Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/443 E. 2022/49 K. 31.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2017/443 Esas
KARAR NO:2022/49

DAVA:Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:10/05/2017
KARAR TARİHİ:31/01/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, 13.4.2005 tarihinde …’nin %50 hisselerini müvekkili şirketin mesul müdürü olan … …’ın devir aldığını, 2005 yılı ile 2009 yılları arasında … …ile …’ın şirketin ortakları olduğunu, Şirketin %50 hissesi …’ta , %50 hissesinin ise … …’a ait olduğunu, 2009 yılından itibaren ise …’ın hisselerini …’ya devrettiğini ve halen ortak olarak devam ettiğini, 15.09.2009 tarihinden itibaren müvekkili şirketi temsil ve ilzam yetkisinin münferiden … …’a ait olduğunu, senet borçlusu …, müvekkil şirketin mesul müdürü olan … …’ın babası, senet alacaklısı …’in ise …’ın kayınbiraderi olduğunu, …’ın … ile imam nikahlı olarak yaşamaya başladığı ve bu birlikteliklerinden … ve … olmak üzere 2 çocukları bulunduğunu, …’in Borçlu …’ın gayriresmi eşinden olma çocuklarının dayısı oluğunu, tanzim tarihi ile vade tarihi arasında 9 yıl gibi uzun süre bulunan bu senetin … ile … arasında gerçek bir alacak borç ilişkisine dayanmayan sahte olarak düzenlendiğini, …’ın , … ve … ile 1999 yılından itibaren tanıştıklarını, 2006’lı yılından sonra ortaklık işlerine girdiklerini, …’nın …’ın … Ticaret Limited Şirketi’nde ortağı olduğunu, Müvekkili şirketin diğer ortağı …’nın da …’nın eşi olduğunu, 2009 yılından itibaren ise … ile beraber …’nde ortak olarak müvekkil şirketin mesul müdürü olan … …ile devam ettiğini, 2016 yılının Kasım ayından itibaren … ile … arasında anlaşmazlık ve uyuşmazlıklar çıktığını, bu uyuşmazlıkların yargı mercilerine konu olduğu ve halen davaların devam ettiğini, müvekkili şirket müdürü … …’ın babası … ile ortağı … arasında ticari anlaşmazlık çıktığını, Şahısların arasında bu anlaşmazlık onlarca mahkeme ve savcılık soruşturmasına yol açtığını, bu süreç içerisinde … oğluna hitaben ekte sunulan mesajlaşmada görüleceği üzere “Oğlum, savaş şiddetleniyor, yanlış tarafta yer alıyorsunuz. Bu olaylar böyle devam ederse maalesef iki şirkette yerle bir olur. Üzgünüm ama sen de enkaz altında kalabilirsin.” diye mesaj çektiğini, … ile …’ın ortakları olduğu … Ticaret Limited Şirketi’nde …’ın mesul müdür olduğunu, ancak temsil ve ilzam yetkisini kötüye kullanması sebebiyle … aleyhine açılan ….Asliye Ticaret Mahkemesi … E. Nolu dosyada yönetim görevinin elinden alınması talepli olarak dava ikame edilmiş ve bu davada tedbiren İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin … esas sayılı dosyasıyla Denetim ve Onay kayyımı atandığını, bu süreçten sonra … bedelsiz kalmış senetle ilgili … aleyhine … 11. İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatarak tüm mal varlığına haciz koyduğunu, senedin düzenlendiği 31.12.2006 tarihinde, ticaret sicil kayıtlarından da anlaşılacağı üzere …’ın mesul müdür olduğunu, şirket ile mesul müdür arasında vekalet ilişkisinin bulunduğunu, ancak düzenlenen senette görüleceği üzere vekalete dayalı kendi ile sözleşme yaparak kefalet sözleşmesi kurduğunu, şirketi kendisine kefil yaparak senet düzenlendiğinin aşikar olduğunu, bu durumda şirketin müteselsil kefilliğinin geçersiz duruma geldiğini, Temsil ettiği şirketin menfaatlerine uygun olarak hareket etmesi gereken müdürün hukuka ve yasaya aykırı olarak şirketin menfaatlerine aykırı olarak … ile aralarında düzenledikleri bu senetten müvekkil şirketin sorumlu tutulmasının hukuka ve yasaya uygun olmadığını, bu haliyle senette müteselsil kefil gösterilen müvekkil şirket yönünden senede dayalı sorumluluk mutlak surette batıl olduğunu, Senet borçlusu … ile senet alacaklısı … arasında ticari ilişki söz konusu olmadığının yapılacak tahkikatta da ortaya çıkacağını, alındığı iddia edilen senet bedelinin şirket kayıtlarında dahi olmadığını, kaldı ki 31.12.2006 tanzim tarihli senette senedi borçlusu olan …’ın müvekkil şirketi kefil gösterme ve kambiyo senedi düzenleme yetkisine de sahip olmadığını, 1.800.000 USD gibi yüksek bir bedele kefil yapılan müvekkili şirketin, senedin tanzim tarihi olan 31.12.2006 tarihi itibariyle sermayesi, iş gücü, cirosu, sgk kayıtları, vergi kayıtları incelendiğinde böyle bir bedele kefil olma gibi ekonomik gücünün bulunmadığını, senedin vade tarihinin 31.12.2015 olduğu, herhangi bir yasal işleme başvurmadan oldukça yüksek bedelli bir senedin uzun süreyle elde tutulup daha sonra 04.05.2017 tarihinde icraya konulmasının da ticari hayatın gerekleriyle bağdaşmadığını, yine bu kadar büyük meblağlı bir senedin tanzim tarihi ile vadesi arasında 9 yıl gibi sürenin olması ticari hayatın gerçekleri ile bağdaşmadığını, Senet alacaklısı … ile senet borçlusu …’ın … Cad. No:25/1 … / … / İSTANBUL adresinde sürekli olarak beraber bulunduğunu, bununla beraber … ve …’ın uzun süredir; …’in kardeşi ve aynı zamanda …’ın da imam nikahli olarak birlikte yaşadığı …’in ikametgahında kaldığını, Takibe ve davaya konu 31.12.2006 tanzim tarihli, 31.12.2015 vade tarihli, 1.800.000 USD bedelli, keşidecisi …, müşterek borçlusu olarak müvekkil şirketi, lehtar ise … olan senet 31.12.2006 tarihinde düzenlenmediğini, davalı …’ın müvekkil şirkette temsil yetkisi sona erdikten sonra gerçeğe aykırı bir şekilde, müvekkil şirketi zarara uğratmak kasdıyla ve tanzim tarihi de temsil yetkisi devam edecek şekilde gerçeğe aykırı olarak senet düzenlediklerini, senet alacaklısı davalı ile senet borçlusu davalı anlaşarak sırf müvekkili şirket hissedarı …’nın eşi …’ya ve dolayısıyla …’ya zarar vermek olduğunu, amaç tamamen tanzim tarihinin yetkili olunan zaman dilimi olarak yazılıp şirketin tüm malvarlığına el koymak olduğunu, Gerçeğe aykırı olarak düzenlenen bu senetle ilgili sahtecilik ve dolandırıcılık konusunda 09.05.2017 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı …soruşturma numaralı suç duyurusunda bulunduklarını, özellikle şirketi temsil eden kişilerin böyle bir senetten haberdar olma ihtimalleri de bulunmadığını ve şirketin tüm malvarlığına davalı tarafından haciz konulduğu tüm 3. kişilerdeki alacaklar haciz edildiği dikkate alındığında şirketin hayatına devam edebilmesi için teminatsız olarak icranın durdurulmasını talep ettiklerini belirterek, öncelikle haksız ve kötü niyetli takibin tedbiren durdurulmasını, takip dosyasına gelecek paraların dava sonuna kadara davalı yana ödenmemesi yönünde tedbir kararı verilmesini, borca itirazın kabulü ile ; müvekkilin aleyhine ….icra müdürlüğünün … e.sayılı dosyası ile yapılan icra takibinin iptalini, kötü niyetli takip yapan davalı tarafın %20’den az olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatı ödemesini, Yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalılara yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle, davacı tarafından , davaya ve icra takibine konu senedin sahte olduğu ve muvazaalı olarak diğer davalı alacaklı ile müvekkil tarafından tanzim edildiğini, gerçek bir borç ilişkisinin olmadığı yönündeki muvazaası iddiasının davacı … tarafından müvekkil adına ileri sürülemeyeceği gibi aksi olsa dahi davacı-borçlu tarafından yazılı delille ispatlanması gerektiğini, bu bağlamda delil listesinde tanık deliline dayanılmasına muvafakat etmediklerini, davacı yanın iş bu senetden kaynaklı borçtan borçsuzluğu iddiasının ispatının kendisine ait olduğunu, senedin tanzim tarihinde müvekkil ve davacı şirketin şu anki ortağı ve temsilcisi olan … …birlikte ortak olduklarını, o dönem şirketin de bir aile şirketi olduğu yani bu durumda müvekkilinin kendi aile şirketini zarara uğratmaya yönelik işlem yapmasının düşünülemeyeceğini, davacı tarafından, icra takibindeki borçlu müvekkil ve alacaklı aleyhine huzurda açılan davada ….icra müd.nün … e. sayılı dosyasına konu edilen senedin müvekkil tarafından sahte olarak ve diğer davalı senet alacaklısı ile danışıklı olarak tanzim edildiği yönündeki hukuki dayanaktan yoksun iddiayı kabul etmemekle birlikte davacı-borçlunun bu iddiasının hukuki zeminde muvazaa olarak nitelendirilmekle , böyle bir iddia da müvekkil adına bulunamayacağı gibi aksi düşünülse dahi bu iddiasını yazılı delille ispatlanması gerektiğini, bu bağlamda davacı yanca delil listesinde tanık deliline dayanılmasına muvafakatimiz bulunmadığını, davalı müvekkilinin davacı şirketin kurucu ortağı olduğu, kurucu ortak olarak da şirketin senedin tanzim edildiği tarih de dahil olmak üzere münferit imza yetkisine sahip temsilcisi olduğu, bu hususun bizzat davacının da kabulünde olduğunu, davacının asılsız iddialarla senetten kaynaklanan borcu müvekkile yüklemeye çalıştığını, davaya konu icra takibine konu edilen borca borcun 1.500.000 TL’ sinin vadeden önce diğer davalı alacaklı …’e peyderpey ödendiğini ve alacaklı borcun kalan kısmından da vazgeçtiğini müvekkile söylediğini, borcun kalmadığına dair alacaklı tarafından müvekkile ibraname verildiğini, bu hususta ….icra hukuk mahkemesinin … e. sayılı dosyasıyla da borca itiraz davası açıldığını, davalı müvekkilinin ve davacı şirket aleyhine davalı-alacaklı tarafından başlatılan icra takibine konu borcun 1.500.000 TL’lik kısmını vadeden önce diğer Davalı …’e peyderpey ödediklerini ve davalı-alacaklı da borcun kalan kısmından vazgeçtiğini müvekkile söylediğini, bu beyan üzerine de müvekkilinin, davalı-alacaklıyı arayarak ibraname verilmesini istediğini ve alacaklı tarafından da ibraname verildiğini, ibranameyi temin ettiklerinde dosyaya sunacaklarını, davacı yanın , borçlu olduğu senede yönelik sahte ve muvazaalı olarak tanzim edildiği yönündeki iddiayı ortaya atmasındaki tek gayenin , şu an davacı-borçlu şirketin halen ortaklarından olan …’nın , müvekkilinin halen ortağı olduğu … Ltd.Şti isimli şirketteki diğer ortak olan …’nın eşi olması ve … ile dava dışı özel … ..Şirketi ve davalı müvekkilİ arasında , …’nın şirketi zararlandırıcı işlemleri nedeniyle başlatılan davaların olması olduğunu, davacının delil listesinde yer alan ….Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E., … 11.İcra Müd.nün … e. sayılı dosyasının bu dosya ve icra takibine konu senetle hiçbir ilgisi bulunmamakla birlikte davacı vekilinin , dava dışı … , … ve davalı … arasında devam eden dosyalardan bahsetmek suretiyle mahkemeyi yanıltmaya ve davayı gerçek mecrasından başka bir yöne çekmeye çalıştığını, davacının huzurdaki davaya konu icra takibine karşı borca itiraz davası açabilecekken , huzurdaki davayı açtığını, menfi tespit davası açmakta hukuki yararının bulunmadığını, davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiğini belirterek, davanın öncelikle davacının hukuki yararının yokluğundan reddine , aksi halde de davalı … yönünden davanın reddini, Vekalet ücreti ile mahkeme masraflarının davacıya yükletilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle, Davacı şirketin icra takibinin dayanağı olan bono altındaki imzaların yetkili kişi tarafından imzalandığını kabul ettiğini, Bononun şekil yönünden geçerliliği hususunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmadığını, uyuşmazlığın bononun diğer borçlu … tarafından muvazaalı olarak müvekkile verilip verilmediği noktasında toplandığını, icra takibine davacı borçlu şirket tarafından itiraz edilmediği, davacı şirket yönüyle icra takibi kesinleştiğini, diğer borçlu …’ın ise …. İcra Hukuk Mahkemesi’nin … E. sayılı dosyasıyla borca itiraz ettiğini, davanın derdest olduğunu, ayrıca her iki borçlu için de ihtiyati haciz kararı alındığını ve her iki borçlu için de haciz uygulandığını, Menfi tespit davalarında ispat yükü kural olarak davalı alacaklıya düşer ise de davacının muvazaa iddiası varsa öncelikle bu iddianın ispat edilmesi gerektiğini, davacı tarafın dava dilekçesinde bahsettiği aile ilişkileri ve dava dışı diğer şirketlerdeki ortaklar arasındaki ilişkiler davanın konusu olmadığını, davacının muvazaa iddialarının soyut iddialarla değil geçerli delillerle ispat etmesi gerektiğini, kambiyo senetleri illetten mücerret olup soyut borç ikrarı içerdiğini, davacı şirketin icra takibine itiraz edebilecekken bilerek ve isteyerek yasal süreyi geçirmesi ve menfi tespit davası açmasındaki gayenin, menfi tespit davalarında alacaklının bono alacağının dayanağı olan temel alacak ilişkisini ispata zorlanması olduğunu, müvekkilinin bono metninde de yazılı olan “nakit” alacağını yargılama sürecinde ispat edeceğini, davacı şirketin şu anki yetkilisi ve ortağı olan … …ile takip konusu senedi imzalayan diğer borçlu …’ın baba-oğul olduklarını, asıl muvazaa ilişkisi davacı şirket yetkilisi … …ile diğer borçlu … arasında mevcut olduğunu, Takip konusu bonoyu ödememek için aralarında ihtilaflı olduklarını ve bononun sonradan düzenlendiğini iddia ederek borçtan kurtulmayı amaçladığını, Öz baba oğul arasında dava dilekçesinde yazılı şekilde ihtilafların olması hayatın olağan akışına ters olduğunu, Davalı …’ın borca itiraz etttiğini, borcunu ödediğini ileri sürdüğünü, oğlunun yetkili olduğu şirket ise borca süresinde itiraz etmeyerek senedin geçmişe yönelik düzenlendiğini ileri sürdüğünü ve müvekkilini alacağını ispata zorladığını, ayrıca …’ın oğlu … …ile kızı … … …’ın , işbu davayı etkili ve inandırıcı kılmak için usulen babalarını Cumhuriyet Başsavcılığına şikayet ettiklerini, Soruşturma dosyasındaki ifade tutanakları incelendiğinde herhangi bir suç yüklenmediğini, sadece hukuki ihtilaflara atıf yapılarak şikayetçi olduklarını, açtıkları menfi tespit davasının sonucuna göre oğlu, öz babası hakkındaki şikayetinden vazgeçecek veya aradaki hukuki ihtilafın giderildiğini beyan edeceklerini, davalı baba ile davacı şirket yetkilisi olan oğul arasındaki gizli anlaşma ve kurgu tanık beyanları ile ispat edileceğini, müvekkilinin , bononun düzenlendiği 31.12.2006 tarihinden önce diğer davalı … ile davacı … … ve Koz.Ürün.San.ve Tic.Ltd.Şti.’nin hisselerinin tamamının satışı konusunda anlaştıklarını, müvekkili ile şirket ve ortağı arasında imzalanan şirket hisselerinin satışına ilişkin düzenlenen 20.08.2006 tarihli hisse devir protokolüne göre müvekkilim 675.000 USD karşılığında … … ve Koz.Ürün.San.ve Tic.Ltd.Şti.’nin tüm hisselerini devralacağını, yine protokole işlemden tek taraflı vazgeçilmesi halinde 125.000 USD cezai şart ödeneceğinin yazıldığını, Müvekkilinin protokolde yazılı bulunan 675.000 USD’yi davalı …’a ödediği ve şirketi devir için yasal prosedürün işlemesi için davalı …’ın işlemlere başlamasını beklediğini, ancak aradan geçen uzun süreye rağmen devir işlemleri gerçekleşmediği, davalı …’ın müvekkilinin ödediği parayı da iade etmediğini, davalı …’ın diğer hissedar olan oğlunu ikna edemediğinden şirket hisselerini satmaktan vazgeçtiğini, aldığı parayı da kullandığını ve kısa süre içinde veremeyeceğini, ancak müsaade ederse oğlu ile birlikte şirket faaliyetlerine devam ederek kazanacağı gelir karşılığında aldığı parayı ve cezai şartı faizi ile birlikte ödeyeceğini, karşılığında uzun vadeli bono düzenleyebileceğini teklif ettiğini, tüm birikimini ve servetini bu yatırım için kullanan müvekkilinin verdiği parayı faizi ile birlikte fazlasıyla alacağını düşünmüş ve çaresiz bir şekilde davalı …’ın teklifini kabul ettiğini, Müvekkilinin ödediği paranın, faizi ve cezai şart karşılığında icra takibine konu 1.800.000 USD’lik bonoyu aldığı ve bonoyu aldığına dair … ile 31.12.2006 tarihli protokolü ve tutanağı düzenlendiğini, Ancak bononun vadesinde ödenmediğini, vade tarihinden icra takibinin başladığı tarihe kadar olan süreçte …’ın müvekkilini sürekli oyaladığını, şirketin yüksek gelir elde ettiğini ve malvarlığının bonoyu karşılayacağını düşünen müvekkilinin icra takibine başvurmadığını ancak davalı … ile oğlu tarafından şirketin malvarlığının eksiltildiği ve kaçırıldığını, şirketin %50 hissesinin başka bir şahsa devredildiğini öğrenince icra takibi başlattığını, iddia edildiği gibi müvekkilinin alacağının muvazaalı değil gerçek bir alacak olduğunu, yargılama sürecinde bu hususun ispat edileceğini, davacı tarafın, muvazaa iddialarını soyut iddialarla değil geçerli delillerle ispat etmesi gerektiğini belirterek, haksız ve dayanaktan yoksun davanın reddini, alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminatın davacıdan tahsilini, Yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE :
Dava Menfi Tespit davasıdır.
Mahkememizce davacının tedbir talebi ve yinelenen tedbir talebinin reddine karar verildiği, davacı tarafından İstinaf edildiği, İstinaf 16.Hukuk Dairesi tarafından “İstanbul 12.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/443 Esas sayılı dosyasında 14/06/2017 tarihli ara kararında “Tedbir talebi hakkında daha önce karar verilmiş olmakla, yinelenen talebin yerinde görülmeyip reddine” ilişkin ara kararının usulüne uygun olarak gerekçeli karar yazılması için dosyanın mahkemesine geri çevrilmesine, Davacı vekilinin istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına”, şeklinde geri çevrildiği, bunun üzerine mahkememizce talebin yeniden değerlendirildiği, 01/08/2017 tarihinde” Davacının tedbir kapsamında icra takibinin durdurulması söz konusu olamayacağı nedenle durdurma talebi yönünden reddine, ancak İİK’nun 72/3 maddesi gereğince talebin KABULÜNE, ilerde muhtemel zarar veya ziyana karşılık olarak takdir edilen %20 (1.449,96515 TL) tutarında teminat yatırılması halinde; … İcra Müdürlüğünün … takip dosyasına konu alacak yönünden icra veznesine yatan paranın alacaklı davalıya ödenmemesi için ihtiyati tedbir konulmasına,” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
Davalı … tarafından tedbir kararına itiraz edildiği ve itirazın reddine karar verildiği görülmüştür.
Davalı … vekili tarafından tedbire itirazın reddine kararının İstinaf edildiği, İstinaf 16.Hukuk Dairesi tarafından 22/02/2018 tarihinde”Davalı … vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine” karar verilmiştir.
Davacı tarafından açılan davanın dava dilekçesinde harca esas değeri 7.249 TL yazıldığı, davacı tarafından maddi hata yapıldığını, davaya konu ilgili icra dosyasındaki ödeme emrinde harca esas değerin 7.249.825,76 TL olduğunu beyan ederek, eksik harcı tamamlamıştır.
Mahkememizce davacı şirketin ticaret sicil dosyası, … İcra Müdürlüğünün … (İcra Dosyası) sayılı dosyası, İstanbul İcra Müdürlüğünün … (İcra Dosyası) sayılı dosyası, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının … (CBS Sorusturma Dosyası) sayılı dosyası ve ….Ağır Ceza dosyası celp edilmiştir.
Davacı tarafından Şirket karar defteri ve ticaret sicil gazetesi kayıtları dosyaya sunulmuştur.
Mahkememizce dava konusu senet yönünden Adli Tıp Kurumuna mürekkep yaşının tespitinin bilimsel olarak mümkün olup olmadığı hususlarında yazı yazıldığı, Adli Tıp Kurumu tarafından;
Adli Tıp Kurumu Kanunu Uygulama yönetmeliği’nin 14. madde “a” bendinde Fizik İhtisas Dairesi’nin görevleri “Mahkemeler ile hakimlikler ve savcılıklar tarafından gönderilen silah, mermi, yazı (Grafolojik- daktiloskopik), fotoğraf, resim, imza, imza niteliği taşıyan parmak izleri ile radyolojik, radyoizotop, klimatolojik materyal ve olaylarla ilgili olarak incelemeler yaparak sonucunu bir raporla tespit etmek.” olarak tanımlanmakta olduğu, yazı yaşı (mürekkep yaşı) tayinine yarayan ve halen kullanılagelen bilimsel bir metot bulunmadığı, bu sebeple Kurumumuzda ilgi tarih ve sayılı yazınızla istenilen hususta bir inceleme yapılmadığı hususlarında cevap verildiği görülmüştür.
… Asliye Ticaret Mahkemesinin … E.sayılı dosyasının mahkememiz dosyası ile birleştirildiği ancak dosyanın mahkememize gönderilmediği, birleşme kararının kesinleşip kesinleşmediği, kesinleşmiş ise anılan dosyanın mahkememize gönderilmesi hususunda anılan mahkemeye müzekkere yazıldığı ve mahkemece dosyanın İstinaf aşamasında olduğunun bildirildiği görüldü.
Davalı …’e 05/11/2018 tarihinde isticvap davetiyesi gönderilmiş, Davalı tarafın teminatın artırılması yönündeki talebinin ise reddine karar verilmiştir.
….Ağır Ceza Mahkemesi dosyasında Davalı …’in beyanın alındığı, … beyanında “Haklarımı anladım, müdafim Av. … buradadır, savunmamı burada kendim yapacağım, yakalama emrindeki kimlik bilgileri bana aittir ve benim hakkımda çıkarılmıştır dedi ve devamla; … benim kız kardeşimle nikahsız olarak birliktelikleri vardır, çocuklarıda vardır, zaman zaman benden borç para istedi, ben beyaz eşya ticareti yapatım, araba aldım sattım her türlü ticareti yaptım, bu parayı kazandım, 675000 dolar parça parça …’ya verdim, buda 2006 yılında oldu, sonradan bu parayı siz bana nasıl ödeyeceksiniz dedim, onlarda biz sana bu parayı hemen ödeyemeyiz dediler, ondan evvel bu parayı ödeyin dedim, bana bu parayı ödeyemeyiz dediler, bunu 1,8 milyon dolar olarak sana çok uzun bir zamanda ödeyelim dediler, 675000 dolarlık önceden senet yapmıştık, … kendisi benim yanımda imzalamıştı, sonra bu parayı bana ödemediler, hem … hem oğlu …ödemediler, … Medikal şirketinin sahibi …’tır, bu seneti …’tan almıştım, …’a icra takibinde bulundum, baba oğul o şirkette ortaklardı, senetler sahte değildir, zaten borçlarını kabul ediyorlar, borçlarını ödemiyorlar, 1,8 milyon dolar ödeyeceklerdi ödemediler, bende icraya koydum, beni dolandırdılar, esas dolandırılan benim, ben para vermiştim geri vermediler, senet sahte değildir gerçektir, borçlarını bana ödemiyorlar, önceki savunmalarımı da tekrar ederim, şeklinde ifade ettiği görüldü.
Mahkememizce dava konusu senet aslı ve dava dosyası ATK’na gönderilerek,
“Calibri” yazı tipinin senetteki versiyonunun resmi olarak kullanıma hangi tarihte sürüldüğü,
2006 yılında mevcut bir … programı ve Calibri yazı tipinin senetteki versiyonunun kullanımı ile senetteki yazı tipinin tezahür edip edemeyeceği,
Senet metninin iddia edildiği gibi 31/12/2006 tarihinde sürümde olan Calibri yazı tipiyle yazılıp yazılamayacağı,
Senetteki yazının bilgisayar çıktı yazısı olması nedeniyle hangi programa istinaden yazılmış olduğu ve yazı stilinin hangi stil olduğu, bu yazı stilinin hangi tarihli program veya programlarda bulunduğunun tespiti ile bu tespiti göre senedin oluşturulduğu tarih itibariyle yani düzenleme tarihi dikkate alınarak senedin program ve bu programda kullanılan yazı stili öncesinde mi sonrasında mı düzenlendiğine ilişkin dosyaya sunulan mütalaada dikkate alınarak; rapor düzenlenmesinin istenildiği anlaşıldı.
Adli Tıp Kurumu 19/03/2019 tarihli raporunda;
İlgi tarih ve sayılı yazınızla; Gönderilen bilgi ve belgeler ışığında;
“Calibri” yazı tipinin senetteki versiyonunun resmi olarak kullanıma hangi tarihte sürüldüğü,
2006 yılında mevcut bir … programı ve Calibri yazı tipinin senetteki versiyonunun kullanımı ile senetteki yazı tipinin tezahür edip edemeyeceği,
Senet metninin iddia edildiği gibi 31/12/2006 tarihinde sürümde olan Calibri yazı tipiyle yazılıp yazılamayacağı,
Senetteki yazının bilgisayar çıktı yazısı olması nedeniyle hangi programa istinaden yazılmış olduğu ve yazı stilinin hangi stil olduğu, bu yazı stilinin hangi tarihli program veya programlarda bulunduğunun tespiti ile bu tespiti göre senedin oluşturulduğu tarih itibariyle yani düzenleme tarihi dikkate alınarak senedin program ve bu programda kullanılan yazı stili öncesinde mi sonrasında mı düzenlendiğine ilişkin dosyaya sunulan mütalaada dikkate alınarak rapor düzenlenmesi istenildiği anlaşılmakla;
Adli Tıp Kurumu Kanunu Uygulama yönetmeliği’nin 14. maddesinin “a” bendinde Fizik İhtisas Dairesi’nin görevleri “Mahkemeler ile hakimlikler ve savcılıklar tarafından gönderilen silah, mermi, yazı(Grafolojik- daktiloskopik), fotoğraf, resim, imza, imza niteliği taşıyan parmak izleri ile radyolojik, radyoizotop, klimatolojik materyal ve olaylarla ilgili olarak incelemeler yaparak sonucunu bir raporla tespit etmek.” olarak tanımlanmakta olduğu;
Dolayısıyla 22/02/2019 tarih ve 2017/443 esas sayılı yazınız ile incelenmesi istenilen hususların ihtisas alanımız dışında olduğundan 2017/443 esas sayılı dosya ve eklerinin bulunduğu mühürlü torbanız açılmadan işlemsiz olarak tekrar bez torbaya konulup usulüne uygun bağlanıp mühürlenerek Mahkemenize iade edildiği hususu; şeklinde görüş ve raporu sunulmuştur.
Müdahil talebinde bulunan … mahkememize sunduğu dilekçe ile … (4) asliye ticaret mahkemesinin … esas sayılı dava dosyası ile birleştirme kararı verildiğini, birleştirme kararının kesinleşmesinden sonra davacı sıfatıyla davaya müdahil olacağımız aşikar olduğunu ancak birleştirme kararının kesinleşene kadar davada herhangi bir hak kaybı yaşanmaması için feri müdahillik talebinin kabulüne, davacı yanında davaya katılmamıza karar verilmesini talep etmiştir.
Tarafların iddia ve itirazları, davalı tarafın savunmaları, dosyaya sunulan uzman mütalaları da dikkate alınarak dava konusu senedin oluşturulma tarihine ilişkin kullanılan bilgisayar programı uyarınca mümkün olup olmadığı hususunda detaylı gerekçeli ve dayanaklı rapor sunulması için bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiştir.
Bilirkişiler 16/01/2021 tarihli raporda özetle:
10.01.2018 tarihli Sayın Öğr.Gör.Dr. …’un raporu incelendi. Bilirkişi raporunda gerekçeleri ile beraber düzenlenen senette kullanılan fontların normal kullanıcılar için 30.01.2007 tarihinden sonra kullanılabilir olduğunu ve 2006 tarihinde bu fontların kullanımının mümkün olmadığını belirtmiştir. 30 Ocak 2007 tarihinden önce Windows Vista sürümlerinde Calibri yazıtipinin 0.9 sürümünün kullanıldığını ve Ayrıca “1” ve “0” karakterlerinin senette kullanılan Calibri yazıtipinden farklı olduğunu bu nedenle senetin 30 Ocak 2007 den önce yazılamayacağını belirtmiştir.
Yukarıda bahsedilen konuda davalı ve davacı arasında senet düzenleme tarihinin tepiti için Calibri fontunun kullanılıp kullanılamayacağı hususunun heyetimiz vasıtası ile tespiti gerekli olmuştur. Dosyada bilirkişi raporları ve uzman görüşleri incelenmiştir. Fakat bu hususun tespiti için dosyada gerek bilirkişi gerek uzman gerekse internet kaynakları açısından çeşitli çelişkili bilgiler olduğundan, senet tarihinden önce kullanılabilir olan “… 2 Build 5384” sürümünün bizzat kurularak Calibri yazı tipinin hangi sürümünün kullanıldığı ve senette kullanılan sürüm ile aynı olup olmadığının tespiti gerekli olmuştur. Bu amaç ile “… 2 Build 5384” sürümü sanal bir bilgisayara kurulmuştur. Aşağıda ekran görüntülerinde Calibri 1.0 sürümünün yüklü olduğu tespit edilmiştir.
Yapılan testte davaya konu senette kullanılan Calibri fontunun, ilgili sürümünün 31.12.2006 tarihinden önce kullanılabilir olduğu tespit edilmiştir.
Sonuç olarak;
Tarafımızca incelenen ekran görüntüleri ve içerikleri rapora eklenmiş olup,
Calibri fontunun senet üzerinde yazılı olan yazı ile aynı sürümün 31.12.2006 tarihinden önce kullanılabilir olduğu,
Calibri fontunun davaya konu senedin düzenleme tarihi açısından, doğruluğu yada yanlışlığının tespiti için geçerli bir delil olarak kullanılamayacağı şeklinde görüş ve kanaatlerini sunmuşlardır.
Taraflarca rapora karşı beyan ve itirazlar sunulmuştur.
Mahkememizce bu kez dosya mali bilirkişi …’ya tevdii edilerek, davacı şirketin ticari defter ve kayıtları yerinde incelenmek suretiyle, dava konusu olan 31/12/2006 tanzim tarihli, 31/12/2015 vadeli, davacı şirketin müşterek ve müteselsil kefil olup kaşesinin bulunduğu, ödeyecek olan kişinin davalı … olduğu, 1.800.000,00 USD bedelli senet ile ilgili defter ve kayıtlarda herhangi bir kaydın yer alıp almadığı, bu senede atfen veya atıf olmaksızın, dosyamızın tarafları olan davacı şirket ile, davalılar arasında alacak – borç ilişkisi veya birbirlerine/davacı şirkete para aktarımına dair veya davacı şirketten davalılara para çıkışına dair bir kaydın yer alıp almadığının belirlenmesi hususlarında rapor hazırlanması istenilmiştir.
Mali Bilirkişi mahkememize sunduğu 29/11/2021 tarihli raporda özetle;
1. 31/12/2006 tanızim tarihli, 31/12/2015 vadeli 1.800.000,00 USD bedelli senet davacı şirketin ticari defter kayıtları ve kurumlar vergisi beyan bildirimlerinde mevcut olmadığı,
2. Davacı şirketin 2015-2016 yılı ticari defterlerinde davacı şirketi ile davalılar arasında alacak – borç ilişkisi veya birbirlerine/davacı şirkete para aktarımına dair veya davacı şirketten davalılara para çıkışma dair herhangi bir kayıt olmadığı, şeklinde görüş ve kanaatini bildirmiştir.
Tarafların rapora karşı beyan ve itirazlarını sundukları görüldü.
Davalı …’in isticvabına dair daha önceki celselerde karar verilmiş ise de, dosya kapsamı itibariyle isticvaba gerek olmadığı kanaatine varılmakla bu ara karardan rücu edilmesine karar verildi.
Netice olarak mahkememizce yapılan değerlendirmeye göre; mahkememiz dosyasında dava konusunun 31/12/2006 tanızim tarihli, 31/12/2015 vadeli 1.800.000,00 USD bedelli senet olduğu, bu senet dolayısıyla davacı şirketin borçlu olup olmadığının belirlenmesinin gerektiği anlaşılmıştır.
Söz konusu senedin incelenmesinde, ödeyecek kısmında davalı …’ın yer aldığı, müşterek müteselsil kefil kısmında ise davacı şirketin yer aldığı görülmüştür.
Davacı şirketin iddiası, bu senedin kötüniyetli olarak düzenlendiği, senet üzerinde olduğu gibi 31/12/2006 tarihinde düzenlenmediği, senette 9 yıl gibi uzun bir vade belirlenmesinin ticari hayatın gereklerine aykırı olduğu, taraflar arasnıdaki ihtilaflardan dolayı senedin sonradan davacı şirketi zarara uğratmak için düzenlendiğine yöneliktir.
Her ne kadar mahkememizce ticari defter ve kayıtlarda bilirkişi incelemesi yaptırılmış ise de, kayıtlarda senede ilişkin bir husus tespit edilememiştir.
Davacının iddiası üzerine ATK’dan yazı yaşı tespiti hususu sorulmuş olup, ATK tarafından yazı yaşı (mürekkep yaşı) tayinine yarayan ve halen kullanılagelen bilimsel bir metot bulunmadığı bildirilmiştir.
Mahkememizce senetteki yazı fontuna ilişkin alınan raporda Calibri fontunun senet üzerinde yazılı olan yazı ile aynı sürümün 31.12.2006 tarihinden önce kullanılabilir olduğu belirlenmiştir.
Davacı taraf dava konusu senedin muvazaalı olarak düzenlendiğini iddia etmiş ise de, dava konusu yapılan bonoda davacı şirketin müşterek müteselsil kefil sıfatıyla bono üzerindeki düzenleme tarihi itibari ile yetkilisi olan davalı …’ın imzasının bulunduğu, bu bağlamda davacı şirketin bononun aynı zamanda tarafı olduğu, bonoda borçlu sıfatıyla taraf olan şirketin bononun muvazaalı olarak düzenlendiğini yazılı delil ( kesin delil) ile ispatlaması gerektiği (YHGK’nun 2013/19-1622 Esas, 2015/1238 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere), bu kapsamda bononun muvazaalı olarak düzenlendiği yönünde dosyaya yazılı (kesin) delil sunulmadığından, açılan menfi tespit davasının reddine, davalı tarafından talep edilen tazminatın ise koşulları oluşmaması nedeniyle reddine karar vermek gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalı tarafların tazminat taleplerinin koşulları oluşmadığından REDDİNE,
3-Alınması gerekli harç 80,70 TL olup, peşin alınan 123,80 TL ve tamamlama harcı 123.808,90 TL’den mahsubu ile fazla alınmış olan 123.852,00 TL harcın karar kesinleştikten sonra istek halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … tarafından yatırılan gider avansından posta ve tebligat ücretinde kullanılan 100,00 TL’nin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
6-Davalılar vekille temsil olunduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 153.509,60 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine,
7-Karar kesinleşene kadar yapılacak yargılama giderlerinin davacı gider avansından karşılanmasına, karar kesinleştikten sonra bakiye gider avansının istek halinde davacıya iadesine,
Dair, HMK 345 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten başlayarak iki hafta içinde HMK 342 maddesi gereğince düzenlenmiş dilekçe ile HMK 343 maddesi uyarınca mahkememize veya başka bir mahkemeye yapılacak başvuru ile HMK 341/1 maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olarak taraf vekillerinin yüzlerine karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup anlatıldı.

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza