Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/196 E. 2019/1218 K. 23.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/196 Esas
KARAR NO : 2019/1218

DAVA : Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/09/2014
KARAR TARİHİ : 23/12/2019

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Müvekkili …’ün ticaret ile uğraştığını ve kuyumculuk sektöründe faaliyet gösterdiğini, dükkanında bulunan has ve işlenmiş gerdanlık, kolye takımları, künye, kol ve cep saatleri v.s. davalı banka ile yapmış olduğu kasa sözleşmesine istinaden bankaya teslim ettiğini, davalı bankanın müvekkile ait kasanın açılacağını bildirme yükümlülüğünü yerine getirmediğini ve sözleşmeden doğan yükümlülüğünü ihlal ettiğini ve bu nedenle de zarara uğradıklarını vurgulayarak fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydıyla 2.000,00 TL’nin olay tarihi olan 29.04.2009 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP :Davalı banka vekili cevap dilekçesinde özetle: davanın HMK.nun 109. Maddesine aykırı bir şekilde kısmi dava olarak açıldığını, ancak davacı yanın talep ve itiraz ettiği tutarın kesin olarak belirlenebilir olduğunu ve kısmi dava açılamayacağını vurgulayarak, dava konusu kasa açılış işleminin 2009 yılında yapıldığını ve davacının da bu durumu 27.08.2009 tarihinde öğrendiğini, bu durumda BK.nun 72. Maddesinde tazminat isteminin zarar görenin zararını öğrendiği tarihten başlayarak ve herhalde fiilin işlendiği tarihten itibaren 10 yılın geçmesi ile zaman aşımını uğradığını, bu bakımdan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.

DELİLLER VE GEREKÇE :
Dava; Taraflar arasında düzenlenen kiralık kasa sözleşmesi gereğince edimin yerine getirilmemesi ve sözleşmeye aykırı davranılması iddiası ile zarar oluştuğu vurgulanmak suretiyle açılan tazminat davasıdır.
Kiralık kasa sözleşmesinin 20.07.2006 tarihinde düzenlendiği ve bunun yanında dosyadaki mevcut tutanaktan da malın teslim alındığına ilişkin 27.08.2009 tarihinde anılan tutanağın düzenlendiği ve bu tarihten itibaren davanın açıldığı tarih arasında yaklaşık 7 yıllık zaman geçtiği belirgindir. Bunun yanında Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığında yapılan soruşturma sonucunda takipsizlik kararı verildiği ve Bakırköy …Ağır Ceza Mahkemesinin de takipsizliğe yapılan itirazı ret ederek kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Tüm bu açıklamalar karşısında davacılar ile banka arasında 20.07.2006 tarihli kiralık kasa sözleşmesi gereğince müvekkil bankanın … Şubesinde bulunan … nolu kasanın kiralandığı, daha sonra 27.08.2009 tarihinde davacıların kasanın açılış işlemini öğrendikleri ve aradan 7 yıllık bir zaman geçtiği, BK.nun 72. Maddesine göre de zarar görenin zararı ve tazmin yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl ve her durumda fiilin işlendiği tarihten başlayarak 10 yılın geçmesi ile zaman aşımına uğrayacağı belirlenmiş olup, dava konusu işlem tarihinde yürürlükte bulunan eski BK.nun 60. Maddesinde haksız eylemden kaynaklanan taleplerin bir yıllık zaman aşımına tabi olduğu ve açıklanan hususlara bakıldığında davacının davasını zaman aşımı süresi içinde açmadığı anlaşılmakla davanın BK.nun 72/1. Maddesi gereğince zaman aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Mahkememizce verilen karar Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 2015/4801 E.-2015/11778 K.sayılı, 10/11/2015 tarihli ilamı ile ” Davacılar, davalı Banka ile yaptıkları kiralık kasa sözleşmesine dayalı olarak talepte bulunmuşlardır. Vedia alana bırakılan para ve sair misli eşyayı geri istemeye ilişkin şahsi talep hakkı kanunlarda özel hüküm bulunmadığı için genel hükümlere göre 10 yıllık zamanaşımına tabidir. Bu durumda, taraflar arasında sözleşme bulunması nedeniyle işlem tarihinde yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı BK’nın 125. maddesi gereğince 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerekirken TBK 72. (BK 60.) maddesine göre değerlendirme yapılmak suretiyle karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.” hükmü ile bozulmuştur.
Bozma sonrası mahkememizin yeni esasına kaydı yapılan dava dosyasında bilahare davacı tarafça 06.06.2016 tarihinde sunduğu dilekçe ve ekinde sunduğu 07.06.2016 tarihli harçlandırma makbuzu ile dava dilekçesinde HMK 107 maddesi uyarınca belirsiz alacak davasının değerini 1.799.907,00 TL’ye yükselttiği görülmüş ve dosyaya bu nedenle heyet tarafından yargılamasına devam olunmuştur.
Davacı tarafın gösterdiği tanıklar usulüne uygun davetiye ile çağrılmış ve duruşmada dinlenmiş, bir kısım tanığın iste talimat ile dinlemesi yapılmıştır.
Dava, özü itibariyle 6098 sayılı B.K’nun 561 vd. maddelerinde düzenlenmiş olan davalı banka nezdinde bulunan kasanın kiralanması suretiyle davalıya yüklenen saklama (vedia) sözleşmesine istinaden açılmış olan alacak davasıdır.
6098 sayılı yasanın 561.maddesinde “Saklama sözleşmesi, saklayanın, saklatanın kendisine bıraktığı bir taşınırı güvenilir bir yerde koruma altına almayı üstlendiği sözleşmedir…” ve 564.maddesindeki “Saklama sözleşmesinde bir süre belirlenmiş olsa bile, saklayan, saklatanın her zaman ileri sürebileceği istemi üzerine, saklananı bütün çoğalmaları ile birlikte geri vermekle yükümlüdür….” ve yine 565. maddesindeki “Saklayan, belirlenmiş olan sürenin sona ermesinden önce saklananı geri veremez. Ancak saklayan öngörülemeyen durumlar dolayısıyla sözleşmenin devamı saklanan için tehlikeli veya kendisi için zararlı olursa, belirlenen sürenin sona ermesinden önce de geri verebilir. Süre belirlenmemişse, saklayan, saklananı her zaman geri verebilir…” şeklindeki hükümler ile taraflar arasındaki 20.07.2006 tarihli sözleşme ve 27.08.2009 tarihli taraflar arasında düzenlenen tutanak ile Beyoğlu 6. Noterliği’nin 29.04.2009 tarihli 9843 yevmiye numaralı Düzenleme Şeklinde Tespit Tutanağı dikkate alınarak taraflar arasındaki ihtilafın çözülmesi gerektiğine kanaat getirilmiştir.
Davacı taraf, ticaretle uğraştığını, kuyumculuk yaptığını ve yurt dışından kesin dönüş yaparken yanında getirdiği altın, değerli taş ve altın ve pırlanta taşlı rolex marka saatini kendisi bulunmadan davalı tarafça kasanın açılması sonrasında toplam değeri 1.799.907,00 TL’lik kiralık kasa içerisindeki bir kısım eşyalarının kasada bulunmadığından bahisle bankanın bundan sorumlu olduğu cihetiyle bankadan talep etmiş ise de, dava dilekçesi, cevap dilekçesi, dosyada bulunan tutanaklar, dinlenen tanık beyanları ve izlenen CD kayıtları ile savcılık dosyası uyarınca davacının iddiası yerinde görülmediğinden reddine karar verilmiştir.
Kiralık kasa sözleşmesi üzerine banka tarafından kendisine teslim edilen kasayı mevcudu ile birlikte yasa gereği korumakla yükümlü olup iadesinin talebi halinde de bunu hem sözleşme hem yasa uyarınca, sözleşmenin diğer tarafı saklatana iade etmekle yükümlüdür. Ancak kiralık kasanın niteliği itibariyle içeriğinin saklayan konumunda bulunan banka tarafından bilinmesi söz konusu değildir. Bu nedenle de saklatanın kasada bulunduğunu bildirdiği eşyalara ilişkin banka ile ortaklaşa bir tutanak tutması işin niteliği gereği söz konusu değil ise de yerleşik Yargıtay kararları uyarınca ihtilaf halinde iddia edenin kasa içeriğine ilişkin hem ekonomik, hem sosyal, hem de sunacağı belgeleri itibariyle de bu hususu ispatlaması gerekir. Aksi halde noter tarafından açılmış olsun olmasın, kötü niyetli saklatanlar tarafından bankalara karşı kasa içeriğinde olmamasına rağmen, ilgili bankayı itham edip bunları talep etme hakkı verilmiş olur ki yasa koyucu hiç bir zaman için kötü niyetli, dürüst olmayan davranışları korumaz.
Davacı tarafça Türkiye’ye kesin dönüş yapmadan önce yurt dışında kuyum sektöründe çalıştığı, dosyaya sunduğu bir kısım belge ve bilgilerle ve yine fotoğraflarla sabit ise de; özellikle çantada olduğunu iddia etmesine rağmen kendisi olmadan, noter huzurunda, yokluğunda açılan, çantasının içinde olmadığını iddia ettiği 18 ayar pırlanta taşlı rolex saat yönünden bu saatin özellikle 2. El değerini koruyan bir marka olması nedeniyle belgelerinin de hele ki 18 ayar ve pırlanta taşlı olması nedeniyle daha bir ihtimamlı olarak saklanması ve muhafazası gerekmesine rağmen, davacı tarafça bu saate ilişkin herhangi bir belgenin(Fatura, garanti belgesi, sahiplik belgesi v.s), bilginin sunulmadığı, keza gerek bu saat gerekse diğer kasa mevcudu ile ilgili yurt dışından gelirken gümrük idaresine yapmış olduğu herhangi bir beyanının da bulunmadığı, bu kadar yüksek oranda bir kıymetli taş ve kuyum eşyasının bu şekilde beyan olmadan gümrükten geçirmiş olmasının ayrıca hayatın olağanına uygun düşmediği ve dinlenen tanık beyanlarında kendi içinde hem valizin boyu, rengi, ebatı hem de içeriğine ilişkin çelişkilerin olması da dikkate alındığında, davacının davalıdan talep ettiği ve çanta içerisinde olmasına rağmen teslim alırken içinde olmadığını iddia ettiği eşyalara ilişkin iddiasının mahkememizce subuta ermediğine kanaat getirilmiştir.
Davacı tarafın iddiasının ve sunduğu belgelerin yanında, davacı tarafın yokluğunda her ne kadar banka tarafından tüm usul işletilerek kasa açılışı yapılması gerekmesine rağmen yapılmamış ise de, kasanın dosya içerisinde bulunan ve mahkememiz heyetince izlenen CD içeriğine göre bulunduğu yerden çıkarılması anından masa üzerine konulması, açılması, içerisindeki bir kısım saklananların masa üzerine indirilmesi ve bu süreçteki geçen zaman içerisinde kasa mevcudunun sayısal itibariyle fazlalığı ve küçük kuyum parçaları ile set halindeki bir kısım kuyum eşyalarının bulunması nedeniyle tespitinin kasanın açılma ve tutanağa bağlanarak kapanma süreci için oldukça uzun zaman alacak olması nedeniyle yine CD’de yapılan izlemede çantadan çıkarılanların, çıkarıldığı bölmelere, çıkarıldıkları şekli ile tek tek noter huzurunda yerleştirildiği, çantanın kasadan alınıp, noter huzurunda masaya konulup açılması ve içerisindekilerin masaya dizilmesinden tekrar toplanması anına kadar görüntülerden net olarak anlaşıldığı üzere herhangi bir eksiltmenin, parçanın alınmasının söz konusu olmadığı ve yine çantaya yerleştirilen eşyaların usulüne uygun olarak noter huzurunda yan gözleri mühürlenmeksizin üst fermuar kısmı mühürlenmek suretiyle çantanın aynı şekilde yerlerine konulduğu ve davacının iddiasının aksine yan gözlerde çıkarılan ne ise aynı şeylerin görüntü itibariyle tekrar aynı gözlere yerleştirildiği, bu haliyle çanta yan gözlerinin büyüklükleri de dikkate alındığında içerisinden çıkarılan ve konulan şeylerin aynı olduğu, zira bu hususun bilahare davacı tarafın vekili ile birlikte bankaya gidip kasasını açtırması anında tutulan 27.08.2009 tarihli çanta içerisinde olmadığı iddia edilen eşyaların bildirildiği tutanağın tutulduğu gündeki kamera kaydında yapılan izlemeden çantanın noter tarafından mühürlendiği haliyle kasada olduğu, kasadan çıkarıldığında mührün korunduğu, gerek mühürlü tarafın, gerekse yan gözlerin aynı şekilde olduğu mahkememizce CD izlenmek suretiyle tespit edilmiş olup, davacı tarafın kasa içeriğinde olmadığını iddia ettiği hususların tutulan noter tutanağı, kasanın noter tarafından mühürlenmesi ve davacı tarafça yapılan başvuruda açılması anına da mührün korunuyor olması ile çantanın noter tarafından eşyalarının içine yerleştirildiği şekilde muhafaza edilmiş olduğu dikkate alındığında davacının iddiasının subuta ermediğine kanaat getirilmiş ve bu nedenle de davasının reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM
1-Davacının davasının reddine,
2-Harçlar yasası uyarınca alınması gereken 44,40 TL ilam harcının peşin alınan 30.772,20 TL’den düşümü ile geri kalan 30.727,80 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin üstünde bırakılmasına
4-Davalı kendini vekille temsil ettirdiğinden lehine Asgari Ücret Tarifesi gereği 77.228,61 TL ücret takdirine, bunun davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine
Dair, dava dosyasının daha önce Yargıtay denetiminden geçmiş olmasından dolayı Yargıtay Temyiz yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı oy birliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı.

Başkan
E-imza
Üye
E-imza
Üye
E-imza
Katip
E-imza