Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/762 E. 2022/964 K. 16.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO :2017/762 Esas
KARAR NO:2022/964

DAVA:Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:24/08/2017
KARAR TARİHİ:16/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Müvekkil şirketin, 1989 yılından beri davalı ile ticari ilişkisi bulunduğunu, 1994 yılından itibaren ise davalının yurtdışı münhasır distribütörü olarak çalıştığını, Müvekkili şirket ile davalı arasındaki yurtdışı münhasır distribütörlüğe ilişkin ticari ilişki, 1994 yılında Gürcistan bölgesinde müvekkil şirket tarafından davalının ürünlerinin satılması ile başladığını, Bu sayede davalı da Gürcistan bölgesinde ilk kez ürün sattığını, Davalı tarafından Gürcistan bölgesi için verilen satış rakamlarına müvekkil şirket tarafından ulaşılması üzerine, davalı 1995 yılında Azerbaycan bölgesi için de müvekkili şirket ile Distribütörlük Sözleşmesi imzaladığını, Bu sayede davalının ürünleri ilk kez Azerbaycan’da satılmaya başladığını, Müvekkili şirket tarafından Gürcistan ve Azerbaycan bölgelerinde yıllık bazda davalı tarafından verilen satış rakamlarına ulaşılması ve müvekkil şirketin yıllar geçtikte müşteri çevresini geliştirmesi üzerine davalı, 1998 yılında İran bölgesi için de müvekkili şirket ile Distribütörlük Sözleşmesi imzaladığını, sonuç olarak, müvekkili şirketin Gürcistan, Azerbaycan ve İran bölgelerinde davalının münhasır distribütörü olarak uzun yıllar çalıştığını, Müvekkili şirketin Azerbaycan’daki bayisi (alt distribütörü) … olduğunu, Müvekkili şirket ile davalı arasında 2006 yılında “Sözleşme” başlığı altında iki tane Distribütörlük Sözleşmesi ve 04.01.2007 tarihinde “İhraç Kaydıyla Satış Sözleşmesi” başlıklı Distribütörlük Sözleşmesi imzalandığını, Azerbaycan bölgesi için ise, müvekkil şirket ile davalı arasında en son 18.12.2013 tarihinde “Serbest Ticaret Bölgesi Üzerinden İhraç Kayıtlı Satış Sözleşmesi” adı altında Distribütörlük Sözleşmesi imzalandığını, söz konusu sözleşme ile müvekkili şirketin davalının Azerbaycan bölgesindeki münhasır distribütörü olarak faaliyetlerine devam ettiğini, … tarafından müvekkili şirkete ödenmesi gereken ürün bedelleri zamanında müvekkili şirkete ödenmediğinden müvekkili şirket ile … arasında 30.01.2015 tarihinde “Borç Geri Ödeme Tablosu” adı altında borç ödeme protokolü imzalandığını, … tarafından ürün bedellerinin müvekkili şirkete zamanında ödenmemesi ve … tarafından Borç Geri Ödeme Tablosu’na da uyulmaması nedeniyle müvekkili şirket, davalıdan Azerbaycan bölgesi için satın aldığı ürün bedellerini ödemekte zorlanmaya başladığını, Bu nedenlerle Müvekkili şirketin, …’nin ve davalının temsilcilerinin katıldığı toplantı 10.07.2015 tarihinde yapılmış ve borcun tasfiyesi ve ticari faaliyetin devamı için bir kısım kararlar alındığını, 10.07.2015 tarihinde yapılan toplantıda varılan mutabakat ve alınan kararlardan sonra … ile davalı arasında Azerbaycan bölgesi için 07.09.2015 tarihinde Distribütörlük Anlaşması imzalandığını, Ancak, 07.09.2015 tarihli Distribütörlük Anlaşması 10.07.2015 tarihli mutabakat ve alınan kararlara aykırı şekilde davalı tarafından müvekkili şirkete herhangi bir bilgi – haber verilmeksizin feshedildiğini ve davalının Azerbaycan bölgesinde başka bir distribütör ile çalıştığını, Müvekkili şirketin davalı ile Azerbaycan bölgesinde uzun yıllardır devam eden distribütörlük ilişkisinin davalı tarafından haklı bir nedene dayanmaksızın sona erdirilmesi ve bu nedenle müvekkili şirketin kazanç kaybına uğraması sebepleri ile Türk Ticaret Kanunu’nun (“TTK”) 122. maddesinde düzenlenen denkleştirme tazminatının tahsiline karar verilmesi için taraflar arasındaki sözleşmelerle yetkili mahkemenin de İstanbul (Merkez) Mahkemeleri olarak belirlenmesi sebebiyle işbu davayı açma zorunluluğu doğduğunu, Azerbaycan bölgesi için müvekkili şirket ile davalı arasında 1995 yılından itibaren münhasır distribütörlük ilişkisi bulunduğunu, Azerbaycan bölgesi için taraflar arasında 18.12.2013 tarihinde “Serbest Ticaret Bölgesi Üzerinden İhraç Kayıtlı Satış Sözleşmesi” adı altında imzalanan Distribütörlük Sözleşmesi’nin 2. maddesinde, “İhracatçı, … tarafından üretilmekte olan ve işbu Sözleşme’nin 1 numaralı ekini oluşturan ürün listesindeki Ürünler’i, Türkiye’de satmamak ve münhasıran Sözleşme’nin 2 numaralı eki olan listedeki Ülkelere, İhracatçı’nın kurulu bulunduğu Serbest Ticaret Bölgesi üzerinden ihraç etmek koşuluyla …’ten satın alınmasına ilişkin Sözleşme koşullarının belirlenmesi, işbu Sözleşme’nin konusunu oluşturmaktadır.” denilerek taraflar arasında Münhasır Distribütörlük Sözleşmesi imzalandığı kabul edildiğini, taraflar arasında 10.07.2015 tarihinde yapılan toplantıda alınan kararlardan sonra … ile davalı arasında Azerbaycan bölgesi için 07.09.2015 tarihinde imzalanan Distribütörlük Anlaşması’nın 3.2. maddesinde, “…, işbu Anlaşma süresince, sadece nakliye işleri için tayin edeceği distribütörler dışında, Ürünler için Bölgede başka herhangi bir distribütör tayin etmeyecek olmakla birlikte işbu Anlaşma’nın feshinden 3 (üç) ay önce, (varsa) Distribütör’ün halefini tayin edebilir ve söz konusu halefin kendisini, işbu Anlaşma’nın feshini müteakip faaliyet gösterecek olan …’in gelecekteki distribütörü olarak tanıtmasına izin verebilir.” denilerek müvekkili şirketin Azerbaycan bölgesinde davalının münhasır distribütörü olduğu açıkça hükme bağladığını, davalı ile müvekkili şirket arasındaki ticari ilişki süresince davalı Azerbaycan bölgesine müvekkili şirketten başka distribütör atamadığını, Bu durum dahi, Azerbaycan bölgesi için müvekkili şirketin davalının münhasır distribütörü olduğunu ispatladığını, davalı ile … arasında imzalanan 07.09.2015 tarihli Distribütörlük Anlaşması ile müvekkili şirket, Azerbaycan bölgesindeki distribütörlük haklarının belirli süreyle kullanılmasını …’nin müvekkili şirkete olan borcunu ödemesi karşılığında …’ye devretmiş olup müvekkili şirketin distribütörlük sözleşmesinden doğan hakları, dolayısıyla davalı ile distribütörlük ilişkisi ise davalının başka bir distribütör ile çalışmaya başladığının müvekkili şirket tarafından öğrenilmesine kadar devam ettiğini, Başka bir deyişle, taraflar arasında imzalanan 18.12.2013 tarihli “Serbest Ticaret Bölgesi Üzerinden İhraç Kayıtlı Satış Sözleşmesi”nin süresi tarafların açık muvafakati ile uzadığını, dava konusu olayda, distribütörlük sözleşmesi’nin distribütör tarafından haklı sebeple veya üretici tarafından haksız olarak sona erdirilmiş olması, distribütörün sözleşmenin ifası sırasında sözleşmeye konu ürünün markasının yayılmasına katkıda bulunarak yeni bir müşteri çevresi yaratmış olması veya mevcut müşteri çevresini önemli ölçüde genişletmiş olması, sözleşmenin sona ermesinden sonra distribütörün oluşturduğu veya önemli ölçüde geliştirdiği müşteri çevresinden üreticinin önemli menfaat sağlayacak olması, sözleşme ilişkisinin sona ermesi sebebiyle distribütörün kazanç kaybına uğraması ve somut olayın koşulları karşısında hakkaniyetin distribütöre böyle bir talep hakkı tanınmasını haklı kılması nedenleriyle denkleştirme tazminatının şartların oluştuğunu, tüm bu nedenlerle, taraflar arasındaki “Serbest Ticaret Bölgesi Üzerinden İhraç Kayıtlı Satış Sözleşmesi” adı altında imzalanan Distribütörlük Sözleşmelerinden doğan şimdilik 10.000,00TL denkleştirme tazminatının dava tarihinden itibaren reeskont avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına Karar verilmesinin talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının her ne kadar 18.12.2013 tarihli Serbest Ticaret Bölgesi Üzerinden İhraç Kayıtlı Satış Sözleşmesinin, Distribütörlük Sözleşmesi olduğunu iddia etmekte ise de, bu sözleşmenin Distribütörlük Sözleşmesi olmadığını ve davacının 18.12.2013 tarihli Sözleşmenin tarafı olmadığını, Anılan 18.12.2013 tarihli Sözleşmenin tarafı … … olduğunu, Davacı tarafı olmadığı sözleşmeye dayalı olarak herhangi bir talepte bulunamayacağını, davacının dava ehliyetine sahip olmadığını, Müvekkili Şirket (“…”) ile Davacı Şirket (“… Limited”) arasında, iddia edildiğinin aksine, Distribütörlük veya Tek Satıcılık Sözleşmesi bulunmadığı gibi, acentelik veya tekel hakkı veren sürekli bir sözleşme ilişkisi de olmadığını, davacı ile müvekkil … arasında 30.10.2015 tarihli Serbest Ticaret Bölgesi Üzerinden İhraç kayıtlı Satış Sözleşmesi (Bkz. Ek-2: 30.10.2015 tarihli Sözleşme) imzalanmış olup, bu sözleşme de sadece Gürcistanı kapsadığını, İddianın aksine Azerbaycan Sözleşmenin kapsamı dışında olduğunu, Bu nedenle Davacının , bu sözleşmeye dayalı, herhangi bir sübjektif hak sahibi olması söz konusu olmadığından, davacının bu Sözleşmeye dayalı olarak Azerbaycan için denkleştirme talebinde bulunması, her türlü yasal dayanaktan yoksun olduğunu, Taraflar arasında daha önce imzalanan 04.01.2007 tarihli İhraç Kayıtlı Satış Sözleşmesinin içeriğinden de anlaşılacağı gibi gerek İhraç Kayıtlı Satış Sözleşmesini imza eden tarafların açık iradesi ve gerekse bu Sözleşmenin açık hükümleri, bu sözleşmenin Distribütörlük Sözleşmesi olarak nitelendirilmesine imkan vermediğinden, bu iddianın da doğru olmadığını, Kaldı ki bu sözleşme, Sözleşmenin 12.1.maddesi gereğince herhangi bir ihbara gerek kalmadan 31.12.2008 tarihinde kendiliğinden sona erdiğini, diğer yandan davacı, 04.01.2017 tarihli İhraç Kayıtlı Satış Sözleşmesi ile kendisine münhasır satıcılık verildiğini iddia etmekte ise de, bu iddianın aksine anılan Sözleşmenin 2.3 Maddesinin; “İşbu Sözleşme tahtında … tarafından ihracatçıya verilen yetki, gayri münhasır olup, … dilediği takdirde ürünlerini doğrudan Bölgeye ihraç edebilir veya ihraç edilmek üzere ürünlerini başka bir ihracatçıya satabilir” şeklindeki hükmünde, Sözleşmenin “gayri münhasır” olduğu açıkça belirtildiğinden, davacının kendisine, bu Sözleşme ile “Münhasır Satıcılık” verildiği iddiası, tamamen dayanaksız kaldığını, davacı … ile müvekkili … arasındaki Sözleşmelerde yer alan “Taraflar, işbu sözleşmenin hiçbir hükmünün taraflar arasında bir ortaklık, müşterek girişim, istihdam, distribütörlük ya da acentelik ilişkisi teşkil etmediğini kabul ve teyit ederler” hükmü ile taraflar, aralarındaki ilişkinin Distribütörlük veya Acentelik teşkil etmediğini ayrıca vurgulandığını, taraflar arasında bir Distribütör Sözleşmesi olmadığından, ihracat, kambiyo mevzuatı ve özetle Dış Ticaret Rejimi çerçevesinde, düzenlenerek taraflarca imza edilen bir “Satış Sözleşmesi” ve bundan doğan ilişki mevcut olduğundan, bu yönüyle de davacının, TTKnın 122. Maddesine dayalı olarak denkleştirme tazminatı talep ve dava edemeyeceğini, iddianın aksine, dava konusu olayda, denkleştirme tazminatının şartları oluşmadığını, Davacı … Şirketin değil, gerçek kişi olan … … ile imzalanan 18.12.2013 tarihli Sözleşmenin, tarafı olmayan davacı … Şirket tarafından haklı sebeple feshedilmesi mümkün olmadığı gibi, müvekkili … tarafından da haksız olarak sona erdirilmiş olması söz konusu olmadığı gibi, eylemli bir fesih de söz konusu olmadığını, Sözleşmenin feshedilmediğini, Sözleşme taraflarının anlaşması üzerine, 01.09.2015 tarihli Ek Protokol ile … … ile … arasındaki Sözleşmede, bölge Gürcistan olarak değiştirilmiş ve Azerbaycan bölgesi sözleşmeden çıkarıldığını, Bu itibarla, , denkleştirme tazminatının en önemli şartlarından biri olan, sözleşme tarafınca yapılmış haklı bir fesih veya müvekkili … tarafından yapılmış haksız fesih olmadığını, Öncelikle bu nedenle, denkleştirme tazminatı talebinin reddi gerektiğini, Araz Reng ile … arasında imzalanan Distribütörlük Sözleşmesi ise … tarafından değil, Araz Rengin Azerbaycanda gıda işinden çıkmak istemesi nedeni ile karşılıklı anlaşma ile sona erdirildiğini, Bu itibarla bu sözleşmenin de tarafı olmayan davacı, Distribütörlük Sözleşmesinin karşılıklı anlaşma ile feshi nedeniyle de müvekkili … Gıdadan denkleştirme tazminatı isteyemeyeceğini, davacı … ile müvekkili … arasında Gürcistan bölgesi için imzalanan İhraç Kaydıyla Satış Sözleşmesi devam ettiğini, Bu – durum ise, Davacıya Azerbaycan bölgesindeki taleplerini sürdürmesi halinde, Gürcistan bölgesindeki Sözleşmenin feshedileceği yönünde baskı ve telkinde bulunulduğu iddiasının, varit ve gerçek olmadığını, tüm bu nedenlerle davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE
İddia, savunma hep birlikte incelenmiştir.
Dava sözleşmeden kaynaklı alacak davasıdır.
Taraflar arasındaki ihtilaf, davacı şirket ile davalı şirket arasında, akdedilmiş bir Münhasır (tek elden satış hakkı veren) Distribütörlük Sözleşmesinin davalı şirket tarafından haksız olarak sonlandırılıp sonlandırılmadığı, davacı şirketin davalı şirketten Denkleştirme Tazminatı alacağına hak kazanıp kazanmadığı, noktalarında toplanmaktadır.
…Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/… Esas, 2018/… karar sayılı kararı gereğince, mahkeme dosyalarının, mahkememizin 2017/762 esas sayılı dosyasının taraflarının ve dava konusunun aynı olduğu, aralarında fiili ve hukuki irtibat bulunduğu, gerekçesiyle HMK 166 maddesi uyarınca dosyaların birleştirilmesine, yargılamanın Mahkememizin 2017/762 esas sayılı dosyasından devamına karar verildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizin 2017/762 esas sayılı dosyasının incelenmesinde, davacı vekilince birleşen dosyanın tefrikini talep ettikleri, mahkememiz ara kararı ile dosyamız ile birleşen İst. 4. ATM 2018/ 467 sayılı dosyasının her ne kadar tarafları aynıysa da ticari ilişkideki bölgelerin farklı olduğu, yapılacak incelemede karışıklığa neden olabileceği dikkate alınarak bu dosyadan tefrikine karar verildiği anlaşılmıştır.
Taraflarca dava, taraflar arasında imzalanan sözleşmeler, toplantı tutanakları, taraflarca yapılan yazışmalar, ticaret sicil kayıtları, taraf ticari defter ve kayıtları, ilgili mevzuatlar, bilirkişi, tanık deliline dayandırılmıştır.
Taraflarca sunulan bilgi ve belgeler, mahkememizce celp edilen bilgi ve belgeler hep birlikte incelenmiş,
İddia, savunma, toplanan deliller ve tarafların ilişki dönemlerine ait taraf ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılarak, taraflar arasındaki ticari ilişkinin hangi tarihte başladığı, ne kadar sürdüğü veya sürmeye devam edip etmediği, davalı kayıtlarında ne miktarda alacak veya borç bulunduğu, alacak borç ilişkisinin hangi ilişkiye dayalı olarak gerçekleşmiş olduğu, bu ilişkiye dayalı olarak kesilen faturalar, yapılan ödemeler verilen teminatlarında değerlendirilerek rapor sunulması hususunda davacı ve davalı tarafların ticari defter ve kayıtlarının bulunduğu … Asliye Ticaret Mahkemesi ve … Asliye Ticaret Mahkemelerine talimat yazılmıştır.
Rize Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/32 Talimat sırasına kaydı yapılan dosyada Mali Müşavir tarafından tanzim olunan 25.06.2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle; dava dosyası ve ekleri ile davacıya ait ticari defter ve kayıtlar üzerinde yapılan inceleme ve değerlendirmeler neticesinde, takdiri Mahkemeye ait olmak üzere;
*Tarafına sunulan 2016, 2017 ve 2018 yıllarına ait olan yasal ticari defterlerden Yevmiye Defteri ve Defter-i Kebir’in 13/12/2011 tarihli ve 28141 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Elektronik Defter Genel Tebliği hükümlerine göre Elektronik Defter olarak takip edildiğini, Envanter Defterleri’nin açılış tasdiklerinin kanuni süresinde yaptırılmış olduğunu ve kapanış onayına tabi olmadığını, defterlerin tekdüzen hesap planı genel tebliğine uygun tutulduğunu ve birbirlerini teyit ettiklerini, defterlerin delil kudretine haiz görülmüş olup Takdirin Mahkeme’nin olduğunu,
*Davalı şirketin 2016, 2017 ve 2018 yıllarına ait yasal ticari defter kayıtlarına göre; taraflar arasındaki borç-alacak ilişkisinin sözleşme kaynaklı cari hesap ilişkisine dayalı olduğunu, faturaların ve ödemelerin davalıya ait yasal ticari defter kayıtlarında bulunduğunu, davacıya ait … numaralı hesabın en son 14/05/2018 tarihinde hareket gördüğü ve bu tarih itibari ile bakiye tutarının 0.00-TL. olduğunu,
*Taraflar arasındaki ilişkinin …’nın ürettiği ürünlerin … Dış Ticaret tarafından önce Gürcistan’da satışı ile başladığı, sonrasında Azerbaycan’da satışı ile devam ettiği, taraflar arasındaki ilk sözleşmenin ekte örneği bulunan 04/01/2007 tarihli ihraç kaydıyla satış sözleşmesi olduğu ve bu sözleşmeye dayalı ticari ilişkilerinin 14/05/2018 tarihine kadar devam ettiğinin görüldüğünü,
*Taraflar arasındaki en son cari hesap hareketinin 14/05/2018 tarihinde olduğunu, bu tarihte cari hesabının sıfırlanarak kapatıldığı ve ticari ilişkilerinin ilgili tarih itibariyle sonlandığı tespit edildiği görüş ve kanaatini bildirmiştir.
… Asliye Ticaret Mahkemesinin … talimat sayılı dosyasından alınan 03/07/2019 tarihli raporda özetle; Davalı şirketin 2012-2014 yılına ilişkin ticari defterlerinin açılış tasdikleri ve 2014 yılı yevmiye defterinin kapanış tasdiki hariç 2012-2013 yılları yevmiye defterinin kapanış tasdiki süresi içinde yapılmıştır. Davalı şirket 2015-2016 yılında E Defter uygulaması çerçevesinde Yevmiye ve Büyük defterlerini elektronik ortamda tutmaktadır. Bu defterlerin açılış ve kapanış beratları gelir idaresi başkanlığı tarafından yayınlanan tebliğlerdeki sürelere uygun şekilde alınmıştır. Envanter defterinin açılış tasdiki süresi içinde yapıldığını, ticari defterler delil kudretine haiz olup olmadığını, Takdirin mahkemeye ait olduğunu, 01.01.2006 tarihinde … Dış.Tic.Ltd.Şti. ile ile … Maddeleri San.ve A.Ş. Arasında sözleşme olduğunu bu sözleşmede İhracatçı. … tarafından üretilmekte olan şekerleme, çikolata, sakız vb. ürünleri (mallan) … Gıdanın kendisine keseceği fatura tarihinden itibaren en geç üç ay içinde Azerbaycan , Gürcistan, Nahçtvan ve İran “a ihraç etmek üzere ve bu şartla, … Gıdadan satın almayı kabul ve taahhüt ettiğini, 04.01.2007 tarihinde … Dış.Tic.Ltd.Şti. ile ile … Maddeleri San.ve A.Ş. Arasında İhraç kaydıyla satış sözleşmesi imzalandığı imzalanan bu sözleşmenin madde 12-sürece fesih maddesinde 31.12.2008 tarihine kadar yürürlükte kalmak üzere kabul ve imza edilmiş olup sürenin bitiminden önce taraflar sözleşmenin uzatılması konusunda yazılı olarak anlaşamazlarsa, sözleşmenin bu bir yıllık sürenin bitiminde herhangi bir ihbara gerek kalmaksızın kendiliğinden sona erecektir şeklinde olduğunu, 18.12.2013 tarihinde imzalan Serbest ticaret bölgesi üzerinden ihraç kayıtlı satış sözleşmesinin … Dış.Tic. … ile … Maddeleri San.ve A.Ş arasında imzalandığını. … Dış.Tic.Ltd.Şti.’i bağlamadığını, 07/09/2015 tarihinde … Ltd. ile ile … Maddeleri San.ve A.Ş. Arasında distribütörlük anlaşması imzalandığı bu anlaşma gereği sözleşmenin 3 maddesi bölge ve ürünler başlığı altında …, ürünlerin ve diğer emtia ile malların, bundan böyle taraflar arasında yazılı olarak mutabık kalınacak ticari markalar altında, Bölge’de yeniden satışı için Distribütörü olarak atamakta olduğunu, İş bu atamanın 07.09.2015 tarihinde (bundan böyle yürürlülük tarihi olarak anılacaktır) yürürlülük kazanacağını, süre ve fesih maddesinde İş bu anlaşma yürürlülük tarihi itibariyle başlayacak olup 31.12.2017 tarihine kadar (“süre”) geçerli olacağını, …’in , sona erme tarihinden üç (3) ay önce tek taraflı olarak distribütöre yazılı bildirimde bulunmak suretiyle anlaşma süresini bir yıl uzatabileceğini, söz konusu bildirimin yapılmadığı takdirde iş bu anlaşmanın, sona erme tarihi ile ilgili başkaca herhangi bir bildirimde bulunulmasına gerek kalmaksızın otomatik olarak sona ereceğini, bu durumda distribütörün herhangi bir ücret, tazminat, portföy tazminatı, kar kaybı veya herhangi bir kayıp talep etme hakkı bulunmadığını, her halükarda, işbu anlaşmanın toplam süresinin 5 (beş) yılı geçmeyeceği şeklinde yer aldığını, … Dış.Tic.Ltd.Şti. ile ile … Maddeleri San.ve A.Ş. arasında İhraç kaydıyla satış sözleşmesi imzalandığını … Dış.Tic.Ltd.Şti’nin distribütör olmayıp ihracatçı olduğu görüş ve kanaatini bildirmiştir.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş, rapora karşı beyan ve itirazlar sunulmuştur. Mahkememizce rapora karşı beyan ve itirazlar değerlendirilmiş, tarafların beyan ve itirazları doğrultusunda rapor aldırılmasına kanaat getirilmiştir.
Mahkememiz talimatı gereğince dosyanın … Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/36 talimat sayılı dosyasına kaydı yapılan dosyada alınan bilirkişi raporunda özetle; dava dosyası ve ekleri ile davalı tarafın ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan inceleme neticesinde sunulan 2016, 2017 ve 2018 yıllarına ait olan yasal ticari defterlerden Yevmiye Defteri ve Defter-i Kebir’in 13/12/2011 tarihli ve 28141 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Elektronik Defter Genel Tebliği hükümlerine göre Elektronik Defter olarak takip edildiğini, Envanter Defterleri’nin açılış tasdiklerinin kanuni süresinde yaptırılmış olduğu ve kapanış onayına tabi olmadığı, defterlerin tekdüzen hesap planı genel tebliğine uygun tutulduğu ve birbirlerini teyit ettikleri, defterlerin delil kudretine haiz görülmüş olup Takdirin Sayın Mahkeme’nin olduğunu, davalı şirketin 2016, 2017 ve 2018 yıllarına ait yasal ticari defter kayıtlarına göre; Taraflar arasındaki borç-alacak ilişkisinin sözleşme kaynaklı cari hesap ilişkisine dayalı olduğu, faturalar ve ödemelerin davalıya ait yasal ticari defter kayıtlarında bulunduğunu, davacıya ait … numaralı hesabın en son 14/05/2018 tarihinde hareket gördüğü ve bu tarih itibari ile bakiye tutarının 0,00-TL, olduğunu, taraflar arasındaki ilişkinin …’nın ürettiği ürünlerin … Dış Ticaret tarafından önce Gürcistan’da satışı ile başladığını, sonrasında Azerbaycan’da satışı ile devam ettiğini, taraflar arasındaki ilk sözleşmenin ekte örneği bulunan 04/01/2007 tarihli ihraç kaydıyla satış sözleşmesi olduğu ve bu sözleşmeye dayalı ticari ilişkilerinin 14/05/2018 tarihine kadar devam ettiğinin görüldüğünü, taraflar arasındaki en son cari hesap hareketinin 14/05/2018 tarihinde olduğunu, bu tarihte cari hesabının sıfırlanarak kapatıldığı ve ticari ilişkilerinin ilgili tarih itibariyle sonlandığı görüş ve kanaatini bildirmiştir.
Mahkememizce dosya, SMMM bilirkişi, sözleşme bilirkişisi ve Gıda sektör konusunda uzman bilirkişiden oluşacak heyete tevdi ile dosyaya sunulan kayıtlar, taraf iddia ve savunmaları ile alınan raporlar da değerlendirilerek birleştirici rapor alınmak üzere bilirkişi heyetine tevdi olunmuştur.
Bilirkişi heyetince sunulan raporda özetle; iddia, savunma, sunulan deliler, alınan raporların hep birlikte değerlendirildiğini, yapılan inceleme neticesinde; davacının talebiyle bağlı olunarak uyuşmazlık değerlendirildiğinde; davacının sözünü ettiği ve dava konusu talebini dayandırdığı 18.12.2013 tarihli Distribütörlük Sözleşmesinin tarafı “davacı şirket” olmadığından (dava/dışı … … olduğundan) ve davalının iddia ettiği gibi davacı şirketin bu sözleşmeyi, sözleşmenin tarafı olan dava dışı/… …’ten devraldığı da dosya içeriğinden anlaşılmadığından, davacının şirketin bu sözleşmeye istinaden davalı şirketten Denkleştirme – Tazminatı alacağına hak kazanmasının mümkün olmayacağını, Davacı şirketin, cevaba cevap dilekçesinde (sayfa Z2 de); davacı şirket ile davalı şirket arasında akdedilmiş olan 30.10.2015 tarihli Sözleşmenin (ki bu Sözleşmenin “Gürcistan Bölgesi” için akdedilmiş olduğu anlaşılmaktadır) “Giriş” – başlıklı maddesinde yer alan hüküm ile, 18.12.2013 tarihli Distribütörlük Sözleşmesinin davacı şirket tarafından devralınmasının kararlaştırılmış olduğunu, iddia ettiğini, ancak bu hüküm incelendiğinde, bu hüküm ile, dava dışı/… … Serbest Bölge içerisindeki faaliyet ruhsat süresinin sona ermesinden dolayı 2015 yılı Ekim ayı itibariyle hukuken faaliyette bulanamayacak olması nedeniyle, “Gürcistan Bölgesi” için, davalı şirket ile davacı şirket arasında, 30.10.2015 tarihli Sözleşmenin akdedilmesi yönünde dava dışı/… … tarafından davalı şirkete talepte bulunulduğu, hususunun açıklandığı anlaşıldığını, dolayısıyla bu hükme, davacı şirketin iddia ettiği gibi, “Azerbaycan Bölgesi” için davalı şirket ile dava dışı/ … … arasında akdedilmiş olan akdedilmiş olan 18.12.2013 tarihli Sözleşmesinin davacı şirket tarafından devralındığı, şeklinde bir anlam yüklenmesi mümkün görünmediğini, bu durumlar karşısında, 18.12.2013 tarihli Sözleşmesinin davacı şirket tarafından devralındığını kabul etmek mümkün görünmediğini, dava dava dosyasında bu hususu gösteren bir delile rastlanmadığını, dava dosyası içeriğine göre ise; davacı şirket ile davalı şirket arasında, 14.01.2007 tarihinde “Azerbaycan Bölgesini” kapsayan İhracat Kayıtlı Satış sözleşmesi akdedildiğini, sözleşmenin 2.3 nolu maddesi hükmüne göre; bu sözleşmeye istinaden davalı şirkete (alıcıya/ihracatçıya) verilmiş olan satış hakkı “gayrimünhasır” olup, davalı şirket (satıcı) dilediği takdirde ürünlerini doğrudan kendisi Bölgeye ihraç edebilir veya Bölgeye ihraç edilmek üzere ürünlerini başka bir İhracatçıya satabilir. Bu hükümden, işbu sözleşme ile davacı şirkete “münhasır satış hakkı (tekel hakkı)” verilmemiş olduğunun açıkça anlaşıldığını, Sözleşmenin 8 nolu maddesi hükmüne göre; tarafların işbu sözleşmeyle kurulmuş olan akdi ilişkinin, bir ortaklık, müşterek girişim, istihdam, distribütörlük ya da acentelik ilişkisi olmadığını, kabul ettiklerini, bu hükümle, işbu sözleşmenin distribütörlük sözleşmesi niteliğinde olmadığı ve taraflar arasında distribütörlük ilişkisi kurmadığının taraflarca kabul edildiğini, bir an için, tarafların buradaki kabulünün bu sözleşmenin Distribütörlük Sözleşmesi niteliğine değiştirmeyeceği, bu sözleşmenin niteliği itibariyle Distribütörlük Sözleşmesi olduğu kabul edilse bile; sözleşmenin 2.3 nolu maddesi hükmünde açıkça, bu sözleşmeyle davacıya münhasır satış hakkı (tekel hakkı) verilmediği belirtilmiş olduğundan, bu sözleşmenin davalı şirket tarafından haksız olarak sonlandırıldığı farz edilse bile, davacı davalıdan bu sözleşmeye istinaden Denkleştirme Tazminatı alacağına hak kazanamayacağını, zira TTK.md.122/5’de yer alan ve Denkleştirme Tazminatının sadece, tek satıcılık ile benzeri diğer “tekel hakkı veren sözleşmelerin” sona ermesi halinde talep edilebileceğini öngören hüküm buna izin verdiğini, şu halde, taraflar arasındaki bu sözleşmenin niteliği itibariyle distribütörlük sözleşmesi mi, yoksa sürekli edimli alım ve satım sözleşmesi mi olduğunun, kanaatlerince dava konusu uyuşmazlık bakımından bir önemi olmadığını, ayrıca bu sözleşmenin sürekli edimli alım ve satım sözleşmesi olduğu kabul edilse bile, eğer bu sözleşme ile davacı şirkete (alıcı/ihracatçıya) “tekel hakkı” tanınmış olsa idi. Davacı şirket, TTK.md.122/1’de öngörülmüş olan Yasal Şartların gerçekleştiğini ispat ettiği takdirde, davalı şirketten Dekleştirme Tazminatı talep etmeye hak kazanabileceğini, zira somut olaydaki gibi bir sürekli edimli alım satım sözleşmesinin de, niteliği itibariyle distribütörlük sözleşmesine benzeyen bir sözleşme olduğunu, sonuç olarak işbu nedenlerle davacının şirketin bu davadaki talebinin yerinde olmadığı, davacı şirketin davalı şirketten Denkleştirme Tazminatı alacağının bulunmadığı yönündeki görüş ve kanaatini bildirmişlerdir.
Portföy tazminatı (denkleştirme talebi) ilk defa kanunî düzenleme ile 6102 sayılı TTK’nun 122. maddesinde hüküm altına alınmıştır. TTK 122 maddesinde “(1) Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra; a) Müvekkil, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ediyorsa, b) Acente, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak, onun tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını kaybediyorsa ve c) Somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, ödenmesi hakkaniyete uygun düşüyorsa, acente müvekkilden uygun bir tazminat isteyebilir. (2) Tazminat, acentenin son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını aşamaz. Sözleşme ilişkisi daha kısa bir süre devam etmişse, faaliyetin devamı sırasındaki ortalama esas alınır. (3) Müvekkilin, feshi haklı gösterecek bir eylemi olmadan, acente sözleşmeyi feshetmişse veya acentenin kusuru sebebiyle sözleşme müvekkil tarafından haklı sebeplerle feshedilmişse, acente denkleştirme isteminde bulunamaz. (4) Denkleştirme isteminden önceden vazgeçilemez. Denkleştirme istem hakkının sözleşme ilişkisinin sona ermesinden itibaren bir yıl içinde ileri sürülmesi gerekir. (5) Bu hüküm, hakkaniyete aykırı düşmedikçe, tek satıcılık ile benzeri diğer tekel hakkı veren sürekli sözleşme ilişkilerinin sona ermesi hâlinde de uygulanır.” hükmü yer almaktadır. Bu hüküm ile acentenin müvekkiline sağladığı müşteriler veya müvekkiline sözleşme sona erdikten sonra bu müşterilerden sağlamaya devam ettiği faydaya bir karşılık olmak üzere acenteye uygun bir tazminat talep etme hakkı tanınmış olup, müşteri (denkleştirme) tazminatı acente ve tek satıcılık sözleşmelerinde uygulama imkanı bulmaktadır. “Acente”nin tanımı TTK 102 maddesinde yapılmış olup, TTK 102 maddesi “Ticarî mümessil, ticarî vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir hukukî konuma sahip olmaksızın bir sözleşmeye dayanarak belirli bir yer veya bölge içerisinde sürekli olarak ticarî bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerden aracılık etmeyi veya bunları o tacir adına yapmayı meslek edinen kimseye acente denir.” hükmünü içermektedir.
Tek satıcılık sözleşmesi; üretici ile tek satıcı arasındaki ilişkileri düzenleyen, üreticinin mallarını belirli bir bölgede tekel şeklinde satmak üzere tek satıcıya göndermeyi üstlendiği, tek satıcının da kendisine gönderilen malların sürümünü artırmak için kendi adına ve hesabına faaliyette bulunduğu, taraflar arasında sürekli borç ilişkisi doğuran isimsiz bir sözleşmedir. (Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 28.09.2016 tarihli 2016/5707 E., 2016/12723 K. sayılı emsal kararı). Tek satıcılık sözleşmesi ise imalatçı (yapımcı) ile tek satıcı arasındaki hukukî ilişkileri düzenleyen çerçeve niteliğinde sürekli bir sözleşmedir. Bununla yapımcı imalatının tamamına veya bir bölümüne belirli bir bölgede tekel hakkına sahip olarak satmak üzere bedeli karşılığında sadece tek satıcıya göndermeyi, buna karşılık tek satıcı da sözleşme konusu mamulleri kendi namına ve hesabına satarak bu mamullerin sürümünü artırmak için faaliyette bulunmayı üstlenir.
Bir distribütörlük sözleşmesi satış sözleşmesinin unsurlarını taşıyabilir ancak TBK da düzenlenen satış sözleşmesinden birden çok satış işlemini konu alması, aksi kararlaştırılmadıkça münhasırlık niteliği içermesi, taraflar arası güçlü bağlılık ve sadakat özelliklerine sahip olması ve edim ilişkisinin sürekli nitelik göstermesi sebebiyle ayrılmaktadır. Tek satıcılık sözleşmelerinde sağlayıcı tek satıcıya belirli bir malın dağıtımını sağlamaya yönelik olarak yersel, maddi ve çoğu zamanda zamansal olarak sınırlanmış şekilde münhasır satış hakkı tanırken, tek satıcı söz konusu malları düzenli olarak sağlayıcıdan kendi ad ve hesabını satın alıp, yine kendi ad ve hesabına sözleşme bölgesi içerisinde satarak malın dağıtımını sağlama ve sürümünü artırma borcu altına girer. Bu sözleşmede tek satıcının asli edimi sözleşme konusu malların dağıtımını sağlamaya yönelik olarak satmak üzere satın almak, sağlayıcının asli edimi ise tek satıcıyla düzenli olarak akdedilecek münferit satım sözleşmeleri ile dağıtımı amaçlanan sözleşme konusu malları sağlamaktır. (M. Alper Gümüş Borçlar Hukuku Özel Hükümler) Sözleşmenin en önemli özelliği sağlayıcının tek satıcıya tahsis ettiği bölgede kendisi satış yapamayacak olduğu gibi, bir başkasına da satılmak üzere mal gönderememesidir. Bu yük tek satıcının o bölgedeki “tek”liğini, münhasırlığını ifade eder. Bu yüke karşılık olarak da tek satıcı sadakat yükümü ve rekabete aykırı davranışlardan kaçınma yükümünü üstlenmiştir. Tek satıcılık sözleşmesinin Sui generis niteliği gereği Türk Borçlar Kanunu hükümleriyle TTK da yer alan acentelik hükümleri uygun düştüğü ölçüde uygulanacaktır.
Bu durumda somut olayda davacı ile davalı arasında TTK’da ifade bulduğu anlamda bir acentalık ilişkisi bulunmadığı, yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere anılan sözleşmenin 2.3 maddesi, bu sözleşmeye istinaden davacı şirkete verilmiş olan satış hakkı gayrimünhasır olup, davalı şirket dilediği taktirde ürünlerini doğrudan kendisi bölgeye ihraç edebilir veya bölgeye ihraç edilmek üzere ürünlerini başka bir ihracatçıya satabilir hükmü uyarınca davacı şirkete münhasır satış hakkı verilmemiş olduğu ve sözleşmenin 8. maddesine göre de sözleşmenin distribütörlük ya da acentelik sözleşmesi niteliğinde olmadığı ve taraflar arasında distribütörlük ilişkisinin kurulmadığının taraflarca kabul edildiği açıkça anlaşılmakta olup denkleştirme tazminatının bayilik sözleşmelerinde uygulanma imkanı bulunmadığından davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın reddine
2-Alınması gerekli 80,70-TL karar ve ilam harcının, peşin alınan 170,78 TL harçtan mahsubu ile geriye kalan 90,08 TL harcın kararın kesinleşmesi ve istek halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafça yapılan 169,50 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalı tarafa verilmesine,
5-Kalan gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
6-Davalı taraf vekil ile temsil olunduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve taktir olunan 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalı tarafa verilmesine,
Dair, HMK 345 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten başlayarak iki hafta içinde HMK 342 maddesi gereğince düzenlenmiş dilekçe ile HMK 343 maddesi uyarınca mahkememize veya başka bir mahkemeye yapılacak başvuru ile HMK 341/1 maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olarak davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup anlatıldı.16/11/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır