Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/66 E. 2018/1014 K. 06.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/66 Esas
KARAR NO : 2018/1014
DAVA : Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 20/01/2016
KARAR TARİHİ: 06/11/2018
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili bankanın kredi müşterisi olan dava dışı … A.Ş lehine davalı …’ in müteselsil kefaletiyle kredi kullandırıldığını, borcun ödenmemesi üzerine kredi hesabının kat edildiğini, borcun ödenmesi gerektiğinin ve kredi hesaplarının kat edildiğini içeren ihtarın muhataplara tebliğ edildiğini ancak borcun ödenmediğini, yine müvekkili bankanın kredi müşterisi olan dava dışı… A.ş lehine dava dışı…A.Ş ve davalı …’ in müteselsil kefaletiyle krediler kullandırıldığını, borcun ödenmemesi üzerine kredi hesabının kat edildiğini, aynı şekilde ihtar çekildiğini ancak borcun ödenmediğini, bunun üzerine davalı … aleyhine haciz yoluyla ilamsız takip başlatıldığını, davalılardan …A.ş’ nin kurucusu olan dava dışı …’ ın davalı …’ ın sahibi bulunduğu dava dışı … A.Ş ve … AŞ’nin Halen avukatı olduğunu, bu durumun birbirleri ile tanışıklığı olan davalıların danışıklı ve alacaklılarından mal kaçırma kastı ile hareket ettiklerinin açık kanıtı olduğunu, davalılardan …A.ş ‘ nin kurucusu olan dava dışı … ‘ ın hisselerinin tamamını 15/10/2014 tarihinde dava dışı …’ ya devrettiğini, dava dışı …’ nın ise, davalı …’ ın sahibi bulunduğu dava dışı … A.ş’ nin eski çalışanı olduğunu, bu durumda da davalıların danışıklı olarak alacaklılarından mal kaçırma kastı ile hareket ettiklerinin bir göstergesi olduğunu, davalıların aralarındaki organik bağ nedeniyle davalı …ş, diğer davalı … nam-ı müstearı olarak kabul edilmesinin gerektiğini, davalıların paravan-yapışık şirket olması nedeniyle müvekkili bankanın kesinleşmiş alacaklarını paravan şirketten talep etme hakkının bulunmadığını, muvazaalı işlemlerin tarafı olmayan ve alacaklı 3.kişi konumundaki müvekkili bankanın her türlü delille muvazayı kanıtlamasının mümkün olduğunu, davalılar tarafından MK 2.maddesi anlamında hakkın açıkça kötüye kullanılıp dürüstlük kuralına aykırı davranıldığının açık olduğunu belirterek, 103.306,51 TL alacağın alacağın tahsilini temin için …A.Ş ‘ nin menkul ve gayrimenkul malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine ihtiyati haciz konulmasına, haklı davalarının kabulüne karar verilmesini dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin … AŞ ile … AŞ’nin şirketlerinin ortağı olduğunu, bu haliyle TTK ve İİK hükümleri uyarınca tacir sıfatını haiz olmadığını, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, davacının açtığı davanın konusunun … AŞ ile … AŞ’nin kullandığı kredilere ilişkin olduğunu, bu şirketlerin iflas erteleme talebinde bulunduğunu, İstanbul… Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasından iflas erteleme kararı verildiğini, adı geçen şirketlerin ticari faaliyetlerine devam ettiğini, bu nedenle müvekkilinin paravan bir şirket kurup çalıştırmasının ticari hayatın akışına aykırı olduğunu, diğer davalı şirketin ortağı olan …’nın müvekkilinin ortağı olduğu şirketlerden herhangi birinde çalışmış olmasının bu şirketler arasında organik bağ olduğu anlamına gelmeyeceğini, davacının iddialarının mesnetsiz olduğunu belirterek davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava dilekçesi, cevap dilekçesi ve sair tüm evraklar hep birlikte incelenmiştir.
Davacı tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasındaki takibe ilişkin olarak 87816452 sayılı doğrudan borçlandırma kredisinden kaynaklanan 12.729,88 TL asıl alacak, 1.707,92 TL işlemiş faiz, 85,39 TL gider vergisi olmak üzere 14.523,19 TL ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasındaki takibe ilişkin olarak… sayılı esnek ticari krediden kaynaklanan 77.743,58 TL asıl alacak, 10.514,04 TL işlemiş faiz, 525,70 TL gider vergisi olmak üzere 88.783,32 TL toplamı 103.306,51 TL’nin davalı …Ş.’den tahsilinin talep edildiği anlaşılmıştır.
İddia, itiraz, dava dışı şirketler, …A.Ş. ve …A.Ş. ile yapılan kredi sözleşmeleri, bu sözleşmeler kapsamında davalı … ile yapılan kefalet sözleşmeleri ve kefalet limitleri, yapılan ödemeler, var ise davacının alacaklı olduğu miktar ile dava dışı şirketler ile davalılar arasındaki organik bağ iddiası da değerlendirilmek suretiyle rapor düzenlenmesi için bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş, bilirkişi heyetİ tarafından dava dosyasındaki delillerin, davalı … Akdilekin davacı aleyhine ve zararına hareket ederek borçlarını ödemeden yine aynı konuda ticari faaliyetine devam etmek üzere namı müstear şeklinde dava dışı … Şirketini kurduğunu ve böylece dava dışı şirketlerin davacı bankaya olan borçlarından yeni kurulan şirketin de sorumlu olacağını ispatlamaya yeterli gelmeyeceği yönünde rapor sunulmuştur.
Dava; davalı …’in borçlu olduğu İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına konu 14.523,19 TL ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün… Esas sayılı dosyasına konu 88.783,32 TL olmak üzere toplam 103.306,51 TL’nin muvazaa nedeniyle davalı …den tahsili istemine ilişkindir. Davacı banka tarafından dava dışı şirketler … A.Ş ve … A.Ş’ye, davalı …’in müteselsil kefaletiyle krediler kullandırıldığı, borcun ödenmemesi üzerine hesabın kat edildiği ve ihtarname gönderildiği, ihtiyati haciz kararı alınarak icra takibine girişildiği anlaşılmıştır. Davacı vekili tarafından dava dışı borçlu şirketler … A.Ş’nin %99 hissesinin, … A.Ş’nin ise tüm hisselerinin davalı …’e ait olduğu, davalı …Ş.’nin dava dışı şirketlerin avukatı olan … tarafından kurulduğu, daha sonra davalı dışı … A.Ş’nin eski çalışanı olan … tarafından devralındığı, bu nedenle davalı şirket ile dava dışı şirketler ve davalı … arasında organik bağ bulunduğu iddia edilmiştir.
Davacı banka ile dava dışı kredi borçlusu … A.Ş.arasında 07/03/2011 tarih 11.000.000,00 TL bedelli ve 15/05/2013 tarih 24.500.000,00 TL bedelli olmak üzere toplam 35.500.000,00 TL bedelli genel kredi sözleşmeleri imzalandığı, davalı …’in ise bu sözleşmeleri 35.500.000,00 TL kefalet limiti ile müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzaladığı, yine davacı banka ile dava dışı kredi borçlusu … A.Ş. arasında 29/04/2011 tarih 6.000.000,00 TL bedelli, 19/06/2012 tarih 11.000.000,00 TL bedelli ve 16/05/2013 tarih 15.100.000,00 TL bedelli olmak üzere toplam 32.100.000,00 TL bedelli genel kredi sözleşmeleri imzalandığı, davalı … ve dava dışı … A.Ş.’nin ise bu sözleşmeleri 32.100.000,00 TL kefalet limiti ile müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzaladıkları tespit edilmiştir. Borcun ödenmemesi sebebiyle takip başlatıldığı belirlenmiştir. Davacının talebi ise perdenin aralanması suretiyle alacağın davalı …Ş.’den tahsili istemine ilişkindir. Davalı …Ş.’nin sicil kayıtları incelendiğinde, … tarafından tek ortaklı olarak kurulduğu, daha sonra …’nın hisseleri devraldığı, 19/02/2018 tarihinde ise …’in tek ortaklı olarak hisseleri devraldığı belirlenmiştir.
İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasında dava dışı kredi borçluları … A.Ş.ve … A.Ş.’nin iflas davalarında, bu şirketleri temsilen …’ın vekaletname ve yetki belgesinin olmadığı ancak müdahiller …A.Ş.ve …A.Ş.’nin vekili olduğu belirlenmiştir.
Tüzel kişiler, kendilerini oluşturan kişi veya mal topluluklarından bağımsız ve ayn hukuki kişiliğe sahip olup, kendilerini oluşturan kişilerden bağımsız olarak hukuki işlemelere taraf olurlar. Tüzel kişi ile onu oluşturan üyeleri arasındaki, kişilikler ve malvarlıkları yönünden ayrılık prensibi geçerlidir ve bu prensipten ancak istisnai olarak tüzel kişiliğin kötüye kullanılması halinde uzaklaşılabilir. Yani perdenin aralanması ancak tüzel kişiliğin, üçüncü kişilerin zararları tazmin edilirken suistimal edildiği hallerde söz konusu olabilir. Tüzel kişilik perdesi; ortakların kendi kişiliklerini şirketin tüzel kişiliği ile özdeşleştirmeleri, üçüncü kişilerin şirket ortağının kendisi ile işlem yaptığını zannederken hukuken ve şeklen aslında şirket tüzel kişiliği ile hukuki ilişki içine girmeleri, üçüncü kişilerin hukuki işlemi şirket tüzel kişiliği ile mi yoksa ortakların kendileriyle mi yaptıkları konusunda bilerek ve kötüniyetle bir karmaşaya sebep olmaları, sonrasında ise hukuki ilişkiden sağlanan çıkarlardan doğrudan yararlanmalarına rağmen borçlardan kendilerinin değil şirket tüzel kişiliğinin sorumlu olduğunu ileri sürmeleri, şirket ortaklarının kişisel malvarlıklan ile şirket tüzel kişiliğine ait olan malvarlığını özdeşleştirmeleri, yani şirketin malvarlığını kendi kişisel malvarlıklan gibi kullanmaları, ortakların şirketin özkaynak yetersizliği içerisinde olduğunu bilmelerine rağmen bunu hukuki ilişkinin karşı tarafından bilerek ve isteyerek gizlemek suretiyle kötüniyetli olarak üçüncü kişinin zararına olacak şekilde davranmaları halinde aralanmaktadır ve tüzel kişilik perdesinin kanunen aralandığı durumlar hariç, tüzel kişinin borçlarından üyelerinin veya ortaklarının sorumlu tutulabilmesi için ayrılık prensibinin kötü niyetli olarak kullanılması şarttır. Tüzel kişilik perdesinin aralanarak hakim ortağın sorumlu tutulabilmesi için, hakim ortağın üçüncü kişinin zararına, kendi menfaatine bilerek kötü niyetle hareket etmesi, muvazaalı işlemler yapmış olması gerekir. Muvazaalı işlemlerin yapılmış olması, kötü niyetin varlığı bakımdan önem arz eder ve tüzel kişilik perdesinin aralanması ilkesinin maddi hukuktaki dayanağını ise dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı teşkil eder. Yargıtay kararlarında ve bilirkişi raporunda ifade edildiği gibi bir şirkete hakim olmak veya tek ortaklı bir şirketin tek ortağı olmak tüzel kişilik perdesinin aralanması için yeterli olmadığından, hakimiyetin veya tek ortağın hak ve yetkilerinin ayrılık prensibinin kötüye kullanılmasını oluşturacak biçimde kullanması gerekir. Bu nedenle kötüye kullanmanın varlığı şart olduğundan, bir kişinin veya ticaret şirketinin bir başka ticaret şirketine olan hakimiyeti, tek başına tüzel kişilik perdesinin aralanarak hakim ortağın sorumlu tutulmasının gerekçesi olamaz. Sorumluluğun oluşması için hakim ortağın, hakimiyetini şirket alacaklılarının zararına olacak şekilde kötüye kullanması gerekli ve şarttır. Öz kaynak yetersizliği içindeki bir şirketin tek ortağının aslında kendisinin üçüncü kişilerle doğrudan kuracağı hukuki ilişkilerde yavru şirketin tüzel kişiliğini bir araç olarak kullanması ve hukuki ilişkiyi üçüncü kişi ile kendisi arasında kurmak istemesine rağmen, yavru şirketi ile üçüncü kişi arasında kurması hakkın kötüye kullanımını oluşturur. Tüzel kişilik perdesinin aralanması ilkesi şirket ortaklarının şirketin tüzel kişiliğinin borçlarından sorumlu olması ya da ortakların kişisel borçlarından şirket tüzel kişiliğinin sorumlu olması amacıyla kabul edilmiş ve uygulanan bir yöntem olup sadece kötüniyetli olarak alacaklıların zararına kendi lehine hareket eden şirket hakim ortakları için geçerli olacaktır, Borca batık hale gelip borçlarını ödeyemeyen bir şirketin hakim ortağının gerek doğrudan gerekse namı müstear niteliğinde başka kişiler aracılığıyla yeni bir şirket kurduğu ve kötüniyetli olduğu iddasında, kötüniyetin ispatı ise tek bir hukuki işlem veya davranışla değil, davranışlar bütünüyle ispat edilebilir. Açıklanan konulara ilişkin olarak Yargıtay … Hukuk Dairesinin … Esas …Karar sayılı ilamında “…davacı kurumun, serbest iradesi ile uyuşmazlık konusu sözleşmeyi imzaladığı, davacının basiretli bir tacirin göstermesi gereken özen yükümlülüğüne tabi bulunduğu, davalı gerçek kişinin borçlu şirket ile diğer davalı şirketlerde ortak ve yönetici olmasının tek başına bu şirketleri kötüye kullandığı anlamına gelmeyeceği, perdenin aralanması teorisinin, tüzel kişiliğin, arkasındaki kişilerce sorumluluğun bertaraf edilmesi için kullanıldığının somut kanıtlarla ispatlanması halinde istisnai olarak uygulanabileceği, somut olayda davacının iddiasını herhangi bir delile dayandırmadığı…” gerekçeleri ile verilen kararı onadığı ve karar düzeltme yoluna başvurulması sonucunda ise Yargıtay … Hukuk Dairesinin … Esas … Karar sayılı ilamı ile karar düzeltme isteminin reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Yargıtay … Hukuk Dairesinin 28/03/2013 tarih… Esas … Karar sayılı ilamında “Davacı ile davalılardan …Şti arasında akdi ilişki bulunmadığı gibi, davalı …Şti’nin, konut satışı sözleşmesinin tarafı olan davalı … Şti’ni yükümlülüklerinden kurtarmaya ve zarara uğratmaya yönelik örtülü, kötü niyetli, muvazaalı bir faaliyetinin mevcut olduğunun da kanıtlanamadığı, şirketlerin ortaklık yapıları veya faaliyet alanlarının aynı olmasının farklı tüzel kişiliğe ve mal varlığına sahip şirketleri müştereken sorumlu tutmak için yeterli olmadığı, doktrinde tüzel kişilik perdesinin kaldırılması şeklinde ifade olunan müessesenin koşullarının somut olayda gerçekleşmediği…” belirtilerek tüzel kişilik perdesinin aralanması için kötü niyetli hareket edilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Dosya kapsamı değerlendirildiğinde; davacı vekili tarafından dava dışı borçlu şirketler … A.Ş’nin %99 hissesinin, … A.Ş’nin ise tüm hisselerinin davalı …’e ait olduğu, davalı …Ş.’nin dava dışı … A.Ş.ve … A.Ş.’nin avukatı olan … tarafından kurulduğu, daha sonra davalı dışı … A.Ş’nin eski çalışanı olan … tarafından devralındığı, bu nedenle davalı şirket ile dava dışı şirketler ve davalı … arasında organik bağ bulunduğu iddia edilmiş ise de İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasında dava dışı kredi borçluları … A.Ş.ve … A.Ş.’nin iflas davalarında, bu şirketleri temsilen …’ın vekaletname ve yetki belgesinin olmadığı, …’ın müdahiller …A.Ş.ve …A.Ş.’nin vekili olduğu, bu nedenle davacı vekilinin bu yöndeki iddialarının yerinde olmadığı, davacı banka basiretli bir tacirin göstermesi gereken özen yükümlülüğüne tabi olup dava konusu borç doğurucu sözleşmelerin ise tarafların serbest iradesi ile imzalanmış olduğu, davalı …’in, davacı aleyhine ve zararına hareket ederek, kötüniyetle borçlarını ödemeden yine aynı konuda ticari faaliyetine devam etmek üzere namı müstear şeklinde dava dışı … Şirketini kurduğunun davacı tarafından ispatlanamadığı, … A.Ş.’nin hisseleri 19/02/2018 tarihinde … tarafından devralınmış ise de, her davanın açıldığı tarihteki hukuki ve fiili duruma göre karara bağlanacağı, kaldı ki şirketlerin ortaklık yapıları veya faaliyet alanlarının aynı olmasının farklı tüzel kişiliğe ve mal varlığına sahip şirketleri müştereken sorumlu tutmak için yeterli olmadığı, tüzel kişilik perdesinin aralanması istisnai bir müessese olup davacının somut delillerle iddiasını ispatlayamadığı kanaatine varıldığından davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M :
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 35,90-TL karar ve ilam harcının peşin yatırılan 1.764,22-TL peşin harçtan mahsubu ile geriye kalan 1.728,32-TL harcın karar kesinleştiğinde istek halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafça yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Kalan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili tarafa iadesine,
6-Davalı … vekil ile temsil olunduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve taktir olunan 11.014,52-TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalı tarafa verilmesine,
Dair, huzurda bulunan taraf vekillerinin yüzlerine karşı, davalı şirketin yokluğunda, kararın tebliğinden itibaren 15 günlük kesin süre içerisinde Yargıtaya temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip …
(e-imza)
Hakim …
(e-imza)

BU EVRAK 5070 SAYILI KANUN GEREĞİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞTIR