Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1010 E. 2019/1121 K. 26.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/1010 Esas
KARAR NO : 2019/1121

DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/10/2016
KARAR TARİHİ : 26/11/2019

Mahkememizde görülen Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davalı … ile yaptığı hisse devir sözleşmesi uyarınca … şirketinin %64 hisselerini aldığını, davalı …Şti nin hisseleri alınan şirkete ilişkin bilançoların sunularak güven verildiğini, ancak şirketin alacakları olarak gösterilen miktarların tahsili mümkün olmadığı, bu sebeple tahsil işlemi başlatılmayarak müvekkilinin kandırıldığını, müvekkilinin bu alacaklarda hesaplanması ile ödediği tutar dolayısıyla zarara uğradığını, oluşan davalının hissesine tekabül eden fark bedelinin 30.000,00 TL sinin fili ödeme tarihi olan 11/05/2015 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiz ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.

CEVAP: Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının açtığı davanın belirsiz alaak olarak açılmasının mümkün olmayacağını, davacı tarafından gönderilen 12/01/2016 tarihli ihtarnamede … şirketi nezdinde 1.576,464,89 TL zararın olduğunu, diger davalı Nexusa gönderilen 19/02/2016 tarihli ihtarnamede ise 1.845.385,26 TL oldugunun ifade edildiğini, davacının iddia ettiği şekilde bir kandırmanın olmadığını, 120 hesapta biriken alacakların bir kısmının vadesinin geçtiğinin kendisine bildirildiğini, banse konu tutarların 1.000.000,00 TL tutarı altında kalması nedeni ile sözleşmenin 9. Maddesi uyarınca davacının tazminat talebinde bulunamayacağını davacının kötü niyetle hareket ettiğini, bu sebeple davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava taraflar arasındaki hisse satış sözleşmesi sonrasında davacıya bildirilen alacakların tahsilinin mümkün olmadığı iddiasıyla davacının uğradığı zararın tazminine ilişkin alacak davasıdır.
Dosya mahkememizce resen belirlenen Şirket Değerleme ve Finansal Tablolar Tahlil Uzmanı, Mali Müşavir ve Ticaret ve Borçlar Hukukçusundan müteşekkil bilirkişi heyeti tevdi edilerek dava konusu uyuşmazlığa yönelik rapor hazırlamaları talep edilmiş bilirkişi heyeti raporunda ” Davacının payına düşen 958.305,28 TL tutarındaki zararın, (l).davalı-satıcı firmanın 477555 adet (%64) davadışı … A.Ş.’ne ait 331.765,200 TL hisse senedi satışını, 958.305,28 TL tutarında ve (958.305,28:331.765,200=) 0,00198 oranında etkileyeceği, 0,00198 oranının 331.765,200 TL tutarındaki hisse alım satımı yönünden kritik nokta oluşturduğunun söylenemeyeceği, tarafların sözleşme bedelini defter değeri üzerinden değil işleyen teşebbüs değerine göre belirledikleri, Davadışı …A.Ş. tarafından kanuni süreleri içinde V.U.K.m. 323 yönünden gerekli kanuni iş ve işlemler gerçekleştirilmemiş olması sebebiyle kanunen karşılık ayrılmak suretiyle gider yazılamayan 1.687.495 TL’nın (davacının satın aldığı %64 paya isabet eden 958.305,28 TL) 10.03.2015 t. Hisse Alım Anlaşması ile ve işleyen Teşebbüs değeri esası ve pazarlık esasına göre belirlenen hisse senetlerinin satış fiyatının belirlenme süreci içinde Hisse senetlerinin satıcısı-(l).davalı şirketçe, hisse senetlerinin alıcısı-davacı şirkete açıkça bildirilmiş olmakla, karşılık ayrılmak suretiyle gider yazılmayan şüpheli alacak tutannın Davadışı … A.Ş.’nin işleyen teşebbüs değerinin belirlenmesinde oransal olarak (0,00198)’in etken unsur saydıp sayılmaması hu susunun değerlend i rilmesinin hukuki yorum gerektirmek le münhasırın yüce mahkemenin takdirinde olduğu, Mevzuat (V.U.K.m. 322-323) ve Sözleşme kapsamında davacı tarafından (l).davalı-sahcı ve (2).davalı garantör firmadan kabil-i talep bir tazminat tutan-alacağı bulunmadığı,”Davacı ile (V. Davalı satıcı firma arasında mıinakit 10.03.2015 t. Hisse Alım Sözleşmesine istinaden, VUK.rn 323’e göre, J0.03.20J5 t. Sözleşme öncesinde karşılık ayrılmak suretiyle gider yazılmamış bulunan şüpheli alacak tutarından dolayı tazminat talebinde bulunabilmesi için gerek VUK.m.323 gerekse 10.03.2015 t. Sözleşmenin (8). Maddesinde belirli kanuni ve akdi şartların oluşmadığı, hisseleri satışa konu davadışı … A.Ş. Yönetim Kurulu Üyelerinin 2012f 2013 ve 2015 yılına ait iş ve işlemlerinden dolayı davadışı şirket Genel Kurulunca ibra edilmiş olmalarının huzurdaki davaya tesirinin hukuki yorum gerektirmekle yüce mahkemenin takdirinde olduğu” şeklinde raporunu sunmuşlardır.
Taraflarca yapılan itiraz ve beyanlar neticesinde dosya bilirkişi heyetine takrar tevdi edilerek ek rapor hazırlaması talep edilmiş bilirkişi heyeti ek raporunda “Bu durumda taraflar arasında ihtilaf konusu olan ve raporumuzda çözüme kavuşturulması gereken temel problem, dava konusu alacaların batık olup olmadığı ve bu durumun davacıdan gizlenip gizlenmediği noktasında toplanmaktadır. Dosyada yer alan 10.03.2015 t. Sözleşmenin (3) Nolu Ekinde, şüpheli alacaklar karşılığı başlıklı aşağıdaki şekilde bir düzenleme mevcuttur. Bu düzenlemeye göre: “… Şirketleri, 1.594.560,00 TL tutarında. Hesap Oluşturma Tarihi (31.03.2015) itibarıyla gider yazılmamış şüpheli alacaklara sahiptir. Bu alacaklar 2014 öncesindeki mali yıllarda şüpheli hale gelmiştir. … Şirketleri bu alacakları yasal ve diğer yollarla aktif’ olarak takip etmektedir, ancak bu alacakların tahsili garanti deşildi/-“Davacı vekilinin 05.10.2016 h. tarihli dava dilekçesi ekinde dosyaya delil olaıak sunduğu 08.05.2015 tanzim tarihli (1).davalı ile davacı imzalarını havi “Açıklanan Bilgiler Güncelleme” başlıklı belgede şüpheli Alacaklar karşılığı aşağıdaki başlıklı bir düzenleme mevcuttur. Buna göre: “… Şirketleri, Ara Mali Tablolar Tarihi itibarıyla gider yazılmamış olan 1.684.215 TL tutarında şüpheli alacaklara sahiptir. Hesap Oluşturma Tarihinden bu yana şüpheli alacaklara 92.935,00 TL’lik bir ticari alacak ilave olmuştur ve Şirket, borçlunun mülklerine karşı icra takibi başlatmıştır. … Şirketleri bu alacakları aktif olarak takip etmektedir, ancak tahsil edilmeleri garanti değildir “.Dolayısıyla kök raporda ifade etmiş olduğumuz üzere, 10.03.2015 t. Sözleşmenin ekinde (EK.-3) hesap oluşma tarihi (31.03.2015) itibariyle … şirketlerince gider yazılmamış şüpheli alacak tutarının 1.594.560 TL, 10.05.2015 t. Ara Mali Tablolar tarihi itibariyle gider yazılmamış şüpheli alacak tutarının 1.684.215 TL olduğu ve bu alacakların … şirketleri tarafından aktif olarak takip edilmekte olduğu ancak “tahsil edilmeleri garanti değildir”, denilerek açıkça belirtilmiş olmakla davacı şirket vekilinin (1). Davalı-satıcı firma tarafından 31.12.2014, 10.03.2015, 31.03.2015 ve 10.05.2015 t. İtibariyle gider yazılmamış şüpheli alacak tutarının müvekkili şirketten gizlendiğine ilişkin iddialarının yerinde olmadığı, sonucuna varılmaktadır.Bir başka deyişte, gizlendiği iddia edelin şüpheli alacakların hisseleri devredilen şirketin ve bu şirketin iştiraki olan Duru şirketinin ticari defterlerinde kayıtlı olması, taraflar arasındaki sözleşmede alacakların tahsilinin garanti edilmesine ilişkin bir hüküm bulunmaması, tam aksine, sözleşmede açıkça alacaklann “tahsil edilmeleri garanti değildir” denilerek bu durumun şüpheye yer verilmeyecek şekilde belirtilmesi, basiretli davranmakla yükümlü olan davacının taraflar arasındaki hisse devir sözleşmesinde, şüpheli alacaklann tahsil edilmemesi halinde oluşacak zararlardan dolayı davalıların sorumlu olacaklarına yönelik bir hüküm koymaması gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde, davacının iradesinin fesada uğratılmış olduğuna yönelik iddianın kabulüne olanak yoktur. Yine, hileye ilişkin TBK. m. 36/1 hükmüne göre: “Taraflardan biri, diğerinin aldatması sonucu bir sözleşme yapmışsa, yanüması esaslı olmasa bile, sözleşmeyle bağlı değildir”. Ancak irade bozukluğunun giderilmesine ilişkin TBK. m. 39 hükmüne göre: ” Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır”. Sözkonusu hükümler uyarınca, hileye ilişkin bir iddianın bir yıllık süre içerisinde ileri sürülmesi gerektiği açıktır. Somut olayda bir yıllık süre geçtikten sonra böyle bir iddia ileri sürüldüğünden, davacının bu nedenle de dava konusu iddialarının hukuken kabulüne olanak yoktur. Sözleşme yapma özgürlüğüne ilişkin TBK. m. 26 hükmüne göre, “taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler”. Yine TBK. m. 27/1 hükmüne göre, “kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür”. Nihayet TBK. m. 28/1 hükmüne göre de “bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir”.Söz konusu hükümler dikkate alındığında; hisse devir sözleşmesinin sözleşme yapmaözgürlüğü çerçevesinde yapılmış olduğu, kanunun emredici hükümlerine, ahlaka ve kamu düzenine aykırı bir durumun söz konusu olmadığı, davacının tacir ve yapılan işin de ticari bir iş olduğu, davacının aksi yönde delil sunmasında herhangi bir sınırlama da bulunmadığı, özellikle de dava konusu zarar oranı, göz önünde bulundurulduğunda basiretli davranma yükümlülüğü nedeniyle kararlaştırılan sözleşme hükümlerinin “zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiğinin” ileri sürülmesinin olanaksız olduğu sonucuna da varılmaktadır. arzettiğimiz nedenlerden dolayı bilirkişi kurulumuzun kök rapordaki görüş ve kanaatinde herhangi bir değişiklik oluşmamıştır.” şeklinde ek raporunu sunmuşlardır.
Mahkememizce yapılan değerlendirmede; taraflar arasında 10/03/2015 tarihinde … AŞ deki hisselerle ilgili hisse satın alma anlaşması düzenlendiği, anlaşma gereği ödenmesi gereken bedel 117.000,00 Euro olmasına rağmen, davacının davalıya 12/05/2015 tarihinde 117.500,00 Euro ödeme yaptığı, sözleşme gereği ödenmesi gereken bedelin fazlasıyla ödenip, sözleşmeden kaynaklanan alacağın bulunmadığı, taraflar arasındaki 10.03.2015 tarihli. Hisse Alım Sözleşmesine istinaden, sözleşme öncesinde karşılık ayrılmak suretiyle gider yazılmamış bulunan şüpheli alacak tutarından dolayı tazminat talebinde bulunabilmesi için gerek VUK.m.323 gerekse 10.03.2015 tarihli. sözleşmenin (8). Maddesinde belirli kanuni ve akdi şartların oluşmadığı, hisseleri satışa konu davadışı … A.Ş. Yönetim Kurulu Üyelerinin 2012 2013 ve 2015 yılına ait iş ve işlemlerinden dolayı dava dışı şirket Genel Kurulunca ibra edilmiş oldukları anlaşılmıştır.
Bilirkişi raporlarında da belirtildiği üzere; sözleşmenin ekinde (EK.-3) hesap oluşma tarihi (31.03.2015) itibariyle … şirketlerince gider yazılmamış şüpheli alacak tutarının … şirketleri tarafından aktif olarak takip edilmekte olduğu ancak “tahsil edilmeleri garanti değildir”, denilerek açıkça belirtilmiş olmakla davacı şirket vekilinin (1). Davalı-satıcı firma tarafından 31.12.2014, 10.03.2015, 31.03.2015 ve 10.05.2015 tarihleri itibariyle gider yazılmamış şüpheli alacak tutarının müvekkili şirketten gizlendiğine ilişkin iddialarının yerinde olmadığı, şüpheli alacaklann tahsil edilmemesi halinde oluşacak zararlardan dolayı davalıların sorumlu olacaklarına yönelik bir hüküm koymaması gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde, iradenin fesada uğratılmış olduğu iddiaları yerinde görülmemiştir.
Netice olarak hisse devir sözleşmesinin sözleşme yapma özgürlüğü çerçevesinde yapılmış olduğu, kanunun emredici hükümlerine, ahlaka ve kamu düzenine aykırı bir durumun söz konusu olmadığı, davacının tacir ve yapılan işin de ticari bir iş olduğu, dava konusu zarar oranı, göz önünde bulundurulduğunda basiretli davranma yükümlülüğü nedeniyle kararlaştırılan sözleşme hükümlerinin “zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiğinin” ileri sürülmesinin olanaksız olduğu dikkate alınarak, davacı tarafın beyan ve iddialarının yerinde olmadığı dolayısıyla davanın ispatlanamadığı anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine
2-Alınması gerekli harç 44,40 TL olup, peşin alınan 512,33 TL den mahsubu ile fazla alınmış olan 467,93 TL harcın karar kesinleştikten sonra istek halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yatırılan gider avansından kullanılan 10,00 TL yargılama giderinini davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davalı taraf vekille temsil olunduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 3.600,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
6- Karar kesinleşene kadar yapılacak yargılama giderlerinin davacı gider avansından karşılanmasına, karar kesinleştikten sonra bakiye avansın istek halinde davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık kesin süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi.

Katip

Hakim
¸