Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/304 E. 2019/269 K. 25.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/304 Esas
KARAR NO : 2019/269
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ: 31/01/2012
KARAR TARİHİ: 25/03/2019
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkili …nın eşi müvekkili …’ın babası olan …’nın koroner Sendrom tanısı ile davalı şirkete ait … Hastanesinin Koroner Yoğun bakım ünitesine 26/01/2011 tarihinde yatırıldığını ve davalı … ‘in de hasta doktoru olduğunu hastanın 31/01/2011 günü sabahı vefat ettiğini hasta dosyasındaki 31/01/2011 kayıt tarihli mortalitte/exitus (ölüm) raporuna göre hastaya subakut miyokart enfarktüsü tanısı konduğunu, raporun kılinikseyir ve ilaçlar başlıklı bölümünde “hastanın yatışının 2.günü Perikardiyal frotman sesi (kalp zarının sürtünmesi nedeniyle yaptığı ses ) duyuldu bunu takiben yapılan ekokardiyografik analizde ejeksiyon fraksiyonu %40 (kalbin kendisine gelen kanı ne kadarını pompaladığını gösteren değer olup normalde %60-65) sol ventrikül (kalbin kanı esas pompalayan bölümü) bölgesel duvar hareket bozukluğu, inferior bölgede hipokinezi(kalbin uç bölgesinde hiçbir hareket olmadığı ) saptandığı pulmoner arter basıncı normal, sol ventrikül hipertrofisi (kalpte yetmezliğe bağlı olarak büğüm) mevcuttu.” şeklinde semptomların açıkca saptandığını bu semptomlara göre hastanın tıbben öldüğünü yada ölmek üzere olduğunu fakat raporun devamında aynı gün hastanın durumunun hiç de raporun ilk bölümünde olduğu gibi vahim olmadığını ve endişe edecek bir halin bulunmadığının anlaşıldığını raporun devamındaki”hastanın eski elektrogramları değerlendirilidiğinde ciddi bir fark olduğu görüldü ve hastanın yatışının ikinci günü asemptomatik olması,herhangi bir aritmi,yetmezlik bulguları görülmemesi üzerine subakut koroner sendromlu hastada miyokart perfüzyon sintigrafisi iskemik araştırması kararı verildi.28/01/2011 tarihinde yapılan dipiri damolli singirafik analizde inferior bölgede geniş sıkar görüldü.Bunun üzerine hastaya herhangi bir müdahale planlanmadı” şeklindeki ifadelerin raporun önceki kısmı ile açıkca çelişkili olarak bu kez semptom olmadığı şeklinde bir tespit yapıldığını davalı doktor tarafından düzenlenen rapordaki kalp zarının sürtünmesi, kalbin kanı pompalama değerlerinin çok düşmesi,kalbin bir bölümünde hareket olmaması,sintigrafi sonucu kalbin uç kısmında geniş bir bölgede sıkar görülmesi bir arada düşünüldüğünde tıp bilimi kurallarına göre davalının müteveffa …’ya sintigrafi sonrası anjiyografi ile lüzumlu araştırmalar yapması gerekirken bunu uygulamayarak müvekkillerinin murisinin belkide ölmesine neden olduğunu eğer anjiyografi yapılmış olsaydı semptomların nereden kaynaklandığı ve kalpteki damarların durumunun ortaya çıkacağını ve ölümün engellenebileceğini davalının hasta yakınlarının anjiyografi yapılmasına ilişkin taleplerini de geçiştirdiğini ve dikkate almadığını, davalı doktorun ölüm sonrası raporu düzenlerken kusurunu gizlemeye yönelik olarak tanzim ettiğinden raporun çelişkili olduğunu diğer bir ifadeyle dosya içeriği sonradan değiştirilemediğinden nihai duruma yani hastanın miyokart enfarktüsü ile kaybedilmesine uygun bir gerekçe yaratılmak istendiğinden raporda çelişki doğduğunu,BK.41 ve 55 ve 100.maddelerine istinaden davalı doktorun kusurlu eyleminden adam çalıştıran sıfatı ile davalı şirketin sorumlu olduğunu Yargıtay uygulamasına göre davalıların müvekkillerinin murisinin ölümünden sorumlu olduklarını, müvekkillerinden birinin eşini diğerinin babasını hiç beklemedikleri bir anda kaybetmeleri nedeniyle büyük bir manevi zarar gördüklerini beyanla fazlaya ilişkin tüm hakları saklı kalmak kaydı ile her bir müvekkili için 500.000,00TL olmak üzere toplam 1.000.000,00 TL manevi tazminatın 31/01/2011 tarihinden itibaren Merkez Bankasının kısa vaadeli kredilere uyguladığı yıllık avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde; davacıların hem BK.41 ve devamı maddelerinde düzenlenen haksız fiil sorumluluğuna hemde BK.386 ve devamı maddelerinde düzenlenen vekalet akdinden kaynaklanan sorumluluğa dayandıklarını her iki sorumluluğun bir arada olamiyacağını aynı şekilde davalı … Hastanesinin adam çalıştıran sıfatı ile BK.55 ve BK.100.maddelerine istinaden sorumlu olduğunu ileri sürülmesinin de usule aykırı olduğunu teşhis ve tedavi ile ilgili davalılara yüklenebilecek herhangi bir mesleki hata veya kusur olmadığını hasta …nın rahatsızlığının sebebinin belirlenmesi için gerekli ve yeterli tüm tetkiklerin yapıldığını teşhisinin doğru olarak konulduğunu tıbbi belgelerde herhangi bir çelişki bulunmadığını kanıta dayalı tıp ilkeleri gereğince ve uluslararası tıp kurallarında belirtilen Algoritmalara göre hasta …’nın risk değerlendirilmesi yapıldığını müvekkillerinin hasta …nın, cevap dilekçesinde saydıkları Uluslararası Tıp Kaynaklarından sayılan kriterlere göre risk değerlendirmesi yaptıklarını ve düşük risk grubunda olduğunu belirlediklerini bu sebeple tüm fiziki muayene bulguları, tetkik sonuçları ve yapılan risk değerlendirmeleri neticesinde …’ya angiografi ve diğer tetkiklerin yapılması gereği olmadığına karar verilerek herhangi bir müdahale planlanmadığını ve hastanın izlemine devam edildiğini bu kararın kanıta dayalı tıp kuralları gereği olduğunu, hasta … için anjiyo yapılmasının zorunlu ve yararlı bir tetkik olmadığını müvekkillerinin hukuka aykırı bir eyleminin de olmadığını yapılan fiziki muayenelerin tettiklerin ve uygulanan tedavinin tıp biliminin tüm kurallarına uygun olarak gerçekleştirildiğini,hasta ve davacı eşi ile diğer hasta yakınlarının gerek teşhis aşamasında gerekse tedavinin tüm safhalarında doğru şekilde bilgilendirildiğini, müvekkillerinin özen ve sadakat borcuna uygun davrandıklarını meydana geldiği iddia edilen zarar ile müvekkillerinin eylemi arasında illiyet bağı olmadığını, meydana geldiği iddia edilen zarar ve talep edilen manevi tazminat miktarının fahiş ve zenginleşmeye yönelik olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce taraf delilleri toplanmış, iddia, savunma, toplanan deliller üzerinde uzman bilirkişi kurulu marifetiyle bilirkişi incelemesi yaptırılmış ve bu yönden sunulan 08/11/2013 tarihli bilirkişi kurulu raporu incelenip denetlenmiş ve mahkememizce de benimsenmiştir.
İddia, savunma, toplanan deliller ve bilirkişi raporu kapsamı birlikte değerlendirilmiştir. Davacıların murisi …’nın koroner sendrom tanısıyla davalı şirkete ait … Hastanesinin koroner yoğun bakım ünitesine 26/01/2011 tarihinde yatırıldığı, diğer davalı …’in …’nın doktoru olduğu, …’ya angriyografi ve tetkiklerin yapılması gereği olmadığına karar verilerek herhangi bir müdahale planlanmadığı ve hastanın izlenmesine devam edildiği, hastanın 31/01/2011 tarihinde vefat ettiği hususlarında taraflar arasında bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Taraflar arasındaki ihtilaf murisin rahatsızlığının kesin tanısının konulması için gerekli tüm tetkiklerin gecikmeksizin yapılıp yapılmadığı, murisin vefatında davacıların herhangi bir kusurunun bulunup bulunmadığı hususlarında toplanmaktadır.
Dava tedaviyi yapan doktorun gerekli tetkikleri yapmadığı, gereken tedaviyi uygulamadığı bu nedenle özen borcuna aykırı davrandığı iddiasına dayalıdır. BK. 386/1 maddesi hükmü dikkate alındığında davacıların murisi hasta ile davalılar arasındaki ilişkinin vekalet ilişkisi olduğu sonucuna varılmaktadır. Vekilin ifa yükümlülüğüne ilişkin BK. 390 ve 321/1 hükümleri gereğince vekil iş görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden değil, bu sonuca ulaşmak için yaptığı uğraşların özenle görülmemesinden sorumludur. Vekilin sorumluluğu genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır. Vekil işçi gibi özenli davranmak zorunda olup, hafif kusurundan bile sorumludur. O nedenle doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları (hafif de olsa) sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktorlar hastalarının zarar görmemesi için yalnız mesleki değil, genel hayat tecrübelerine göre herkese yüklenebilecek dikkat ve özeni göstermek zorundadırlar. Doktor tıbbi çalışmalarda bulunurken bazı mesleki şartları yerine getirmek, hastanın durumuna değer vermek, tıp biliminin kurallarını gözetip uygulamak, tedaviyi her türlü ihtiyat tedbirlerini alarak yapmak zorundadır. Doktor ufak bir tereddüt gösteren durumlarda bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada koruyucu tedbirler almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında seçim yaparken hastanın özelliklerini gözönünde tutmalı, onu gereksiz risk altına sokmamalı, en emin yolu tercih etmelidir. Gerçekte de mesleki bir iş gören; doktor olan vekilden ona güvenen müvekkili titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemekte haklıdır. Titiz bir özen göstermeyen vekil BK.394/1 maddesi uyarınca vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.
Bu açıklamalar ışığında dava konusu açısından değerlendirme yapıldığında, bu konuda emsal Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 1994/8557 Esas 2138 Karar sayılı 04/03/1994 tarihli kararı, 2005/11677 Esas, 18599 Karar sayılı 15/12/2005 tarihli kararı, 2004/12088 Esas, 2005/1728 Karar sayılı 07/02/2005 tarihli kararı, 2005/11653 Esas, 17791 Karar sayılı 01/12/2005 tarihli kararı ve yukarıda açıklanan Borçlar Kanunu hükümleri ve mahkememizce benimsenen bilirkişi raporunun teknik inceleme bölümündeki “… hasta doğal nedenler ile kaybedilmiştir. Uygulanan tetkik ve tedavi güncel bilgilere uygundur. Günümüzün tıbbi olanakları enfarktüs geçiren hastalarda ilk birkaç gün atlatılsa bile ölüm riskinin tümüyle ortadan kaldırabilmekten uzaktır.” yönündeki görüş ve tespit dikkate alındığında davacıların murisinin doğal nedenle vefat ettiği, uygulanan tetkik ve tedavinin güncel bilgilere uygun olduğu, günümüzün tıbbi olanaklarının enfarktüs geçiren hastalarda ilk birkaç gün atlatılsa bile ölüm riskini tümüyle ortadan kaldırabilmekten uzak olduğu, bu nedenle davacıların murisinin ölümünde davalılara atfedilecek bir kusurun bulunmadığı sonucuna ve kanaatine varılmakla yerinde görülmeyen davanın reddine karar verilmiştir.
İstanbul (Kapatılan) …Asliye Ticaret Mahkemesinin … E.sayılı dosyasından verilen karar Yargıtay 13.Hukuk Dairesi’nin 2014/43980 E.ve 2015/36163 K.sayılı 10/12/2015 tarihli kararı “Mahkemece, dosyaya biri Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve biri de Ticaret ve Borçlar Hukuku Öğretim Üyesi olan iki kişilik kuruldan bilirkişi raporu alınmak suretiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Oysaki davacılar alınan rapora itiraz etmiştir; itirazlarını destekler biçimde aldıkları özel raporları da dosyaya ibraz etmişlerdir. Alınan rapor hüküm kurmaya elverişli değildir. Hâl böyle olunca mahkemece, konusunda uzman rapor düzenlemeye ehil ve donanımlı bir Üniversiteden, aralarında konularında uzmanların bulunduğu, akademik kariyere sahip 3 kişilik bilirkişi kurulundan, davacıların itirazlarını karşılar şekilde olayda davalılara atfı kabil bir kusur olup olmadığı hususunda, nedenlerini açıklayıcı, taraf, Mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli yeni bir rapor alınarak, davalıların kusurlu olup olmadığının belirlenmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu yön göz ardı edilerek, eksik incelemeye dayanılarak, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.” hükmü ile bozulmuştur.
Mahkememizce dosya yukarıdaki esasa kaydedilerek bozma ilamına uyularak yargılamasına devam olunmuştur.
Bozma ilamı doğrultusunda bilirkişilerden rapor alınmasına karar verilmiştir. Bilirkişiler Kalp Hastalıkları Uzmanı Prof Dr…, Kalp ve İç Hastalıkları Uzmanı Prof.Dr.M…., Kalp ve Göğüs Cerrahisi Uzmanı Op.Dr…ve Dr.Öğretim Üyesi …’in mahkememize sundukları 04/05/2018 tarihli raporda …’nın kalp krizi geçirdiğini, uygulanan tetkik ve tedavilerin güncel bilgi ve kavramlara uygun olduğunu, zamanında otopsi yapılarak kişinin kalbindeki durum araştırılmamış olmakla birlikte kalp krizine bağlı bir sebepten öldüğünü, günümüz tetkik ve tedavi imkânlarının kalp krizi hastalarının ölüm riskini tümüyle ortadan kaldırmaya yetmediğini, bu sebeplerle davacıların murisinin ölümünde davalılara atfı kabil bir kusurun bulunmadığını, hastaya uygulanan tetkik ve tedavilerin güncel bilgi ve kavramlara eş deyişle tıbbî standarda uygun olduğu belirtilmekte, esasen uyuşmazlık konusu manevi zararın hastane ve hekimden talep edilebilmesinin temel koşulu olan hukuka aykrılığın (borç ihlali, vekil hasta özen borcuna aykırılığın) oluşmadığı, dolayısıyla somut olayda mal praktis (hatalı tıbbı uygulama) bulunmadığı, buna ek olarak, hastanenin sözleşme ile üstlendiği edimini yerine getirirken kendisiyle aynî sahada faaliyet gösteren (aynı durumda bulunan) ortalama düzeydeki bir hastaneden beklenen standardı sağladığı ayrıca her iki davalının da ortaya çıkan sonuçta bir kusurlarının bulunmadığı tespit edilmekle, manevi zararın hastaneden (TBK m. 116) ve hekimden talep edilebilmesi için gereken asgari koşulların oluşmadığı sonucuna varıldığı hususları belirtilmiştir.
Davacılar vekilinin rapora itirazları ve bilahare dosyaya sundukları … ve … isimli yabancı doktorlardan HMK 193 md uyarınca tıbbi mütalaa sunmaları üzerine, mütalaa hususunda beyanda bulunmak üzere davalı taraf vekillerine süre verilmiş sunulan dilekçelerinde sunulan mütalaaların eksik belgeye dayalı olduğu, daha önce yapılan bozma kararı üzerine eksikliğin giderildiği ve sunulan mütalaaların da bu bilirkişi raporundan sonra düzenlenmiş eski yazıların tekrarı mahiyetinde olduğu ve 1219 sayılı kanunun 11-13md gereğince yabancı doktorlar tarafından sunulan tıbbi mütaaların mahkememiz dosyası yönünden uzman görüşü olarak kabul edilmesine imkan bulunmadığı ve davacı tarafın yeniden rapor alınması talebinin reddini talep ediyoruz.
Dava, davacıların murisin davalı … Hastanesinde iken doktoru olan diğer davalı … tarafından üzerilerine düşen doğru ve usulüne uygun teşhis ve tedavi uygulamamaları nedeniyle, davacılar murisinin ölümüne sebep olmalarından bahisle açılan manevi tazminat davasıdır.
Mahkememizce daha önce verilen red kararı temyizi üzerine Yargıtay tarafından bozulan mahkememiz ilk kararına ilişkin bozma ilamına usulüne uygun olması nedeniyle uyulmuş ve bozma ilamındaki gerekçeler doğrultusunda dosyadaki eksiklikler giderilmiş olduğundan ve alınan bilirkişi raporu önceki raporu teyit eder mahiyette olduğu gerekli dosya kapsamı ile uyumlu açıklamaları içerdiği, denetime açık olduğu cihetiyle mahkememizce hükme esas alınması gerektiğine kanaat getirilerek davacıların davalarının subüt bulmamış olması nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Davacılar tarafınca her ne kadar davalının murislerinin meydana gelen ölümünde üzerilerine düşen yükümlülükleri ihmal ettikleri, kusurlu davrandıkları cihetiyle ölümün gerçekleştiğinden bahisle tazminat talep etmiş ve usulüne uygun kusurlu davranılmasaydı zamanında murislerine anjiyo müdahalesi yapılsaydı ölümün gerçekleşmeyeceğini belirtmişlerse de alınan raporlar ve tüm dosya kapsamıyla davacıların bu iddiasının subuta ermediğine kanaat getirilmiştir.
Bilirkişi raporlarınca teyit edildiği üzere; davalı doktor tarafından davacıların murisine uyguladığı tetkik ve tedavilerin güncel bilgi ve kavramlara uygun olduğu, davacılar murisinin kalp krizinden dolayı vefat ettiği, davalı tarafa atfedilebilecek herhangi bir kusur bulunmadığı davalı hastane yönünden de ortalama düzeydeki bir hastaneden beklenen standartları sağladığı kendilerine bir atfı kusur olmadığı bu nedenle de davacıların davasının reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM
1-Davacıların davasının reddine,
2-Harçlar yasası uyarınca alınması gereken 44,40 TL ilam harcının peşin alınan 14.824,80 TL’den düşümü ile geri kalan 14.780,40 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacıların yaptığı yargılama giderlerinin üstünde bırakılmasına,
4-Davalının yaptığı 87,25 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
5-Davalılar kendini vekille temsil ettirdiğinden Asgari Ücret Tarifesi 10. Maddesi uyarınca 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalılara verilmesine,
Dair, dava dosyasının daha önce Yargıtay denetiminden geçmiş olmasından dolayı Yargıtay Temyiz yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı oy birliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı.
Başkan …
Üye …
Üye …
Katip …