Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/443 E. 2019/298 K. 01.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/443 Esas
KARAR NO : 2019/298
DAVA : Kayyımlık (Ticari Şirkete Kayyım Atanması)
DAVA TARİHİ: 18/04/2016
KARAR TARİHİ: 01/04/2019
Mahkememizde görülmekte olan Kayyımlık (Ticari Şirkete Kayyım Atanması) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Müvekkili Dr. …’nun dava konusu şirketlerde %74 hissedar olduğunu (davalı taraf savunmasına göre ise %0.02 hissedar olduğu) Türkiye’de özel hastanecilik sektörünün tanınmış ve önde gelen ismi olduğunu, … yılında … Hastanesi, Alman hükümeti tarafından kendisine emanet edilen … Hastanesi, Anadolu yakasının en büyük özel hastanesi olan … Hastanesi ve İstanbul’un …’li yılların başında en büyük özel hastanesi olan … Hastanesi’ni faaliyete sokarak sürdürdüğünü, yabancı ortaklıkların kurulmakta olduğu 2000’li yılların ikinci yarısında gruba çok sayıda teklif geldiğini, … Bankası kuruluşu … ile uluslararası yatırımcılar …ve…’nin bulunduğu Konsorsiyum’la %26 hisseye karşılık 140.000.000 USD’lik öz sermaye gerçekleştirilmesi hususunda Nisan 2011 tarihinde anlaşma yapıldığını, ilk 6 ay boyunca 6 kişiden oluşan … A.Ş yönetim kuruluna davacı müvekkili …’ve eşi…’nun da katıldığını, yabancı ortaklar tarafından yönetim kuruluna atanan üyelerin baskı ve dayatmaları ile 2011 yılı sonuna doğru müvekkili ve eşinin yönetim kurulu üyeliğinden ayrılmak zorunda kaldığını, bu suretle önce yabancı konsorsiyumun eline fiilen geçen hastaneler grubunun bilahare yabancı konsorsiyumun da şirket zararlarındaki büyüme nedeniyle ortaklıktan çekilerek taraflarına şifahi olarak beyan edildiğini, hisselerini şu andaki yönetim kurulu başkanı Av. …’e bırakmalarıyla 2012 yılından itibaren bir milli servet değerindeki Türkiye’nin en önemli ve en büyük özel hastaneler grubuna dahil hastaneler ile bunları işletmek üzere kurulmuş ruhsat sahibi durumundaki davalı şirketlerin bu zatın insafına terkedilmiş duruma düşmüş olduklarını, 2011 yılı Nisan ayında holding şirkete dahil hastanelerin aylık 20.000.000 TL üzerinde bulunan cirosu ile ve yabancı ortaklıktan gelen 140.000.000 USD’nin şirket kasasında bırakılarak müvekkili tarafından yabancı fonun atadığı kişilere teslim edilmek durumunda kalınan hastaneler grubuna takriben 6 ay sonra ödeme güçlüğü ve nakit sıkıntısı içerisine girdiğini, …bank A.Ş başta olmak üzere müvekkilinin kefaletinde kullanılan 50.000.000 USD seviyesindeki kredilerle 2012 yılını çıkartamayacak hale geldiğini, şirketlerin son derece ciddi ve ağır bir kötü yönetim altında olduğunu, Ağustos 2012’den Mart 2013’e kadar hiçbir tedarikçiye ödeme yapılmadığını, 160.000.000 TL seviyesindeki şirket gelirinin akıbetinin belirsiz olduğunu, yönetimin bu gelirlerin nerede kullanıldığı ve ne şekilde sarfedildiği hususunda hesap vermediğini, açıklanan nedenlerle ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile, davalı şirketlerin iflasa sürüklenmelerinin önüne geçilebilmesi ve elde kalan tüm aktiflerin ortadan kaldırılmasını önlemek ve içerisinde kamu kurumlarının da bulunduğu şirket alacaklarının menfaatlerini korumak bakımından TTK 630/2 maddesi uyarınca davalı şirketler yönetiminin içerisinde bulunduğu ağır ihmal ve kötü yönetim dikkate alınarak yönetim hakkının temsil ve yetkilerinin kaldırılmasına, şirketlere kayyım atanmasına, davanın kabulü ile davalı şirketlerin tek kişiden ibaret yönetiminin azline, atanacak kayyım marifetiyle alınacak acil tedbirleri müteakip hesap verecek ve denetlenebilecek bir yönetim organı teşkiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle: Böyle bir davanın müvekkili şirketlere toplu şekilde açılmasının usulen mümkün olmadığını, her bir şirket hakkında ayrı dava açılması gerektiğini, davanın esasa girilmeksizin usulden reddi gerektiğini, esasa ilişkin olarak; davacının müvekkili şirketlerdeki pay oranının %74 olduğu iddiasının gerçek dışı olduğunu, davacı tarafından müvekkili şirketlere keşide edilen ihtarnamelerde ıslarla çoğunluk paya sahip olduğunu, buna rağmen mağdur oldukları algısını oluşturmaya çalıştıklarını, bu hususun gerçek dışı olduğunu, açıklanan nedenlerle; öncelikle usul itirazları dikkate alınarak davanın esasa girilmeksizin usulden reddine, mahkeme aksi kanaatte ise davacı yana dava dilekçesindeki iddiaların dayanakları ile birlikte her bir davalı firma yönünden açıklattırılmasına, davanın usulden reddine karar verilmemesi halinde yapılacak yargılama neticesinde davacı yanın haksız ve hukuki maddi dayanaktan yoksun davasının reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yandan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE :
Dava, davalı şirketlerin yönetimlerinin azliyle kayyım atanması talepli davadır.
Davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebi mahkememizin 27/07/2018 tarihli kararı ile reddine karar verilmiştir.
Mahkememizin 01.04.2019 tarihli oturumunda alınan taraf beyanları uyarınca davalılardan… A.Ş’nin İstanbul… ATM… esas sayılı dosyasıyla, … Şti’nin İstanbul… ATM… ve yine davalılardan …Şti’nin ise İstanbul …ATM…esas sayılı dosyalarından iflaslarına karar verildiği, dosyaya celp olunan belgeler üzerine anlaşılmış, bu husus taraf vekillerinin beyanları ile de teyit edilmiştir. Bunun üzerine diğer davalı …Ş ve …nin davalarının ana dosyalarından ayrılarak mahkememizin ayrı ayrı esaslarına kaydedilmesine ve ana dosyada iflaslarına karar verilen davalıların bırakılmasına karar verilmiştir.
Açılan dava, davalıların yönetim kurulunun yönetim hakkı ve temsil yetkilerinin kaldırılarak şirketlere kayyım atanmasına ilişkin dava olup, yargılama sürecinde her üç davanın da farklı mahkemelerce iflaslarına karar verildiği, iflas üzerine şirket yönetiminin masaya geçtiği, bu nedenle de açılan davaların her bir şirket yönünden ayrı ayrı konusuz kaldığı anlaşılmış olmakla, her 3 davalı yönünden davacının davasının konusuz kalmış olması nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair aşağıdaki şekilde karar verilmiş, ancak gerekçeli karar yazılırken fark edildiği üzere iflasına karar verilen Tasfiye Halinde…Şti’nin kısa hükümde unvanının Tasfiye Halinde ibaresinin yazılmamış olduğu, bu hususun HMK 304 maddesi uyarınca her zaman düzeltilebilir bir maddi hata olduğu ve yine HMK 304/1 maddesi uyarınca mahkememizce resen düzeltilebileceği yönündeki düzenleme ile gerekçeli karar taraflara tebliğ edilmemiş olduğundan ayrıca duruşma açılmasına gerek bulunmaksızın gerekli düzeltmenin de yapılmasına karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM
1-Tasfiye Halinde …Şti, … Şti ile … A.Ş’nin iflas etmiş olmaları nedeniyle bunlar yönünden açılan davanın konusuz kalmış olması nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
2-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
3-Davalıların yaptığı 100,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
4-Davalılar kendini vekille temsil ettirdiğinden lehine Asgari Ücret Tarifesi gereği 2.725,00 TL ücret takdirine, bunun davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine
Dair, HMK 345 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten başlayarak iki hafta içinde HMK 342 maddesi gereğince düzenlenmiş dilekçe ile HMK 343 maddesi uyarınca mahkememize veya başka bir mahkemeye yapılacak başvuru ile HMK 341/1 maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olarak davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yoklığında oy birliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı.
Başkan …
Üye …
Üye …
Katip …