Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/214 E. 2018/1126 K. 26.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/134 Esas
KARAR NO : 2018/963
DAVA : Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı Rücuen)
DAVA TARİHİ: 12/02/2018
KARAR TARİHİ: 23/10/2018
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı Rücuen) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili sigorta şirketinin sigortalısı …’ın 21/09/2012 tarihinde yaya olarak yürürken … idaresindeki ve …’a ait … plaka sayılı aracın çarpması sonucu ağır şekilde yaralandığını, … Sigortanın aracın ZMSS poliçesi ile düzenleyicisi olduğunu, müvekkilinin sigortalısının tedavi masraflarının 19.882,94 euro olduğunu, diğer davalı kurumun Türkiye’de meydana gelen trafik kazalarından kaynaklı tedavi giderlerinin KYTK 98 maddesi gereği üstlenmekle sorumlu olduğunu belirterek davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle davanın zamanaşımı yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, davaya konu tedavi giderlerine ilişkin tazminat talepleri hususunda müvekkili sigorta şirketinin herhangi bir sorumluluğu bulunmadığından söz kosunu maddi taleplerin reddine karar verilmesini, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacı şirketin rücu şartlarının oluşup oluşmadığının tespit edilmesi gerektiğini belirterek davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı kurum vekili cevap dilekçesinde; davanın hukuka aykırı olduğunu, kuruma karşı dava açılabilmesi için taleplerin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılmasının şart olduğunu, iş bu davaya bakmakla görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğunu, davacının müvekkili kuruma rücu hakkının bulunmadığını, davanın zamanaşımı nedeniyle reddinin gerektiğini, özel sağlık sigortalarının can sigortaları kapsamında olduğunu, can sigortalarında halefiyete yer verilmediğini, kanun koyucunun halefiyeti kabul ettiği mal ve sorumluluk sigortalarında da sigorta şirketinin rücu hakkının münhasıran zarar sorumlusuna karşı mevcut olduğunu, davacının sigorta poliçesi üzerinde diğer bir sigorta şirketine ve müvekkili kuruma rücu etmesinin sigortacılık ilkesine aykırı olduğunu belirterek davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava dilekçesi, cevap dilekçesi ve sair tüm evraklar hep birlikte incelenmiştir.
Dava; trafik kazası nedeniyle davacı tarafından yapılan ödemenin rücuan tahsili istemine ilişkindir.
Dosyamıza emsal nitelikte davacısı …A.G., davalıları …Şti, … A.Ş ve Sosyal Güvenlik Kurumu olan, trafik kazası nedeniyle davacı tarafından yapılan ödemenin rücuan tahsili istemine ilişkin davada İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi, İstanbul …Asliye Hukuk Mahkemesi ve İstanbul … İş Mahkemesi arasında çıkan görev uyuşmazlığında İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi …Hukuk Dairesinin … Esas … Karar sayılı ilamı ile “…Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 22.3.01944 tarih ve 37 E. – 9 K. Resmi Gazetede 3.7.1944 sayılı kararında bu husus “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” şeklinde vurgulanmaktadır. Dava tarihinde yürürlükte bulunan, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 6111 sayılı Kanunla değişik 98. maddesi, “Trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın … tarafından karşılanır.” hükmünü içermektedir. Madde bu konuda açıklık içermese de, “sosyal güvencesi olmayan” kazazedelerin tedavi giderlerinin SGK tarafından, “Kendi mevzuatına uygun” olarak karşılanacağı açıktır. Nitekim, daha sonra, sözkonusu maddeye 6645 sayılı Kanun ile ilave yapılarak, bu husus daha açık vurgulanmış ve sağlık hizmet bedellerinin, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın “genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde” Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı belirtilmiştir. Bu nedenlerle, trafik kazası sonucu yapılan sağlık harcamalarının karşılanması prosedürü, doğrudan 5510 sayılı Kanunun ve buna göre çıkarılan yönetmeliklerin uygulanması ile ilgilidir. Diğer taraftan, 6102 sayılı TTK’nın “Halefiyet” başlıklı 1481. maddesi uyarınca sigortacı, sigorta tazminatını ödedikten sonra hukuken sigortalısının yerine geçer. Bu bir kanuni halefiyettir. Sigortalının, gerçekleşen zararın tazmininden sorumlu olanlara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel tutarında sigortacıya ait olur. 22.03.1944 tarih 37/9 sayılı Yargıtay içtihadı birleştirme kararında, burada ilişkinin “Halefiyet” ilişkisi olduğu ve sigortacının, açacağı davanın, sigorta poliçesinden doğan bir dava olmayıp, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibi olduğu açıklanmıştır. Aynı davada, bir kısım davalılar hakkında genel mahkemenin, diğer davalılar hakkında ise uzman olan özel mahkemenin görevli bulunması halinde, uyuşmazlık aynı olaydan kaynaklanıyor ve zarar tek ise ya da, taleplerden birisi yönünden verilecek karar diğerini doğrudan ilgilendirecek nitelikte bulunuyorsa; sözkonusu özel mahkeme ile genel mahkeme arasında “yargılama usulüne” ilişkin esaslı farklılıklar bulunmaması kaydıyla, bütün taraflar ve talepler yönünden uzman olan özel yetkili mahkemece yargılama yaparak uyuşmazlığın çözülmesi gerekir. Bu husus, hukukun öngörülebilir olmasının, usul ekonomisinin ve davaların makul süre içinde bitirilmesi yükümlülüğünün de gereğidir. Somut olaya gelince, davacı sigorta şirketi, davalı kuruma karşı, kazazedenin yerine geçerek, bu kişinin maruz kaldığı trafik kazası sonucu, sigorta poliçesi nedeniyle sağlık kurumuna ödediği, ancak 2918 sayılı Kanunun 98. maddesi karşısında …’nın sorumlu olduğu sağlık giderlerinin …’dan tahsili istemiyle dava açmaktadır. Ne davacı şirket ile davalı kurum arasında, ne de davalı kurum ile kazazede arasında bir haksız fiil ilişkisi bulunmamaktadır. Başka bir ifadeyle, davalı kurumun sorumluluğu, kurum tarafından gerçekleştirilen bir haksız fiile dayalı bulunmayıp, 2918 sayılı Kanunun 98. madesi atfıyla, kazazedeye 5510 sayılı Kanun çerçevesinde yapılacak tedavi yardımı kapsamı ile ilgilidir. Bu haliyle dava, kapsamını 5510 sayılı Kanunun belirlediği sosyal güvenlik hukukunu ilgilendirmekte olup; uyuşmazlığın, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 1 ve 7/3. maddeleri ile 5510 sayılı Kanunun 101. maddesi uyarınca, İstanbul … İş Mahkemesinde çözümlenmesi gerekmektedir…” şeklinde kararı da dikkate alındığında görevli Mahkemenin iş mahkemeleri olduğu belirlenmiş olmakla, HMK 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca Mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M :
1-HMK.114/1-c ve 115/2.maddeleri uyarınca Mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın usulden REDDİNE,
2-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli İstanbul İş Mahkemesine (Sosyal Güvenlik ile görevli) gönderilmesine, taraflarca HMK’nın 20. maddesi gereğince karara karşı kanun yoluna başvurmaması halinde kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurması halinde bu başvurunun reddi kararının tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize başvurarak dosyanın görevli İstanbul İş Mahkemesine (Sosyal Güvenlik ile görevli) gönderilmesinin talep edilmemesi halinde Mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine,
3-Harç ve yargılama giderinin görevli mahkemece değerlendirilmesine, HMK 331/2. maddesi gereğince davaya başka bir mahkemede devam edilmediği taktirde talep halinde harç ve yargılama giderinin ve gider avansının harcanmayan kısmının Mahkememizce karar altına alınmasına,
Dair, davacı vekili ile davalı … Sigorta vekilinin yüzüne karşı, diğer davalının yokluğunda kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip
e-imza
Hakim
e-imza
BU EVRAK 5070 SAYILI KANUN GEREĞİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞTIR