Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/722 E. 2018/80 K. 07.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/722 Esas
KARAR NO: 2018/80
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 13/01/2015
KARAR TARİHİ: 07/02/2018
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili şirketin .. abone no’ları ile davalı …’dan elektrik enerjisi satın aldığını, davalı şirketinde elektrik tüketimlerine göre fatura tahakkuk ettirdiğini, 30.09.2010 – 31.08.2012 tarihleri arası ve 30.11.2014 tarihli elektrik faturalarında hizmet bedeli karşılığı olmayan bedellerin alındığını, elektrik şirketinin EPDK kararları ve tebliğleri çerçevesinde faturalara yansıttıkları kayıp kaçak, sayaç okuma, perakende hizmet bedeli, iletim sistem kullanım bedeli ve dağıtım bedellerinin elektrik enerjisi kullanan tüm abonelere aktif tüketim bedeli dışında ek bir mali yük ve külfet getirdiğinin izahtan vareste olduğunu, nihai tüketicilerin kayıp kaçak bedeli gibi, faturalara yansıtılan dağıtım bedeli, iletim bedeli, sayaç okuma bedeli ve perakende satış hizmet bedeli gibi bedelleri hangi miktarda olduğunun apaçık denetleyebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödediğini bilmesi gerektiğinin şeffaf bir hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından olduğunu, EPDK tarafından kanunun verdiği yetki ile çıkartılan genel ve soyut yetkiye dayalı yönetmelik, kurul kararları ve tebliğlerin Elektrik Piyasası Kanunu temel amaçları olan şeffaflık ve düşük maliyetli enerji temini unsurlarının taşıdığının kabulünün mümkün olmadığını, bu nedenlerle 30.09.2010 – 31.08.2012 tarihleri arası ve 30.11.2014 tarihli elektrik faturalarında hizmet bedeli karşılığı olmayan dağıtım bedeli, iletim bedeli ve sayaç okuma bedeli için müvekkil tarafından ödenen toplam 73.171,09 TL.’nin dava tarihinden itibaren İşleyen ticari avans faizi ile birlikte davacı müvekkile geri ödenmesini talep ettiklerini, kurallara uyan abonelerden bu bedellerin tahsili yoluna gitmek hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığını, elektrik kaybını önleme ve hırsızlıkları engelleme veya hırsızı takip edip, bedeli ondan tahsil etme görevinin de bizzat enerjinin sahibi bulunan dağıtım şirketlerine ait olduğunu, davaya konu bedeller ile ilgili olarak Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunca kanunun verdiği genel ve soyut yetkiye dayanarak çıkarılan yönetmelik, kurul kararları ve tebliğlerinin de, Elektrik Piyasası Kanununun temel amaçları ve ilkelerinden olan, şeffaflık ve düşük maliyetli enerji temini unsurlarını taşıdığının kabulünun mümkün olmadığını, mahkemece kayıp-kaçak, dağıtım, sayaç okuma bedeli, parekende satış hizmeti bedeli ve iletim bedelinin elektrik abonelerinden tahsil edilemeyeceğinin kabul edilmesi gerektiğini, Yargıtay kararlarının gözedilmesi gerektiğini belirterek, elektrik faturalarına yansıtılan dağıtım bedeli, iletim bedeli ve sayaç okuma bedellerinin dava tarihinden itibaren işleme üzere 4489 sayılı kanun ile değişik 3095 sayılı kanunun 2/2 maddesinde belirtilen değişen oranlarda avans faiziyle birlikte davacı müvekkile geri ödenmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesini talep ve dava etmişlerdir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacı tarafın huzurdaki davada talebi ödemiş olduğu kayıp kaçak bedellerinin tahsiline ilişkin olduğu, davacı ile müvekkil şirket arasında ilki sözleşme 12.08.2012 tarihinde imzalanmış olup sözleşmenin 32. maddesi ve diğer sözleşmelerde de davanın İstanbul Mahkemeleri olacağının belirtildiğinden davanın Çağlayan istanbul Ticaret Mahkemelerinde görülmesi gerektiğini, taraflar arasında 06.12.2012 tarihinde yeni bir sözleşme yapıldığı, bu sözleşme 01.01.2014 tarihli tadil protokolü ile 06.12.2012 tarihli sözleşmenin 01.01.2014 tarihinden itibaren bir yıl süreyle uzatıldığının taraflar arasında kabul edildiğini, davaya görev yönünden de itirazlarının olduğunu, faturaların EPDK kararları ve ilgili mevzuat gereğince tespit edilen tarifelere göre tahakkuk ettirildiğini, davanın EPDK’na karşı idari yargıda açılması gerektiğini, bu nedenle gerek husumet yönünden gerekse yargı yönünden davanın reddinin gerektiğini, dava konusu kayıp kaçak bedelleri ve diğer bedellerin düzenlenmesinin EPDK tarafından yapılmış olup, yasal dayanağının EPK, Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliği, Elektrik Piyasası Perakende Satış Hizmet Geliri ile Perakende Enerji Satış Fiyatlarının Düzenlenmesi hakkında Tebliğ olduğunu , EPDK’nün düzenlediği işlemlerin tüm tüzel ve gerçek kişileri bağladığını, tarifelerin ve fiyatlandırma işlemlerinin EPDK tarafından yapıldığı, bu nedenle müvekkil ile birlikte diğer Dağıtım Şirketlerinin EPDK Kararlarına aykırılık teşkil edecek bir işlemde bulunmalarının mümkün olmadığını, davacının Şubat 2011-31.12.2014 tarihleri arasında kayıp kaçak bedellerini talep ettiği, ancak davacının tüm taleplerinin zaman aşımına uğradığından davanın red edilmesi gerektiğini, davanın asıl muhatabının EPDK olduğunu, davanın EPDK’na karşı idari yargıda açılması gerektiği, bu nedenle gerek husumet yönünden gerekse yargı yönünden davanın reddinin gerektiğini, husumet yönünden davanın … Dağıtım şirketine ihbar edilmesi gerektiğini, söz konusu kayıp kaçak bedellerinin müvekkil şirket uhdesinde kalmadığını, taraflar arasında imzalanan sözleşme gereği kayıp kaçak bedellerinin… Elektrik Dağıtım şirketine ödendiğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı ve diğer Hukuk Daireleri kararlarında da görüleceği üzere aleyhine hükmedilen tarafın dağıtım şirketleri olduğunu, çoğu tüketicinin müvekkil tesisinden kablolar ile elektriğin kendilerine iletildiğini sandıklarını, halbuki müvekkilin sahip olduğu satış lisansı ile özel ve kamu kurumlarından aldığı elektrik enerjisinin ithalatını ve ihracatını yaptığını, dolayısıyla müvekkilin taahhüt ettiği miktarı satmaktan başka bir sorumluluğunun olmadığından kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, davaya konu olan olayda dağıtım şirketinin sayaçtan elektrik tüketimini okuduktan sonra bu bilgileri müvekkile gönderdiğini, müvekkilinde bu tüketime göre fatura düzenlediğini, müvekkil şirketin davacı tarafla imzaladığı sözleşmelerde tedarikçi sıfatına haiz olduğu, müvekkil şirketin elektrik enerjisi aldığı şirketlerin kendilerine dağıtım, kayıp kaçak, iletim ve benzeri bedelleri fatura ettikleri, davaya konu olan kayıp kaçak bedellerininde dağıtım şirketine ödendiğini, davacının faturaları aldığı tarihlerden itibaren 8 gün içersinde faturalara itiraz etmesi gerektiği halde bunu yapmadığından faturaları kabul etmiş sayılacağını belirterek haksız davanın reddini talep etmiştir.
İhbar olunan … Elektrik vekili cevap dilekçesinde özetle, davalı tarafın ikili anlaşmalar çerçevesinde belirli bir fiyat ile davalı şirketten elektrik satın aldığını, davalı şirket fiyat teklifini yaparken fiyatı oluşturan unsurları ayrı birer kalem şeklinde davacıya sunmamış ve davacı taraf bir fiyat, tarife, bedel vb. bir şey dayatmadığı, pazarlığı yapılarak belirli bir fiyatta anlaşılarak o anlaşma çerçevesinde sözleşme yapıldığını, dosyaya konu olan kayıp kaçak bedelinin bir vergi olarak telakki edilmesi veya haksız bir kazanç unsuru olarak ele alınmasının toplumsal algının hukuk düzeni içinde yarattığı sosyal baskının bir sonucu olduğunu , ancak bu baskı ve sonuçlarının elektrik maliyetini arttırıcı durumda olduğu, bu davalar nedeniyle dağıtım şirketlerinin dava açanlara nihai olarak ödeyeceği bedeller (tüm faiz ve yargılama giderleri dahil olmak üzere} tarife yoluyla toplumdan geri alındığını, bu sürecin dağıtım şirketlerine maliyetinin davalarla uğraşmak ve operasyonel yük (zahmet) olduğunu, davacı tarafın TTK 16. madde uyarınca tüzel kişi olarak tacir sıfatını taşıdığı, 18/2. maddeye göre basiretli davranmakla yükümlü olduğunu, 21/2. madde uyarıncada bir faturayı tebliğ aldığı tarihten itibaren sekiz gün içersinde faturanın içeriği hakkında beyanda bulunmak zorunda olduğunu, dayanak olarak gösterilen Yargıtay kararı, tüketici hukukuna tabi süreler için bir emsal olabilecek ise de, yukarıda sayılan yükümlülüklere sahip tacir hükmünde olanlar için emsal olabilecek durumda olmadığını, davacı taraf kayıp kaçak bedeli ödemesinin kanuna aykırı olduğu düşüncesinde davaya konu olan bedelleri içeren faturaları ihtirazi kayıt ile ödemesi gerektiği veya tebliğden itibaren 8 gün içersinde itiraz etmesi gerektiğini, davacının ne bir ihtirazi kaydının ve bir itirazının müvekkil şirket kayıtlarında olmadığını, hal böyle olunca eldeki davanın red edilmesi gerektiğini, dava konusu alacak ile ilgili olarak ödeme tarihlerinden itibaren faiz talep edilmesinin yasal dayanağının olmadığı, ancak dava tarihinden itibaren faize hükmedilebileceği beyan olmuştur.
Dosyanın mahkememize Kastamonu …Asliye Hukuk Mahkemesi’nin .. E… K.sayılı, 20/03/2015 tarihli yetkisizlik kararı ile geldiği, mahkememiz esasına kaydededilerek yargılamasına devam olunduğu görülmüştür.
Mahkememizce yapılan yargılama sırasında davalı tarafa müzekkere yazılarak davaya konu faturaların ve ilgili sözleşmelerin birer sureti getirtilerek dosyamız arasına konulmuştur.
Dava; elektrik abonelerinden tahsil edilen kayıp kaçak bedellerinin davalıdan istirdadı istemine ilişkindir.
Yargıtay 3.Hukuk Dairesi’nin 2016/20106 Esas, 2017/9319 Karar ve 07/06/2017 tarihli ilamı ile;
“Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 K. Sayılı kararı ve Dairemiz kararları ile Anayasanın Vergi ödevi Başlıklı 73. maddesindeki “… Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır…” şeklindeki düzenlemeye göre; kayıp-kaçak, sayaç okuma, dağıtım, perakende hizmet ve iletim bedeli uygulamasının EPDK Kararları ve tebliğleri çerçevesinde uygulama arz eden kanunlar ve ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde EPDK tarafından belirlenerek uygulandığı, bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’na sınırsız bir fıyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak (elektrik enerjisinin hırsızlanması) bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödendiğinin bilinmesininde şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğu, EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınmasının hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.
Ne var ki, 17.06.2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 Sayılı Kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Kanunu’nun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilerek,Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.
Yine, 6719 Sayılı Kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen;
Geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü,
Geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
Yukarıda açıklanan bu yasa değişiklikleri birlikte değerlendirildiğinde; Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan bedeller ile ilgili olarak açılan (ve halen derdest olan) davalar, (açıklanan yasa değişikliklerinin yürürlüğe girmesiyle birlikte) konusuz kalmıştır.” şeklinde karar verilmiştir.
Davalı tarafça düzenlenen faturalara yansıtılarak davacı taraftan tahsil edildiği iddia olunan kayıp kaçak bedellerinin davalıdan istirdadı için açılan iş bu dava 13/01/2015 tarihinde açılmış olup, 30/03/2013 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6446.Sayılı Elektrik Piyasası Kanununda, dava açıldıktan sonra 17/06/2016 tarih ve 29745 Sayılı Resmi Gazete yayınlanarak yürürlüğe giren 6719.Sayılı Kanunla yapılan değişiklik kapsamında 6719.Sayılı Kanu’nun 21.maddesi ile 6446.Sayılı Elektrik Piyasası Kanu’nun 17.maddesinin 1., 3, ve 4.fıkraları ile 6.fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmünün getirildiği, yine, 6719 Sayılı Kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; geçici madde 19.madde ile; “Bu maddeyi ihdas eden kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü, geçici madde 20.ile de; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. madde hükümleri uygulanır.” şeklinde düzenleme getirilmiştir.
Davacı tarafça mahkememize açılan işbu davada dava dilekçesi incelendiğinde davacı tarafça davaya konu edilen faturalar kapsamında kayıp kaçak bedeli olarak faturalara yansıtılmak suretiyle davacı taraftan haksız ve hukuka aykırı olarak tahsil edildiği belirtilen bedellerin davalıdan istirdadı talep edilmiş olup, davanın açıldığı tarihten sonra yürürlüğe giren 6719.Sayılı Yasanın 21.maddesi ile 6446.Sayılı Kanunun 17.maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile 6. fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile de ; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilerek, Mahkemelerinin bu konuda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkilerinin sadece dağıtım, sayaç okuma, parakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerini kurumun bu konudaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlandırıldığı ve aynı yasanın 17.maddesi hükümlerinin, aynı yasanın geçici 20.maddesi gereğince eldeki davalarada uygulanması gerektiğinden, davacı tarafça davaya konu faturaların düzenlendiği tarih itibarı ile EPDK tarafından dönemlik olarak belirlenen tarifelere aykırı olarak düzenlendiği yönünde bir iddianın dile getirilmemiş olması karşısında ilgili yasal düzenleme gereği konusu kalmayan dava nedeni ile bir karar verilmesine yer olmadığına karar verme gereği doğmuştur.
Ayrıca Yargıtay 3.Hukuk Dairesi’nin 2016/20106 Esas, 2017/9319 Karar Sayılı ve 07/06/2017 tarihli kararında da belirtildiği üzere; yargılama harç ve giderleri, kural olarak davada haksız çıkan tarafa, eş söyleyişle aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilir (HMK m. 326/1). Bu cümleden olarak, davayı kazanan taraf, davayı bir vekil aracılığı ile takip etmişse, haksız çıkan taraf, yargılama gideri olarak vekalet ücreti ödemeye de mahkum edilir (HMK m. 323/1-ğ).Bir tarafın, dava açıldığı andaki mevzuata veya içtihat durumuna göre davasında veya savunmasında haklı olup da, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren yeni bir kanun hukmu veya yem bir içtihadı birleştirme karan gereğince davada haksız çıkmış olması halinde, yargılama giderlerine mahkum edilemeyeceği kuşkusuzdur.Burada önemle vurgulanmalıdır ki, bir kimseye diğer tarafın dava giderlerinin yükletilmesinin nedeni, o kimsenin diğer tarafın gider yapmasına haksız olarak sebebiyet vermiş olmasıdır. İşte bu nedenledir ki, dava açıldığı anda haklı durumda bulunan tarafın, yargılama sırasında meydana gelen mevzuat değişikliği sonucu haksız duruma düşmesi halinde yargılama giderlerinden sorumlu tutulması olanaklı değildir.(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.11.2009 günlü ve 2009/18-421 E.-2009/526 K. sayılı ilamında da aynı ilkeye yer verilmiştir.). Dava konusu somut olayda; davacı, davanın açıldığı andaki mevzuata ve içtihat durumuna göre dava açmakta haklıdır. Eş söyleyişle, davaya konu bedelleri tahsil eden davalı, davanın açılmasına sebebiyet vermiştir. Bu itibarla, dava açıldığı tarihte, yapılan yasa değişikliği henüz ortada bulunmadığından, dava tarihi itibariyle davacının dava açmakta haklı olduğu kabul edilmiş olup, işbu davada davacı yararına maktu vekalet ücreti takdir edilerek davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin de davalıdan tahsiline karar verme gereği doğmuştur.
Yine her ne kadar davacı tarafça dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren 6719.Sayılı Yasanın ilgili maddelerinin Anayasaya aykırılığı nedeni ile Anayasa Mahkemesi’ne yapılan müracatlannın sonucunun beklenmesine karar verilmesini talep etmiş ise de, Anayasanın 152/3.maddesi gereğince Anayasa Mahkemesi’nin işin kendisine gelişinden başlamak üzere 5 ay içerisinde kararını verip açıklayacağı, bu süre içerisinde karar verilmez ise mahkemenin davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandıracağı hüküm altına alınmış olmakla, başka mahkemelerce Anayasa Mahkemesine yapılan başvuru tarihinden bugüne kadar geçen süre de dikkate alınarak davacı vekilinin bekletici mesele yapılması yönündeki talebi yerinde görülmemiştir.
HÜKÜM : /Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere;
1-6719 sayılı yasanın 21. Maddesi ve 6446 sayılı yasanın 17. Maddesine eklenen 10. Fıkra hükmü 6719 sayılı yasanın 26. Maddesinin, 6446 sayılı yasaya eklenen 20. Madde gereğince davanın konusu kalmadığından esas hakkındakarar oluşturulmasına yer olmadığına,
2- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gerekli olan 35,90 TL maktu karar ve ilam harcının, başlangıçta yatırılan 1.249,58 TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 1.213,68 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 2.180,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafça yapılan 1.622,80 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansının ilgili tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık kesin süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 07/02/2018
Katip Başkan