Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/184 E. 2018/529 K. 31.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2018/184 Esas
KARAR NO : 2018/529
DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Vekalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/02/2018
KARAR TARİHİ : 31/05/2018
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki Vekalet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; vekil edeni şirketin 11/09/2008 tarihinde kurulduğunu, davalının %10 hissedar ve kurucu ortak olduğunu, şirket ana sözleşmesine göre davalı ve dava dışı …’in müvekkili şirketin 5 yıl süreyle görev yapmak üzere müdürü olarak belirlendiklerini, … Noterliğinin 05/09/2008 tarih ve… yevmiye sayılı esas sözleşmesine göre davalı ve dava dışı …’in münferiden ayrı ayrı imza yetkilerine sahip olduğunu, davalının ve adı geçenin görevinin istifa ettiği 31/12/2010 tarihine kadar devam ettiğini, davalının şirketin kuruluşundan sonra üzerine düşen yükümlülükleri gereği gibi yerine getirmediğini, basiretli bir tacir gibi davranmadığını, özen yükümlülüğüne aykırı davrandığını, limited şirket müdürlerinin sorumluluklarının TTK.625 ve 626.maddelerinde düzenlendiğini, müdürlerin vekil gibi sorumlulukları bulunduğunu, şirketin mali durumu hakkında gerekli tedbirleri almaları gerektiğini, aksi halde sonuçlardan sorumlu olacaklarını, davalının müvekkili şirketin halen ortağı olup, müdürlük görevini yaptığı süre boyunca görevin gereği gibi yerine getirilmemesi, haksız rekabet iş ve işlemlerin gerçekleştirilmesi, ticari itibarın kötüniyetli kullanılması, bir kısım işcilerin başka şirkete geçmesine vesile olunması, haksız bir kısım iş ve işlemler nedeniyle şirketin 20.000 TL den fazla zarara uğratıldığını, davalının müvekkili şirketin dava dışı şirketlerden alacaklarını haricen tahsil ederek kendi hesabı üzerinden işlem yaptığını,yapılan harici tahsilatlar nedeniyle müvekkilinin alacaklı olduğu şirketlere karşı yasal işlemler başlattığını ve bu müşteriler ile bir daha çalışamadığını, tahsil edilen paraların değerlendirilememesi nedeniyle de zarar oluştuğu gibi, müşteri kaybına da uğradığını, bu müşterilerin bir kısmının halen davalı ile çalıştıklarını, bu şekilde davalının haksız rekabet hükümlerini de ihlal ettiğini, ticari sırlarını başka bir şirkete ifşa ettiğini, davalı oy hakkını kullanmadığından davacı şirketin tasfiye sürecine de giremeyerek halen vergi, …, kira, elektrik, telefon,vs giderler ödemekte oluşu nedeniyle de zarara uğrandığını açıklayarak, davalı tarafından verilen zarar nedeniyle fazla hakları saklı şimdilik 20.000 TL nin davalıdan tahsiline, davalının haksız rekabet teşkil eden eylemlerinin tespiti ile bu eylemlerinden men edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de davalıya yükletilmesine karar verilmesini istemiştir.
CEVAP :Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; mülga TTK da ve yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK da limited şirket ortağına ortağı olduğu şirket ile rekabet yasağı getirilmediğini, mülga kanunun 547 maddesinde limited şirket ortağı olan müdüre rekabet yasağı düzenlemesi bulunurken, maddenin son fıkrasında bu yasağın mukaveleye konulacak hükümle bütün ortaklara teşmil edilebilir düzenlemesi yeraldığını, mevcut TTK nun 613 maddesinde ise limited şirket ortağının bağlılık yükümlülüklerinin farklı düzenlendiğini, madde gerekçesindeki açıklamalarla birlikte değerlendirildiğinde şirket sözleşmesinde öngörülmemişse ortağa yönelik rekabet yasağı bulunmadığını, davacı şirket ana sözleşmesinde bu konuda düzenleme yapılmadığını, davalının halen maaşlı olarak başka bir şirkette çalıştığını, davacı şirket sırlarının ifşa edildiğini iddia etmekte ise de hangi sır kime aktarılmış bildirilmediği gibi, esasen bu konudaki iddianın da yersiz olduğunu, davalının şirket müdürü olarak çalıştığı dönemde görevini gereği gibi yerine getirdiğini, davalının istifasının mülga TTK zamanına rastlamış olup, iddiaların bu çerçevede çözüme kavuşturulması gerektiğini, şirket borçlularından elden yapılmış tahsilat bulunmadığını, bu hususta tanık dinlenilmesine muvafakatları olmadığını, delil olarak sunulan icra dosyalarında genel sebeplerle itiraz edildiğini, kaldı ki davalı ile aynı dönemde müdür sıfatını taşıyan ve halen de davacı şirket müdürü olan dava dışı …’in de görev yapmakta olduğunu, davacının zararı olmadığını, şirketin tasfiyesine ilişkin davalıya herhangi bir talep gelmediğini, en son yapılan 10/10/2013 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısına da bizzat katılan davalıya tasfiyeye dair gündem iletilmediğini bildirerek davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına hükmolunmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, limited şirket ortağı olan ve bir müddet şirket müdürü olarak görev yapan davalıya yöneltilmiş haksız rekabetin tespiti, men’i ve oluştuğu ileri sürülen zararın tazmini isteğine ilişkindir.
Davacı şirketin sicil dosyası getirtilmiş, taraf delilleri ve ilgili kayıtlar toplanmış dosya arasına konulmuştur.Davacı şirketin 11/09/2008 tarihinde kurulduğu, davalının kurucu ve paydaş olduğu, şirket ana sözleşmesine göre davalı ve dava dışı …’in 5 yıllığına şirket müdürü olarak seçildikleri, müdürlere münferiden atacakları imzalar ile ayrı ayrı temsil yetkisi verildiği, davacı şirketin 12/01/2011 tarihli Ortaklar Kurulu Kararı’na göre şirket müdürlerinden dava dışı …’in yetkilerinin aynen devamına, davalının 31/12/2010 tarihinde şirket müdürlüğünden istifa etmesi nedeniyle tüm yetkilerinin kaldırılmasına karar verildiği ve sicil gazetesinde ilan olunduğu tespit edilmiştir.
Bozma öncesinde Mahkememizce; tarafların iddia, savunmaları, toplanan deliller ve davacı taraf ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş, mali müşavir ve ticaret hukuku dalında akademisyen bilirkişi tarafından sunulan 15/06/2015 tarihli raporda özet olarak, davacı şirketin tutmakla yükümlü bulunduğu ticari defter ve kayıtlarının incelendiği, 2008 ila 2010 ve 2012 yılları defterlerinin usulüne uygun tutulduğu ve sahibi lehine delil olma niteliği taşıdığı, 2011 ve 2013 yılları defterlerinin ise açılış tasdiklerinin zamanında yaptırılmadığı ve kapanış tasdikleri bulunmadığı, bu nedenle usule uygun tutulmadıkları, dosya içinde mevcut banka kayıtları ve hesap hareketlerinin incelendiği, davacının banka hesabından davalıya yapılan ve bir kısmı maaş ödemesi olarak açıklanan, bir kısmı açıklama içermeyen ödemelerin tablo halinde rapora listelendiği, banka ekstrelerinde davalı adının yazılı olduğu maaş dışı hareketlerin içeriğinin belge ibraz edilmediğinden tespit edilemediği, davacı şirketin kurumlar vergisi beyannamelerinin ve kurulduğu tarihten itibaren gelir tablosunun incelenmesinde kurulduğu 2008 yılından davalının ayrıldığı 2010 yılı sonuna kadar satışların yaklaşık 12 kat arttığı, 2011 de önceki yıl cirosunun % 1 i kadar satış yapıldığı, 2012 yılında ciro elde etmediği halde faaliyet gideri olduğu, yine dava tarihinden sonra 2013 yılında da cirosu olmadığı halde yine faaliyet gideri bulunduğunun anlaşıldığı, verilere göre davalının ayrılması sonrası şirketin ciro kaybettiğinin görüldüğü, davacının ibraz ettiği icra takip dosya suretlerine göre takibi devam eden 366.339 TL alacak tutarı bulunduğu, ancak davalının yaptığı iddia edilen harici tahsilatlara ilişkin dosyada bilgi ve belge olmadığı, davacı şirketin 10/10/2013 tarihinde yapılan Olağanüstü Genel Kurulu’nda şirket müdürlüğüne 5 yıl süre ile görev yapmak üzere dava dışı …’in atanmasına oybirliği ile karar verildiği, davalının toplantıya asaleten katıldığı, davalının zarar eden şirketin tasfiyesine karar verilmesi aşamasında oy hakkını kullanmayarak tasfiye olamama iddiasına ilişkin dosyada belge bulunmadığı ve bu yönde herhangi bir tespit yapılamadığı, davalının …kayıtları incelendiğinde davacı şirketten ayrılmasını takiben iki farklı lojistik firmasında çalıştığının tespit edildiği, bu firmalar ile davalı arasında davacı şirkette çalışırken kurulmuş çıkar ilişkisine dair delil bulunmadığı, 6762 sayılı eski Ticaret Kanunu m. 556 hükmü uyarınca şirket müdürlerinin sorumluluğu hakkında anonim şirketlere ilişkin hükümlerin uygulanacağı, eski TK m. 3 göre de, yönetim kurulu üyelerinin şirkete, pay sahiplerine ve şirket alacaklılarına karşı sorumlu oldukları, sorumluluğun esaslarının sözleşmeye dayalı olması, müteselsil olması ve kusurun varlğının asıl olması olup, şirket müdürünün sorumluluğuna gidilebilmesi için zararın varlığı ile bu zararın müdürün fiillerinden kaynaklandığının ispat edilmesi gerektiği, kusurlu olduğunu ispat gerekli olmayıp, kusursuz olduğunu ispat yükünün müdür üzerinde bulunduğu, somut olayda zarar ve zararın davalının iş ve işlemlerinden kaynaklandığı hususunun ispat edilebilmiş olmadığı, davalının şirket alacaklarını tahsil etmediği iddia edilmişse de, diğer şirket müdürünün de tahsil için gerekli işlemleri icra etme yetki ve yükümlülüğü bulunması bir yana, gerekli tüm hukuki yollara müracaat edildiği halde tahsil edilemeyen alacaklar olduğunun da ispatlanmadığı, müşterilerle yapılan anlaşmaların usule uygun yapılmadığı, bazı ödemelerin davalı tarafından tahsil edildiği iddialarının da delillendirilmediği, eski TK’da limited şirket ortağının, “şirketle rekabet etmeme” gibi bir yükümlülüğü bulunmadığı, yeni yasanın da ortaklar bakımından rekabet yasağı öngörmediği, ortağın tasfiye kararına iştirak etmemesinin, hatta genel kurul toplantısına gelmemesinin bir sorumluluk sebebi olmadığını, ortağın bu konularda takdir ve seçim hakkına sahip olduğunu, ayrıca şirketin diğer ortağının şirketin tasfiyesine karar verebilecek oranda şirket payına sahip olduğunu bildirerek, davalının işlem ve fiilleri nedeniyle zarar doğduğuna ilişkin dosya kapsamı ve davacı kayıtlarında bilgi belge bulunmadığı, davalının salt şirket ortağı olmakla rekabet yasağına tâbi olmadığı, şirket menfaatlerini ihlal edecek davranışlarda bulunmama yükümlülüğü altında olan davalının bu yönde davranışlarda bulunduğu iddialarının da ispat edilememiş olduğu yönünde görüş bildirilmiştir.
Mahkememizin … Esas, … Karar sayılı ilamı ile davanın reddine karar verilmiş, Mahkememizce verilen kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin 20/12/2017 tarih… Esas … Karar sayılı ilamı ile “…Dava ve karar tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 186’ncı maddesinde mahkemenin, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet edeceği ve taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususunun bildirileceği düzenlenmiştir. Anayasa’nın 36’ncı maddesine göre herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı merciileri önünde iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Adil yargılanma hakkı hak arama özgürlüğünün uygulamaya yönelik uzantısı niteliğindedir. Somut uyuşmazlıkta 13.12.2015 tarihli celsede tahkikat aşaması bitirilerek sözlü aşamaya geçilmiş ve yukarıda özetlendiği şekilde hüküm kurulmuştur. 6100 sayılı HMK’nın 186’ıncı maddesi hükmüne aykırı olarak tahkikatın bitiminden sonra sözlü yargılama için gün tayin edilip taraflara davetiye çıkartılmadan hüküm kurulması savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olduğundan adil yargılanma hakkı ve hukuki dinlenilme hakkına aykırıdır. Mahkemece bu hususlar nazara alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış…” gerekçesi ile bozulmuş olmakla bozma ilamına uyularak dosya kapsamında eksiklik bulunmadığından sözlü yargılama aşamasına geçilmiş ve tarafların beyanları alınmıştır.
Dava, haksız rekabetin tespiti, men’i ve oluştuğu ileri sürülen zararın tazmini isteğine ilişkin olup, davalının limited şirket ortağı olduğu ve bir süre şirket müdürü olarak görev yaptığı belirlenmiştir. 6102 sayılı TTK 626 maddesinde ortaklar bakımından rekabet yasağı düzenlenmemiş ancak TTK 613 maddesinde ortakların şirket sırlarını korumakla yükümlü bulundukları, şirket çıkarlarını zedeleyebilecek davranışlarda bulunamayacakları, kendilerine özel bir menfaat sağlayan ve şirketin amacına zarar veren işlemler yapamayacakları ve şirket sözleşmesiyle ortakların şirketle rekabet eden işlem ve davranışlardan kaçınmak zorunda olduklarının öngörülebileceği hükmüne yer verilmiştir. Şirket ana sözleşmesinde öngörülmemiş olması halinde ortaklar rekabet yasağına tâbi değildir. Bu sebeple şirketin faaliyet gösterdiği alanda kendi adına iş ve işlemlerde bulunma ya da başka bir şirket ortağı olma bakımından bir yasak olmamakla birlikte, ortağın bu tür bir faaliyeti esnasında TTK 613 maddesine aykırı davranması da himaye edilemeyeceğinden, ortağın konumunu kendi lehine kullandığının ispatı halinde haksız rekabet kabul edilebilir. Dosyamız kapsamında ise davalının ortağı olduğu davacı firma bilgilerini daha sonra çalıştığı işyerinde ne şekilde kullandığı kanıtlanamamış olup, çalışma hayatında edinilen tecrübe ve mesleki bilgilerin iş değişikliği halinde kullanılamayacağını söylemenin ise mümkün olmadığı ve haksız rekabet olarak değerlendirilemeyeceği kanaatine varıldığından davanın reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
1-Davanın reddine,
2-Alınması gerekli 35,90-TL karar ve ilam harcının peşin yatırılan 341,55-TL peşin harçtan mahsubu ile geriye kalan 305,65-TL harcın karar kesinleştiğinde istek halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafça yapılan 35,00-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Kalan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili tarafa iadesine,
6-Davalı taraf vekil ile temsil olunduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve taktir olunan 2.400,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalı tarafa verilmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 günlük kesin süre içerisinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
Katip …
(e-imza)
Hakim …
(e-imza)
BU EVRAK 5070 SAYILI KANUN GEREĞİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞTIR