Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/120 E. 2020/16 K. 14.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/120 Esas
KARAR NO : 2020/16

DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/02/2018
KARAR TARİHİ : 14/01/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalının müvekkili firmada 11/01/2016 imza 12/01/2016 işe başlama tarihi ile işe başladığını, imza altına alınan sözleşme kapsamında işçinin imzaladığı sözleşmenin sona ermesi akabindeki 2 yıl boyunca marmara bölgesinde işçi, işveren ile rekabet edecek bir iş yapamayacağını, danışmanlık veya sair sıfatla bulunamayacağını imza altına aldığını, böyle bir işlem tespit edilir ise son aldığı ücretin 24 katı bir cezai şart ile icra takibine başlanacağını kabul ettiğini, davalının 15/12/2017 tarihinde işten ayrıldığını, ve müvekkili ile aynı sektördeki bir başka firmada çalışmaya başladığını, ilgili sözleşme maddesi uyarınca cezai şart tazminatının tahsili amacı ile huzurdaki davanın açılarak 84.650,40 TL nin davalıdan dava tarihindeni itibaren işleyecek avans faizi ile tahsilini, yapılan yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının davayı açmadan önce müvekkilinden bir talepte bulunmadığını, bu sebeple davanın usulden reddini talep ettiklerini, huzurdaki davada rekabet yasağının oluşmadığını, rekabet yasağının ancak işçinin yaptığı işler neticesinde işverenin müşteri çevresi veya üretim sırlarını bilmesi ve bu bilgileri kullanarak işverenine önemli bir zarar verebilecek nitelikte olması ile hüküm ifa edilebileceğini, müvekkilinin yönetici sıfatı ile bir görev ifa etmediğini, rekabet sözleşmesinin içnin rekabet teşkil eden bir iş yapmasını yasaklayıcı nitelikte olmasını gerektirdiğini, müvekkilinin ise işin sonuç kısmında görev aldığını, rekabet edecek bir pozisyonda bulunmadığını, dolayısıyla sözleşmeye aykırı davranmadığını, müvekkilinin iş akdinin haksız olarak fesih edildiğini, davanında kötü niyetle açıldığını, davanın reddini, yapılan yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

DEĞERLENDİRME:
Mahkememizde açılan dava, davalının rakip firmada çalışmaya başladığı için oluşan cezai şart tazminatı alacağı talebine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
Tarafların dilekçelerinde bildirdikleri ve resen toplanması gerekli belgeler için müzekkereler yazılmış ve istenilen belgeler dosyaya sunulmuştur. Tarafların tanıkları dinlenilmiştir.
Davacı tanığı … mahkememizde ” Ben davacı şirkette vardiya amiri olarak çalışıyorum, 2006 yılında işe başladım acente memuru olarak çalışıyordum 7-8 sene operasyon müdürlüğü yaptım, sonrasında da vardiya amirliğine geçtim, davalıyı da davacı şirketteki çalıştığı dönem dolayısıyla tanıyorum, bildiğim kadarıyla davalı bir dönem acente memuru olarak çalıştım, bir dönemde de vardiya amiri olarak çalıştım, davacı şirket transit gemilere ve serbest gemilere tali acentelik hizmeti verir, operasyon biriminde 4-5 kişi olur, vardiya amiri de bu birimin başında bulunur, ben davalı ile farklı vardiyalarda çalışıyordum, davalının işten neden ayrıldığını bilmiyorum, birtakım sorunlar olduğu konuşuluyordu, bildiğim kadarıyla davalı işten ayrıldıktan sonra bir süre çalışmadı sonrasında … denizcilik şirketinde çalışmaya başladı, … denizcilik şirketi davacı şirket ile aynı işi yapmaktadır, davalının … denizcilikte hangi görevde çalıştığını bilmiyorum, bazen akşamları görüyorum, davalının sonrasında neden … denizcilik şirketinde çalışmaya başladığını bilmiyorum ancak bildiğim kadarıyla davalı, davacı şirkette çalışmaya başlamadan önce de … denizcilik te çalışıyordu, davacı şirketin ve … denizciliğin bulunduğu yer … limanıdır, bu iki şirketten başka 3 tali acente şirkete daha bulunmaktadır, bu şirketlerin hepsi yanyana olduğu için yapılan hatalar da başarılar da duyulur, vardiya amirinin müşterilerle anlaşma gibi bir yetkileri bulunmamakla birlikte yönetim kurulu veya amirler tarafından bu yönde talimat ve yetki verilmiş ise bu hususta işlemler ve görüşmeler yapabilir, bulunduğumuz limanda toplam 5 şirket olup herkes aynı işi yaptığı için ister istemez gün içinde yapılan işler konuşuluyor burada yerine göre müşterilerle ilgili bilgiler de konuşmalar da paylaşılabiliyor, müşterilerle yapılan anlaşmalarda belirlenen fiyatlar yeri geldiğinde tali acentelerin yönetici ve operasyon müdürlerinin kendi aralarında da konuşulur, bu yönetici ve müdürler zaman zaman birbirlerini ziyaret de ederler, vapur donatanları tarifesi vardır, bu her yıl güncellenir acenteler bu tarifedeki fiyatların üzerine çıkamaz ancak müşterinin reaksiyonuna göre bu tarifenin altına inebilirler, çalıştığımız yerde toplam 5 tali acente vardır, burada çalışanlar hangi firmanın hangi acentelik işini ne kadara yaptırdığını bilir bu hususlar konuşulur, ” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davalı tanığı … mahkememizdeki beyanında ” Ben şuan … gemi acentesinde acente memuru olarak çalışıyorum, burada 4 aydır çalışıyorum daha öncesinde 1 yıl boyunca 34 vapur acenteliğinde çalıştım, onun öncesinde de davacı şirkette 5 yıl vardiyada acente memurluğu yaptım, bir dönemde vardiya amiri olarak çalıştım, davalı ile davacı şirkette çalıştığım dönem dolayısıyla tanıyorum, davalının davacı şirketten neden ayrıldığını bilmiyorum, sonrasında … denizcilikte çalıştığını duydum, bildiğim kadarıyla davalı … denizcilikte acente memuru olarak çalışıyor, acente memurunun ve vardiya amirinin çalıştığı şirkete müşteri kazandırma, müşterilerle anlaşma gibi bir yetkisi bulunmamaktadır bu işlere operasyon müdürü ve genel müdür bakar, benim vardiya amirliği yaptığım dönemde çalıştığım şirketin anlaşma yapma yetkisi olan yöneticilerin bana müşterilerle anlaşma yapabileceğime dair bir yetki ve talimat vermemiştir, şirketler kurumsal olarak çalıştığı için bu şekilde bir yetki ve talimat verilemez, davalının çalıştığı … denizcilik adına müşteri kazandırdığı veya müşterilerle anlaşma yaptığına ilişkin bir bilgim yoktur, ana acenteler yapılacak işe göre birden fazla tali acenteye farklı işleri yaptırabiliyorlar örneğin motor servisini bir acenteye verip personel değişimini de başka bir acenteye verebilir, çalıştığımız yerlerde bizim bulunduğumuz yer ile muhasebe veya operasyon biriminin olduğu yerler yanyanadır, bitişik binadır” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davacı tanığı … mahkememizdeki beyanında “Ben davacı şirkette 2005 yılından beri çalışmaya başladım, ilk başlarda muhasebe işlerine bakıyordum, şuanda genel müdür yardımcısı olarak görev yapıyorum, davalıyı da davalı şirketteki çalışmalarından dolayı tanıyorum, davalı operasyon departmanında vardiya amiri olarak çalışırdı, davacı şirket … acenta adıyla gemiyle acentelik ve motor servis hizmeti verir, motor servis işlerinin ve acentelik hizmetleri operasyon departmanında yürütülür, vardiya amiri de bu departmanın başında bulunur, acentelik hizmetleri kapsamında gemi personeli ile ilgili işlemler yürütülür, motor servisi de kumanya ve malzemelerin gemiye götürülmesi , gemi çalışanlarının bu ihtiyaçlarının karşılanması işlerini yürütür, davalının iş akdi davacı şirket tarafından 2017 aralık ayında fesh edilmiştir, fesih sebebi de yapılan hizmetlerdeki aksaklıktan kaynaklı sorunlardır, davacı şirket tali acente olarak çalışır, hizmet verdiğimiz ana acenteye gemi kaptanının şikayeti üzerine toplantıya davet edilip, davalının yaşanılan aksaklıklardan sorumlu olduğu ve davalı ile çalışmaya devam etmemiz halinde bizimle çalışmayacaklarını bize bildirmeleri üzerine yaşınılan aksaklıkların sorumlusu olduğu için davalının iş akdi feshedilmiştir, davalı daha sonra … denizcilik şirketinde çalışmaya başlamıştır, … Denizcilik de bizimle aynı faaliyetleri yürüten ve rakibimiz olan tali bir acentedir, ana acenteler genelllikle aynı tali acente ile çalışırlar aynı anda birden fazla tali acente ile çalışan ana acente nadirdir, bizim çalıştığımız ana acente olan … acente daha öncesinde sadece tali acente olarak bizimle çalışırken davalı … Denizcilik şirketine geçtikten bir süre sonra işlerini ikiye bölerek bir kısmını davacı şirkete bir kısmını da … Denizcilik şirketi ile çalışmaya başladı, şu anda … acentenin operasyonda yetkili olarak çalışan …Bey ana acente olan … acentenin yetkili acente memurlarındandır, işi organize eden ve tali acenteye veren kişidir, daha öncesinde … denizcilik şirketinin operasyon müdürüydü, … acentenin bizi toplantıya çağırdığında ve davalının işten çıkarılmasın talep edildiğinde … bey de toplantıda idi ve davalının işten çıkarılmasını aksi halde bizimle çalışmayacaklarını ileten kişi idi, davalının bu işi yürütemediğini söylemişti, … Bey aynı anda hem … hem de … denizcilikte çalışmamıştır, bildiğim ve gördüüğüm kadarıyla davalı halen … denizcilikte çalışmaya devam etmektedir, orada da motor servisi ve acentelik hizmetlerini yürütmektedir, ancak tam olarak konumu nedir vardiya amirliği sıfatı var mıdır yok mudur bilemiyorum, davalı davacı şirkette çalıştığı dönemde şirketin bütün müşterilerine ilişkin ne tür talepleri olabileceği kimlerle muhatap olunabileceği müşterilerin şartları, yerine göre fiyatları hususunda görevi dolayısıyla tüm bilgilere sahiptir, dolayısıyla bu bilgiler başka bir yerde de kullanılabilir, davalı da bu bilgileri kullanıp kullanmadığını bilmemekle birlikte kullanabilecek durumdadır, bu bilgiye sahiptir, çalıştığımız sektörde müşteri ile anlaşmak için pazarlamacı veya başka bir konumda olmaya gerek olmayıp, herhangi bir acente memuru da yapacağı görüşme ile çalıştığı şirkete yeni müşteriler kazandırabilir, davalı ile aynı olan sözleşme şartları benim için de geçerlidir, ben 2 yıldır genel müdür yardımcısıyım, şuanda şirkete müşteri bağlayabildiğim gibi muhasebe müdürlüğü yaptığım dönemde de kurduğum ilişkiler doğrultusunda davacı şirkete müşteri kazandırmışımdır, vardiya amiri kendi kafasına göre müşteriye fiyat veremez, ancak ilişkilerimden dolayı ayarlamış olduğu müşterilere fiyat verebilecek olan yetkili kişilerle bir araya getirebilir, sözleşme yapma ve fiyat verme yetkisi operasyon müdürü ve onun üst amirlerine aittir, bu kişiler de yönetim kurulundan almış oldukları talimatlara göre hareket ederler” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davalı tanığı … mahkememizdeki beyanında “Ben şuan çalışmıyorum, davalı ile daha önce 2000 ile 2005 yılları arasında … deniz acenteliğinde çalıştık, 2005 yılının sonu ile 2006 yılının ilk aylarında davacı şirketin kuruluş döneminde 1,5 ya kadar birlikte çalıştık, ben bu süre sonunda istifa ederek davacı şirketten ayrıldım, ben belirttiğim bu dönemlerde acente memuru olarak çalıştım, acente memuru ana acentenin verdiği işleri operasyon vardiya amirinin emri altında gerekli işleri yapar, belirttiğim bu dönemlerde davalı vardiya amiri olarak çalışıyordu, bu dönemlerden sonra davalı ile aynı yerde çalışmadık, vardiya amiri 5-6 kişilik personel ile 15 civarı motor servisi olmak üzere toplam yaklaşık 20 civarı personelin başında duran ve işlerin yapılmasını kontrol eden görevlidir, davalının yaptığı iş de budur, acente memuru ve vardiya amiri müşterilerle sözleşme yapamaz iş bağlayamaz fiyat teklifi de veremez, bu işler muhasebe müdürü ve daha üst düzeydeki görevlilerin yetkisindedir, vardiye amiri ile acente memurları arasında çok fazla fark yoktur, ancak muhasebe müdürü ve diğer üst düzey görevliler ile aramızda fark vardır, dediğim gibi vardiya amirinin ve acente memurunun fiyatlardan bilgisi olmaz, bizlere bir fiyat sorulduğunda biz muhasebe birimine aktarırız, onlar ilgilenirler, bize ana acenteden işler mail olarak bildirilir, bildirilen işleri biz yerine getirir, yaptığımız işleri belirtir evrakları döküm olarak muhasebeye iletiriz, muhasebe birimleri de yapılan anlaşmadaki fiyatlandırmalara göre faturalandırma işlemlerini yapar, acente memuru veya vardiya amirinin çalıştığı yere müşteri kazandırma gibi bir yetkisi yoktur, çünkü müşteriler bizi kaale almazlar herhangi bir fiyat vermiş olsak bile muhasebe müdürü veya daha üst düzeydeki bir yetkili ile görüşmek isterler” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Dosya mahkememizce resen belirlenen bilirkişi heyetine tevdi edilerek rapor hazırlaması talep edilmiş olup bilirkişi heyeti raporunda “Somut olayda davalının acente memurluğu yaptığı, iş sözleşmesinde işin tanımı bölümünde vardiya amiri yazdığı, yönetici sıfatına haiz bir görevi ifa etmediği, bu sebepten dolayı davacı şirket ve müşterileriyle ilgili özel önemi haiz ticari sırlara vakıf olmadığı, davacı şirket ile müşterilerinin arasındaki ticari iş ilişkisinin kurulmasında rol almadığı, fiyatlandırma müşterilerin temin edilmesi sürecinde faaliyet göstermediği, davacı şirket organizasyonunda anılan işlerin muhasebe müdürlüğüne ait bir görev olduğu, gemi işlerindeki acente memurunun, bir gemideki personelin vize işlemlerinin yürütülmesinde veya gemi yedek parçasının takılıp takılmadığı gibi benzeri hususlarda görev alan ve görevi gereği tali nitelikteki görevleri icra eden bir işçi olduğu, üstünde operasyon müdürü ve bağlı oldukları genel müdür bulunduğu, idareci vasfına haiz olmayan dolasıysa ticari sırlara da vakıf olmayan bir işçi olduğu, nitekim rapor kapsamında yer verilen tanık beyanlarından da bu sonuca ulaşılabileceği, davacının, davalı işverenin müşteri çevresine ve sırlarına nüfuz edememesinin doğal sonucu olarak, bunları davacı açısından zarar doğuracak nitelikte kullanmayacağı , her ne kadar zarar, ceza koşulunun talep edilebilmesinin koşullarından biri değilse de (TBK m. 180), davacı şirket tarafından zararın varlığı ve miktarı konusunda da bir bilgi verildiği, yukarıdaki tespitler doğrultusunda rekabet yasağı sözleşmesinin geçerlik koşullannın oluşmadığı, buna bağlı olarak fer’i nitelikli ceza koşulunun da aynı hukuki sonuca tabi olduğu, TBK m. 445/1 uyarınca, rekabet yasağının, işçinin mesleğini icra etme yasağı haline gelmesinin engellenmesinin amaçlandığı, aksi halde işçinin ekonomik geleceğinin tehlikeye düşeceği, bunu engellemek için hükümde rekabet yasağı sözleşmesinin geçerliği için yer, konu ve zaman bakımından belirlenen sınırlamalara uyulmasının gerektiği, somut olayda, taraflar arasındaki sözleşmenin m. 12 hükmünde yer bakımından sınırlamanın yalnızca Marmara Bölgesi için yapıldığı, bu yönüyle rekabet yasağı sözleşmesinde TBK m. 445/I kapsamında yer alan yer bakımından sınırlama koşuluna uyulduğu, yine süre bakımından da 2 yıl olarak yapılan belirlemede TBK m. 445/I hükmüne aykırı bir durum söz konusu olmadığı, ancak taraflar arasındaki sözleşmenin m. 12 hükmünde, konu bakımından sınırlama yapılmadığı, yalnızca sözleşmenin sona ermesinden sonraki 2 yıl içinde,işçinin, işveren ile rekabet edecek bir iş yapmayacağı, işveren ile iş ilişkisi içinde bulunan veya rakip müessesede çalışmayacağı, böyle bir müessesede ortak, danışman vs. sıfatla bulunmayacağının hüküm altına alındığı, bu sınırlamanın genel ve soyut nitelikte olduğu, işçinin hangi tür işleri yapamayacağı yerine işverenin tüm faaliyet alanına ilişkin genel bir yasak getirildiği, bu nedenle TBK m. 445/1 hükmünde yer alan ve rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesi için aranan konu bakımından sınırlama koşulunun bulunmadığı, şu halde Sayın Mahkeme’nin de kabulü halinde bu koşulun bulunmaması, işçinin ekonomik geleceğini tehlikeye düşürecek nitelikte olduğu, Sayın Mahkemenin yukarıda sayılan geçersizlik sebeplerini kabul etmemesi halinde ise (her ne kadar taraflar arasında feshin haklı olup olmadığı tartışmalı ise de) davalının iş sözleşmesinin, davacı tarafından 15.12.2017 tarihinde bildirimsiz olarak feshedildiği sonucuna dayalı olarak TBK m. 447/II uyarınca, rekabet yasağı sona ereceği, Vapur Donatanları tarifesinin her yıl güncellendiği, fiyatların bir tarifeye göre belirlendiği ve tüm tali acentelerin yetkililerinin, yöneticilerinin birbirlerinin fiyatlarından haberdar oldukları, ortada Davalı tarafından Davacı aleyhine haksız rekabete konu edilebilecek bir durumun olamayacağı,” şeklinde raporunu sunmuştur.
Taraflarca yapılan itirazlar neticesinde dosya bilirkişi heyetine bu itirazlar da değerlendirilmek sureti ile ek rapor hazırlanması için tevdii edilmiş bilirkişiler ek raporunda “- Dava konusu sözleşmenin m. 12 hükmünde ver atan rekabet vaşağının genel işlem şartı niteliğinde olduğu beyan edilmiştir.Bu beyanın değerlendirilebilmesi için kısaca GİK kavramına değinilecektir. Genel işlem koşulları, sözleşmenin içeriğini oluşturlar. Bunlar sözleşmelerin kurulmasından önce tek taraflı olarak hazırlanır. Burada amaç birderı fazla hukukî ilişkinin koşullanın önceden belirlemek ve karşı tarafın müdahalesine imkân tanımadan içeriğe dâhil etmektedir. GlK’in varlığından bahsedebilmek için belirli koşulların bir arada bulunması gerekir (TBK m. 20). Bu koşullar şu şekildedir; Taraftardan birinin diğerinin müdahalesine imkân tanımayarak hazırladığı düzenlemelerin sözleşmenin içeriğini oluşturmak üzere düzenlenmesi gerekir. Sözleşmenin kurulması sırasında taraflarca müzakere edilerek değil, tek taraflı olarak sözleşmenin kurulmasından önce hazırlanmış o/maları gerekir. Somut bir olaya değil ileride kurulması muhtemel bîrden fazla hukukî ilişkiye yöneliktirler. İleride pek çok benzer hukukî ilişkide kullanılma amacı güdülür. Kullanan taraf değiştirilmeden sözleşmeye dâhil edilmek üzere karşı tarafa sunar. Bireysel görüşme olmaksızın düzenlenirler. Yukarıdaki koşullar incelendiğinde, uyuşmazlığa konu sözleşmenin hükümlerinin GİK niteliği taşımadığı sözleşmenin ileride kitlesel olarak kullanılmasının mümkün olmadığı belirlenmektedir Nihai takdir Sayın Mahkemededir” şeklinde ek raporunu sunmuştur.
Netice olarak mahkememizce yapılan değerlendirmede; dava konusu ihtilaf, taraflar arasındaki iş sözleşmesinin m. 12 hükmünde düzenlenen rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olup olmadığı ve belirlenecek sonuca göre davacının cezai şart alacağına yönelik taleplerinin yerinde olup olmadığına ilişkindir.
Davacı tarafından, huzurdaki davadan önce iş Sözleşmesi’nin 12. maddesi gereğince bir talep yapılmamış, dava dosyası içerisinde de buna dair delil bulunmadığı görülmüştür. TBK 444 e göre hizmet sözleşmelerinde işçinin, işverenine karşı, sözleşmesinin sona ermesinden sonra onunla rekabet etmeyeceğine dair bir taahhütte bulunmasının mümkün olduğu, anılan rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesi için yazılı olması, sözleşmenin yapıldığı sırada işçinin fiil ehliyetinin bulunması (tam fiil ehliyeti), işçinin yaptığı işlerin işverenin müşteri çevresini tanımasına veya üretim sırlarını bilmesine elverişli ve bu bilgilerin kullanılmasının işverene önemli zarar verebilecek nitelikte olması gerektiği belirtilmiştir.
Somut olaya ve tanık beyanlarına göre sunulan bilirkişi raporunun dosyaya temin edilmiş olan bilgi ve belgelere müzekkere cevabına, davalı tarafından gönderilmiş olan bilgi ve belgelere, mevzuata ve uygulamaya göre hazırlandığı, hükme esas alınmaya elverişli olduğu kanaatine varılmış, raporda da yer verildiği üzere; somut olayda davalının acente memurluğu yaptığı, iş sözleşmesinde işin tanımı bölümünde vardiya amiri yazdığı, yönetici sıfatına haiz bir görevi ifa etmediği, bu sebepten dolayı davacı şirket ve müşterileriyle ilgili özel önemi haiz ticari sırlara vakıf olmadığı, davacı şirket ile müşterilerinin arasındaki ticari iş ilişkisinin kurulmasında rol almadığı, fiyatlandırma müşterilerin temin edilmesi sürecinde faaliyet göstermediği, davacı şirket organizasyonunda anılan işlerin muhasebe müdürlüğüne ait bir görev olduğu, gemi işlerindeki acente memurunun, bir gemideki personelin vize işlemlerinin yürütülmesinde veya gemi yedek parçasının takılıp takılmadığı gibi benzeri hususlarda görev alan ve görevi gereği tali nitelikteki görevleri icra eden bir işçi olduğu, üstünde operasyon müdürü ve bağlı oldukları genel müdür bulunduğu, idareci vasfına haiz olmayan dolasıysa ticari sırlara da vakıf olmayan bir işçi olduğu, ayrıca Vapur Donatanları tarifesinin her yıl güncellendiği, fiyatların bir tarifeye göre belirlendiği ve tüm tali acentelerin yetkililerinin, yöneticilerinin birbirlerinin fiyatlarından haberdar oldukları, ortada davalı tarafından davacı aleyhine haksız rekabete konu edilebilecek bir durumun olamayacağı anlaşılmakla davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine,
2-Alınması gerekli harç 54,40 TL olup, peşin alınan 1.445,62 TL den mahsubu ile fazla alınmış olan 1.391,22 TL harcın karar kesinleştikten sonra istek halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı gider avansından posta ve tebligat ücreti olarak kullanılan 14,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davalı taraf vekille temsil olunduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 11.804,55 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
6- Karar kesinleşene kadar yapılacak yargılama giderlerinin davacı gider avansından karşılanmasına, karar kesinleştikten sonra bakiye gider avansının istek halinde davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık kesin süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi.

Katip …

Hakim …
¸