Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/445 E. 2022/31 K. 17.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2015/445 Esas
KARAR NO:2022/31

DAVA:Alacak
DAVA TARİHİ:24/04/2015
KARAR TARİHİ:17/01/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili 26/12/2006 günlü dava dilekçesi ile; … İşletmecilik.. A.Ş.nin 26/05/2006 tarihinde yapılan 2002, 2003 ve 2004 faaliyet yıllarına ait olağan genel kurul toplantısında yapılan incelemeler sonucu şirket genel kurulunun 5 nolu kararı ile şirketi zarara uğratan davalılar hakkında mali sorumluluk davası açılmasına karar verildiğini bu konuda denetim kuruluna yetki verildiğini, davalıların yapmış oldukları eylem sonucu şirketi zarara uğrattıkları şirket mal varlığının kasten azalmasına yönelik işlemlerin yapıldığı tarihlerde şirket yönetim ve denetleme kurulunun davalılardan oluşmakta olduğunu ve davalıların eylemleri sonucu … için 880.000 TL, … için 880.000 TL, … için 880.000 TL, … için 473.340 TL, … için 473,340 TL, … için 880.000 TL, … için 880.000 TL, yine …, …, …, … ve … için 741.344,34 er TL sorumluluk miktarlarının belirlendiğini, büyük çoğunluğu … Grubuna dahil faaliyet gösteren kuruluşlarda yönetim ve denetim kurulu üyelerinin şirketi gayrifaal tutmaları nedeniyle zarara uğrattıklarını ileri sürerek fazlaya ilişkin talep hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000 TL’lik zararın zararın meydana geldiği tarihten itibaren işleyecek avans faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı … mahkememize vermiş olduğu 31/01/2007 günlü cevap dilekçesi ile; … 40.Noterliğinin 29/09/2003 tarihli ve … yevmiye numaralı istifa dilekçesi ile davacı şirketten şirkete …’ce el konulmasına tarihinden ve davaya dayanak yapılan teftiş ve denetim raporunun hazırlanmasından sözde zararın oluşmasından önce istifa ettiğini bu nedenle istifadan sonraki işlemlerden dolayı sorumlu olamayacağını davanın sırf bu nedenle reddine karar verilmesi gerektiğini ayrıca dava açmaya ehliyetleri bulunmadığından aktif husumet nedeniyle de reddi gerektiğini ve işin esası yönünden de Türk Ticaret Kanununda sayılan durumlardan hiçbirinin gerçekleşmediğini ve zaman aşımı nedeniyle de davanın reddine karar verilmesini ileri sürmüştür.
Davalı … vekili 05/02/2007 günlü cevap dilekçesi ile; açılan davanın yersiz olduğunu davanın bankacılık kanunun uygulanması ve sonuçları gözardı edilerek ortada gerçek bir zarar bir fiil varmış gibi düzmece denetim raporuna dayanılarak açıklandığını iddiaların yerinde olmadığını vurgulamak suretiyle davanın reddini istemiştir.
Davalı … mahkememize vermiş olduğu 08/02/2007 günlü cevap dilekçesi ile; davanın yerinde olmadığını ticaret kanununda açıklanan hukuki olguların oluşmadığını davanın umumi heyet tarafından açılmasına karar verilmesi durumunda 1 ay içinde açılması gerektiğini ve zaman aşımına uğradığını ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
Diğer davalılar davaya yanıt vermemişlerdir bu itibarla davaya yanıt vermeyen davalılar davayı inkar etmiş addolunur.
KANITLAR VE DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, yönetim ve denetim kurulu üyeleri olan davalılar hakkında açılan sorumluluk davasıdır.
Kural olarak yönetim kurulu üyeleri şirket adına yaptıkları işlemlerden dolayı kişisel sorumlu tutulamazlarsa da TTK.336.maddesinde belirtilen hallerde ortaklığa ve ortaklık alacaklarına karşı kusursuz olduklarını ıspat etmedikçe tüm yöneticiler oluşan zarardan müteselsilen sorumlu olurlar, diğer bir anlatımla yönetim kurulu üyelerinin görevlerini ifaları sırasında bir zarar oluşmuşsa bu zararın üyelerin kusurlu eylemlerinin sonucu meydana geldiğinin kabulü gerekmektedir. TTK.yönetim kurulu üyeleri için kusur esasına dayalı bir sorumluluk öngörmüş ve yönetim kurulu üyeleri aleyhine kusur karinesini kabul etmiştir. Denetim kurulu üyelerinin de kusursuz oldukları ispat edilmedikçe zarardan sorumlu bulundukları açıktır.
Bu açıklamaları karşısında yönetim ve denetim kurulu üyelerinin sorumlulukları anılan yasa maddelerine göre belirlenmelidir. Yönetim ve denetim kurulu üyelerinin zarardan sorumlu tutulabilmeleri için bu görevlere göstermelik atanıp atanmadıkları veya bağımsız karar alma yetkisinin bulunup bulunmadığının tespitine gerektiğine dair bir düzenleme bulunmamaktadır. Somut olayda davalıların başkalarının talimatlarına göre hareket etmek zorunda kaldıklarını söylerek sorumluktan kurtulmaları da mümkün değildir. Tüm hukuki olgular ve uygulama bu şekilde olmakta ise de davalıların kusur ve sorumluluklarını ispat etmeleri halinde sorumlulukları söz konusu olamayacaktır. Bu açıklamalar ve yargıtayın yerleşmiş bu içtihatları karşısında değrelendirme yapılmıştır.
Tarafların ileri sürmüş olduğu tüm deliller toplanmış ve mahkememizce davalıların sorumluluklarının mevcut olup olmadığının belirlenmesi yönünden bilirkişi incelemesine karar verilmiş ve bilirkişiler YMM …, MM … ve Prof.Dr….’dan rapor alınmıştır.
Rapora taraflarca itiraz edilmesi üzerine dilekçelerin ayrı ayrı değerlendirilerek özellikle berkeye fon sağlanması amacıyla yapıldığı belirtilen ödeme nedeniyle 741.344,34 TL’nin tahsil edilemediği gözetildiğinde zarar olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ayrı ayrı tarşılarak her bir davalının sorumlu olduğu miktarın tespiti için bilirkişilerden ek rapor alınmasına karar verilmiş ve bilirkişiler 16/09/2009 günlü raporlarını ibraz etmişlerdir. Alınan raporda itirazlar tek tek irdelenmiş dava tarihi itibariyle herhangi bir kanıt ve aktifinde söz konusu alacağın yer almadığı şirketin resmi bilançosu ibraz edildiği takdirde alacağın zarar olarak değerlendirilmesi mümkün olacağı vurgulanmıştır.
Mahkememizin 22/12/2009 günlü oturumunda berkeden olan alacakla bağlantılı zarar konusunda davacı vekiline belgeleri sunması için 30 günlük kesin süre verildiği anlaşılmaktadır. Daha sonra mahkememizin 02/03/2010 günlü oturumda davacı … vekilinin verdiği dilekçeler ve ayrıca davalı vekillerince verilen dilekçelerdeki itirazlar yeniden değerlendirilerek özellikle ibraz edilen berkeden olan alacaklı zarar konusunda illiyet bağı ile sunulan resmi blançonun irdelenmesi için bilirkişilerden ek rapor alınmasına karar verilmiş ve bilirkişiler 2.ek raporlarını mahkememize sunmuşlardır. Bilirkişiler tarafından verilen 31/01/2010 günlü ek raporda berkeden olan alacağın devam ettiği anlaşıldığından ve davacı şirketin berkeden olan alacağından vazgeçmediği hatta alacağı tahakkuk ettirdiği faizi de ekleyerek bu alacağı gerçek bir alacak olarak bilançolarda yer verdiği bu bakımdan asıl borçlusu yerine davalılardan talep etmesinin hukuki dayanağı bulunmadığı görüşünde bulunmuşlardır.
Davacı-kanuni halefi sıfatıyla … 17/01/2008 günlü ıslah dilekçesi ile 10.000 TL olarak açılan davanın 2.406.897,68 TL’ye çıkartarak bu miktar üzerinden ıslah etmiş ve … harçtan bağışık olduğundan da harç alınmamıştır.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
Dava, yönetim ve denetim kurulu üyeleri olan davalılar hakkında açılan sorumluluk davasıdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu, davacı şirketin zarar görmesi ile ilgili olarak yapmış oldukları eylemlerden dolayı bağlantı olup olmadığı davacının gerçekten zararının olup olmadığı ve zarar var ise davalıların sorumlu bulunup bulunmadığı noktalarında toplanmaktadır. Bu bağlamda ileri sürülen tüm deliller toplanmış ve mahkememizce bu konunun uzmanları olduğu bilinen bilirkişiler YMM …, MM … ve Ticaret Hukuku Prof.Dr….’dan raporlar ve ek raporlar alınmış sonuçta tüm yapılan değerlendirme neticesinde TTK.yönetim kurulu üyeleri için kusur esasına dayalı bir sorumluluk öngörmüş ve kusur karinesi kabul edilmiştir. Dava konusu olayda … tarafından davacı şirkete el konulmasından sonra kayıtların incelenmesi neticesi bilirkişi son ek raporunda da açıkladığı şekilde dava dilekçesinin 2/a maddesinde konu edilen şirketin … Bankasının bedelli sermaye arttırımına katıldığı şirketin hisse alım bedellerini kendi öz kaynakları yeterli olmadığından grup firması … San.İşl.Tic.A.Ş. Finansmanları yada … kredileri ile ödeyebildiği böylece şirketin mevcut borç yükünü daha da arttırarak zarara uğrattıağı yönündeki iddialar yerinde görülmediğinden ve bu iddialar davacı yanca kanıtlanamadığından davalılara bu konuda herhangi bir kusur verilmesinin söz konusu olamayacağı ayrıca dava dilekçesinin yine 2b maddesinde konu edilen … San.Tic.A.Ş.hisselerinin yönetim kurulu kararaylı satılmasından dolayı şirketin 880.000 TL zarar ettiği yönünde ki iddialara gelince, … Grubu şirketlerinde iş akdiyle bağlı emir ve talimatla hareket eden bağımsız karar alma, müzakare hareket etme yetkisi ve ortamlarından mahrum oldukları düşünüldüğünde sorumlu olamayacakları.
Dava dilekçesinin 2c maddesinde konu edilen, şirketin 2000 yılında grup firmalardan satın alınan hisseler ile … A.Ş.ne iştirak ettiği 2003 yılına kadar bu yatırımlardan hiçbir getiri sağlayamayan firmaların hisseleri toplam 750.000 TL bedelle satıldığı maliyet bedeli altında gerçekleşen satışlardan dolayı satış zararı oluştuğu yönündeki iddiaların ise bu hisselerin daha yüksek olduğu noktasında kanıtlar ileri sürülemediğinden bu somut olayla ilgili de davalılara kusur atfedilemeyeceği. Ayrıca dava dilekçesinin 2d maddesinde iddia edilen 31/12/2003 itibariyle berkeden olan 741.344,34 TL alacağın şirketin uğradığı zarar olarak değerlendirilemeyeceği, davacı şirketin berkeden olan alacağından vazgeçmediği gerçek alacak olarak blançolarda yer verildiği gözetilerek davalılardan talep etmesinin hukuki dayanağının bulunmadığı ve bu bakımdan dava konusu olan tüm kalemlerin bu şekilde değerlendirilmesi sonucu davacının davasını kanıtlayamadığı anlaşılmakla dava yerinde görülmediğinden reddine karar verilmiştir.
….Asliye Ticaret Mahkemesinin… E.sayılı dosyasından verilen karar Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 2014/13493 E.- 2014/15253 K.09/10/2014 tarihli ilamı ile
“1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki (2) ve (3) nolu bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Ancak; dava, davacının eski yönetim ve denetim kurulu üyeleri olan davalıların sorumluluğuna ilişkin olup, davacı tarafın … hisselerinin düşük fiyatla grup üst yöneticilerine 880.000 TL zararla satıldığı iddiasına ilişkin olarak, mahkemece davalıların … Grubuna iş akdi ile bağlı oldukları, emir ve talimatla hareket ettikleri, bağımsız karar alma ve müzakere etme olanakları bulunmadığı gerekçesiyle, talebin reddine karar verilmiş ise de, kural olarak, yönetim kurulu üyeleri şirket adına yaptıkları işlemlerden dolayı kişisel olarak sorumlu tutulamazlarsa da, öğretideki baskın görüşe göre, 6762 Sayılı TTK’nın 336. maddesinde belirtilen hallerde ortaklığa ve ortaklık alacaklılarına karşı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe tüm yöneticiler oluşan zarardan müteselsilen sorumlu olurlar. Yani yönetim kurulu üyelerinin görevlerini ifaları sırasında bir zarar oluşmuşsa, bu zararın üyelerin kusurlu eylemi sonucu meydana geldiğinin kabulü gerekmektedir. Başka bir deyişle, Türk Ticaret Kanunu yönetim kurulu üyeleri için kusur esasına dayanan bir sorumluluk öngörmüş ve yönetim kurulu üyeleri aleyhine kusur karinesi kabul etmiştir (Gönen Eriş, Ticari İşletme ve Şirketler, s:1941, 1942, 1999). Nitekim TTK’nın 338. maddesinde, yönetim kurulu üyelerinin kusur ve sorumluluklarının bulunmadığını ispat etmedikleri takdirde zarardan sorumlu
oldukları düzenlenmiştir. Yine TTK’nın 346. maddesinde, yönetim kurulu üyelerinin kural olarak müdürlerin sebebiyet verdikleri zararlardan sorumlu olmadıkları, ancak ehil olmayan müdürler tayin etmek veya onların şirket için zararlı olan iş ve işlemlerine karşı müsamaha göstermek veya idare meclisinin salahiyetli olmadığı hususlara müdürleri mezun kılmak suretiyle sebebiyet verdikleri zararlardan dolayı şirkete karşı 336. madde hükmünce sorumlu olacakları belirtilmiştir. Denetim kurulu üyelerinin de kusursuz olduklarını ispat etmedikçe sorumlu bulundukları, TTK’nın 559. maddesinde düzenlenmiştir. Dolayısıyla yönetim ve denetim kurulu üyelerinin sorumlulukları anılan yasa maddelerine göre belirlenmelidir. TTK’nın sistematiğinde yönetim ve denetim kurulu üyelerinin zarardan sorumlu tutulabilmeleri için bu görevlere göstermelik olarak atanıp atanmadıklarının veya bağımsız karar alma yetkilerinin bulunup bulunmadığının tespitinin gerektiğine dair bir düzenleme bulunmamaktadır. Somut uyuşmazlık yönünden de davalıların, başkalarının talimatları ile hareket etmek zorunda kaldıklarını söyleyerek sorumluluktan kurtulmaları mümkün değildir. O halde mahkemece davalıların kusur ve sorumluluklarının bulunmadığını ispat etmedikleri takdirde zarardan sorumlu oldukları ve yine denetim kurulu üyesi bulunan davalıların sorumluluklarının, bu sıfatlarının dikkate alınarak ayrıca değerlendirilmesi gerektiği gözetilmelidir.
Öte yandan, mahkemece davacı tarafın … A.Ş’ye ödeme yapıldığı, bunun tahsil edilemediği, davalıların bu zarardan sorumlu olduğuna ilişkin iddiası hakkında, mahkemece anılan alacağa ilişkin olarak davacı şirket bilançosunda kayıt bulunduğu, bu alacaktan vazgeçilmediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş ise de, davacı şirketin kasasına girmiş paranın, ortada hiç bir neden yokken şirketin amacının gerçekleştirilmesi için gerekli faaliyetlerde bulunmak yerine, başka bir şirkete aktarılması davacı şirket açısından zarardır. Üstelik zarar usulsüz işlem anında gerçekleşmiştir. Nitekim, bilirkişi raporunda da söz konusu meblağın şirket bünyesinde kullanılması halinde muhtemel getirisinin zarar olarak değerlendirileceği belirtilmiştir. Dolayısıyla zararın gerçekleşmesi için paranın gönderildiği şirkete başvurulması ve ona karşı tüm yasal yolların tüketilmiş olması gerekmez.
Ayrıca, davacı tarafın şirket bünyesinde bulunan … A.Ş’ye ait hisselerin çalışanlara düşük fiyata satıldığı iddiasına ilişkin olarak, mahkemece hisse senedi bedelinin daha yüksek değerde olduğuna ilişkin delil sunulmadığı, davalıların kusuru bulunmadığı gerekçesiyle, talebin reddine karar verilmiş ise de, anılan hisselere ilişkin olarak borsa kayıtları getirtilmediği gibi, alış ve satış tarihi itibariyle hisselerin gerçek değerlerinin ne olduğu, hisselerin düşük fiyata satılıp satılmadığı araştırılıp, incelenmeden hüküm kurulması doğru olmamıştır.
3- Diğer yandan, 5411 sayılı Kanun’un 133/son maddesi hükmü uyarınca temyiz eden …’nin maktu vekalet ücretinden sorumlu tutulması gerekirken yazılı şekilde nispi vekalet ücretine hükmedilmesi bozmayı gerektirmiştir.
4- Yine, 6762 sayılı TTK’nın 309. maddesi, davacının zararı ve mesul olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl ve her halde zararı doğuran fiilin vukuu tarihinden itibaren 5 yıl geçmekle zaman aşımına uğrar, şu kadarki bu fiil cezayı müstelzim olup ceza kanununa göre müddeti daha uzun zaman aşımına tabi bulunuyorsa tazminat davasına o zaman aşımı tatbik olunur hükmünü haizdir.
Somut olayda, davacı taraf davalıların 2002 ve 2003 yıllarındaki eylemlerinden dolayı 26.12.2006 tarihinde dava açmış, işbu davayı 17.01.2008 tarihinde ıslah etmiş, mümeyyiz davalı … vekili ıslaha karşı zamanaşımı definde bulunmuş, mahkemece 26.06.2008 tarihli duruşmada, davalıların eylem ve işlemlerinden şirket genel kurulunun 08.10.2005 tarihinde bilgi sahibi olduğu, 6762 sayılı TTK’nın 309. maddesinde öngörülen 2 yıllık süre ve özellikle ceza zaman aşımı süresi dolmadığı gerekçesiyle, zaman aşımı definin reddine karar verilmiş ise de, iddianın ileri sürülüş biçimine göre davalıların eyleminin hangi cezaya karşılık geldiği, ceza kanunundaki zaman aşımı süresinin ne olduğu denetime elverişli olacak şekilde açıklanmadan yazılı şekilde talebin reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.” hükmü ile bozulmuştur.
Bozma ile gelen dosya mahkememizin yukarıdaki esasına kaydedilerek, bozma ilamına uyularak yargılamasına devam olunmuştur.
Mahkememizce … A.ş’ye ait 18/07/2003 tarihindeki ve … A.ş’nin de 03/07/2003 tarihi itibariyle hisselerinin değerlerinin belirlenmesi için yazı yazılmış ve cevaplar dosyaya eklenmiştir.
Tarafların iddia ve itirazları, sunulan deliller, alınan rapor, bozma ilamı gerekçesi denetlenerek, davalıların sorumlulukları tartışılıp tazmine konu var ise alacağın tespiti için yeni bir bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiştir.
Taraflar arasında uyuşmazlıkla ilgili olarak bu konuda uzman olduğu anlaşılan Bilirkişiler, Mali Müşavir Öğretim Üyesi Prof.Dr…., Bankalar Yeminli E.Başmurakıbı … ve Ticaret Hukukçusu Prof.Dr….’ın mahkememize sundukları 11/09/2017 tarihli bilirkişi raporunda özetle;
1. Davacı dava dilekçesinde şirketin zararı olarak dört zarar kalemi saymıştır. Bu zarar kalemleri önceki bilirkişi raporunda ayrıntılı olarak incelenmiştir.
Heyetimiz önceki raporda belirtilen zarar konusundaki görüşlerin, 2/b ve 2/d de sayılanlar dışındakilerini, aynen benimsemektedir.
2. Buna göre, dava dilekçesinin 2/a maddesinde T. … Bankasının sermaye artırımına iştirak nedeniyle istenecek bir tazminatın olmadığı,
3. Dava dilekçesinin 2/b maddesinde belirtilen, … AŞ hisselerinin 03.07.2003 tarihinde haklı bir neden yokken satılmasından dolayı şirketin 880.000 TL zarara uğradığı ve bu karara imza atan YK üyelerinin, bu zarardan müşterek ve müteselsil olarak sorumlu olduğu, anılan tarihte şirketin YK üyelerinin …, … ve … (…) oluştuğu, Denetle Kurulu üyelerinin ise … ve …tan oluştuğu tespit edilmiştir. Meydana gelen zarar ile denetleme kurulu üyelerinin fiili arasında uygun illiyet bağı kurulamadığı, davalılardan …’in vefat ettiği ve mirasçılarının mirası reddettiği için davalı sıfatlarının bulunmadığı,
4. Dava dilekçesinin 2/c maddesinde belirtilen, Şirket defterlerinde edinme (maliyet) değeri olarak, 825.543,34 TL kayıtlı olan … Endüstrileri AŞ hisselerinin, hiçbir haklı neden yok iken 18.07.2003 tarihli YK kararı ile şirket çalışanlarına maliyet değerinin altında yapılan satışdan dolayı şirketin 75.543,34 TL doğrudan zarara uğradığı, meydana gelen zarardan 18.07.2003 tarihli YK kararında imzası bulunan YK üyelerinin müşterek ve müteselsil olarak sorumlu oldukları, anılan tarihte şirketin YK üyelerinin …, … ve … (…) oluştuğu, Denetle Kurulu üyelerinin ise … ve …tan oluştuğu tespit edilmiştir. Meydana gelen zarar ile denetleme kurulu üyelerinin fiili arasında uygun illiyet bağı kurulamadığı, davalılardan …’in vefat ettiği ve mirasçılarının mirası reddettiği için davalı sıfatlarının bulunmadığı,
5. Dava dilekçesinin 2/d maddesinde belirtilen, …’ye verilen 741.344,34 TL borcun zarar olmadığı, şirketin bu tutar için her yıl ayrıca faiz de tahakkuk ettirdiği, ayrıca …’nin de Fona geçmesiyle alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleştiği, bu nedenle anılan tutar için şirket açısından bir zarar kaleminden bahsedilemeyeceği ve bu tutardan YK üyelerinin sorumlu olmayacağına,
6. Dava açma hakkının zamanaşımına uğramadığına ilişkin olarak ulaşılan sonucu, Bu konudaki takdir tamamıyla sayın mahkemeye ait olmak üzere” şeklinde görüş ve kanaatlerini sunmuşlardır.
Taraflarca rapora karşı beyan ve itirazlar sunulmuştur.
Dosyada davalılardan …’in vefat ettiği, mirasçıları … ve … ‘in bulunduğu, ancak mirasçılardan …in reddettiğine dair … 1. SHM kararının bulunduğu ve bu kararın kesinleştiği görülmekle diğer mirasçı … adına dosyada taraf teşkilinin sağlanması için davacı vekiline süre verilmiştir.
Mahkememizin 15/10/2018 tarihli duruşmasında davalılardan … yönünden davanın takip edilmediği, bu kişi yönünden davanın HMK 150 maddesi uyarınca yenileninceye kadar işlemden kaldırılmasına, 3 aylık süre içerisinde yenileme dilekçesi sunulmaması halinde davanın HMK 150 maddesi uyarınca açılmamış sayılacağına karar verildiği görüldü.
Mahkememizin 27/05/2019 tarihli duruşmasında davalılardan … yönünden davanın HMK 150 maddesi uyarınca yenileninceye kadar işlemden kaldırılmasına, 3 aylık süre içerisinde yenileme dilekçesi sunulmaması halinde davanın HMK 150 maddesi uyarınca açılmamış sayılacağına karar verildiği görülmüştür.
Tarafların rapora yapmış oldukları itirazları dikkate alınarak daha önce rapor alınan bilirkişilere dosyanın tevdii ile, her bir tarafın itirazı kendi adı ve sıra numarası altında detaylı bir şekilde değerlendirilmek suretiyle ek rapor aldırılmasına karar verilmiştir.
Bilirkişiler 24/01/2021 tarihli ek raporda özetle, Kök raporda ulaştıkları sonucu değiştirecek bir eksikliğe rastlanmadığını, bildirmişlerdir.
Bu kez Bilirkişi heyetine mali bilirkişi …’nın da eklenerek dosyanın bilirkişi heyetine yeniden tevdii ile;
a-… hisselerine ilişkin işlemler ile … AŞ hisselerine yönelik işlemler kapsamında, Yargıtay bozma ilamında da belirtildiği üzere anılan hisselere ilişkin olarak (borsada işlem görmedikleri anlaşıldığından) ilgili şirket kayıtları üzerinde inceleme yapılarak alış ve satış tarihi itibariyle hisselerin gerçek değerlerinin ne olduğunun tespit edilip, hisselerin düşük fiyata satılıp satılmadığının, bu kapsamda bir zarar olup olmadığının belirlenmesine,
b-… hisselerine ilişkin işlemler ile … AŞ hisselerine yönelik işlemler kapsamında denetim kurulu üyelerinin illiyet bağı olmadığından sorumlu olmadıkları belirtilmiş ise de, denetim kurulu üyelerinin sorumlu olup olmayacaklarının TTK 559 madde hükmü ve denetim kurulu üyelerinin görevleri bağlamında yeniden değerlendirilmesine,
c-…’ye yapılan para transferi işlemine ilişkin olarak Yargıtay bozma ilamındaki davacı şirketin kasasına girmiş paranın, ortada hiç bir neden yokken şirketin amacının gerçekleştirilmesi için gerekli faaliyetlerde bulunmak yerine, başka bir şirkete aktarılması davacı şirket açısından zarardır. Üstelik zarar usulsüz işlem anında gerçekleşmiştir. Nitekim, bilirkişi raporunda da söz konusu meblağın şirket bünyesinde kullanılması halinde muhtemel getirisinin zarar olarak değerlendirileceği belirtilmiştir. Dolayısıyla zararın gerçekleşmesi için paranın gönderildiği şirkete başvurulması ve ona karşı tüm yasal yolların tüketilmiş olması gerekmez” ifadeleri kapsamında alternatifli değerlendirme olarak, …’ye gönderilen paranın dava tarihi olan 26/12/2006 ve ıslah tarihi olan 17/01/2008 tarihleri itibari ile yasal ve avans faizi getirisinin ayrı ayrı hesaplanmasına dair ikinci ek rapor düzenlenmeleri istenmiştir.
Bilirkişi heyeti mahkememize sunduğu 13/09/2021 tarihli ikinci ek raporda özetle;
1. Görev tanımı içinde yeniden yapılan hesaplamalar sonucu, … San Tic. A.Ş.nin davaya konu … ve …AŞ’ne ait hisse senetleri satışı sonucu 607.828,53.-ETL zarar ettiği, |
2. Tespit edilen zararlardan, eTTK m. 359 kapsamında denetçilerin sorumluluğunun bulunmamaktadır. Zira, zararla denetçilerin kanuni görevlerinin ihmali arasında uygun illiyet bağı kurulamamıştır.
3. … tarafından, grup şirketi … … AŞ gönderilen 750.000 TL paranın zarar olarak değerlendirilemeyeceği, zira bu tutarın … ticari defterlerinde alacak, … AŞ ticari defterlerinde ise borç olarak gözüktüğü, her iki şirketin aynı gruba ait iki farklı tüzel kişi olduğu, 13.02.2004 tarihinde her iki şirkete … tarafından el konulduğu, ancak ancak bu iki şirket arasında var olan alacak ve borç kalemlerinin yeni atanan yöneticiler tarafından tasfiye edilmediği, esasen bu iki şirketin paylarının mülkiyeti … geçtiği için eBK m. 116 kapsamında alacaklı ve borçlu sıfatının birleştiği bu sebeple anılan şirketlerin alacak ve borçlarının kendi arasında tasfiye edilmediğinin anlaşıldığı, bu nedenle anılan şirketin bu işlem nedeni ile bir zrararından söz edilemeyeceği,
Bununla birlikte takdirin sayın Mahkemeye ait olduğu ve verdiği görev kapsamında yeni heyet üyesinin yaptığı hesaplamaların aşağıdaki gibi olduğu;
A. 750.000 YTL ödemenin dava tarihi olan 26/12/2006 tarihine kadar yasal faiz üzerinden getirisi (asıl alacak * faiz olmak üzere ) 1.443.616,44 -YTL hesaplandığı, :
B. 750.000 YTL ödemenin dava ıslah tarihi olan 17.01.2008 tarihine kadar yasal faiz üzerinden getirisi (asıl alacak * faiz olmak üzere ) 1515.184,93 -YTL hesaplandığı, :
C. 750.000 YTL ödemenin dava tarihi olan 26/ 12/2006 tarihine kadar avans faiz üzerinden getirisi (asıl alacak * faiz olmak üzete ) 1.562.732,88 -YTL hesaplandığı, :
D. 750.000 YTL ödemenin dava ıslah tarihi olan 17.01.2008 tarihine kadar avans faiz üzerinden getirisi (asıl alacak * faiz olmak üzere ) 1.962.657,53 1YTL hesaplandığı, ; tespiti yapılmıştır. Şeklinde 2.ek görüş ve kanaatlerini sunmuşlardır.
Taraflarca rapora karşı beyan ve itirazlar sunulmuş, Davacı vekilinin yeniden rapor alınmasına yönelik talebinin reddine karar verilmiştir.
Netice olarak mahkememizce yapılan değerlendirmeye göre;
Yargıtay bozma ilamında da belirtildiği üzere; 6762 Sayılı TTK’nın 336. maddesinde belirtilen hallerde ortaklığa ve ortaklık alacaklılarına karşı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe tüm yöneticiler oluşan zarardan müteselsilen sorumlu olurlar. Yani yönetim kurulu üyelerinin görevlerini ifaları sırasında bir zarar oluşmuşsa, bu zararın üyelerin kusurlu eylemi sonucu meydana geldiğinin kabulü gerekmektedir. Başka bir deyişle, Türk Ticaret Kanunu yönetim kurulu üyeleri için kusur esasına dayanan bir sorumluluk öngörmüş ve yönetim kurulu üyeleri aleyhine kusur karinesi kabul etmiştir (Gönen Eriş, Ticari İşletme ve Şirketler, s:1941, 1942, 1999). Nitekim TTK’nın 338. maddesinde, yönetim kurulu üyelerinin kusur ve sorumluluklarının bulunmadığını ispat etmedikleri takdirde zarardan sorumlu oldukları düzenlenmiştir. Yine TTK’nın 346. maddesinde, yönetim kurulu üyelerinin kural olarak müdürlerin sebebiyet verdikleri zararlardan sorumlu olmadıkları, ancak ehil olmayan müdürler tayin etmek veya onların şirket için zararlı olan iş ve işlemlerine karşı müsamaha göstermek veya idare meclisinin salahiyetli olmadığı hususlara müdürleri mezun kılmak suretiyle sebebiyet verdikleri zararlardan dolayı şirkete karşı 336. madde hükmünce sorumlu olacakları belirtilmiştir. Denetim kurulu üyelerinin de kusursuz olduklarını ispat etmedikçe zarardan sorumlu bulundukları, TTK’nın 559. maddesinde düzenlenmiştir. Dolayısıyla yönetim ve denetim kurulu üyelerinin sorumlulukları anılan yasa maddelerine göre belirlenmelidir. TTK’nın sistematiğinde yönetim ve denetim kurulu üyelerinin zarardan sorumlu tutulabilmeleri için bu görevlere göstermelik olarak atanıp atanmadıklarının veya bağımsız karar alma yetkilerinin bulunup bulunmadığının tespitinin gerektiğine dair bir düzenleme bulunmamaktadır. Somut uyuşmazlık yönünden de davalıların, başkalarının talimatları ile hareket etmek zorunda kaldıklarını söyleyerek sorumluluktan kurtulmaları mümkün değildir.

Anonim şirketlerde yönetim ve denetim kurulu üyeleri görevleri sırasında sebep oldukları zarardan dolayı şirkete, pay sahiplerine ve üçüncü kişilere karşı sorumludurlar. Sorumluluğun doğması bakımından öncelikli koşul, zararın olmasıdır. Zarar gören, bu zararının varlığını kanıtlamadır. Zararın varlığı sabit ise; kusur karinesi söz konusu olduğundan yönetim ve denetim kurulu üyelerinin bu zarardan sorumlu olduğu karine olarak kabul edilir. Yönetim ve denetim kurulu üyeleri, ancak kendilerine bir kusur izafe edilemeyeceğini kanıtlayarak sorumluluktan kurtulabilirler.(TTK. 338,359).
Bu kapsamda bozma sonrasında mahkememizce yapılan bilirkişi incelemelerine göre
a- … Bankası sermaye artırımına katılma zararına ilişkin olarak, söz konusu hisse alımlarının tarihleri 15.08.2002, 15.10.2002, tarihleri olup, bu tarihlerin BDDK’nın … Bankasının bankacılık yapma ve mevduat toplama iznini kaldıran 03.07.2003 tarihli, 1085 sayılı kararından çok önce olduğu, şirket yönetim kurulunun söz konusu işirak kararlarını aldığı tarihlerin … Bankasının normal bankacılık faaliyetlerine devam ettiği ve bankanın durumunda henüz olumsuz bir durumunun söz konusu olmadığı, diğer taraftan aynı grup şirketler arasında birbirinin sermayesine iştirak edilmesi ve birbirinden finansman sağlanması hususlarının, bu hususta herhangi bir kötü niyet olduğu kanıtlanmadıkça ticari hayatın teamüllerinden olup, davalılara bu konuda herhangi bir kusur atfedilmemesi gerektiği belirlenmiş olmakla, davacı tarafın bu zarar kalemine ilişkin talebi reddedilmiştir.
b- … hisse satışı zararına ilişkin olarak, son alınan ek raporda eski davacı … San Tic. AŞ. ibraz edilen ticari defterine göre Dava dışı … San Tic. A.Ş. 40.000.000 adet hisse senedini 4.000.000.000 ETL ödeme / mahsup yaparak satttığı, bu satıştan 880.000.000.000 (ETL ) satış zararı ( 880.000 YTL ) ortaya çıktığı, satış yılında Dava Dışı … San Tic. A.Ş.’nin ortama adet hisse değerinin tutarı 13.407,13 ETL olup satılan 40.000.000 adet hisse senedini 536.285.200.000 ETL olduğu, buna göre 40.000.000 adet hisse senedinin satışından ortaya çıkan gerçek ortalama zararın 536.285.200.000 – 4.000.000.000 = 532.285.200.000 ETL olarak hesaplandığı ve hisse senetlerinin düşük fiyata satıldığı değerlendirilmiş olup 532.285,20 TL zarar olduğu mahkememizce de kabul görmüştür.
Yönetim ve denetim kurulu üyeleri, ancak kendilerine bir kusur izafe edilemeyeceğini kanıtlayarak sorumluluktan kurtulabileceklerinden, davalı …, … ve (… mirasçısı dahili davalı) … bu zarardan sorumlu tutulmuşlardır.
c-…’e iştiraki işlemlerinden dolayı zarara ilişkin olarak, son alınan ek raporda eski davacı … San Tic. A.Ş. 20.09.2000 tarihinde Dava Dışı … End. A.Ş. ait 1.651.086.676 adet hisse senedini 825.543.338.009 ETL ödeme / mahsup yaparak aldığı, ancak alınan yılda Dava Dışı … End. AŞ. ortalama hisse senetlerinin adet bedeli (borca batık durumda olduğundan dolayı ) -2,501 ETL/ hisse adedi olarak hesaplandığı, bu durumda hisse senetlerinin Dava Dışı … End. A.Ş. ninde parasal bir karşılığının olmadığını, eski davacı … San Tic. A.Ş. ibraz edilen ticari defterine göre Dava Dışı … End. A.Ş. ait hisse senetlerini 18.07.2003 tarihinde 750.000.000.000 ETL tutarına satmış olup bu satıştan 75 543.338.000 (ETL ) satış zararı ( 75.543,33 YTL ) ortaya çıktığını belirtmiş olup, bu zarar mahkememizce de kabul görmüştür.
|Yönetim ve denetim kurulu üyeleri, ancak kendilerine bir kusur izafe edilemeyeceğini kanıtlayarak sorumluluktan kurtulabileceklerinden, davalı …, … ve (… mirasçısı dahili davalı) … bu zarardan sorumlu tutulmuşlardır.
d-…’ye aktarılan paradan dolayı zarara ilişkin olarak, her ne kadar bilirkişiler tarafından “… tarafından, grup şirketi … … AŞ’ye gönderilen 750.000 TL paranın zarar olarak değerlendirilemeyeceği, zira bu tutarın … ticari defterlerinde alacak, … AŞ ticari defterlerinde ise borç olarak gözüktüğü, her iki şirketin aynı gruba ait iki farklı tüzel kişi olduğu, 13.02.2004 tarihinde her iki şirkete … tarafından el konulduğu, ancak ancak bu iki şirket arasında var olan alacak ve borç kalemlerinin yeni atanan yöneticiler tarafından tasfiye edilmediği, esasen bu iki şirketin paylarırın mülkiyeti … geçtiği için eBK m. 116 kapsamında alacaklı ve borçlu sıfatının birleştiği bu sebeple anılan şirketlerin alacak ve borçlarının kendi arasında tasfiye edilmediğinin anlaşıldığı, bu nedenle anılan şirketin bu işlem nedeni ile bir zararından söz edilemeyeceği” şeklinde görüş bildirilmiş ise de mahkememizce alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleşmesi gerekçesinin yerinde olmadığı, bilirkişilerin bu görüşüne iştirak edilmediği, …’ye yapılan para transferi ile bu zararın doğmuş olduğu kanaati ile, bu alacak kalemine yönelik zarar iddiası mahkememizce yerinde görülmüştür.
|Yönetim ve denetim kurulu üyeleri, ancak kendilerine bir kusur izafe edilemeyeceğini kanıtlayarak sorumluluktan kurtulabileceklerinden, davalı …, … ve (… mirasçısı dahili davalı) … bu zarardan sorumlu tutulmuşlardır.
Bu belirlemelere göre her bir zararın doğduğu tarihten itibaren avans faizi yürütülmek suretiyle davalılardan tahsiline karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Davanın davalı … yönünden, 15/10/2018 tarihinde dosyanın işlemden kaldırıldığı anlaşılmakla üç ay içinde yenilenmediğinden 16/01/2019 tarihi itibari ile, davalı … yönünden, 27/05/2019 tarihinde dosyanın işlemden kaldırıldığı anlaşılmakla üç ay içinde yenilenmediğinden adli tatil de gözetilerek 09/09/2019 tarihi itibari ile açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Davanın devamı sırasında 28/09/2011 tarihinde vefat eden davalı …’in mirasçılardan … tarafından mirasın kayıtsız şartsız reddedildiği anlaşılmakla bu davalı yönünden taraf sıfatı kalmadığından davanın pasif husumet yokluğu nedeni ile reddine karar verilmiştir.
5411 sayılı Kanun’un 133/son maddesi hükmü uyarınca davacı …’nin maktu vekalet ücretinden sorumlu tutulması gerektiğinden, davalılar lehine maktu vekalet ücretine hükmolunmuştur.
Dava ilk açılışta 10.000,00 TL üzerinden açılmış, ıslah ile dava dilekçesinin 5. Sayfasında yer alan 4 farklı zarar kalemine ilişkin tablodaki miktara göre 2.406.897,68 TL olarak ıslah edilmiş olup, yukarıda belirlenen zarar miktarları ve dava dilekçesindeki tabloda zarar kalemlerinden kimin zorumlu olduğuna dair iddialar da gözetilerek karar verilmiştir.
HÜKÜM: Açıklanan nedenlerle;
1-Davanın davalı (denetçiler) … ve … yönünden, (ıslah dilekçesindeki miktara ve dava dilekçesindeki açıklama ve talebe göre … Bankası sermaye artırımına katılma zararına ilişkin olarak) talep edilen 473.340,00 TL lik talep için REDDİNE,
2-Davanın davalı … yönünden, 15/10/2018 tarihinde dosyanın işlemden kaldırıldığı anlaşılmakla üç ay içinde yenilenmediğinden 16/01/2019 tarihi itibari ile AÇILMAMIŞ SAYILMASINA,
3-Davanın davalı … yönünden, 27/05/2019 tarihinde dosyanın işlemden kaldırıldığı anlaşılmakla üç ay içinde yenilenmediğinden adli tatil de gözetilerek 09/09/2019 tarihi itibari ile AÇILMAMIŞ SAYILMASINA,
4-Davalı … mirasçısı … yönünden, davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE,
5-Davanın davalı …, … ve (… mirasçısı dahili davalı) … yönünden, davanın kısmen kabulü ile; (ıslah dilekçesindeki miktara ve dava dilekçesindeki açıklamada ……AŞ hisse satışları için yapılan talep için 532.285,20 TL, … …AŞ hisse satışları için yapılan talep için 75.543,33 TL ve … şirketine aktarılan paraya ilişkin talep için 741.344,34 TL olmak üzere toplam 1.349.172,87 TL’nin ( 532.285,20 TL’ye 03/07/2003 tarihinden, 75.543,33 TL’ye 18/07/2003 tarihinden ve 741.344,34 TL’ye 18/07/2003 tarihinden itibaren avans faizi uygulanmak suretiyle) bu davalılardan tahsilde tekerrür olmamak üzere müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davanın davalı …, … ve (… mirasçısı dahili davalı) … yönünden, 1.057.724,81 TL lik talebin reddine,
7-Dava konusu olup, kabul edilen değer üzerinden alınması gereken 92.161,99 TL harçtan önceden davacıdan alınan peşin harç 135,00 TL harcın mahsubu ile kalan 92.026,99 TL harcın davalılardan …, … ve (… mirasçısı dahili davalı) …’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye aktarılmasına,
8-Davacı tarafça yapılmış olan toplam posta ve tebligat ücreti 982,90 TL, basın ilan ücreti 624,00 TL, bilirkişi ücreti 15.150,00 TL olmak üzere toplam 16.756,90 TL yargılama giderinden davanın kabul oranına göre (% 56,05) 9.392,24 TL yargılama gideri ve 135,00 TL peşin harç olmak üzere toplam 9.527,24 TL nin davalılardan …, … ve (… mirasçısı dahili davalı) …’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,
9-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğininden karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan 80.021,25 TL vekalet ücretinin davalılardan …, … ve (… mirasçısı dahili davalı) …’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile kendisini vekille temsil ettiren davacıya ödenmesine,
10-Davalılar kendisini vekille temsil ettirdiğininden karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre reddedilen dava değeri üzerinden hesaplanan 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile kendisini vekille temsil ettiren davalılara ödenmesine,
11-Karar kesinleşene kadar yapılacak yargılama giderlerinin davacı gider avansından karşılanmasına, karar kesinleştikten sonra bakiye gider avansının istek halinde davacıya iadesine,
Dair, dava dosyasının daha önce Yargıtay denetiminden geçmiş olmasından dolayı gerekçeli karanın tebliğinden itibaren 15 günlük kesin süre içerisinde Yargıtay Temyiz yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı, diğer tarafların yokluğunda oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 17/01/2022

Başkan …
E-imza
Üye …
E-imza
Üye …
E-imza
Katip …
E-imza