Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/971 E. 2019/567 K. 17.06.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO: 2015/971 Esas
KARAR NO: 2019/567

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ: 06/12/2007
KARAR TARİHİ: 17/06/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacılar vekili 06/12/2007 günlü dilekçesi ile müvekkillerinden …’ın …aş nin % 8, …’ın % 4, …’ın da % 12 pay ile azınlık grubunu oluşturduklarını, şirketin aktifleri arasında yer alan … tapuda 34 pafta 1947 ada 75 parseldeki kayıtlı gayrimenkul (kagir fabrika binası), aynı yer 76 parselde kayıtlı gayrimenkulün … Noterliği’nden 29/08/2005 gün ve … yevmiye no ile gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi düzenlendiğini, buna uygun olarak …A.Ş.’ye satışı ve devrinin yapıldığını, bu satışla ilgili olarak düzenlenen faturada gayrimenkullerin satış bedelinin 7.400.300 TL olarak yer aldığını, satışın gerçekleştiği tarihte söz konusu gayrimenkullere ait piyasa rayiçlerinin yaklaşık olarak 12.000.000 TL civarında bulunduğunu ve bu bakımdan şirketin zarara uğratıldığını açıklayarak satış değeri ile piyasa değeri arasındaki farkın şirket zararı olduğunu şimdilik 15.000 TL nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.

CEVAP :Davalı vekili, dava konusu taşınmazların satışının yapıldığı zaman şirket hakkında İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından iflas kararı verildiğini dolayısıyla şirket ile ilgili işlemleri yapmak yetkisini TTK 437 ve 440 mad. gereğince iflas masasına ait olduğunu, İİK 191 mad. hükmü gereği ise borçlunun iflas açıldıktan sonra iflas masasına geçen mallar üzerinde tasarruf yetkisinin ortadan kalktığını, masanın kanuni mümessilinin iflas dairesi olduğunu, bu sebeple o dönemde yapılmış olan satış işleminden dolayı müvekkil hakkında açılan davanın hukuken mümkün olmadığını, ayrıca husumetin iflas müdürlüğüne yöneltilmesi gerektiğini, dava konusu taşınmazlarla aynı yerde bulunan toplam 31 adet taşınmazlar için 3.479.980 TL değer biçildiğini ve bunlarında satış bedelinin iddia edildiği gibi rayicin altında olmadığını, herhangi bir suistimalin söz konusu bulunmadığını ileri sürerek açılan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

DELİLLER VE GEREKÇE :
Mahkememizce yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda; Davanın kabulü ile 15.000 TL nın davalıdan alınarak … A.Ş. Ye verilmesine karar verildiği, kararın temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 25.01.2014 gün, 2012/9745-2014/1527 sayılı kararı ile; Dava, anonim şirket yönetim kurulu üyesinin sorumluluğu istemine ilişkindir. Davacılar, davalının yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı dönemde şirkete ait… Caddesi’nde 1947 ada 75, 76 ve 77 nolu parsellerde kayıtlı taşınmazları rayiç değerlerinin altına bedelle satarak şirketi zarara uğrattığı iddiasıyla şimdilik 15.000,00 TL tazminatın şirkete ödenmesi talebinde bulunmuşlardır. Davalı vekili ise davaya cevabında ve bilirkişi raporlarına itirazlarında söz konusu satışlardan sonra yapılan 07.06.2006 tarihli genel kurulda müvekkilinin ibra edildiğini bildirdiğine göre mahkemece anılan genel kurul tutanakları, yönetim kurulu faaliyet raporu, bilanço ve diğer şirket kayıtları birlikte değerlendirilmek suretiyle Dairemizin emsal (07.12.2009 tarih, 2008/7766 E. ve 2009/12467 K. sayılı ilamı) kararlarında benimsediği şekilde geçerli bir ibranın bulunup bulunmadığı konusunda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekirken bu konuda hiçbir değerlendirme yapılmaması doğru görülmediğini, ayrıca, dava konusu taşınmazların satış tarihindeki rayiç değerlerinin tespiti için mahkemece alınan kök rapora ve davalı vekilinin itirazları üzerine alınan ek rapora karşı davalı vekili 07.02.2012 havale tarihli dilekçesi ile “dava konusu taşınmaların 2005 yılında satıldığı bilirkişilerce emsal olarak alınan taşınmazların ise 2007 yılında satıldığını, satış tarihleri itibari ile emsal olabilecek nitelikte bulunmadıklarını, emsal alınan taşınmazların öz nitelikleri ile dava konusu taşınmaların niteliklerinin farklı olduğunu, dava konusu taşınmazların değerini düşüren faktörlerin kök ve ek raporlarda değerlendirilmediğini, dava konusu 76 nolu parselden Hamidiye Suları İsale Hattı geçmekte olup korunması gereken kültür varlığı olarak tescil edildiğini, hattın sağında ve solunda 7,5 metre mesafede inşaat yapılamayacağına ilişkin İstanbul 1 nolu … Müdürlüğü’nün 13.10.2004 tarihli 205 nolu ve 29.03.2005 tarih ve…yevmiye nolu kararın dosyaya ibraz edildiğini, 76 nolu parsel üzerinde … Başkanlığı lehine irtifak tesis edildiğini, satış tarihi olan 2005 yılında 77 nolu parselin yola cephesi bulunmadığını, 75 nolu parselin ise …e Caddesi’ne cephesinin sadece 18 m2 olup caddeye cepheli bina yapılabilme vasfı taşımadığını, tüm bu hususların taşınmazların 2005 yılındaki rayiç değerini etkileyen faktörler olduğunu ancak bilirkişilerin bu hususları denetime elverişli şekilde irdelemediğini bildirerek, … Tapu Sicil Müdürlükleri’nden emsal araştırması da yapılarak yeniden rapor alınmasını” talep etmiş olup mahkemece, davalı vekilinin bilirkişi raporlarına karşı ileri sürdüğü ciddi itirazlarını karşılayacak şekilde ek rapor alınmadan dava konusu taşınmazlar 2005 yılında satılmasına rağmen 2007 yılında satışı yapılan 2 adet taşınmaz emsal olarak alınıp satış bedelleri TEFE oranlarına göre geriye doğru eskale edilerek dava konusu taşınmaların rayiç değerlerinin belirlenmesi doğru görülmediğine değinilerek hükmü bozmuştur.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi anılan kararında; Geçerli bir ibranın bulunup bulunmadığı konusunda olumlu yada olumsuz karar verilmesi gerekirken hiç bir değerlendirme yapılmadığını ve ayrıca yapılan keşif neticesinde emsal araştırması yapılarak yeniden rapor alınmasının talep edilmesi üzerine ek rapor alınmadığını vurgulayarak hükmü bozmuş ise de; Mahkememizce toplanan deliller ve tüm rayiçler, emsal durumlar ele alınarak mahallinde keşfen inceleme yapılmış ve bu konuda rapor alınmıştır.
Yargıtayın ilgili dairesi ibra üzerinde durmuş ise de; dosyanın daha dikkatli incelenmesinde ibra üzerinden değerlendirme yapıldığı ve bu konuda karar verildiği, bunun yanında yargıtayın yine ilgili dairesi yapılan keşfen incelemenin sonucunda düzenlenen rapora itiraz edildiğini vurgulamış ve bu konuda ek rapor da alınmış ve 2007 yılında satışı yapılan 2 adet taşınmazın emsal olarak alınıp, satış bedellerinin tefe oranlarına göre geriye doğru eskale edilerek rayiç değerlerinin belirlenmesinin doğru olmadığı vurgulanmış ise de mahkememizce itiraz üzerine ek rapor alınarak itirazlar değerlendirilmiştir.
Tüm bu açıklamalar karşısında somut olaya yeniden bakıldığında davanın, dava dışı … A.Ş. ye ait olan gayrimenkullerin rayiç bedellerinin altında satılarak şirketin zarara uğratıldığı iddiası ile açılan tazminat davasıdır.
Taraflar arasında, davacılardan …’ın % 8 …’ın % 4 ve …’ın % 12 payları bulunduğu tartışmasızdır. Davalı tarafından yetkili bulunduğu sırada yukarıda açıklanan taşınmazların satışının gerçekleştiği ve satışında 7.400.000 TL olarak belirlendiği de taraflar arasında uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık konusu olay dava dışı şirkete ait taşınmazların satışının gerçekleştiği sırada davalının yetkili olup olmadığı ve şirketin iflas durumunun ortadan kalkıp kalkmadığı ve bu bakımdan yetkili olmasına rağmen yapılan satışlardan dolayı şirketin zarara uğrayıp uğramadığı uyuşmazlık konusunu oluşturmaktadır.
Tarafların ileri sürmüş olduğu tüm deliller toplanmış ve dosyaya celp edilmiştir. Mahkememizce öncelikle davaya konu yapılan taşınmazların devrinin yapıldığı tarih itibari ile dava dışı … A.Ş. nin davalı savunması değerlendirilerek iflasın açılmış olup olmadığı, satışın davalıca yerine getirilip getirilmediği, iflas idaresince bu konuda karar alınıp alınmadığı, anılan tarih itibari ile yönetim kurulunun görevlerinin devam edip etmediği ve bilhassa müflis şirket defterleri de incelenerek uyuşmazlık konusunda rapor alınmasına karar verilmiş ve bilirkişiler Y.M.M…. ve Prof. Dr. … 01/12/2010 günlü raporlarını mahkememize ibraz etmişlerdir. Alınan raporda, dava dışı … A.Ş.’nin 19/02/2004 tarihinde iflasın açıldığı, taşınmazların satışı konusunda iflas idaresince 03/12/2005 tarihli ilk alacaklar toplantısında alacakların oy birliği ile yetki verilmesine karar alındığı davaya konu olan taşınmazların tapuda devrinin tapudaki satışın davalı … tarafından 06/12/2005 tarihinde yapıldığı, tapu kayıtlarının ve dava dışı şirketin ticari defter kayıtlarından davaya konu olan …Mahallesi 1947 ada 75-76-77 parselde kayıtlı taşınmazların satışının 7.400.000 TL bedel ile yapıldığı bu bedelin dışında dava dışı şirkete veya davalı … alıcısı …A.Ş. tarafından başkaca bir ödeme yapılmadığı vurgulanmıştır.
Mahkememizce bu kez satış tarihindeki rayiç değerinin belirlenmesi için keşfen inceleme yapılmasına karar verilmiş mahkememizce keşfen inceleme yapılarak taşınmazların rayiç değerlerinin 25.880.960 TL olarak hesap edilmiştir. Rapora karşı davalı yanın itirazı üzerine bu kez bilirkişilerden ek rapor alınmış bilirkişiler herhangi bir değişiklik olmadığını vurgulamışlardır.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davalı yan zaman aşımı itirazında bulunmuş ise de mahkememizin 05/10/2011 günlü oturumunda T.T.K 309/4 maddesi gözetilerek reddine karar verilmiştir.
Somut olayda, davalı dava dışı şirket adına bulunan yukarıda açıklanan taşınmazların satışı gerçekleştirmiş ve satış değerinin 7.400.000 TL olduğu belirlenmiştir. Bunun yanında yapılan keşfen incelemede satış tarihi itibari ile taşınmazların rayiç değerlerinin de 25.880.960 TL olduğu belirgin hale gelmiştir. O halde somut olay irdelendiğinde açıkça taşınmazların satış tarihinde daha düşük bedelle satıldığı ve şirketi zarara uğrattığı anlaşılmaktadır.
Davalı yan cevap dilekçesi ile satış işlemlerinin şirketin iflasına karar verildiği dönemde yapıldığını ileri sürmüş ise de, alınan bilirkişi raporundan dava dışı … A.Ş. hakkındaki iflasın 19/02/2004 tarihinde açıldığı 29/08/2005 tarihinde şirket yönetim kurulu tarafından şirkete ait 3 adet taşınmaz hakkında satış vaadinde bulunulmasına dair karar alındığı 03/10/2005 tarihinde ilk alacaklar toplantısı yapıldığı 28/11/2005 tarihinde de iflasın kaldırılmasına karar verildiği ve 16/12/2005 tarihinde de tapuda satışın yapıldığı belirlendiğinden davalı yanın iflas işlemleri devam ederken satışın yapıldığı ve ancak bu işlemlerde yetkili olanın iflas idaresi olduğunu ileri sürmesiyle ilgili savunmasına itibar edilmemiştir. Zira 28/11/2005 tarihinde iflasın kaldırıldığı ve satışın da 16/12/2005 tarihinde iflasın kaldırılmasından sonra olduğu anlaşılmaktadır.
Yukarıda açıklandığı şekilde, anılan şirketin İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin… karar sayılı hükmü ile iflasına karar verildiği ve iflas işlemlerinin İstanbul … İflas Müdürlüğü’nün 2004/1 sayılı dosyasından yürütüldüğü,… A.Ş. hakkında verilen iflas kararının İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin… sayılı dosyası ile 28/11/2005 tarihinde kaldırıldığı ve 16/12/2005 tarihinde de tapuda satışın yapıldığı ve davalının o tarihte iflasın kaldırılması nedeniyle yetkili bulunduğu, yetkili bulunduğu bu sırada taşınmazın satışının gerçekleştiği ve rayiç bedelinden çok düşük bir fiyatla satılarak şirketin zarara uğratıldığı anlaşılmakla, İstanbul Kapatılan … Asliye Ticaret Mahkemesinin gerek değerlendirilmesi ve gerekse gerekçedeki açıklamaları somut olay karşısında yerinde görüldüğünden bu bakımından yargıtay bozma ilamının açıklamaları uygun olmadığından mahkememiz kararında direnilmesine karar verilmiştir.
Mahkememizce verilen direnilme kararı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2015/11-1648 E. 2015/1704 K.sayılı, 17/06/2015 tarihli kararı ile “Mahkemece, dava kabul edilmiş, hükmün yukarıda belirtilen gerekçe ile bozulması üzerine, mahkemece önceki gerekçeler ile direnilmiştir. İşin esasına girmeden önce tarafların bozma ilamına uyulmasını istemesi karşısında mahkemece direnme hükmü verilip verilemeyeceği, konusu önsorun olarak tartışılmıştır. 6100 sayılı HMK geçici 3.maddesi uyarınca uygulanmakta olan 1086 sayılı HMUK 429.maddesine göre Yargıtay’ın bozma kararı üzerine hakim tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra, bozma ilamına uyulup uyulmayacağına karar verir. Görülüyor ki hakim bozma ilamına uymak zorunda olmayıp eski kararda direnebilir. Eş anlatımla hakim kural olarak Yargıtay bozma kararına uymak ya da bu karara karşı direnme kararı vermek konusunda tarafların istekleri ile bağlı olmayıp, serbest takdir yetkisine sahiptir. Ancak bozma nedenlerinin kamu düzenine ilişkin ve dolayısıyla hakimin kendiliğinden göz önünde bulundurması gereken sebeplerden olmaması halinde taraflar veya vekilleri bozma kararına uyulmasını istemişlerse artık mahkemece önceki kararda direnilemez. Bozma kararına uymak gereklidir. Tarafların kısmen uyulması şeklinde bir istemi varsa bu takdirde de mahkeme bozma ilamında uyulması istenilen kısma direnebilmesi mümkün değildir. Bir diğer deyişle mahkeme kısmen uyma kısmen direnme kararı verebilecektir. Yargıtay’ın yerleşmiş ve kurallaşmış uygulaması da bu doğrultudadır. (HGK 02.02.1983 gün 7-70, 25.5.1983 gün 377-580, 27.6.1990 gün 1990/293-400, 25.06.1997 gün, E: 1997/11-313, K:1997/569, 18.10.1989 gün 541-534, 21.02.1990 gün 10-117, 19.02.1992 gün, 635-82, 23.02.1994 gün, 936-94, 27.01.1999 gün, 26-4 sayılı kararları).)Uyuşmazlık konusu dosyada da bozma ilamı sonrasında davanın tarafları duruşmaya katılmış ve davacı vekili bozma ilamındaki ek rapor alınması hususuna uyulmasını diğer hususlarda direnilmesini, davalı vekili ise uyulmasını istemiştir. Tarafların bu beyanı ve ortada kamu düzenini ilgilendiren bir konu da olmadığına göre mahkemece tarafların uyulmasını istediği hususlarda bozma ilamında belirtilen şekilde ek rapor alınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Mahkemece yapılacak iş, (3) nolu bozma ilamına uyarak bozma ilamı doğrultusunda araştırma yapmaktır. (2) nolu bozma kararına karşı direnme kararı vermek ise mahkemenin takdirindedir. Bu nedenle direnme kararı usul yönünden bozulmalıdır.” hükmü ile bozulmuştur.
Mahkememizce yukarıdaki esasa kaydedilerek yargılamasına devam olunmuştur.
Davacılardan … vekilinin 05/12/2016 tarihli dilekçesi ile davadan feragat ettiği, davacı vekilinin incelenen …Noterliğinin 29/06/2015 tarihli… yevmiye nolu vekaletnamesinde feragat yetkisinin bulunduğu görülmüştür.
Diğer davacılar … ve … vekilinin ise 28/03/2019 tarihinde davadan feragat ettikleri, incelenen vekilin …Noterliği 30/07/2007 tarihl, … yevmiye nolu ve Kadıköy 22.Noterliği 16/10/2007 tarih … yevmiye nolu vekaletnamelerinde davadan feragat yetkisinin bulunduğu anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin 24/04/2019 tarihli dilekçesinde ise davadan feragat nedeniyle masraf ve vekalet ücreti taleplerinin olmadığını bildirmiştir.
Feragat davaya son veren bir taraf işlemi olup, HMK.nun 307 ilâ 312.maddeleri arasında düzenlenmiştir.
HMK.nın 307. maddesinde feragat, davacının talep sonucundan kısmen vaya tamamen vazgeçmesi olarak tarif edilmiştir.
Davacı vekilinin vekaletnamesinin incelenmesinde; davadan feragata yetkisinin olduğu anlaşılmıştır.
Buna göre; açılan davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Yukarıda yazılı gerekçe doğrultusunda davanın feragat nedeniyle reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM :
1-Davacıların davasının HMK 307 maddesi uyarınca feragat nedeniyle reddine,
2-Davacı tarafça peşin yatırılan 202,50 TL ve bilahare tamamlanan 688,50 TL karar harcı olmak üzere toplam 890,50 TL harçtan dava red harcı olan 44,40 TL’nin mahsubu ile hazineye gelir kaydedilmesine, bakiye 846,10 TL’nin karar kesinleştiğinde talep halinde davacılara iadesine,
3-Talep gereği davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
4-Talep gereği davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin davalılar üzerinde bırakılmasına,
5-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde bakiye gider avansının ilgili tarafa iadesine,
Dair, dava dosyasının daha önce Yargıtay denetiminden geçmiş olmasından dolayı Yargıtay Temyiz yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup anlatıldı.

Başkan …
E-İmza
Üye …
E-İmza
Üye …
E-İmza
Katip …
E-İmza