Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/513 E. 2019/415 K. 06.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO: 2017/475 Esas
KARAR NO: 2019/473

DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ: 22/05/2017
KARAR TARİHİ: 20/05/2019

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, “… A.Ş.’ nin TTK. Md. 531 Hükmüne göre feshi hususundaki davanın İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesinin … E. Sayılı dosyası ile devam ettiğini, adı geçen mahkemece kayyum ile yönetilmesine karar verildiğini, Kayyum heyetince davet edilen tüm paydaşların ve kayyum heyetinin ve hükümet komiserinin katılım ile 18/05/2017 tarihinde Genel Kurul toplantısının yapıldığını ancak tamamen usul ve yasaya aykırı bir emrivaki ile toplantının gerçekleştirildiğini, toplantının devamı esnasında orjinal belgelerin mahallinden getirilmesi için geçen sürede toplantıya başladığını ve toplantı divanı seçildiğini, akabinde orijinal belgeler sunulduğunu ancak divan başkanınca Haziruna imza atılmasına izin verilmediğini ve toplantıdan çıkmalarının istendiğini, öncelikle TTK.’nun 357 maddesinde yer alan eşit işlem ilkesi açıkça çiğnendiğini ve TTK 447/a maddesi gereği paydaş olan Müvekkil Şirketin “katılma ve oy kullanma hakkının” elinden alınarak “butlan”ı gerektiren kararlar alınarak genel kurulun gerçekleştirildiğini belirterek, öncelikle iptali talep olunan genel kurulda seçilmiş bulunan yönetim kurulunun tescil ve ilanının önlenmesi ve şirket yönetim kayyumluğunun dava sonucuna kadar devamı hususunda İHTİYATİ TEDBİR kararı verilmesini, aynı doğrultuda TTK md. 449 gereği iptali istenilen kararların yürütülmesinin yani Şirket Yönetim Kurulunun tescil ve ilanı işlemlerinin geri bırakılmasına karar verilmesini, bu çerçevede Şirket Kayyum Heyetinin görüşünün alınması, tarafımızdan 22.5.2017 tarihli TTK.411 kapsamında Noter vasıtasıyla Şirket yönetimine gönderilen toplantı talebinin gerçekleşmesinin beklenmesini; gerçekleşmediği takdirde olağanüstü toplantıya karar verilmesi, dava konusu genel kurul’un iptaline karar verilmesi, tazminata ve fazlaya ilişkin haklarımızın saklı tutulması, derdest bulunan fesih davası daha önce açılmış bulunduğundan, tarafımızdan yapılan asli müdahale talebi ile taraf olduğumuz ve davanın taraflarının aynı olduğu nazara alınarak uygun görüldüğü takdirde işbu davanın o dava ile birleştirilmesine karar verilmesi, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, açılan davanın hukuki dayanaktan yoksun ve mesnetsiz olduğunu, …isimli şirketin varlığının dahi şüpheli olduğunu, davalı şirkette ortak olduğu iddiasının bir dava açmış olsa bile bu davada atanan bilirkişi tarafından ortak olmadığına dair karar verdiğini bu nedenlerle davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir.

DELİLLER VE GEREKÇE :
Dava; davalı şirketin 18/05/2017 tarihli Genel Kurul Kararının iptali istemlidir.
Davacının tedbir istemi mahkememizce red edilmiştir.
Mahkememizce iddia savunma ve tüm dosya kapsamı doğrultusunda bilirkişi raporu alınmıştır. Bilirkişiler 18/12/2018 tarihli raporda, Davacı şirketin toplantıya katılmasının engellendiği, TTK md. 446 (1) b bendi kapsamında usuli bir kanuna aykırılık teşkil eden bu durum: karşında davalı şirket genel kurulunda alınan kararların iptali gerektiği, hususunda görüş bildirmişlerdir.
Davacı taraf dilekçesi, davalı taraf cevap dilekçeleri, dosyaya sunulan bilgi ve belgeler, alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamınca davacının davasının kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Açılan davada, davalı tarafça davacının şirket pay sahibi olmadığından bahisle öncelikle davanın reddi talep edilmiş, bu manada icra hukuk mahkemesi dosyasında alınan bilirkişi raporundaki ” pay defterine işlenen hisselerin devir işlemlerinin şekil şartına bağlı olduğu ve buna göre de hisse senedi olmayan durumlarda, hisse devir işlemlerinin nasıl yapılacağına ilişkin sicil müdürlüklerine gönderilen genelge ile hisse senedi yok ise 1-İmzaları noterden tasdik edilmiş devir sözleşmesi, 2-Devre muvafakat edildiğini gösteren yönetim kurulu kararının noter tasdikli örneğinin ticaret sicil müdürlüğüne verilmesi gerektiği, bu şartlar bulunmadığından hissedar olmadığı” şeklindeki görüşe dayanmış ise de bu görüşe itibar edilmemiştir. Zira davacının hissedar olduğu şirket pay defterinde kayıtlı olup, bu kaydın da 10.05.2015 tarihli 2015/06 sayılı yönetim kurulu kararına dayalı olduğu sabittir. Anonim şirketler için yasada çıplak payların ( hisse senedi bastırılmamış olması halindeki payların) devrine ilişkin özel bir düzenleme bulunmadığı ve şekil şartının yasada ön görülmemesine rağmen, genelge ile yapılan düzenlemeye göre, bu genelgeye uyulmadan yani şekil şartına uyulmadan hissedarlık iddiasında bulunan kişinin, şirket pay defterine paydaş olarak kaydedilmiş olması halinde, şekle uyulmamasına rağmen devir kabul edilmiş olmasından dolayı, şekle uygun olmayan devre muvafakat verilmiş olduğunun kabulü gerekeceği, aksi halin ise M.K 2.maddesindeki dürüstlük kuralına aykırı olacağına ve hakkın da kötüye kullanılmış olacağı, M.K 2.maddesine aykırılık hallerinin ise korunamayacağına kanaat getirildiğinden davacının genel kurulun iptalini istediği şirketin ortağı olduğuna kanaat getirilmiştir.
Davacının talep ettiği, davalı şirketin 18.05.2017 tarihli genel kurul kararlarının iptaline ilişkin talebinin 6102 sayılı yasanın 445.maddesine dayalı olduğu, 6102 sayılı yasanın 445.maddesinde “446.maddede belirtilen kişiler, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine karar tarihinden itibaren 3 ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde dava açabilir” şeklindeki hüküm uyarınca davalı şirketin adres itibariyle mahkememiz yetki sınırları içerisinde kaldığı ve davaya bakmaya mahkememizin yetkili olduğu, davanın süresinde açıldığı sabittir.
Genel kurul kararının iptalinin kimler tarafından talep edilebileceğini 6102 sayılı TTK’nun 446.maddesindeki “1-a toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçiren, b-toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediği, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilşerin veya temsilcilerin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri, c-yönetim kurulu, d-kararların yerine getirilmesi kişisel sorumluluğuna sebep olacak yönetim kurulu üyelerinden her biri iptal davası açabilir.” şeklindeki düzenlemesi uyarınca iptal talep eden davacının 446/1-b maddesindeki “…genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini” iddia eden davacı konumunda olduğu ve bu şekilde tutulan tutanakta da sabit olduğu üzere davacı tarafın toplantıya katılmasının ve oy kullanmasının engellenmiş olması nedeniyle davayı açmaya hakkının olduğuna kanaat getirilmiştir.
Açılan davada, davacı tarafın genel kurula katılmasının ve oy kullanmasının engellendiği sabit olmasına rağmen, 6102 sayılı TTK’nun 546/1-b maddesinin son cümlesindeki “…yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri” şeklindeki düzenleme uyarınca alınan karara davacı taraf katılmış olsaydı dahi etki edip etmeyeceğinin ve buna göre iptali gerekip gerekmeyeceği yasanın düzenleme şekline göre gerekli olduğu sabit ve davacı tarafın toplantıya katılsa bile hisse oranı dikkate alındığında alınacak kararlara etki edemeyeceği sabit olmasına rağmen açılan davada iptal talep edemeyeceğinin savunulması doğru ve hukuki olmayacaktır. Zira her ne kadar belirtilen etki ilkesi yasada ön görülmüş ise de burdaki amacın basit hatalar şeklindeki iptal olarak dile getirilen hususlar için düşünülmesi gerekir. Aksi hal ise ortak olan kişilerin toplantıya katılmasının engellenmesi nasıl olsa alınacak kararlara pay oranı itibariyle etki etmeyeceği gibi bu konumda olan şirket ve çoğunluk kısımlarına yasayı kötüye kullanma yolu açılabileceği gibi, alınacak kurallara pay oranı itibariyle etki edemeyecek olsalar bile, pay sahiplerinin genel kurula katılmalarının bir hak olduğu ve bu hakkın yasanın bu maddesi ile engellenemeyeceği, aksi halde bu subjektif hakkın pay sahibinin elinden alınmasına yol açacağı, bunun da aynı zamanda genel kurula katılma hakkı elinden alınan pay sahibinin genel kurula katılarak denetim hakkının , görüş bildirerek diğer ortaklar üzerinde karar alma süreci öncesinde etki etme ve görüşlerini değiştirebilme, alınacak kararlara dolaylı olarak etki edebilme imkanının da elinden alınmasına yol açacağı cihetiyle bu şekilde her dava dosyası için etki etme kuralının uygulanamayacağı, mahkememiz dosyası yönünden de davacının genel kurula katılmasının şirket pay defterine kayıtlı olması ve ortak olmasına rağmen haksız olarak önlenmiş olduğu, bu önlenmeden dolayı davacının genel kurula katılarak denetim hakkı ve alınacak kararlara diğer ortaklara görüşünü bildirmek suretiyle dolaylı etki edebilme imkanı da elinden alınmış olacağından dosyamız yönünden etki kuralının dikkate alınamayacağına, bu nedenle de davacının davasında haklı olduğuna ve alınan genel kurul kararlarının iptali gerektiğine kanaat getirilerek davanın kabulü yönünden aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının kabulü ile 18/05/2017 tarihli Genel Kurul Kararlarının iptaline,
2-Harçlar yasası uyarınca alınması gereken 44,40 TL karar harcından peşin alınan 31,40 TL’nin mahsubu ile geri kalan 13,00 TL bakiye harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydedilmesine,
3-Davacının yaptığı 1.539,40 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı kendini vekille temsil ettirdiğinden lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereği 2.725,00 TL vekalet ücreti takdirine, bunun davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgilisine iadesine,
Dair, HMK 345 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten başlayarak iki hafta içinde HMK 342 maddesi gereğince düzenlenmiş dilekçe ile HMK 343 maddesi uyarınca mahkememize veya başka bir mahkemeye yapılacak başvuru ile HMK 341/1 maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olarak davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup anlatıldı.

Başkan …
E-imza
Üye …
E-imza
Üye …
E-imza
Katip …
E-imza

YARGILAMA GİDERİ /
1.300,00 TL Bilirkişi ücreti
172,00 TL Tebligat gideri
67,40 TL İlk masraf /
1.539,40 TL