Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/228 E. 2020/283 K. 12.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2016/228 Esas
KARAR NO:2020/283

DAVA: Alacak
DAVA TARİHİ:01/03/2016
KARAR TARİHİ:12/03/2020

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 28/05/2006 günlü ortaklık sözleşmesi neticesi … İlçesi … Köyü … Mevkki nde başlatılan inşaatların tamamlanması yapılan işin karının paylaşımının amaçlandığı davalının 7 villayı 3. Kişilere satmasına karşılık kendi yükümlülüğünü yerine getirmediğini açıklayarak satılan 7 villanın dava tarihindeki satış bedelleri esas alınarak sözleşmedeki %15 cezai şart bedelinin sözleşmeden doğan alacaklar için avans faiziyle birlikte 10.000,00.TL nin tahsili ile sözleşmenin davacı tarafça haklı olarak feshine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; sözleşmenin konusunu 7 adet villanın satımı ile karının paylaşımı olduğunu, kısa bir süre sonra tarafların anlaşmaları sonucu villaların satışının başka bir taşeron firmaya verileceğinin mutabık kalındığını, bu şekilde sözleşmenin hükümsüz hale geldiğini, uyuşmazlık ile müvekkilinin hiçbir ilgisi bulunmadığını vurgulayarak davanın reddini istemiştir.
KANITLAR VE DEĞERLENDİRİLMESİ:
Taraflar arasında 28/05/2006 tarihinde ortaklık sözleşmesi düzenlendiği buna göre taraflardan birinin sözleşmede ifade eden yükümlülüklere uyulmaması halinde diğer tarafın sözleşmeyi feshetme yetkisi olduğu, uyuşmazlık konusu değildir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu tarafların sözleşmeyi ihlal edip sözleşme hükümlerini aykırı davranıp davranmadığı ve satışı yapılan villalardan alınan ortaklık payının davacıya verilip verilmediği noktasında toplanmaktadır.
… Asliye Ticaret Mahkemesi dosyasında yapılan yargılamada taraflar arasındaki ortaklık sözleşmesi gereğince davalı yan satışa rağmen kendi edimini yerine getirmeyerek karşı yana ortaklık payını vermediği bu şekilde sözleşme hükümlerine aykırı hareket ettiği ve sözleşmenin yukarıda da açıklandığı şekilde 6.1 . Maddesindeki feshetme yetkisini haklı bir şekilde kullandığı anlaşılmakla fesihin haklı olduğunun tespiti ile davacı yanın istemiş olduğu miktarın yerinde olduğu görülmekle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkememizden verilen (… Asliye Ticaret Mahkemesi)… Esas … Karar sayılı 10/05/2013 tarihli karar Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Başkanlığının 2015/13064 E. 2015/14622 K. Sayılı ilamı ile bozulmuş olup, dosya yeni esas alarak yargılamaya devam edilmiştir.
Mahkememizce bozma sonrası yapılan yargılamada, bozma gereği dosya bilirkişiye verilmiş olup, bilirkişi … 02/08/2018 tarihli raporunda “Raporumuz içerisinde yapılan açıklamalar muvacehesinde, dosyaya mübrez belge, bilgi, davalı yana ait incelenen 2006 – 2007 – 2008 yıllarına tarafımıza sunulan Bilanço, Mizan, gelir tablosu, Cari hesaplar, Faturalar üzerinde Sınırlı olarak yapılan tespit, inceleme ve değerlendirmeler neticesinde; Davalı Şirket Muhasebe Müdürü ile yapılan iletişim neticesinde dosyaya sunulu maillerden de anlaşılacağı üzere 2006 yılı defterleri depoda bulunamadığından, Maliye Bakanlığına verilen Kurumlar Vergisi beyanı ekindeki Bilanço, Mizan ve Gelir tablosu üzerinde yapmış olduğumuz incelemeler neticesinde ;Davalı Şirketin Davacı Şirketle aralarında oluşan Ticari Münasebet 2006, 2007 ve 2008 yıllarında olduğu, Davalı Şirket Davacı ile ilgili olarak Ticari ilişkisini 120.02.031, 320.05.031 nolu hesap kodlarında muhasebeleştirdiği, 2008 sonu itibaryle taraflar arasında Cari hesapta Borç, Alacak bakiye olmadığı, Cari hesaplardaki Bakiyelerin Mizan ile uyumlu olduğu, taraflar arasındaki Cari hesap incelendiğinde Dava konusu yapılan 7 Adet Villanın 252 Nolu hesap Binalar bölümünde kayıtlı olmadığı, Aralarında Barter Komisyonu boyutunda bir ilişki olduğu” şeklinde ifadelerde bulunmuştur.
Davacı tarafın rapora itirazları üzerine davaya konusu uyuşmazlığa ilişkin uzman yeni bir bilirkişiden rapor aldırılmasına karar verilmiş dosya bilirkişiye tevdii edilerek rapor hazırlaması talep edilmiş bilirkişi raporunda “Davacı taraftan talep edilen belgeler dosyaya sunulmadığından, Davalı tarafta daha önce Bilirkişi incelemesi yapılarak raporda yer alan bilgileri tekrar ettiğinden, Davacının talep edilen belgeleri dava dosyasına sunması durumunda tekrardan inceleme yapılabilir olup Dava Dosyasında ki mevcut belgeler ışığında rapor düzenlemesine gidilebilmiştir. Öncelikle Adi Ortaklığın “vergi kanunları uygulaması açısından ortaklık adına vergi kimlik numarası” olması gerekirken Adi Ortaklığa ait VERGİ KİMLİK TESCİLİ yapılmamıştır. Mali İdareye vergi tescili için başvurulup Ortaklık numarası talep edilmediğinden “adi ortaklık için gelir stopaj, katma değer vergisi ve diğer vergi türleri” için mükellefiyet tesisi yapılmadığından Adi ortaklık VERGİSEL açıdan vücuda gelmemiştir. Vergi İdaresinden Adi Ortaklık adına Vergi Kimlik Tescili yapılmadığından da Kanunen tutulması zorunlu olan KANUNİ DEFTERLERİN (Yevmiye -Defteri Kebir – Envanter vb) Noter kanalı ile Tasdikinden de bahsedilememektedir. Yargıtay Kararına Göre Süreçlerin Değerlendirilmesi; Birinci aşamada: Ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın tüm malvarlığı (Aktif ve Pasifi ile birlikte) belirlenmelidir, yönetici ve idareci ortaktan ortaklık hesabını gösterir hesap istenmeli, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde, taraflardan delilleri sorularak toplanmalı, tasfiye memurunun belirlediği malvarlığı bilançosu taraflara tebliğ edilmeli, bu husustaki itirazları da karşılanıp, toplanacak delillere göre değerlendirilmelidir. İkinci aşamada: Ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakte çevirme işlemi (TMK.’nıın 634. vd. maddelerinde düzenlenen resmi tasfiye işlemi kıyasen uygulanmak suretiyle) gerçekleştirilmeli, şayet bu mallar mevcut değilse değerleri bilirkişi marifetiyle saptanmalıdır. Üçüncü ve son aşamada ise; Yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerden, öncelikle ortaklığın borçları ödenmeli ve ortaklardan her birinin ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payı geri verilmeli, bundan sonra bir şey artarsa, bu kazanç veya (ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse) zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilanço düzenlenmelidir.” denmiştir. Dosyadaki mevcut evraklar ve bilgiler/ Bilirkişi Raporundaki paylaşımlar ile Davalı taraftan gelen bilgilendirme ışığında Taraflar arasında ki ticari ilişki Sözleşme dışına çıkamadığı, Davacı tarafında, Sözleşmeye konu olacak Gayrimenkullerin süreçleri ile ilgili TAPU vb evrak dosyaya sunamadığından, Ortaklığın malvarlığına ilişkin Sağlıklı bilgiye ulaşılamamakla beraber,Taraflar Serbest iradeleri ile 28.5.2006 tarihinde İstanbul da düzenledikleri “ORTAKLIK SÖZLEŞMESİ” gereğince Mali İdareye (Vergi Dairesi) yapılması gereken Mükellefiyetle ilgili vergi tescilini yaptırmadıklarından Şirket Mali açıdan vücuda gelmemiştir. Mali açıdan vergi numarası olmayan firmanın tutulması zorunlu olan Kanuni Defterlerinden bu aşamada bahsedilemediğinden, Adi Ortaklığa ait Tüm Mal Varlığı (Aktif ve Pasifi ile birlikte) tespiti Mali açıdan Yapılamamaktadır. Mali İdarenin emrettiği şekilde “Tüzel kişilik kazanılmadığından” bu dava sürecinden Mali açıdan bahsedilemeyeceği,” şeklinde rapor sunmuştur.
Netice olarak mahkememizce; Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda dosya adi ortaklığın tasfiyesi amacıyla bilirkişi olarak İrfan Demirci’ye verilmiş, bu bilirkişi tarafından yapılan değerlendirmelerde 2008 yılı sonu itibari ile taraflar arasında cari hesapta borç alacak bakiyesi bulunmadığı, cari hesabın incelenmesinde dava konusu olan 7 adet villanın hesap binalar bölümünde kayıtlı olmadığı, tarafların arasında barter komisyonu boyutunda ilişki olduğu belirlenmiştir. Mahkememizce işbu bilirkişinin raporunu geç sunmuş olması da gözetilerek, davacı tarafın itirazlarının değerlendirilmesi için dosya tasfiye amacıyla yeni bir bilirkişiye verilmiş olup, bilirkişi Hüdai Bal tarafından düzenlenen raporda, ortaklığın malvarlığına ilişkin sağlıklı bilgiye ulaşılamadığı, adi ortaklığa ilişkin tüm malvarlığının tespitinin mali açıdan yapılamadığı belirtilmiştir.
Taraflar arasındaki sözleşmeye göre, davalı tarafın nakit girdiler ile ortaklığa dahil olacağı sözleşmenin 3.2 ve 4.1 maddelerinde belirlenmiş, bu husus davalı tarafın edimlerinden birisini oluşturmuş ve davacı tarafın iddiasının da davalı tarafın edimlerini yerine getirmediği şeklinde olduğu görülmüş ise de; davacı tarafın sözleşme gereği edimlerinden birisi ve en önemlisi de taşınmazların devrini sözleşmenin 3.2 maddesine göre en geç davalı tarafından hacizlerin kaldırılmasına kadar yapacağı, sözleşmenin 4.1 maddesine göre ise devrin hacizlerin kaldırılması ve davalı tarafça nakit ödemelerin yapılması ile aynı anda olacağı belirtilmiş olup, davacı taraf davalının sözleşme gereği edimlerini yerine getirmediğini 20/12/2012 tarihli dava dilekçesinin açıklanmasına dair delikçesinde belirtmiş olmakla; davalı tarafın da gerek cevap dilekçesindeki taraflar arasındaki anlaşmanın hükümsüz hale geldiğine dair beyanları, gerek bozulan karara ilişkin temyiz dilekçesindeki “davacı tarafın tapu devir yükümlülüklerini yerine getirmediği gibi karşılığında da kendilerinin nakit girdi edimlerini yerine getirmediğine ve bu sebeple karşılıklı edimlerin yerine getirilmediğinden sözleşmenin fiili olarak münfesih olduğuna dair beyanları gözetilerek;
Taraflar arasındaki adi ortaklığın karşılıklı edimlerler getirilmediği için sona erdiği, davalı tarafın davacının taşınmazların devrinin gerçekleşmediğine dair beyanlarına karşı bir ispatlı bir durum ortaya koyamadığı, 7 adet villanın yapım ve satışa hazır hale gelmesinde davacının katkısı ve dahilinin olduğunun ispatlanamadığı, bu hususta herhangi bir belge, kayıt vs delil sunulamadığı, bilirkişilerce gerek taraf kayıtlarında gerek taraflarca sunulan belgeler ve dosya kapsamı itibari ile yapılan incelemelerde de bu durumun tespit edilemediği, dolayısıyla davacı tarafın ileri sürdüğü iddialarını ispatlayamadığı kanaatiyle, bozma ilamı doğrultusunda taraflar arasındaki adi ortaklık için tasfiye konusu olacak alacak- borç durumu tespit edilemediği de gözetilerek davanın reddine karar verilmşitir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine
2-Alınması gerekli harç 54,40 TL olup, peşin alınan 135,00 TL den mahsubu ile fazla alınmış olan 80,60 TL harcın karar kesinleştikten sonra istek halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı taraf vekille temsil olunduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
5- Karar kesinleşene kadar yapılacak yargılama giderlerinin davacı gider avansından karşılanmasına, karar kesinleştikten sonra bakiye gider avansının istek halinde davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 günlük kesin süre içerisinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.12/03/2020

Katip …

Hakim …