Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/510 E. 2019/660 K. 02.07.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO: 2016/510 Esas
KARAR NO: 2019/660

DAVA : Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 04/05/2016
KARAR TARİHİ: 02/07/2019

Mahkememizde görülen Tazminata davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı arasında distiribütörlük sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmenin haksız feshi nedeni ile müvekkilinin maddi ve manevi zarara uğradıklarını, şimdilik 5.000,00 TL maddi, 10.000,00 TL manevi, 5.000,00 TL portföy tazminatının hesaplanacak tutara göre ıslah edilmek üzere bu zararın fesih tarihinden sözleşme bitiş tarihine kadar işleyecek faizi ile birlikte hesaplanarak davalıdan tahsilini talep etmiştir.

CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Öncelikle davacı … ve …’in taraf sıfatı olmadığını, müvekkilinin davacı şirket ile sözleşme imzalandığını, sözleşmenin 60 gün kala yapılması kuralına uyarak fesih işlemini yaptığını, işlemleri noter aracılığı ile yaptıklarını, davacıların ödemelerini süresinde yapmadığını bu sebeple de ticari faaliyetleri yürütmenin imkansız bir hal aldığını, 2014 yılı boyunca ödenmesi gereken borcun hiç kapatılmadığını, sözleşmenin haklı nedenlerle feshedildiğini, davanın reddini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin haksız feshedilmesi sonrasında davacıların uğradığı zararın ve denkleştirme tazminatının hesaplanarak davalıdan tahsiline yönelik tazminat davasıdır.
Davacı ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi için Bodrum … AHM’ye talimat yazılmış mahkemece resen belirlenen bilirkişi marifetiyle defterler incelenmiş bilirkişi raporunda “Davacı tarafın ticari defterlerinin delil olma vasfına sahip olduğu, Ticari defter kayıtlarından anlaşıldığı üzere dava dosyası kapsamında davalı taraf ile olan ticari ilişkileri olduğu ve 31.12.2014 yılı sonuna kadar sürdüğü, Davacı ile davalı arasında . 65.479.666.54 TL TL lik ticari alışveriş olduğu ve bu tutardan davacı tarafın davalıya 31.12.2014 sonu itibarı ile 1.490.893.37. TL. lik borçlu olduğu, 2015 yılına bu tutarın devir ettiği, ve 13.02.2015 tarihine kadar ödemesinin yapıldığı, 13.02.2015 tarihi itibarı ile davacının davalıya borcunun kalmadığı, Sözleşme gereği havale ödemelerini zamanında yaptığı ödenmemiş borcu olmadığı saptanmıştır.” şeklinde talimat raporunu sunmuştur.
Dosya mahkememizce reesen belirlenen konusunda uzman bilirkişiye tevdii edilerek birleştirici rapor hazırlaması istenmiş olup bilirkişiler 02/04/2019 tarihli raporunda ” Davacı …ŞTİ ‘nin Bodrum Asliye Hukuk Mahkemeleri tarafından hazır edilen Bilirkişi raporu kapsamında yapılan k incelememizde ; 2014 yılı resmi defter ve belgelerinin kapanış tasdikleri ile tespit edildiği envanter defterinin ibraz edilmediği – İncelenmediği, 2015 yılı Kin yevmiye ve kebir açılış tasdikleri bulunan defterlerin İncelendiği yevmiye defter kapanış tasdiğinin bildirilmediği, envanter defterinin ibraz edilmediği -incelenmediği , cari hesap dökümünün dosyada olmadığı, Davalı … A.Ş art … yevmiye, kebir, envanter açılış tasdiklerinin yaptırıldığı, ilgili yıllar defter ve ilgili yevmiye ve Envanter defter noter kapanışlarının yaptırıldığı belgelerin davalı lebine delil teşkil ettiği , cari hesap dökümleri , sözteşme-ihtarnameler tle dosya kapsamındaki tüm bilgi ve belgeler , muavin kayıtlan üzerinde yapılan inceleme sonucu dava konusu ile İlgili yapılan tespit ve değerlendirmede, ayrıntısı rapor içeriğinde yer aldığı üzere aşağıdaki sonuca ulaşılmıştır. Tarafların tacir olduğu ve aralarında cari hesap ilişkisinin olduğu, uyuşmazlığın cari hesap bakiyesindeki alacağın vaktinde ödenmediği, sonrasında ödendiği, sözleşme kapsamında bu bedellerin tahsili ile ilgili sürelerinin olduğu, ayrıca bu süreler olmasada tarafların 60 gün öncesi bildirim yapmaları durumunda sözleşmenin feshedilebileceği, yapılan tespitde ihtar tarihlerinde borcun ve vadesi dolan borcun tespit edildiği bu sürede fesih bildiriminin noter aracılığı ile yapıldığı, başka bir deyişle bu yönde davalının işbu davaya konu husularda bu sözleşmeyi noter aracılığı ile yapmış olduğu ihtarname varlığı sebebiyle haklılığının yerinde olduğu, 5 Kasım 2014 tarihindeki ihtarnamede ödemelerin ivedi yapılması yapılmaması durumunda 12.11.2014 tarihinde feshin derhal gerçekleşeceği , herdurumda 31,12.2014 itibariyle sorılanacağı ihtar edildiği anlaşılmaktadır. Mali incelemede de hem vade tarihindeki borç hem cari tarihideki borçlar izlenmiş bu borç bakiyelerinin varlığı tespit edilmiştir. Sonrasında yapılan ödemelerle risk minimize edilmiş olsa da yapılan ihtarnamede sürenin 31.12.2014 tarihi ile sınırlı olduğu anlaşılmaktadır. Sonrasında ise davalı … Firmasının davacı … firmasına tedarikte bulunmadığı cari hesap tetkikinde anlaşılmaktadır. Özetle davacının ise bu süreler sonrasında yükümlülüklerini yerine getirerek borçlarını ödediği, iade mallarını iade ettiği, cari hesap bakiyesini sıfırladığı davalı defter kayıt ve cari hesabından anlaşılmakla davacının bir alacağının kalmadığı , teminat mektuplarının davacıya iade edildiği, riskin sıfırlandığı bu ticarî ilişkiden dolayı davacının iddia ettiği tek satıcılık sözleşmesi, maddi ve manevi tazminat taleplerinin tüm bu sebeplerden dolayı yerinde olmadığı, haksız fesihin bulunmadığı” şeklinde raporunu sunmuştur.
Netice olarak mahkememizce yapılan değerlendirmede; Dava dilekçesi ile taraflar arasındaki distribütörlük sözleşmesinin, davalı tarafından haksız olarak feshedildiği, bu haksızlık karşısında 5.000,00 TL maddi, davacı yanın zedelenen ticari itibarı nedeniyle 10.000,00 TL manevi, davacı tarafın uzun yıllar boyunca oluşturulduğunu iddia ettiği müşteri alt yapısı sebebiyle 5.000 TL portföy tazminatı talep edilmiştir.
Taraflar arasında 05.05.2008 ve 01.01.2012 tarihli 2 adet distribütörlük Sözleşmesi imzalanmış olup 31.12.2014 tarihine kadar aralıksız devam etmiştir. Distribütörlük sözleşmesince, “…” il ve ilçeleri için … Şirketi distribütör olarak belirlenmiştir.
Feshin haklı olup olmadığına dair yapılan incelemeye göre; davalı şirketin distribütörlük sözleşmesini, sözleşmenin 13. maddesinde yer alan fesih bildiriminin en az 60 gün kala yapılması düzenlemesi gereği 20/10/2014 tarihinde, 31/12/2014 tarihi itibariyle geçerli olmak kaydıyla, noter kanalıyla gerçekleştirmiştir. Davalı şirket 2014 yılı Aralık ayı sonuna kadar davacı tarafa mal vermeye devam etmiştir.
Mahkememizce de dosya kapsımına göre uygun görülen ve hükme esas alınmaya elverişli olan 02/04/2019 tarihli bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere tarafların tacir olduğu ve aralarında cari hesap ilişkisinin olduğu, cari hesap bakiyesindeki alacağın davacı tarafından vaktinde ödenmediği, sonrasında ödendiği, sözleşme kapsamında bu bedellerin tahsili ile ilgili sürelerinin olduğu, ayrıca bu süreler olmasada tarafların 60 gün öncesi bildirim yapmaları durumunda sözleşmenin feshedilebileceği, yapılan tespitte ihtar tarihlerinde borcun ve vadesi dolan borcun tespit edildiği bu sürede fesih bildiriminin noter aracılığı ile yapıldığı, bu yönde işbu davaya konu hususlarda bu sözleşmeyi noter aracılığı ile yapmış olduğu fesih içerikli ihtarnamenin varlığı sebebiyle davalının haklılığının yerinde olduğu, 05/11/2014 tarihindeki ihtarnamede ödemelerin ivedi yapılması, yapılmaması durumunda 12/11/2014 tarihinde feshin derhal gerçekleşeceği , herdurumda 31/12/2014 itibariyle sonlanacağı ihtar edildiği anlaşılmaktadır.
Davacı şirket bilirkişi raporlarında da belirlendiği üzere fesih tarihine kadar borçlarını ödememiş, fesih tarihinden sonra borçlarını ödeyerek borç bakiyesini sıfırlamıştır. Yapılan bu açıklamalar sonucunda davalı tarafından noter aracılığı ile yapılan feshin haklı olduğu ve davacı tarafın feshin haksız olduğuna dair iddialarının dinlemeyeceği anlaşılmıştır. Davacı tarafından yapılan feshin haklı olduğu kanaatiyle davacı tarafın feshe dayanarak talep ettiği maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili anılan distrübütörlük sözleşme ilişkisinin TTK 122/5 maddesi kapsamında sayılması gerektiğini, bu bağlamda denkleştirme tazminatı da verilmesini talep etmiştir.
Portföy tazminatı (denkleştirme talebi) ‘nın düzenlendiği TTK 122 maddesinde “(1) Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra; a) Müvekkil, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ediyorsa, b) Acente, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak, onun tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını kaybediyorsa ve c) Somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, ödenmesi hakkaniyete uygun düşüyorsa, acente müvekkilden uygun bir tazminat isteyebilir. (2) Tazminat, acentenin son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını aşamaz. Sözleşme ilişkisi daha kısa bir süre devam etmişse, faaliyetin devamı sırasındaki ortalama esas alınır. (3) Müvekkilin, feshi haklı gösterecek bir eylemi olmadan, acente sözleşmeyi feshetmişse veya acentenin kusuru sebebiyle sözleşme müvekkil tarafından haklı sebeplerle feshedilmişse, acente denkleştirme isteminde bulunamaz. (4) Denkleştirme isteminden önceden vazgeçilemez. Denkleştirme istem hakkının sözleşme ilişkisinin sona ermesinden itibaren bir yıl içinde ileri sürülmesi gerekir. (5) Bu hüküm, hakkaniyete aykırı düşmedikçe, tek satıcılık ile benzeri diğer tekel hakkı veren sürekli sözleşme ilişkilerinin sona ermesi hâlinde de uygulanır.” hükmü yer almaktadır. Bu hüküm ile acentenin müvekkiline sağladığı müşteriler veya müvekkiline sözleşme sona erdikten sonra bu müşterilerden sağlamaya devam ettiği faydaya bir karşılık olmak üzere acenteye uygun bir tazminat talep etme hakkı tanınmış olup, müşteri (denkleştirme) tazminatı acente ve tek satıcılık sözleşmelerinde uygulama imkanı bulmaktadır. “Acente”nin tanımı TTK 102 maddesinde yapılmış olup, TTK 102 maddesi “Ticarî mümessil, ticarî vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir hukukî konuma sahip olmaksızın bir sözleşmeye dayanarak belirli bir yer veya bölge içerisinde sürekli olarak ticarî bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerden aracılık etmeyi veya bunları o tacir adına yapmayı meslek edinen kimseye acente denir.” hükmünü içermektedir. Tek satıcılık sözleşmesi ise imalatçı (yapımcı) ile tek satıcı arasındaki hukukî ilişkileri düzenleyen çerçeve niteliğinde sürekli bir sözleşmedir. Bununla yapımcı imalatının tamamına veya bir bölümüne belirli bir bölgede tekel hakkına sahip olarak satmak üzere bedeli karşılığında sadece tek satıcıya göndermeyi, buna karşılık tek satıcı da sözleşme konusu mamulleri kendi namına ve hesabına satarak bu mamullerin sürümünü artırmak için faaliyette bulunmayı üstlenir. Bu durumda somut olayda davacı ile davalı arasında TTK’da ifade bulduğu anlamda bir acentelik ilişkisi bulunmadığı, sözleşmenin “Münhasırlık” başlıklı 3. maddesinin 3/3 maddesinde “Ayrıca şirket distribütörün faaliyet bölgesinde bulunan zincir marketler (…, …, … vb.) ve hotel, restaurant ve kafeterya gibi distribütöre nazaran farklı düzeyde şirket ürünlerine odaklanmış, nihai satış noktaları da dahil olmak üzere doğrudan dağıtım ve satış yapabilir ve/veya yaptırabilir. Şirketin bu tür uygulamaları sözleşmeye aykırılık olarak nitelendirilemez.” düzenlemesinin yer aldığı, bu düzenleme ile … ve … il ve ilçelerinde davalı şirketin de mal satımı yapabileceğinin açıkça belirtildiği ve bu hususun davacının da kabulünde olduğu, bu durumda davacı tarafa davalının ürettiği ürünler ile ilgili olarak tekel hakkına haiz bir aracılık işi verilmemiş olduğu, bu nedenle davacının tek satıcı olmadığı, taraflar arasındaki ilişkinin distribütörlük-bayilik ilişkisi olduğu, denkleştirme tazminatının dava konusu sözleşmede uygulanma imkanı bulunmadığı kanaatiyle, denkleştirme tazminatına ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davanın reddine,
2-Alınması gerekli 44,40 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 341,55 TL harçtan mahsubu ile fazla alınmış olan 297,15 TL nin karar kesinleştikten sonra istek halinde davacılara iadesine,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı gider avansından kullanılan posta tebligat gideri 35,10 TL yargılama giderinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davalı taraf vekille temsil olunduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜ T uyarınca reddedilen maddi tazminat talepleri yönünden hesap ve taktir olunan 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınıp davalıya verilmesine,
6-Davalı taraf vekille temsil olunduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca reddedilen manevi tazminat talepleri yönünden hesap ve taktir olunan 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınıp davalıya verilmesine,
7- Karar kesinleşene kadar yapılacak yargılama giderlerinin davacı gider avansından karşılanmasına, karar kesinleştikten sonra bakiye avansının istek halinde taraflara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık kesin süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi.

Katip …
¸
Hakim …
¸