Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/455 E. 2022/972 K. 25.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2017/455 Esas
KARAR NO :2022/972

DAVA:Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:09/05/2017
KARAR TARİHİ:25/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından davalının bayiliği için davalıya başvuruda bulunulduğunu, müvekkilinin söz konusu bayiliğe ilişkin hiçbir tecrübesinin bulunmadığını, taraflar arasında imzalanan sözleşme kapsamında herhangi bir kar payından bahsedilmediğini, sözleşmedeki maddelerin yalnızca davalının lehine olduğunu ve sözleşmenin tek tarafa borç yüklediğini, bu durumun kabul edilemeyeceğini, devam ettiğini, davalı şirketin ilk bir yıl boyunca kampanya masrafları ve tüm zararlarının karşılanacağını söylenmesine rağmen bu vaatlerin hiçbirinin yerine getirilmediğini, müvekkilinin kardan çok zarar edeceği bir sözleşmenin içine doğru çekildiğini, bir para ve teminat verme sürecinin içine sokulan davacı için bu sözleşmenin asıl sözleşmenin imzalanmasından bir yıl önce başladığını, her ne kadar 12.05.2011 tarihinde imzalanmış gibi görünse de bu sözleşmenin asıl imzalanma tarihinin bu tarihten 15 ay kadar sonrası olduğunu, davalı şirketin bu süreci profesyonel bir şekilde kullanarak davacının tecrübesizliğinden faydalandığını, davacının Nisan 2011’de davalı şirketin … Bayiliği için başvurduğunu, … yetkilisi … ve … Bölge Distribütörü olan … A.Ş. yetkilisi …’le yaptığı görüşmelerde direk olarak …’a bağlı bayi olmasının daha karlı olacağının kendisine telkin edildiğini, o dönemde … A.Ş.’ye bağlı olan bayilerin tüm nakliye araçları, dağıtım aracı ve bunların giderleri ile tüm kampanya giderlerini davalı şirketin karşılarken …’a bağlı olarak çalışan davacının bayiliğinin bu giderleri kendisinin karşılaması gerektiğini ancak diğer bayilere göre daha fazla kar elde edeceği davalı şirket tarafından davacıya telkin edildiğini, netice itibariyle davacının davalı şirket ile yapmış olduğu sözleşmeden dolayı sözleşme öncesi ve sonrasında bayilik sözleşmesi için yapılan her türlü işlemden uğramış olduğu şimdilik belirsiz olan menfi ve müspet zararın tespiti ile fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile ilk aşamada 1.000,00-TL’nin davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının bir ev hanımı değil, tacir olduğunu, dolayısıyla tacir olmanın hükümlerine tabi olduğunu, müvekkilin davacıyı yanıltmak, zarara sokmak veya davacı üzerinden bayilik ilişkisinin ötesinde sömürüye dayalı bir şekilde kar elde etmeye çalışmasının mantıklı bir izahının bulunmadığını, ne sözleşmenin ilk imzalandığı … Gaz A.Ş., ne de müvekkil … A.Ş.’nin böyle bir davranışa tenezzül etmesinin mümkün olmadığını, sözleşme imza tarihinde, davacıya sunulan imkânlar ve yatırım destekleri yalnızca davacıya değil, … ilindeki … ve … bayilerine de eş zamanlı olarak sunulduğunu, davacıya verilen tüm yatırım taahhütlerinin de açıkça belirtildiğini; huzurdaki davanın, sözleşmenin sona ermesinden sonra açıldığını; davacının, huzurdaki davaya konu taleplerini sözleşme devam ederken değil de sözleşme sona erdikten sonra ortaya koymuş olmasının manidar olduğunu; davalını, davacı müvekkil ile yeni bir bayilik sözleşmesi imzalamaya hazırken borcunun sıfırlanmasını talep ettiği için müvekkil tarafından bu talebin kabul görmediğini ve sözleşmenin yenilenmediğini, 5 yıllık sözleşme süresince herhangi bir beyan veya itirazda bulunılmadığını, kendisi için bu denli çekilmez olduğunu iddia ettiği bayilik sözleşmesine sadık kaldığını belirterek davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, bayilik sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Dava dilekçesi, cevap dilekçesi ve sair tüm evraklar hep birlikte incelenmiştir.
Davacı ile dava dışı … Gaz ARASINDA 12.05.2011 tarihli Bayilik Sözleşmesi akdedildiği ve böylelikle davacının … Bayiliğini yürütmeye başladığı ve
… Gaz tüplü LPG’ye ilişkin varlıkların bölünme suretiyle … A.Ş.’ne devrolması ve
daha sonra … A.Ş.’nin bir kısım varlıklarının da … A.Ş. tarafından devralınması
ile bayilik sözleşmesinin tarafının davalı …Ş. olduğu, davacı ile davalı arasındaki bayilik
ilişkisinin sözleşme gereğince sözleşme süresi olan 5 yıl ile sınırlı olduğu ve süre sonunda 12.05.2016 tarihinde sona erdiği anlaşılmaktadır.
Davacı vekili tarafından, davacının tecrübesizliğinden yararlanılarak sözleşme akdedildiği ve davalı tarafından davacının zarara uğratıldığı iddiası ile menfi ve müspet zararların tahsili istemi ile eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Bu kapsamda, iddia, savunma, toplanan deliller ve tarafların ilişki dönemlerine ait davacı taraf ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş ve bu doğrultuda mahal mahkemesine talimat yazılmış olup, … Asliye Hukuk Mahkemesince … Talimat sayılı dosya ile davacı kayıtlarının denetlendiği 06.05.2019 tarihli SMMM … tarafından sunulan bilirkişi raporunda özetle;
“…* Söz edilen rapor için davacıya ait 2013-2014-2015-2016 yıllarına ait ticari defterlerin sunulduğu,
* 2011-2012 yılları ticari defterlerinin bulunamadığı gerekçesi ile ibraz edilmediği, sunulan 2013
* 2014-2015-2016 yılları ticari defterlerinden yevmiye defteri, defter-i kebir ile envanter defterinin açılış tasdikleri ile zorunlu yevmiye defteri kapanış tasdiklerinin yasal sürede yapıldığının sunulan bilgilerden anlaşıldığı,
* 2011 yılı defter olmamasına rağmen sunulan hesap özetinden 2011 yılı zararının 19.077,54 TL olduğu, davacı talebinde takdirin Sayın Mahkemede olacağı,
* Davacının nakliye ücreti almadan dağıtım yaptığı iddiasında dair bir tespit yapılamadığı, bayilerin nakliye ücretini ödeyeceğine dair bir kayda da rastlanmadığı,
* TTK’nin basiretli bir iş adamı gibi hareket edilmeli yükümlülüğünden dolayı … Halkının %75’nin doğalgaza geçmesinden … firmasının sorumlu tutulamayacağı,
* Davacının prim desteği talebine ait 2011 yılı defterleri ibraz edilmediğinden tespitin yapılamadığı, sözleşmenin 1.1. maddesine göre bu hükmün bayiliğin ilk yılı için geçerli olabileceği ve ilk yılında 2011 yılı olduğu,
* Davacının sözleşmeden doğan maddi zarar talebinin bir dayanağı olmadığı,
* Teminat mektubunun nakde çevrilmesine ilişkin davacının taahhüdünü yerine getiremediği ve eksik kalan LPG alımına ait 31.597,50 TL fatura kesildiği, davacının iddiasında haklı bir nedene dayanmadığı,
*Davacının ticari defterlerinde 23 adet 2 kg ve 162 adet 12 kg boş tüp olduğuna dair kayda rastlanmadığı,” yönünde görüş verilmiştir.
Tarafların iddia ve savunmaları ile davalı tarafın ticari defter ve kayıtları incelenmek suretiyle birleştirici rapor tanzimi için dosya bilirkişi heyetine tevdi edilmiş olup, sunulan kök raporda özetle;
“…Davalı şirketin ticari kayıtları dava konusu uyuşmazlık yönünden incelendiğinde; Davalı şirketin 07.12.2015 Toplantı Tarihine ait 2015/4 sayılı Toplantı no.lu kararında; … A.Ş. ile … A.Ş. arasında bazı varlıkların … A.Ş.’ye satımı ve devri amacıyla 20.10.2015 tarihinde imzalanmış olan Varlık Alma Sözleşmesi’ne icazet verilmesi hakkında karar alındığı, … 17. Noterliği’nin 04 02.2016 tarihinde … yevmiye numarası ile onayladığı 07.01.2016 tarihli Marka Devir Sözleşmesinin yapıldığı, Marka Devir Sözleşmesinde dava dişı … Gaz A.Ş.’nin devir eden, davalı …Ş.’nin devir alan olduğu, Davacının 2011 yılından beri devam eden bayilik ilişkisine ait borç/alacak oluşturan hiçbir işlemin 2016 yılına kadar davalı kayıtlarında bulunmadığı, bayiliklerdeki borç alacak bakiyelerinin devri neticesinde davalı …Ş. kayıtlarında 07.01.2016 tarihli kayıt ile davacının davalıdan olan 761,01 TL tutarın devredildiği, 13.05.2016 tarihinde davacının 35.000,00 TL bedelli teminat mektubunun davacıdan davalıya ödenme şeklinde kayda geçtiği ve 17.05.2016 tarih ve
… nolu ve 31.597,35 TL bedelli faturanın düzenlenerek kayıt altına alındığı ve davacı şirketin davalı şirketten 17.05.2016 tarih itibari ile (761,01 TL +35.000,00 TL- 31.597,35 TL) 4.163,66 TL alacaklı olduğu,
Davacı taleplerinin davalı şirket kayıtlarında tespitinin mümkün olmadığı gibi, özellikle davacı yanın taleplerinin tespitine yönelik … A.Ş. ticari defterlerini adres göstermesinin de tek başına doğru kabul edilemeyeceği, davacının kendi kayıtlarında olması gereken bilgilerin karşı taraftan istenmesinin hem eksiklik hem de yetersiz kalacağı, örneğin broşür basımı talebine dair bilginin broşürleri basan firmadan öğrenilebileceği şeklinde isim verildiği, oysa ticari hayatın gereği ilgili broşürleri basan firmanın davacı firmaya fatura kesmiş olması ve davacının da bunu kayıt altına alması gerektiği, davacının bunun yerine dava dışı bir adres göstermesinin kabul edilebilir olmadığı, benzer şekilde zarar tespitinin davacının kayıtlı olduğu … Vergi Dairesinden öğrenilebileceği şeklide bir cümlenin anlaşılabilir ve uygun olmadığı, vergi dairesinin davacı beyannamelerinde gördükleri kar/zarar rakamlarını davacı talepleri ile eşleştirmesinin mümkün olmayacağı,
Davacı talepleri irdelendiğinde sadece ticari defterlerin incelenmesinin de yeterli olmayacağının anlaşıldığı, davacının 5 yıllık süre için yapılan tüm işlemlere ait günlük belgesi olan arşivleme sisteminin bulunması gerektiği, 5 yıllık bir süre için nakliye masrafının hesap edilmesi yönünde bir talebin ancak davacının ticari defterlerinden alınan mazot/yakıt masraf faturalarından öğrenilebileceği, bunun yerine davacının kendi ticari defterlerine dayanmadan ispatının mümkün olmadığı, davacı tarafından iddia olunan aldatma fiilinin varlığına yönelik olarak ispat yükünün yerine getirildiğine yönelik bir ispat aracına rastlanılmadığı, ispat yükünün davacı tarafta olduğu ve her türlü delil ile yerine getirilebileceği, davacının ifa imkansızlığın konusundaki iddialarında dayanılan ilçeye doğalgaz getirilmesi hususunun ifa imkansızlığa neden olmadığı, ayrıca doğalgazın ilçede tedarik edilebilmesinin davalıya yüklenebilecek bir sorumluluk sebebi olarak değerlendirilemeyeceği, davacının esnaf odasına kayıtlı olmasına rağmen tacir sıfatına ilişkin koşullardan biri olan esnaf faaliyetini aşma ölçütüne ilişkir mali değerlendirmenin yapılamadığı ancak tacir sıfatına ilişkin diğer koşulları barındırdığı, Sayın Mahkemenin aldatma fiilinin varlığına hükmetmesi halinde davacının yalnızca olumsuz zararlarını talep edebileceği, bu olumsuz zararların aldatma fiili ile uygun illiyet bağı içinde bulunması gerektiği, olumsuz menfaatin davalının (varsayılan) kusurlu davranışı olmasa idi davacının sözleşme ile içinde bulunacağı farazi durumu ifade ettiği ancak somut olayda ise aldatma fiiline bağlı olarak talep edilen zarar kalemlerinin hangisi olduğu tespit edilemediği, mali inceleme bölümünde açıklandığı üzere davacı taleplerinin davalı kayıtlarına, davacı kayıtlarının denetlendiği Talimat Raporu ile dosya kapsamıtnda hesaba elverişli olmadığı, davacı şirketin davalı şirketten en son işlem tarihi olan 17.05.2016 itibari ile 4.163,66 TL alacaklı olduğu…” yönünde görüş ve kanaatte bulunulmuştur.
Davacı vekiline rapora karşı itirazda bulunulması üzerine bilirkişiden ek rapor alınmasına karar verilmiş ve raporda özetle; “…kök raporun hazırlanmasından sonra dosyaya sunulan belgeler ve tanık beyanlarının, kök raporda varılan sonuçlardan farklı yönde bir tespit yapılmasına elverişli olmadığı için kök rapordan farklı yönde bir sonuca ulaşılamamaktadır…” yönünde görüş ve kanaatte bulunulmuştur.
Bu kapsamda dava dosyasının değerlendirilmesi neticesinde; Davacı ile dava dışı … Gaz arasında 12.05.2011 tarihli Bayilik Sözleşmesi akdedildiği, davalıya devir işlemi sonrasında davalı ile sözleşme ilişkisinin devam ettiği 5 yıllık süre sonunda sözleşme ilişkisinin sona erdiği, davacı vekili tarafından, davacının tecrübesizliğinden yararlanılarak sözleşme akdedildiği ve davalı tarafın yanlış uygulamaları sebebiyle davacının zarara uğratıldığı iddiası ile menfi ve müspet zararların tahsili istemi ile eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
TBK’nın 112. ve devamı maddesine göre; alacaklının, borçludan borcun hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle tazminat isteyebilmesi için, bu yüzden bir zarara uğramış olması gerekir. Sözleşmeden kaynaklanan zarar müspet (olumlu) zarar olacağı gibi, menfi zarar da olabilir.
Müspet zarar; borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki farktır. Diğer bir anlatımla, müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır kuşkusuz kâr mahrumiyetini de içine alır.
Menfi zarar ise; uygulanacağına ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin yerine getirilmemesi sonucu güvenin boşa çıkması nedeniyle uğranılan, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Olumsuz zararın yasal dayanağı 6098 sayılı TBK’nın 125/III., B.K.106/II. maddesindeki genel düzenlemelerdir. Yargıtay içtihatları ve doktrinde eser sözleşmesinden dönülmesi nedeniyle uğranılan ve giderilmesi talep edilen olumsuz zararların sınırlı sayıda olmadığı kabul edilmekte; sözleşmenin yapılmasına ilişkin giderler, harçlar, posta giderleri, noter ücreti ve yapılmış bulunan imalâtın bedeli de menfi zarar kapsamında değerlendirilmektedir.
Somut olaya nakıldığında; taraflar arasındaki akaryakıt bayilik sözleşmesinin 5 yıl süreli olduğu, ayrıca 4054 sayılı Rekabetin korunması hakkında Kanun’un 4. Maddesi uyarınca 5 yıldan uzun süreli akaryakıt bayiliği sözleşmesi akdedilemeyeceği, dolayısı ile taraflar arasındaki 12.05.2011 tarihli sözleşmenin 5 yıllık süre sonunda 12/05/2016 tarihinde kendiliğinden sona erdiği, saptanan hukuki duruma göre, davalının haksız feshi veya davacının haklı nedenle feshi söz konusu olmadığından artık borçlunun kusuruna bağlı olarak TBK 112. veya 125. maddesi kapsamında talep edilebilecek müspet zarar talebinin bir dayanağının bulunmadığı kabul edilmelidir. Öte yandan menfi zarar uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan bir zarar olarak sözleşmeden dönmeye bağlı olarak istenebilecek bir zarar olup somut olayda sözleşmenin süre bitiminde sona ermesine göre menfi zararın koşulları da oluşmadığı anlaşılmaktadır.
Davacı tarafın ticari defter ve kayıtlarının incelendiği talimat raporu ile davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarının incelendiği birleştirici rapora göre; davacının ve davalı tarafın cari hesaba ilişkin kayıtlarının 761,01 TL ‘lik davalı defterinde kayıtlı devreden bakiye dışında birbirini doğrular nitelikte olduğu, davacı tarafça 2011 yılı defterleri sunulmadığından bu miktar yönünden davalı tarafın usulüne uygun defter kaydına itibar edilmesi gerektiği, bu farkın kabul edilebilir olduğu, davalının defter kaydına göre her iki tarafında defterlerinde kayıtlı olan 31.597,35 TL ‘lik faturanın da 35.000,00 TL teminat mektubunun nakde çevrilmesi sonucunda davalının davacıya bakiye 4.163,66 TL borçlu olduğu anlaşılmıştır.
Davacı vekili tarafından 14/11/2022 uyap havale tarihli ıslah dilekçesi ile; “…Fazlaya ilişkin talep ve dava hakkımız saklı kalmak kaydıyla ıslah talebimizin kabulüne, talep konumuzun ıslahı yolu ile talep ettiğimiz kısım ile dava dilekçesinde talep ettiğimiz miktarların birleştirilmesi sonucu;
1-Müvekkilimin alacağına olarak toplam 4.163,66 TL’nin dava tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline,” talep konusunun ıslah edildiği görülmektedir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2014/21980 E, 2017/5406 K sayılı kararında ve benzer Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere;
100 sayılı HMK’nın 176. ve devamı ( HUMK.’nun 83. ve devamı) maddelerinde düzenlenmiş olan ıslah müessesesi, mahkemeye yöneltilmesi gereken tek taraflı ve açık bir irade beyanı ile tarafların dilekçelerinde belirttikleri vakıaları, dava konusunu veya talep sonucunun değiştirebilmesi imkanını sağlamaktadır. Usule ilişkin işlemlerin tamamen ya da kısmen ıslahı mümkündür. Ancak, her iki durumda da usulüne uygun açılmış bir davanın bulunması şarttır. Bu hale göre yargılaması devam eden bir dava içinde ıslah ile ikinci bir talepte bulunma olanağı bulunmamaktadır. Davacı isterse dava dilekçesini tamamen ıslah ederek dava konusunu değiştirebilirse de, yeni dava konusu önceki dava konusunun yerine geçer ve yine tek bir dava söz konusu olur.
HMK’nın 141/2. maddesinde ise “İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdır.” şeklinde düzenlenmiş olup, 176.maddesinin 1. fıkrasında ise, ıslah “Taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir.” şeklinde ıslahın kapsamı belirlenmiştir.
HGK’nın 26.09.2011 tarih, 2011/1-364 E.-2011/453 K.sayılı ilamında “Dava konusu edilmeyen bir şeyin ıslah yoluyla davaya ithaline ve dava konusu haline getirilmesine yasal açıdan olanak bulunmamaktadır.” ilkesi benimsenmiştir.
Davacı davasını ancak usulüne uygun vereceği tam ıslah dilekçesi ile değiştirebilir. Bunun için de HMK 74. madde gereğince davanın tamamen ıslahı için, vekaletnamede özel yetkinin bulunması gerekir. Somut olayda davacı tarafından dava dilekçesi ile sözleşme kapsamında uğranıldığı iddia edilen menfi ve müspet zarar tazmini istemi ile davanın açıldığı, dava dilekçesinde cari hesaptan kaynaklanan alacak talebinde bulunulmamış ise de, dava konusunun 14/11/2022 tarihli ıslah dilekçesi ile ıslah edildiği, davacı vekilinin vekaletnamesinde davanın tamamen ıslahı yetkisinin bulunduğu, söz konusu ıslahın davanın usulüne uygun tam ıslahı niteliğinde olduğu anlaşılmakla davacının yukarıda ayrıntılarına yer verilen ve dosya kapsamına göre denetime elverişli bulunan bilirkişi raporları ile tespit edilen alacağı yönünden davanın kabulüne dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda ayrıntılı olarak izah edildiği üzere;
1-Davanın KABULÜ ile 4.163,66-TL’lik alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Alınması gerekli 284,41-TL karar ve ilam harcından 31,40-TL peşin harç ve 55,00-TL ıslah harcının mahsubu ile geriye kalan 198,01-TL eksik harcın davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafça başlangıçta yapılan 67,40–TL yargılama gideri ile yargılama aşamasında yapılan 2.095,50-TL masraf ve 55,00-TL ıslah harcı olmak üzere toplam 2.217,90-TL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
4-Davalı tarafça yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5-Gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
6-Davacı taraf vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 4.163,66-TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, miktar itibariyle kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip …

Hakim …