Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/759 E. 2019/1203 K. 16.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/759 Esas
KARAR NO : 2019/1203

DAVA : İtirazın İptali (Komisyonculuk Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/07/2015
KARAR TARİHİ : 16/12/2019

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Komisyonculuk Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Müvekkilinin müstahsil olup, İstanbul’da bulunan hallere ürün gönderip sattırmakta olduğunu, davalı tarafın ise …’nde 165 numaralı iş yerini işletmekte olup kabzımal olduğunu, müvekkilinin …Sebze ve Meyve Hali’nde çalışan bazı kabzımallara ürün gönderdiği gibi, davalı tarafa da ürünlerini gönderip sattırdığını ve ürün gönderdiğine dair tüm kayıtların … Haller Müdürlüğü’nde mevcut olduğu gibi müvekkiline ait irsaliyelerden de açıkça anlaşıldığını, müvekkilinin uzun süren çalışma ve yüksek ciroların ardından davalı taraftan yaklaşık 577.000,00 TL alacaklı olduğunu, davalı tarafın ödemelerini yapmadığını, bunun üzerine 18.06.2015 tarihinde … kayıt numarasıyla … Ticaret İl Müdürlüğü Hal Hakem Heyeti’ne başvuru yapıldığını, işbu başvurunun incelenmesinin hal hakem heyeti tarafından yapıldığını, müvekkilinin, davalı taraftan olan alacağıyla ilgili olarak İstanbul …İcra Dairesi’nin… E. sayılı dosyası üzerinden ilamsız icra takibi başlattığını, ancak bu takibe itiraz edildiğini, davalı tarafın başta müvekkili olmak üzere kendisinden alacaklı olanların alacaklarını vermemek için davaya konu olan … Sebze ve Meyve Hali’ndeki 165 numaralı yazıhaneyi devir etme hazırlığında olduğunu, müvekkilinin telafisi güç zararlarının önlenebilmesi açısından dava sonuna kadar, dava konusu olan ve davalı adına tescili bulunan…Sebze ve Meyve Hali 165 numaralı yazıhanenin devrinin engellenmesi için tedbir kararı verilmesi talebi ile, davalı tarafça icra takibine yapılan itirazın şimdilik 200.000,00 TL’sinin iptali ile takibin aynen devamına karar verilmesine, alacağın likit olduğu gözetilerek müvekkili lehine %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP :Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Müvekkilinin davacı …’e hiç bir borcunun bulunmadığını, davacı ile hiçbir ticari ilişkisinin olmadığını, icra takibinde varlığı iddia edilen müstahsil alacağı iddiasının tamamen haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafından icra takibinde dayanak olarak 25.05.2015 tarihinde bakiye müstahsil alacağının gönderildiğini, dava dilekçesinde ise hal kayıtları, ticari defterler, hal hakem heyeti dosyası, müstahsil faturaları ve irsaliyelerin delil olarak gösterildiğini, ancak icra takibinde bulunmayan delillerin işbu itirazın iptali davasında ileri sürülmesinin mümkün olmadığını, müvekkilinin takibe itirazının haklı bir itiraz olduğunu, davacı …’in müvekkilinin ağır hastalıkları sebebiyle işyerine gelemediği dönemde ortaklık yapmak zorunda kaldığı …’in kardeşi olduğunu, müvekkilinin işe gelemediği dönemde …’in abi-kardeş birlikte ve organize şekilde hareket ederek mal alışverişinde bulunduklarını, müvekkilinin haberi olmadan isminin kullanıldığını, …’in kardeşine …’dan ucuza topladığı ürünleri sanki üreticiymiş gibi ağabeyi …’e sözde gönderdiğini, …’in de müvekkilinin işyeri bilgilerini kullanarak ortada bir alışveriş varmış gibi hareket ederek kardeşi … ile kayıt dışı para kazandığını, müvekkilinin kendisine yapılan bu ve buna benzer oyunları anlayarak ortaklığını sonlandırdığını, bunun üzerine davacı …’in kardeşi … ile birlikte tanzim ettikleri faturaları bahane ederek ortada herhangi bir borç yokken müvekkili hakkında borçluymuş gibi takipte bulunduğunu, … ve davacı …’in müvekkiline ve işyerine büyük zararlar vermiş olduklarını, açıklanan nedenlerle; haksız ve hukuka aykırı davanın reddine, davacının %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

DELİLLER VE GEREKÇE :
Dava konusu ihtilaf; taraflar arasındaki komisyon ve cari hesap sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptaline ilişkindir.
Dosyamıza getirtilen İstanbul… İcra Müdürlüğünün… Esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacı tarafından davalı aleyhine toplam 577.00,00-TL üzerinden icra takibi yapıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durduğu, itirazın süresinde ve usulüne uygun yapıldığı, buna göre davanın, İİK.67.maddesinde yazılı 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Davacı tarafça müvekkilinin davalı taraftan alacağı olan miktarın 577.000,00 TL olduğu ancak davayı 200.000,00 TL’den açtıklarını, davayı ıslah ederek talep miktarını 577.000,00 TL’ye yükselttiklerini ve harcı ikmal ettikleri ve dosyanın heyete tevdi edildiği görülmüştür.
Mahkememizce tarafların iddia-itiraz ve tüm dosya kapsamı doğrultusunda bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Bilirkişiler 05/10/2016 tarihli ilk raporda,
Davacının dava konusu faturalar nedeniyle davalıdan alacaklı olduğunun kabul edilebilmesi için taraflar arasında bir satım sözleşmesi bulunduğunun ve sözleşmeye konu malların tam ve gereği gibi ifa etmiş olduğunun geçerli delillerle kanıtlaması gerektiği, Bu konuda sadece faturanın düzenlenerek karşı tarafa gönderilmiş olması, taahhüt edilen mal ve hizmetin sözleşmeye uygun olarak ifa edildiğinin kabul edilmesi için yeterli olmadığı, dolayısıyla davacının dava konusu faturalardan kaynaklanan alacağı talep edebilmesi için faturalara konu mallan tam ve gereği gibi ifa ettiğini geçerli delillerle ispat etmesi gerektiği açıktır.
Yine ispat kuralına ilişkin MK. m. 6 hükmüne göre: “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür”. HMK. m. 190/1 hükmüne göre: “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir”. Bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf o vakıayı ispat etmeye mecburdur. Dolayısıyla anılan hüküm uyarınca da, davacının taraflar arasında bir satım sözleşmesi bulunduğunu ve bıı sözleşmeye uygun olarak taahhüt ettiği malları tam ve gereği gibi yerine getirdiğini kanıtlama yükümlülüğü bulunmaktadır. Yukarıda, mali inceleme bölümünde yer alan, “… davalının esasen mal alıp, satmadığı aracılık ve komisyon işleri yaparak gelir elde ettiği tespit edilmiştir. Davalı tarafından tanzim edilen komisyon faturaların peşin bedelli ticari defterlere kayıt edildiği böylelikle davalının davacıdan her hangi bir alacağının olmadığı … ” yönündeki tespit ile yine aynı bölümde yer alan, davalının ticari defterlerinin usulüne uygun olarak tutuldukları ve sahibi lehine delil oluşturduğu yönündeki tespit dikkate alındığında, davaya konu faturalardan kaynaklanan hizmetin ifa edilmediği dolayısıyla davacının alacak talebinin yerinde olmadığı, sonuç olarak
Davacının dava konusu faturalar nedeniyle davacıdan alacaklı olduğunun kabul edilebilmesi için taraflar arasında bir satım sözleşmesi bulunduğunu ve sözleşme uyarınca davacının davalıya taahhüt ettiği malları tam ve gereği gibi ifa etmiş olduğunu geçerli delillerle kanıtlaması gerektiği,
Davalının ticari defterlerinin usulüne uygun olarak tutuldukları ve sahibi lehine delil oluşturduğu yönündeki tespit dikkate alındığında, davaya konu faturalardan kaynaklanan hizmetin ifa edilmediği dolayısıyla davacının alacak talebinin yerinde olmadığı hususlarında görüş ve kanaatlerini bildirmişlerdir.
Mahkememizce Hal Mevzuatına uzman bilirkişi ismi istenmiş ve seçilen bilirkişi İsmet Bezek 02/05/2018 tarihli raporunda;
Davacı ile davalı arasında dolaylı/dolaysız yaş sebze meyve ticaretinin yapıldığı, Davacı tarafından davalıya gönderilen ürün miktarının tespiti için, $evk irsaliyeleri ile birlikte Hal Kayıt Sistemine yapılan bildirim sonucu oluşan künye belgelerinin de ibraz edilmesi gerektiği,
Vergi Usul Kanunu ve Hal Mevzuatına göre işyeri kiracılannca tutulan defter ve belgelerdeki bilgilerin doğruluğunun sorumluluğu kendilerine ait olması nedeniyle; Davalı …’e ait işyerinde satışı yapılan ve faturalandırılan ürünlerin miktar ile tutarının dökümünü gösteren ve Davacı … adına düzenlenen müstahsil faturalarında belirtilen ürün bedeli alacağının olduğu, Bu ürün bedeli alacağın Ödendiğini ispatlama zorunluluğunun davalıya ait olduğu,
Davalı …’in, Davacı … adına açtığı Cari Hesap Defterindeki alacağın bir kısmının …’ye elden ödendiğinin belirtilmesi, ibraz edilen ödeme dekontlarının … adına olması, Davalı … ile … aralarında yapmış oldukları Adi Ortaklık Sözleşmesini karşılıklı olarak hak ve alacaklarının olmadığını beyan ederek fesh etmeleri akabinde Davacı …’in alacak talebinde bulunması, … ile Davacı …’in ortak hareket ettikleri veya ortak ticaret yaptıkları düşünülürse davacının alacağının olmadığı hususlarında görüş ve kanaatini bildirmiştir.
Bu kez mahkememizce bilirkişi heyetine hal mevzuatı konusunda uzman bir bilirkişi eklenerek rapor alınmıştır. Bilirkişiler 04/06/2018 tarihli ek raporunda,
“Hal Mevzuatına göre yapılması ve yapılmaması gereken iş ve işlemler değerlendirildiğinde;
Davacı ile davalı arasında dolaylı/dolaysız yaş sebze meyve ticaretinin yapıldığı, Davacı tarafından davalıya gönderilen ürün miktarının tespiti içîn, sevk irsaliyeleri ile birlikte Hal Kayıt Sistemine yapılan bildirim sonucu oluşan künye belgelerinin de ibraz edilmesi gerektiği,
Vergi Usul Kanunu ve Hal Mevzuatına göre işyeri kiracılarınca tutulan defter ve belgelerdeki bilgilerin doğruluğunun sorumluluğu kendilerine ait olması nedeniyle; Davalı …’e ait işyerinde satışı yapılan ve fyturalandırılan ürünlerin miktar ile tutarının dökümünü gösteren ve Davacı … adına düzenlenen müstahsil faturalarında belirtilen ürün bedeli alacağının olduğu, Bu ürün bedeli alacağın ödendiğini ispatlama zorunluluğunun davalıya ait olduğu,
Davalı …’in, Davacı … adına açtığı Cari Hesap Defterindeki alacağın bir kısmının …’ye elden ödendiğinin belirtilmesi, ibraz edilen ödeme dekontlarının … adına olması, Davalı … ile … aralarında yapmış oldukları Adi Ortaklık: Sözleşmesini karşılıklı olarak hak ve alacaklarının olmadığım beyan ederek fesh etmeleri akabinde Davacı …*in alacak talebinde bulunması, … ile Davacı …’in ortak hareket ettikleri veya ortak ticaret yaptıkları düşünülürse davacının alacağının olmadığı, hususlarında sonuç ve kanaatine varmışlardır.
Tarafların raporlara karşı itirazlarını karşılar şekilde rapor alınmak üzere dosya bilirkişilere tevdi edilmiştir. Bilirkişi mahkememize sundukları son ek raporda ayrık rapor vermişlerdir.
Hukukçu bilirkişi … 09/09/2019 tarihli raporunda,
Hal Mevzuatına göre yapılması ve yapılmaması gereken iş ve işlemler değerlendirildiğinde, davacı ile davalı arasında dolaylı/dolaysız yaş sebze meyve ticaretinin yapıldığı, Vergi Usul Kanunu ve Hal Mevzuatına göre işyeri kiracılarınca tutulan defter ve belgelerdeki bilgilerin doğruluğunun sorumluluğu kendilerine ait olması nedeniyle; Davalı …’e ait işyerinde satışı yapılan ve faturalandınlan ürünlerin miktar ile tutarının dökümünü gösteren ve Davacı … adına düzenlenen müstahsil faturalarında belirtilen 577,000-TL’lik ürün bedeli alacağının olduğu, bu Ûrün bedeli alacağın ödendiğini ispatlama zorunluluğunun davalıya ait olduğu ancak davalının herhangi bir ödeme belgesi sunmadığı dolayısıyla davacının anılan bedel oranında alacaklı olduğunun kabul edilmesi gerektiği sonucuna varıldığını,
Her ne kadar ek raporda “Davalı … L’in, Davacı … adına açtığı Cari Hesap Defterindeki alacağın bir kısmının Sezai’ye elden ödendiğinin belirtilmesi, ibraz edilen ödeme dekontlarının … adına olması, Davalı … İle … aralarında yapmış oldukları Âdi Ortaklık Sözleşmesini karşılıklı olarak hak ve alacaklarının olmadığını beyan ederek fesh etmeleri akabinde Davacı …’in alacak talebinde bulunması, … ile Davacı …’in ortak hareket ettikleri veya ortak ticaret yaptıkları düşünülürse davacının alacağının olmadığı, sonuç ve kanaatine ” varılmış ise de, heyete sonradan iştirak eden sektör uzmanı tarafından yapılan bu yorum, heyetimizce, davacı … ile dava dışı …’nin soy isimlerinin benzerliği nedeniyle sehven aynı kişiler olarak algılanmış ve yapılan yoruma onay verildiğini,
Oysa davacı vekilinin de haklı olarak ifade etmiş olduğu üzere, davacı ile …’in ayrı kişiler olması nedeniyle, sözleşmelerin nisbîlîği ilkesi de dikkate alındığında, …’le davalı arasında ortaklık ilişkisinin bulunmasının, … ve davalı arasında noterde bir ibra sözleşmesi yapılmasının davacıyı bağlayamayacağı açıktır. Dava dışı …’ in davacı adına hareket ettiğine İlişkin de bir vekalet sözleşmesi benzeri bir yazılı delil veya bir uygulamanın ispat edilememiştir. Dolayısıyla dava dışı …’e yapılan ödemelerin davacıya yapılmış sayılmasına olanak bulunmamaktadır. Bu bakımdan, davacının tespit edilen 577.000-TLlik alacak oranında alacaklı olduğunun kabulünün gerekeceği,
Yine her ne kadar ek raporda, ürünlerin tespiti için ayrıca, hal kayıt sistemine yapılan künye bildirimine de ihtiyaç bulunduğu yönünde yorum yapılmış ise de, ürünlerin teslimi için irsaliyenin yeterli olması, fatura ve irsaliyelerin davalının ticari defterlerinde kayıtlı olması, bu şekilde teslim alınan ürünlerin bedellerinin büyük bir kısmının davalı tarafından ödenmiş olması, yine Ürünlerin teslimi için hal kayıt sistemine yapılan künye bildiriminin de ayrıca ihtiyaç bulunduğuna ilişkin bir yasal zorunluluk bulunmaması gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde, ek raporda sektör bilirkişi tarafından yapılan yukarıdaki yoruma katılmaya da olanak bulunmadığını, sonuç olarak; Dava konusu faturalar nedeniyle davacının 577,000-TL alacaklı olduğu, Davacı açısından icra inkar tazminatı talep etme şartlarının da gerçekleştiği hususlarında ek sonuç ve kanaatini bildirmiştir.
Diğer bilirkişiler SMMM … ve Hal mevzuatında uzman bilirkişi … aynı tarihli ayrık raporda;
Sektör yönünden yapılan incelemede, 5957 sayılı yasa ve yasaya istinaden çıkarılan yönetmelikte; Sebze ve meyvelerin her ne şekilde olursa olsun alımı, satımı ve devrini yapan gerçek veya tüzel kişilerin bildirimci olduğu, bunların Hal Kayıt Sistemine kayıtlı olmalarının yasal bir zorunluluk olduğu, alımı, satımı veya devri yapılacak ürünlerin cinsi, üretildiği yer, üreticisi, nereye gönderileceği ve Ürünü taşıyan araç plakasının ürün sevkinden önce Hal Kayıt Sistemine bildirimciler tarafından beyan edilmesi gerektiği, Bildirim yapıldıktan sonra sistem tarafından gönderilen bilgilerin doğruluğunu kontrol etmek, eksiklik veya yanlışlık varsa bunların düzeltilmesini sağlamak bildirimcilerin sorumluluğunda olduğu açık bir şekilde ek raporda belirtilmiştir. 1-Ek raporun V.Sonuç bölümü (1) de, 5957 sayılı yasa gereğince; Yaş meyve/sebze ticaretinde; bildirimin esas alınması ve zorunlu olması nedeniyle, Mahkemece Hal Müdürlüğünden davacının davalıya gönderdiğini ürünlere ait belgeler istenmiş, hal müdürlüğünce gönderilen belgeler ile davacının ibraz ettiği belgeler (irsaliyeler) arasında uyumsuzluk olduğu, bu nedenle davacının davalıya gönderdiği ürüıı miktarının tespiti açısından Hal Kayıt Sistemine yapılan bildirim sonucu oluşan künye belgelerininde ibraz edilmesinin gerekli olduğu belirtilmiştir.Yaş sebze ve meyve ticaretinde esas olan bildirim ve bildirim sonucu oluşan künye belgelerinin ibrazına Davacı vekilinin neden itiraz ettiği anlaşılamamıştır. Ek rapor sonuç bölümü (3) ‘e yapılan itiraza cevap; Davalı tarafından davacı adına düzenlenen faturalardaki alacak miktarı ile Cari Hesap defterindeki alacak miktarının aynı olmaması,
Cari hesap defterinde Ödemelerin Sezaiye elden ödendiğinin belirtilmesi, Banka havalelerinin … adına yapılması, … adına ödeme yapıldığına dair her hangi bir belgenin olmaması, Davacı tarafından talep edilen diğer alacakla ilgili herhangi bir talepte bulunulmaması; Dosyadaki belgelere bakıldığından Davacı ile davalı arasındaki ticaretin 2013-2014 ve 2015 yıllarında yapıldığı ve alacakla ilgili herhangi bir şikayetin olmaması,… işyeri kiracısı Davalı …’in Hal Mevzuatına aykırı olarak … isimli şahısla …Noterliğince 18.10.2012 tarih ve … yevmiye nolu Adi Ortaklık Sözleşmesinin, aynı noterlikçe 15.06.2015 tarih ve … Yevmiye nolu Fesihname ile fesh edilmesi sonra 18.06.2015 tarihinde …’in Hal Hakem heyetine şikayette bulunması, Davacı … ile … birlikte çalışmış olabilecekleri düşünülmüş ve ek raporda da bu hususa dikkat çekilmiştir. 1-Ek raporun V.Sonuç bölümü (2) de 5957 Sayılı Kanunun Üretici örgütleri, komisyoncular, alıcılar ve satıcılar başlığı altında yer alan 5 nci Maddenin (5) fıkrasında “komisyoncuların satış bedeli üzerinden alacakları komisyon oranı, yüzde sekizi aşmamak üzere taraflarca serbestçe tespit edilir. Bakanlık bu oranı yarıya kadar indirmeye yetkilidir. Fiilen aracılık hizmeti verilmedikçe komisyon ücreti alınamaz.” Aynı maddenin (6) fıkrasında “Komisyoncular teslim aldıkları malları cinslerine, doğal özelliklerine, standartlarına, gıda güvenirliğine ve kalitesine ilişkin şanlara göre özenle korumak ve gerekli bilgileri vermek, kanuni kesintiler satış bedelinden düştükten sonra mal bedelini satış tarihinden itibaren on beş iş günü içinde üreticiye veya üretici örgütüne ödemek zorundadır. Vadeli satışlarda bu süre bir aydır.” Hükmüne yer verilmiştir. Sebze ve Meyve Ticareti Ve Toptancı Halleri Hakkında Yönetmeliğin 34. Maddesi 13.fıkrasında “Mal bedelinin tam ve zamanında üreticiye ve üretici örgütüne ödenmesine ilişkin ispat yükümlülüğü komisyoncu, tüccar, perakendeci ve diğer meslek mensuplarına ait…” olduğu belirtilmiştir. Davalı komisyon aldığına göre Hal Kayıt Sistemine komisyoncu sıfatıyla kayıtlı olduğu, 2-Komisyon alabilmek İçin fiilen aracılık hizmetinin verilmesi gerektiği, fiilen aracılık hizmeti verilmediyse neden komisyon alındığının, Komisyoncular tarafından tutulan ve kendilerine gönderilen malların satış sonrası mal gönderenler adına yasal olarak düzenlenmesi gereken Fatura (müstahsil) ve Cari Hesap Deflerinin davalı tarafından neden davacı adına düzenlendiğinin davalı tarafça açıklanması gerektiği, Davacı ve davalı vekillerinin yapmış oldukları itirazlarının yersiz olduğu, dosyada ki mevcut olan belgeler ile düzenlenen ek rapor haricinde bilirkişi olarak başka bir rapor düzenlenemeyeceğini, değerlendirildiğini,
Mali yönden yapılan incelemede, Davalının 2013-2014-2015 ticari defterlerinde davacıdan mal alımı olmadığı kök raporumuzda İfade ettiğimiz üzere davacıya komisyon faturası tanzim etttiği görülmektedir. Huzurdaki davada davacı tacir olup çiftçi vasfı olmadığı görülmektedir. Davacı vergi mükellefi olmayan çifçilerden mallan ( sebze, meyve) mühtalsil makbuzu île alması gerekmektedir. Mühtalsiz makbuzu 2013 sayıl VUK yasasası 235 .maddesinde… (4444 saydı Kanunun J3/C-5 maddesiyle değişen ibare Yürürlük; 14.S, i 999) Birinci ve ikinci sınıf tüccarlar ile kazancı basit usulde tesbit edilenler ve defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçiler (4369 sayılı Kanunun 8İ/A-9 uncu maddesiyle değiştirilen ibare Yürürlük: 29.7.1998) gerçek usulde vergiye tabi olmayan çiftçilerden satın aldıkları malların bedelini ödedikleri sırada iki nüsha makbuz tanzim etmeye ve bunlardan birini îmzahyarak satıcı çiftçiye vermeye ve diğerini ona imzalatarak almaya mecburdurlar. Mal tüccar veya çiftçi adına bir adamı veya mutavassıt tarafından alındığı takdirde makbuz bunlar tarafından tanzim ve imza olunur, Çiftçiden avans üzerine yapılan mubayaalarda, makbuz, malın teslimi sırasında verilir. Müstahsil makbuzunun tüccar veya alıcı çiftçi nezdinde kalan nüshası fatura yerine geçer. Müstahsil makbuzunda en az aşağıda yazılı bilgiler bulunur; l. Makbuzun tarihi; 2. (Değişik: 30/12/J980 – 2365/38 md) Malı satın alan tüccar veya çiftçinin soyadı, adı ve unvanı; 3. Malı saran çiftçinin soyadı, adı ve ikametgâhı adresi; 4. Sattn alman malın cinsi, miktarı ve bedeli. Huzurdaki davada davacı çifçiden malı (sebze ve meyve ) mühtalsil ile aldığı değerlendirmektedir. Dolaysıyla davacı burada tacir olup aldığı malları ( sebze ve meyve ) fatura tanzim ederek davalıya satması gerekir. Bilindiği üzere ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, Üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışla bu içeriği kabul etmiş sayılır. Öncelikle davacı davalı adınan fatura tanzim ederek mallan davalıya mülkiyeti (malikliğine) vermiş olması gerekir. Diğer taraftan davacı tarafından davalı adına 2011-2012-2013-2014 yıllarında çeşitli tarihlerde sevk irsaliyesi tanzim edildiği gorülemektedir. Sevk ırsaliyeyesi 2013 sayıl VUK yasasımnn 230. maddesinde şu şekilde belirtilmitşir. Satılan malların teslim tarihî ve irsaliye numarası, (Malın alıcıya teslim edilmek üzere satıcı tarafından taşındığı veya taşıttırıldığı hallerde satıcının, teslim edilen malın alıcı tarafından taşınması veya taşıttırılması halinde alıcının taşınan veya taşıttırılan mallar için sevk irsaliyesi düzenlemesi ve taşıtta bulundurulması şarttır. Malın, bir mükellefin birden çok iş yerleri ile şubeleri arasında taşındığı veya satılmak üzere bir komisyoncu veya diğer bir aracıya gönderildiği hallerde de, malın gönderen tarafından sevk irsaliyesine bağlanması gereklidir. Bu bentleyazılı irsaliyeler hakkında fiyat ve bedel ile ilgili bilgiler hariç olmak üzere, bu madde hükmü ile 231 inci madde hükmü uygulanır, irsaliyelerde malın nereye ve kime gönderildiği ayrıca belirtilir. İbraz edilen sevk irsaliyerinin davalı adına tanzim edildiği görülmekle birlikte sevk irsaliyelerinde davalı tarafından malların teslim alındığına dahil belgeler Özerinden herhangi bir somut bilgi ve belge olmadığı görülmektedir. ( davalı imzası adı soyadı T.C kimlik No ) olmadığı görülmektedir. Burada çözüme kavuşturlması gereken konu davacı yönünden malların davalıya verildiği, bedelinin alınmadığı yönündendir. Öncelikle davacı dava konusu malları çifçiden müstahsil makbuzu ile aldığını , bu malları davalıya sattığını ( davalı adına faturasını tanzim ederek ) ve malları da davalıya teslim ettiğini ispat etmekle yükümlüdür. Bu aşamada dava dosyasında bu yönde kanaat verici ve TTK hükümlerine uygun somut bilgi elde edilememektedir. Diğer taraftan davalı taraf için yapılan incelemede davacıya komisyon hizmeti verdiği görülemektedir, Diğer İfade ile davacının mallarını satmak için aracılık hizmeti verdiği görülemektedir. Davacı eğerki davalıya mal saltığını ( davalı adına fatura tanzim ederek) ve satılan malın fiilen davalıya teslimi ettiğini somut bilgi ve belgeye dayalı olarak yapması halinde davalıdan alacağının olacağı açıktır. Dava dosyasındaki bilgi ve belgelerin değerlendirilmesinde davacı çalışma dömeninde Hatay / İskederun ‘dan (sebze ve meyve) İstanbul hali”ne getirdiği İbraz edilen bilgiler ile doğrulanmaktadır. Peki bu mallan doğrudan davalıya mı sattı? Yoksa davalının aracılık ile bulduğu diğer dava dışı kişilere mi sattı? Eğer ki davalıya satmış ise satılan tutarlara ait 2013-2014-2015 yılı davalı adına tanzim edilen faturalar ile mal teslim belgelerini ibraz etmesi gerekir. Eğer ki davadışı başka kişilere satmış ise aynı yöntem ile bu belgelerin ibrazı gerekir. Şu halde davacı çalışma döneminde tacîr olup dava konusu (sebze ve meyve) malları davalıya fiilen teslim ve mülkiyeti İçin ise faturasını tanzim ettiği somut bilgi ve belgeye göre ispatlması gerekir. Dava dosyasından bu yönde açık ve kanaat verici bilgi ve belge ibraz edilmediğini sonuç olarak 04.06.2018 tarihili ek bilirkişi raporundaki görüşlerinin aynen devam ettiği sonuç ve kanaatine varmışlardır.
Dava, icra takibindeki ve dava açılışında gösterilen 200.000,00 TL’lik kısım için itirazın iptali, ıslah ile artırılan kısım yönünden ise genel alacak davasıdır.
Davacı tarafça İstanbul … İcra müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında 577.000,00 TL’lik ve sebep olarak da 25/06/2015 bakiye müstahsil alacağı gerekçesi ile icra takibi yapmış, bu icra takibine davalı tarafın itirazı üzerine mahkememize 12/07/2015 tarihinde başvurusu ile 200.000,00 TL dava değeri gösterilmek sureti ile itirazın iptali davası olarak başta açılan davada bilahire davacı tarafça 12/07/2016 tarihinde sunulan dilekçe ve eki harçlandırma makbuzu ile dava değerinin 577.000,,00 TL’ye yükselterek itirazın iptali ile % 20 inkar tazminatı şeklinde talep etmiş ise de; davacının 200.000,00 TL’lik değeri içeren başta açılan davasının itirazın iptali davası olduğu sabittir ancak ıslah dilekçesi ile arttırdığı 577.000,00 TL’lik kısım içerisinde başta harçlandırılan 200.000,00 TL düşüldükten sonra bakiye kalan 377.000,00 TL’lik kısım itirazın iptali olarak değil ancak genel alacak davası olarak değerlendirilebilir. Nitekim Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 19/01/2016 tarih 2014/25511 Esas, 2016/1266 Karar sayılı ilamındaki “…işçilik alacakları ile ilgili olarak yapılmış olan icra takibine itiraz üzerine açılan ‘itirazın iptali davasında’ dava konusunun ‘ıslah yolu ile’ arttırılması mümkün olup, arttırılan kısım yönünden ‘tahsil davası’ olarak hüküm kurulmalıdır. Davaya konu miktarın ıslah yolu ile arttırılması itirazın iptali davasının niteliğini değiştirmez ve tamamını tahsil davasına dönüştürmez” şeklindeki gerekçesi de dikkate alındığında davacının ıslah ile arttırdığı kısım yönünden davasının genel alacak (tahsil) davası şeklinde olduğunun kabulü gerekmiştir.
Dava dilekçesi, cevap dilekçesi, icra takip dosyası, alınan bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamınca, davacı tarafça davalıya gönderildiği iddia edilen sevk irsaliyelerine dayalı mal bedellerinin davalı tarafça ödenmediğinden bahisle başta 200.000,00 TL ile açılan itirazın iptali ve bilahire ıslah ile arttırılan 377.000,00 TL’lik genel alacak yönünden davasının reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacı tarafça davalıya sevk irsaliyesi ile teslim edildiği iddia edilen mal bedellerinin ödenmediği iddia edilmiş ise de bu yöndeki iddiası yerinde görülmemiştir. Davalı… yasaya tabi hal’de bulunan komisyoncudur. 5957. Sayılı yasa hem üretici, hem komisyoncu, hem pazarcı ve nihai olarak tüketici düşünülerek bu yasa ile ürünlerin sıkı denetiminin sağlanması, zayıf olan müstahsili (üreticiyi – çiftçiyi) korumak için hükümler içeren bir yasa olup davacı tarafça iddia edildiği gibi mal teslim edilmiş olmasına rağmen ödeme hususunun yerine getirilmemiş olmasının davacının aleyhine olduğu oysa davacının bu sonuçları istemeyeceği ve hayatın olağan akışının bunu gerektirmesine rağmen sevk irsaliyelerine ilişkin Hal Yasa’sı gereğince yapılması gereken ek işlerin yapılmadığı görülmüştür.
Davalının, davacı tarafça itiraz edilmeyen hastalığı süresinde, davalı ile noterde düzenlenmiş adi ortaklık belgesine istinaden kardeşi Sezai ile davacı ortak hareket ederek, davalının yokluğundan yararlanarak, sevk irsaliyesine bağlı ürünler yönünden 5957 sayılı yasaya istinaden çıkarılan yönetmelikte belirtildiği şekli ile sebze ve meyvelerin her ne şekilde olursa olsun alımı, satımı ve devrini yapan gerçek veya tüzel kişilerin bildirimci olduğu, bunların hal kayıt sistemine kayıtlı olmalarının yasal bir zorunluluk olduğu, alımı, satımı veya devri yapılacak ürünlerin cinsi, üretildiği yer, üreticisi, nereye gönderileceği ve ürünü taşıyan araç plakasının ürün sevkinden önce hal kayıt sistemine bildirimciler tarafından beyan edilmesi gerektiği bildirim yapıldıktan sonra sistem tarafından gönderilen bilgilerin doğruluğunu kontrol etmek, eksiklik veya yanlışlık var ise bunların düzeltilmesini sağlamak bildirimcilerin sorumluluğunda olması nedeni ile hal kayıt sistemine bildirim yapmaları gerekirken bu bildirimleri yapmayarak sevk irsaliyesi ile birlikte hal kayıt sistemince oluşturulan künye belgeleri ile birlikte sevk irsaliyesi ibrazı gerekmesine rağmen buna ihtiyaç duymadıkları, oysa 5957 Sayılı yasa’da müstahsil lehine hükümler bulunmasına rağmen ödenmeyen alacakların 5957 sayılı yasanın 5.6 fıkrasında 15 gün içerisinde ödeme yükümlülüğü hükmünün leh’lerine olmasına rağmen ve yine ispat yükünün yönetmelik 34. Maddesinin 13. Fıkrasındaki “mal bedelinin tam ve zamanında üreticiye ve üretici örgütüne ödenmesine ilişkin ispat yükümlülüğü komisyoncu, tüccar parekendeci ve diğer meslek mensuplarına aittir.” hükmüne rağmen ellerini güçlendirecek yasal prosüdürü yerine getirmedikleri bu yöntemle aradan çok uzun süre geçmiş olmasına rağmen ödenmeme iddiası üzerine davalıya başvurunun ancak davalı ile davacının kardeşi arasındaki adi ortaklık ilişkisinin sonlandırılmasından sonra aklına gelmiş olduğu ve defterlerde görülen davacının kardeşine ödendiği bildirilen meblağlara ilişkin olarak ek rapor alana kadar davacının bir itirazda bulunmadığı ve her ne kadar davalı tarafça Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan şikayetin kovuşturmaya yer olmadığı kararı ile sonuçlandırılmış ise de dosyada mevcut delillere göre davacı ve dava dışı kardeşi Sezai’nin davalı ile arasındaki Noterde düzenlenmiş adi ortaklık belgesine istinaden ve davalının hastalığından yararlanmak sureti ile usulsüz işlemlerde bulundukları ve tek başına sevk irsaliyesi ile mal tesliminin davacının tacir olması, tacir olması nedeni ile de dava dışı üçüncü kişi çiftçi – üreticilerden temin ettiği ürünlere ilişkin müstahsil makbuzu ve bu belgeler ekli olarak davalıya kesilen faturalar ile ve bu faturalar üzerine de usulüne uygun hal kayıt sistemine geçirilmiş olması gereken künye belgesi ile birlikte davalıya ürün gönderiminin ispatlanamamış olduğu, kesilen komisyon faturalarının müstahsil faturası olamayacağı ikisinin ayrı şeyler olduğu ve bunların da davacının kardeşi olan Sezai’nin döneminde kesilmiş olması dikkate alındığında davacı ve dava dışı kardeşinin birlikte davalının hastalığından yararlanmak sureti ile hareket ederek usulüne uygun olmayan müstahsil makbuzu ve hal kayıt sistemindeki künye belgesi ile ispatlanamayan borç oluşturacak şekilde sadece sevk irsaliyesine dayalı borç oluşturma belgesine bu nedenle itibar edilemeyeceğini bu durumun aksinin hayatın olağan akışına aykırı düşeceğine kanaat getirildiğinden davacının hem 200.000,00 TL’lik itirazın iptali hem de genel alacak davası hükmünde olan 377.000,00 TL davasının reddine karar vermek gerekmiştir. Bu nedenle de en son alınan bilirkişi raporunda Dr. … tarafından sunulan rapora itibar edilmemiş diğer Mali Müşavir … ve Sektör Uzmanı … tarafından düzenlenen rapordaki görüşe iştirak edilmiştir.
Davacı tarafın 200.000,00 TL’lik itirazın iptali talebi yönünden; davalının aleyhine kardeşi olan dava dışı …’nin davacı ile olan Noterde düzenlenmiş adi ortaklık sözleşmesine dayalı olarak oluşturulan ve davalının hastalık sürecinden yararlanmak suretiyle aslı olmadan oluşturulan sevk irsaliyelerine dayalı ürün teslim edilmiş gibi talep edilen 200.000,00 TL’Lik icra takibi yönünden davacının açıkça kötü niyetli olduğunu ve bu kısma ilişkin davası reddedilmiş olduğundan reddedilen kısım yönünden talep dikkate alınarak taktiren % 20 oranında davalı lehine kötü niyet tazminatına da hükmetmek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM
I-)1-Davacının itirazın iptali davasının reddine,
2-Reddedilen dava değeri üzerinden taktiren %20 oranında hesaplanan 40.000,00 TL kötü niyet tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
II-)Davacının ıslah ile artırdığı, 377.000,00 TL’lik genel alacak davasının reddine,
III-Harçlar yasası uyarınca alınması gereken 44,40 TL ilam harcının peşin alınan 6.969,50 TL’den düşümü ile geri kalan 6.925,10 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
IV-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin üstünde bırakılmasına,
V-Davalının yaptığı 10,00 TL posta giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
VI-Davalı kendini vekille temsil ettirdiğinden lehine Asgari Ücret Tarifesi gereği 37.030,00 TL ücret takdirine, bunun davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine
Dair, HMK 345 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten başlayarak iki hafta içinde HMK 342 maddesi gereğince düzenlenmiş dilekçe ile HMK 343 maddesi uyarınca mahkememize veya başka bir mahkemeye yapılacak başvuru ile HMK 341/1 maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olarak davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …