Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/521 E. 2023/166 K. 06.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2015/521 Esas
KARAR NO :2023/166

DAVA:Tazminat
DAVA TARİHİ:31/05/2005
KARAR TARİHİ:06/03/2023

BİRLEŞEN…. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ … ESAS SAYILI DOSYASI

DAVA:Tazminat
DAVA TARİHİ:31/05/2005
KARAR TARİHİ:06/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
ASIL DAVA YÖNÜNDEN
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin ortaklarının temettü hariç ortaklık hakları ve şirket yönetimi ve denetiminin 4389 sayılı yasa 15/7 (a) maddesi gereğince 01.08.2003 tarih ve 454 sayılı karar ile fon tarafından devir alındığını, şirketin kuruluşu itibariyle faaliyetinin İMKB ile yapmış olduğu veri yayın sözleşmesi gereğince temin ettiği bono verileri ile diğer mali piyasaların ihtiyaç duyduğu finans bilgilerini temin etmek, elektronik ortamda müşterilerine transfer etmek olup, finans sektöründe hizmet verdiğini, bir kısım davalılar kurucu ortakları … grubu şirketleri ile yapmış oldukları hisse devir ve satış sözleşmesi kapsamında ortaklık hisselerinin … …A.Ş firmasına devredildiğini, bu firmanın hakkının ortak konumuna geldiğini, bu şirketin devir aldığı bu hisseleri …’ndan aldığı, kredi ile alması ve hisseleri rehin vermesi nedeniyle krediyi geri ödememesi üzerine …’nın ve bankanın …’de olması nedeniyle alacağın tahsilinde yarar görülmesi üzerine Fon tarafından devir alınıp, bu tarihten sonra Fon’un atadığı yeni yönetim ve denetim kurulu üyelerinin göreve geldiğini, dava konusunun Fon’un atadığı yönetim ve denetim kurulu üyelerinin davacı şirkette önceki yıllarda görev yapmış yönetim ve denetim kurulu üyelerinin mali sorumluluklarını gerektiren olayların tespitlerinin kapsadığını, yeni atanan denetim kurulunun yaptığı inceleme ve hazırlanana raporlar ile sorumluluk durumu belirledikleri, bu kapsamda davacı ile …Bilgi Hiz ve Yat A.Ş arasında teknik danışmanlık, bakımı, data hattı kiralamasını kapsayan ve davacının 28.500 USD + kdv ödemesini gerektiren sözleşmeye istinaden aynı hizmeti veren kuruluşlar ve nezdinde bir araştırma yapmadan rayicin üzerinde bir sözleşme miktarı ile ödeme yapıldığı, yine davacının … … A.Ş arasında VBI Satırı Kiralama Sözleşmesine istinaden aylık 10.000 USD + KDV ödemesinin kararlaştırıldığı, sözleşmeyi A ve B grubunun imza yetkililerinin imzalaması gerekir iken B ve C grubu yetkilisi … ve …’ın imzaladığı, aynı hizmetlerin daha düşük ücretler ile alınabilecek iken araştırma yapılmadığı, hatta sözleşme yapılan yetkililerin hiçbir zaman hizmet almadıklarını ifade ettikleri, faturalara karşılık ödemelerin farklı şirketlere yapıldığını, temlik veya devir yada talimatın yazılı olmadığını, davacı kadrosunda çalışmayanlara maaş bordrosu yolu ile ödemeler olduğunu, bir kısım davalılar aleyhine emniyeti suistimal suçlarından dava açıldığını, mali tabloların gerçeği yansıtmadığını, bu şekilde verilen ibra kararlarında geçerli olamayacağı, fazlaya dair hakları saklı kalarak şimdilik 250.000 TL zararın meydana geldiği tarihten itibaren işleyecek reeskont faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, masraf ve ücreti vekalete hükmolunması talep ve dava olunmuştur.
CEVAP : Bir kısım davalılar …-…-… vekilleri cevap ve karşı davaları ile müvekkillerinden …’ın %20, …’ın %10, …’in %7,5 oranında davacı şirketin kurucu ortakları olduğu, şirketin satışı için A.Ş’ye dönüştürüldüğünü, devir sonrası şirketin tüm mali ve idari işleyişinin … grubunda bulunduğunu, davalılar …, … ve … vekili tarafından verilen 01.09.2005 havale tarihli dilekçelerinde; olayların bu güne gelinceye kadar dönemleri ile ilgili bilgilendirmelerde bulunarak, davacı şirket atanan yöneticilerinin niyet ve kasıtları çerçevesinde davanın değerlendirilmesini, davacının dava açma koşullarından olan taraf ehliyeti ve dava açma sıfatı bulunmadığını, davanın … tarafından davacı şirketin ortaklarının temettü hariç ortaklık haklarının devir alınmasına ilişkin 01.08.2003 tarihli karara dayalı olarak atanan yönetici ve denetçiler tarafından açıldığını, … tarafından alınan 01.08.2003 tarihli kararın muhteviyatı ve çerçevesi belli olduğunu, buna göre davacı şirket ortaklarının, davacı şirkette sahip oldukları hisselerin mülkiyetleri …’ye devir ve temlik edilmediğini, bu halde, sadece şirketin yönetimi bakımından alınan karara dayalı olarak işlem yapma hakları bulunan … tarafından atanan yönetici ve denetçilerin genel kurulu toplantıya davet, genel kurul toplantısında halihazırda pay mülkiyeti devir ve temlik edilmediğini, müvekkilini temsil ile onun adına oy kullanma konusunda yetkileri olmadığı gibi, TTK. 341. maddesi gereği şirket idare meclisi üyelerine dava açma hakları da bulunmamakta olduğunu, yukarıda anılan nedenle davacının sıfat davada taraf olma ehliyeti ve sıfatı bulunmadığından davanın bu nedenle de reddi gerektiğini, durumun yukarıda anılan aykırılığı yanında, diğer yandan davacının davasına dayanak yaptığı davacı şirketin 05.04.2005 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantı tutanağına dikkat edildiğinde görüleceği üzere şirketin hali hazır ortaklarının tümü şirketin yönetim kurulunda yer almakta olduğunu, yine tutanağa göre şirketin tüm ortakları adına toplantıya …’yi temsilen Başar Başaran isimli kişinin katıldığını, aynı toplantıda, aynı temsilci bir önerge vererek o tarihte ortak konumundaki tüm yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna gidilmesi ve kişisel sorumluluk miktarları üzerinden haklarında dava açılmasına karar verilmesinin istendiği ve bu yönde alınan kararı yine haklarında dava açılan kişiler adına kullandığı oy ile tasdik edildiğini, yukarıdaki durumun TTK. 374/1.maddesine açık aykırılık teşkil ettiğini, çünkü anılan maddeye göre ; “Pay sahiplerinden hiç biri, kendisi veya karı kocası, yahut usul ve furu ile şirket arasındaki şahsi bir işe veya davaya dair olan müzakerelerde rey hakkını kullanamaz” bu halde davacı tarafından dayanak yapılan 05.04.2005 tarihli genel kurul toplantısında alınmış olan maddi sorumluluğa ilişkin karar usulsüz ve yok hükmünde olduğunu, anılan nedenle de davacının taraf ehliyeti ile davacı olabilme sıfatına sahip olduğunun söylenemeyeceğini, davanın bu nedenle de reddi gerektiğini, davacı şirketin TTK. 340.maddesi delaleti ile TTK. 309. maddesi gereğince zamanaşımı süreleri geçirildikten sonra Sayın Mahkemeniz huzurunda maddi sorumluluğa ilişkin dava açtığını, keza zamanaşımı sürelerinin başlangıcı açısından, denetçiler tarafından hazırlanan rapor tarihinin değil, iddia olunan olayın vukuu tarihinin dikkate alınması gerektiğini, çünkü davacı o tarihte aynı zamanda idare meclisi azası olan kişileri temsilen oy hakkını kullandığına göre ve muamelenin yapıldığı tarihte de aynı sıfata sahip olduğuna göre zarar doğuran olayın, olayın vukuu tarihinde öğrendiğinin kabulü gerektiğini, açıklanan nedenle, zamanaşımı nedeni ile davacının davasının reddini, müvekkillerinin vazife yaptıkları dönemler ile alakalı olmak üzere, şirketin 2000 yılındaki faaliyetlerine ilişkin Ortaklar Genel Kurulu 24.05.2001 tarihinde, Şirketin 2001 yılındaki faaliyetlerine ilişkin Ortaklar Genel Kurulu 19.04.2002 tarihinde, Şirketin 2000 yılındaki faaliyetlerine ilişkin Ortaklar Genel Kurulu 20.05.2003 tarihinde yapılmış, bu toplantılarda şirketin faaliyet ve denetim raporları okunmuş, bilanço/ bilanço dip notları kar ve zarar cetvelleri tartışılmış ve yapılan görüşmeler neticesinde şirket tarafından söz konusu dönemlerdeki işlemlerin hukuka ve ortaklık acısından isin gereğine uygun olduğu görülerek, ilgili dönemle ilgili faaliyetleri nedeni ile onları sorumlu tutmayacağını beyan ederek müvekkillerinin anılan dönemlere ilişkin ibra edildiğini,
İbra kararlarının yer aldığı Genel Kurulların iptali söz konusu edilmediğine ve TTK. 381.md’si gereğince iptal davası açılması için gerekli üç aylık hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeni ile artık dava açma olanağı kalmadığına göre, anılan genel kurullar ve bu toplantılarda alınan kararlar kesin ve davacı şirketi bağladığını, keza gerek öğreti ve gerekse uygulamada, geçmiş yıllara ait genel kurullarda verilmiş bulunan ibra kararlarının, yeni yapılan bir genel kurul ile kaldırılması TTK. 381. md/si anlamında genel dürüstlük kurallarına aykırı bulunduğundan, bu yolla da Müvekkillerinin sorumlulukları cihetine gidilmesi mümkün olmadığını, anılan nedenlerle alınmış bulunan ibra kararları doğrultusunda davacının müvekkilleri aleyhine dava açma olanağı bulunmadığını,
Davacının davasını TTK. 336. ve 342. maddelerinden yola çıkarak, açtığına göre müvekkillerine sorumluluk tevcih ettikleri işlemlerden şirketin zarara uğradığının kanıtlanması gerekmekte olduğunu, Tazminat Hukukunun genel ilkeleri doğrultusunda, davacının bu gibi iş ve işlemlerle ilgili olarak öncelikle, haksız olduğu iddia olunan menfaati edinen kişinin dava edilmesi, bu mümkün olmaz ise, şirketin zarara uğradığından bahis ile TTK. 336 ve 342. maddeleri gereği dolaylı olarak sorumlulukları düzenlenmiş olan Müvekkillerimin dava edilmesi gerektiğini, ekte takdim ettikleri Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 30.01.1975 tarihli ve E. 4654 ve K.572 sayılı kararında açıkça vurgulandığı üzere, asıl kredi borçlusu takip edilmeden yönetim kurulu üyelerinin sorumluluklarına gidilmesini doğru bulmadığını, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin kararından yola çıkarak, davacı şirketin zararın doğduğunu iddia ettiği muameleyi yapan tarafı dava etmeden ve alacağının tahsili yollarını aramadan, TTK. 336 ve 342 maddeler gereği dolaylı sorumlulukları bulunan müvekkillerinin dava edilmesinde yasal uyarlık bulunmamakta olduğunu, anılan nedenle de müvekkilleri aleyhine açılan davanın reddini talep ettiklerini, diğer yandan davada söz konusu edilen sözleşme ve işlemler günün ticari gereklerine uygun olarak yapıldığını, bu iş ve işlemlerin üzerinden 5 yıl geçtikten sonra, özellikle yapılan işlemlerin yapıldığı tarihteki koşullar üzerinden değerlendirme yapılmaksızın, olayı bu günün koşullarına göre değerlendirerek zararlandırıcı işlem yapıldığı gerekçe ve düşüncesi ile müvekkilleri aleyhine sorumluluk davası açılması, zarar kavramının mantığına ve hakkaniyete uygun olmadığını, davacı dava dilekçesinde şirketin zarara uğradığını belirtmekle beraber, dava konusu yapılan dönemlere ilişkin olarak şirket bilançosunda şirketin zarar ettiğine dair herhangi bir kayıt bulunmadığını, şirket bilançoları davacı tarafından ibraz edildiğinde durumun tüm açıklığı ile ortaya çıkacağını, bu nedenle kötü yönetim ve/veya kusur ve/veya ihmal nedeni ile şirketin zarar ettiği iddiasının havada kaldığını, yapılan genel kurul toplantısı ve burada anılan kararlar, TTK.374 ve TTK. 381. maddesine aykırılık taşıdığından, gerek genel kurul’da alınmış bulunan ibraların kaldırılmasına ilişkin kararlar yokluk ve butlan nedeni ve TTK 381. maddesinde anlatımını bulan iyiniyet kurallarına aykırı olduğundan sakat olduğu gibi, yine aynı genel kurulda alınmış bulunan dava açılması yönündeki karar da TTK 374. madde hükmüne göre sakattır ve yok hükmünde olduğu, taraflarına karşı açılan sorumluluk davasında, bu davaya esas teşkil eden Genel Kurul kararının iptalini karşı dava olarak talep etmek uygulamada kabul gördüğünden, davacı tarafından açılan davaya dayanak yapılan 05.04.2005 tarihli genel kurul kararının iptali talebinde bulunduğunu, yukarıda arz ve izah edilen nedenlerle; dava dilekçesinin reddine ve açıklanmasının teminine, ilk itirazlar nazara alınarak davanın reddine, derdestlik nedeni ile davanın reddine, dava dilekçelerinde sözü edilen özel ve tüzel kişilerin davaya dahil edilmesine, esas bakımından davanın reddine, karşı davalarının kabulü ile 05.04.2005 tarihli genel kurul toplantısının mümkün olmadığı takdirde alınmış olan ibraların kaldırılmasına ve dava açılmasına yönelik kararların iptaline, yargılama gideri ve avukatlık ücretinin, esas dava bakımından davacıya, karşı davamız bakımından karşı davalıya yükletilmesine, karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davalı … vekili 22.08.2008 tarihli cevabında, müvekkilinin Holding ve davacı …Ş.’nin de dahil olduğu bağlı şirketleri kapsamak üzere 01.03.2000 tarihinde işe başladığını ve 28.02.2001 tarihinde da karşılıklı ibralaşma ile işten ayrıldığını, müvekkilinin çalışma dönemi itibariyle, bir zarar ve bu zarara sebebiyet veren bir kusur ya da bir ihmali söz konusu olmadığını, bir yıllık çalışma dönemine ilişkin olarak yapılan genel kurulda TTK. Madde 380 göre de müvekkilinin ibra edildiğini, sonraki genel kurulda kesinleşen ibra’yı ortadan kaldırmayacağını, müvekkilinin bu kararı, iş bu dava dilekçesinin kendisine tebliği üzerine mutalı olduğunu, TTK. Madde: 381/3 bendine dayanarak, yasal süresi içinde açtıkları iş bu karşı dava ile, 05.04.2005 tarihli genel kurulda alınan ve müvekkilim hakkında ki evvelki ibrayı kaldıran 6 nolu karar ile sorumluluk davacı açılmasına dair 7 nolu kararın iptaline karar verilmesi taleplerinde bulunulduğu,
Davalı …, … ve … vekili tarafından verilen 26.08.2005 tarihli cevaplarında, davanın zamanaşımı süresi içinde açılmadığını, müvekkilden … 2000 yılında 24 gün, … 2000 yılında 3 ay 24 gün … ise, 2000 yılında 11 gün 2001 yılında 22 gün olmak üzer çok kısa sürelerle yönetim kurulu üyeliği yaptıklarını, TTK 309 maddesine göre “Mesul olan kimselere karşı tazminat istemek hakkı davacının zararı ve mesul olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl ve her halde zararı doğuran fiilin vukuu tarihinden itibaren 5 yıl geçmekle mürürüzamana uğradığını, Zaman aşımı süreleri her halükarda dolduğunu, davacı şirketin denetçilerin dava açma hakkın (Taraf ehliyeti) olmadığı Genel Kurulu kararından itibaren 1 aylık süre içinde dava açılmadığı, yönetim kurulu kararı ile genel kurulca alınan ibranın ortadan kaldırılmasının mümkün olamayacağını, yukarıda açıklanan gerekçelerle, öncelikle zamanaşımı, aktif husumet, 05.04.2005 tarihli Genel Kurulda alınan 6 ve 7 nolu kararların iptaline ve haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın esastan reddine karar verilmesi talebinde bulunduğu,
Davalı … vekili 02.09.2005 tarihli cevabında, müvekkilinin 2001 ve 2002 hesap donelerine ilişkin genel kurullarda oybirliği ile ibra edildiğini, genel kurullar aleyhine 3 ay içinde iptal davası açılmadığını, varlığı iddia edilen işlemlerle müvekkilinin işlemleri arasında illiyet bağı kurulmadığını, dava konusu işlemlerin hiç birinde müvekkilinin tasarrufu ve imzasının bulunmadığını, müvekkilinin genel kurullarca ibra edildiğini, davacının, müvekkilinin sebep olduğu somut bir zarar tespit edemediğini afaki ifadelerle müvekkilini sorunlu tutmaya çalışıldığını, sonuç olara usuli itiraz ve taleplerinin kabulü ile gerekli kararlar oluşturularak, zaman aşımı yönünden itirazlarının kabulü ile, dayanaktan yoksun ve geçmiş ibraların geçerli olması nedeni ile davanın esastan reddi talebinde bulunulduğu,
Davalı … vekili 08.03.2006 tarihli cevapları ile, davacı şirketin 2000 yılı genel kurulu, 24.05.2001 tarihinde, 2001 yılı genel kurulu, 19.04.2002 tarihinde, 2002 yılı genel kurulu, 20.05.2003 tarihinde yapıldığını, bu işlemlerin yapıldığı tarihten itibaren 2 ve 5 senelik zamanaşımı süresi içerisinde dava açılmaması nedeniyle zamanaşımı nedeniyle davanın reddi gerektiğini, 56 gün süren yönetim kurulu başkanlığı görevim süresince, geçmiş faaliyet dönerlerindeki yönetim kurullarının ibra edilme ve bu kadar kısa sürede şirketin geçmiş dönemde yapılan işlemlerinin tetkikinin fiilen mümkün olmaması karşısında sorumlu tutulmasının hukukun genel kurallarına ve iyi niyet kurullarına aykırılık oluşturacağını, bu nedenlerle davanın zamanaşımı ve esas yönünden davanın reddi talebinde bulunulduğu,
Davalı … vekili 17.08.2005 tarihli dilekçelerinde, davacı şirketin iddia edilen zararlarına sebebiyet veren işlemlerden ötürü TTK’nun 340 maddesi delaleti ile 309. maddesine göre, bu işlemlerin yapıldığı tarihten itibaren 2 ve 5 senelik zamanaşımı süresi içerisinde dava açılması gerekirken, davacı şirketin bu süreler geçtikten sonra, 31.05.2005 tarihinde dava açtığını, bu durumda davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, Türk Ticaret Kanunu yönünden, a-Yönetim Kurulları ortaklığın organı olup, üyelerin organ görevlisi oldukları, Yönetim Kurulu Üyelerinin, şirket namına yapmış oldukları mukavele ve muamelelerden dolayı şahsen sorumlu olmamaları, TTK’nun 336/1.maddesi hükmü gereği olduğunu, Yönetim Kurulu üyelerinin aynı maddenin 1 ve 5 bentlerindeki sorumlulukları ise, devredilemeyen münhasır sorumluluklardır ve 5.bentteki sorumluluk, ferdi sorumluluk olup, devredilebilen sorumluluklardan olduğu, bu hususun kusur sorumluluğu ilkesinin bir sonucu olduğunu, ayrıca, Türk Ticaret Kanununun 319.maddesi gereği esas mukavelenin verdiği yetkiye dayanılarak, yönetim ve temsil hakkı üyeler arasında taksim edilmiş veya bir gruba bırakılmış ise, her üye veya grup kendi görevli olduğu hususlardan sorumlu olduğunu, dolayısıyla murahhas üyelerin kendilerine bırakılan alanlardaki yönetim haklarının bağımsız hamili olup, sorumluluğun kendilerine ait olduğunu, davacının imza sirkülerinde faaliyetlerle ilgili yetkilerin A, B vs gruplandırılmış olup, örneğin pek çok işlem Yönetim Kurulu Başkanı imzasına bağlandığını, şirketin eski hakim, 2000 yılından itibaren ise azınlık ortaklan olan …, … ve diğerleri şirketin hem Yönetim Kurulu üyesi hem Genel Müdür ve Genel Müdür Yardımcıları olmaları nedeni ile bu şahısların murahhas üyeler olarak adlandırılması gerektiği, Türk Ticaret Kanunu, Öğreti ve Yargıtay İçtihatlarında Yönetim Kurulu Üyelerinin sorumluluğu hususunda kusurlu sorumluluk prensibi kabul edildiğini, dolayısıyla Yönetim Kurulu Üyesinin sorumlu tutulabilmesi için, kusurlu bir hareketinin kendisine isnat edilmesi gerektiğini, olayda oluştuğu iddia edilen zarardan illiyet bağı bulunmadığından müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, ayrıca Türk Ticaret Kanunu 336.maddesinde Yönetim Kurulu Üyelerinin müteselsil sorumluluklarından bahsetmekte ise de, 338.maddede kusurlu olmadığını ispat eden üyenin, müteselsil sorumluluğa dahil olmayacağını düzenlediğini, Türk Ticaret Kanunu 337.maddesi ile de, yeni tayin edilen üyelerin, seleflerinin belli olan yolsuz muamelelerini murakıplara bildirmek mecburiyetinde olduğu, aksi halde işlemlerden müteselsilen sorumlu olacağının kabul edildiği, ancak, bu maddedeki seleflerinin belli kusurlarından kastın, sadece yöneticinin seçildiği hesap yılı içindeki belli yolsuzlukların söz konusu olduğunu, zira yönetim kurulu üyelerinin evvelki olayları ve hesapları incelemek gibi bir yükümlülüğü olmadığını, ayrıca maddede, TTK’nun 308.maddesinde ön görüldüğü üzere “Yolsuzluk vaki olup olmadığının incelemekle mükelleftirler…” biçiminde buyurucu bir kural getirilmemiş, yeni yöneticiler belli olan yolsuzlukları denetçilere bildirmekle yükümlü tutulduğunu, BK 55.maddesinde “Başkalarını istihdam eden kimse, maiyetinde istihdam ettiği kimselerin ve amelesinin hizmetlerini ifa ettikleri esnada yaptıkları zarardan mesul olduğunu, şu kadar ki böyle bir zararın vuku bulmaması için hal ve maslahatın icabettiği bütün dikkat ve itinada bulunulduğunu yahut dikkat ve itinada bulunmuş olsa bile zararın vukuuna mani olamayacağını ispat ederse mesul olmayacağını, istihdam eden kimsenin, zamin olduğu şey ile zararı ika eden şahsa karşı rücu hakkı vardır.” BK 60.Maddesinde: “Zarar ve ziyan yahut manevi zarar namıyla nakdi bir meblağ tediyesine müteallik dava, mutazarrır olan tarafın zarara ve failine ıttıla tarihinden itibaren bir sene ve her halde zararı lmmüstelzim fiilin vukuundan itibaren on sene mürurundan itibaren on sene mürurundan sonra istima olmaz” hükümleri yer aldığını, somut olaya Borçlar Yasasının yukarıdaki maddelerinin uygulanma olanağı bulunmadığını, ancak davacı dava dilekçesinde Borçlar yasasına da dayandığından, davacı şirketin zarara ve failine ıttıla tarihi ile davanın açılma tarihi göz önüne alındığında bu maddelerdeki zamanaşımı süresinin de geçmiş olduğu hususunu Sayın Mahkemenin taktirine bıraktıklarını, bu nedenlerle, dava konusu olayda, şirket yönetim kurulunun 16.08.2000/9 sayılı kararı ile şirket işlerinin yerine getirilmesi noktasında (TTK.319 ve 342’e göre) Yönetim Kurulu Üyeleri ile Genel Müdür ve Yardımcılarının imza yetkileri ve görevlerinin belirlendiği, Genel Müdür Reyha GÜLEMAN ile Genel Müdür Yardımcısı …’ın, şirketin günlük işleri ile icrai işlerinin yerine getirilmesinde yetkili ve görevli olduğu ve dava konusu tüm İşlemleri Genel Müdür ve yardımcısının gerçekleştirdiği hususu dosya kapsamıyla açık olduğu gibi davacının da kabulünde olup, ihtilafsız olduğunu, bu itibarla; Sorumlular Genel Müdür … ve Genel Müdür Yardımcısı … olup, davalı Yönetim kurulu üyesi müvekkil …’in salt yönetim kurulu üyesi olduğu için sorumluluğu (TTK.319, TTK.342, 346 ve 388. maddeler gereği) mümkün olamayacağını, öncelikle bu nedenlerle davanın esastan reddine, zarara konu işlemin sorumlusu belli olup da ondan tahsilat İmkânı olduğu sürece şirket için bir zararın söz konusu olmadığını, bahis konusu edilen dava konusu işlemlerin oluşturduğu zararların doğrudan sorumlusu olan Genel Müdür ve Yardımcısından tahsili yolunda yasal dava ve takipler sonuçlandırılmalı ve onlardan zarar tahsil edilmesi gerektiğini,.bBu nedenle de Yönetim Kurulu üyelerine açılan haksız davanın reddine, tüm bunların dışında Yönetim Kurulu üyeleri ancak görevde bulundukları dönem zarfındaki kendi işlemlerinden ve İştirak ettikleri çalışan İşlemlerinden mesul tutulabileceğini, müvekkilinin sürekli ve kesintisiz olarak Yönetim kurulu üyeliği yapmadığını, görevde olduğu tarihlerin 14.08.2000-18.09.2001 / 08.04.2002-20.5.2003 dönemleri ile sınırlı olduğunu, dava konusu Genel müdür ve yardımcısının işlemlerinin birçoğunun bu tarihlerin dışında olduğunu, bu hususların da nazara alınmasına ve bu nedenle de davanın müvekkil yönünden reddine,
Davalı … vekili 01.09.2005 tarihli cevabı ile, Müvekkilinin, 09.07.2001-10.07.2001 tarihleri arasında denetim kurulu üyeliği 81 günlük) 25.12.2001-20.05.2003 tarihleri arasında da yönetim kurulu üyeliği yaptığını, dava konusu işlemlerin hiçbirinde imzasının olmadığını, anonim ortaklık genel kurulunca bilançonun onaylanması kararında aksi belirtilmedikçe bu onama şirket yönetim ve denetim kullarının ibralarını da içerdiğini, genel kurulun bilgisi dışında kalmış bir hususun bulunmadığını, yönetim kurulu üyeleri ve denetçilerin ibra edildiğini, bu nedenlerle davanın zamanaşımı ve esas yönünden davanın reddi talebinde bulunulduğu,
Davalı … vekili 20.09.2005 tarihli dilekçelerinde, müvekkilinin dava konusu işlemlerin hiçbirinde imzasının olmadığını, dava dilekçesinin müphem olduğunu, müvekkilinin 2001 ve 2002 yılı hesap dönemlerine ilişkin genel kurullarda oybirliği ile ibra edildiğini, olağan genel kurullar aleyhine 3 ayı içinde iptal davasının açılmadığını bu yüzden 3 aylık zaman aşımı süresinin sona erdiğini, TTK’nun 309. maddesi “Mesul olan kimselere karşı tazminat istemek hakkı davacının zararı ve mesul olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl ve her halde zararı doğrudan fiilin vukuu tarihinden itibaren 5 yıl geçmekle müruru zamana uğradığı, bu nedenlerle davanın zamanaşımı ve esas yönünden davanın reddi talebinde bulunulduğu,
Davalı … vekili 18.08.2005 tarihli cevaplarında, Müvekkilinin 01.01.2001 ve 02.04.2002 tarihleri arasında davacı şirket bünyesinde yönetim kurulu üyeliği yaptığını ve 02.04.2002 tarihinde istifa ettiğini, bilindiği üzere T.Tic. Yasası’nın 309 maddesi uyarınca, şirket yöneticilerinin T.Tic. Kanunun 336-337 maddesi kapsamında sorumlulukları açısından iki yıl içinde dava açılması gerektiğini bu nedenle davanın zamanaşımı gerekçesi ile reddedilmesi gerektiğini, şirket zararı ile müvekkili arasında illiyet bağının bulunmadığını, 2001 ve 2002 yıllarına ilişkin faaliyetleri nedeniyle ilgili yıllara ilişkin olarak yapılan olağan genel kurullarda şirketin ibra edildiğini, açılan ceza davasında müvekkilinin adının geçmediğini, bu nedenlerle davanın zamanaşımı ve esas yönünden davanın reddi talebinde bulunulduğu,
Davalı … 03.08.2005 tarihli cevabı ile; 20/05/2003 tarihli Genel Kurulda denetçi olarak seçildiğini ve 07/08/2003 tarihinde …’nin görevime son verdiği tarihe kadar bu görevimi sürdürdüğünü 2 ay 17 gün gibi kısa bir sürede tespit edebilmiş olduğum tüm yolsuzlukları Şişli C.Başsavcılığına bildirerek dava açılmasını sağladığını ayrıca …’nin görevime son vermesinden sonra … tarafından davacı şirkete Genel Müdürü olarak atanan Serdar Sağkan’ a, Yönetim Kurulu Başkanı’na hem yazılı hem şifahi olarak; denetçiler Faysal Kara-Cenap İlter’e şifahi olarak tespit etmiş olduğum yolsuzluktan açıkladığını ve takip etmeleri için uyarılarda bulunduğunu, tüm bu çabalarıma karşı açılan ve yasal olmayan bu davayı Yüce Mahkemenizin takdirlerine sunduğunu, bu nedenlerle davanın zamanaşımı ve esas yönünden davanın reddi talebinde bulunulduğu,
Davalı … vekili 12.03.2008 tarihli cevabında; davacı şirket ile … Ltd. Şti arasında 19.10.2001 tarihinde “Teknik Destek ve Danışmanlık Sözleşmesi” imzalandığını, bu sözleşmenin, 19.10.2002 tarihinde tarafların mutabakatı ile imzalanan ek bir protokol ile 1 yıl daha uzatıldığını, bu sözleşme devam ederken … Ltd. Şti., 10.07.2002 günlü yazısı ile Plato şirketinden ödemelerin üçer aylık periyotlarla peşin olarak yapılmasını talep ettiğini, bu talebin Plato tarafından da kabul edildiğini, bu nedenle 10.07.2003 tarihli fatura ile 3 aylık (Temmuz, Ağustos, Eylül) hizmet bedelinin ödeme karşılığı 18.07.2003 günlü çek düzenlendiği ve … Ltd. Şti. tarafından tahsil edildiğini, … Ltd. Şti, bu olaylardan sonra da davacı şirkete hizmet verdiğini, faturalar düzenlendiği (10.11.2003, 17.11.2003) ve tahsilatlar yapıldığını, dolayısıyla müvekkilinin şirketi zarara uğratması gibi bir durumun söz konusu dahi olmadığını, çünkü yapılan tüm işlemlerin usulüne uygun olarak yapıldığını, tüm faturaların verilen hizmetler mukabili kesildiğini, daha önce de ifade edildiği gibi müvekkili şirkette Mali İşler Müdürü olarak görev yaptığını ve imzalamış olduğu her türlü sözleşme ve/veya doküman kendisinden daha üst pozisyonda çalışan kişilerce onaylanmış olduğunu, kaldı ki Euro-Jawa adlı ürün tamamen bir ticari ilişkinin şartları dahilinde pazarlandığını ve davacı şirketin bu sözleşme neticesinde uğradığı bir zarar olmadığını, böyle bir zarar olsa dahi bu zarar başta müvekkili olmak üzere herhangi birinin kastı ile değil tamamen ticari ilişkilerin şekillenmesi ile cereyan ettiğini, yukarıda arz ve izah edilen sebepler; huzurda açılan davanın reddi, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesini arz ve talebinde bulunulduğu,
Davalı … vekili tarafından verilen 01.12.2008 tarihli dilekçelerinde, öncelikle zamanaşımı itirazında bulundukları, davanın yasal süresinde açılmadığını, ayrıca davalı olarak gösterilen …’nın şahıs olarak davacı … Dağıtım Hizmetleri Ltd.Şt. ile herhangi bir iş ilişkisi bulunmadığını, ancak davalının ortağı bulunduğu … San. ve Tic.Ltd.Şt.nin davacı taraf ile Teknik servis ve danışmanlık hizmet sözleşmesi olup, teknik servis ve danışmanlık hizmetleri verildiğini, bu nedenle davalı …’nın bu davada taraf gösterilmesi söz konusu olamayacağını, … Ltd.Şt.ayrı bir tüzel kişilik, Nail Kinci ayrı bir şahıs olduğunu, davalı … hakkında böyle bir alacak davası açılamayacağını, bu nedenle müvekkili hakkında açılan bu davanın husumet yönünden reddi talebinde bulunmuşlardır.
BİRLEŞEN …. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ … ESAS SAYILI DAVA DOSYASI YÖNÜNDEN
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin eski mali işler müdürü olan davalı …’in özen ve sadakat yükümüne aykırı bir yaklaşımla haklarında sorumluluk davaları açılan eski yönetim kurulu üyesi, genel müdür ve genel müdür yardımcısı sıfatları bulunan … ve …’ın sahibi ve yöneticisi oldukları … … A.Ş.’ne müvekkil şirketin olanaklarını bedelsiz ya da çok düşük bedelle aktarmak, ayrıca, hissedar ve eski yönetim kurulu üyesi …’in sermaye koyma (apel) borcunu kapatma amacıyla, … Ltd. Şti’ne henüz alınmamış hizmet karşılığı gibi ödeme yapmak suretiyle, adı geçen dava dışı eski yöneticiler ve diğer davalı … KİNCİ ile birlikte, aralarındaki hileli anlaşmaya dayalı olarak şirketi zarara uğratmaları nedeniyle, fazlaya ilişkin haklarımız saklı tutularak şimdilik, (100.000 YTL)lik zararını| (davalı … 60.000 YTL’lik bölümünden sorumlu olmak üzere), her bir işlem tarihinden başlayarak işleyecek T. C. M. Bankası avans faiz oranındaki faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi; ayrıca ve öncelikle, daha önce, … ve dava arkadaşlarına yönelik olarak İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinde açılmış bulunan ve iş bu dava sebeplerini de içeren (… E.) sayılı sorumluluk davası ile bu dava arasında, usuli anlamda tam bir bağlantı mevcut olduğundan, dosya üzerinde yapılacak inceleme ile her iki davanın HUMK. ‘nün (m. 45/1) hükmü uyarınca birleştirilmesi taleplerinde bulunmuşlar ve dosya mahkememizin dosyası ile birleşerek yargılamasına devam olunmuştur.
DELİLLER VE GEREKÇE :
Dava, şirket yönetim ve denetim kurulu üyelerinin sorumluluğundan kaynaklanan tazminata ilişkin sorumluluk davasıdır.
Mahkememizin bozma öncesi … esas sayılı dosyasında yapılan yargılamada; davacının TTK 336 ve 359 md gereğince açılan davada aktif dava ehliyetinin alınan karara istinaden bulunduğu, dava tarihi ve ilk denetim raporu dikkate alındığında, her ne kadar 20 yıllık zamanaşımı süresinden Bankacılık Kanunu’nda bahsedilmiş ise de TTK 336 md kapsamındaki davalarda TTK 309 maddesinde belirtilen süreler denetlendiğinde 2 ve 5 yıllık zamanaşımı süresinin geçmediği, raporlarda belirlendiği üzere gerekçelendirildiği şekilde, raporların teknik olup ifadeleri özetlemeyeceği değerlendirilip aynen kayda alınmış olup …, …, … ve …’nın sorumluluklarının belirlendiği, 2000-2001-2002 yıllarına ilişkin ibraların bilançosunun gerçeği yansıtması nedeniyle geçersizliği değerlendirilip davalıların ibra edilmiş sayılmayacakları, Şişli 9. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki 2003/976 sayılı dosyada fiiller ve sorumlulukların belirlendiği, genel müdür … ile ödemenin yapılması için banka talimat yazısına imza atan … ve mali işler müdürü … ve …’nın sorumlu oldukları, karşı davalar yönünden talep edilen genel kurul kararının iptaline ilişkin taleplerin ve diğer istemlerin yapılan incelemeler ile yerinde olmadığı, denetçiler ile ilgili sorumluluktan bahsedilmesi için zarar ile işlem arasında uygun illiyet bağının olması ve bu zararın doğmasına davalıların sebep olduğunun ispatının davacıda bulunduğunu, görevin yerine getirilmediği yönündeki soyut ifadeler ile değerlendirilemeyeceği, sorumlu tutulan davalıların, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluktan kurtulabilmeleri için bu kimselerin seçiminde ve onlara talimat verilmesinde gözetiminde gerekli özeni gösterdiklerinin ispatının gerektiği, bu yönde ispatın bulunmadığı, genel kurul kararının iptalinin ise karşı davada talebinde 3 aylık sürede davanın açılması gerektiği, ayrıca geçersiz olduğu iddia edilen bir genel kurul kararına karşı iptal davası açılmasının yerinde olmayıp usulüne uygun alınmış bir genel kurul bulunmadığı, ibranın geçersizliğinin iddiasının genel kurul kararının iptaline tabi olup hak düşürücü sürede açılması gerektiği tartışılarak, asıl ve birleşen davanın kısmen kabulü ile 318.250,00 TL’nin tamamından davalı …’ın, 188.250,00 TL’sinden davalı …’ın, 123.000,00 TL’sinden davalı …’in ve 60.000,00 TL’sinden davalı …’nın sorumlu olmak üzere anılan bedelin temerrüt faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
Mahkememizce verilen 04/07/2012 tarih, … esas ve 2012/133 karar sayılı kararı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2013/16575 esas, 2014/1918 karar sayılı ilamı ile ” eski yönetim ve denetim kurulu üyesi olan davalıların kusur ve sorumluluklarının bulunmadığını ispat etmedikleri takdirde zarardan sorumlu oldukları gözetilmeksizin, anılan davalıların kusurlarının ispat edilemediği gerekçesiyle sorumlu olmadıklarına hükmedilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir. Ayrıca, davacı tarafça, apel borcunun tahsil edilmemesi nedeniyle uğranıldığı iddia edilen zararın da davalı yönetim kurulu üyeleri, denetçiler ve müdürlerden tazmini talep edilmiş ve mahkemece davacı şirket tarafından apel borcu olan ortaklardan tahsil yoluna gidilmeksizin buna ilişkin zararın oluştuğundan bahsedilemeyeceği gerekçesiyle, anılan istem yönünden dava reddedilmiştir. Oysa, davacı anonim şirket, TTK’nın 269. maddesi uyarınca borçlarından dolayı yalnız mamelekiyle sorumlu bulunup, ortakların sorumluluğu ise taahhüt etmiş oldukları sermaye payları ile sınırlıdır. Yine anılan Kanun’un 140. maddesinde her ortağın usulüne uygun tanzim ve imza edilmiş şirket mukavelesiyle koymayı taahhüt ettiği sermayeden dolayı şirkete karşı borçlu olduğu düzenlenmiştir. Anılan maddeler ile ortakların sermaye borçlarını yerine getirme zorunluluğuna ve sermaye borçlarının ortaklardan tahsili usulüne ilişkin olarak çeşitli maddelerdeki (TTK’nın 405 ve devamı maddeleri gibi) düzenlemeler göz önüne alındığında, ortaklar şirkete karşı sermaye borcunu ödemekle yükümlü olup, bu yükümlülüklerine uymamaları halinde şirkete tazminat isteme hakkı da tanınmıştır. Borçlarından dolayı üçüncü kişilere karşı olan sorumluluğu mal varlığı ile sınırlı bulunan anonim şirketlerin bu nedenle de sermayelerinin 3. kişiler için bir teminat ve şirketin mali gücünün ölçüsü yönünden de önemli bir gösterge niteliğinde olması nedeniyle şirket sermayesinin ödenmiş olması 3. kişilerin haklarını da etkileyen bir husustur. Öte yandan, bir şirketin devamını sürdürebilmesi ve ticari faaliyette bulunabilmesi için paraya ihtiyacı olduğundan ortakların şirkete karşı olan sermaye borçlarını yerine getirmemelerinin şirketi mutlak şekilde zarara uğrattığının kabulü gerekir. Bu itibarla, ortaklar yönünden şirkete karşı sermaye borcunu ödeme yükümlülüğü mevcut olduğu gibi bu tutarların tahsil edilmemesinde kusursuz olduklarını kanıtlayamamaları halinde yönetim ve denetim kurulu üyeleri de bundan dolayı ortaklar ile birlikte müteselsilen sorumlu bulunmaktadır. Ayrıca yeni seçilen yönetim kurulunun apel borcunu tahsili yoluna gitmemesi önceki yönetim ve denetim kurulu üyelerini sorumluluktan kurtarmaz. Bu durumda mahkemece, davalıların apel ödenmesine yönelik meydana gelen zarardaki sorumluluklarının tayin ve tespiti ile sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir. Davalı … ve … vekilinin temyiz itirazlarına gelince, davacı tarafça zarar iddiasına ilişkin olarak davalıların şirketin ihtiyacı yok iken dava dışı Emin Gürbüz ile CRM yazılım programı satımına ilişkin sözleşme yapıldığı ve bu kişiye yapılan 125.250,00 TL ödemenin aynı gün davalı Reyha’nın hesabına aktarıldığı, işlemin gerçek bir satış işlemi olmayıp muvazaalı olduğu, aynı şekilde dava dışı … Elektronik A.Ş’den ihtiyaç olmadığı halde 1.000 adet dekoder için avans olarak 63.000,00 TL ödeme yapıldığı, anılan bedelin bir gün sonra davalı …’ın hesabına aktarıldığı, bu işlemin de muvazaalı olduğu, yine dava dışı … Ltd. Şti. ile yapılan teknik destek ve danışmanlık hizmet sözleşmesi gereği anılan şirkete peşin olarak ödenen 60.000,00 TL’nin aynı gün davalı …’ın hesabına aktarıldığı, bu işlemin de muvazaalı olduğu ileri sürülmüş ve mahkemece anılan işlemler yönünden mümeyyiz davalılar sorumlu tutulmuş ise de, davalıların sorumluluğunun kabul edilebilmesi için yapılan ödemeler karşılığında hiçbir mal veya hizmet alınmadığının veya rayiç bedel üzerinde ödeme yapıldığının veya ihtiyaç olmadığı halde mal veya hizmet alındığının ispat edilmesi gerekmekte olup, açıklanan şekilde oluşmuş bir zararın belirlenememesi halinde dava dışı şirket ve kişilere gönderilen paranın salt davalı …’ın kişisel hesabına aktarılmasının davacı şirketin zararı ve davalıların sorumluluğu anlamına gelmemektedir. Bu itibarla, mahkemece, davacı şirket tarafından yapılan ödemeler nedeniyle mal veya hizmet alımının gerçekleşip gerçekleşmediği, rayiç bedelin üzerinde ödeme yapılıp yapılmadığı, gereksiz mal veya hizmet alımı yapılıp yapılmadığının belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle mümeyyiz davalı … ve … yararına bozulması gerekmiştir. Ayrıca, davacı tarafça zarar kalemlerinden birisi olarak, dava dışı … A.Ş. ile VBI satır kiralama sözleşmesinin şirketin A ve B grubu imza yetkisine sahip yöneticiler tarafından imzalanması gerekirken B ve C grubu imza yetkisine sahip davalı … ve … tarafından imzalanmak suretiyle sözleşme bedeli olarak dava dışı şirkete ödenen 70.000,00 TL zarar olarak gösterilerek anılan bedelin tazmini talep edilmiştir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, mümeyyiz davalıların yetkisiz olarak sözleşme yapmak suretiyle dava dışı şirkete ödenen paradan sorumlu oldukları belirtilmiş, mümeyyiz davalılar vekilince bu rapora karşı, anılan sözleşmenin şirketin rutin işlerinden olduğu dolayısı ile B ve C grubu imza yetkisine sahip müdürler tarafından imzalanmasında bir usulsüzlüğün bulunmadığına yönelik itirazda bulunulmuştur. Mahkemece, mümeyyiz davalılar vekillerinin bilirkişi raporuna karşı yapmış oldukları bu itirazlar giderilmeksizin dolayısı ile anılan sözleşmenin imzalanmasında mümeyyiz davalıların yetkilerini aşıp aşmadıkları belirlenmeksizin eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle de davalı … ve … yararına bozulması gerekmiştir. Davalı … vekilinin temyiz itirazlarına gelince, mümeyyiz davalı, davacı şirketin mali işler müdürü olup, çalışan konumundadır. Mahkemece, adı geçen davalının dava dışı şirket ve kişilere yapılan para ödemelerini gerçekleştirdiği gerekçesiyle oluştuğu kabul edilen zarardan sorumlu tutulmuş ise de, bu kişi davacı şirketin çalışanı olması nedeniyle ancak kusuru ile meydana getirdiği zarardan sorumludur. Bu itibarla, mahkemece, anılan davalının sorumluluğunun haksız fiil hükümlerine göre incelenip sonuçlandırılması gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle davalı … yararına bozulması gerekmiştir. Davalı …’nın temyiz itirazlarına gelince, yukarıda 3 nolu bentte de açıklandığı üzere davacı tarafça zarar kalemi olarak davalı …’nın ortağı olduğu dava dışı … Ltd. Şti. ile yapılan teknik destek ve danışmanlık hizmet sözleşmesi gereği anılan şirkete peşin olarak ödenen 60.000,00 TL’nin aynı gün davalı …’ın hesabına aktarıldığı, bu işlemin de muvazaalı olduğu ileri sürülmüştür. Kural olarak, usulsüz ödenen avans nedeniyle oluştuğu iddia edilen zarardan sözleşmenin tarafı olan paranın gönderildiği dava dışı … Ltd. Şti. sorumludur. Ancak, anılan şirketin ortağı olan davalı …, meydana getirildiği kabul edilen zarardan var ise kusuru ile sorumlu olup, bu kişinin zarara neden olan kişiler ile el ve işbirliği içinde hareket edip etmediğinin belirlenmesi gerekmektedir. Bu itibarla, mahkemece, davalı …’nın sorumluluğunun haksız fiil hükümlerine göre incelenip sonuçlandırılması gerekirken sorumluluğunun neye yönelik olduğu karar gerekçesinde değerlendirilip tartışılmadan yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle davalı … yararına bozulması gerekmiştir.” gerekçeleriyle bozulduğu görüldü.
Mahkememizin 22/12/2016 tarihli celse ara kararı uyarınca Dosyadaki tüm beyan ve bilgiler doğrultusunda açıklamalar dikkate alınarak bozma ilamı çerçevesinde davalıların sorumlulukları ve miktarları var ise belirlenip her bir davalı açısından gerekli denetlemenin yapılması için bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiştir.
Bilirkişi heyeti raporunda özetle;
2 nolu olay sonunda … A.Ş ile yapılan ve alınmayan hizmet bedeli için yetkisiz olarak 01.09.2000 tarihinde sözleşme imzalayan … ve Oğuzhan İşin ile birlikte o tarihte (01.09.2000) görevde oları yönetim kurulu üyeleri, …, …, Adnan Murat Taşpinar, … ile denetçi …’in 70.000 TL’den müteselsilen sorumlu oldukları,
5 nolu olayla ilgili olarak şirket tarafından hazırlanan programın, sanki başka bir şirketçe (… Yatırım Limited Şirketi) hazırlanmışçasına, gerçek bir hizmet alımı gerçekleştirilmeden Emin Gürbüz’e yapılan 125.250 YTL ödemenin şirketin zararı olduğu ve bu tutardan sözleşmeyi imzalayan … ile … ve o tarihte görev yapan yönetim kurulu üyeleri, …, …, …’in müteselsilen sorumlu olacakları,
Bu davalılar ilc birlikte kendilerine dava açılan diğer davalılar açısından, dava dilekçesinde belirlenen olaylar için sorumluluk şartlarının oluşmadığına ” dair görüş bildirilmiştir.
Mahkememizin 12/11/2018 tarihli celse ara kararı uyarınca Dava dosyasının daha önce rapor alınan aynı bilirkişilere tevdi ile rapora itirazlarını sunan her bir taraf yönünden kendi adı ve sıra numarası altında itirazlarını tek tek değerlendirmek suretiyle ek rapor sunmalarını istemesine karar verilmiştir.
Bilirkişi heyeti ek raporunda özetle; Sayın Mahkemenin görevlendirmesinde belirlediği sistematik doğrultusunda, davacı ve davalıların beyarı ve itirazları yukarıda tek tek sıralanmış ve itirazlara gerekli cevaplar sunulmuştur. İtirazlar sonucunda, kök raporumuzda … sehven değerlendirme 2 kısmına alınmıştır. Bu nedenle Olay 2’de bu davalı yönünden bir sorumluluk bulunmamaktadır. Olay 2’de denetim açısından sorumlunun o dönemde denetçi olan Mehtap ÇİFTÇİOĞLU olduğu tespit edilmiştir. şeklinde değerlendirmeler yapılmıştır.
Mahkememizin 24/01/2022 tarihli celse ara kararı uyarınca Davacı vekiline verilen iki haftalık süre sonrasında yapılacak başvuru üzerine (mahkememizce bozmadan sonra alınan kök rapor ve ek rapor mahkememiz taleplerinin taraflarının iddia ve itirazlarını tam olarak karşılamadığı görülmekle) dosyanın yeni bir bilirkişi heyetine tevdine dair bilirkişi inceleme ara kararı oluşturulmasına karar verildiği, karar doğrultusunda 08/02/2022 tarihli ara karar uyarınca Dosyanın daha önce rapor sunan bilirkişi heyetinden farklı olarak, SMMM Hüdai Bal, YMM Bağımsız denetçi Osman Altuğ ve Ticaret mevzuatından kaynaklı nitelikli hesaplamalar bilirkişisi Setenay Yağmur’a tevdii ile; Tarafların iddia ve itirazları, sunulan deliller dosya kapsamı, bozma öncesi alınan bilirkişi raporları, mahkememizin bozulan kararı, Yargıtay bozma ilamı, bozma sonrasında alınan bilirkişi raporları ve tarafların bu raporlara karşı itirazları da gözetilerek, dava dilekçesinde davalıların yönetim kurulu üyesi ve denetçi sıfatlarından kaynaklanan sorumlulukları olup olmadığı, sorumlulukları var ise hangi olaydan ve hangi miktar itibari ile sorumlu oldukları, asıl dosya davalılarından … yönünden bozma ilamında belirtildiği üzere haksız fiil koşullarının oluşup oluşmadığı, bu davalının bu kapsamda sorumluluğu olup olmadığı, birleşen dava yönünden ise bozma ilamında belirtildiği üzere birleşen dosyaya konu olaydan dolayı haksız fiil koşullarının oluşup oluşmadığı, birleşen dosya davalısının sorumlu olup olmadığının belirlenmesi için tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiştir.
Bilirkişi heyeti raporunda özetle;
-Anet iletişim ile yapılan data hakkı kiralamasına ilişkin sözleşme bağlamında zarar iddiaları açısından dosya dahilinde bağımsız bir zarar tespitinin yer almadığı, kusurun araştırılmasının zararın doğmuş olması ile bağlantı içinde olduğundan hareketle davalılar açısından kusur tespitinin yapılmayacağı,
-… AŞ arasında 01.09.2000 tarihinde VBI satırı kiralama sözleşmesi bağlamında, İstanbul (12) ATM E…. nolu dosyasına sunduğu İstanbul (3) ATM E.2008/695 (Eski Esası: E….) sayılı dosyasına sunulu 03.10.2005 t. Prof. Dr. Osman ALTUĞ, Doç. Dr. Selçuk PAKER ve YMM … imzalı heyet raporunda yer alan bilirkişi görüşünün korunduğu, buna göre “borcun muacceliyetinin taliki şarta bağlanmış olması nedeniyle taliki şartın gerçekleşmesinden evvel talep edilmesi mümkün bulunmamakla davacı lehine doğmuş bir fatura alacağının olmadığı” ve konuya ilişkin olarak … lehine verilen ibra kararının geçerli olduğu,
-Yarsuvat …’den alınan danışmanlık hizmetine ilişkin olarak hukuki ve mali bilgi alınması neticesinde danışmanlık verildiğinin anlaşıldığı, buna göre makbuz karşılığı rayiç bedelden danışmanlık hizmeti verildiği, bu durumun ise şirket açısından bir zarar olarak değerlendirilemeyeceği,
-Fiilen davacı şirkette çalışmayan ancak gruba ait başkaca şirketlerde çalışan şahıslar adına maaş bordrosu düzenlendiği ve toplam 368.866 USD meblağ ile ödeme yapıldığı yönündeki iddianın Yargıtay’ın bozma kararına konu olmadığı, bu hususun 11. Hukuk Dairesinin 04.02.2014 tarihli bozma ilamında yer verilen vlerine göstermelik olarak atanıp atanmadıklarının veya bağımsız karar alma yetkilerinin bulunup bulunmadığının tespitinin” dışında kaldığı,
17.04.2003 tarihinde … Yatırım ile CRM (Customer Relationship Manegement) programının yapılması konusunda anlaşma imzalanmasına ilişkin olarak, İstanbul (7) ATM E.2004/11 sayılı dava dosyasına sunulu 05.12.2005 tarihli Prof. Dr. … ve Prof. Dr. …, Doç Dr. … ve Y.Doç. Dr. … imzalı emsal bilirkişi heyet raporunda hukuka aykırılık görülmeyerek, “… taraf muvazaası iddiasında, davalı … ile davalı Emin Gürbüz arasında gizli vekillik ve tarafta muvazaa yaptıklarına dair bunun kanıtı olarak kabul edilebilecek yeterli ve yazılı bir delile rastlanamadığı…” görüşüne katıldığımızı,
-… Elektrik Mühendislik Sanayi ve Ticaret AŞ arasında 1000 adet dekoder satışı sözleşmeye ilişkin olarak, İstanbul (7) ATM E…. sayılı dosyasına sunulu 05.08.2005 tarihli Prof. Dr. Sermet AKMAN, Prof. Dr. … ve YMM … tarafından hazırlanan heyet raporunda belirtildiği üzere, “… ödeme, şirket kayıtlarına intikal ettirilmiş olması nedeni ile herhangi bir muvazaa oluşturmamaktadır.” Keza Kadıköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin E-2004/517 D. İş sayılı dosyasından verilen karar ile keşif icra edilmiş ve atanan bilirkişiler Prof. Dr. … “300 adet dekoderin bulunduğu, dekoderler üzerinde ledlerin, bilgisayar bağlantılarının mevcut olduğu, ayrıca decoderler üzerinde “Plato Cihaz No: A serisi” numaraları ve “0.212.2161888” yazılı yapıştırma etiketlerin bulunduğu ” tespitinde bulunduğu,
Davacı ile … Bil. Hiz. San. Tic. Ltd. Şti. arasında 19.10.2001 tarihinde aylık 10.000 USD bedel ile teknik hizmet ve danışmanlık sözleşmesi açısından; sorumluluk tespitinin zararın doğmuş olmasıyla bağlantı içerisinde olduğu, bu kapsamda davacı şirket açısından bir zararın tespit edilemediği, sonuçlarına ulaşıldığı bildirilmiştir.
Netice olarak mahkememizce yapılan değerlendirme:
ASIL DAVADA
Davacı vekili asıl ve birleşen davada, müvekkili şirketin 01.08.2003 tarihinde … tarafından devir alındığını, davalıların ise devirden önceki yönetim ve denetim kurulu üyeleri ile genel müdür ve genel müdür yardımcıları olduklarını belirterek aşağıda belirtilen tespitler uyarınca davalıların zarara sebep oldukları ve zararların tazmini talep edilmşitir.
OLAY 1:
“19.09.2003 tarihli şirket denetleme raporu ile eski yönetim döneminde davacı şirketin … AŞ bünyesinde yer almasından dolayı, kazancın diğer holding şirketlerine aktarılması gayesi ile birtakım yüksek meblağlı ve muvazaalı işlemler yapıldığının iddia olunduğu görülmüştür. Davacı ile Grubun diğer şirketi …Bilgi Hiz ve Yat. AŞ arasında teknik danışmanlık bakım ve data hattı kiralanmasını kapsayan 28.500 USD + KDV meblağlı sözleşme imzalandığı, işbu bedelin işin gereğinin üzerinde olduğunun iddia olunduğu anlaşılmaktadır.” tespitinde bulunulmuştur.
Davada bu olay ile ilgili olarak davalıların görev yaptıkları dönem içinde dava dışı Anet İletişim A.Ş. ile rayiç bedelin üzerinde danışmanlık hizmet sözleşmesi yaptıklarını, müvekkili şirketi bu şekilde zarara uğrattıkları ileri sürülmüştür. Bozma ilamında bu olmaya ilişkin ayrı bir bozma gerekçesi yer almamakta olup, yapılan bilirkişi incelemelerinde Anet iletişim ile yapılan data hakkı kiralamasına ilişkin sözleşme bağlamında zarar iddiaları açısından dosya dahilinde bağımsız bir zarar tespitinin yer almadığı, kusurun araştırılmasının zararın doğmuş olması ile bağlantı içinde olduğundan hareketle davalılar açısından kusur tespitinin yapılmayacağı değerlendirilmiştir.
OLAY 2:
“Davacı ile … AŞ arasında 01.09.2000 tarihinde VBI satırı kiralama sözleşmesi yapıldığı, işbu sözleşmenin … ve … tarafından imza edildiği 3 adet VBI satır kiralanması için aylık 10.000 USD+KDV meblağ ile anlaşıldığı ancak … ve …’ın B ve C Grubu imza yetkisine sahip olduklarından bahis ile işbu sözleşmenin A ve B grubu imza yetkisine sahip şirket yetkililerince imza edilmesi gerektiği ayrıca VBI satırlarının kullanılması suretiyle … AŞ’den herhangi bir hizmetin de satın alınmadığının ifade ve beyan edildiği ancak hizmet alınmaksızın 27.10.2020-29.01.2001 tarihleri arasında 70.000 YTL bedel ödemesi yapıldığının iddia edildiği” tespitinde bulunulmuştur.
Dava dilekçesinde davalılardan müvekkili şirketin genel müdürü olan … ile genel müdür yardımcısı olan …’ın sözleşme yapma yetkisi olmadığı halde dava dışı … Televizyon A.Ş. ile VBI Satırı Kiralama Sözleşmesi yaparak rayiç bedelin üzerinde bedel ödenmesine neden oldukları ileri sürülmüş olup, bozma ilamında Ayrıca, davacı tarafça zarar kalemlerinden birisi olarak, dava dışı … A.Ş. ile VBI satır kiralama sözleşmesinin şirketin A ve B grubu imza yetkisine sahip yöneticiler tarafından imzalanması gerekirken B ve C grubu imza yetkisine sahip davalı … ve … tarafından imzalanmak suretiyle sözleşme bedeli olarak dava dışı şirkete ödenen 70.000,00 TL zarar olarak gösterilerek anılan bedelin tazmini talep edilmiştir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, mümeyyiz davalıların yetkisiz olarak sözleşme yapmak suretiyle dava dışı şirkete ödenen paradan sorumlu oldukları belirtilmiş, mümeyyiz davalılar vekilince bu rapora karşı, anılan sözleşmenin şirketin rutin işlerinden olduğu dolayısı ile B ve C grubu imza yetkisine sahip müdürler tarafından imzalanmasında bir usulsüzlüğün bulunmadığına yönelik itirazda bulunulmuştur. Mahkemece, mümeyyiz davalılar vekillerinin bilirkişi raporuna karşı yapmış oldukları bu itirazlar giderilmeksizin dolayısı ile anılan sözleşmenin imzalanmasında mümeyyiz davalıların yetkilerini aşıp aşmadıkları belirlenmeksizin eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle de davalı … ve … yararına bozulması gerekmiştir.” gerekçelerine yer verilmiştir.
Mahkememizce yaptırılan bilirkişi incelemesinde … AŞ arasında 01.09.2000 tarihinde VBI satırı kiralama sözleşmesi bağlamında, İstanbul (12) ATM E…. nolu dosyasına sunduğu İstanbul (3) ATM E.2008/695 (Eski Esası: E….) sayılı dosyasına sunulu 03.10.2005 t. Prof. Dr. Osman ALTUĞ, Doç. Dr. Selçuk PAKER ve YMM … imzalı heyet raporunda yer alan bilirkişi görüşünün korunduğu, buna göre “borcun muacceliyetinin taliki şarta bağlanmış olması nedeniyle taliki şartın gerçekleşmesinden evvel talep edilmesi mümkün bulunmamakla davacı lehine doğmuş bir fatura alacağının olmadığı” ve konuya ilişkin olarak … lehine verilen ibra kararının geçerli olduğu değerlendirilmiştir.
OLAY 3
“Ayrıca Yarsuvat …’e toplam 154.381 USD bedelin herhangi bir hizmet ifasına dayanmayan ödeme yapıldığının tespit edildiğini iddia olunduğu görülmüştür.” tespitinde bulunulmuştur.
Bozma ilamında bu olmaya ilişkin ayrı bir bozma gerekçesi yer almamakta olup, yapılan bilirkişi incelemelerinde Yarsuvat …’den alınan danışmanlık hizmetine ilişkin olarak hukuki ve mali bilgi alınması neticesinde danışmanlık verildiğinin anlaşıldığı, buna göre makbuz karşılığı rayiç bedelden danışmanlık hizmeti verildiği, bu durumun ise şirket açısından bir zarar olarak değerlendirilemeyeceği belirlenmiştir.
OLAY 4
“Fiilen Davacı şirkette çalışmayan ancak gruba ait başkaca şirketlerde çalışan şahıslar adına maaş bordrosu düzenlendiği ve toplam 368.866 USD meblağ ile ödeme yapıldığının tespit edildiğini iddia olunduğu…” tespitinde bulunulmuştur.
Dava dilekçesinde müvekkili şirkette çalışmadığı halde grup şirketlerde çalışan bir kısım kişilere maaş ödemesi yapıldığı iddia olunmuştur.
Bozma ilamında bu olmaya ilişkin ayrı bir bozma gerekçesi yer almamakta olup, yapılan bilirkişi incelemelerinde fiilen davacı şirkette çalışmayan ancak gruba ait başkaca şirketlerde çalışan şahıslar adına maaş bordrosu düzenlendiği ve toplam 368.866 USD meblağ ile ödeme yapıldığı yönündeki iddianın Yargıtay’ın bozma kararına konu olmadığı, bu hususun 11. Hukuk Dairesinin 04.02.2014 tarihli bozma ilamında yer verilen “görevlerine göstermelik olarak atanıp atanmadıklarının veya bağımsız karar alma yetkilerinin bulunup bulunmadığının tespitinin” dışında kaldığı, anlaşılmıştır.
OLAY 5
“17.04.2003 tarihinde … Yatırım ile CRM (Customer Relationship Manegement) programının yapılması konusunda anlaşma imzalandığı, işbu sözleşmenin A ve B grubu imza yetkisine sahip şirket yetkililerince imza edilmesi gerektiği ancak B ve C Grubu imza yetkisine sahip … ve şirket eski genel müdürü Oguzhan Işın’ın aynı zamanda … yatırımın yönetim kurulu üyesi oldukları işbu programın yalnızca test ortamında çalıştığını ve personelin iş bu programın yapılması gereken işi kendilerinin elle yaptıklarının tespit edildiğinin iddia olunduğu işbu yazılım için Emin Gürbüz’e 125.250 TL ödendiği görülmüştür.” tespitinde bulunulmuştur.
Dava dilekçesinde müvekkili şirketin ihtiyacı yokken dava dışı Emin Gürbüz’den CRM yazılım programı satın alındığını, bu kişiye yapılan 125.250,00 TL ödemenin davalı Reyha’nın hesabına aktarıldığı ileri sürülmüştür.
Bozma ilamında Davalı … ve … vekilinin temyiz itirazlarına gelince, davacı tarafça zarar iddiasına ilişkin olarak davalıların şirketin ihtiyacı yok iken dava dışı Emin Gürbüz ile CRM yazılım programı satımına ilişkin sözleşme yapıldığı ve bu kişiye yapılan 125.250,00 TL ödemenin aynı gün davalı Reyha’nın hesabına aktarıldığı, işlemin gerçek bir satış işlemi olmayıp muvazaalı olduğu, ileri sürülmüş ve mahkemece anılan işlemler yönünden mümeyyiz davalılar sorumlu tutulmuş ise de, davalıların sorumluluğunun kabul edilebilmesi için yapılan ödemeler karşılığında hiçbir mal veya hizmet alınmadığının veya rayiç bedel üzerinde ödeme yapıldığının veya ihtiyaç olmadığı halde mal veya hizmet alındığının ispat edilmesi gerekmekte olup, açıklanan şekilde oluşmuş bir zararın belirlenememesi halinde dava dışı şirket ve kişilere gönderilen paranın salt davalı …’ın kişisel hesabına aktarılmasının davacı şirketin zararı ve davalıların sorumluluğu anlamına gelmemektedir. Bu itibarla, mahkemece, davacı şirket tarafından yapılan ödemeler nedeniyle mal veya hizmet alımının gerçekleşip gerçekleşmediği, rayiç bedelin üzerinde ödeme yapılıp yapılmadığı, gereksiz mal veya hizmet alımı yapılıp yapılmadığının belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle mümeyyiz davalı … ve … yararına bozulması gerekmiştir” gerekçelerine yer verilmşitir.
Yapılan bilirkişi incelemelerinde 17.04.2003 tarihinde … Yatırım ile CRM (Customer Relationship Manegement) programının yapılması konusunda anlaşma imzalanmasına ilişkin olarak, İstanbul (7) ATM E.2004/11 sayılı dava dosyasına sunulu 05.12.2005 tarihli Prof. Dr. … ve Prof. Dr. …, Doç Dr. … ve Y.Doç. Dr. … imzalı emsal bilirkişi heyet raporunda hukuka aykırılık görülmeyerek, “… taraf muvazaası iddiasında, davalı … ile davalı Emin Gürbüz arasında gizli vekillik ve tarafta muvazaa yaptıklarına dair bunun kanıtı olarak kabul edilebilecek yeterli ve yazılı bir delile rastlanamadığı…” görüşüne katıldıkları beyan edilerek sorumluluk doğuran bir tespit yapılmamıştır.
OLAY 6
“Davacı ile …’ın abisi …’ın sahibi olduğu … Elektrik Mühendislik Sanayi ve Ticaret AŞ arasında 1000 adet dekoder satışı sözleşmenin imza edildiği meblağın yarısının peşin kalanının teslimatta ödeneceği konusunda tarafların anlaştığı; 1507.2003 tarihinde 63.000 YTL ödemeli … banka talimatınz “Uygundur” ifadesi ile imzalanması … ve Mali İşler Müdürü … imzalı olarak meblağın ödendiği işbu meblağın aynı gün … Elektrik Mühendislik Sanayi ve Ticaret AŞ tarafından …’ın şahsi hesabına aktarıldığını iddia olunduğu görülmüştür.” tespitinde bulunulmuştur.
Dava dilekçesinde müvekkili şirketin ihtiyacı yok iken davalı Reyha’nın kardeşinin ortağı olduğu dava dışı … A.Ş. 1000 adet dekoder satın alınması için 63.000,00 TL yapılan ödemenin daha sonra davalı Reyha’nın hesabına aktarıldığı iddiası ileri sürülmüştür.
Bozma ilamında bu konu ile ilgili olarak “aynı şekilde dava dışı … Elektronik A.Ş’den ihtiyaç olmadığı halde 1.000 adet dekoder için avans olarak 63.000,00 TL ödeme yapıldığı, anılan bedelin bir gün sonra davalı …’ın hesabına aktarıldığı, bu işlemin de muvazaalı olduğu ileri sürülmüş ve mahkemece anılan işlemler yönünden mümeyyiz davalılar sorumlu tutulmuş ise de, davalıların sorumluluğunun kabul edilebilmesi için yapılan ödemeler karşılığında hiçbir mal veya hizmet alınmadığının veya rayiç bedel üzerinde ödeme yapıldığının veya ihtiyaç olmadığı halde mal veya hizmet alındığının ispat edilmesi gerekmekte olup, açıklanan şekilde oluşmuş bir zararın belirlenememesi halinde dava dışı şirket ve kişilere gönderilen paranın salt davalı …’ın kişisel hesabına aktarılmasının davacı şirketin zararı ve davalıların sorumluluğu anlamına gelmemektedir. Bu itibarla, mahkemece, davacı şirket tarafından yapılan ödemeler nedeniyle mal veya hizmet alımının gerçekleşip gerçekleşmediği, rayiç bedelin üzerinde ödeme yapılıp yapılmadığı, gereksiz mal veya hizmet alımı yapılıp yapılmadığının belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle mümeyyiz davalı … ve … yararına bozulması gerekmiştir.” gerekçelerine yer verilmşitir.
Yapılan bilirkişi incelemelerinde … Elektrik Mühendislik Sanayi ve Ticaret AŞ arasında 1000 adet dekoder satışı sözleşmeye ilişkin olarak, İstanbul (7) ATM E…. sayılı dosyasına sunulu 05.08.2005 tarihli Prof. Dr. …, Prof. Dr. … ve YMM … tarafından hazırlanan heyet raporunda belirtildiği üzere, “… ödeme, şirket kayıtlarına intikal ettirilmiş olması nedeni ile herhangi bir muvazaa oluşturmamaktadır.” Keza Kadıköy … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin E… D. İş sayılı dosyasından verilen karar ile keşif icra edilmiş ve atanan bilirkişiler Prof. Dr. … “300 adet dekoderin bulunduğu, dekoderler üzerinde ledlerin, bilgisayar bağlantılarının mevcut olduğu, ayrıca decoderler üzerinde “… Cihaz No: A serisi” numaraları ve …” yazılı yapıştırma etiketlerin bulunduğu” tespitinde bulunulduğu görülmüş olup, bu konudan dolayı bir sorumluluk durumu ortaya konulmamıştır.
OLAY 8
“Şirketin 19.07.2000 tarihinde tür değişikliği ile Ltd. Şti’den AŞ’ye dönüştüğü, TTK 404. Maddesi gereği şirketin hisselerinin tescil tarihinden itibaren 2 yıl boyunca devrinin hükümsüz olmasına rağmen 21.07.2000 tarihli olağanüstü genel kurul kararı ile sermayenin (1.885.000YTL)’ye arttırıldığı iş bu artırımın ardından …’ın rüçhan hakkını kullanmadı …, … ve …’in hisse oranları azaldığı ve %62 pay ile … A.Ş.’nin iş bu ortaklardan şirketin nevi değişikliğinden bir ay önce 19.06.2000 tarihinde hisse devir sözleşmesi ile hisselerini devraldığı şirketin en büyük payına sahip hissedarı konumuna geldiği, sermaye artırımından evvel 13.000 YTL hisse için 5.500.000 USD bakiye ödeme yaptığı görülmüştür. … A.Ş’nin iş bu 5.500.000 USD hisse bedeli ödemesi için … A.Ş.den kısa vadeli kısa vadeli döviz kredisi kullandığı ardından kredi bakiyesini ödeyemeyerek banka tarafından takibe alındığı sermaye artırımı sonrasında davacı şirketin ortaklarının sermaye borçlarını yerine getirmedikleri ve faiz hariç 1.048.878 YTL şirketin alacakları olduğu ve 25.12.2000 Tarihi itibari ile görevli Yönetim Kurulu Üyeleri ve Denetim Kurulu üyelerinden iş bu Meblağın tahsili gerektiğini iddia olunduğu…” tespit edilmiştir.
Dava dilekçesinde müvekkili şirketin 21.07.2000 tarihinde sermaye artırım kararı aldığı halde sermaye borcu olan ortaklardan apel alacaklarının tahsili yoluna gidilmediği ileri sürülmüştür.
Bozma ilamında bu konu ile ilgili olarak Ayrıca, davacı tarafça, apel borcunun tahsil edilmemesi nedeniyle uğranıldığı iddia edilen zararın da davalı yönetim kurulu üyeleri, denetçiler ve müdürlerden tazmini talep edilmiş ve mahkemece davacı şirket tarafından apel borcu olan ortaklardan tahsil yoluna gidilmeksizin buna ilişkin zararın oluştuğundan bahsedilemeyeceği gerekçesiyle, anılan istem yönünden dava reddedilmiştir. Oysa, davacı anonim şirket, TTK’nın 269. maddesi uyarınca borçlarından dolayı yalnız mamelekiyle sorumlu bulunup, ortakların sorumluluğu ise taahhüt etmiş oldukları sermaye payları ile sınırlıdır. Yine anılan Kanun’un 140. maddesinde her ortağın usulüne uygun tanzim ve imza edilmiş şirket mukavelesiyle koymayı taahhüt ettiği sermayeden dolayı şirkete karşı borçlu olduğu düzenlenmiştir. Anılan maddeler ile ortakların sermaye borçlarını yerine getirme zorunluluğuna ve sermaye borçlarının ortaklardan tahsili usulüne ilişkin olarak çeşitli maddelerdeki (TTK’nın 405 ve devamı maddeleri gibi) düzenlemeler göz önüne alındığında, ortaklar şirkete karşı sermaye borcunu ödemekle yükümlü olup, bu yükümlülüklerine uymamaları halinde şirkete tazminat isteme hakkı da tanınmıştır. Borçlarından dolayı üçüncü kişilere karşı olan sorumluluğu mal varlığı ile sınırlı bulunan anonim şirketlerin bu nedenle de sermayelerinin 3. kişiler için bir teminat ve şirketin mali gücünün ölçüsü yönünden de önemli bir gösterge niteliğinde olması nedeniyle şirket sermayesinin ödenmiş olması 3. kişilerin haklarını da etkileyen bir husustur. Öte yandan, bir şirketin devamını sürdürebilmesi ve ticari faaliyette bulunabilmesi için paraya ihtiyacı olduğundan ortakların şirkete karşı olan sermaye borçlarını yerine getirmemelerinin şirketi mutlak şekilde zarara uğrattığının kabulü gerekir. Bu itibarla, ortaklar yönünden şirkete karşı sermaye borcunu ödeme yükümlülüğü mevcut olduğu gibi bu tutarların tahsil edilmemesinde kusursuz olduklarını kanıtlayamamaları halinde yönetim ve denetim kurulu üyeleri de bundan dolayı ortaklar ile birlikte müteselsilen sorumlu bulunmaktadır. Ayrıca yeni seçilen yönetim kurulunun apel borcunu tahsili yoluna gitmemesi önceki yönetim ve denetim kurulu üyelerini sorumluluktan kurtarmaz. Bu durumda mahkemece, davalıların apel ödenmesine yönelik meydana gelen zarardaki sorumluluklarının tayin ve tespiti ile sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.” gerekçelerine yer verilmişitir.
Mahkememizce alınan bilirkişi raporlarından 09/01/2018 tarihli raporun 23. Sayfasında bu konu ile ilgili olarak yapılan değerlendirmelerde Genel Kurul’un artırılan sermayenin 1/4’ünü tescil tarihinden itibaren 3 ay içerisinde (yani 25.10.2000 tarihine kadar), geri kalan 3/4’ünü ise en geç 20.07.2003 tarihinde nakden ödenmesini karara bağlandığı (21.07.2000 tarihindeki olağanüstü genel kurul kararı ile ana sözleşme değişikliği olarak 2: 07.2000 tarihinde 5098 sayılı Ticaret Sici! gazetesinin 167. sayfasında tescil edildiği.) görüldüğü, 20.07.2003 tarihine kadar şirkete 823.000, TL ödendiği. …’in bütün sermaye borcunu bir şekilde ödediği, ödenmemiş toplam 1.049.000 TL sermaye burcunun ise … ve diğer ortak … tarafından ödenmediği, davacı şirketin hakim ortak … AŞ ve … 20,07.2003 tarihi itibariyle temerrüde düşmüş oldukları, şirketin temerrüde düşen ortaktan gecikme faizi, aynen ifa isleyebileceği gibi, onu yaptığı ödemelerden mahrum bırakıp iskat da edebileceği, davacı şirketin o zamanki yönetim kurulunun henüz muaccel olmamış sermaye borcu için 03.06.2003 tarihinde toplanarak iskat kararı aldığı, bu kararın hukuken geçerli olmadığı, zira taahhüt edilen sermayenin muaccel olduğu tarihin 20.07.2003 olduğunu, bu tarihte borç ödenmeyerek belirtilen iki ortağın temerrüde düştüğü, mevcut yönetim kurulu sermaye borcunu ödemede temerrüde düşen bu iki ortak için bir seçim yapıp, ıskat yaptırımını veya aynen ifa ve temetrüt faizini isteyebilecekken en azından ‘…’nin şirkete el koyduğu 01.08.2003 tarihine kadar, yani on günlük süre içerisinde bu işlemlerden hangisine karar verdiğini açıklamamış olduğu, bu süre içinde ıskat yaptırımı uygulanmadığı için de belirtilen ortaklar hala şirkete borçlu ortak durumunda oldukları, davacı şirkete 01.08.20103 tarihinde … tarafından el konulmasından sonra … tarafından atanan yönetim kurulu üyelerinin de bu borcu ortaklardan talep etmediği, davalı yönetim kurulu üyelerinin sermaye borcunun istenmediği sebebiyle sorumluluklarının söz konusu olmadığı belirlenmiştir.
OLAY 9
“19.06.2000 tarihinde şirket kurucuları …, …, … ve …’in hisselerine … A.Ş. devre etmeleri ile davacı şirkette maaşlı çalışan personel olarak göründükleri ancak davacı şirketin elinde iş bu personel sözleşmelerinin mevcut bulunmadığı … … … ve … tarafından şirketten ayrılırken merkeze bırakılan sözleşmelerde ise sırasıyla aylık net 9000 USD, 6000 USD, 6000 USD ve 6000 USD maaş ödemesinin yapılacağının yer aldığı 01.10.2000 ila 31.07.2003 tarihleri arasında maaş artı prim ödemesi tutarı toplamının 1.224.000 USD olduğu TL ödenen tutarın USD karşılığının 698.851 USD olduğunun tespit edildiğinin iddia olunduğu görülmüştür. İşbu şahısların 525.149 USD alacaklarının kaldığını iddia ettikleri ve şahısların iş bu alacağı tahsil etmek için başka yola başvurduklarını belirtilerek … firmasına 341.830 USD ödeme yaptıklarını ve işbu alacaklarını bu yolla tahsil ettiklerini iddia ettikleri…” tespitinde bulunulmuştur.
Bu olay bozma gerekçesinde ayrıca belirtilip bozma konusu yapılmamıştır.
OLAY 10
“… … AŞ arasında 15.04.2002 tarihinde imzalanan yazılım geliştirme sözleşmesi ile davacının bu yazılım geliştirilmesi için toplam 314.031 TL kaynak harcadığı davacının işbu yazılımı sözleşmenin gereği gibi 01.10.2003 tarihinde tutanak ile tamamlayarak çalışır vaziyette teslim ettiği, ancak … hakim ortağı olduğu … … AŞ’nin herhangi bir ödeme gerçekleştirmediği görülmüştür. Ne var ki bu alacak kalemi ile ilgili olarak davacı şirketin …. Asliye Ticaret Mahkemesinde (E….) anılan şirkete ve …’a karşı başka bir hukuki sebebe dayanılarak alacak davası açıldığı, yargılama sonucunda davanın bu şirket hakkında kısmen kabul edildiği, … hakkında ise davanın reddedildiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle anılan alacak kalemi hakkında sorumluluk tespiti yapılamamıştır.” tespitinde bulunulmuştur.
Bu olay bozma gerekçesinde ayrıca belirtilip bozma konusu yapılmamıştır.
OLAY 11
“…’ın hakim ortağı olduğu … … AŞ arasında 01.05.2002 tarihli “ekran kullanıcı sözleşmesi” imzalanmış, işbu sözleşme ile davacı şirketin … … AŞ hizmetine tahsis edeceği ekranlar karşılığı hizmet bedeli ödemesi alması gerektiği kararlaştırılmış ancak sözleşme ile davacı tarafından tahsis olunacak ekran sayısı 100 olarak belirlenmiş işbu sayının üstünde akran tahsisi halinde hizmet bedeli ödenmemesi öngörüldüğü görülmüş işbu durumun ticaret hayatının olağan akışına aykırı olduğu, zira … … AŞ yanına kazanç getirirken davacı yanın zararına olduğu kanaati hasıl olmuştur. Bu durum sözleşme imzalayan imza sahipleri ile o tarihte yönetim kurulu üyesi olan davalıların sorumluluğunu gerektirmektedir. Zarar tutarı 314.131,96 TL’dir.” tespitinde bulunulmuştur.
Bu olay bozma gerekçesinde ayrıca belirtilip bozma konusu yapılmamıştır.
BİRLEŞEN DAVA
OLAY 7
“Davacı ile … Bil Hiz San Tic Ltd Şti arasında 19.10.2001 tarihinde aylık 10.000 USD bedel ile teknik hizmet ve danışmanlık sözleşmesi imza edildiği A ve B grubu imza yetkisine sahip şirket yetkililerince imzalanması gereken sözleşmenin B ve C grubu imza yetkisi bulunan … ve mali işler müdürü … tarafından imza edildiği sözleşmede muvazaa olduğu zira sözleşmenin feshedilmesinin ardından işbu teknik hizmetin davacı şirket bünyesinde çalışan … tarafından karşılandığı zira 18.07.2003 tarihli 10.000 USD (60.000 YTL) bedelli çekin aynı gün … Bil Hiz San Tic Ltd Şti tarafından ciro edilerek … hesabına aktarıldığının iddia olunduğu…” tespit edilmiştir.
Birleşen dava dilekçesinde davalı …’nın ortağı olduğu dava dışı … Ltd. Şti’ye her hangi bir teknik danışmanlık ve destek hizmeti alınmadığı halde 60.000,00 TL ödeme yapıldığını, bu paranın da daha sonra davalı …’ın hesabına aktarıldığı ileri sürülmüştür.
Bozma ilamında bu konu ile ilgili olarak “dava dışı … Ltd. Şti. ile yapılan teknik destek ve danışmanlık hizmet sözleşmesi gereği anılan şirkete peşin olarak ödenen 60.000,00 TL’nin aynı gün davalı …’ın hesabına aktarıldığı, bu işlemin de muvazaalı olduğu ileri sürülmüş ve mahkemece anılan işlemler yönünden mümeyyiz davalılar sorumlu tutulmuş ise de, davalıların sorumluluğunun kabul edilebilmesi için yapılan ödemeler karşılığında hiçbir mal veya hizmet alınmadığının veya rayiç bedel üzerinde ödeme yapıldığının veya ihtiyaç olmadığı halde mal veya hizmet alındığının ispat edilmesi gerekmekte olup, açıklanan şekilde oluşmuş bir zararın belirlenememesi halinde dava dışı şirket ve kişilere gönderilen paranın salt davalı …’ın kişisel hesabına aktarılmasının davacı şirketin zararı ve davalıların sorumluluğu anlamına gelmemektedir. Bu itibarla, mahkemece, davacı şirket tarafından yapılan ödemeler nedeniyle mal veya hizmet alımının gerçekleşip gerçekleşmediği, rayiç bedelin üzerinde ödeme yapılıp yapılmadığı, gereksiz mal veya hizmet alımı yapılıp yapılmadığının belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle mümeyyiz davalı … ve … yararına bozulması gerekmiştir.” gerekçelerine yer verilmiştir.
Mahkememizce yapılan bilirkişi incelemelerinde davacı ile … Bil Hiz San Tic Ltd Şti arasında 19.10.2001 tarihinde aylık 10.000 USD bedel ile teknik hizmet ve danışmanlık sözleşmesi açısından; sorumluluk tespitinin zararın doğmuş olmasıyla bağlantı içerisinde olduğu, bu kapsamda davacı şirket açısından bir zararın tespit edilemediği görülmüştür.

ASIL DAVADAKİ KARŞI DAVALAR
Davalılardan …, …, … ve … vekilleri ayrı ayrı, zamanaşımı defi ile birlikte, müvekkillerinin ibra edildiklerini ve yapılan işlemlerde usulsüzlük bulunmadığını, ticari hayatın gereğine uygun olarak hareket edildiğini savunarak, asıl davanın reddini, karşı dava olarak müvekkilleri hakkında sorumluluk davası açılmasına yönelik 05.04.2005 tarihli genel kurul kararlarının iptalini talep ve dava etmiştir.
Bozma öncesinde karşı davaların reddine karar verilmiş ve bu konular bozma ilamında bozma gerekçesi yapılmamıştır.
Netice olarak mahkememizce bozma ilamı sonrasında yapılan inceleme ve değerlendirmeler ışığında, yönetim kurulu ve denetim kurulu üyeleri/müdürleri olan davalıların ileri sürülen iddialar kapsamında sorumluluklarını gerektirir bir durum olduğuna dair bir tespitin bilirkişilerce ortaya konulmamış olması, birleşen dava yönünden ise bir zarar tespitinin yapılmamış olması karşısında, alınan raporun mahkememizce hükme esas alınmaya elverişli olduğu kanaati ile asıl ve birleşen davadaki taleplerin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Asıl davanın ve asıl dosyadaki karşı davaların REDDİNE,
2-Birleşen …. ATM’nin … esas sayılı dosyasındaki davanın REDDİNE,
3-Asıl dava yönünden;
a-Alınması gerekli 179,90 TL karar ve ilam harcının yatırılan toplam 4.388,55 TL harçtan mahsubu ile fazla alınmış olan 4.208,65 TL harcın karar kesinleştikten sonra istek halinde davacı tarafa iadesine,
b-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
c-Davalı …’nun yaptığı 19,00 TL tebligat giderinin davacıdan tahsili ile bu davalıya verilmesine,
d-Davalı …’in yaptığı 9,00 TL tebligat giderinin davacıdan tahsili ile bu davalıya verilmesine,
e-Davalı …’ın yaptığı 9,50 TL tebligat giderinin davacıdan tahsili ile bu davalıya verilmesine,
f-Davalı Alexandros Kapudağ’ın yaptığı 14,00 TL tebligat giderinin davacıdan tahsili ile bu davalıya verilmesine,
g-Davalı …’in yaptığı 14,00 TL tebligat giderinin davacıdan tahsili ile bu davalıya verilmesine,
h-Davalı …’ün yaptığı 9,00 TL tebligat giderinin davacıdan tahsili ile bu davalıya verilmesine,
ı-Davalı …’in yaptığı 14,00 TL tebligat giderinin davacıdan tahsili ile bu davalıya verilmesine,
j-Davalı …’nun yaptığı 9,00 TL tebligat giderinin davacıdan tahsili ile bu davalıya verilmesine,
k-Davalı …’in yaptığı 150,00 TL tebligat giderinin davacıdan tahsili ile bu davalıya verilmesine,
l-Davalı taraflardan bir kısmı vekille temsil olunduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 13/4 maddesi uyarınca maktu 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp vekil ile temsil olunan davalılara verilmesine,
4-Karşı dava (…)yönünden
a-Alınması gerekli 179,90 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 11,20 TL harcın mahsubu ile geriye kalan 188,70 TL eksik harcın karşı davacı …’den tahsili ile hazineye irad kaydına,
b-Karşı davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
c-Davacı karşı davalı taraf vekille temsil olunduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin karşı davacı …’den alınıp davacı karşı davalıya verilmesine,
5-Karşı dava (…, …, …)yönünden
a-Alınması gerekli 179,90 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 11,20 TL harcın mahsubu ile geriye kalan 188,70 TL eksik harcın karşı davacı …, …, …’den tahsili ile hazineye irad kaydına,
b-Karşı davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
c-Davacı karşı davalı taraf vekille temsil olunduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin karşı davacı …, …, …’den alınıp davacı karşı davalıya verilmesine,
6-Birleşen dava yönünden;
a-Alınması gerekli 179,90 TL karar ve ilam harcının yatırılan toplam 1.691,55 TL harçtan mahsubu ile fazla alınmış olan 1.511,65 TL harcın karar kesinleştikten sonra istek halinde davacı tarafa iadesine,
b-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
c-Davalı … vekille temsil olunduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 13/4 maddesi uyarınca maktu 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp vekil ile temsil olunan davalıya verilmesine,
Dair, dava dosyasının daha önce Yargıtay denetiminden geçmiş olmasından dolayı gerekçeli kararının tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay Temyiz yolu açık olmak üzere davacı vekili ile hazır bulunan davalı vekillerinin yüzlerine karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 06/03/2023

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza