Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/559 E. 2019/522 K. 28.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/559 Esas
KARAR NO: 2019/522

DAVA : Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 27/05/2015
KARAR TARİHİ: 28/05/2019

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasından kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip başlatıldığını, bu takip dolayısıyla müvekkilinin davalıya borçlu bulunmadığını, müvekkilinin daha önce yetkilisi ve ortağı olduğu şirket ile davalı banka Kadıköy şubesi arasındaki bankacılık sözleşmeleri kapsamında 26/03/2014 tanzim tarihli teminat senedini diğer ortaklar ile imzaladığını, müvekkilinin 18/04/2015 günü ortaklar kurulu kararı ile bu şirketten istifa ederek ortağına haklarını devrettiğini, bu durumun ticaret sicil gazetesi ile de yayınlatıldığını, aynı zamanda davalı bankanın Kadıköy şubesinede bilidirildiğini, buna rağmen davalı bankanın müvekkilinin ayrıldığı şirketin ödenmeyen kredi borcu dolayısıyla bildirimden çok sonra müvekkili aleyhine icra takibi başlattığını, başlatılan takibin kötü niyetli olduğunu, bu sebeple müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini, icra dosyasına yatacak paranın davalıya ödenmemesi için tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.

CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Takip konusu senedin yasal bütün unsurları taşıdığını, bono olduğunu kambiyo senedi niteliğinde olduğunu, bu sebeple bononun tahsili için icra takibi başlattıklarını, davacı yancada senedin kambiyo senedi olmadığına dair bir itirazın bulunmadığını, davacı tarafça süresi içinde borca yada imzayada itiraz edilmediğini, senedin teminat senedi olduğuna dair iddiaların mesnetsiz olduğunu, davacının bonoda imzası bulunan diğer borçlular ile birlikte müteselsilen sorumlu olduğunu, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

DEĞERLENDİRME:
Dosya kapsamı ile, dava konusu talebin taraflar arasındaki bankacılık sözleşmesi kapsamında davacının davalıya dava konusu bonodan dolayı borcu olmadığının tespitine ilişkin menfi tespit davası olduğu anlaşılmıştır.
Tarafların iddia ve itirazlarının değerlendirilmesi bakımından dava konusu bono aslı İstanbul … İcra Müdürlüğünün …esas sayılı dosyasından istenilmiş dosya ve bono aslı mahkememize gönderilmiştir.
Mahkememizce resen belirlenen bilirkişiye dosya tevdi edilerek rapor hazırlaması talep edilmiş bilirkişi raporunda “Takdiri sayın mahkemeye alt olmak üzere TERDİTLİ değerlendirme sonuçlan aşağıda (A) ve (B) bentleri atında ayn ayn arz edilmiştir. Davalı bankanın sözleşmenin 20 m. göre kefaletten dönmeyi TBK’nun 598 m. uyarınca 10 yıllık süre içinde kabul edip etmeme takdir hakkının bulunduğu düşünülebilinir, Sayın mahkemece davacının kefaletten dönme talebinin davalı bankanın takdirinde olduğunun kabul edilmesi halinde, aşağıda belirtilen borçtan davacının sorumlu sayılabileceği gündeme gelebilecektir. Davalı bankanın Takip tarihi itibariyle alacağı: Asıl alacak.; 267.096.47 TL İşlemiş kar payı.: 155,81 TL,TOPLAM ALACAK.; 267.252,28 TL’dır. Sayın Mahkemece raporun benimsenmesi halinde, Fazlaya ilişkin 9.932,72 TL (277.185-267,252.28=) reddi durumunda. TAKİP TARİHİNDEN itibaren asıl alacak tutarı 267.099,47 TL tamamen ödeninceye kadar yıllık %10,50 ve değişen oranlarda basit usulde işleyecek ticari AVANS Faizi ile birlikte istenilebileceği, TAKİP TARİHİNDEN SONRA 21.05 2015 tarihinde 6.880,00 TL tutannda kısmi tahsilat sağlanmıştır, işbu tahsilatın dosyanın kesin infazı sırasında nazara alınması gerekir. Davacıt dava konusu borç daha doğmadan önce sözleşmedeki kefaletinden ve bonodaki avalistliğinden dönmüştür/ çekilmiştir. TBK’nun 599 m. hükmü uyannca kanımca borç doğmadığı sürece davacının kefaletten dönebileceği düşünülmektedir. Diğer yandan bonodaki avallat sıfatıyla vaaz edilen imzada bir nevi kefalet olduğuna göre yine aynı şekilde avalistliğin düşmesini de gündeme getirmenin mümkün olduğunu düşünmekteyim Sayın mahkemece bu görüşe eçtirak edilmesi halinde, davacının takibe konu edilen BORÇTAN SORUMLU TUTULAMAYACAĞI düşünülmektedir, Sonuç ve kanaatine varılmıştır” şeklinde değerlendirme yapılmıştır.
Davacı taraf daha önce yetkilisi ve ortağı olduğu …Şti ile davalı banka Kadıköy şubesi arasındaki bankacılık sözleşmeleri kapsamında 26/03/2014 tanzim tarihli teminat senedini diğer ortaklar ile imzaladığını, 18/04/2015 günü ortaklar kurulu kararı ile bu şirketten istifa ederek ortağına haklarını devrettiğini, bu durumun ticaret sicil gazetesi ile de yayınlatıldığını, aynı zamanda davalı bankanın Kadıköy şubesinede bilidirildiğini, buna rağmen davalı bankanın, kendisinin ayrıldığı şirketin ödenmeyen kredi borcu dolayısıyla bildirimden çok sonra aleyhine icra takibi başlattığını, bu borçtan dolayı sorumlu olmadığını iddia etmiştir.
Dava konusu ihtilaf, davacının başvurduğu kefaletten dönme müessesesinin şartlarının oluşup oluşmadığı, dava konusu edilen borçtan dolayı kefalet dolayısıyla sorumluluğunun devam edip etmediği, takip konusu senedin kefalet kapsamında değerlendirilmesi ve senetteki aval sıfatının da kefaletten dönme kapsamında değerlendirilmesi ve dolayısıyla senet dolayısıyla borçlu olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
TBK m. 599 hükmüne göre kefaletten dönmenin kefilin sorumluluğuna etkisinin incelenmesi gerekecek olup; TBK m. 599’a göre, “Gelecekte doğacak bir borca kefalette, borçlunun borcun doğumundan önceki mali durumu, kefalet sözleşmesinin yapılmasından sonra önemli ölçüde bozulmuşsa veya mali durumunun, kefalet sırasında kefilin iyiniyetle varsaydığından çok daha kötü olduğu ortaya çıkmışsa, kefil alacaklıya yazılı bir bildirimde bulunarak, borç doğmadığı sürece her zaman kefalet sözleşmesinden dönebilir”.
TBK m. 598/3 e göre, “Bir gerçek kişi tarafından verilmiş olan her türlü kefalet, buna ilişkin sözleşmenin kurulmasından başlayarak on yılın geçmesiyle kendiliğinden ortadan kalkar”
Banka genel kredi sözleşmesi süreli olabileceği gibi süresiz de olabilir. Sözleşmede herhangi bir süre kararlaştırılmamışsa kefilin gerçek kişi olması halinde TBK m. 598 hükmü gereğince kefaletin 10 yılın geçmesiyle kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Burada 10 yılın geçmesiyle kefilin sorumluluğunun ortadan kalkabilmesi için 10 yıl içinde bankanın kefile takip başlatmamış veya dava açmamış olması gerekir. Bunun dışında ise süresiz bir kefalet söz konusu olacaktır. TBK m. 599″a göre borçlunun mali durumunun kefalet sözleşmesinin kurulmasından sonra önemli ölçüde bozulduğu veya asıl borçlunun mali durumunun kefalet sırasında kefilin iyiniyetle varsaydığından çok daha kötü olduğunun sonradan ortaya çıkması şartlarının gerçekleştiği hususunda ispat yükü kefile aittir.
Davacı taraf kefaletten döndüğünü davalı bankaya yazılı olarak bildirmişse de, kefaletten dönme sebebi olarak, şirket ortaklığından ayrılmasını göstermiş, TBK m. 599’a göre, “Gelecekte doğacak bir borca kefalette, borçlunun borcun doğumundan önceki mali durumu, kefalet sözleşmesinin yapılmasından sonra önemli ölçüde bozulmuşsa veya mali durumunun, kefalet sırasında kefilin iyiniyetle varsaydığından çok daha kötü olduğu ortaya çıkmışsa, kefil alacaklıya yazılı bir bildirimde bulunarak, borç doğmadığı sürece her zaman kefalet sözleşmesinden dönebilir”. hükmü anlamında mali durumu ile ilgili bir sebep belirtmemiş, kefaletten dönme sebebini mali durumundaki değişikliğe dayandırmamıştır. Kanunun bu hükmü karşısında davalı bankanın TBK 598 e göre 10 yıllık süre içerisinde dönmeye muvafakat etmemesi de dikkate alınarak, davacı tarafın tek taraflı kefaletten dönme beyanının geçersiz olduğu kanaatine varılmış olup, davacının borçlu olmadığı yönündeki beyan ve iddialarının yerinde olmadığı dolayısıyla davanın ispatlanamadığı anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine
2-Alınması gerekli harç 44,40 TL olup, peşin alınan 4.566,05 TL den mahsubu ile fazla alınmış olan 4.521,65 TL harcın karar kesinleştikten sonra istek halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı taraf vekille temsil olunduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 21.992,32 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
5- Karar kesinleşene kadar yapılacak yargılama giderlerinin davacı gider avansından karşılanmasına, karar kesinleştikten sonra bakiye gider avansının istek halinde iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık kesin süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi.

Katip ¸

Hakim
¸