Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/774 E. 2022/55 K. 01.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/774 Esas
KARAR NO : 2022/55

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/07/2016
KARAR TARİHİ : 01/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle ;Davalı …(…Su) 12.12.2014 tarihli bayilik sözleşmesi ile sözleşmede belirlenen bölgede müvekkil şirketin bayiliğini yaptığını, davalı taraf Kartal … Noterliğinin … y. Sayılı ihtarnamesi ile sözleşmeyi tek taraflı olarak feshettiğini, davalı tarafın sözleşmeyi feshetmesinin sözleşmeni 9.3 maddesine açıkça aykırı olduğunu, davalı bayinin …nolu telefon numarasını ve bir süredir buradan alışveriş yapan müvekkil şirket müşteri portföyünü müvekkil şirket ile rekabet halindeki bir başka şirkete (…) verdiği gelen müşteri şikayetleri ve sair deliller ile anlaşıldığını, davalı bayinin, davacı müvekkil şirketin sözleşmede yazılı telefon numaralarının kullanılmadığını anlamasını önlemek için sözleşme dışı telefon numarası yazılı magnetleri bastırdığı, müşterilere dağıttığı ve siparişleri bu telefon numarası üzerinden almaya başladığını, arz edilen nedenlerle, taraflar arasındakı münakit sözleşmeyi sürelere riayet etmeden haksız olarak fesheden, keza sözleşmeye aykırı fiilleri belirlenen davalının işbu fiilleri nedeniyle müvekkil şirketin uğradığı kazanç kayıplarına karşılık, fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydı ile şimdilik 5.000,00.-TL’nin sözleşmenin feshi tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretlerinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı müvekkil su bayiliği yapmış olduğu bölgede kentsel dönüşüm faaliyetleri sebebi ile satışların ciddi anlamda düştüğünü, bu durumun satışları inanılmaz boyutta olumsuz etkilemiş ve müvekkil firma işçilerin maaşlarını dahi ödeyemeyecek duruma geldiğini, davacı taraf ise satışları artırmak için hiçbir reklam ve promosyon çalışması yapmadığını, müvekkil firmanın dağıtım için yetkilendirildiği bölge Erenköy – Caddebostan – Göztepe de bulunan noter Sokak – Tren Yolu – Yeşilbahar Sokak ile sahil arasında kalan bölge olduğunu, … bayilerine ve müşterilere haber vermeden su dolumunu yaptığı fabrikayı değiştirdiğini, kalite ve lezzet farklılığı ciddi oranda müşteri kaybına sebep olduğunu, müşterilerin cam damacana olan talebi danoenin cam damacana yapmaması üzerine müşteri kaybına sebep olduğunu, davacı şirket tarafından aylık çok yüksek miktarda damacana satış kotası konulduğu, bu kotayı tutturamayan bayiler elenmeye başlandığını, bu süreçte 1 palet damacana suyun çalındığını, davalı müvekkilin su tedarikçisi … firmasından yardım ve destek talebinde bulunduğu hale aynı akşam müdürler bayiye gelerek bilgisayar sisteminde su siparişi veren sistemi kapattıklarını, müvekkil dağıtım işi yapan 2 elemanı asgari ücretle çalıştığı halde başka su firmalarından 1.800,00 TL teklif alarak ayrılıp gittiklerini, tazminat ödemeleri de mecburen müvekkil tarafından yapıldığını, davalı müvekkil 2015 yılı Aralık ayında ihtarname göndererek işi bıraktığını bildirmek mecburiyetinde kaldığını, sözleşmenin feshinden sonra sözleşmede yazanve dava dilekçesinde belirtilen telefon numaralarından hiçbiri müvekkil uhdesinde kalmadığını, davalı müvekkilden teminat için boş bir bono alındığı ve ne amaçla kullanılacağı da bildirilmediği sadece teminat olduğu söylendiğini, izah edilen nedenlerle davacı tarafın haksız ve yersiz olarak açmış olduğu davanın reddine ve yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, taraflar arasında akdedilen bayilik sözleşmesinin haksız feshine dayalı kar kaybı tahsili istemine ilişkindir.
Dava dilekçesi, cevap dilekçesi ve sair tüm evraklar hep birlikte incelenmiştir.
Mahkememizce iddia, savunma ve toplanan deliller kapsamında tarafların ticari defter ve kayıtları da incelenmek suretiyle rapor tanzimi için dosya, turizm sektör uzmanı, muhasebe finans uzmanı ve sözleşme bilirkişinden oluşan bilirkişi heyetine tevdi edilmiş olup, sunulan 17/01/2019 tarihli bilirkişi heyeti sunmuş olduğu raporunda özetle;
“…Her şeyden önce taraflar arasında. su satışı konusunda bayilik sözleşmesi yapıldığı, sözleşmenin süresinin bir yıl süreyle uzamış olduğu İhalde davalının bu süreyi beklemeden ve yine sözleşmede öngörülen 90 gün önceden ihbarda bulunma yükümlülüğüne uymadan sözleşmeyi feshetti hususlarında taraflar arasında bir İhtilal bulunmamaktadır. Davacının iddiası, sözleşmenin haksız olarak Fesh edilmiş olduğu. bu nedenle uğranılan kar kaybının tespit edilmesi gerektiği yönündedir; Davalının iddiası ise. bölgede kentsel dönüşüm olduğu, bu durumun su satışlarını ciddi: oranda etkilediği, davacının Reklam ve promosyon çalışmaları yapmadığı, cam damacana kullanmadığı. su dolum tesisini değiştirerek su tadını ve kalitesini düşürdüğü. maliyetleri yükselttiği su sipariş sistemini kapatarak başka bayilere yönlendirme yaptığı, bölgede yeni bir bayi kurması nedeniyle herhangi bir zararının oluşmadığı, dolayısı ile yapılan fesih bildiriminin hâklı nedene dayandığı. bir an için fesih bildiriminin haklı nedene dayanmadığı kabul edilse dahi davacının kurmuş olduğu yeni bayi nedeniyle herhangi bir zararının oluşmadığı yönündedir. Bu durumda taraflar arasında ihtilaf konusu olan ve raporumuzda çözüme kavuşturulması gereken temel problemler; yapılan fesih bildiriminin haklı olup olmadığı ve buna bağlı olarlık lazminat talep etme şartlarının oluşup olaşmadığı noktalarında toplanmaktadır.
2. Taraflar arasındaki sözleşme incelendiğinde, yukarıda da ifade edilmiş olduğu üzere davalının sözleşme ilişkisini 90 gün önceden ihbarda bulunmak sureliyle süresinden önce feshedebileceği öngörülmüştür. Somut olayda davalının bu ihhar süresine uymadığı görülmektedir. Yine, taraflar arasındaki sözleşmede. su satışlarında sözleşmede yazılan telefon numaralarının kulkanılması gerektiği öngörülmüş olduğu halde. davalının sözleşmede yer alan numaraların yanı sıra ayrıca… numaralı teleton hattına ilişkin olarak magnet bastırıp kullandığı. sözleşmede yer alan telefon numaralarıfım bir kısmını … numaralı telefona yönlendirdiği. dosyada bulunan fotoğraftan davalıya ait… plakalı motorlu araçta davacıya zil olmayan “… Su” markasına ait damacananın da yer aldığı anlaşılmaktadır. Bütün bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, davalı tarafından yapılan fesih bildiriminin haklı olmadığı sonucuna varılmaktadır.
Tacir olması nedeniyle basiretli davranmakla yükümlü olan davalının bülün ihtimalleri göz önünde bulundurarak iş yapması gerektiği açıktır. Bu nedenle kentsel dönüşüm dolayısıyla su satışlarının düştüğü yönündeki iddianın kabulüne olanak yoktur. Yine davacıya 3 ay önceden bildirmde bulunmak koşuluyla sözleşmeyi Her zaman feshetme yetkisi tanındığından: davacının yukarıda yer alan iddiasını yanı sıra; reklam ve promosyon çalışmalarının yapılmadığı cam damacana kullanılmadığı, su dolum tesisinin değiştirilerek su tadının ve kalitesinin düşürüldüğü maliyetlerin yükseltildiği. su sipariş sistemini kapatarak başka bayilere yönlendirme yapıldığı yönündeki iddiaların kabulüne olanak yoktur. Ayrıca bu iddialara ilişkin olarak da herhangi bir somut delil sunulmamıştır. Dolayısıyla davalının anılan iddiaları yersiz olmaktadır.
3. Sözleşmeye aykırılık nedeniyle borçlunun sorumluluğuna ilişkin TBK. m. 112 hükmüne göre: “Borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının: bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür”. Yine TBK. m. 114 hükmüne göre: “Borçlu, genel olarak her türlü kusurdan sorumludur. Borçlunun sorumluluğunun kapsamı, işin özel niteliğine göre belirlenir. İş özellikle borçlu için bir yarar sağlamıyorsa, sorumluluk daha hafif olarak değerlendirilir.
Haksız fiil sorumluluğuna ifişkin hükümler. kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hâllerine de uygulanır”. Görüldüğü üzere anılan yasa hüküjnleri gereği, sözleşmenin haksız olarak feshedilmesi sonucu oluşan bütün zararların, müsbet ve menfi zarar kapsamında, davalılardan tahsiline karar verilmesi gerektiği açıktır. ‘
Menfi zarar uygulanacağına ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifa etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması nedeniyle uğranılan zarardır. Başka bir anlatımla, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarar olup, menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünlen sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar (Y. 15. HD.nin E. 2004/1210. K. 2004/2834 sayı ve 24.5.2004 tarihli kararı). Menfi zarar kapsamına; sözleşme yapılmasına güvenilerek başka bir sözleşme fırsatının kaçırılmasından doğan zarar, sözleşme giderleri, sözleşmenin yerine getirilmesi ve karşılık edanın kabulü için yapılan masraflar, sözleşmenin! yerine getirilmesi dolayısıyla uğranılan zarar, başka bir sözleşmenin yerine getirilmemesi nedeniyle uğranılan zarar ve dava masrafları girer (Y. 15. HD.nin E. 2004/1210, K. 2004/2834 sayi ve 24.5.2004 tarihli karar)
Müspet zarar (olumlu zarar); sözleşme nedeniyle mal varlığında artışı beklenen meblağın sözleşmenin haksız feshinden ötürü mal varlığına girhemesinden kaynaklanan zarardır. Müspet zarar; alacaklının gereği gibi ve vaktinde olan ifaya thalluk eden menfaatine tekabül eder. Yani borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirşeydi alacaklının mameleki ne vaziyette bulunacak idi ise bu vaziyetle mamelekin hali hazır vaziyeti arasındaki fark, müspet zararı oluşturur.
Yargıtay vermiş olduğu bir kararında bu hususu şu şekilde dile getirmiştir: ”… Taraflar arasında 25.1.1996 tarihinde bir yıl süreli düzenlenen hayillik sözleşmesi gereği davacıya ilk yıl mal gönderildiği ve sözleşmeye göre süre ‘hitiminden üç ay öncesi fesih ihbarı yapılmadığından bir yıl daha uzadığı, ancak davalının mal göndermediği dolayısıyla akde aykırılığın söz konusu olduğu anlaşıldığından, BK. nlar 106. maddesine göre davacının aynen ifadan vazgeçip tazminat isteyebileceği ve kar mlhrumiyetinin müspet zarar kapsamında olduğu ve davalının kusurlu olmadığını ispatlayamadığından davanın kismen kabulü(ne)” karar verilmiştir (Y. 19. HD’nin E. 2001/7287, K. 2002/4965 sayı ve 25.06.2002 tarihli kararı).
Yargıtay vermiş olduğu bir başka kararında da aynı yönde görüş belirtmiştir. Verilen karara göre: “Mahkemece sözleşmenin 4.maddesihne göre taraflar arasında tek satıcılık sözleşmesi bulunduğunu. davalının tanıtım faaliyetlerinin kendi şirket elemanlarının katılımı ile yapıldığını ve kabul ettiği, üçüncü kişilerin davacı hakkında şikayeti ve davalının davacıya eski haklı kılacak bir uyarısının bulunmadığı, prbtokole göre davacıya 1998.7999 yılları arasında dört adet özel santrifül siparişinde bıllunma yükümlülüğünün getirildiği süre dolmadan davalının sözleşmeyi feshetmesi nedenifle yükümlülüğün yerine getirilmediğini söylemenin mümkün olmadığını, bu nedene dayalı fekhin haklı olmadığını benimsenen bilirkişi raporuna göre davacının 698.515.500.7L am rak zararı 14.299.586 767.TL kar yoksunluğu kaybı bulunduğu gerekçesiyle … Reeskont faizi ile davalı Mega Medikal Ltd’den tahsili ile davacıya ödenmesine, …” dair verilen kâr: arın onanmasına hükmedilmiştir (Y. 19.HD’nin E. 2004/12406, K. 2005/8013 sayı ve 14.07.2005 tarihli kararı).
Yukarıda yer alan içtihatlar da dikkatle alındığında davacının kar mahrumiyetini talep edebileceği açıktır. Ancak somut olayda olduğu gibi İlarallar arasındaki sözleşmede aksi yönde bir hüküm bulunmaması halinde, kâr mahrumiyeti zararı hesaplanmasında davacının aynı bölgede aynı şartlarla yeni bir iş ilişkisi kurabilmesi için gerekli olan makul süre dikkate alınmalıdır. (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi E. 2016/2825 K. 2016/9158 T. 23.5.2016; Yargıtay 19. Hukuk Dairesi E. 2015/17632 K. 2016/9261 T.24.5.2016) Heyetimizce davacının yeni bir iş ilişkisi kurması için geçmesi gereken makul süre üç uy olarak değerlendirilmiştir. Taraflar arasındaki sözleşmede de davalının üç ay önceden ihbarda bulunmak suretiyle sözleşmeyi her zaman feshedebileceği öngörüldüğünden, taraflar arasındaki sözleşme uyarınca da davacının uğrayabileceği kar mahrumiyeti en fazla üç ay ile sınırlı olmaktadır. Yukarıda mali inceleme bölümünde davacının üç aylık kar mahrumiyeti 17,22 TL olarak hesaplanmıştır.
Sonuç ;
Yukarıda ayrıntılarıyla arz ettiğimiz nedenlerden dolayı bilirkişi kurulumuz ;
a)Davalı tarafından, yapılan fesih bildiriminin haklı nedene dayanmadığı, bu nedenle davacının uğradığı müspet ve menfi zararların tazmin edilmesi gerektiği,
B)Davacının müspet zarar kapsamında kar kaybından kaynaklanan zararlarını talep ettiği,
C)Davacının talep edebileceği kar mahrumiyeti tazminatının üç aylık kar kaybıyla sınırlı olduğu, buna göre davacının talep edebileceği üç aylık kar kaybının 17,22 TL olarak hesaplandığı, Sonuç ve kanaatine varılmıştır.” şeklinde görüş sunulmuştur.
Bilirkişi heyetinin sunmuş olduğu 21/08/2019 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle ;
“…1. Kök raporda ifade etmiş olduğumuz üzere, taraflar arasındaki sözleşme incelendiğinde, yukarıda da ifade edilmiş olduğu üzere, davalının sözleşme ilişkisini 90 gün önceden ihbarda bulunmak suretiyle süresinden önce feshedebileceği öngörülmüştür. Somut olayda davalının bu ihbar süresine uymadığı görülmektedir. Yine, taratlar arasındaki sözleşmede, su satışlarında sözleşmede yazılan telefon numaralarının kullanılması gerektiği öngörülmüş olduğu halde, davalının sözleşmede yer alan numaraların yanı sıra ayrıca … numaralı telefon hattına ilişkin olarak magnet bastırıp kullandığı, sözleşmede yer alan telefon numaralarının bir kısmını … numaralı telefona yönlendirdiği, dosyada bulunan fotoğraftan davalıya ait … plakalı motorlu araçta davacıya ait olmayan “… Su” markasına ait damacananın da yer aldığı anlaşılmaktadır. Bütün bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, davalı tarafından yapılan fesih bildiriminin haklı olmadığı sonucuna varılmaktadır.
Tacir olması nedeniyle basiretli davranmakla yükümlü olan davalının bütün ihtimalleri göz önünde bulundurarak iş yapması gerektiği açıktır. Bu nedenle kentsel dönüşüm dolayısıyla su satışlarının düştüğü yönündeki iddianın kabulüne olanak yoktur. Yine, davacıya 3 ay önceden bildirimde bulunmak koşuluyla sözleşmeyi her zaman feshetme yetkisi tanındığından; davacının yukarıda yer alan iddiasını yanı sıra, reklam ve promosyon çalışmalarının yapılmadığı, cam damacana kullanrılmadığı, su dolum tesisinin değiştirilerek su tadının ve kalitesinin düşürüldüğü, maliyetlerin yükseltildiği, su sipariş sistemini kapatarak başka bayilere yönlendirme yapıldığı yönündeki iddiaların kabulüne olanak yoktur. Ayrıca bu iddialara ilişkin olarak da herhangi bir somut delil sunulmamıştır. Dolayısıyla davalının anılan iddiaları yersiz olmaktadır.
2. Kök raporda ifade etmiş olduğumuz üzere, somut olayda olduğu gibi taraflar arasındaki sözleşmede aksi yönde bir hüküm bulunmaması halinde, kâr mahrumiyeti zararı hesaplanmasında davacının aynı bölgede aynı şartlarla yeni bir iş ilişkisi kurabilmesi için gerekli olan makul süre dikkate alınmalıdır (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi E. 2016/2825 K. 2016/0158 T. 23.5.2016; Yargıtay 19. Hukuk Dairesi E. 2015/17632 K. 2016/9261 T. 24.5.2016). Heyetimizce davacının yeni bir iş ilişkisi kurması için geçmesi gereken makul süre üç ay olarak değerlendirilmiştir. Taraflar arasındaki sözleşmede de davalının üç ay önceden ihbarda bulunmak suretiyle sözleşmeyi her zaman feshedebileceği öngörüldüğünden, taraflar arasındaki sözleşme uyarınca da davacının uğrayabileceği kar mahrumiyeti en fazla üç ay ile sınırlı olmaktadır. Dolayısıyla davacının bu yöndeki itirazları yersizdir.
IV. MALİ İNCELEME
…ZARARIN SATIŞA ORANI -0,04187609
BAKİ 2015 YILI SATIŞ/ZARAR PAYI – 68,88 TL
1/360 güne düşen payı TL 0,191333333 TL
90 GÜNLÜK İHBAR SÜRESİNE HESAPLANAN ZARAR PAYI -17,22TL
Davacının davalı bayi … Su-…’e verildiğinden bahsedilen satış kotaları dosyaya sunulmamıştı; o halde bir önceki yıl satışlarını hesaplamada esas alırsak, …Kurumlar vergisinde beyan edilen satış tutarına göre; bayinin bir yıl önceye göre az satıştan dolayı yıllık 68.88 TL. zarar etmiş ve bu zararın 90 güne tekebül eden kısmı (-17,22) TL dır.
V. SONUÇ
Yukarıda ayrıntılarıyla arz ettiğimiz nedenlerden dolayı bilirkişi kurulumuz,
a. Davalı tarafından, yapılan fesih bildiriminin haklı nedene dayanmadığı, bu nedenle davacının uğradığı müsbet ve menfi zararların tazmin edilmesi gerektiği,
b. Davacının müsbet zarar kapsamında , 3 ay kar kaybından kaynaklanan zararlarını talep ettiği,
c. Davacının talep edebileceği kar mahrumiyeti tazminatının üç aylık kar kaybıyla sınırlı olduğu,
d. Buna göre davacının talep edebileceği üç aylık kar kaybının 17,22-TL olarak hesaplandığı, Sonuç ve kanaatine varmış bulunmaktadır.” şeklinde görüş bildirilmiştir.
Bilirkişi heyetinin 21/09/2020 tarihinde Mahkememize sunmuş olduğu Bilirkişi Raporunda özetle ;
IV.DEĞERLENDİRME
A. Fesih Bakımından Değerlendirme
Somut olayda hukuki sorun tarallar arasındaki belirli süreli bayilik sözleşmesinin davalı tarafından feshinin haksız olup olmadığı ve bu doğrultuda davacının kar yoksunluğu talebinin yerinde olup olmadığının belirlenmesinden ibarettir. Taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi 4 yıl sürelidir. Ve sözleşme m. 9 hükmünde her iki tarafın sürenin bitmesinden en az 3 ay önce yazılı ihbarda bulunmadığı sürece sözleşmenin | yıl süre ile uzayacağı düzenlenmiştir. Bu hüküm dışında davalıya herhangi bir nedene dayanarak veya dayanmaksızın fesih hakkı tanıyan bir düzenleme de bulunmamaktadır. Bu nedenle davalının Kartal … Noterliğinin … Yevmiye Numaralı 25.12.2015 tarihli ihtamamesiyle kentsel dönüşüm alanı ilan cdilen satış bölgesinde satışların düşmesi sebebine dayalı olarak sözleşmenin 4 yıllık süresi tamamlanmadan fesih hakkını geçerli bir şekilde kullanması niümkün değildir. Davalı bu sebebe ek olarak fesih ihtarnamesinde, telefon hatlarının iptal edildiğini ve sisteme girişine engel olunduğunu beyan etmiştir. Dosya kapsamındaki bilgilere göre anılan hatların iptal edilmediği ve tamamının fesih tarihinden sonra başka numaralar yönlendirildiği sabiltir. Davacı tarafından Sayın Mahkemenin 19.7.2017 tarihli müzekkeresinde verilen cevapta, sistemin kapatılmadığı, davalının 24.12.2015 tarihinde sözleşmeyi feshettiği, başka marka su satışı yapıldığının belirlendiği ve 25-27 Aralık tarihinde sisteme müdahale edildiği bildirilmiştir. Bu yazının içeriği konusunda nihai takdir Sayın Mahkemede olmak üzere dosya kapsamında bulunan ve hangi tarihle yapıldığı belli olmayan müşteri şikayetini içeren konuşmada da müşterinin davalının başka marka su getirmekle ısrar etliğini ancak Hayat Su Markasını tercih elmeye devam ettiğini içerir şikayeti olduğu tespit edilmiştir. Dosya kapsamında bulunan ve takdiri Sayın Mahkemeye ait olmak üzere sözleşme m.5.6 hükmünde belirlenen telefon numaralarından larklı bir numarayı içeren bir magnetin fotoğrafı bulunmaktadır, ayrıca bir motorsiklet üzerinde…amblemi bulunan boş damacanaların olduğu fotoğrafın varlığı davalı tarafından inkar edilmemekle, bunun sebebinin müşterileri … almaya ikna etmek …Su damacanalarını geri almaya ikna etmek için olduğu ifade edilmekledir.
Yukarıda yer oları vakaların nihai takdiri Sayın Mahkemeye ail olmak üzere heyetimizin atanmasından önce başka bir heyetter alınan kök ve ek raporla uyumlu olarak davalının sözleşme ile kendisine tanınan bir fesih hakkına dayanmadığı ve feshin haksız olduğu sonucuna varılmıştır. Bu durumda davacının olumlu zarar kalemi olarak kar kaybim talep etmek hakkı bulunmakladır.
B. MALİ İNCELEME
DAVACI Şirketin Yasal Ticari Defterlerinin İncelenmesi;
Sayın Mahkeme tarafından verilen yerinde inceleme yetkisi ile davacı şirketin ticari deller ve kayıtları 13.07.2020 günü saat 13:00’de davacı şirketin * …Köy Mah. …Günyol Cad, …Sokak …Plaza No… B Blok” adresinde dava konusu ile sınırlı olarak incelenmiştir. Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün …sicil numaralı mükellefi davacı…Ticaret A.Ş.’nin incelenen 2014 ve 2015 yıllarına ait ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerine ait bilgiler aşağıda tablo halinde gösterildiği gibidir.
Davacı şirketin 2014 yılına ait ticari defterlerinden yevmiye defteri ve delter-i kebirin yasal süre içinde zorunlu olan açılış tasdik işlemlerinin yapıldığı, yasal zorunluluk kapsamında olan yevmiye defterlerinin kapanış tasdikinin yapıldığı, defler-i kebirde ise yasal zorunluluk kapsamında olmadığından kapanış lasdik işlemlerinin yapılmadığı görülmüştür.
Davacı şirketin 2014 yılına ait cnvanter defterini yeni defler onaylatmak yerine önçeki 2013 yılından devreden envanter defterini kullanmaya devam elmeyi tercih ettiği görülmüştür. Ancak Vergi Usul Kanunu ilgili hükümleri gereği Tasdik Yenileme işleminin 2015 yılı ocak ayı sonuna kadar yaptırılması gerekmektedir. 2014 yılı envanter defterinin 07.02.2014 tarihinde gecikmeli olarak onaylatıldığı görülmektedir. Envanter defterinde yasal zorunluluk kapsşamında olmadığından kapanış tasdik işlemlerinin yapılmadığı görülmüştür.
Bu çerçevede davacı şirketin incelemeye konu edilen 2014 yılına ait ticari defterlerinin V.U.K. 221 madde ile T.T.K. 64. madde hükümlerine göre yasal süreler içinde ve usulüne uygun şekilde açılış ve kapanış onamalarının yapıldığı tespit edilmiş olup, sahibi lehine delil olma vasfi Sayın Mahkemenin takdirlerinc bırakılmıştır.
Davacı şirketin 2015 ve 2016 yıllarında (1) sıra no.lu Elektronik Defter Genel Tebliğinde yer alan şartları taşıyan tüzel kişilik olması ile Vergi Usul Kanunu ile Türk Ticaret Kanunu’na göre tutulması zorunlu olan Yevmiye Defteri ile Defter-i Kebirde yer alması gereken bilgileri elektronik kayıt ortamında saklayarak elektronik defter biçiminde oluşturduğu lespit edilmektedir. Bu sislemde sözü edilen Yevmiye Defteri ve Defter-i Kebir yazılı olarak tutulmamaktadır. Elektronik ortamda oluşturulan defterlere ilişkin Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından belirlenen standartlara uygun bilgileri içeren ve Başkanlık Mali Mührü ile onaylanmış elektronik doysa oluşturulmakta ve E-Defter Beratı olarak tanımlanmaktadır. Ticari defterlerin elektronik ortamda tutulması hâlinde bu defterlerin açılışlarında ve kapanışlarında noter onayı aranmamaktadır. 2015 ve 2016 yıllarına ait Envanter Defterlerinin ise açılış tasdik işlemlerinin yasal süre içinde yapıldığı, yasal zorunluluk kapsamında olmadığından envanter defterleri için noler kapanış tasdiki yapılmadığı görülmüştür. Envanter defterlerinin Tasdik Yenileme ile aynı deftcr üzerinden kullanılmaya devam ettiği ve 31 Ocak 2015 ve 31 Ocak 2016 tarihine kadar olan yasat sürelerde onaylandığı görülmüştür.
Bu çerçevede davacı şirketin incelemeye konu edilen 2015 ve 2016 yılları ticari defterlerinin V.U,K. 221 maddc ile T.T.K. 64. madde hükümlerine göre yasal süreler içinde ve usulüne uygun şekilde açılış ve kapanış onamalarının yapıldığı tespit edilmiş olup, sakibi lehine delil olma vasfı Sayın Mahkemenin takdirlerine bırakılmıştır.
Davacı şirketin ticari defterleri incelendiğinde;
Dava konusu uyuşmazlığın taraflar arasında akdedilen 12.12.2014 tarihli Bayilik Sözleşmesi’nden kaynaklı olmakla beraber davacı şirketin ticari deflerlerinde 01.01.2014 yılına devreden bir başka deyişle 2013 yılından devreden bakiye tutar görülmüş olup, taraflar arasındaki ilişkinin bu tespitten söz edilen Bayilik Sözleşmesi öncesinde de bulunduğu sonucuna varılmaktadır. Cari hesap ekstresinde en son işlem kaydının 23.12.2015 tarihinde olduğu ve buna göre davacının davalıdan 821,18 TL alacaklı olduğu tespit edilmiştir.
Davacı şirketten alınan verilere göre dava konusu sözleşme döneminde; 24.12.2014-31.12.2014 tarih aralığında 1.080 adet suyun toplam kdv dahil 5.443,22 TL karşılığı, 01.01.2015-23.12.2015 tarih aralığında 38.779 adet suyun toplam kdv dahil 212.606,77 TL karşılığı İle davacıdan davalıya satıldığı tespit edilmiştir.
Bu şekilde sözleşme döneminde toplam satışın 39.859 adet ve 218.049,99 TI olduğu anlaşılmaktadır.
Kar Mahrumiyeti Hesaplanması;
Davacı şirketin 2013-2014-2015 ve 2016 yılları Kurumlar Vergisi Beyannamelerinden alınan bilgilerc göre olası hesaplamaya csas olacak kriterler aşağıda tublo haline getirilmiştir. Aynı zamanda bu tabloya davacının davalıya yapmış olduğu hasılat tutarları (kdv hariç) eklenmiştir. Davacıdan davalıya yapılan satışlar aynı zamanda davacının brüt ve net satışları içinde olan tutarlardır.
Mali tablolarda faaliyet karı, firmaların ana işlemlerinden kaynaklı ticari işlemlerin sonucunu göstermektedir. Aşağıda tablolarda açıkça görüldüğü üzcre davacı firmanın faaliyelinden açıkça zarar ettiği anlaşılmaktadır. Davacının faaliyetinden kar elde etmiş olması halinde Faaliyet Karı/Brüt Satış oranı kıstası üzerinden hareketle davalının erken fesih yolu ile yapmış olduğu döneme ait olası kat mahrumiyelti hesaplaması yapılabilecekti. Ancak davacı şirketin açıkça gerek faaliyct zararları ve gerekse dönem zararları aslında hiçbir hesaba dahi gerek kalmaksızın davacının erken fesih kar mahrumiyetinin davacının bilanço ve gelir tablosunda hissedilir bir etki yaratmayacağı bir başka deyişle davacının zarardan kara zaten dönemeyeceği sonucuna varılsa da bu kâr mahrumiyetinin olmadığı anlamında değil, bilincn ve her diam kullanılan bu yöntem ile sağlıklı hesap yapılamayacağı içindir.
Yukarıda açıklanan gerekçeler ile önceki heyet taralından bahsi geçen su satış adet tutarlarının bir önemi de olmadığı görüşüne ulaşılmakladır. Davacı taralından verilen satışlara ilişkin verilerden yola çıkılarak, mukayese ile bir hesaplama yapılması konusunda ise; davalı bayinin ortalama günlük su atış adet bilgisi (113 adet/gün), davalı bayinin 485 gün boyunca yapmış olduğu satışların ortalaması olarak alınmakta iken, davacının mukayese için vermiş olduğu yeni bayisi olan …’nın günlük su satış adet bilgisi (86 adev’gün) ise kaç günlük satışın orlalaması olduğu verilmemiştir. ‘Mukayese olunan eşyanın müsavi olması, kıyasın sıhhati için elzemdir.” Kuralı, yani birbirleri ile karşılaştırılan değerlerin birbirlerine eşit olması, karşılaştırmanın sağlıklı bir sonuca ulaşması için gereklidir. Bu nedenle, sadece davacı tarafından dosyaya verilen, dava dışı diğer bayinin denetlenebilir yerilerinden yola çıkılarak hazırlanmayan verilerden hareketle hesaplanacak bir kâr mahrumiyetinin bilimsel olamayacağı sonuç ve görüşlerine ulaşılmıştır.
Davaya konu sözleşmenin Cari Hesap Sözleşmesi başlıklı 11.3. maddesi “Bu sözleşme aynı zamanda 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 89. Maddesi hükmü anlamında cari hesap sözleşmesi niteliğindedir ve bu yönü ile Türk Ticaret Kanunu’nun Cari Hesaba ilişkin hükümlerine tabidir. Taraflar bu Sözleşme’den doğacak alacak-burçların Şirket nezdinde tutulacak bir cari hesapta takip edilmesini kabul etmişlerdir.” Şeklindedir.
Davalı şirketin 31.12.2015 tarih itibari ile davacı şirkete 498,92 TL borçlu olduğu görülmekle beraber gerek dava konusu uyuşmazlığın cari hesap alacağı olmaması ve gerekse yukarıda yer alan 11.3.sözleşme madde gereği, sözleşmede ŞİRKET olarak tanımlanan … kayıtlarına itibar edilecektir.
Ayrıca sözleşmenin 11.5, Delil Anlaşması başlıklı maddesinin “Bu Sözleşme’nin uygulanmasından doğabilecek hesap uyuşmazlıklarının çözümünde Şirket’in ticari defterleri ve bu defterlerdeki kayıtları (bilgisayar kayıtları dahil) tek taraflı kesin delil niteliğindedir. Bayi işbu sözleşme kapsamında H.M.K.193/11’nin uygulanmayacağını kabul eder.” Şeklinde olduğu da tarafların kabulündedir
Öte yandan dava konusu uyuşmazlık konusunun hesaplanmasına dair sözleşme ile belirlenen bir kriter olmadığından vc hesaplamanın davacı mali bilgilerinc göre olması gerektiğinden dosyaya ibraz edilen muhtasar beyannameler ile davalı kayıtlarının irdelendiği önceki heyete Hit satış tutarlarının da bu durumda önemli olmadığı sonucuna varılmaktadır.
Sözleşmenin 12.12.2014 tarihinde yürürlüğe girdiği ve davalı tarafından Kartal … Noterliği tarafından düzenlenen 24.12.2015 darih ve … yevmiye numaralı ihtamame ile leshedildiği tarafların kabulündedir. Sözleşme süresi 9.1. maddesine göre 4 yıl için geçerlidir ve bu süreninde deyam etmesi halinde 24.12.2018 tarihinde dolması beklenmektedir. Öte yandan sözleşmenin 9.2. ve 9.3.maddelerine göre tarafların 90 gün önceden ihbar etme koşulu ile sözleşmeyi feshedebilecekleri hükme bağlanmıştır. Önceki Bilirkişi Ileyeti tarafından kar mahrumiyeti 90 gün/3 ay için hesaplanmıştır.
Davacı vekili 17.01.2018 tarihli Bilirkişi Raporuna itiraz dilekçesinde “3 aylık süre için kazanç kaybı ile sınırlı hesaplama yapılmasına itiraz ettiklerini, rvaporda feshin sözleşmenin sona ermesinden 3 ay önce bildirim şartına bağlandığı ve aynı bölgede aymı şartlarda bir iş ilişkisi kurulmasında 3 aylık sürenin makul olduğuna dayandırıldığını, ancak davalının haksız ve ticari etiğe aykırı fiileri ile başka markaya kaymış müşterinin geri kazanılmayu çalışılması keza yeni müşteri kazanımının çok ciddi emek ve masraf yapılması gerektirdiğinden, davalının sözleşmeyi fesh etmesi ile yeni bayinin işe başlaması döneminde satış yapılmadığını, bir yıl süre için hesaplama yapılması gerektiğini, heyet tarafından bu sürenin kısıtlı tutulduğunu, taleplerinin 24.12.2015 fesih sonrası yani genel olarak 2016 yılında davalı bayi sonrası kazanç kayıplarına ilişkin olduğunu beyan etmektedir. ”
Netice itibariyle rapor içinde açıklanan gerekçeler ile davacının kar mahrumiyeti alacağının dosyaya sunulu veriler kapsamında hesap edilebilir olamayacağı sonuç ve görüşüne ulaşılmıştır. Ancak mali bilgilerden hareketle sürenin 3 ay ya da 2016 yılı sonuna kadar hesaplanması da bu noktada önem arz etmediği anlaşılmakla beraber davacının 2016 yılı mali verileri de incelemeye alınmıştır.
DAVALI Şirketin Yasal Ticari Delterlerinin İnçelenmesi;
Davalı şirketin 2015 yılına ait ticari defterlerinden yevmiye defteri, defter-i kebir ve envanter defterlerinin yasal süre içinde zorunlu olan açılış tasdik işlemlerinin yapıldığı, yasal zorunluluk kapsamında olan yevmiye defterlerinin kapanış tasdikinin yapıldığı, —defter-i kebirde ise yasal zorunluluk kapsamında olmadığından kapanış lasdik – işlemlerinin yapılm;ıdıgı görülmüştür.
İNCELEME GÜNÜ ENVANTER DEFTERİNİN YAZILI OLMADIĞI TESPİT EDİLMİŞTİR.
Bu çerçevede davalı şirketin incelemeye konu edilen 2015 yılı ticari defterlerinin V.U.K. 221 madde ile T.T.K. 64. madde hükümlerine göre yasal süreler içinde ve usulüne uygun şekilde açılış ve kapanış onamalarının yapıldığı tespit edilmiş olup, sahibi lehine delil olma vasfı Sayın Mahkemenin takdirlerine bırakılmıştır.
V. SONUÇ:
Sayın Mahkeme görevlendirmesi, dosya içeriği ve dosyada mevcut delillerin yukarıda detaylı olarak ele alınıp incelenerek değerlendirilmesi neticesinde, her türlü hukuki mütalaa ve takdir hakkı tamamı ile delillerle doğrudan temas eden muhterem Mahkemeye ait olmak üzere Bilirkişi Heyetimizce;
1. Davalının sözleşmeyi haksız olarak feshettiği, davacının olumlu zarar kalemi olarak kar kaybını talep edebileceği,
2. Yukarıda detaylı olarak izah edildiği üzere, davacının talep edebileceği kâr mahrumiyetinin dosyaya sunulu olan verilerle hesap edilmesinin bilimsel olarak mümkün olamayacağı sonuç ve görüşlerine ulaşıldığı, nihai takdiri Sayım Mahkeme Heyetine ait olmak üzere saysgılarımızla arz olunur.” yönünde görüşlere yer verildiği anlaşılmıştır.
Bilirkişi heyetinin sunmuş olduğu 07/07/2021 tarihli Bilirkişi Ek Raporunda özetle ;
“…DEĞERLENDİRME
Davacı vekili yukarıda gösterildiği üzere 21.09.2020 tarihli dilekçesinin 3 no.lu maddesinde;
3- Sayın heyetin “Mali inceleme” başlığı altında davacı şirket defter ve kayıtlarına ilişkin beyanları ve davalı ile yapılan satışlara ilişkin kısmı da zaten dosya içeriğinde mevcut olduğunu, “Kar Mahrumiyeti Hesaplanması” başlıklı bölümde ise sayın heyetin özetle; davacı şirketin inceleme dönemlerinde (2013-2016) zararda olduğu bu nedenle kar mahrumiyeti hesabı yapılamayacağı, keza davalı bayi sonrası yeni bayi (Alaattin Kara) satış bilgilerinin de eksik olduğu ve kıyaslama yapılamayacağı belirtilerek sonuç olarak kar mahrumiyetinin dosyaya sunulu bilgiler ile hesap edilmesinin bilimsel olarak mümkün olmadığının bildirildiğini,” belirtmektedir.
Oysa kök raporun 12 ve 13 no.lu sayfalarında yapılan değerlendirmede;
…Yukarıda açıklanan gerekçeler ile önceki heyet tarafından bahsi geçen su satış adet tutarlarının bir önemi de olmadığı görüşüne ulaşılmaktadır. Davacı tarafından verilen satışlara ilişkin verilerden yola çıkılarak, mukayese ile bir hesaplama yapılması konusunda ise; davalı bayinin ortalama günlük su satış adet bilgisi (113 adet/gün), davalı bayinin 485 gün boyunca yapmış olduğu satışların ortalaması olarak alınmakta iken, davacının mukayese için vermiş olduğu yeni bayisi olan …’nın günlük su satış adet bilgisi (86 adet/gün) ise kaç günlük satışın ortalaması olduğu verilmemiştir. ‘Mukayese olunan eşyanın müsavi olması, kıyasın sıhhati için elzemdir.’ Kuralı, yani birbirleri ile karşılaştırılan değerlerin birbirlerine eşit olması, karşılaştırmanın sağlıklı bir sonuca ulaşması için gereklidir. Bu nedenle, sadece davacı tarafından dosyaya verilen, dava dışı diğer bayil iden yola çıkılarak hazırlanmayan verilerden hareketle hesaplanacak bir kâr mahrumiyı bilimsel olamayacağı sonuç ve görüşlerine ulaşılmıştır.” Denmiştir.
Esas olarak su satış adetlerinin bir önem arz etmediği, …’ya ait bilgilerin sunulmasının da elzem olmadığına işaret edilmekle beraber sadece davacı iddiasına cevap verilerek adı geçen bayiye atıfta bulunulmuştur. “Mukayese olunan eşyanın müsavi olması, kıyasın sıhhati için elzemdir.’
Denilmiştir. Buna rağmen davacı tarafından sunulan davalı ile …’nın satış adetleri karşılaştırıldığında yılların dahi farklı olduğu görülmüştür.
Davacı vekili, sadece bilançonun esas alınmaması gerektiğini iddia ile bölgesel bazda karlılıktan söz etmektedir. Ancak bölgesel bayilik bazında karlılıktan söz edebilmek için sadece satış tutarlarının esas alınması ve karşılaştırılması da yeterli değildir. Maliyet muhasebesinin her bayi için ayrı ayrı hesaplanması gerekmektedir. Örneğin firma merkezinde çalışan ve bayilerle ilintili olmayan her bir giderin bayi karlılığına etkisinin yansıtılması gerekmektedir. İşin doğası gereği bu çapta bir çalışmasının yapılması da esasen mümkün değildir. Hal böyle olunca mali bilançoların bütününün değerlendirilmesi gerekmektedir. Ayrıca aksi düşünülse dahi her yılın genel ekonomik koşulları farklı olup kıyas edilen 2014-2015 ile 2015-2016 yıllarının da birbiri ile kıyas edilmesinin söz konusu olamayacaktır.
Gerekçeleri kök raporda açıklandığı üzere davacı vekilinin itiraz ve iddiaları da heyetimizce titizlikle incelenmiş ancak kök rapordaki ulaşılan görüşleri değiştirecek bir olguya rastlanmadığı için, kök raporda ulaşılan görüşlerimiz muhafaza edilmiştir.
Sayın Mahkeme görevlendirmesi, dosya içeriği ve dosyada mevcut delillerin itirazlar doğrultusunda yeniden detaylı olarak ele alınıp incelenerek değerlendirilmesi neticesinde, kök raporda ulaşılan tirecek bir olguya rastlanmadığı, her türlü hukuki mütalaa ve takdir hakkı tamamı ile delillerle doğrudan temas eden muhterem Mahkemeye ait olmak üzere Bilirkişi Heyetimizce kök raporumuzda ulaşılan ve muhafaza edilen görüşlerimize göre;
1. Davalının sözleşmeyi haksız olarak feshettiği, davacının olumlu zarar kalemi olarak kar kaybını talep edebileceği,
2. Yukarıda detaylı olarak izah edildiği üzere, davacının talep edebileceği kâr mahrumiyetinin dosyaya sunulu olan verilerle hesap edilmesinin bilimsel olarak mümkün olamayacağı sonuç ve görüşlerine ulaşıldığı, belirtilmiştir.” yönünde tespit ve görüş sunulduğu anlaşılmıştır.
Bu kapsamda somut olayımıza baktığımızda; taraflar arasında belirli süreli bayilik sözleşmesi akdedilmiş olduğu, sözleşme süresinin 4 yıl olduğu, sözleşmenin 9. Maddesine göre her iki tarafın sürenin bitmesinden en az 3 ay önce yazılı ihbarda bulunmadığı sürece sözleşmenin 1 yıl süre ile uzayacağı düzenlendiği, fesih için tanınan bu süreye ilişkin hüküm dışında davalıya herhangi bir nedenle fesih hakkı veren bir düzenleme de bulunmadığı, buradan hareketle davalının Kartal … Noterliğinin… Yevmiye Numaralı 25.12.2015 tarihli ihtamamesiyle kentsel dönüşüm alanı ilan cdilen satış bölgesinde satışların düşmesi sebebine dayalı olarak sözleşmenin 4 yıllık süresi tamamlanmadan fesih hakkını geçerli bir şekilde kullanmasının mümkün olmadığı kanaatine varılmış ise de; yukarıda ayrıntılarına yer verilen tüm raporlarda da ifade edildiği ve özellikle dosya kapsamına göre denetime elverişli tespit içeren 21/09/2020 tarihli bilirkişi kök ve 07/07/2021 tarihli ek raporda açıklandığı üzere dosya kapsamında sunulan bilgi ve belgeler ile mukayeseye esas veriler kapsamında davacının zararının ispatlanamadığı dolayısı ile zarar hesaplamasının yapılamadığı anlaşılmakla haksız feshe dayalı kar kaybı talepli işbu davanın davacı tarafça ispatlanamamış olması sebebiyle reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı olarak izah edildiği üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar yasası uyarınca alınması gereken 80,70 TL ilam harcının peşin alınan 85,39 TL’den düşümü ile geri kalan 4,69 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin üstünde bırakılmasına
4-Davalının yaptığı 50,00 TL posta giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Davalı kendini vekille temsil ettirdiğinden lehine Asgari Ücret Tarifesi gereği 5.000,00 TL ücret takdirine, bunun davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Karar kesinleştiğinde artan gider avansının ilgili tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda, kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 01/02/2022

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır