Temmuz Su bedeli faturası 3.179 TL … Mühendislik kayıtlarında yer almamaktadır.
… Mühendislik tarafından … firmasına düzenlenen 05.04.2018 Tarihli 3974 ve 3975 nolu satış faturası da kendi kayıtlarında yer almamaktadır.
Ayrıca karşılıklı olarak 598.118,77 TL … Mühendislik 30.06.2018 Tarihi’nde tahsilat yapıldığına dair; … da … Mühendisliğe 30.06.2018 Tarihi’nde 598.118,77 TL ödeme yaptığına dair kayıt atmıştır. Dolayısıyla bu ödeme … kendi cari muavininde davalıdan alacağını azaltmış bulunmaktadır.
Yukarıdaki bulgulara göre … cari hesap bakiyeleri düzelttiğinde;

Temmuz 2018 Bakiye 1.655.753,33
4155 nolu ft. 23.585,54
4312 nolu ft. 25.902,00
1.705.240,87
Davalının davacı “… Mühendislik işçi alacak ödemesi” veya “arabuluculuk ödemesi” açıklamaları ile yapmış olduğu 2.295.050,64 TL den yukarıdaki düzeltilmiş tutar olan 1.705.240,87 TL düşüldüğünde 589.809,77 TL hesaplanmakta ve davalının davacıdan 589.809,77 TL alacaklı olduğu görülmektedir. Şeklinde değerlendirmeler yapmışlardır.
Mahkememizin 22/06/2020 tarihli celse ara kararı uyarınca Dava dosyasının daha önce rapor alınan aynı bilirkişiye tevdi ile her bir tarafın rapora itirazı kendi adı ve sıra numarası altında tek tek değerlendirilerek itirazları karşılar detaylı gerekçeli dayanaklı ek rapor sunmalarının istenilmesine karar verilmiştir.
Bilirkişi heyeti ek raporunda özetle,
4857 Sayılı İş Kanunu bakımından yapılan Alt-Üst İşveren İlişkisi Bakımından Yapılan Değerlendirme,
Taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinin incelenmesi sonucunda somut olayda tarafların arasındaki hukuki ilişkinin asıl işveren-alt işveren ilişkisi olarak kabul edilebileceği, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin kurulduğunun kabulü durumunda alt işveren işçilerinin işçilik alacaklarından İK m. 2/6 hükmü gereği tarafların müteselsil olarak sorumlu kabul edilebileceği, bu hususta son takdir ve değerlendirmenin Sayın Mahkeme’ye ait olduğu,
Sayın Mahkeme’nin taraflar arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi kurulduğu yönünde kanaate varması olasılığında, İK m, 36/son hükmü uyarınca asıl işverenin alt işveren işçilerinin ücret alacaklarının ödenip ödenmediğini kontrol yükümlülüğü altında olduğu, alt işveren işçilerinin ücretlerinin ödenmemesi durumunda alt işverenin hak edişlerinden ücretlerin düşülerek işçilerin banka hesabına asıl işverenin ödeme yapmakla yükümlü olduğu sonuçlarına varılmıştır.
Sözleşmede belirlenen hükümlerin değerlendirilmesi açısından,
Taraflar arasındaki sözleşmenin hükümlerine ve işçilik alacakların ödenmesine ilişkin düzenlemeler kök raporda sözleşme kapsamında geciktirici koşula bağlanan alacaklar, mahsup hakkı, takasın söz konusu olup olamayacağı değerlendirilmiştir.
Yasal düzenlemeler ve sözleşme hükümleri de açıklanmak suretiyle asıl işveren-alt işveren ilişkisinin doğduğunun kabulü durumunda ortaya çıkacak olgular tanımlanmıştır.
Sayın Mahkeme tarafından davalı/karşı davacının mahsup hakkının bulunmadığının kabulü durumunda yapılan mahsupların geçersizliği kabul edilebilecektir. Bu husus hukuki nitelendirme gerektirdiğinden son takdir ve değerlendirme Sayın Mahkeme’ye aittir.
Davacı/karşı davalı kök rapora karşı sunduğu itiraz dilekçesinde vekalet ücretinin hakedişten mahsup edilmesinin olanaklı olmadığı belirtildiği halde hesaplama yaparken ödemenin mahsup edilmediğinin görüldüğünü beyan etmiştir. Davacı/karşı davalı vekilinin beyanı incelendiğinde vekalet ücretinin mahsup edilmesinin olanaklı olmadığı halde mahsubun yapılmadığı anlamı çıkmaktadır. Kök raporda açıklanmak istenen vekalet ücretinin hakedişten mahsup edilmemesi kanaatidir. Sayın Mahkeme tarafından taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinde yer alan düzenlemeler gereği vekalet ücretinin de mahsup edilebileceği kanaatine varılması olasılığında bu alacak da mahsuba konu olabilecektir. Bu hususta da nihai takdir Sayın Mahkemededir.
Mali Yönden Yapılan İncelemede,
Mali incelemeye yapılan itirazların değerlendirilebilmesi için taraflardan bu itirazların ilişkin olduğu mali belgeler talep edilmişse de tarafıma teslim edilmediği için değerlendirme yapılması mümkün olmamıştır, şeklinde tespitlerde bulunmuşlardır.
Mahkememizin 08/03/2021 tarihli celse ara kararı uyarınca Dosyanın bilirkişilere yeniden tevdii edilip, mali bilirkişi …’ye yerinde inceleme yetkisi verilerek, tarafların rapora yönelik beyan ve itirazları kapsamında tarafların ilgili mali kayıtlarını yerinde inceleyerek, heyet halinde ek rapor düzenlenmesinin istenilmesine karar verilmiştir.
Bilirkişi heyeti ek raporunda özetle,
Dosya, ödeme belgeleri, tarafların kayıtlarına ilişkin alınan bilirkişi raporları ve … tarafından sunulan CD dosyada tespit edilemediği için verilen yetki kapsamında tarafımıza sunulanların incelemeleri ayrıntıları ile yukarıdaki şekilde yapılmış olup, Yine taraflar arasında mevcut olduğu belirlenen ihtilafa ilişkin İstanbul 4. ATM … E. sayılı dosyaya ilişkin örneği sunulan bilirkişi raporunda icra dosyası ile ilgili dayanak faturalar yapılan ödeme sonrası söz konusu dosyada ihtilaflı kısım ile ilgili hususlar görülememiş olması sebebiyle yukarıda izah edildiği şekilde yapılan tespit ve hesaplamalar sonucunda ;
26.07.2018 günlü Asıl Davaya konu alacaklara ilişkin; 12.07.2018 takip tarihi itibariyle ve 26.07.2018 Dava tarihi itibariyle takibe konu edilen faturalar toplamı 725.629,56 TL’nin ödenmediği ve takip konusu davacı alacağının mevcut olduğu, ancak davalının takas mahsup ödememezlik defini ileri sürdüğü,
20.09.2018 günlü Karşı Davaya konu alacaklara ilişkin; … kabulü esas alınarak karşı davaya konu edilebilecek tutar yine …’ın belirttiği ipotek miktarı da düşüldükten sonra Fritolayın karşı davaya konu yapabileceği alacak taleple bağlı 138.919,30 TL olduğu, belirlenmiştir.
Netice olarak mahkememizce yapılan değerlendirmeye göre, mahkememizde görülen asıl dava taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle faturalardan kaynaklı alacağının tahsiline ilişkin icra takibi dolayısıyla itirazın iptali davası, karşı dava ise davalı karşı davacının varsa sözleşme 6.2 maddeye dayalı sözleşmenin 9.3 maddesi uyarınca ödediği ve sözleşme 9.4 maddesi uyarınca davacı karşı davalıdan talep edebileceği alacağı var ise tespiti, bunun davacının davalı karşı davacıdan varsa hak ediş alacağının takip ve dava tarihi itibariyle ayrı ayrı tespiti neticesinde bakiyesi varsa ayrıca tespitine alacak davasıdır.
Davalı cevap dilekçesinde taraflar arasındaki sözleşmeden dolayı mahsup hakkını kullandığını bildirmiş olup, taraflar arasındaki 10/03/2016 tarihli Karma Koli İşçiliği Sözleşmesi’nin 9.3. Maddesinde: ”İşbu sözleşmenin süresi boyunca, yüklenici firma hizmetlerin yapılmasıyla ilgili kendi personeline yapılacak ödemelerin ( ücretlerin, vergiler, ücretli izinler ve diğer yan ödemeler, sigorta, emeklilik, sözleşmesel ve diğer menfaatler, acenta ücretleri, talimatlar, kararlar ve uzlaşmalar da dahil ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla ) zamanında ve tam olarak yapılmasını sağlayacaktır. Buna aykırılık halinde yüklenici firma, işveren firmanın doğrudan çalışanlara ödeme yaparak bu bedelleri yüklenici firmaya yapacağı ödemelerden mahsup etme hakkı olduğunu kabul ve taahhüt eder. ” düzenlemesinin yer aldığı görülmüştür. Hem bu sözleşmede hem taraflar arasında düzenlenen 30/03/2018 tarihli protokol ile 01/07/2018 tarihine kadar uzatılan sözleşme ile davacı, çalışanlarına ödeme yapmaması halinde davalı bu ödemeyi yaparak yapacağı ödemeler karşılığında davalı …’e mahsup hakkı tanınmıştır.
Mahkememizce en son alınan bilirkişi raporuna göre arabuluculara yapılan ödeme olarak 1.735.138,93 TL olup, KDV dahil Arabuluculara + işçi +vek. 1.774.625,60 TL olarak belirlenmiştir. Davalı … tarafından karşı dava dilekçesinde kabul edilen davalı … …Şti alacağı olan 1.125.753,33 TL nin düşümü ile geriye (1.774.625,60 – 1.125.753,33) 648.872,27 TL kalmış, bu miktardan ipotek bedeli olan 475.000,00 TL nin düşümü ile (648.872,27 – 475.000,00) davalı karşı davacı …’in kalan alacağının 173.872,27 TL olduğu anlaşılmış olup, belirtilen nedenlerle davalının sözleşme gereği işçilerin işçilik alacakları ve masrafları için ödemek zorunda kaldığı miktarlar kapsamında mahsup talep edebileceği miktar tespit edildiğinden davacının davalıdan alacağı bulunmadığı anlaşılmıştır.
Nihai olarak davacının davalıdan ticari kayıtlarına göre alacağı olduğu, fakat taraflar arasındaki sözleşmenin 9.3. Maddesinde davalıya tanınan ve cevap dilekçesinde ileri sürülen bu hak kapsamında mahsup hakkını kullandığı ve davacının davalıdan alacağının kalmadığı hesaplandığından asıl davanın reddine karar vermek gerekmiş, davacının icra takibi işlemlerine girişmesinde kötü niyetli olduğu sonucu çıkarılamayacağından kötü niyet tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
Karşı dava yönünden ise yapılan bilirkişi incelemesine göre mahsup sonrası davalı karşı davacı …’in kalan alacağının 173.872,27 TL olduğu anlaşılmış olup, taleple bağlılık kuralı gereği karşı dava yönünden 138.919,30 TL üzerinden hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Asıl dava yönünden:
a)Davanın reddine,
b)Davalı tarafın kötüniyet tazminatı talebinin koşulları oluşmadığından reddine,
2-Karşı dava yönünden:
Karşı davanın KABULÜ ile 138.919,30 TL’ nin karşı dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte Davacı Karşı Davalıdan alınarak, Davalı Karşı Davacıya verilmesine,
3-Asıl dava yönünden:
a-Alınması gerekli 179,90 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 12.433,03 TL harçtan mahsubu ile fazla alınmış olan 12.253,13 TL harcın karar kesinleştikten sonra istek halinde davacı tarafa iadesine,
b-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
c-Davalı taraf vekille temsil olunduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 98.083,87 TL vekalet ücretinin davacı karşı davalıdan alınıp davalı karşı davacıya verilmesine,
4-Karşı dava yönünden:
a-Alınması gerekli 9.489,57 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 2.372,50 TL harcın mahsubu ile geriye kalan 7.117,07 TL eksik harcın davacı karşı davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
B-Karşı Davacı tarafça başlangıçta yapılan 2.413,60 TL toplam harç ile yargılama aşamasında yapılan bilirkişi ücreti 1.200,00 TL olmak üzere toplam 3.613,60 TL yargılama giderinin davacı karşı davalıdan alınıp davalı karşı davacıya verilmesine,
c-Davacı taraf vekille temsil olunduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 21.837,90 TL vekalet ücretinin davacı karşı davalıdan alınıp davalı karşı davacıya verilmesine,
5-Karar kesinleşene kadar yapılacak yargılama giderlerinin davacı gider avansından karşılanmasına, karar kesinleştikten sonra bakiye gider avansının istek halinde ilgililere iadesine,
Dair, HMK 345 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten başlayarak iki hafta içinde HMK 342 maddesi gereğince düzenlenmiş dilekçe ile HMK 343 maddesi uyarınca mahkememize veya başka bir mahkemeye yapılacak başvuru ile HMK 341/1 maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF yolu açık olarak taraf vekillerinin yüzlerine karşı oy birliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 23/03/2023

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza